ÇEVRE - 01 Haziran 2020 Pazartesi 12:34

Neslinin tükendiği sanılan Horoz Gülü Tunceli’de çıktı

A
A
A
Neslinin tükendiği sanılan Horoz Gülü Tunceli’de çıktı

Türkiye Kırmızı Bitkiler Listesi’nde nesli tükenmiş olarak görülen Horoz Gülü bitkisinin asıl yaşam alanının Tunceli olduğu tespit edildi, yüzlercesi görüntülendi.

Türkiye Kırmızı Bitkiler Listesi’nde nesli tükenmiş olarak görülen Horoz Gülü bitkisinin asıl yaşam alanının Tunceli olduğu tespit edildi, yüzlercesi görüntülendi. Yaklaşık bin adet Horoz Gülü çiçeğini gördüklerini aktaran Doç. Dr. Metin Armağan, bölge tarandığında 2 veya 3 bin civarında bu bitkinin tespit edilebileceğini bunun da asıl yaşam alanının Tunceli olduğunu gösterdiğini aktardı.


Giresun’un Şebinkarahisar ilçesi ve Gümüşhane kırsalında, 1867 yılında Rus doğa bilimcisi ve tarihçi Pyotr Aleksandroviç Çihaçov tarafından tespit edilen ve Türkiye endemik bitki türü olarak literatüre giren yöresel adıyla “Horoz Gülü’ ve “Sarı Dağ Gülü” olarak bilinen bitki o tarihten sonra kayda alınamadı. SOS Munzur ve Munzur Üniversitesi Akademisyeni Mehmet Yavuz Paksoy’un bitkiyi fotoğraflayıp kendisine göndermesinin ardından Tunceli’de Doğa Koruma ve Milli Parklar Şubesi’nin desteğiyle Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Buharkent Meslek Yüksekokulu Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Programı Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Metin Armağan, arazi çalışması yaptı. Ekibin arazi çalışmasında bitkinin asıl yaşam alanının Tunceli olduğunu belirlendi ve yüzlercesi de tespit edildi.


Yapılan çalışma ile ilgili bilgi veren Doç. Dr. Metin Armağan, “Daha önce Şebinkarahisar’da kayıtlı olan tek lokalde kayıtlı Türkiye Kırmızı Bitkiler Listesi’nde nesli tükenmiş olarak görülen bitkiyi arkadaşlarımız Şebinkarahisar’da kaydetmişler. Ve 150 yıl sonra kaybolan bitki bulundu diye haber de çıktı. Onun akabinde Kemah’ta da bir noktada bulmuşlar. Ama ikisinin toplamında 250 civarında bir sayıdan bahsediliyor. Az bir birey. Ben Tunceli’de gidip yaptığım gözlemlerden gördüğüm kadarıyla bitkinin asıl yaşam alanı, asıl yaşadığı yer Tunceli. Şöyle düşünün Aziz Abdal Dağı, Sultan Baba Dağı, Zel ve Munzur Dağları’na kadar geniş bir alanda yayılış gösteriyor Tunceli’de. Bugün çekimlerini yaptık, örnek aldık. Neredeyse en az bin birey rahatlıkla aynı yerde bulabilirsiniz. Bütün alan tarandığında belki burada 2 bin 3 bin birey var. Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu şu anlama geliyor bitkinin asıl yaşam alanı Tunceli. Bizim şunu yapmamız lazım. Bu bizim ülkemizin, Tunceli’nin değeri. Bunu insanlara tanıtmamız ve kazandırmamız lazım” dedi.



"Tunceli’de 2 bin civarında çiçekli bitki yaşıyor”


2014 yılından beri dönemsel olarak Tunceli’de biyo çeşitlilik çalışması yürüttüğünü belirten Doç. Dr. Metin Armağan, “Bugüne kadar yaptığımız çalışmalarda ve topladığım literatür bilgilerinde Tunceli’de yaklaşık 2 bin civarında çiçekli bitki yaşamaktadır. Bu çiçekli bitkilerin neredeyse beşte biri endemiktir. Türkiye endemiğidir. Tabii içinde lokal olan yani sadece Tunceli’de olan, yaşayan bitkiler de var. Bunlar Munzur’un Nefesi, Aksakallı, Munzur Kengeri bunlar sadece Tunceli’de yaşayan bazı bitkiler. Daha çok var. Tabi bunun literatüre bakıp belirlenmesi lazım” diye konuştu.



"Munzur ve Pülümür Vadisi’nin florasının çıkarılması lazım"


Munzur ve Pülümür Vadisi’nin florasının çıkarılması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Armağan, “Çünkü buralar özel habitatlar, özel alanlar. Korunması gereken bitkiler var mı yeni bitkiler var mı bunların tespit edilmesi lazım. Bütün bu bitkiler bizim ülkemizin değeri. Bu değerleri ortaya çıkarıp tanıtmak da bizim görevimiz. Üstümüze düşeni yapmaya çalışıyoruz. Umarım başarılı oluruz” ifadelerini kullandı.


Pülümür Vadisi’nin Munzur Vadisi’nden daha önemli olduğunu kaydeden Armağan, “Çünkü Pülümür Vadisi’ne giriş çıkışlar çok fazla. Giriş çıkış bitki çeşitliliğini hayvan çeşitliliğini de arttıracaktır. Buradaki çeşitliliği ve sayıyı ortaya koyabilirsek hem Tunceli hem ülkemiz için güzel bir kazanç olacağına inanıyorum” şeklinde konuştu.



"En fazla tür Akdeniz ve Doğu Anadolu bölgesinde"


Türkiye endemizmi ve bitki çeşitliliği hakkında da bilgi veren Armağan, “Endemiz ve çeşitlilik açısından en fazla türe rastlayacağınız kesim Akdeniz bölgesi onun akabinde Doğu Anadolu bölgesi geliyor. Tunceli, Erzincan, Sivas, Malatya bölgesi kuzeyden gelen dağ hattıyla güneyden gelen dağ hattının kesiştiği yer. Bu kesişimin bir getirisi oluyor. Habitat, ekosistem çeşitliliği artıyor. Burası aynı zamanda buzul çağında bitkilerin korunabildiği alanlar. Dolayısıyla oradan kalan bitkiler de var. Yeni oluşan endemik bitkiler de var. Bu çeşitliliğin fazla olduğu bir yer. Tunceli dolayısıyla bu çevre iller kadar endemizm ve çeşitlilik açısından yüksek bir potansiyele sahip. Ama bizim için sayılar önemli değil. İki bin ya da bin. Önemli olan, ne kadar değere sahibiz, bu değeri nasıl koruyabilir, nasıl tanıtabiliriz asıl amacımız bu olmalı. Tunceli de potansiyeli yüksek bir yer. Her gün yeni türler tanımlıyoruz. Maalesef eksik bir yönümüz var. Bizim tanıttığımız, bulduğumuz endemik bitkiler iki bin, üç binlerdeki sayılar halkımıza yansımıyor. Halkımız bu bitkileri hala tanımıyor, bilmiyor. Bizim yapmamız gereken bu bitkileri, bu çeşitliliği halkımıza tanıtabilmek, anlatmak ve bunları severek korumalarını sağlamak” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Naci Görür: "Çağdaş toplumlarının yaptığı gibi depreme dirençli yerleşim alanlarını oluşturmak zorundayız" Hatay’ın İskenderun ilçesinde söyleşiye katılan jeolog ve deprem bilimci Prof. Dr. Naci Görür, depreme dirençli yerleşim alanların oluşturulması gerektiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Naci Görür, depremin vurduğu Hatay’ın İskenderun ilçesinde vatandaşlarla bir araya geldi. Görür, İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası tarafından düzenlenen ‘İskenderun’un Depremselliği ve Deprem Dirençli İskenderun’ söyleyişine katıldı. Türkiye’de 13,6 milyon önce deprem mekanizmaların oluştuğunu ifade eden Prof. Dr. Görür, depremleri durdurmanın mümkün olmadığını, toplum olarak depreme dirençli yerleşim alanlarını oluşturmak zorunda olduğunu söyledi. “Her depremde de 10 bin ve 50 bin insanı dün olduğu gibi toprağa veremeyiz" Deprem mekanizmasının Türkiye’de 13,6 milyon önce oluştuğunu söyleyen Prof. Dr. Görür, “Bizim ülkemizde bu faylar 13,6 milyon seneden beri deprem oluşturmaya devam ediyor. Biz depremleri durduramayız, bu mümkün değil çünkü bu mümkün değil. Her depremde de 10 bin ve 50 bin insanı, dün olduğu gibi toprağa veremeyiz. O halde yapılacak bir şey bilgi, aydın ve çağdaş toplumlarının yaptığı gibi depreme dirençli yerleşim alanlarını oluşturmak zorundayız. Bunları yaparsak deprem sorununu büyük ölçüde hallederiz” dedi. “İskenderun tarafına gelen kıta biraz büküldüğü ve eğildiğinde o bölgenin belli ölçüde gömülmesi ve batması anlamına geliyor” Deprem sonrası İskenderun sahilindeki çökme konusuna değinen Prof. Dr. Görür, “İskenderun’da bazı yerler çökmüş ve batıyor. Neden batıyor konusu fayla ilgili bir durumdur. Bin yıl önce Bingöl ilinin Karlıova’dan gelen doğu fayı, yanal hareket ederken İskenderun’daki fay biraz eğiliyor. İskenderun tarafına gelen kıta biraz bükülüyor ve eğiliyor. O kısımda bir duvar ve diklik oluşturuyor. Burada düşey atılım meydana geliyor ve fay niteliği doğuruyor ve batıyor. Bu nedenle de bir bölgenin belli ölçüde gömülmesi ve batması anlamına geliyor. Deniz seviyesinin göreceli olarak işlenmesi anlamına gelir” ifadelerini kullandı. İskenderun ilçesinde düzenlenen ’İskenderun’un Depremselliği ve Deprem Dirençli İskenderun’ temalı konferansa yer bilimci Naci Görür’ün yanı sıra; İskenderun İlçe Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek, İskenderun Belediye Başkanı Mehmet Dönmez, Belen İlçe Belediye Başkanı İbrahim Gül ve İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Levent Hakkı Yılmaz katıldı.
İstanbul Sadettin Saran: "Göreve gelirsek Fenerbahçe’yi şampiyon yapacağız" Fenerbahçe Başkan Adayı Sadettin Saran, 48 saat içinde 500 imza toplayabildiklerini belirterek, "Göreve gelirsek ne sabır ne de süre istiyoruz. Fenerbahçe’yi şampiyon yapacağız" dedi. Fenerbahçe Başkanlığına adaylığını açıklayan İş İnsanı Sadettin Saran, Faruk Ilgaz Tesisleri’nde düzenlediği lansmansa kongre üyeleriyle bir araya geldi. Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu eski Başkanı Vefa Küçük de toplantı da yer alarak Saran’a destek verdi. Fenerbahçe’yi şampiyon yapmak için çalışacaklarını aktaran Saran, adaylık süreci ile ilgili bilgiler vererek, "Kasım ayında Ali Koç ile buluştum. Maddi manevi çok büyük emek verdiniz, bu işi öğrendin, devam edeceksen biz arkandayız ancak devam etmeyecekseniz biz bu işi çok iyi yaparız ve göreve talibiz dedim. O da, ’Çok iyi yapacağına ben de inanıyorum’ dedi. Kulüp bilançolarına, defterlere bakmamız için resmi olarak aday olmamız gerekiyordu. Takım şampiyonluğa gidiyor, kongre sürecine de sokmak istemiyoruz ama madem öyle dedik 48 saatte büyük teveccühle 500 imzayı topladık. Bunun için de çok teşekkür ediyoruz. Göreve gelirsek ne sabır ne de süre istiyoruz. Fenerbahçe’yi şampiyon yapacağız. Hem saha içinde hem saha dışında mücadele ediyoruz. Oyuncularımıza uzanan elleri kırmasını biliriz" ifadelerini kullandı. "Fenerbahçe hepimizindir" Fenerbahçe için birlik beraberlik mesajı beren 59 yaşındaki iş insanı, "Fenerbahçe hiçbir şahsa ait değildir. Fenerbahçe sizindir Fenerbahçe bizimdir. Fenerbahçe hepimizindir" diyerek sözlerini noktaladı. Saran’ın konuşmasının ardından Kongre Üyeleri yoğun alkışlarla destek verdi.