GENEL - 06 Şubat 2020 Perşembe 11:49

Türkiye Dağcılık Federasyonu Başkanı Başar’dan Van-Bahçesaray karayolunda üçüncü çığ uyarısı

A
A
A
Türkiye Dağcılık Federasyonu Başkanı Başar’dan Van-Bahçesaray karayolunda üçüncü çığ uyarısı

Türkiye Dağcılık Federasyonu Başkanı Prof.

Türkiye Dağcılık Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Ersan Başar, Van-Bahçesaray karayolunda meydana gelen çığ faciası ile ilgili, "Bölgede ikinci bir çığ gelişti. Zaten beklenen birşeydi. Üçüncüsü de olabilir" diyerek önemli bir uyarıda bulundu.


Van-Bahçesaray karayolunda meydana gelen çığ faciasını değerlendiren Türkiye Dağcılık Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Ersan Başar, çığ parkurlarına profesyonel ekipleri girmesinin gerektiğini dile getirdi. Başar "Çığ bir afet, felaket. Bu tabiki olmazsa çok daha iyi ama doğal afettir. Kar yağışı nedeniyle eğimli açılara bağlı olarak zeminde kar kütleleri kayması oluşur. Dağlarda bu sürekli oluyor. Ancak bundan korunmamız gerekir. Riskli alanlara girilmemesi gerekir. Biz dağcılara bu konularda sürekli eğitimler veriyoruz. Çıp olan yerlerde çığ testi yapılıyor. Bu testlerden sonra bölgeye girilip girilmeyeceğine karar veriliyor. Herkes bu teknikleri bilmeyebilir. Çığ düştükten sonra eğimli bölgelerde arkasından yeni bir çığın gelmesi beklenir. Kütlenin dengesi bozulduktan sonra bu sürekli olacaktır. Buralarda önlem almak gerekir. Çığ parkurlarına girilmemesi lazım. Zorunluluk varsa girilmesi gerekiyorsa profesyonel ekipler tarafından girilmesi gerekir" ifadelerini kullandı.



"Gelebilecek çığın çok iyi gözlenmesi gerekiyor"


Çığın düşmesinin ardından yapılan kurtarma çalışmalarında gelebilecek başka çığın iyi gözlenmesi gerektiğini altını çizen Başar, "Çığın oluşması için birçok etken vardır. Hava sıcaklığı, rüzgar, güneş, ışık gibi etkenler avrdır. Bunlar uygun şarta geldiğinde çığ doğal olarak oluşur. Ses çığın oluşmasından gerekli olan etkenlerden bir tanesidir. çok büyük bir etken değildir. Fiziksel hareketler yani kütlenin kesilmesi, baskı uygulanması bunlar çığ oluşturma da etkendir. Çığ düştükten sonra doğal olarak kurtarma çalışması yapılıyor. Bu çalışmalar normal bir süreç. Bu süreçte yapılan çalışmalar sırasında bir sonraki gelebilecek çığın çok iyigözlenmesi gerekiyor. Bu gözlemlenmemiş olabilir. Oradaki insanları bir an önce kurtarılma beklentileri, çabaları bunların hepsi bir araya geldiğinde zaten bir kaza oluyorsa bir takım hatalar yapılan şeyler sonucuna olduğu açıktır. Oradaki durumu iyi görmek lazım. Tam olayı ve hava şartlarını anlamak lazım. Gördüğümüz kadarıyla oradaki en büyük sıkıntı aşırı kar ve rüzgar oluşu. Rüzgar ve kar yağışı çığın tekrar oluşması için en önemli etkenlerden bir tanesidir" şeklinde konuştu.



"O bölge riskli bölgelerden bir tanesi"


Çığa mahruz kalan bir kişiye dakikalar içinde müdahale edilmesinin gerektiğini vurgulayan Başar, "Normal karayollarda ve yolllarda bu tür çığ riski olan bölgelerde çığ setleri oluşturuluyor. Bitki örtüsü çok önemli. Ağaçlık oluşu, zemin yapısı, makilik oluşu yol inşa edilirken dikkat edilmesi gereken hususlardan bir tanesi. O bölge çok yoğun kullanılan bir bölge değil. Orada bundan önce çok çığ düştüğü de biliniyor. Türkiye’nin çığ haritasında riskli görülen bölgelerinden tanesi. Çığa maruz kalan bir kişiye dakikalar içinde müdahale edilmesi gerekir. Çok kısa bir zaman diliminde çıkartmak gerekir. Bu dakikalarda ölçülür. Eğer bu gerçekleşmezse kazazede için çok fazla yapılacak birşey yoktur. Çünkü travma, boğulma veya hipotermi riskleri çok hızlı şekilde kişinin ölümüne sebep olur" diye konuştu.



"Üçüncü bir çığ da gelebilir"


Bölgede yaşanan ikinci çığın beklenen bir olay olduğunu kaydeden Başar, "Arama çalışmalarında çığ sondaları kullanılıyor. Kazazedeye zarar vermemek için çığın içine sokulan sondalar var. Bu sondalarla kazazede ile temas sağlanıyor. Bu sağlandıktan sonra orayı ince bir şekilde kazılarak çıkartılmaya çalışılıyor. Kurtarma çalışmaları aylar sürebilir. Bunun örnekler var. Mevsim bittikten sonra çığdan çıkartılan kazazedeler var. Bu normaldir. Kazazedeyi canlı çıkartabilmek saatler geçtikten sonra zordur. Koruyucu bir aracın veya evin içerisinde değilse. Bölgede ikinci bir çığ gelişti. Zaten beklenen birşeydi. Üçüncüsü de olabilir. Bunu anlayabilmek için bölgede üst taraftadaki kütlelerin kontrol edilmesi lazım. Düşmemiş duran kütle var mı ve yeni yağan karda yeni birikmelere yol açıyor mu bunların sürekli kontrol edilmesi lazım" dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Venedik Bienali’nde Türkiye güncel sanatı ilgi görüyor İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) koordinasyonunu üstlendiği Venedik Bienali Türkiye Pavyonu, 20 Nisan-24 Kasım 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilecek 60. Uluslararası Sanat Sergisi’nin ön izlemesi 17, 18 ve 19 Nisan’da gerçekleşti. Bu yılki teması “Foreigners Everywhere / Yabancılar Her Yerde” olan bienale çok sayıda seçkin isim katıldı. Venedik Bienali 60. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu, İKSV koordinasyonunda, Dışişleri Bakanlığı himayesinde ve Kültür ve Turizm Bakanlığı katkılarıyla gerçekleştiriliyor. Türkiye Pavyonu, 21 destekçinin katkılarıyla Venedik Bienali’nin iki ana sergi alanından biri olan Arsenale’de 2014-2034 yılları arasında tahsis edilen mekânda yer alıyor. Adriano Pedrosa küratörlüğünde 20 Nisan-24 Kasım 2024 arasında (17, 18 ve 19 Nisan’da ön izleme) gerçekleştirilen Venedik Bienali 60. Uluslararası Sanat Sergisi’nin teması “Foreigners Everywhere / Yabancılar Her Yerde” olarak açıklandı. 2022-2024 Danışma Kurulu’nda Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü Özalp Birol, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü Öğretim Üyesi Nilüfer Ergin Doğruer, sanatçı İnci Eviner, küratör ve Fiorucci Art Trust Direktörü Milovan Farronato ve Sanat Dünyamız dergisi editörü, sanat yazarı Fisun Yalçınkaya yer alıyor. Seçkin isimler katıldı Dünyaca ünlü bu sanat etkinliğini takip eden pek çok seçkin isim bulunuyor. Kain Yapı A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Kain, “ Venedik Bienali’nde, Türkiye Pavyonu’nda Türkiye’deki güncel sanatın önde gelen isimlerinin muhteşem eserlerinin sergilendiğini görmek büyük gurur” dedi. Kain, “Dünyanın en önemli koleksiyonerleri ve sanatın gerçek anlamını bilenlerle birlikte burada bulunmak çok heyecan verici. Ayrıca ülkemizin de sanata ve sanatçılara yatırımının gün geçtikçe arttığını görmek de çok güzel. Benim için sanat, hayatımda önemli bir yer kaplıyor. Bu sebeple burada olduğum için çok mutluyum” diye ekledi.
İstanbul "Kitap okuma alışkanlığını arttırmamız gerekiyor" Yazar Selcan Gür, Moderatör Mehmet Cemil eşliğinde yeni kitabı Plaza Sufisi’ni okuyucularına sundu. Söyleşi gerçekleştiren ikili kitap hakkında dinleyicilere bilgiler verdi. Yazar Gür ayrıca kitap okuma alışkanlığını edinmemiz gerektiğine dikkat çekti. Yazar Selcan Gür’ün, kişisel gelişim, felsefe, psikoloji ve tasavvuf ile harmanlanan “Plaza Sufisi” adlı kitabını bir söyleşi ile dinleyicilerine tanıttı. Ayrıca Gür günümüzde sosyal medya kullanımının artmasıyla kitap okuma oranlarının düştüğünü belirtti. Kitap okumanın insanı rahatlattığını ve düzgün düşünmeye teşvik ettiğini belirten Gür insanın kendini tanıması ve bulması için kitap okumanın önemli olduğunu belirtti. “Haz ve tüketim peşinde koşmak yerine anlamlı bir hayat yaşamayı seçmeliyiz” Kitabı 3 yılda tamamladığını belirten Yazar Selcan Gür, “Bu kitabı yazma sürecim yaklaşık 3 yıl sürdü. Pandemi döneminde tasavvuf ile ilgili kitaplar okumaya başlamıştım. Pandemi döneminde hepimiz hayatımızı sorguladık. Hayatımızın ne kadar değerli olduğunu sorguladık. Günümüzde insanların bir mutsuzluk ve anlam krizi var. Depresyon oranları giderek artıyor. Yapılan araştırmalara göre geçmiş dönemde depresyona girme yaşı 29’lardayken şimdi 15 yaşlara kadar düştü. Depresyon oranları da tüm toplumlarda artmaya başladı. Bunun sebebi hem bir anlam krizi ve mutluluğu sürekli hazlar ve tüketim peşinde koşarak elde etme yanılgımız. Ben bu kitapta plaza ve sufi terimlerine yer vermemin amacı plaza günümüz insanını temsil ediyor. Metropollerde yaşayan betonlar arasına sıkışmış plaza insanını. Sufi de bildiğiniz gibi tasavvuf öğretisini temsil ediyor. Tasavvuf öğretisi günümüz insanına ne vadedebilir. Kitabımda Pozitif psikoloji ile tasavvuf öğretisinin buluştuğu yerler nelerdir, mutluluğu yanlış mı tarif ediyoruz, haz ve tüketim peşinde koşmak yerine anlamlı bir hayat yaşamayı önceliklersek bu bize neler kazandırır bu soruların cevaplarını aradık” dedi. “Kitap okumayı arttırmamız gerekiyor” Kitap okuma alışkanlığının artması gerektiğini belirten Yazar Gür, “Yapılan araştırmalar gösteriyor ki sosyal medyada çok fazla zaman geçirmek haset duygumuzu tetikliyor. Haset duygumuz tetiklenince depresyona girme eğilimimiz artıyor. Günümüzde çoğumuz sosyal medyada ve ekran karşısında videolar izleyerek vakit geçirdiğimiz için bu bizi olumsuz yönde etkiliyor, bencilliğimiz artıyor, gereksiz tüketime yönleniyoruz. Bu anlamda kitaplara daha çok ihtiyacımız var. Yine araştırmalar gösteriyor ki sosyal medya ile aramıza mesafe koyduğumuzda en azından zaman zaman ara verdiğimizde tekrardan olumlu duygularımız uyanıyor. Kendimizi bulmak ve iyi hissetmek konusunda bu çok etkili bir yöntem. Bu yüzden kitap okuma alışkanlığını edinmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.