ÇEVRE - 29 Temmuz 2020 Çarşamba 10:31

Sıcaklar onları da etkiledi, bu kez mandalar değil, inekler serinledi

A
A
A
Sıcaklar onları da etkiledi, bu kez mandalar değil, inekler serinledi

Sıcak havadan bunalan onlarca büyükbaş hayvan Tunceli ile Elazığ arasında bulunan Keban Baraj Gölü’ne girerek serinledi.

Sıcak havadan bunalan onlarca büyükbaş hayvan Tunceli ile Elazığ arasında bulunan Keban Baraj Gölü’ne girerek serinledi.


Türkiye genelinde yaşanan aşırı sıcaklar insanlar kadar hayvanları da etkiliyor. Ülke genelinde mevsim normallerinin üzerine çıkan sıcaklar yüzünden Tunceli’nin Çemişgezek İlçesi Sakyol köyünde bulunan büyükbaş hayvanlar Elazığ ve Tunceli’yi birleştiren Keban Baraj Gölü’nün kıyısına gelerek burada suyun içinde serinlemeye çalıştı. Genellikle mandaların suya girdiği bilinirken, ineklerin suya girerek serinlemenin keyfini çıkarması objektiflere yansıdı.


Köylerinin Keban Baraj Gölü kıyına sıfır noktada olduğunu aktaran Muhtar Ramazan Göğe, “Köyümüz Keban barajı kıyısında olup, sıfır noktasındadır. Köyümüzün genellikle geçim kaynağı tarım, hayvancılık artı balıkçılıktır. Bunlar köyümüzün büyükbaş hayvanları. Yazın sıcak olduğu için yani şu an herhalde tahmin edersem hava 40 derece dolayısıyla hayvanlar kendi kendilerine baraja girip serinliyorlar. Plaj keyfi yapıyorlar. İnsanlar nasıl serinlemek için baraj giriyorlarsa hayvanlarda kendi kendilerini serinlemek için baraja giriyorlar"dedi.


Baraj gölüne giren hayvanların şuanda 120 kadar olduğunu belirten Göğe, "Tabi bunların ağılda yavruları da var buzağıları da var. Köyümüzde yaklaşık 300-400 tane büyükbaş hayvan var. Onlarında neticede bir can yani serinlemek için mecbur suya girecekler. Bölgemizde ağaç olmadığı için genellikle kıyaya gelip suya girerler. Onların suya girmesi aynı zaman da özel bir görüntü oluşturuyor. Serin havalarda olmazda genellikle yaz aylarında yani sürekli hayvanlar serinlemek için göle girerler”ifadelerini kullandı.


Genelde mandaların suyuna içine girdiğini anımsatan Göğe," Mandalar çamurlu su ortamını severler. Ama bizim köyün hayvanları da sürekli bu su olduğu için onlarda alışmışlar. Kendi kendilerine serinliyorlar. Bir şekilde banyo yapıyorlar desek daha iyi olur. Eskiden iyi bilirler kaşağıyla kaşağılanırdı hayvanlar. Şimdi bu olmadığı için hayvanlar kendi kendilerine kaşağılayıp temizlenip bir şekilde banyo yapıyorlar” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.