GENEL - 16 Ocak 2012 Pazartesi 12:34

VAN DEPREMİ ÇALIŞTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

A
A
A
VAN DEPREMİ ÇALIŞTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

Van’da 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 tarihlerinde meydana gelen depremler sonrası Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) ve Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi’nin ortaklaşa düzenlediği "Van Depremi Çalıştayı" bildirgesi yayınlandı.
Van’da 6 Ocak 2012 tarihinde çok sayıda deprem uzmanının katıldığı çalıştay sonrası hazırlanan bildirgede, Van’ın bulunduğu konum itibariyle sismik aktivite açısından tehlikeli bir bölge olduğu belirtildi. Deprem öncesi yapılan çalışmaların bölgede meydana gelen depremlerin bilimsel açıdan şaşırtıcı olmadığını gösterdiği kaydedilen bildirgede, "Van depreminin artçı deprem aktivitesi, depremin kaynak özellikleri ve bölgenin çok kırıklı tektonik yapısı nedeni ile yoğun ve uzun sürmüştür. Büyüklüğü 5 ve
üzeri olan artçı şoklar ana depremden hasar görmüş yerleşimlerin altında veya çok yakınında meydana geldiğinde mevcut hasarları arttırabilmekte ve maalesef yıkıma yol açabilmektedirler. Artçı depremlerin azalarak devam edeceği ve bölgedeki deprem oluşum ihtimalinin 4-5 ay gibi bir süre sonra 23 Ekim 2011 öncesindeki seviyeye gerileyeceği beklenmektedir. Hepimizi üzen can kayıpları ve yaralanmaların yanı sıra, Van depremleri toplam konut stokunun yaklaşık yüzde 25’inde (28 bin 500 konut, tahmini 4 bin
bina) yıkım veya ağır hasar meydana getirmiş ve tahminen 2.5 milyar lira civarında maddi hasara yol açmıştır. Bina hasarları yanında sanayi tesisleri ve tarihi eserlerimiz de bu depremlerden etkilenmiştir. Yaklaşık yüzde 30’u zorunlu deprem sigortası olmak üzere sigortalı kayıpların 200 milyon lira olduğu tahmin edilmektedir. Geçmiş depremlere kıyasla acil müdahale, arama kurtarma ve yardım konularında katetmiş olduğumuz mesafe sevindiricidir. Can kaybı ve yaralı oranının geçmiş depremlerde 3’te 1 veya 4’te
1 olduğu halde bu depremlerde 5’te 1 veya 6’da 1 olması, acil yardım ve kurtarma faaliyetlerinin etkinliğini göstermektedir" denildi.
"YETKİN MÜHENDİSLİK" ŞARTI
Bildirgede, inşaat mühendisliği açısından depremler değerlendirildiğinde depremin yapılar üzerindeki etkilerinin az olduğu ve bunun da yapılardaki hasar seviyeleri ile örtüştüğünün belirlendiği ifade edildi. Yapılarda birçok hatanın bir arada bulunmasının yıkımı getirdiği ve hata oranı azaldıkça hasarların da azaldığı vurgulanan bildirgede, şu ifadelere yer verildi:
"Orta yükseklikteki (5-7 katlı) perdesiz betonarme çerçeve sistemlerinin, deprem performansı açısından ülkemizdeki en zayıf yapı tipi olduğu Van depremi ile tekrar doğrulanmıştır. Ancak güçlendirilmiş binaların (okullar) gerekli deprem performansını sağladıkları gözlenmiştir. Deprem şartnamesine uyumsuzluk, inşa kusur ve kalitesizliği ve yapı denetim mekanizmasının eksikliği veya işleyişindeki aksaklıklar, yapısal hasarın ana sebepleridir. Diğer taraftan yapısal olmayan (dolgu duvar gibi) unsurlarda
oluşan aşırı hasar, yaralanma, can ve mal kayıplarını arttırmış, binaları kullanım dışı bırakmış ve hasar algısını olumsuz yönde etkilemiştir. 1996 yılından bu yana meydana gelen her deprem sonrası yapıların deprem zararlarının azaltılması için en önemli adımların başında gelen ’yetkin mühendislik’ şartının gerekliliği yine bu deprem sonrası da belirtilmektedir. Yapı projelerinin, bina yapım ve kalite kontrol süreçlerinin yetkin mühendisler tarafından yapılması yapılara olan güveni arttıracak ve yapılar
güncel yönetmeliklere uygun bir deprem performansı sergileyebilecektir. Özellikle binayı yapanla kontrol edenlerin bağı ortadan kaldırılmalı ve bu hizmetler üçüncü şahıslar tarafından üstlenilmelidir."
KULLANIMINDA SAKINCA OLMAYAN YAPILAR BİLE KULLANILAMADI
Depremler sonrasında hasar tespit sürecinin uzun sürdüğü kaydedilen bildirgede, "Bir standart çerçevesinde yapılamayan hasar tespitlerinin birçok itirazla sonuçlanması beklenmektedir. Yapılan itirazlar süreci uzatmakta ve Van’da yaşamın normale dönme sürecini uzatmaktadır. Hasar tespiti yapılan binaların hasar durumlarıyla alakalı hiçbir bilgi binaya asılmamış ve bu süreçte kullanımında sakınca olmayan yapılar bile kullanılamamıştır. Hasar tespiti ile deprem sonrası acil olarak yapılması gerekli bina
kullanılabilirliği tespitinin birbirinden ayrılması gerekmektedir. Deprem sonrası kullanılabilirlik tespitinde insanların yoğun olarak bulunabileceği veya barınabileceği (sağlık ve eğitim birimleri, cami, spor salonu, otel) binalara ve diğer kamu binalarına öncelik verilmeli ve bu belirlemeler oluşan deprem yer hareketi ile referans (tasarıma esas) deprem yer hareketi karşılaştırılarak yapılmalıdır. AFAD; üniversiteler ile işbirliği yaparak bina kullanılabilirliğine ve hasar tespitine yönelik standartlar
hazırlamalı ve bu standartlar bir bilgisayar programı yardımıyla el bilgisayarlarına yüklenerek hasar tespiti yapıldığı anda veri girişi ve sonrasında da veri yönetimi yapılmalıdır. Zorunlu Deprem Sigortası kullanımının yaygınlaştırılması gerek deprem sonrası oluşan hasarların süratle telafisi ve gerekse mali kayıpların dış piyasalara transferi açısından büyük önem arz etmektedir" denildi.
BİLGİ KİRLİLİĞİ AFET BÖLGESİNDEKİ HAYATI OLUMSUZ YÖNDE ETKİLEDİ
Bildirgede ayrıca şu tespitlere yer verildi:
"Van depremiyle ülke gündemine gelen başta İstanbul olmak üzere pilot çalışmaları başlayan ’kentsel dönüşüm’ ümit verici ve başarılı olmasını istediğimiz bir girişimdir. Van depremi sonrasında ortaya çıkan konut ve işyeri ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik olarak yapılacak kentsel dönüşüm çalışmaları deprem mikro-bölgelendirme çalışmaları ile desteklenmelidir. Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı kapsamında yapılması öngörülen birçok uygulamanın eksikliği Van depremlerinde de kayıpların artmasına
neden olmuştur. Bu planın ’deprem güvenli yaşam ve yerleşme’ ekseninde yer alan eylemlerinin gerçekleştirilmesi, ülkemizdeki deprem kayıplarının azaltılmasında hayati öneme haizdir. Depremlerin psiko-sosyal etkileri göz önüne alındığında depremler sonrası bilim dışı bazı insanların sebep olduğu bir bilgi kirliliğinin insanları ve dolayısıyla afet bölgesindeki hayatı olumsuz yönde etkilediği gözlemlenmiştir. Bilimsel olmayan bu söylentiler (örneğin; belli bir süre içinde 6,2, 7,5 büyüklüğünde depremler olacağı
şeklinde) web siteleri aracılığıyla kolaylıkla büyük bir halk kitlesine ulaşmakta ve zaten tedirgin olan halkı daha da tedirgin etmektedir. Bilim dışı olan bu web sitelerinin yayınlarının engellenmesi ve bu tür söylentiyi yayan kişilere karşı yaptırım gerekmektedir. Mayıs 2012 tarihinde Van depremi hakkında uluslararası bir sempozyumu Van’da yapmak üzere karar alınarak çalıştay bitirildi."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aksaray Polisin alkollü sürücü ile imtihanı: Üfleme eğitimi verilen kadın 44. seferde başardı Aksaray-Konya Karayolunda jandarmanın "dur" ihtarına uymayarak kaçan kadın sürücü, jandarma ve emniyeti alarma geçirdi. 53 kilometre kaçan kadın sürücü E-90 Karayolunda kovalamaca sonucu yakalandı. Alkolmetreye üflermiş gibi yapıp üflemeyen ve 3 alkolmetre değiştirerek kadına üfleme eğitimi veren polis, üfletme imtihanına girdiği kadın sürücünün 44. üflemesinde promilini alabildi. 0.97 promil alkollü çıkan kadın sürücüye ceza kesilerek ehliyetine el konuldu. Olay Aksaray - Konya Karayolu Eşmekaya Kavşağı’nda yaşandı. Edinilen bilgiye göre, Aksaray Konya Karayolunda yol kontrolü yapan İl Jandarma Komutanlığı ekipleri durumundan şüphelendikleri kadın sürücünün kullandığı 68 AAN 849 plakalı otomobile ‘dur’ ihtarında bulundu. İhtara uymayan kadın sürücü hızla denetim noktasından kaçtı. Aksaray istikametine kaçan kadın sürücünün plakası jandarma ekipleri tarafından hem jandarma hem de emniyet haber merkezine bildirildi. Bunun üzerine jandarma ve polis ekipleri karayolu ve aracın geldiği istikamete yönelik adeta bölgeyi abluka altına aldı. Jandarma ekipleriyle kısa süre kovalamacaya giren kadın sürücü 53 kilometre kaçtıktan sonra şehir merkezi girişinde polis ekiplerinin de "dur" ihtarına uymadı. Ekiplerin kaza riskine karşı kontrollü bir şekilde takip ettiği kadın sürücü çok gidemeden Tacin Mahallesi E-90 Karayolu üzerinde yakalandı. 44. üflemesinde pes eden kadın sürücü 0.97 promil alkollü çıktı Durdurulduktan sonra araçtan indirilen ve isminin Gülten Nas Y. (49) olduğu belirlenen kadın sürücü rahat tavır ve hareketleriyle dikkat çekti. Ehliyet ve ruhsat kontrolünden geçirilen kadın sürücüye alkol kontrolü yapmak isteyen polis memurlarının üfleme eğitimi ile imtihanı burada başladı. Alkol kontrolünden geçirilmek istenen kadına polis memurlarınca alkolmetre üfletilmek istendi. Alkolmetreyi üflemeye çalışan kadın üflermiş gibi yapıp üflemekten çekinirken, polis memurları kadına adeta üfleme eğitimi verdi. Bir polis memuru ağzıyla kadına üflemeyi gösterirken, bir değir polis memuru da elindeki üfleme çubuğunun poşetiyle üflemeyi anlattı. Eğitimin ardından polis memurlarının üfletme imtihanı başladı. Kadına defalarca alkolmetreyi üfletmeye çalışan polis memurları kadının üflemeyip üflüyormuş gibi göstermesiyle büyük bir sınav verdi. Alkolmetreye de güvenmeyen kadın sürücüye 3 farklı alkolmetre üfletildi. Zaman zaman su içen ve dinlenmeye geçen kadın sürücü 1 saat boyunca polis memurlarına ecel teri döktürdü. 43 kez alkolmetreyi üflemeyerek kandırmaya çalışan kadın sürücü 44. üflemesinde pes ederek normal bir şekilde üfledi. Üflemenin ardından kadının 0.97 promil alkollü olduğu belirlendi. Polis ve kadın arasındaki yaşanan ilginç diyaloglar ise anbean kameralara yansıdı. Alkollü araç kullanmaktan 6 bin 439 TL para cezası kesilen kadın sürücünün ehliyetine de 6 ay süreyle el konuldu. Araç ise olay yerine çağırılan bir yakınına teslim edildi.