KÜLTÜR SANAT - 11 Ekim 2021 Pazartesi 15:58

Araştırmacı-Yazar İbrahim Kekeç, Çaycuma’nın gizemli tarihine ışık tutuyor

A
A
A
Araştırmacı-Yazar İbrahim Kekeç, Çaycuma’nın gizemli tarihine ışık tutuyor

Araştırmacı-Yazar İbrahim Kekeç, Çaycuma ilçesinin İkinci Dünya Savaşı sırasında tarihi bir olaya ev sahipliği yaptığını ortaya çıkardı.

Araştırmacı-Yazar İbrahim Kekeç, Çaycuma ilçesinin İkinci Dünya Savaşı sırasında tarihi bir olaya ev sahipliği yaptığını ortaya çıkardı. Türkiye’nin katılmadığı savaşın en zorlu günlerinde hava sahasını ihlal eden bir Rus savaş uçağının Çaycuma’ya indiğini tespit etti. Kekeç’in, ulaştığı görgü tanıkları o günleri tekrar anlattı.


Kent tarihiyle ilgili araştırmalar yapan araştırmacı-yazar İbrahim Kekeç, denizi ve yeşiliyle kentin en gözde ilçelerinden biri olan Çaycuma’nın İkinci Dünya Savaşı’na ilişkin tarihi bir olay yaşadığını araştırmalarıyla ortaya koydu. Türkiye’nin savaş süresince tarafsız bir politika izlediğini hatırlatan Kekeç, görgü tanıklarına da ulaşarak Rus Savaş uçağının Çaycuma’ya iniş yaptığı o günleri şöyle aktardı:


"Batı Karadeniz’de tarıma elverişli müstesna toprakları, kıyısında masmavi denizi ve yemyeşil doğasıyla ünlü Zonguldak’ın güzide şehri Çaycuma, İkinci Dünya Savaşı sırasında tarihi bir olaya ev sahipliği yaptı. Türkiye’nin katılmadığı savaşın en çetin günlerinde Türk hava sahasını ihlal eden bir Rus savaş uçağı Çaycuma’ya indi. Çaycuma İstasyon Mevkiine indi. Bilindiği gibi 80 milyona yakın kişinin ölümüyle sonuçlanan ve insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen İkinci Dünya Savaşına Ülkemiz katılmayıp, savaş süresince tarafsız bir politika izledi. Yine de muhtemel bir saldırıya karşı ordusunu teyakkuzda tutmayı, bir dizi savunma tedbirleri almayı ihmal etmedi. Tedbirler kapsamında Rus tehdidine karşı Çaycuma-Kokaksu’ya askeri havaalanı inşa edildi. Yanına da askeri birlik konuşlandırıldı. Türkiye savaşa girmese de, savaşa katılan ülkelerin savaş uçaklarının Türk gemilerine saldırmaları, Türk topraklarını bombalaması ve Türk hava sahasının ihlal edilmesi gibi olaylar gerçekleşti. Türk hava sahasının ihlal edilmesi olaylarından biri de 1941 yılında Çaycuma’da gerçekleşti. Bir Rus savaş uçağı Türk hava sahasını ihlal ederek Çaycuma’ya İstasyon Mevkiine indi. Kendilerine ulaştığımız görgü tanığı üç kişinin beyanları, yazılı belge ve gazete haberleri ışığında söz konusu Rus savaş uçağının Çaycuma’ya gizemli iniş hikâyesi. Zeynep Uzun(93); Uçağın indiği gün Hacı İlyas’a ait İstasyon yakınındaki tarlada çalışıyorduk. Tarladaki sayvanın içinde öğle yemeği yerken büyük bir gürültüyle yakınımıza bir tayyare indi. İlk defa bir tayyare gördük ve çok şaşırdık. İçinden ecnebi askerler inince düşman tayyaresi olduğunu anladık. Düşman saldırısına uğradığını zanneden Çaycuma halkı, ellerinde sopalarla tayyarenin indiği yere hücum ettiler. Çok geçmeden bizim askerlerimiz hadise yerine geldi. Rusya’ya ait olduğunu öğrendiğimiz tayyarenin askerleri bizim askerlerimiz tarafından alıkonuldu. Rus tayyaresi uzun süre indiği yerde bekletildi. Ulaştığımız diğer görgü tanığı Hayrullah Saki (88) emekli öğretmen, Çaycuma’da yaşıyor. İlkokul öğrencisiydim. Alman Harbi devam ederken Ağustos ayı içinde tuğla harmanının bulunduğu yer ile Hacı İlyas’ın tarlasının olduğu Çaycuma istasyon mevkiine bir Rus uçağı indiği doğrudur. Kurtuluş Savaşının etkisini üzerlerinden henüz atamamış Çaycuma halkı, kendi topraklarına ecnebi uçağının indiğini görünce ’Yetişiy Çaycuma İstasyon tarafına gâvur tayyaresi düşdü” nidalarıyla uçağın indiği yere doğru koşmuşlar. Bizim askerlerimiz uçağın yabancı askerlerini götürmüşler. Rus uçağı uzun süre orada kaldıktan sonra parçalandı. Hayrullah Saki ile konuşmamız sırasında eşi Hayriye Saki de söze girerek, parçalanan uçağın malzemelerinden kadınların bilezik yaptırdıklarını aktardı. Diğer görgü tanığı Ali Nuri Güntekin (88) Emekli öğretmen-Yazar. Çaycuma’da yaşıyor. Ekinlerin biçildiği temmuz- ağustos aylarıydı. Çaycuma’nın yükseğinde kalan Kahvecioğlu köyümüzden bir uçağın Kayıkçılar köyü civarına indiğini gördük. İnen uçağın, İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman uçakların saldırısından kaçan Rus savaş uçağı olup mecburi iniş yaptığını öğrendik. Tarlada çalışırken uçağın inişini görüp, yabancı savaş uçağının saldırdığını zanneden Çaycumalılar, ellerine geçirdiği kazma, kürek ve sopalarla koşarak uçağın indiği yere gelmişler."


"Türkiye La Haye Sözleşmesi hükümleri gereğince muamele etti"


Kekeç, Türkiye’nin La Haye Sözleşmesi hükümleri gereğince muamele yapıldığını hatırlatarak şöyle devam etti:


"İnen Rus uçağının pilotlarından biri Tatar’mış. 93 Harbi muhacirlerinden 5-6 Tatar ailesi Çaycuma’da ikamet etmekteydi. Uçaktan inen ve Tatarca bilen Rus askeriyle onlar konuşmuşlar. Hadise yerine gelen askerlerimiz Rusları gözaltına alıp Ankara’ya götürmüş. Uçağın önemli parçaları sökülüp, uzun süre burada bekletildikten sonra parçalanmış. Çaycuma’ya inen uçakla ilgili yazılı belge Genelkurmay kayıtlarında yer alıyor. İkinci Dünya Savaşına katılan yabancı ülke uçaklarının Türk hava sahasını ihlaliyle ilgili Genelkurmay Başkanlığı tarafından 31 İkinci Teşrin 1944 tarih ve 34976/167 sayılı Başvekâlete bir yazı yazılmış, yazı ekindeki 1 numaralı cetvelde “Çaycuma” adına yer verilmiştir. Rusya’ya ait iki motorlu bombardıman uçağının 7 Ağustos 1941 tarihinde Çaycuma’ya indiği ve durumunun “hasara uğramış” olarak belirtildiği cetvelde, kabili istifade(kullanılabilir) malzemesi alındıktan sonra yerinde terk edildiği ifade edilmiştir. Enterne durumdaki tayyarelerin muhafazaların askeri birlikler ve diğer müesseslere fazla yük altında tuttuğu ve masrafları olduğuna dikkat çekilen Genelkurmay üst yazısında ise, 1 Ağustos 1943 yılına kadar memleketimize inmiş tayyarelerin vaziyetlerinin hal ve tasfiye edilmesi hususunda gerekli teşebbüslerin yapılması Hariciye Vekâlet’inden istenmiştir. Genelkurmay’ın ifadesine göre, 1941 yılında Çaycuma’ya mecburi iniş yapan Rus uçağının 1 Ağustos 1943 yılına kadar memleketimize inip, vaziyetleri henüz hal ve tasfiye edilmeyenler arasında yer aldığı, hasarlı oluşu nedeniyle içindeki kullanılabilir malzemesi alındıktan sonra Kasım 1944 sonu itibariyle (3 yılı geçen) enterne vaziyetinin devam ettiği belirtilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Türk topraklarına zorunlu iniş yapan uçakların mürettebatına 1907 La Haye Sözleşmesi hükümleri gereğince muamele etti. Enterne edilen askerler Ankara’ya götürülürken, uçaklar çoğunlukla ulaşım yetersizliğinden dolayı iniş yaptıkları yerde tutuldu ya da uçabilecek durumda ise Kayseri Uçak Fabrikası’na götürüldü. Düşerek kullanılamaz hale gelen savaş uçaklarının ise parçaları söküldü ve ham madde olarak kullanıldı. Aradan 80 yıl gibi uzun bir süre geçmesine rağmen görgü tanıklarımızın olayı bugün yaşıyormuş gibi hatırlamaları ve bizlere aktarmalarından dolayı minnet ve şükranlarımı sunuyor, sağlıklı uzun ömürler diliyorum. Milli Mücadelede kahramanlık destanları yazmış vatansever Çaycuma halkının İkinci Dünya Savaşı sırasında topraklarına inen yabancı bir uçağı görür görmez vatan savunması aşkıyla ellerine geçirdiği kazma, kürek, sopalarla olay yerine koşmaları takdire şayandır."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ağrı Önyargılara meydan okuyan Ağrı’nın tek kadın futbol takımı zirveye yükseliyor Ağrı Aile ve Sosyal Hizmetler Spor Kulübü, Türkiye Futbol Federasyonu Kadınlar 3. Lig 2. Grup’ta mücadelesine devam ediyor. Gösterdikleri kararlılıkla 2. Lig yolunda emin adımlarla ilerleyen takım, önyargılara da meydan okuyarak, önemli başarılara imza atıyor. Yeşil sahalarda gösterdikleri performans ve sosyal sorumluluk projelerindeki katkılarıyla 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan teşekkür plaketi alma başarısını gösteren cesur kadınlar, sahadaki başarılarını Ağrı’yı ve Türkiye’yi gururlandırmak için kullanıyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesindeki ASP Gençlik ve Spor Kulübü ile spora adım atan takım, büyük bir kısmı erken yaşta ve zorla evliliklerle karşı karşıya kalan yaşıtlarının aksine, futbol oynama tutkularını gerçeğe dönüştürüyor. Vali Mustafa Koç ve eşi Neslihan Gül Koç’un destek ve katkıları, takımın moral ve motivasyonunu zirveye taşıyor. Neslihan Gül Koç, kadın futbolcularla sık sık bir araya gelerek, maçlarını izliyor ve yanlarında olarak onlara güç veriyor. Futbolculardan Merve Kurt, "Futbola ilk başladığımda ailem buna çok karşıydı. Sonradan hocalarımın ve arkadaşlarımın desteğiyle bu engeli aştık. Futbola sadece erkeklerin oynayabileceğini düşünmek yanlış. Biz bunu başardık ve kanıtladık. Hedefimiz şampiyonluk ve bunun için gece gündüz çalışıyoruz. Valimiz Mustafa Koç ve eşi Neslihan Gül Koç’a, hem yardımlarından hem de maç esnasındaki desteklerinden dolayı en içten dileklerimizle teşekkür ederiz" dedi. Takım kaptanı Kader Şimşek ise, "Biz Ağrı’nın tek kadın futbol takımıyız ve çok da başarılıyız. Seyirciler bizi izleyerek kadınların futbola karşı olan ön yargılarını yıkıyorlar. Bu bize ilham veriyor ve örnek oluyoruz. Daha fazla seyirciye ve desteğe ihtiyacımız var. Bu sayede farkındalık oluşturabilir ve daha fazla kızın bu spora katılmasını sağlayabiliriz" şeklinde konuştu. Takımın antrenörü Önder Tunay da, "Hedefimiz ikinci lige yükselmek. Bu zor bir hedef ancak kızlarımızın azmi ve kararlılığıyla bunu başaracağımıza inanıyorum. Doğu Anadolu Bölgesi’nde kadın futbolunun zorluklarının farkındayız. Fakat futbol kızlarımıza birçok imkan sunuyor. Spor lisesine geçişlerde önemli rol oynuyor, üniversite imkanı sunuyor ve beden eğitimi öğretmenliği gibi alanlarda iş imkanları oluşturuyor" ifadelerini kullandı. Ayrıca Vali Mustafa Koç ve eşi Neslihan Gül Koç’un desteğine değinen Tunay, "Valimiz Mustafa Koç ve eşi Neslihan Gül Koç hanımefendi bize çok büyük destek oluyorlar. Bu sayede şampiyonluk hedefimiz daha da güçlendi. Onların desteğiyle Ağrı’ya ve Doğu Anadolu Bölgesi’ne bu şampiyonluğu getirmek istiyoruz" cümlelerine yer verdi.
İzmir Medical Point araç tercihini ‘çevreden’ yana kullandı ‘Gezegenin sağlığı eşittir insan sağlığı mottosuyla’ yoluna devam eden İEÜ Medical Point Hastanesi’nde çevre dostu elektrikli araç TOGG, makam aracı olarak kullanılmaya başlandı. Medical Point Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Veysi Kubba, “Medical Point Hastaneleri olarak çevre dostu politikalar izlemeye devam ediyoruz. Bunun son örneklerinden biri de makam aracı olarak fosil yakıt üretmeyen TOGG’u tercih etmek oldu” dedi. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında sıcaklık artışını 1,5 C ile sınırlı tutmak için, sera gazı salımını 2030’a kadar yüzde 45 azaltmak, 2050 yılına kadar da net sıfır hedefine ulaşmak hedefleniyor. Medical Point Hastaneler Grubu da net sıfır hedefinde önemli projeleri hayata geçirmeye devam ediyor. Uyguladığı enerji politikaları sonucunda geçtiğimiz yıl "ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi Sertifikası" almaya hak kazanan İEÜ Medical Point Hastanesi’nin bahçesine elektrikli araçlar için iki adet şarj istasyonu da kuruldu. “Elimizi taşın altına koymaya devam edeceğiz” İEÜ Medical Point Hastanesi, makam aracı tercihini de ‘çevreden’ yana yaptı. Yerli ve milli üretim, çevre dostu elektrikli araç TOGG, hastanede makam aracı olarak kullanılmaya başlandı. Tamamen elektrikli olan TOGG’un karbon salınımı, geleneksel yakıt tüketen araçlara oranla çok daha düşük. Medical Point Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Veysi Kubba ‘net sıfır karbon’ hedefiyle çevre dostu uygulamaları hayata geçirdiklerinin altını çizdi. Kubba, “Son yıllarda dünyada iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini yoğun bir şekilde yaşıyoruz. Bu da bize her geçen gün gelecek için sorumluluk almanın aciliyetini hatırlatıyor. Medical Point Hastaneler Grubu olarak çevre dostu politikalar izlemeye devam ediyoruz. Bunun son örneklerinden biri de makam aracı olarak TOGG’u tercih etmek oldu. TOGG, yerli ve milli olması dolayısıyla bizleri gururlandırmakla kalmıyor, fosil yakıt tüketmediği için de çevreyi de kirletmiyor” diye konuştu.
Gaziantep Büyükşehir’den İskenderun’a altyapı ve üstyapı desteği Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, deprem sonucunda ciddi hasar gören İskenderun’un altyapı çalışmalarına destek amacıyla yaklaşık 10 gündür bölgedeki çalışmalarını sürdürüyor. Kahramanmaraş merkezli depremlerde büyük hasar gören Hatay’ın İskenderun ilçesinde normalleşme sürecini hızlandırmak ve kentin daha yaşanabilir bir ortama kavuşmasını sağlamak için harekete geçti. Gaziantep Büyükşehir, İskenderun’un altyapı ve üstyapı sürecindeki mesaisine hem teknik açıdan destek veriyor hem de personel takviyesinde bulunup sürecin hızlı ve koordineli bir şekilde yürütülmesine katkı sağlıyor. Gaski ilçedeki atıksu sorununu çözdü “Asrın Felaketi” olarak tanımlanan 6 Şubat depremleri dolayısıyla altyapıda hayati öneme sahip olan atıksu çalışmalarına Gaziantep Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü ekipleriyle destek olup iyileştirme çalışmalarını tamamlayan Büyükşehir, ayrıca Fen İşleri Daire Başkanlığı, Kent Estetiği ve Yeşil Alanlar Daire Başkanlığı ekipleriyle de ilçedeki teknik desteğini sürdürüyor. Bu kapsamda Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ve teknik ekibi, ilçeye ziyarette bulunup İskenderun Belediye Başkanı Mehmet Dönmez ve ekibiyle saha gezisi ve istişare toplantılarına katıldı. Bölgenin eksikleri ve yapılan çalışmalar konusunda bilgi alınarak yeni destekler konusunda talepler dinlendi.
Erzurum ETÜ’de TÜBİTAK’tan destek alan öğrenciler için ödül töreni düzenlendi Erzurum Teknik Üniversitesi’nde (ETÜ), 2023 yıllarında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) “2209-A Üniversite Öğrencileri Destekleme Programı” kapsamında destek almaya hak kazanan proje ekipleri için ödül töreni düzenlendi. Fen Fakültesi Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinliğe ETÜ Rektörü Prof. Dr. Bülent Çakmak, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ali Fatih Yetim, Prof. Dr. Ceren Sultan Elmalı, dekanlar, akademisyenler ve projeleri kabul edilen öğrenciler katıldı. Programın açılışında konuşan Rektör Çakmak, ETÜ’de geliştirilen ve kabul alan proje sayısının her geçen dönem arttığına dikkat çekerek: “Malumunuz olduğu üzere TÜBİTAK Ortaokul Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışmaları üniversitemiz ev sahipliğinde düzenleniyor. Onları gördüğümde sizin küçüklüğünüz aklıma geliyor. Çünkü proje kültürü o yaşlardan itibaren kazanılmaya başlıyor. Proje denildiğinde genelde akademisyenler tarafından hazırlanan Ar-Ge faaliyetleri akla gelirdi. Ancak son dönemde TÜBİTAK’ın da desteğiyle bu anlayış değişti ve artık öğrenciler tarafından hazırlanan projeleri de konuşuyoruz. Bu noktada sizlerin elde ettiği başarılar üniversitemizin tanınırlığına ve bilinirliğine önemli katkılar sunarken kariyerleriniz açısından da çok önemli kazanımlar sağlayacaktır. Çünkü mezun öğrencilerimizden aldığımız geri bildirimlere baktığımızda iş verenlerin akademik başarının yanı sıra takım çalışmasına yatkınlık ve proje kültürüne sahip olmak gibi kriterlerine de öncelik verdiğini görüyoruz. İnanıyorum ki aynı kararlılık ve azim ile kabul alan proje sayımız önümüzdeki süreçte daha da artacak. Bu vesileyle başta siz değerli öğrencilerimiz olmak üzere bilgisi ve tecrübesiyle size yol gösteren danışman hocalarımıza teşekkür ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum” diye konuştu. Program Rektör Çakmak’ın ve Rektör Yardımcılarının öğrencilere ve danışmanlarına teşekkür belgelerini takdim etmesi ve hatıra fotoğrafı çekilmesiyle sona erdi.
İstanbul Oscar ve Altın Palmiye ödüllü Anatomy of a Fall, TV+ta izleyiciyle buluşuyor Dijital içerik platformu TV+, Oscar ve Altın Palmiye ödüllü suç draması ‘Anatomy of a Fall’ filmini, 26 Nisan’da sinemaseverlerle buluşturuyor. En iyi film ve dizileri yıl boyu ekrana getiren TV+, 26 Nisan Cuma günü tüm dünyada büyük ses getiren ‘Anatomy of a Fall’ (Bir düşüşün anatomisi) filmini kullanıcıların beğenisine sunuyor. TV+’ta yayınlanacak film, Cannes’da kazandığı Altın Palmiye ödülünün ardından 5 dalda aday gösterildiği 96’ncı Oscar Ödülleri’nde ‘En İyi Özgün Senaryo’ ödülünün de sahibi oldu. Filmin senaryosu, daha önce Victoria ve Sibyl filmlerinde de birlikte çalışan yönetmen Justine Triet ile eşi Arthur Harari tarafından yazıldı. İntihar mı kaza mı cinayet mi? Film, Sandra Hüller’in başrolde olduğu sürükleyici bir suç draması. ‘Birinin özel hayatı başkasının cehennemidir’ fikrinden yola çıkan film, Fransız Alpleri’nde bir kulübede kocası Samuel ve görme engelli oğluyla izole bir yaşam süren Alman yazar Sandra’yı izliyor. Samuel yüksekten düşerek ölür fakat soruşturma sonucunda ölüm nedeninin intihar mı kaza mı olduğu kesinleşmeyince Sandra cinayet suçlamasıyla tutuklanır. Samuel’in ölümünün sorgulandığı mahkeme süreci, çiftin çalkantılı ilişkilerinin de derinine inen rahatsız edici ve tatsız bir psikolojik yolculuğa dönüşür.