POLİTİKA - 22 Ocak 2012 Pazar 14:12

"TÜRKİYE FAİLİ MEÇHULLERİN ORTAYA ÇIKARILDIĞI BİR DÖNEM YAŞIYOR"

A
A
A
"TÜRKİYE FAİLİ MEÇHULLERİN ORTAYA ÇIKARILDIĞI BİR DÖNEM YAŞIYOR"

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Uludere’de yanlışlıkla öldürülenlerin suçlularının bulunmasının birinci vazifeleri olduğunu, hükümetin bütçeden vereceği tazminatların da alınmasının ayıp olmadığını söyledi. Hrant Dink cinayeti davasında çelişkiler olduğunu belirten Arınç, bunun çözümünün de temyiz sürecinde artık Yargıtay’ın görevi olduğunu bildirdi.
Bursa’da basın toplantısı düzenleyen Arınç, "Uludere’de yanlışlıkla öldürülen vatandaşlara 150 bin lira gibi tazminat verileceği söyleniyor. Bu rakam doğru mudur? Bazı aileler ise tazminat yerine sorumluların bulunmasını istiyor" şeklindeki soru üzerine, "Olay çok acıdır. Hükümet adına yaptığımız açıklamalarda, hukuken vermek durumunda olduğumuz tazminat miktarının 100 bin lirayı geçebileceğini söylemiştim. Açılan davalara göre tazminat miktarını belirleyeceğimizi söylemiştim. Tazminat miktarlarının
genelde 100 bin civarında olduğu biliniyor. Bu rakam doğru olabilir. Tam net midir bilmiyorum. İçişleri Bakanımız ile Başbakan Yardımcımız Beşir Atalay bey bu konuda çalışıyor. 100 bini aşacağını biliyorum. Bu tazminat kanunen verilen bir tazminattır. Ölenlerin birinci derece yakınlarının bunu almasında hiç bir beis yoktur. Devletimiz aynı durumda olanların ailelerine böyle bir tazminat veriyor. Ayıp değil, günah değil. Üzüntüleri gidermek, gideni geri getirmek mümkün değildir. Ama maddi tazminat da işin
bir boyutudur. Hükümetimizin bütçe imkanları ile kendilerine verebileceği bu tazminattan ailelerin istifade etmesini ben şahsen düşünüyorum. ’Ben tazminat istemiyorum, ben suçluların bulunmasını istiyorum’ sözü alkışlanacak bir sözdür. Ama bunun tam tersini de söyleyebiliriz: ’Hem tazminatı alacağım, hem de suçluların bulunmasını istiyorum’. Çünkü olması gereken de budur. Birinci vazifemiz suçluları tespit edip, bunun karşılığını vermektir. İkinci vazifemiz de, devlet olarak yaraları sarmaktır. Biz hükümet
olarak, devlet olarak bunu yapmayı düşünüyoruz. Ben birincisini istiyorum. Başka olaylarda olduğu gibi, kazıldıkça insan cesetleri çıkan, birtakım yerlerde keşke kemiğini bulup da bir yere gömsem, benim burada eşim vardı çocuğum vardı, başında dua etmem diyen insanların yanındayız. Geçmişte yaşanan acı olaylar, faili meçhuller tek tek ortaya çıkarılıyor. Türkiye bu olayların aydınlandığı bir dönem yaşıyor. Uludere’de 30’dan fazla hayatını kaybeden insanımızın ailelerine başsağlığı diliyorum. Bunların
sonuçlarını da kamuoyu ile paylaşacağız" dedi.
Hrant Dink cinayeti ile ilgili mahkemenin verdiği kararın sorulması üzerine Arınç, "Vicdanları tatmin etmediğini söylemiştim. O mahkemenin savcısı, hakimi, müdahil avukatları konuşuyorlar, çelişkili beyanda bulunuyorlar. Bu davanın kararının eksik ve hatalı olduğu göze çarpıyor. Bir yargı sürecinde şimdi temyiz aşamasına odaklanmalıyız. Yargıtay’ın bu dava hakkında hukuki ve vicdani beklentilerimiz olduğunu söylemeliyiz. O böyle söyledi, bu böyle söyledi noktasında olmayalım. Konuşulanlara bakılırsa,
örgütün fiili ve yönlendirmesi ile işlenmiş bir suç olduğu ağır basan bir kanaat haline geliyor. Bunlar kimlerdir, bu suçtaki katkıları ne kadardır bunları mahkemenin değerlendirmesi gerekecek. Ağır cezadan çıktığına göre, bütün beklentimiz Yargıtay 1. Ceza Mahkemesi’nin vereceği karardadır. Umarım Türkiye’ye örnek bir karar olur. Yeniden bir yargılama gerekiyorsa eksikler tamamlanır, o yapılır. Başka bir karar verilirse o da yapılır" diye konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İstanbul’da pişkin müşteriler kamerada: Sigara içirmeyince ücretini ödemeyip kaçtılar Güngören’den Mecidiyeköy’e gitmek için taksiye binen üç kişi, sürücünün araçta sigara içilmesine izin vermemesinin ardından ücreti ödemeden araçtan indi. Taksi sürücüsünün, “90 liramı verir misin?” sözlerine karşılık yolcu, “Benim param yok. Git, onlardan al. Paramla beni rehin mi alacaksın” şeklinde pişkin bir cevap verdi. Yaşanan tartışmayı taksi sürücüsü cep telefonu kamerasıyla kaydetti. Güngören Merter’de dün akşam saatlerinde meydana gelen olayda taksi sürücüsü İsa Ünver, yol kenarında kendisini durduran üç kişiyi aracına aldı. Şişli Mecidiyeköy’e gitmek için yola çıkan takside yolcular, bir anda sigara içmek istediklerini belirtti. “Paramla beni rehin mi alacaksın?” Ünver’in aracının içinde sigara içilmesine izin vermemesinin ardından yolcular ile sürücü arasında tartışma çıktı. Bunun üzerine araçtan inen yolcular, 90 liralık taksimetre ücretini ödemek istemedi. Ünver’in, “90 liramı verir misin” sorusuna, “Paramla beni rehin mi alacaksın? Benim param yok, git onlardan al” diyerek cevap veren pişkin yolcular ücreti ödemeden araçtan ayrıldı. O anlar taksi sürücüsünün cep telefonu kamerası tarafından kaydedildi. Kaydedildiğini gören şahıs ise “Hem beni sosyal medyaya atacaksın hem de para isteyeceksin” diyerek uzaklaştı. “Sen niye karışıyorsun?’ diyerek araçtan ineceklerini söylediler” Taksi sürücüsü İsa Ünver ise, “Bugün E-5’te ilerlerken bir arkadaş Merter’de beni durdurdu. Kendisiyle birlikte iki tane de kadın bindi. Bana Mecidiyeköy’e gideceklerini söylediler. Kavşaktan dönüp Mecidiyeköy istikametine bağlanacağım esnada araçta sigara içmek istediler. Araçta sigara içmenin yasak olduğunu ve buna izin veremeyeceğimi bildirdim. Arkadaş bunun üzerine söylenmeye başladı. ‘Biz içiyoruz, kimse karışmıyor. Sen niye karışıyorsun? diyerek araçtan ineceklerini söylediler. İndirmek için müsait bir yere yanaştım. 90 liralık taksimetre ücretine itiraz ettiler” dedi.
İstanbul Beşiktaş’ta o eve yine araç çarptı: 3. kez faciadan dönülen anlar kamerada Beşiktaş Yıldız Mahallesi’ndeki bir apartmanın bodrum katındaki daire, 3 ayda içinde 3. kez meydana gelen kaza nedeniyle bir kez daha hasar aldı. Ehliyetsiz olduğu ve boş viteste seyrettiği iddia edilen sürücü, aracının kontrolünü kaybedince kısa süre önce tadilatı biten eve daldı. Ölen ya da yaralının olmadığı kazada evde bir kez daha hasar oluşurken, dehşet anları kameralara yansıdı. Beşiktaş Yıldız Mahallesi’ndeki bir apartmanın bodrum katındaki daire, 3 ay içerisinde 3. kez meydana gelen kaza nedeniyle bir kez daha hasar aldı. O dairede yaşaya Selver Yaprak ise 23 Nisan sabahı uyandıktan kısa süre sonra dışarıdan gelen çarpma sesiyle dışarı koştu. Saat 06.30 sıralarında 34 GAV 509 plakalı otomobiliyle dik bir yokuştan inen Erten Çayir (58), aracın kontrolünü kaybedince Selver Yaprak’ın yaşadığı eve çarpmıştı. Yaprak, gördüğü manzara karşısında şaşkınına döndü. Pencere demirlerinin daha büyük bir kazanın önüne geçtiği olayda yaralanan olmazken otomobil sürücüsü ve mahalleli büyük bir panik yaşadı. Eve çarpan Çayir, büyük bir şok yaşadı. İddiaya göre ehliyetsiz olan sürücünün yardımına koşan vatandaşlar, onu sakinleştirmeye çalıştı. Kazanın sabah erken saatlerde olması sebebiyle sokakta kimsenin olmaması facianın önüne geçti. Dehşet anları kameraya yansıdı Dehşet anları ise güvenlik kameralarına anbean yansıdı. Görüntülerde, Erten Çayir’ın direksiyon hakimiyetini kaybettiği aracın, Selver Yaprak’ın evine daldığı görülüyor. “3 ayda üçüncü kaza” 3 ay içerisinde evine 3 araç daldığını söyleyen Selver Yaprak, “Yine aynı şey, yine aynı kaza bir ay önce de olmuştu. Bu sabah yine bir gürültüyle uyandık. O saatte ben uyuyordum, kazadan 10 dakika önce su içmeye kalkmıştım. Yine yokuştan inen araba girdi bu 3 ayda üçüncü kaza. 1 ay önce olan kazanın masrafının ödemesini dün aldık bugün yine araba girdi. Kazanın ardından ben dışarı çıktığımda sürücü şoktaydı. Komşumuz sakinleştirmeye çalışıp su vermiş. Sabah saat 6 gibi bana sütçü geldi kaza olduğunda uyanıktım. Yine demirler değişecek, camlar değişecek” diye konuştu. “Deprem oldu sandık ama bu kazalara alıştık” Bu kazalarının toplamda 6 kere yaşandığı söyleyen apartmanın 30 yıldır yöneticisi olan Coşkun Ökol, “Bu apartmanda 60 yıldır yaşıyorum. 30 yıldır da yöneticisiyim. Bu yaşadığımız olay 3 ayda 3 kez oldu. Benim çocukluğumdan bu yana da 3 kez daha olmuştu. Bu olayı 6 kez yaşadık. Önlem alınmıyor, buraya iki tane baba koymakla önlem alındı zannediliyor. Bu yokuşa hız kesici koydular, 2 tane koydular ama az. Arabalar yine vites boşta iniyorlar, yine hızlı geliyorlar ve apartmanın içine giriyorlar. Buna engel olamıyoruz, çözüm bulunması lazım. Yokuş iniş değil çıkış yapılabilir, hız kesici sayısı artırılabilir, buraya çelik halat konulabilir. Sabahın altısında deprem oluyor zannettik. Burada trajikomik bir durum var. Biz buna alışıyoruz, depremde bile korkmayacağız bu gidişle. Sokağın kalabalık olduğu bir anda bu kazanın sonu ölümdür. Yokuş dik ve boş viteste gelen bir arabayı durdurmak imkansız. Şoförün ehliyeti yoktu, suçunu kabul ediyor. Sonrasında el frenine asıldım ama durduramadım diyor. Boş viteste indikten sonra bir değil iki tane el freni çeksen ne olur. Birinci viteste inse hiç böyle sorunlar olmayacak” dedi