EĞİTİM - 22 Haziran 2022 Çarşamba 13:40

Polimer malzeme mühendisliğinden mezun olanlar işsiz kalmıyor

A
A
A
Polimer malzeme mühendisliğinden mezun olanlar işsiz kalmıyor

Türkiye’de ilk kez Yalova Üniversitesi’nden kurulan Polimer Malzeme Mühendisliği bölümünden mezun olan öğrencilerin yüzde 98’i ya kendi işini kurdu ya da bir firmada çalışıyor.

Türkiye’de ilk kez Yalova Üniversitesi’nden kurulan Polimer Malzeme Mühendisliği bölümünden mezun olan öğrencilerin yüzde 98’i ya kendi işini kurdu ya da bir firmada çalışıyor.


Yalova Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Polimer Malzeme Mühendisliği bölümü 2009 yılından bu yana toplam 318 mezun verdi. İstihdam oranı yüzde 98 olan mezunların iş bulma süreleri ise 3 ile 6 ay arasında değişiyor.


Türkiye’de ilk kez 2009 yılında kurulan Polimer Malzeme Mühendisliği bölümünden mezun olan öğrencileri gelecek kaygısı yaşamadan kısa bir süre içerisinde sektörde çalışma imkanı buluyor.


Plastik malzemeler, medikal uygulamalar, otomotiv, tekstil, tarım, elektrik-elektronik, inşaat ve ambalaj başta olmak üzere pek çok farklı sektörde kullanılıyor. Hal böyle olunca bu bölümden mezun olan mühendislere talep yoğun oluyor. Sektörden mezun olan öğrencilerin yüzde 40’ı otomotiv, beyaz eşya ve benzeri sektörler için plastik üreten fabrikalarda, yüzde 12’si kauçuk sektöründe, yüzde 10’u hava, uzay ve deniz araçları için önemli olan kompozit kimya sanayinde iş buldu. Diğer mezunlar ise çeşitli sektörlerde istihdam edildi.



“İş ilanlarına bakıldığı zaman büyük bir talep mevcut”


Polimer Malzeme Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hamit Erdemi, Türkiye’de geçen sene 41 milyar dolarlık bir plastik üretimi yapıldığını anlatan Erdemi, bunun 7 milyar dolarının ihraç edildiğine dikkati çekti.


Ürün geliştirmek için 4 yıllık üniversite mezunlarına ihtiyaç doğduğundan bu mühendislik bölümünün açıldığına vurgu yapan Erdemi, “Biz plastik maddelerin büyük bir kısmını dışarıdan alıyoruz. Fakat bunu dışarıya katma değeri yüksek ürün olarak satmamız için ürünü geliştirmemiz gerekiyor. Firmalarda başarılı oldukları için öğrencilerimize talepler var. Öğrencilerimizin iş bulma oranı şu anda yüzde 98 civarında. Yüzde 2’lik kısım da ya akademik olarak kalan ya da farklı bir kısma yönelmiş kısım. İş ilanlarına bakıldığı zaman büyük bir talep mevcut” dedi.



“İşsiz kalmaları hemen hemen imkansız gibi bir şey”


Hayatın neredeyse her alanında polimer malzemelerin olduğunu anlatan Erdem, "Öyle bir sektör ki işsiz kalmaları hemen hemen imkansız gibi bir şey. Hayatımızın her alanında polimer malzemeler var. Polimerik malzemeler var. Bio veya doğal polimerler olabileceği gibi sentetik polimerler de olabilir. Bu açıdan hem ürün geliştirmek hem sektörün genişliği açısından önü çok açık olan bir bölüm. Polimer malzeme mühendisliği mezunları için ufukları ne kadarsa yapacakları da o kadar diyebiliriz" ifadesini kullandı.



Çalışma hayatlarında staj yaptıkları firmalarda başlıyorlar


Tüm mezunların Polimer Mühendisliği Derneği’ne üye olduğunu ve buradan verileri aldıklarını anlatan Erdemi öğrencilerin iş bulmalarının 3 ile 6 ay arasında değiştiğini belirterek, "Maksimum 6 ay diyoruz. Hatta birçok öğrencimiz staj yaparken staj yaptığı firmadan teklif alarak devam etmeleri isteniyor. Sektörde çok büyük bir açık var. Öğrencilerimizin aldığı eğitimden dolayı kaliteleri ortaya çıkıyor. Birçoğu 4’üncü sınıfa geldiklerine hem çalışıp hem okuma durumuna geliyorlar" dedi.



“Hiç pişman olmadım”


Sinir doku üzerine çalışma yapan bölüm öğrencisi Özlem Turan, kendisini medikal alanda geliştirmek istediğini söyledi. Turan, sinir dokularda oluşan hasarların tedavisi için çalışma yürüttüğünü ifade etti. Yüksek lisans öğrencisi Zeliha Esra Çakmak ise yanık doku tahribatını iyileştirmek için bitki içeren yara örtü malzemesi geliştirmesi üzerine çalışma yaptığını anlattı.


Bölümden mezun olduktan sonra üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışmaya başlayan Zuhal Yurtbaşı ise, “Bizim bölümüzden mezun olarak diğer üniversitelerde de çalışan arkadaşlarımız var. Bölümü plastik sektöründe birçok alanda çalışma imkanı olduğu için seçtim. Kulak çöpünden araba lastiğine kadar. Çok geniş bir alanda olduğunu fark etmiştim. O sebeple tercih etmiştim. Hiç de pişman olmadım” diye konuştu.



“Maaşlarla ilgili herkes mutlu diyebilirim”


Yüksek lisans eğitimi alırken kendisiyle aynı bölümden mezun olan ve bir firma kuran arkadaşının yanında çalışan Merve Demir ise şunları kaydetti:


“Çoğu arkadaşım çalışıyor ya da kendi işlerini kurdular. Çalıştığım firmada atık halılardan malzeme çekerek sürdürebilir içeriği bilinen otomotiv sektöründe kullanabilecek kadar kaliteli plastik hammaddelere dönüştürüyoruz. Başka başarılı arkadaşlarımız var. 3D yazıcılar için filament çekiyorlar. Polimer malzemesi mühendisliği adına çok ilan olduğunu fakat herkes iş bulduğu için şu anda sektörde açık var. Maaşlarla ilgili herkes mutlu diyebilirim.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İstanbul’da çöl tozları hayatı olumsuz etkiliyor Türkiye’ye Afrika Üzerinden gelen çöl tozları ve sıcak hava dalgası yaşlı ve çocukları etkiliyor. Çocuklar ve yaşlılar çok daha fazla etkilenirken, uzmanlar maskesiz dışarı çıkılmaması, pencereleri kapalı tutma konusunda uyarılarda bulundu. Yunanistan’ın başkenti Atina’yı turuncuya boyadı. Türkiye’de etkisini çöl tozları İstanbul’da da hayatı olumsuz etkiliyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Türkiye’de de etkili olan toz taşınımı ile ilgili uyarılarda bulundu. Libya üzerinden gelen çöl tozu Yunanistan’da gökyüzü kızıla bürünmesine neden olmuştu. Tekirdağ üzerinden Türkiye’ye giriş yaparak yurdun batı kesimini etkisi altına alan çöl tozunun etkisinin İstanbul’da 3 gün daha süreceği tahmin ediliyor. “Sağlık açısından çok zararlı” Birkaç sene önce yoğun olarak çöl tozlarının geldiğini hatırladığını ifade eden Mustafa Baran, “ Sabah kalktığımızda arabalarımızın üzeri görünmez oluyordu. Sağlık açısından çok zararlı olduğunu biliyorum. Gelince evden çıkmayacağız herhalde. Kesinlikle maske takılması gerekiyor. Sadece çöl tozları ile alakalı değil günlük hayatımızın içinde insanların yoğun olduğu yerlerde takılması gerekiyor. Ben etkilenmedim ama etkilenen dostlarımız oldu” diye konuştu. “Misafirliğe gelenler nefes alamıyorlar geri dönüyorlar” Sahilde bisikleti ile gezerken çöl tozlarından etkilendiğinin belirten Fahrettin Güden, “Ben her sabah bisiklet ile 50 kilometre yol yaparım. Akşam eve gittiğim zaman saçlarım toz içerisinde olur. İçki ve sigara kullanmadığım için öksürük problemim yok ama benim hanımımda var. Anadolu tarafından buraya misafirliğe gelenler nefes alamıyorlar geri dönüyorlar. Kızımın arabalarının üzeri bembeyaz oluyordu. İstanbul’un kirliliği çok kötü” dedi. “Sildikten sonra bende merak ettim ne olduğunu” Çöl tozlarının ne olduğunu bilmediğini ifade eden Halil Hayırlıoğlu, “Arabaların üzerinde sapsarı toz olduğunu gördüm. Ne olduğunu bilmiyorum. Arabanın üzerinde sildikten sonra bende merak ettim ne olduğunu. Benimde oldukça dikkatimi çekti” diyerek sözlerini tamamladı. “Herkesi etkiliyor, bazen nefes alırken bile zorlanıyorsun” Ailesi ile birlikte sahilde gezdiklerini çocuğunun çöl tozlarından etkilendiğini söyleyen Naim Uludağ, “Arabanın üzerinde kolaca belli oluyor. Her yıl oluyor alıştık artık. Beni fazla etkilemiyor ama çocukları etkiliyor. Çocuklarımın burnu tıkanıyor. Burnundan nefes alamıyor, ağzından alıyor. İkisini de etkiliyor zor bur durum. Kimse maske ile dışarı çıkmak istemez. Herkesi etkiliyor, bazen nefes alırken bile zorlanıyorsun” dedi.
Antalya Prof. Dr. İbrahim Şahin: "Genç nüfusta obezite ve diyabet hastalığı artıyor" TEMD Araştırma Sekreteri Prof. Dr. İbrahim Şahin, obezitenin basite indirgenmeyecek kadar zor bir hastalık olduğuna işaret ederek, "Gençlerimiz şişmanlıyor, 15-20 yaş grubu arasında obezite ve diyabet hastalığı çok artıyor. O yaşlarda eskiden Tip 2 diyabet görmezdik, artık o yaşlarda görmeye başladık" ifadelerine yer verdi. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD) Araştırma Sekreteri Prof. Dr. İbrahim Şahin, Antalya’da katıldığı 45. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi’nde obezitenin nedenlerini ve tedavi yöntemlerini aktardı. Obeziteyi tanımlayan Şahin, Türkiye’nin obezite sıralamasında Avrupa’da birinci olduğunu açıkladı. Türkiye, obezite sıralamasında Avrupa’da birinci Prof. Dr. İbrahim Şahin, şöyle konuştu: "Obezite, basit bir irade eksikliği değil. Obezite, yağ dokusunun normalden fazla olması, sağlığımızı etkileyecek kadar fazla olması ile karakterize olan bir hastalık. Çünkü, yağ dokusu arttığında bununla ilgili birçok hastalık artıyor. Bunun sonucunda, bizim hem yaşam süremizi kısıtlıyor, hem birçok hastalığa neden oluyor. Sağlıksız, yanlış beslendiğimiz için artıyor, ayrıca bunu bir hastalık olarak görmeyip basite almamız nedeniyle oluyor. Psikolojik, metabolik, hormonal, bazı ilaçlara bağlı farklı nedenleri de var. Türkiye’nin, obezite sıralamasında neden Avrupa’da birinci olduğuna gelecek olursak, şehirleşmenin artması, sağlıksız beslenme daha önemli rol oynuyor, dünyada ekmek tüketiminde en yüksek ülkelerden bir tanesiyiz. Sebze tüketimimiz az, spor açısından herhangi bir düzenli egzersiz yapma alışkanlığımız çok az. Bu da bizi Avrupa’da birinci hale getiriyor." "Gençlerimiz şişmanlıyor" Prof. Dr. İbrahim Şahin, genç nüfusta da obezitenin artışına vurgu yaparak, tedavi yöntemlerini anlattı. Şahin, "Gençlerimiz şişmanlıyor, 15-20 yaş grubu arasında obezite ve diyabet hastalığı çok artıyor. O yaşlarda eskiden Tip 2 diyabet görmezdik, artık o yaşlarda görmeye başladık. Altta yatan bir nedeni var mı, sadece yanlış beslenmeden mi kaynaklanıyor. Bunun değerlendirilmesi lazım. Önce tespit etmek gerekiyor. Çözümü çok faktörlü; beslenme açısından diyetisyene başvurmak gerekiyor, profesyonel hoca kontrolünde mutlaka spor yapılmalı, gerekirse ilaç tedavisinin endokrin kontrolünde olması lazım" dedi. Zayıflama iğnesi, doktor kontrolünde yapılmalı Birçok mecrada tanıtımı yapılan zayıflama iğneleri hakkında da değerlendirmede bulunan Prof. Dr. İbrahim Şahin, tüm tedavi yöntemlerinin doktor kontrolü altında uygulanması gerektiğinin altını çizdi. Şahin, "Son birkaç yıldır, yeni ilaç isimleri duyuyoruz. Zayıflama iğneleri diye de geçiyor. Bunları kullanmadan önce belirli koşullar var, örneğin pankreas bezine bakılması gerekiyor. Safra taşı gibi bazı durumların kontrol altında olması lazım. Endokrin olarak, öncelikle bu ilacı kullanıp kullanmayacağının değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü faydadan çok zarar verir. Yine son yıllarda cerrahi tedaviler var. Bunların birçoğu bakanlık ve sağlık otoriterleri tarafından kabul edildi. Uygun kişiye uygun zamanda yapılırsa, sonrasında da takipleri iyi yapılırsa uygulanabilir" diye konuştu.
Ankara Başkent Gençlik Meclisi’nden “Ah Tiyatro Vah Tiyatro” oyunu Ankara Kent Konseyi Başkent Gençlik Meclisi Kent Sahne Ekibi’nin “Ah Tiyatro Vah Tiyatro” adlı oyunu başkentlilerle buluştu. Müzikal komediye 7’den 70’e başkentliler yoğun ilgi gösterdi. Gençlik Parkı Tiyatro Salonu’nda sahnelenen müzikal oyunu Ankara Kent Konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, Kent Konseyi Kale Meclisi Başkanı Şevket Bülent Yahnici, Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi Ceren Anadol ile çok sayıda seyirci izledi. Ankara Kent Konseyi Gençlik Meclisi Başkanı Halil Ecer yaptığı konuşmada, “Başkent Gençlik Meclisi tarafından geliştirilen tamamen gönüllü bir topluluk olan Kent Sahne Ekibi’nin aylardır emek verdiği ve çalışarak ortaya koyduğu oyunu burada sergileyeceğiz. Gençlerin karar alma mekanizmasına dâhil olması hem de Ankara’nın gençlik başkenti olması için birikimlerimizi kullanmak istiyoruz. Bugün Ah Tiyatro Vah Tiyatro oyununu izledik. Hem tiyatro emekçilerine bir saygı hem de gençler ve yetişkinler arasında diyaloğun geliştirilmesini hedefliyoruz” ifadelerini kullandı. Oyunu izleyen İsa Fidan, “3 yıl önce Gençlik Meclisi ile tanıştım. Gençlerin bu paydada söz sahibi olması önemli. Bu akşamki oyunda arkadaşlarımız oynadı. Sanata, kültüre önem vermemiz gerekiyor. Heyecanlıyım, bunca zamandır biriktirilen emeğin karşılığını izledik” ifadesini kullandı. Nisa Geredelioğlu ise, “İki yıldır tiyatro ekibini takip ediyorum. Özverili çalışmalarını bekliyorduk. Oyunu keyifle izledik ve heyecanlıyız burada olmaktan” dedi.