POLİTİKA - 11 Ocak 2012 Çarşamba 14:58

BDP GENEL BAŞKANI SELAHATTİN DEMİRTAŞ:

A
A
A
BDP GENEL BAŞKANI SELAHATTİN DEMİRTAŞ:

Diyarbakır’da bazı siyasi parti ve derneklerin temsilcileri ile bir araya gelen BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, yaptıkları ortak basın açıklamasının ardından Başbakan Erdoğan’ın Meclis’teki konuşmasını eleştirdi.
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Hak-Par, KADEP, ÖSP, DTK, Tev-Kurd ve TDŞK gibi bazı siyasi parti ve dernekler ile bir araya gelerek yeni anayasayla ilgili hazırladıkları metni basına açıkladı. Demirtaş ve Hak-Par Genel Başkanı Bayram Bozyel’in açıklamalarının ardından, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Meclis’te BDP’ye yönelik yaptığı sert konuşması soruldu. Demirtaş, Başbakan ile aynı üslubu kullanmayacağını belirterek, "AK Parti Genel Başkanı’nın
partimize, şahsımıza yönelik hakaretlerine aynı üslup ile cevap vermeyeceğim. Siyasette seviyenin bu şekilde düşürülmesi doğrusu hiçbir soruna ve çözüme katkı sunmaz. Mesele bizim koyun güdüp gütmeme meselesi değildir. Genelkurmay Başkanı ve Başbakan 35 çocuğun ve gencin katledilmesinden sorumludur, şu andaki gündem budur, bunun hesabını vermeleri gerekir. Verilmesi gereken cevap budur, biz koyun güder miyiz, güdemez miyiz o halkın verebileceği bir karardır. Biz de halkın iradesine ve yaklaşımına her zaman
saygı duyduk buna da saygı duyarız, Başbakan merak etmesin. 35 çocuğun ve gencin savaş uçakları ile bombalanmasıyla ilgili Genelkurmay Başkanı ve AK Parti Genel Başkanı Başbakan sıfatıyla ne diyor, bunlara cevap vermeleri lazım. Dolayısıyla konuyu saptırarak, gündemi değiştirerek Uludere katliamının üstünü örtmeye çalışmasınlar. Bu doğru bir yaklaşım değil. Eğer hiddetlenecekse, öfkelenecekse bu katliamı gerçekleştirenlere öfkelenmelidir. Başta kendisi olmak üzere çıkıp halka hesap vermeli, halktan özür
dilemelidir. Genelkurmay Başkanı savaş uçaklarının orayı bombalamasıyla ilgili en üst düzeydeki sorumludur, Başbakan siyasi olarak en üst düzeydeki sorumlusudur, bir şey olmamış gibi davranamazlar. Konuyu kapatmak için bize hakaret edip, hedef gösterip tehdit ve şantajla üstünü örtemezler" dedi.
"GENELKURMAY BAŞKANI İLE İLGİLİ YAPTIĞIM AÇIKLAMA HAKARET İÇERİKLİ DEĞİLDİR"
Demirtaş, Genelkurmay Başkanına yönelik Onbaşı söylemine de açıklık getirerek, "Genelkurmay Başkanı ile ilgili yaptığım açıklama da hakaret içerikli değildir. Bir Genelkurmay Başkanı bir Kürt halkının anadilde eğitim yapıp yapmayacağına dair karar verme mercii değildir. Bunları ifade etme yetkisi de yoktur. Anayasa tartışmalarının yoğunlaştığı dönemde Kürt halkının anadilde eğitim yapıp yapmayacağını Genelkurmay Başkanı açıklayamaz. Başbakan bize ve BDP’ye yönelik bu şekilde bağırıp çağıracağına kendi
atadığı Genelkurmay Başkanına dönüp oradan anayasa sürecinde siyaseti etkilemeye yetkin yoktur demelidir. Madem geçmiş Genelkurmay Başkanları siyaseti yönlendirdikleri için tutuklanıyorsa mevcut genelkurmay Başkanı aynı şeyi yapıyor. Savcılar genelkurmay başkanına, yüzlerce generale terörist başı diyor kimsenin zoruna gitmiyor ben on başı deyince mi zorunuza gidiyor. Benim ifade ettiğim genelkurmay başkanının Kürt halkının anadilde eğitim hakkı ile ilgili ifade ettiği şeyler, bir on başının yapacağı
açıklama kadar etki yaratmıştır anlamındadır. Başbakan’ın da Genelkurmay’ın da gündemi değiştirmeye hakkı yoktur, hesap vermesi gereken iki merci şu an danışıklı olarak gündemi değiştirmeye çalışmalarını asla kabul etmiyoruz. Bizim açımızdan gündem demokrasi ve özgürlük meselesidir. Sıcak gündemimiz ise Uludere katliamının hesabının verilmesidir, bunun da kimsenin üstünü kapatmasına izin vermeyeceğiz" dedi.
Bir albayın görevden alınmasıyla ilgili ise Demirtaş, "Tugay komutan yardımcısının sorumluluğu nedir, ne değildir, bu soruşturma kapsamında ortaya çıkacak. Soruşturmanın derinleştirilmesi lazım. Heron görüntülerini izleyen Ankara’dır. Sınır ötesi operasyona teskere isteyen parlamentodur ve onaylayan da hükümettir. O gün o emri veren Ankara’daki Genelkurmay’dır. Dolayısıyla Ankara’ya kadar uzanan bir sorumluluk sinsilesi olduğu ortadadır. Sadece nöbetçi bir subaya olayı yıkıp bu işin üstünden
atlayabileceklerini düşünüyorlarsa yanılgıdır. Orduda işleyişin nasıl olduğunu bilmeyen yoktur. Sınır ötesi bir operasyon ve hava harekatı yapılacaksa bunun Genelkurmay Başkanı’nın onayı olmadan yapılamayacağını herkes bilir. Bu nedenle soruşturma derinleştirilmeli, bütün askeri ve siyasi sorumluları kimlerin bu işi gerçekleştirdiği ortaya çıkartılarak yargıya teslim edilmeli, Başbakan da siyasi sorumluluğunu üstlenip halktan özür dilemelidir. Şahsımızda bu halka hakaret etmeyi bir kenara bırakıp çıkıp özür
dilemelidir, kendisine düşen görev de budur" dedi.
"OPERASYONLARA AÇIK DESTEK SUNAN ABD DE İSRAİL DE ULUDERE KATLİAMINDAN SORUMLUDURLAR"
Bir gazetecinin Uludere’de yaşanan olayın istihbarat yanlışlığı mı yoksa kirliliği mi sorusuna ise Demirtaş, "Bize bilmem kimin uşağı diyenler Amerika ve İsrail’e nasıl uşaklık yaptıklarını bu operasyonlar ile gösteriyorlar. Bir istihbarat kırıntısı için, bir pradatör, heron görüntüsü için kimlere yalvar yakar olduklarını Türkiye’nin onurunu ayaklar altına aldıklarını nasıl bir uşak tavrı gösterdiklerini görüyoruz. Bu nedenle istihbarat kimden gelmiş kim yönlendirmiş, kim detaylı bilgi vermiş bunları
araştırıp ortaya çıkarması gereken hükümettir. Uluslararası başka güçlerin burada bir payı var mı, yok mu bunların araştırılması lazım. Amerika Birleşik Devletlerinin hava operasyonları ile ilgili AK Parti hükümetinin kendi ifadesi ile belirtiyorum nitelikli istihbarat verdiği biliniyor. ABD şu anda heron görüntüleri ile uydu görüntüleri ile nitelikli istihbarat veriyor hükümete. Dolayısıyla ABD’nin de Uludere katliamında her halükarda sorumluluğu vardır. İster o nokta operasyonu ile ilgili istihbaratı
vermiş olsun, ister vermemiş olsun ama bütün bu askeri operasyonlar ile ilgili açık destek sunan ABD de İsrail de Uludere katliamından sorumludurlar" şeklinde cevap verdi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Yıldırım’da ‘Dönüşüme cam, doğaya can’ projesi hayata geçti Yıldırım Belediyesi, ‘Dönüşüme Cam Doğaya Can Projesi’ çerçevesinde, 7 ayda 90 ton atık cam toplayarak bunları yeniden üretime kazandırdı. Yıldırım Belediyesi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürütülen ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan himayelerinde başlatılan ‘Sıfır Atık Projesi’ne tam destek veriyor.2019 yılından bu yana ilçe geneline yerleştirdiği 208 cam kumbarasından 6 bin ton atık cam toplayan Yıldırım Belediyesi, vatandaşlarda farkındalık oluşturacak bir projeye imza attı. Eylül ayında hayata geçirilen ‘Dönüşüme Cam Doğaya Can Projesi’ çerçevesinde ilçedeki kahvehane, çay ocağı ve kafeteryalarda sıfır atık masaları oluşturuldu. İşletme sahipleri ve vatandaşlar sıfır atık konusunda bilgilendirilirken cam atığı toplayan işletmelere masa örtüsü, çay, kesme şeker, çay bardağı gibi hediyeler veriliyor. İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürlüğü ekipleri tarafından belli periyotlarla toplanılan atık camlar geri dönüşüme kazandırılıyor. 90 ton atık cam dönüştürüldü İlçenin dört bir yanına yerleştirilen atık cam kumbaraları ve gerçekleştirilen kampanyalar ile çalışmaların kesintisiz devam ettiğini söyleyen Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, “Atıkları kaynağında ayrıştırma noktasında gerek belediyemizde gerekse düzenlediğimiz kampanyalarla ilçemizde önemli çalışmalar yürütüyoruz. ‘Dönüşüme Cam Doğaya Can’ sloganıyla hayata geçirdiğimiz proje çerçevesinde 240 işletmeye 4 bin 700 masa örtüsü dağıtımı gerçekleştirdik ve hemşehrilerimizi proje ile ilgili bilgilendirdik. İlerleyen süreçte projemizi sitelerimizde de devam ettireceğiz. Cam doğada 4 bin yılda yok olmakta. Gelecek nesillere daha yaşanılır bir kent bırakmak adına hayata geçirdiğimiz projemiz ile 7 ayda 90 ton cam atığını toplayarak geri dönüşümünü sağladık. Gerçekleştirdiğimiz geri dönüşüm çalışmaları sayesinde hem çevremizi koruyor hem de ekonomimize artı değer katıyoruz. Yıldırım Belediyesi olarak, Yıldırım’ı tam anlamıyla çevre dostu bir kent haline getirmek için çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.
Çorum Taşkından korkan köylülerden ıslah talebi Çorum’un Dodurga ilçesindeki Obruk köyünde yaşayan vatandaşlar, Karadeniz’de son dönemde yaşanan seller sebebiyle korktuklarını belirterek, köy merkezinden geçen derenin ıslah edilmesini talep etti. Çorum’un Dodurga ilçesine bağlı Obruk köyünde yaşayan vatandaşlar, köyden geçen 1,5 kilometrelik dere sebebiyle taşkın korkusu yaşıyor. Karadeniz’de son dönemde yaşanan seller sebebiyle korktuklarını söyleyen vatandaşlar, köylerinden geçen derenin taşkına karşı ıslah edilmesini istedi. ’Karadeniz’de yaşanan sel baskınları korkutuyor’ Sel tehlikesi ile karşı karşıya kalmak istemediklerini belirten Köy Muhtarı Ali Ekber Sever, “Dere yatağı ile ilgili sıkıntılarımız var. Köyümüz büyük tehlike altında. Dere yatağı yok, yağmur yağdığı zaman sel gelecek diye köylü dışarıda bekliyor. Karadeniz’de sellere neden olan ani dere taşkınlarının köyümüzde yaşanmamasını istiyoruz" dedi. "Korkuluk, üzerine de yeni yaya köprülerinin yapılması konusunda yardım istiyoruz" Muhtar azası Mustafa Ertaş ise, köylüler tarafından yapılan geçitlerin de tehlike saçtığını belirterek, “Köyümüzde yaşayan 300 kişi için dere yatağı tehlike arz ediyor. Dere yatağının köyden geçen bölümünün ıslah edilmesini kalan bölümün ise temizlenmesi gerekiyor. Dere üzerinde bulunan yaya geçitleri köy halkımız ve önceki muhtarlar tarafından yapılmış. Ahşap olan köprüler de tehlike arz ediyor. Her an birileri düşebilir. Dere kenarına korkuluk, üzerine de yeni yaya köprülerinin yapılması konusunda yardım istiyoruz. Mevcut araç köprülerinin de dayanıklı olup olmadığını incelemesini, derenin ıslah edilmeyen kısmının üzerine de en az bir köprü daha yapılmasını talep ediyoruz” diye konuştu. "Ahşap köprüler sağlam değil" Derenin üzerinde bulunan yaya köprülerinin sağlam olmadığını belirten köy sakinlerinden Arif Doğar da, “Dereden sel geldiği zaman mağdur oluyoruz. Çocuklarımız taşımalı olarak servis ile okula gidiyor. Sel geldiği zaman ya yolda kalıyor eve geçemiyor ya da evden okula gönderemiyoruz. Yağmur yağdığında sel gelir diye korkuyor, evde kalamıyoruz. Acil bir durum olsa, hastamız olsa evde kalıyor, dereden atlatamıyoruz. Bu sıkıntıların giderilmesini istiyoruz" şeklinde konuştu.
Samsun ‘Afrika’nın tozu Karadeniz Bölgesi’ni de etkileyecek’ Astım, KOAH ve kanser hastalarının çöl tozlarına nefes yoluyla maruz kalmalarının hastaneye başvuruları ve yatışları arttıracak düzeyde şikayetlere neden olabileceği uyarısında bulunan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Şevket Özkaya, “Yarın dışarı çıkmak zorunda kalan tüm vatandaşlarımız maske ile tedbir almaları gerekmektedir” dedi. Samsun başta olmak üzere kuzey Afrika üzerinden rüzgârla gelen toz bulutu Türkiye’yi etkiliyor. VM Medical Park Samsun Hastanesi Göğüs Hastalıkları Kliniği’nden Prof. Dr. Şevket Özkaya, Samsun’u ve Karadeniz Bölgesi’ni de yakından etkileyecek Afrika tozları hakkında uyarılarda bulundu. “Yarın dışarı çıkmak zorunda olan tüm vatandaşlarımız maske takmalı” Prof. Dr. Şevket Özkaya, “Sıcak hava ile gelen bu çöl tozları özellikle Karadeniz bölgesinde nem ile birleşince yeryüzüne daha yakın seyredecek ve çamur yağmuru gibi etkisini gösterecek. Bu tozları soluyan vatandaşlarımızda öksürük, burun tıkanıklığı ve nefes darlığının yanı sıra gözlerde tahribat yapma riski var” açıklamasında bulundu. “Astım, KOAH ve kanser hastaları için daha tehlikeli olabilir” Bazı hasta gruplarının çöl tozlarından daha fazla etkilenebileceğini belirten Prof. Dr. Şevket Özkaya, “Özellikle astım, KOAH ve kanser hastalarımızın bu tozlara nefes yoluyla maruz kalmaları hastaneye başvuruları ve yatışları arttıracak düzeyde şikâyetlere neden olabilir. Yarın dışarı çıkmak zorunda kalan tüm vatandaşlarımız maske ile tedbir almaları gerekmektedir. Çocuklar ve okula giden çocuklar risk altındadır. Toz fırtınasında teneffüslerde bahçeye çıkmamalıdırlar. Astım ve KOAH hastaları nefes darlığı atağı geçirebilirler. Mümkün olduğunca dışarı çıkmamaları gerekir. Kanserli hastalarda vücut direnci düşük olduğu için öksürük olabilir onlar daha özenli olmalıdır” diye konuştu.
Tokat Türkiye’de tek olan kampüste engelli öğrenciler 23 Nisan’ı kutladı Türkiye’de tek olan Tokat’taki Sosyal Hizmetler Kampüsü’nde eğitim alan engelli öğrenciler, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı çeşitli etkinliklerle kutladı. Tokat’ta 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri çerçevesinde Türkiye’de ilk ve tek olan Sosyal Hizmetler Kampüsü’nde eğitim gören engelli çocuklar bugün program düzenledi. Şiir okuyup şarkı söyleyen öğrenciler, İzmir Marşı ile birlikte gökyüzüne balonlar bıraktı. Programın sonunda engelli öğrenciler, aileleri ve öğretmenleriyle birlikte oyun havası oynayarak gönüllerince eğlendiler. Kampüs hakkında bilgi veren Yavuz Selim Özel Eğitim Meslek Okulu Müdürü Mustafa Aydoğan, “Burası Türkiye’de nadir tesislerden bir tanesidir. Özel Eğitim Kampüsü olarak geçiyor. Tokat’ta Eylül 2023 tarihinde hizmete girdi. Bünyemizde 4 tane okul müdürlüğü bulunuyor. Özel Eğitim Uygulama Okulu, Meslek Okulu, Anaokulu ve Görme Engelliler Okulu olarak tam bir tesis şeklinde özel eğitim öğrencilerinin tüm ihtiyaçlarını giderecek, onlara hizmet edecek bir şekilde planlandı. Bugün de öğrencilerimizin eğlenmelerine yönelik ve onların el becerilerini geliştirmeye yönelik program düzenledik. Hem ritim gösterisi hem de şiirler olan, sonunda da konser olan eğlence programı düzenledik” dedi. Programa katılan öğrenciler ise düzenlenen etkinlikte çok eğlendiklerini ifade ettiler.