GENEL - 16 Şubat 2019 Cumartesi 14:34

Sulamada dünya çapında keşif

A
A
A
Sulamada dünya çapında keşif

Yozgat Bozok Üniversitesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Doç.

Yozgat Bozok Üniversitesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Orhan Hazer tarafından üretilen ‘Samanlı Su Tutucu’ projesi ile tarımda yaşanan sulama sorunu büyük oranda çözülecek. Dünyada ilk olarak yerli üretim ile samandan üretilen proje sayesinde hem su tasarrufu sağlanacak hem de elektrik, işçilik ve zaman kaybının önüne geçilmiş olacak.


Bozok Üniversitesi Erdoğan Akdağ Kampusu içerisinde yer alan Bozok Teknopark’taki Hazerfen Kimya laboratuvarda 2015 yılından itibaren ‘Samanlı Su Tutucu’ projesi üzerine çalışmalarını sürdüren Doç. Dr. Orhan Hazer, sulama sıklığını yarıya hatta üçte bire indirecek ‘Samanlı Su Tutucu’ projesini hayata geçirdi. Tarla, bağ, bahçe, peyzaj, çim ve bitki köklerine uygulanan ‘Samanlı Su Tutucu’ toprak altında su deposu görevi görerek iklim ve çevre koşullarına bağlı olarak büyük oranda su tasarrufu sağlıyor. Toprak düzenleyici ve bitki geliştirici olarakta kullanılan ‘Samanlı Su Tutucu’ ayrıca yağmur ve sulama sularını bünyesine alarak hacminin 200-300 katı suyu, bitki kök bölgesinde muhafaza ediyor. Bitki kökü ihtiyaç halinde kendi suyunu su tutucudan temin ediyor. Böylece bitkilerin su stresinden kurtulması, solma ve kuruma oranlarının aşağıya çekilmesi sağlanıyor. Bu durum sulama ve gübreleme sıklığını azaltacağından zaman ve para tasarrufu da sağlıyor. Ürün toprak altında 3 yıla kadar su tutma özelliğini koruyor.


Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescil edilerek piyasaya sürülen ürün Avrupa ülkeleri başta olmak üzere Kuveyt, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri gibi Basra ülkelerinde de büyük talep görüyor.


Samanlı su tutucu projesinin patentini geçen ay aldıklarını söyleyen ve ürünün işlevi hakkında bilgi veren Doç. Dr. Orhan Hazer, “Samanlı su tutucu projesi olarak başlayan çalışmamız 2015 yılından beri devam eden bir çalışmaydı. Saman kullanılması yönüyle Dünyada bir ilktir. Bildiğimiz samanı modifiye ettiğimiz ve geliştirdiğimiz, tarımda sulama hatta bitkinin olduğu her yer de sulama için kullanılabilecek bir ürün. Bu ürünün özelliği bir defa kendi ağırlığının 200-300 katı su tutabilen bir malzeme olması. Bu malzemenin bir diğer özelliği ise samanın kullanılmasıyla beraber daha doğal daha çevreci bir ürün olmasıdır. Tatbikî ürünün kendisinden ziyade yapmış olduğu işlem daha çevreci çünkü sulamayı minimize eden sulama maliyetlerini azaltan sulama için kullanılan su miktarını azaltan çevreci ve ekonomik bir proje. Projemiz geçtiğimiz ay patent belgesiyle beraber tescillendi. Patenti ile beraber dünyada bir ilk olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Ürünümüz saksı bitkilerinden tarla bitkilerine kadar kamusal alanlarda parklarda, bahçelerde ve peyzaj alanlarından tutun sulamanın yapıldığı her alanda kullanılabiliyor” dedi.


Ürün kendi ağırlığının 200-300 katı su tutabildiğini hatırlatan Hazer, “Samanlı su tutucu ürünümüz sulama ekonomisini yarı yarıya azaltan bir ürün. Burada ana hedef verim artışından ziyade sulamayı azaltması. Aynı verimi alacaksınız ürününüz diri, canlı kalacak ve daha az sulayacaksınız. Ana hedefimiz bu. Bu çalışma artık ticari olarak ta elde edilebilir, kullanılabilir bir hale dönmüş olması, yerli üretim olması ve en önemlisi yurt dışından da talep görüyor olması bizim için gurur verici” şeklinde konuştu.


Samanlı su tutucunun piyasaya sürülmesiyle birlikte özellikle Avrupa ve Körfez ülkelerinden ürüne ilgi olduğunu söyleyen Hazer, “Biz şu an fuarları geziyoruz. İspanya’nın Sevilla şehrinde bir fuara katıldık. Basra’da ve özelikle Kuveyt, Katar ve Birleşik Arap Emirliklerine ziyaretlerimiz oldu. Sıcağın çok fazla olduğu ve suyun az olduğu yerler bizim için çok cazip yerler. Ekonomik olarak ta bu bölgeler güçlü, buralardan talep gelmesi bizi sevindiriyor” ifadelerine yer verdi.


Ürünün çevre hem de üretici dostu olduğunun altını çizen Hazer yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Bu proje hem üreticinin dostu hem de çevre dostu. Her ne kadar Türkiye su zengini gibi gözükse de çok iyi biliyoruz ki tarımda ve içme sularında sıkıntılar var. Bu ürünümüz çok çevreci sadece çevreyi korumuyor, hem çevreyi hem de cebinizi koruyor. Sulama maliyetleri, her geçen gün artan özellikle küresel ısınmaya bağlı artan bir olay var. Bu nedenle ürünümüz hem çevreye hem de üreticiye yardımcı olacak bir ürün”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep GTO nisan ayı meclis toplantısı yapıldı Gaziantep Ticaret Odasının (GTO)nisanayı olağan meclis toplantısı, Meclis Başkanı M. Hilmi Teymur başkanlığında Yönetim Kurulu, Meclis ve Disiplin Kurulu üyelerinin katılımıylagerçekleştirildi. Toplantının açılışında yaptığı konuşmada23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na değinen GTO Meclis Başkanı M. Hilmi Teymur, bir milletin varlığının ve temellerinin sağlamlığının çocukların sağlıklı ve bilinçli yetiştirilmesiyle başlayacağını vurguladı. Teymur, “Bakın Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1 Mart 1922 tarihinde Meclisin açılış konuşmasında ne demiş: ‘Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, her şeyden evvel Türkiye’nin istikbâline, kendi benliğine, millî an’anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzûmu öğretilmelidir.’ İşte biz çocuklarımızı bu sözlerin kılavuzluğunda yetiştirmeliyiz ki onlara vatanımızın geleceğini gönül rahatlığıyla emanet edebilelim” dedi. “Özel günlerde kepenkler açık olmalı” Başkan Teymur’un ardından kürsüye gelen ve GTO’nun nisan ayında yürüttüğü faaliyetler hakkında Meclis üyelerini bilgilendiren GTO Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Yıldırım, Gaziantep’in son yıllarda turizmde ivme kazandığını fakat bayramlar gibi özel günlerde şehre gelen turistlerin açık restoran bulmakta zorluk çektiğini ifade ederek, “Gaziantep turizmini desteklemek için bayramlar gibi uzun tatillerin olduğu dönemlerde özellikle kafe ve restoranlarımızın açık olması gerekiyor. Geçtiğimiz Ramazan Bayram’ında bununla ilgili pek çok şikâyete rastladık. Kalabalık heyetlerle Gaziantep’e gelen fakat yemek yiyecek, bir çay molası verecek açık işletme bulamayan misafirlerimizi gördük. Şehrimiz son yıllarda tarih, kültür ve gastronomi turizminde ivme kazandı. Bizlerin de bunu desteklemesi gerekiyor. Şehrimizde özel günlerde kepenkler açık olmalı” şeklinde konuştu. “Fahiş fiyatın tanımı net bir şekilde yapılmalı” Uzun süredir ülke gündemini meşgul eden ve tepkilere neden olan fiyatlandırma politikasına da dikkat çeken Başkan Yıldırım, yaşanan tüm olumsuzlukların ana kaynağının enflasyon olduğunu ve fiyat algısının bozulduğunu söyledi. Enflasyonist ortamın beraberinde suistimalleri de getirdiğini belirten Yıldırım, “Enflasyonun çok yüksek seyrettiği dönemlerde maalesef bunu suiistimal eden işletmeler oluyor. Fiyat algısının bozulmasıyla birlikte de bu tarz işletmeler fahiş fiyatlarla her birimize büyük zararlar veriyor. Diğer taraftan da acı bir gerçek var ortada. Tüketici olarak bizlere çok yüksek gelen fiyatların maliyet hesabı İşletme giderlerini, ham madde maliyetlerini hesapladığınızda işletmelerimizin ayakta kalabilmesi, faaliyetlerini sürdürebilmesi gerçekten de çok zor. Bugün bir restoranda içtiğiniz çorbanın maliyeti yarın değişebiliyor. Maliyetlerin artışı da her zaman fiyatlara yansıtılamıyor. Fiyata yansıtmayınca işletme zor durumda kalıyor, yansıtınca vatandaş olarak bizler zor durumda kalıyoruz. Bu tabloda fahiş fiyat tanımının net bir şekilde yapılması, suiistimallerin tespit edilip devletimizin bu konuyu takip etmesi ve çözüm üretmesi gerekiyor. Fahiş fiyat tanımının hiçbir soru işareti bırakmadan ve detaylı bir şekilde yapılması oldukça önemli. Tüm kesimlerce kabul görecek fahiş fiyat tanımı yapılmadan yasal düzenlemeye de gidilmemeli. Ne tüketici zarar görsün ne de üretici Şunu da unutmamak gerekir: işletmeler açısından en iyi terazi, en iyi ölçü yine vatandaşın kendisidir. Ödediği bedel aldığı hizmeti karşılamıyorsa en iyi cezayı da vatandaşın kendisi keser” ifadelerini kullandı. “Jeopolitik risklere göre kendimizi konumlandırmalıyız” Konuşmasında Türkiye’nin bulunduğu konuma ve jeopolitik risklere de değinen Yıldırım, “Siyasi ve toplumsal olarak atılan her adım küresel ekonomiyi direkt etkiliyor. Ticaretin yönünü belirliyor, maliyetleri ve tedarik zincirini etkiliyor. Olayların bizim dışımızda cereyan ediyor olması da önemli değil. Sonuçta hepimiz birbirine bağlı bir sistemin parçasıyız. İran ve İsrail arasındaki gerginliğin ekonomi üzerindeki etkilerini düşünün Tüm dünya savaşın bölgeselleşme ve şiddetlenme endişesinde. Bölgedeki jeopolitik riskler ve belirsizliğin artışı risk primimizi ve dolayısıyla borçlanma maliyetlerimizi artıracaktır. Artık jeopolitik risklerin olmadığı bir dünya yok Yani aman şu jeopolitik riskler geçsin de bakarız diyemeyiz. Bu durumu yönetmeyi, kendimizi doğru konumlandırmayı öğrenmeliyiz” ifadelerini kullandı. “Enflasyonla mücadelede bedel adil dağıtılmalı” Enflasyonla mücadele sürecinde fiyat istikrarı ve finansal istikrarı sağlamak için öngörülebilirliğin güçlendirilmesi için mevcut ekonomi politikasının devam etmesi gerektiğini belirten GTO Başkanı Yıldırım, “Bunu yaparken de para ve maliye politikası birbirini tamamlamalı. Enflasyonla mücadelenin maliyeti şüphesiz çok ağır ama bedelin adil dağılımı çok önemli Bu bedeli sadece vatandaş, sadece iş dünyası ödememeli kamu da tasarruf yapmalı. Hükümetin ‘mevcut harcamaları daha verimli hâle getirme’ vurgusu yaparak kamuda tasarrufa gidileceği açıklamasını bu anlamda olumlu buluyorum” diye konuştu.
İstanbul Beyaz eşya satışları Mart ayında yüzde 24 arttı Beyaz eşya sektörü 2024 yılı ilk çeyreğinde iç satışlarda yüzde 28 artış yaşadı. İhracat ise yüzde 5 azaldı. Aylık bazdaki verilere göre ise bu Mart ayında geçen yılın Mart ayına kıyasla iç satışlarda yüzde 24 oranında artış görüldü. Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD), sektörün 2024 yılı ilk çeyrek değerlendirmesinde bulundu. Paylaşılan bilgilere göre, 2024 yılının ilk üç ayında yurt içi satışlar geçtiğimiz yıla göre yüzde 28 arttı. Beyaz eşya sektöründeki ihracat düşüşü ise devam ederken, bu dönemde de yüzde 5 oranında gerileme gösterdi. 2024 yılı ilk çeyreğinde 6 ana üründe ihracat ve iç satışlardan oluşan toplam satışlar yaklaşık 8,3 milyon adet olarak gerçekleşti ve geçen yıla göre yüzde 5 oranında artış gösterdi. Buna paralel olarak üretim miktarı da bir önceki yıla göre yüzde 1 artarak benzer seyretti. Aylık bazdaki verilere göre ise bu Mart ayında geçen yılın Mart ayına kıyasla iç satışlarda yüzde 24 oranında artış görülüyor. Üretim 3 milyon adet ile geçen yılın Mart ayına kıyasla yüzde 2 oranında azalırken, ihracattaki düşüş trendi bu ay yüzde 11 seviyesinde devam etti. "Sektörümüz 33 milyon adetlik üretim ve 23 milyon adetlik ihracat kapasitesiyle önemli bir aktör" TÜRKBESD Başkanı Gökhan Sığın, “Türkiye beyaz eşya sanayisi Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise ikinci en büyük üretim üssü konumunda. Sektörümüz 33 milyon adetlik üretim ve 23 milyon adetlik ihracat kapasitesiyle önemli bir aktör. 60 bin kişiye doğrudan istihdam sağlarken, Ar-Ge, dijital dönüşüm ve yeşil dönüşüm yatırımlarıyla dünyayla rekabet ediyor” dedi. Sığın, altı ana üründe ihracat ve iç satışlardan oluşan toplam satışların yaklaşık 8.3 milyon adet olarak gerçekleşerek geçen yıla göre yüzde 5 oranında artış gösterdiğini kaydetti. Son iki yılda ihracatın sürekli düşüş kaydettiğini ve bu seyrin kısa dönemde değişmeyeceğini ön gördüklerini belirten Gökhan Sığın, sektörün küresel pazarlardaki daralmaya rağmen iç pazarda istikrarlı bir trend gösterdiğini dile getirdi ve ekledi: “İhracattaki düşüşün temel nedeni küresel pazarlardaki daralma oldu. Buna karşılık üretim ve istihdam seviyelerimizi iç pazardan aldığımız bu güç ile korumaya devam ediyoruz. Bu noktada, iç pazar canlılığını sürekli kılmak büyük önem taşıyor." Gökhan Sığın, ihracat bazında değer dağılımını aktarırken, Avrupa’nın hala ana ihracat pazarlarından biri olduğunu belirtti ve ürünlerin AB standartlarına uygunluğu konusunda ülkemizin teknik ve hukuki altyapısının gelişmeye devam ettiğini vurguladı. Ulusal mevzuatın AB’nin yeşil ve dijital dönüşüm politikalarını da kapsayacak şekilde güncellenmesinin sektör için önemli olduğunu dile getiren Sığın, bu tür revizyonların ihracata olumlu yansıyacağını düşündüklerini ifade etti ve sözlerini şöyle noktaladı: “Enerji verimli ürünlerin Türkiye’de daha da yaygınlaşmasını arzu ediyoruz. Bu durum ülke kaynaklarımızın korunmasının yanı sıra tüketicilerimize de tasarruf imkanı sağlıyor. Enerji verimli ürünlerin kullanımının artması sanayimizin varlığı ve sürekliliği için olduğu kadar ülkemizin ve tüketicilerimizin refahı için de büyük önem taşıyor.” TÜRKBESD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fatih Özkadı, "Ülkemizin ve çevrenin korunmasına yönelik uzun vadeli hedefleri perspektifinde çevre uygulamalarındaki gelirlerin ilgili sektör bazında yeşil dönüşüm ve enerji verimliliği projelerine, teknoloji gelişimine aktarılmasını temin edecek bir mekanizma en kısa sürede kurulmalıdır" dedi. Özkadı ayrıca Türkiye’ye geçici olarak ithal edilen ve işleme tabi tutulan eşyanın, işleme sonrasında tekrar ihraç edilmesini sağlayan Dahilde İşleme Rejimi’nin teşvikinin (DİR) Türkiye’nin ihracatına büyük katkı sağladığına değindi. Sektörün önemli temel girdilerinden yassı çelik ürünleri ile ilgili olarak da TÜRKBESD Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Yavuz şunları söyledi: “Uluslararası konjonktür nedeniyle hammadde maliyetleri değişkenlik göstermektedir. Bu da, tahmin edilebilirliği düşürerek üreticileri daha ihtiyatlı satın almalar yapmaya yöneltmektedir." “Yetkili servisler için en doğru kaynak firmaların resmi websiteleri ve servis.gov.tr” Son olarak toplantıda yetkili servislerin önemine değinen TÜRKBESD Yönetim Kurulu Üyesi Semir Kuseyri, 3 bin 500’ü aşkın yetkili servisin her gün binlerce tüketiciye çözüm ve destek sunduğunu hatırlatırken ‘aldatıcı’ nitelikli yani yetkili olmadığı halde kendilerini yetkili servis gibi tanıtan kişilerin çok sayıda tüketici mağduriyetine ve ürün kaybına neden olduğuna dikkat çekti. Kuseyri sözlerine şöyle devam etti: “Tüketicilerimize şirketlerimizin resmi web sitelerinden ya da Ticaret Bakanlığımız tarafından uygulamaya konulan servis.gov.tr üzerinden yetkili servis bilgilerine ulaşmalarını tavsiye ediyoruz.”