ÇEVRE - 20 Temmuz 2021 Salı 16:02

Munzur Vadisi Milli Parkı’nın insan etkileşimine kapatılması çağrısı

A
A
A
Munzur Vadisi Milli Parkı’nın insan etkileşimine kapatılması çağrısı

Tunceli’de bulunan Munzur Vadisi Milli Parkı’nın insan etkileşimine kapatılması yönünde çağrıda bulunuldu.

Tunceli’de bulunan Munzur Vadisi Milli Parkı’nın insan etkileşimine kapatılması yönünde çağrıda bulunuldu. Çağrıyı yapan Dersim Kültürel ve Doğal Miras Koruma Girişimi Sözcüsü Avukat Barış Yıldırım, vadinin korunması için gerekli önlemlerin alınmaması halinde milli parkın bu vasfını kaybedebileceğini söyledi.


Tunceli’ye yaz tatilinin başlamasıyla birlikte yurt içi ve yurt dışından çok sayıda Tuncelili ile turist akın etmeye başladı. Kent nüfusu bir anda iki katına çıkarken, kente gelenlerin uğrak yerlerinin başında ise Munzur Vadisi Milli Parkı geliyor. Bu durumun vadideki fauna ve florayı olumsuz etkilediğini söyleyen Dersim Kültürel ve Doğal Miras Koruma Girişimi Sözcüsü Avukat Barış Yıldırım, milli park alanının başlangıç noktasında açıklama yaptı.


Bazı sanatçı ve vatandaşların da destek verdiği açıklamada konuşan Avukat Yıldırım, Munzur Vadisi Milli Parkı’nın 1971 yılında 42 bin hektarlık alanıyla milli park ilan edildiğini ve Türkiye’deki 45 milli parktan biri olduğunu belirterek, “Gerek ihtiva ettiği flora ve fauna türleriyle dünya ölçeğinde bir park. Burada saptanmış 2 binin üzerinde flora çeşidi var. Yine sadece dünyada bu Munzur Vadisi Milli Parkı’nın temel kaynak değeri olan Munzur Alabalığı var. Bölgede Anadolu parsı dahil habitat bulduğuna dair işaretler var. Yaban ekolojisi çok güçlü. Bu bakımdan ülkemizin de taraf olduğu Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması hükümlerine göre Dünya Kültür Mirası listesinde yer alması gerekiyordu. Nitekim Munzur Üniversitesi akademisyenleri tarafından da bu doğrultuda hazırlanmış rapor var. Biz de buranın Dünya Kültür Mirası listesine alınması için dava açtık. Yine bölgemizin 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri doğrultusunda birinci derece doğal sit alanı ilan edilmesi için hukuksal süreç yürüttük. Buradaki flora çeşitliliği kıyas bakımından söylüyorum Hollanda’dan fazla, İngiltere’ye eşdeğer. Bu anlamda son derece zengin bir milli park” dedi.



"Mutlak Koruma Zonuna riayet edilmiyor"


Milli Parklarda mutlak koruma zonları bulunduğunu bunun da milli parkların her iki tarafından 400 metrelik bölümünün insan etkileşimine kapatılmasını içerdiğini kaydeden Avukat Barış Yıldırım, “Buna rağmen, mutlak koruma zonu olmasına rağmen gördüğünüz gibi son derece yoğun bir insan etkileşimi var. Tam bu noktada Munzur Vadisi Milli Parkı’nın resmi görevlilerinin bulunması gerekiyor. Türkiye’deki ve dünyadaki bütün milli parkların korunması için görevliler gerekli kontrolleri yapar. Fakat milli parka gelişi güzel herkes kolayca girip çıkıyor. Bu buradaki yaban hayatı ekolojisinin tahrip olmasına yol açıyor. Biraz daha ileriye gidin ülkemizin de taraf olduğu Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Alanlarını Koruma Sözleşmesi yani Bern Sözleşmesi Ek 2 listesinde kesin koruma altında olan yaban keçileri su içmeye inemiyor. Araç trafiğinden kaynaklı. Bu çok korkunç bir şey. Ekosistemin önemli canlıları, karayolu boyunca tanık oluyoruz. Bern Sözleşmesi’ne göre koruma altında olan su samurları araç çarpması sonucu hayatlarını kaybediyorlar. Yine Bern sözleşmesine göre koruma altında olan ayı türleri, vaşak türleri; yaban hayatının temel türleri araç çapması sonucu telef oluyorlar. Böyle bir milli park yönetimi olmaz” diye konuştu.



"Kesin korunacak hassas alan"


Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un kenti ziyaretinde Munzur Vadisi Milli Parkı ile Pülümür Vadisi’nin kesin korunacak hassas alan ilan edileceğini yönünde açıklaması olduğunu hatırlatan Dersim Kültürel ve Doğal Miras Koruma Girişimi Sözcüsü Avukat Barış Yıldırım, “Yakın zamanda Çevre ve Şehircilik Bakanımız Murat Kurum ilimize gelerek Munzur Vadisi Milli Parkı ile Pülümür Vadisi’nin kesin korunacak hassas alan ilan edileceğini belirtti. Çalışmalar da başlamış, yürüyor. Kesin korunacak hassas alan Türkiye Cumhuriyeti mevzuatında en üstün doğa koruma statüsüdür. Bir yandan bu yaklaşımı ortaya koyup bir yandan korumamak açıkçası hukukla bağdaşmaz. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 56. Maddesi, Çevre Kanununun 1,3 ve 30. Maddesi, Milli Parklar Yasası, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, bunlar bu milli parkın insan etkileşimine karşı korunmasını zorunlu kılıyor. Munzur Vadisi Milli Parkı aynı anda 5 ekosistemi ihtiva eden ender milli parklardan bir tanesidir. Akarsu, orman kaya, mera bozkır ekosistemi. Biyolojik çeşitlilik çok güçlü burada. Korunması gereken habitat alanını, yaban hayatı ekolojisin, florasını insan etkileşimine açmak açıkçası hukuku bir yana bırakalım vicdana da aykırıdır” şeklinde konuştu.



"Milli parklar bir ülkenin ulusal değerleridir"


Milli parkların bir ülkenin ulusal değerleri olduğunu kaydeden Avukat Barış Yıldırım açıklamalarını şöyle sürdürdü:


“Bir ülkede en az bayrak kadar, tarihi kadar, ülkenin milli marşı kadar kıymetlidir. Dolayısıyla ulusal bir değeri ulusal kıymetlere yaraşır şekilde korumak gerekir. Fakat biz burada 365 gün aksini görüyoruz. İnsan etkileşiminin çok yoğun olduğu bir sürece tanık oluyoruz. Yasak olmasına rağmen alabalık avlanıyor, insanlar rahatça her tarafı kamp alanı olarak kullanıyor. Bu konuda devletin temel kurumlarının gerekli önlemleri alması lazım. Aksi halde biz bu biyolojik çeşitliliği koruyamazsak burası milli park olma vasfını kaybeder. İnsanlar her yerde yasak olmasına rağmen piknik yapıyorlar, ağaçları kesiyorlar bu çok vahşi bir durum” ifadelerini kullandı.


Yetkililere gerekli önlemlerin alınması konusunda çağrı yapan Avukat Yıldırım, “Biz buradan yetkili makamlardan Sayın Tunceli Valimizden başlayarak tüm yetkili makamlardan, kolluk kuvvetlerinden ilgili idari kısımlardan Munzur Vadisi Milli Parkı’nın korunması için başta 2873 sayılı Milli Parklar Kanununda belirtilen önlemler olmak üzere mevzuatta belirtilen tüm önlemlerin alınmasını istiyoruz. Şayet Munzur Vadisi Milli Parkı için önlemler alınmazsa geçmişti yaptığımız gibi gerek idari gerekse adli girişimlerde bulunacağımızı buradan ifade etmek istiyoruz”.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Doğadan toplanan mantarlara dikkat Doğada kendiliğinden yetişen mantarları bilinçsizce tüketenlerin yaşadığı zehirlenmelere dikkat çeken uzmanlar, “Bilinçsiz mantar tüketimi öldürüyor” dedi. İlkbahar ayıyla birlikte yaygınlaşan zehirli mantara dikkat çeken uzmanlar, "Doğada yetişenler yerine, marketlerde bakanlık onaylı taze kültür mantarları tüketilmelidir" uyarısında bulundu. Erzincan’da baharla birlikte doğada yetişmeye başlayan mantarlara ilginin çok olduğunu kaydeden uzmanlar, şu açıklamada bulundu: “Türkiye’de doğada yetişen yaklaşık 40 farklı yenilebilir mantar türü var. Ülkemizde yaklaşık 100 kadar zehirli mantar türü de vardır. Bunların birkaç tanesi şiddetli zehirlenme sonucu ölüme neden olma ihtimali yüksek mantarlardır. Zehirsiz ve zehirli mantarların kesin ayırıcı özellikleri yoktur. Zehirli ve zehirsiz mantarlar arasındaki farklar sadece dış görünüşle belirlenemez. Birbirine çok benzeyen mantar çeşitlerinden biri zehirli iken diğeri yenebilir olabilir. Mantardan kaynaklı zehirlenmeler özellikle yağışların bol olduğu mevsimlerde daha çok görülüyor. Mantar zehirlenmeleri özellikle nemli ve yağışlı bölgelerde bahçe ve açık alanlardan toplanıp kolayca tüketilmesi nedeniyle belli dönemlerde sık rastlanılmaktadır. Mantarların özellikle yabani türlerinin tüketilmesi halinde başta gastrointestinal sistem olmak üzere merkezi sinir sistemi (MSS) karaciğer ve böbrekler üzerinde toksik etkilerin oluşabilmektedir. Doğal alanlarda yetişen ve yapısında zehirli madde bulunan şapkalı mantarların, taze kurutulmuş veya konserve olarak çiğ ve pişirilerek yenmesi sonucunda gelişen ve ölümle de sonuçlanabilen ciddi zehirlenmelerdir. Mantar zehirlenmelerinin çok basit bir şekilde önlenebilecek bir zehirlenme tipi olup zehirlenmenin engellenmesindeki tek çare de doğal alanlarda yetişen mantarların kesinlikle yenmemesi. Bunun yerine kültür mantarları tercih edilebilir” Mantar yedikten sonra belirtilerden bir veya birkaçının görülmesi durumunda mutlaka zaman kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak gerektiğine değinen uzmanlar, "Mantar zehirlenmelerini tedavi etmek için uygulanabilecek genel bir tedavi yöntemi yoktur. Mantarın türü, yenen mantar miktarı, pişirme şekli, yeme şekli, mantarın toplandığı yer ve mantarı yiyen kişinin fiziksel özelliklerine göre zehirlenme derecesi değişmektedir. Zehirlenme belirtilerine sebep olan mantarların yenmesi durumunda, sersemlik, uykuya meyil, tansiyon düşüklüğü, bulanık görme, yüz ve boyunda kızarma, nabızda artış, ağızda metal tadı, bulantı ve kusma, terleme görülebilir. Mantarda bulunan zehirli maddenin özelliğine göre, yendikten 6 saat sonra gelişebilen zehirlenme belirtileri ise bulantı, kusma, ishal, ateş, nabız atışıyla daha sonra karaciğer ve böbrek bozukluklarıyla bu organların bozukluklarına bağlı belirtiler şeklindedir. Sonuçta koma ve ölüm de söz konusu olabilmektedir" ifadelerini kullandı.