GENEL - 23 Ocak 2012 Pazartesi 12:55

(ÖZEL HABER) ORGAN BAĞIŞINA `AİLE PUANI SİSTEMİ` GELİYOR

A
A
A
(ÖZEL HABER) ORGAN BAĞIŞINA `AİLE PUANI SİSTEMİ` GELİYOR

Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Uzman Dr. Arif Kapuağası, organ bağışı ile ilgili birkaç ay önce hazırlanan taslakların yayınlanmak üzere olduğunu belirterek, "Aile puanı sistemi, çapraz nakil havuzu, şartlı bağış diye bağış kolaylaştırıcı bir yöntem geliştirdik" dedi.
Sağlık Bakanlığı’nın organ bağışı konusunda yürüttüğü çalışmaları İHA’ya anlatan Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Uzman Dr. Arif Kapuağası, organ bağışını bekleyen hasta sayısının en çok böbrek hastalarında olduğuna dikkati çekerek, "Öncelikle tabii ki burada önem sırasına, bekleyen hasta sırasına göre baktığımız zaman en çok ihtiyacı olan, Türkiye’de en çok bekleyen hasta böbrekte var. 17 bin 500 civarında bir hastamız böbrek nakli için bekleme sırasında bekliyor" dedi.
Kapuağası, bunun dışında karaciğer nakli bekleyen bin 700 ila bin 800 civarında hastanın olduğunu belirterek, pankreas, kalp, ince bağırsak, akciğerin bu sırayı izlediğini anlattı. Kapuağası, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunun dışında kornea bekleyen hastalarımız var. Organ dışında da tabii son zamanlarda dokularda da bekleme listelerimiz oluşturuluyor, yeni yeni nakil olanakları Türkiye’de geliştiriliyor. Bir iki ay önce rahim nakli gibi, bunlar sadece özel izinlerle yapılmış ama ana esaslar benim ilk saydıklarım böbrek, karaciğer, pankreas, yüz nakli, ince bağırsak gibi organlar."
"350 BEYİN ÖLÜMÜ TESPİT ETTİK, YÜZDE 25 ORANINDA BAĞIŞ OLDU"
Organ bağışı konusunda ülkede bir sıkıntı olduğunu vurgulayan Kapuağası, "Mesela beyin ölümü olarak bu yıl itibariyle bin 350 beyin ölümü teşhisi ettik. Fakat bunların ancak yüzde 25’i bağışçı oldu. O da gerçekten düşük bir rakam. Bunun bir miktar daha artması durumunda yüzde 50’lere çıkabilirse daha iyi olacağını düşünüyoruz. Bir de beyin ölümü tespitine yönelik çalışmalarımız var. Bunun rakamlarını artırmaya yönelik. Geçen yıl mesela bin beyin ölümümüz vardı, bu yıl yüzde 30 artışla bin 350’ye yakın
beyin ölümü teşhisimiz oldu. Burada bir sıçramamız oldu. Bağış oranımızda yüzde 30 oranında bir artış oldu geçen yıla göre. Yapılan çalışmalar meyvesini vermeye başladı. Bu yüzde 25 bağışı beyin ölümünün ancak yüzde 25’i. Bunu yüzde 40, yüzde 50’lere çıkarabilirsek bu oranı ikiye katlayabiliriz" diye konuştu.
"ORGAN BAĞIŞI BEKLEYEN 17 BİN 500 HASTA VAR"
Türkiye’de 60 bin civarında kronik böbrek hastası olduğuna dikkat çeken Kapuağası, "Türkiye’de 60 bin civarında kronik böbrek hastası ve 57 bin diyaliz hastası var. 60 bine yakın diyaliz hastası diyalize giriyor ve bu hastaların hemen hemen hepsi organ nakli için aday hastalar" dedi. Kapuağası, şunları kaydetti:
"Bizim 17 bin 500 tane bekleyenimiz var ama potansiyel olarak 60 bine yakın trans olabilecek hastamız var. Bu rakamlara her yıl 3 bin civarında rakam ekleniyor. Bizim bunları bir şekilde eritmemiz lazım, yoksa bu artarak devam edecek ve şu anda biz bunun için ’geçen bir yıl içerisinde neler yapabiliriz’ diye bunlarla ilgili bazı çalışmalar yaptık. Bununla ilgili birkaç ay önce hazırladığımız taslaklar vardı, şu anda yayınlamak üzereyiz bunları. Aile puanı sistemi, çapraz nakil havuzu, şartlı bağış diye
bağış kolaylaştırıcı bir yöntem geliştirdik. Bu aile puanı sisteminde organ bağışında bulunan bir aile eğer ki bir yakını vefat etmişse, organlarını sisteme bağışlamış, bu sistemde de nakil gerçekleşmişse o hastanın yakınlarından birinci ve ikinci derecede yakınlarından biri organ nakline ihtiyacı olduğu zaman bunları ekstra bir puanla üst sıralara gelebilecek bir avantaj sağlayacak bir aile puanı sistemi getirmeyi düşünüyoruz. Bunun dediğim gibi her an mevzuatı yayınlanmak üzere."
"ORGAN BAĞIŞI İLE İLGİLİ MEVZUAT YAYIN AŞAMASINDA"
Şartlı bağış denilen sistem hakkında da bilgiler veren Kapuağası, "Kişi, ’benim akrabam sırada beklerken ben önce akrabama vermek istiyorum sıramı diyor, verirseniz veririm yoksa vermem’ diyor. Dedik tamam bir organını akrabana vereceksin ama diğer organlarını da sisteme bağışlayacak şekilde vereceksin. Şartlı bağışla öncelik ona tanınacak şekilde zemin hazırladık" diye konuştu.
Kapuağası, çapraz bağışla ilgili olarak ise, "Çapraz bağış dediğimiz canlı bağışlarda özellikle kişiler, yakını nakil olacak organını yakınına vermek istiyor. Organ nakli için başvuruldu, organını verecek ama dokuları uymuyor. Dokuları uymayınca bu sefer biz bu dokuları diğer illerdeki nakil merkezlerindeki hepsiyle tarıyoruz. Diğer merkezdeki de yakınına bağışlayacak ama onunki de uymuyor. Onunki size uyuyor, sizinki de bekleyen hastaya uyuyorsa işte bu çapraz bağışlama. Sizlerin organları bağışçıların
organları çapraz olarak bağışçılara uyuyor. Organ merkezi buluşturuyor, aynı anda operasyonu yapacak şekilde düzenleme yapıp çapraz nakil gerçekleştiriliyor. Siz onun alıcısına veriyorsunuz, onun alıcısı da sizin vericinize organı bağışlayacak veri geliştiriliyor. Bunlarla ilgili mevzuat bitti, şu anda yayın aşamasında" dedi.
"EN ÇOK BAĞIŞ YAPAN BÖLGE EGE BÖLGESİ"
Organ bağışı ile ilgili istatistiklerin tutulduğunu söyleyen Kapuağası, en çok bağışı yapan bölgenin Ege Bölgesi olduğunu anlattı. İstanbul, Ankara ve Antalya’nın bu sırayı izlediğini kaydeden Kapuağası, şunları söyledi:
"Biz açıkçası Güney, Güneydoğu, Doğu bölgelerinde de bu bağışların neden artmadığına yönelik bazı çalışmalar yaptık. Onunla ilgili oralarda bazı eğitimler verdik. Özellikle beyin ölümünde vatandaşı bilinçlendirmeye yönelik yoğun eğitimler yaptık. Oralardaki nakil merkezleri planlayarak, oralara ihtiyaç olan nakil merkezlerinin açılmasına yönelik çalışmalar yaptık. Şu anda mesela Adana’da iki katına çıkan bir organ bağışı artışı var. Çünkü yoğun bir şekilde çalışma yapıldı. Aynı çalışmayı bu yıl
içerisinde planladık. Diyarbakır, Erzurum, Karadeniz Bölgesi ve Antalya’da bu eğitimlerin daha fazlasına planladık. Büyük bir ihtimalle de seneye bunların herhalde yansımalarını göreceğiz diye düşünüyoruz. Anketler yapıyoruz, şu anda da devam ediyor. ’Neden olmuyor’ acaba diye, işte çoğu kişi açıklamak istemiyor. Kimisi dini sebepler diyor, kimisi inançlar, kimisi ailevi sebepleri öne sürüyor ama dini açıdan Diyanet İşleri Başkanlığı zaten organ bağışında herhangi bir sakınca olmadığını deklare etti.
Fakat biz vatandaşın biraz daha bilinçlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir merkezli “Mahzen-13” operasyonlarında 2 suç örgütü çökertildi İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İzmir merkezli 3 ilde gerçekleştirilen “Mahzen-13” operasyonlarında 2 suç örgütünün çökertildiğini açıkladı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya sosyal medya hesabından paylaşım yaparak operasyonlar hakkında bilgi verdi. Bakan Yerlikaya’nın verdiği bilgilere göre, İzmir merkezli olarak Mersin ve Van’da gerçekleştirilen “Mahzen-13” operasyonlarında elebaşılığını Tahsim Aktaş ve Murat Hanaylıoğlu’nun yaptığı 2 ayrı suç örgütü çökertildi. Operasyonlarda toplam 25 şüpheli yakalanırken 16 adet tabanca, 2 adet tam otomatik uzun namlulu silah, 10 adet tüfek, çok sayıda fişek, tüfek kartuşu ve muhtelif miktarda uyuşturucuya ise el konuldu. Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Başkanlığı koordinesinde; İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan çalışmalar sonucu İzmir merkezli Mersin ve Van’da düzenlenen operasyonlarda, organize suç örgütü üyesi şüphelilerin; Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, eğlence mekanlarını cebir ve tehdit kullanarak ele geçirmeye çalıştıkları, esnaflara ait işyerlerini kurşunladıkları, silahlı tehdit ile mağdur şahıslara zorla senet imzalattırdıkları, 3’üncü şahıslar adına para tahsilatı yaptıkları, silah ticareti yaptıkları, kasten yaralama, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması ve 6136 sayılı kanuna muhalefet suçlarını işledikleri tespit edildi.
İzmir Uzman jinekologdan kadınlar için önemli uyarı: "Normal saymayın" Jinekolog Elifnur Özak, menopoz sonrası görülen vajinal kanamalara dikkat çekti. Bu dönemde görülen kanamaların genellikle iyi huylu nedenlere bağlı olduğunu belirten Uzm. Dr. Özak, “Ancak bazı kötü huylu hastalıklar ve kanserler kendilerini vajinal kanamalar ile belli edebilirler. Menopoza girildikten sonra, artık vajinal kanamalar ‘normalimiz’ olmaktan çıkar, göz ardı edilmemelidir.” diyerek kadınları uyardı. Acıbadem Kent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Elifnur Özak, menopozun kadınların doğal yaşam döngüsünün bir parçası olduğunu hatırlattı. Adet kanamasının kesilmesine menopoz denildiğini, tıbbi açıdan ise menopozun yumurta ve hormon üretiminin sona ermesi anlamına geldiğini vurgulayan Uzm. Dr. Özak, kadınların bu yeni dönemi için, "Kadınlarda ortalama 40’lı yaşlardan itibaren reprodüktif çağın menopozal kısımları başlar. Adetlerimiz, belirgin bir problem olmadığı sürece, bir anda kesilmez, yavaş yavaş araları açılarak gider. 2 ayda bir, 3 ayda bir, 6 ayda bir... ’Pre- menopoz’ dediğimiz bu menopoz öncesi dönemde kadınlarda “vazomotor semptom” olarak bilinen sıcak basmalarıyla, ani ve yoğun terlemelerle, ani sinirlilik haliyle, geceleri uyku problemleriyle, vajinal kurulukla sıklıkla karşılaşırız. Bunlar, vücutta azalan östrojen düzeylerinin bedenimizde oluşturduğu sonuçlardır. Premenopozal dönemdeki bu sorunların hemen hepsinin tedavisi mümkündür. Ne zaman ki bir sene hiç adet görülmez, ancak o şekilde ‘menopoza girdim’ diyebiliriz. Bu dönem de ortalama 45-55 yaşları arasına denk gelmektedir" bilgilendirmesinde bulundu. Normal kabul etmeyin, sebebini öğrenin Menopoz sonrasında vajinal kanamalar görülebildiğini, bunların pek çok kadın tarafından “normal” kabul edilip, doktor kontrolüne gerek duymadığını belirten Uzm. Dr. Özak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kadınlar özellikle doğurganlık süreçlerinde, hamilelik öncesinde ve hamilelikte kadın hastalıkları ve doğum uzmanı kontrolünde olmayı önemserler. Menopoza girdikten sonra ise artık jinekologla işlerinin bittiğini düşünürler, muayenelerini ihmal ederler. Menopoza girdikten sonra kanama sorunu yaşadıklarında bunu göz ardı ederler. Oysa bu dönemdeki kanamalar masum olmayabilir. Menopoz sonrası vajinal kanamalar genellikle iyi huylu sebeplere bağlı olsalar da bazı kötü huylu hastalıklar ve kanserler kendilerini vajinal kanamalar ile belli edebilirler. Menopoz sonrası kanama durumunda, jinekolojik muayene ve bu muayene sonuçlarına bağlı olarak rahim içinden (endometriyum) örnekleme yapmak, biyopsi alarak kötü huylu bir hastalık olup olmadığını değerlendirmek gerekebilir. Endometriyum kanserleri erken dönemde kendisini kanama ile belli ettiği için, çoğu zaman bu kanamalar sayesinde erken evrelerde yakalanır ve pek çok hastada kemoterapi ihtiyacı dahi olmadan, sadece ameliyatla cerrahi olarak tedavi edilebilir. Kötü rüya görmemek için bu kanamaların nedenlerinin belirlenmesi gerekir."