ASAYİŞ - 21 Ocak 2021 Perşembe 10:55

Hastaneye götürdüğü amcasını öldürdüğü ortaya çıktı

A
A
A
Hastaneye götürdüğü amcasını öldürdüğü ortaya çıktı

Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde yolda kanlar içerisinde bulduğunu iddia ettiği amcasını hastaneye götüren yeğenin cinayeti kendisinin işlediği ortaya çıktı.

Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde yolda kanlar içerisinde bulduğunu iddia ettiği amcasını hastaneye götüren yeğenin cinayeti kendisinin işlediği ortaya çıktı. Cinayet zanlısı yeğen mahkeme tarafından müebbet hapse çarptırıldı.


Olay, 6 Kasım 2019 günü ilçeye bağlı Uzunçayır Mahallesi’nde yaşandı. 33 yaşındaki Ömer Er, Kocaali Mahallesi’nin eski muhtarı ve amcası 57 yaşındaki Recep Er’i olay günü saat 22.00 sularında evine bırakma bahanesiyle aracına alarak gezdirmeye başladı. Amcasına bir marketten alkol alan yeğen daha sonra kendisini terminal arkasında ıssız bir bölgeye götürdü. İddiaya göre burada daha önceden aile arasındaki arazi anlaşmazlığı nedeniyle çıkan tartışmada Ömer Er amcasını dakikalarca darp ederek, tabancanın kabzası ile vurup ölümüne neden oldu. Olay yerinde bir süre bekleyen yeğen kanlar içerisinde kalan amcasını ‘Yolda yaralı halde bulduğunu’ iddia edip Kdz. Ereğli Devlet Hastanesi’ne götürdü. Eski Muhtar Recep Er’in burada yapılan kontrollerinde hastaneye getirilmeden önce öldüğü, kafasında ve vücudunda darp izleri olduğu tespit edildi. Şüpheli olarak gözaltına alınan yeğen emniyette verdiği ifadesinde amcasını yolda görüp eve bırakmak için aldığını ancak bir süre sonra evine yakın bir noktada bıraktığını, kendisinin ise Belen Mahallesi’nde bulunan terminal arkasında beklerken uyuyakaldığını, saat 04.00 sıralarında uyanıp eve gitmek istediği sırada amcasını daha önce bıraktığı yerin yaklaşık 20 metre yakınında yerde yatarken bulup, kendi aracıyla hastaneye götürdüğünü söyledi. Cinayet zanlısı ayrıca amcasının vücudunda ve kafasında oluşan darp ve aracındaki kan lekelerinin kendisini hastaneye götürürken yaşanan çarpmalar neticesinde meydana gelmiş olabileceğini ileri sürdü.



Polisin olay yeri incelemesi cinayeti aydınlattı


Cinayet zanlısının ifadesi sonrasında Kdz. Ereğli İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Olay Yeri İnceleme ekipleri olayın yaşandığı otomobilde yaptıkları incelemede maktulün kan izlerinin yüzüne ve kafasına aldığı darp sırasında araca bulaştığını, maktulün hastaneye getirilmeden önce öldüğü, sanığın ifadesinde söylediği gibi tabancanın aracın torpido kısmında değil bagajda ahşap sandalyelerin altına gizlendiğini tespit etti. Polis ekipleri ayrıca tabancada maktule ait kan izleri bulunca olayın cinayet olduğu ortaya çıktı. Sanık Ömer Er’in arabasında yapılan olay yeri incelemesi çalışmaları sonrası adli tıpta yapılan incelemede tavan, sağ ön yolcu kapısı, ön yolcu camı ile arka yolcu kapısı camında tümünün sıçrama kan lekesi modeli oluşturduğu, kan kaynağına uygulanacak darp sonucu ile oluşmasının bekleneceği, şüphelinin ifadesinde belirttiği şekilde aracın hareketi nedeniyle kafasının savrulması ile oluşacak pasif kan lekeleri ile oluşmayacağı saptandı.



‘Yardım ettim’ dedi cinayetten müebbet yedi


Cinayet zanlısı Ömer Er’in emniyette ve savcılıkta verdiği ifadelerde yerde yaralı olarak bulduğu amcasını hastaneye götürüp yardım ettiğini iddia etmesin rağmen, polis, savcılık ve adli tıp incelemesinde olayın cinayet olduğu anlaşıldı. Kdz. Ereğli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmalarda da zanlı suçunu itiraf etmezken, masum olduğunu iddia etti. Mahkeme heyeti sanığın çelişkili ifadeler vermesi, polisin olay yeri incelemesi, adli tıp raporunu göz önünde bulundurup, cinayet zanlısının mahkemeye yardımcı olmaması, suçu işlemekten pişmanlık duymadığı kanaatine vararak müebbet hapis cezası ile cezalandırdı. Cinayete kurban giden eski muhtar Recep Er’in ailesinin Avukatı Ahmet Köse, alınan karar ile adaletin yerini bulduğunu ifade etti. Köse konuşmasında “Dava zor bir davaydı. Polisin olay yeri incelemesindeki titiz çalışmaları sayesinde cinayet çözüldü. Adli tıp ve bilirkişi raporlarıyla da cinayet aydınlatıldı. Adalet yerini buldu” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa YÖK Başkanı Erol Özvar: "Türkiye’deki üniversitelerin yüzde 99.8’i dolu" Yükseköğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar, Bursa Teknik Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu ‘Arama Konferansı’ programına katılmak için Bursa’ya geldi. Bursa Teknik Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu konferans, saygı duruşu sonrası İstiklal Marşı’nın okunmasıyla beraber BTÜ Rektörü Profesör Doktor Naci Çağlar’ın konuşmasıyla başladı. Çağlar, YÖK Başkanı Erol Özvar’ı ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti belirterek, "Bugün burada üniversitemizin ‘Arama Konferansı’ için toplandık. Üniversitemizin mevcut durumunu, şehrimizin ve bölgemizin potansiyelini, ülkemizin yeni yüzyıldaki yerini ve dünyadaki trendleri dikkate alarak bu arama konferansında ‘2030 yılı ve sonrasında üniversitemizi nerede görmek istiyoruz’ sorusuna cevap arayacağız. Hepinize, katılımınızdan dolayı teşekkür ederim" dedi. “Üniversitelerimizde 4 milyonu örgün olmak üzere toplam 7 milyon öğrencimiz var” Bursa Teknik Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu konferansta konuşan YÖK Başkanı Erol Özvar, "Yükseköğretim Kurulu olarak, mümkün olan her fırsatta Yükseköğretim Sistemi’nin paydaşlarıyla bir araya gelmeye ve fikir alışverişinde bulunmaya büyük bir gayret verdiğimi söyleyebilirim. Başlıca hedefimiz olan Türk yükseköğretiminin dünya üzerinde rekabetçi, yenilikçi, sürdürülebilir ve nitelikli bir yapıya sahip olması için ortaya koyulan her türlü görüş ve önerinin çalışmalara katkı sağlayacağına yürekten inanıyorum. Burada da fevkalade neticeler alacağımızın kanaatindeyim. Bugün ülkemiz 208 üniversitesi yaklaşık 185 bin akademisyeni ve 4 milyonu örgün eğitim olmak üzere 7 milyona ulaşan öğrencisi ile son derece büyük bir kapasiteye ulaşmıştır. Bu kapasite ile Avrupa üniversiteler alanının en önemli paydaşlarından bir tanesidir. Bu kapasiteye ulaşılmasında başta sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde son 20 yılda Yükseköğretim Sistemi’ne yapılan yatırımların katkısı müstesnadır. Ülkemizde yükseköğretime erişim talebi güçlü bir şekilde devam etmektedir. 2023 yılında 3 buçuk milyondan fazla öğrencimiz üniversite sınavlarına başvurmuş, üniversite kontenjanlarının doluluk oranı yüzde 99.8 gibi son derece yüksek bir seviyeye ulaşmıştır. Bu yoğun ve güçlü talebe, doğru politikalar ile cevap vermek Yükseköğretim Kurulu’nun en temel hedeflerinden biridir. YÖK olarak bir taraftan ülkemizin yükseköğretimde sahip olduğu kapasitenin ve gücün önemini vurgularken, diğer yandan yükseköğretimimizin kalitesini daha da yükseltme irademizi her platformda ifade etmeye devam ediyorum. Üniversitelerimizin uluslararası alandaki saygınlıklarını ve görünürlüklerini yükseltmek, akademisyenlerimizin projelerini artırmak AR-GE faaliyetlerini teşvik etmek ve nihayetinde ülkemizin her alanda ihtiyaç duyduğu nitelikli beşeri sermayeyi artırmak başta olmak üzere kaliteyi önceleyen bir anlayış ile YÖK olarak hareket ettiğimizi buradan paylaşmak isterim. Üniversitelerimizdeki kalite süreçlerini yakından takip etmemiz, bu süreçlerde üniversiteleri her şekilde desteklememiz bu anlayışımızın bir tezahür olarak görülmelidir" ifadelerine yer verdi. "Yükseköğretim Kurulu, üniversiteler için vardır" Türk yüksek eğitiminde misyon farklılaşması ve ihtisaslaşma konularında son yıllarda çok önemli mesafeler katedildiğini belirten Özvar, "2016 yılında YÖK tarafından bölgesel kalkınma odaklı misyon farklılaşması programı hayata geçirilmiştir. Bu program sayesinde 25 devlet üniversitesinin genel ve geleneksel çalışmaları dışında bulundukları bölgelerin dinamiklerini esas alarak projeler hazırlamaları ve bölgesel kalkınma odaklı misyonlar edinmeleri sağlanmıştır. Bu bakımdan, son yıllarda Anadolu’nun dört bir yanında bu misyon ile hareket eden üniversitelerimizde önemli gelişmeler kaydedildiğini, bölgesel kalkınma üniversitelerimizin çokça görünür katkılar sağladığını görmekten sadece YÖK değil, bölge insanlarımızın da memnuniyet ile ifade etmiş olması bu alanda yapmış olduğumuz çalışmaların ne kadar isabet kaydettiğini göstermektedir. YÖK’ün gelecek vizyonunda önemli yer tutan bir diğer husus ise ‘İstihdam’ konusudur. Çeşitli vesileler ile ifade ettiğimiz üzere piyasayla, istihdamla, kültür-sanat ve edebiyatla bağı azalmış programları kademeli olarak dönüştürmeye devam ediyoruz. Bu vesile ile toplantının hazırlanmasında ve organizasyonunda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" diye konuştu.
Sivas Maraş ve Tokat depremlerini önceden bildirmişti, İstanbul için rahatlatan tahmin Kahramanmaraş depreminin uyarısını 2 hafta öncesinden yaparak gündem olan Deprem Uzmanı ve Maden Teknolojisi ve Yer Bilimi Uzmanı Serkan İçelli, geçtiğimiz gün gerçekleşen Tokat depremini de 3 saat öncesinden haber vererek yeniden gündem oldu. İçelli’den bu kez İstanbul’u azda olsa rahatlatacak bir açıklama geldi. Deprem Uzmanı ve Maden Teknolojisi ve Yer Bilimi Uzmanı Serkan İçelli, 7 büyüklüğün üstünde beklenen İstanbul depremiyle ilgili yaptığı açıklamada kendi çalışmalarına göre beklenen depremin en fazla 6 ila 6.5 büyüklüğünde olabileceğini söyledi. İcelli, “İstanbul’da büyük bir deprem beklentim yok. Orada bulunan fay 180-190 kilometre uzunluğunda. Bu fay 123 yıl içerisinde 3 kez kırıldı. 2 kez 7 üzeri bir kez de 6 büyüklüğünde. 1912’de Mürefte depremi, 1999 Gölcük depremi zaten burayı rahatlatmıştı, 1963’te de 6.3’lük bir depremle Çınarcık fayı yırtılmıştı ve neticesinde Marmara genel olarak rahatladı. Burada yırtılmayan sadece 30-35 kilo metrelik bir kırığımız kaldı. Buda 6-6,5 büyüklükte deprem oluşturabilecek bir potansiyele sahip. Sismik kesitlere baktığımızda, 12 kilo metrenin altında bir sürünme olduğu zaten bariz olarak bellidir. Deprem silsilesine baktığımızda da bunu teyit edebiliyoruz” dedi. “Sulusaray depremi Kuzey Anadolu zonunu tetiklemez” Tokat’ın Sulusaray ilçesinde yaşanan depremlerin yine Tokat sınırları içerisinden geçen Kuzey Anadolu fay zonunu tetiklemeyeceğini belirten İçelli, “Tokat’ın Sulusaray ilçesinde meydana gelen depremlerin Kuzey Anadolu fayını tetikleme gibi bir durum yok. Çünkü depremi oluşturan küçük bir fay. Böyle küçük depremler büyük fayları tetikleyemez. 7 büyüklüğün üzerinde bir deprem olsaydı bunu düşünebilirdik. Özellikle depremlerin odak mekanizma çözümlerini çok iyi incelememiz gerekiyor. İki gündür biz bunu inceliyoruz. Özelikle Buğdaylı fayının üzerinde, 23 kilo metrelik bu fayın sağına ve soluna her hangi bir baskı uygulamadığını düşünüyoruz“ diye konuştu. “Beklenen büyük Tokat depremi en fazla 6.2 büyüklükte olabilir” Tokat’tan geçen Kuzey Anadolu Fayında beklenen depremle ilgili değerlendirmede bulunan İçelli, “Bölgemizde bir çok kırığımız var. Özellikle Merzifon Esençay fayı 6.5 büyüklükte deprem üretebilecek potansiyele sahip. Faylar tesadüfen depremler üretmiyor. Belli bir deformasyon enerjisini biriktirip, kinetik enerjiye çevirmesi gerekiyor. 1939 yılındaki Erzincan depremi vardır. 42-43 depremleri o bölgeyi zaten rahatlatmıştı. Yıllık 2.5 santimetrelik yamulma hızını hesap ettiğimizde şuanda odada ki potansiyel enerji 6-6.2 büyüklükte deprem üretebilecek potansiyeldedir” ifadelerini kullandı. “Sulusaray’da 5 büyüklükte yeni depremler beklenebilir” İçelli 2 gündür depremlerle sallanan Tokat’ın Sulusaray ilçesindeki fayda 5 büyüklükte yeni depremler beklenebileceğinin altını çizerek şunları söyledi. “Tokat Sulusaray’da halen 5 büyüklüğünde depremler bekliyoruz. Panik yapmaya gerek yok. Özellikle Tokat buradaki depremleri çok fazla hissediyor. 5.6’lık depremlerde 4.5’lik artçılar gelmeni normaldir. 5 büyüklükte depremlerde oluşabilir ama daha büyük bir deprem beklemiyoruz.”