POLİTİKA - 16 Ekim 2021 Cumartesi 13:42

Kadim Aşiretler’den ‘birlikte hareket edelim’ çağrısı

A
A
A
Kadim Aşiretler’den ‘birlikte hareket edelim’ çağrısı

Kadim Aşiretler Federasyonu tarafından düzenlen çalıştayda "birlikte hareket edelim" çağrısı yapıldı.

Kadim Aşiretler Federasyonu tarafından düzenlen çalıştayda "birlikte hareket edelim" çağrısı yapıldı.


Kadim Aşiretler Federasyonu tarafından 15 Temmuz Şehitler Parkı Konferans Salonu’nda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaklaşık 400 kanaat önderi ve aşiret temsilcisinin katılımıyla “Aşiretler Çalıştayı” düzenlendi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan çalıştaya Van Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Emin Bilmez, Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan, Kadim Aşiretler Federasyon Genel Başkanı Rasim Aslan, Van Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Vekili Fevzi Çeliktaş, Vanspor FK Başkanı Seyithan İzsiz, aşiret temsilcileri, kanaat önderleri, yazar ve akademisyenler katıldı.



“Z kuşağı ile aşireti nereye oturtacağımızı tartışmalıyız”


Burada konuşan Vali ve Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Emin Bilmez, toplumun devletle olan ilişkilerinin tartışılacağı toplantıda hem bölge hem de ülke için iyi sonuçların çıkacağını belirtti. Vali Bilmez, “Tarihimizi iyi bilmeli ve iyi okumalıyız. Artı ve eksi taraflarımızı da bilmeliyiz. Bu coğrafyada ecdadımız el ele verdiğinde neler başardığını iyi biliyoruz. Aşiretlerimizin bölgemizdeki kültür taşıyıcılarını da biliyoruz. Ancak gelişen dünyayı da algılamamız gerekiyor. Z kuşağı ile aşireti nereye oturtacağımızı tartışmalıyız. ‘Özgür birey, demokratik toplum’ diyerek aşireti oy deposu görüp Ankara’da pazarlayanları da unutmamalıyız. Ne olur bu konuda eksikliklerimizi de görelim. Devletin içine sızmış FETÖ’nün bu bölgede yaptığı zulümleri unutmayalım. Ama burada gariban halkı pazarlayanları da unutmamız lazım. Bu çalıştayın iyi sonuçlara vesile olacağını, bugün bunları konuşuyor olmamızın da çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. Tarih boyunca bu coğrafyada yaşayanlar kardeş olmuştur. Bundan sonra da kardeş olacaktır” dedi.



“Kürt gençleri neden vali, hakim, belediye başkanı olamıyor da dağda elinde silahla orda burada ölüyor”


Bölgede aşiret gerçeğinin yıllardır yapısını koruduğunu ve asla inkar edilemeyeceğini dile getiren Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan, "Birileri aşiretçilik deyince sanki zulüm, zalimlik, adaletsizlik, baskı yapılıyormuş gibi bir yapı olduğunu yaymaya çalıştılar. Büyük propagandalar yaptılar. Gençlerimizi büyüklerin kontrollerinden çıkardılar. Büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Aşiretlerinden, devreden çıktığında bölgenin yaşadığı eksikleri, aksaklıkları biliyoruz. Bölgemiz kan ağlıyor. ’Aşiretler kötü, aşiretleri buradan atın’ diyenlere sesleniyorum, bugün bölgemizin karşı karşıya kaldığı tefeciliği önleyebiliyor muyuz? Kan davalarından birbirlerini öldürenleri görebiliyor musunuz? İki aile arasındaki kız kaçırma olayından kaynaklanan kan davasına siyasilerimizin, devletimizin gücüne rağmen engelleyebiliyor musunuz? Durduramıyorsunuz? Bütün bunları aşiretlerimiz durdurabiliyordu. Bölgemizin yıllardır içinde bulunduğu terör belasından nasıl kurtulacağız? Kimsenin bir formülü var mı? Eğer aşiretler ayaklanmış olsaydı, ‘kan ve gözyaşı istemiyoruz’ deseydi, PKK’ya isyan etseydi 40 yıldır bu kan ve gözyaşı devam edebilir miydi? Yok. Biz aşiret temsilcileri olarak birleşmeliyiz. Bu birliktelik olursa zulüm nerden gelirse kabul edilemez. İnsanlarımızı kırdılar. Gençlerimiz dağda ne yapıyor? Kürt gençleri neden vali, hakim, belediye başkanı olamıyor da dağda elinde silahla orda burada ölüyor. Bunun suçlusunu mutlaka araştırmalıyız, karşı çıkmalıyız. Eski terbiyemize, geleneklerimize göre, aşiret yapısına göre olsaydı Kürt gençleri siyah elbise giyip cezaevine girmeyeceklerdi, siyah cüppe giyip avukat olacaktı” diye konuştu.



“Aşiretler huzur ve barışın sağlanması amacıyla vardır”


Kadim Aşiretler Federasyonu Başkanı Rasim Aslan da, yeni bir başlangıcın ilk temellerini atmak üzere bir araya geldiklerini belirterek, "Aşiretlerimiz toplumumuzun inkar edilemez bir yaşam, kültür ve yönetim tarzıdır. Bizim savunduğumuz şey, körü körüne bağlandığımız bir bağnaz aşiretçilik tarzı değil. Tam tersine iyiliği destekleme, kötülüğü men etme, paylaşım, sevgi, saygı ve birliğin oluşumudur. Aşiretler huzur ve barışın sağlanması amacıyla vardır” şeklinde konuştu.



“Başlık parasını tamamen kaldıracağız”


Yeni nesillere rol model olmak ve köklü geçmişin değerlerini yaşatarak çağın geleceğimize dayattığı yozlaşma için bir farkındalık oluşturacaklarını ifade eden Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü:


“Yaşadığımız coğrafya tarih boyunca çok acı olaylara sahne oldu. Bizler bu acılar tekrar yaşanmasın diye bir araya geldik. Bu itibarla kan davaları olmasın ve insanlar ölmesin istiyoruz. Kadınlar ve çocuklar korunsun istiyoruz. İnsanlığın en asil unsuru olan kadınlarımızın, medeniyetlerin kurulmasındaki gerçek kahramanlardır. Hak ettikleri değeri görsünler. Özgüven, onur ve cesaretle yaşasınlar istiyoruz. Her türlü bireysel ve toplumsal şiddet tamamen ortadan kalksın diye hep birlikte çabalayacağız. Temiz bir toplum oluşturma çabası içerisinde olacağız. Bazı toplumsal değişim ve dönüşümlere öncülük etmemiz gerekir. Bu kapsamda hangi isimle olursa olsun başlık parasını tamamen kaldıracağız. Çocuk ve yaşlı evliliklere hep birlikte karşı durmalıyız. Zorla evlendirme ve berdel gibi oldukça çağdışı insan haklarına aykırı olgulara izin verilmemeli. Düğünlerin masrafları mümkün olduğunca en aza indirilmeli. Düğünlerde yapılan yardımlaşma sadece zarf usulüyle yapılmasını istiyoruz. Her türlü uyuşturucu maddeye karşı kararlı bir duruş ile mücadele edilmeli. Her türlü şiddete karşı çıkılmalı. Aşiretler devletimizin en zor günlerinde her zaman canı ve malıyla en ön safhada olmuşlardır. Bulundukları bölgelerde düşman saldırılarına karşı kararlılıkla savunmuşlardır."


Van Yüzüncü Yıl Üniversitesindeki akademisyenlerin aşiretlerin sosyolojik yapılarının değerlendirileceği çalıştay ikinci oturumla devam etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları Tom Dixon iş birliği ile Milano’da sergileniyor VitrA’nın yüzde 100 geri dönüştürülmüş lavaboları Tom Dixon iş birliği ile Milano’da görücüye çıktı. Tüm dünyadan tasarımcılar, mimarlık, tasarım ve sanatın geleceğini keşfetmek için 15-21 Nisan tarihlerinde Milano Tasarım Haftası’nda buluşuyor. VitrA da ünlü İngiliz tasarımcı Tom Dixon’la birlikte tasarladığı enstalasyonla, INTERNI CROSS VISION 70 sergisine katılarak, geleceğin sürdürülebilir tasarım trendinde yerini aldı. İç mimarlık ve tasarım alanında bir buluşma platformuna dönüşen ünlü Interni dergisinin 70’inci yıl dönümü için oluşturulan enstalasyon, zanaatkarlığı üretim yetkinliği ve endüstriyel üreticilikle birleştirerek, seramikte sürdürülebilir tasarım ve döngüsel ekonominin geleceğini temsil ediyor. ‘Yeniden Seramik’ (Re-Ceramic) adlı enstalasyon, geri dönüştürülmüş malzemelerle onların işlevsel ve estetik ürünlere dönüşümü arasındaki boşluğu kapatan bir anlatı sunuyor. Tasarımın kalbinin attığı Milano’da sergilenen enstalasyonla ilgili açıklama yapan Tom Dixon, “İzleyiciler için geri dönüşüm sürecine yapılan bir yolculuk hazırladık. Döküm tekniğini kullanarak seramiğin ‘ilkel çamur’dan dayanıklı ve işlevsel bir ‘sanat eseri’ne dönüşmesini anlatıyoruz” dedi. Yapılan açıklamaya göre, enstalasyonun en önemli parçasını geri dönüştürülmüş atıklardan sergi için sınırlı sayıda üretilen, Tom Dixon imzalı ‘VitrA Liquid’ banyo koleksiyonunda yer alan seramik lavabolar oluşturuyor. Yüzde 100 geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen dünyanın ilk lavabosu, aynı zamanda sürdürülebilir tasarımda önemli bir kilometre taşını temsil ediyor. Bu yaklaşım, VitrA’nın doğal kaynakların korumasına verdiği önemi gösterirken, döngüsel ekonomi konusunda da sektörün yeni standardını belirliyor. Tasarımın dönüştürücü gücünü sergiliyor INTERNI CROSS VISION 70 sergisi, İtalyan tasarım anlayışına derinlemesine yerleşmiş temalar olan endüstriyel inovasyon ve zanaat geleneği arasındaki ilişkiyi ortaya koyan bir platform. Tasarımın sürdürülebilirlik gibi karmaşık küresel zorlukları üretici ve teknolojik inovasyon yoluyla ele alma gücünü kutluyor. VitrA ve Tom Dixon’ın ‘Re-Ceramic’ adlı enstalasyonu, tasarımın dönüştürücü gücünü sergilemek için sanat ve endüstriyel üretim arasındaki sınırları ortadan kaldırıyor. Geleneksel uygulamalara meydan okuyan ve döngüsel ekonomi ilkelerini benimseyen bir yaklaşım izlerken, günümüzün en acil çevresel zorluklarından bazılarının ele alınmasında tasarımın rolü hakkında bir tartışma ortaya koyuyor.
İzmir İzmir’de enginar hasadı başladı Türkiye’de enginar üretiminde birinci sırada yer alan İzmir’de hasat yoğunluğu başladı. Enginarın tarladan çıkış fiyatının 15 lira olduğu, pazarlarda ise şu sıralarda 20-25 TL arasında satışa sunulduğu öğrenildi. Türkiye’de enginar üretiminin yaklaşık yüzde 29’unun karşılandığı İzmir’de enginar hasadı için hummalı bir çalışma var. Seferihisar ilçesi Turgut köyünde, sabahın erken saatlerinde başlayan hasat, gün boyu sürüyor. Bazı çiftçiler de bu yıl artan maliyetlerden dolayı, karaciğer dostu olarak bilinen enginarın yerine alternatif meyve-sebze arayışına geçti. “Adet fiyatı tarlada 15, tezgahta 20-25 TL’den satılıyor” Enginarların sakız cinsi olduğunu belirten üretici Ecem Bezer, “1992 yıllarında 3 bin dönüm kadar sakız enginarı üretilmekteydi, ancak şu an enginarımız 500 dönüme kadar düşmüş durumda. Çiftçilerimiz, artan maliyetler sebebiyle küskün durumda. Enginarı azaltıp, başka meyve sebze ekmeye başladılar. Enginarın tarlada satış fiyatı 15 TL, ancak pazara, manava satış yapan çiftçi, esnaf, birim fiyatını 20-25 TL arası satmak durumunda kalıyor” diye konuştu. “Enginar karaciğerin dostudur” Enginarın önemli bir geçim kaynağı olduğunu ve sağlığa iyi geldiğini belirten Bezer, şunları kaydetti: “Enginar, karaciğerin dostudur. Bir insanın enginar sezonunda toplam 60’a yakın enginar yemesi gerekmektedir. Sağlık açısından çok faydalıdır. Enginarı, sezonunda herkes tüketmelidir.” “Su sıkıntısı çekiyoruz” Eskiden maliyetlerinin düşük olduğunu, çiftçilik yapmanın daha kolay ve su olduğu zamanlar enginar üretiminin çok fazla olduğuna değinen üretici Turgut Bezer, “Ancak şu an herkesin suyu olmadığı için enginar üretimi aza indirilmiş durumda. Devletimiz bu konuda bize, üreticilere teşvik sağlarsa, Seferihisar’ın sakız enginarına çiftçimiz tekrardan döndürülebilir. Teşvikler az gibi görülse de bizim için çok değerli. Seferihisar’da sosyete manavımız var ve 15 yıldır kendi enginarımızı üretip, manavımızda satışa sunuyoruz. Kendi manavımız, tezgahımız olmasa, pazarını bulmakta, satmakta çok zorlanırdık. Küçük üreticilerin elinden tutup, maliyetleri düşürebilirsek, üreticilerimiz tekrar tarlalara geri döner” cümlelerini aktardı. “Seferihisar’da enginar üretiminin yüzde 70’ini karşılıyorduk” Turgut, Ulamış, Azmak ve Düzce köylerinde 3 bin dönüm sakız enginarlarının bulunduğunun altını çizen Bezer, “Türkiye’nin her tarafına gönderirdik. Türkiye’nin yaklaşık yüzde 70’ini karşılıyorduk. Maliyetlerden dolayı enginar üretimini azalttık” diye ekledi.
Elazığ Elazığ’da gençlerin ’ruh sağlığına’ odaklanan uluslararası buluşma Avrasya Gençlik Gelişim Derneği ve Elazığ Şizofreni Dayanışma Derneğinin işbirliğiyle başlatılan "Zihin ve Beden Hareket Halinde: Ruhsal Bozukluğu Olan Gençler İçin Alternatif Eğitim Yöntemleri Geliştirme Erasmus+ Eğitim" Projesi, 8 ülkeden 29 kişinin katılımıyla Elazığ’da başladı. Proje dahilinde uzmanlar, ruhsal sağlık sorunları yaşayan gençlere fiziksel aktivite, sanat ve sporla ilgili terapi uygulamalarını gözlemleyecek ve alternatif eğitim modelleri üzerine çalışacak. Avrasya Gençlik Gelişim Derneği ve Elazığ Şizofreni Dayanışma Derneği’nin işbirliğiyle hayata geçirilen "Zihin ve Beden Hareket Halinde: Ruhsal Bozukluğu Olan Gençler İçin Alternatif Eğitim Yöntemleri Geliştirme Erasmus+ Eğitim” Projesi, Elazığ’da büyük bir heyecanla başladı. Proje çerçevesinde 8 ülkeden 29 katılımcı, ruhsal bozukluğu olan gençlere terapi aracı olarak fiziksel aktivite, sanat ve sporla ilgili çeşitli uygulamaları gözlemlemek üzere bir araya geldi. Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Polonya, Slovakya, Malta, Makedonya ve Bulgaristan’dan gelen uzmanlar, 8 günlük süre boyunca alternatif eğitim modelleri üzerine yoğun bir çalışma gerçekleştirecek. Bu süre zarfında, zihinsel sağlık sorunları yaşayan gençlere yönelik eğitimlere katılacak olan uzmanlar, aynı zamanda ilgili kurum ve kuruluşları ziyaret ederek yerinde incelemelerde bulunacak. ’’Çalışmalardan oldukça etkilendim’’ Proje hakkında bilgi veren Avrasya Gençlik Gelişim Derneği Başkanı Meriç Tahan, ’’Zihin ve Beden Hareket Halinde: Ruhsal Bozukluğu Olan Gençler İçin Alternatif Eğitim Yöntemleri Geliştirme” Erasmus Eğitim Projesi için Elazığ’dayız. Elazığ Şizofreni Dayanışma Derneği ile iş birliği halindeyiz. Alternatif eğitim modelleri üzerine zihinsel sağlık problemi yaşayan gençlerimize sağlayabileceğimiz bu modeller üzerine bir projedeyiz. 8 ülkeden 29 katılımcı ile Elazığ’da gerçekleşiyor. Bu proje boyunca sanat ve spor bazlı terapi modellerini paylaşıyoruz ve dergi çıkartacağız. 8 gün boyunca çeşitli kurum ziyaretleri ve iyi uygulama ile gözlem etkinlikleri yaptık. Aynı zamanda Belçika’dan Hollanda’dan, Malta’dan, Makedonya’dan Slovakya ve Polonya’dan ve çeşitli Avrupa ülkelerinden gelen uzmanlar da kendi deneyimlerini paylaştılar. Ayrıca Elazığ’daki iyi uygulamaları incelediler ve bu başarılı uygulamalardan çok etkilendiler” dedi. Belçika’da bir terapi merkezinde uzman olan Sam Lambin, ’’Elazığ’daki çalışmalardan oldukça etkilendim. Belçika ve Türkiye’de yapılanlar oldukça birbirine yakın. Beklentimin çok üstünde modeller uygulanıyor. Elazığ’daki özellikle Ruh Sağlığı Hastanesi’ndeki uygulamalar çok iyi. Özellikle aile ziyaretleri konusunda ben de benzer çalışmalar yapıyorum ve buradaki ziyaretlerde de benzer etkinlikler gözlemledim. Farklılıklar da var bunları da paylaşmak için buradayız” şeklinde konuştu. Toplum Ruh Sağlığı Merkezi çalışanlarına teşekkür ederek konuşmasına başlayan ve verimli bir proje gerçekleştirdiklerini ifade eden Elazığ Şizofreni Dayanışma Derneği Başkanı Çiçek Tutuş, ’’Projemiz beden ve zihinsel hareketleri konuları hakkında farklı ülkelerden gelen katılımcılarla birlikte bir hafta boyunca kamu kurum ve kuruluşlarını da ziyaret ederek çeşitli eğitim ve sosyal çalışmalar yapmaktayız. Derneğimiz bir çok ulusal ve uluslararası projeler yürütmekle beraber halen devam eden etkinliklerimiz, faaliyetlerimiz de Kültürhane Kitap Kafe adı altında devam etmektedir” diye konuştu. Hollanda’dan gelen katılımcılardan Rüstem Demir ise ’’Her şeyden önce Elazığ’ı çok beğendik. Bilmediğimiz bir şeyleri burada fark ettik, Elazığ’da Türkiye’de olan üç kurumdan birinin burada kurulduğunu ve yüzüncü yılında olduğunu da öğrendik. Çok değerli çalışmalar yapıldığını gördük. Bu ziyaretimizde Türkiye uyruklu olmayan, yabancıları da getirdik. Farklı ülkelerden katılımcılarla gelmeye çalıştık ve onlar da çok mutlular. Türkiye’nin farklı bir resmini gösterme imkanı bulduk” dedi. Polonya’da PDR uzmanı olarak çalışan Viktoria Pandelova da Elazığ’daki uygulamalardan oldukça etkilendiğini, birçok şey öğrendiğini ve kendi uygulamalarını da paylaşmaktan memnun olduğunu dile getirdi.
Antalya Antalya’da deniz manzaralı 3 bin 500 yıllık 800 metre uzunluğunda sütunlu cadde keşfedildi Antalya’nın tarihi sembollerinden Hıdırlık Kulesi’nde gerçekleşen arkeolojik kazılarda, Roma dönemine ait 3 bin 500 yıllık 800 metre uzunluğunda sütunlu cadde keşfedildi. Şu ana kadar 100 metresinin gün yüzüne çıkarıldığını belirten Antalya Büyükşehir Belediyesi Etüt Proje Şube Müdürü Ezgi Öz, "Kaleiçi’nin önemli bulgularından biri. Üçkapılar’a kadar uzanıyor ve denize kadar olan bağlantısını bulduk" dedi Antalya Müze Müdürlüğü ve KUDEB denetiminde Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen ’Hıdırlık Kulesi Çevresi Arkeolojik Kazı ve Seyir Terası Projesi’nde hummalı çalışma sürüyor. Tarih ve manzarayı buluşturacak projede teknik çalışmalar ilerlerken, yeni arkeolojik keşifler de gün yüzüne çıkarılıyor. Büyükşehir Belediyesi’nin, Antalya’nın kültürel mirası ve tarihi yapılardan Hıdırlık Kulesi’ni kültürel ve turistik çekim merkezi haline getirmek için 2020 yılında Koruma Kurulu kararı doğrultusunda başlattığı arkeolojik kazı çalışmaları sonunda bölgede antik dönem kalıntıları ve yapıları ortaya çıkmıştı. Sütunlu cadde gün yüzüne çıkarıldı Proje kapsamında tarihi kalıntıların konservasyon çalışmaları devam ederken, arkeolojik kazı çalışmaları da titizlikle sürüyor. Son olarak kulenin güney kısmında tarihe ışık tutacak sütunlu bir cadde gün yüzüne çıkarıldı. Caddenin Roma Dönemi’ne ait 3 bin 500 yıllık olduğu belirtilirken, uzunluğunun 800 metre olduğu değerlendiriliyor. “Yaz ortalarında bitmesi planlanıyor” Daha önceki kazı çalışmalarında hamam, Girit Buz Fabrikası ve villa mozaiklerinin ortaya çıkarıldığını aktaran Antalya Büyükşehir Belediyesi Etüt Proje Şube Müdürü Ezgi Öz, bu eserlerin sürdürülebilir kullanımı ve korunması için projeler ürettiklerini kaydetti. Projenin bitimiyle birlikte Türkiye’nin en büyük seyir terasını hayata geçireceklerini belirten Öz, “Çalışmalar sonlandığında önemli çıkan yapılar cam kaplamalardan sergilenecek, diğer alanlarda da ahşap yürüme alanları olacak. Kamusal anlamda önemli bir iş yapıldı. Burada işgal altındaki alanlar söz konusuydu, biz bu işgalleri tekrar kamuya kazandırmak için işgallerden arındırıp bu alanda çalışmalarımızı tamamlayıp projemizi 2023 yılında uygulamaya başladık. Yaz ortalarında bitmesi planlanıyor. Konservasyon çalışmaları hızla ilerliyor, bunun akabinde de terasla ilgili çalışmalar gerçekleşecek” dedi. “100 metrelik kısmına ulaştık” Yapılan çalışmalar esnasında Roma Dönemi’ne ait 3 bin 500 yıllık sütunlu bir cadde bulunduğuna dikkati çeken Öz, şu bilgileri paylaştı: “Kaleiçi’nin önemli bulgularından biri. Üç Kapılara kadar uzanıyor. Burada da denize kadar olan bağlantısını bulduk. Aslında o caddeyi ayağa kaldırıyoruz. 3 bin 500 yıl önce Roma Dönemi’ne ait. Kültür Bakanlığımız devamının olduğunu öngörüyor, tahmini 800 metre olduğunu düşünüyoruz. Şu ana kadar yaklaşık 100 metrelik kısmına ulaştık.” Buz fabrikası Öz, ortaya çıkan yapılardan Girit Buz Fabrikası’nın genç Cumhuriyet Dönemi’ne ait olduğunu belirterek, “Hemen yanında bir kanal açılmış. Tabii burası Antalya ve havalar sıcak. Yiyecek ve içeceklerin korunmasıyla ilgili kurulmuş önemli bir tesis. Geçmişteki sanayileşmeyle ilgili de bize done veriyor” ifadelerini kullandı. “Bizim için koruyarak kullanmak çok önemli” Proje kapsamında Hıdırlık Kulesi’nin dışının konservasyonu ve yenilenmesiyle ilgili de çalışmalar yaptıklarını da sözlerine ekleyen Öz, “Bizim için koruyarak kullanmak çok önemli. Bu anlamda tarihe önem veren bir başkanla çalışmak bizim için çok güzel” dedi.