GENEL - 18 Eylül 2018 Salı 14:03

ABD’nin Türkiye politikasına karşı yeni öneri: "Tersine beyin göçü"

A
A
A
ABD’nin Türkiye politikasına karşı yeni öneri: "Tersine beyin göçü"

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş, “ABD’yi yerli malı ile protesto etmek yerine beyin göçünü engellemek ve bilimin öngörüsü ile geleceği kurmak gerekir” dedi.


Prof. Dr. İbrahim Ortaş yaptığı açıklamada, hiç kimsenin aklına bir gün ABD ile Türkiye’nin bu denli birbirine ters düşeceğinin gelmeyeceğini ifade ederek, yaşanan ekonomik sorunların nedeni konusunda bazı çevrelerin özellikle medyadaki bazı kalemlerin durumu ABD’nin ülkemize uyguladığı vergi artışları ile ilişkilendirmeyi benimsediklerini söyledi. Prof. Dr. Ortaş, “Sorunu sanki tek başına ABD ile yaşanan çelişkiden kaynaklanıyor noktasına indirgemeye çalıştılar. Bu durum bir anda Amerikan mallarının boykot edilmesini gündeme getirdi. Kimi telefonu kırarak, kimi dolar yırtarak Amerika’ya karşı tavır sergilemeye kalktı. Aslında geçmişten beri Türk toplumunun ABD karşıtlığı biliniyor ancak bu defa iyice sertleşen bir olguya dönüştü. Vatandaşımızın benzer şekilde geçmişte İtalya, Fransa, Hollanda, Rusya ve Almanya ile yaşadığımız sorunlar nedeniyle de bir anda malları boykot etme eğilimi öne çıkmıştı. Ancak bu arada bütün bu gerginliklere rağmen Türkiye’deki ABD üsleri açık, Amerikan menşeli hamburgercilerin önü tıklım tıklım dolu, bakkallarda kola satışı devam ediyor herkes Amerikan mallarını almaya devam ediyor ve de tüketiyor. Bu arada askerlerimiz Suriye’de ABD’li askerler ile ortak devriye görevi gördüğü yetkililer tarafından açıklanıyor. Bunların hepsi kendi içinde çelişki oluşturuyor” dedi.



“Türkiye’ye sahip çıkmak ve güçlü kılmak zorundayız”


Türkiye’nin bugün yaşadığı ekonomik sorunları görmek ve ABD’nin ülkemize verebileceği olası her türlü zararın telafisinin kolay bir şekilde olmayacağını anlamamız ve görmemiz gerektiğini ifade eden Prof. Dr. İbrahim Ortaş, şunları söyledi:


"Bu aşamada Türkiye’nin gelişimine zarar verecek bütün çabaları boşa çıkarmak için bütünlüklü bir anlayışa sahip olmak zorundayız. Türkiye’nin yaşadığı ekonomik ve sosyal sorunlar artık bir hükümet sorunu değil bir bütün olarak ülkenin geleceğimiz sorunu olduğunu görmemiz gerekir. Gördükten sonra yalnızca basit ve kısıtlı etkisi olan önlemlerle değil daha temel ve uzun sürede ülkemizi kendi kendini her alanda sürdürülebilir düzeye çıkaracak önlemler almamız gerekiyor.”



“ABD mallarını boykot etmek, etkili ve yeterli olmayabilir”


Ekonomik sorunlar gündeme gelince hemen akla yerli malı kullanımı geldiğini kaydeden Prof. Dr. Ortaş, “Çoğumuzun yaşam pratiğinde yeme, içme, giyinme ve ekipman kullanımında dikkatli olduğumuz bilinir. Artık küçülen dünyada ve ürünlerin çeşitliliğin arttığı beslenme sepetinde yerli malı yanında başka ülkelerden ürünleri tercih eden olabilir. Ancak küresel dünyada artık bir ülkenin mallarını boykot ederek o ülkeyi zayıflatmak veya zora sokmak sürdürülebilir değildir. Bunun pratikte de hiçbir karşılığının olmadığı daha önce, İtalya, Fransa, Almanya ve Rusya’ya karşı yürütülen boykot denemelerinde de görülmüştü. Birçok alanda halen ABD ile ilişkiler zorunlu olarak en üst düzeyde kararlı bir şekilde devam etmektedir. Bugün her iki taraf birbiriyle ilişkileri kesmek istese de en başta Türkiye olarak biz kolay kopamayız. Askeri sistemimiz, serbest piyasa kurallarının getirdiği alt yapı her şeyden önce iletişim çağının bütün teknolojik yazılımlarının kodları ve bağlantıları bizi belirli konularda temkinli davranmaya itmektedir. Bu bağlamda atacağımız adımları dikkatli ve yarını düşünerek atmakta fayda var. ABD’de Türkiye’nin jeopolitik önemini bilen çok sayıda insan bu tür konularda ABD ve diğer ülkelere olumlu önerilerde bulunmaktadır” dedi.



“Malları boykot yerine beyin göçünü engelleyelim”


Türkiye’nin ABD’ye binlerce beyin göçü verdiğini vurgulayan Ortaş, sözlerini şöyle sürdürdü:


“Her yıl bu dönemlerde üzülerek izlediğimiz bir konuda çoğunlukla çok sayıda başarılı öğrencimizin ABD’deki üniversitelere lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimine gitmeleridir. Maalesef giden öğrencilerden üstün başarı gösteren önemli bir kısmı oralarda iş teklifi alıp çalışmakta ve ülkelerine dönmemektedirler. Ülkemizin kıt kaynakları ile yetiştirilen nitelikli insanımızı ABD’nin ekonomisine hizmet etmek için yurt dışına çıkışına engel olacak ortamı maalesef yaratamıyoruz. Bu bağlamda çok ciddi bir çelişki yaşıyoruz. Ülkemizin sınırlı sayıdaki parlak beyni her yıl ABD’ye gider ve çoğu da oralarda iş bulur ve bir daha da yurduna dönmez. Son yıllarda üzülerek tanıklık ettiğim kadarıyla çok sayıda kişi yaşanan sosyal ve ekonomik sorunlardan dolayı umudunu kesmişçesine yurt dışında kendilerine bir gelecek arıyor. En son Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2017 yılında 250 bin kişi Türkiye’yi terk etti. Göç edenlerin çoğunluğu da 19-25 yaş aralığındaki gençlerden oluşuyormuş. Muhtemeldir ki göç edenlerin büyük çoğunluğu hali vakti ve eğitim düzeyi iyi olan ailelerdir. İki kez ABD’de üniversitelerde üçer ve altışar ay gibi sürelerde araştırmacı olarak bulundum. Orada gördüğüm ve ülkem adına üzüldüğüm en önemli konu çok sayıda Türkiye doktoralı bilim insanımızın oralarda herhangi bir işte çalıştığını görmekti. Ülkemiz için ciddi kayıp olarak analiz ettiğim için aldığım iş tekliflerini de geride bıraktım. Bu şekilde çok sayıda nitelikli öğrencimizin beyin göçüne uğrayarak geleceğini başta ABD olmak üzere yurt dışında görmesi ciddi bir konu. Bunun engellenmesi ülkemiz için daha hayırlı olacaktır. Maalesef üzülerek görüyorum ki bu göçü ve onun ülkemize vereceği olası olumsuz etkileri bugün değil yarın anlayacağız. Türkiye’nin bu konuda ciddi bir tersine beyin göçü ve beyin dolaşımı politikası ve projesi oluşturması gerekir. Nitelikli insanının Türkiye’de kalmasını sağlayacak ortam ve koşulları hazırlaması gerekir. İbn-i Sina’nın belirttiği gibi ’bilim takdir edilmediği yerden göçer gider.’ Buna rağmen ülkesinde kalmayı ve yararlı olmayı benimseyen çok sayıda vatansever insanımız var. Çoğumuz oralarda iş teklifleri almamıza rağmen ülkemize gelmeyi ülkemizde yararlı olmayı tercih ettik. Karşılığı olmayan tüketim mallarının boykotlar yerine bilim insanımızın yurt dışına gidişini nasıl engelleyeceğimizi düşünmek zorundayız. Boykot için harcanacak zamanı bilimsel olarak daha çok üretmek ve bilime dayalı bir ekonomik gelişmişliğe sahip bir ülke olmak için ne yapabileceğimizi düşünmek için kullanmalıyız.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas Suyun 50 kilometrelik yolculuğu başladı, yüzde 50 kayıp kaçak moral bozdu Sivas Belediyesi ve Devlet Su İşleri (DSİ) 19. Bölge Müdürlüğü iş birliğiyle yürütülen proje kapsamında, 50 kilometre uzaklıkta ki Pusat Özen barajdan kentin içme suyunu karşılayan 4 Eylül barajına yapılan ishale hattı tamamlandı. Geçtiğimiz yıllarda etkili olan kuraklık nedeniyle kentin içme suyu ihtiyacının bir kısmını karşılayan 4 Eylül barajında su seviyesi dip noktaya gelmişti. Kentte alınan geçici önlemler kapsamında ara ara su kesintileri yapılmıştı. Bu soruna çözüm arayan Sivas Belediyesi, Devlet Su İşleri (DSİ) 19. Bölge Müdürlüğü iş birliğiyle kolları sıvamış ve yaklaşık 50 kilometre uzaklıkta bulunan Pusat Özen Barajından 4 Eylül Barajına su takviyesi yapılabilmesi için ishale hattı tamamlandı. Proje tamamlanarak baraja su verilmeye başlandı. Sivas Belediye Başkanı Adem Uzun ise projenin tamamlanmasının su sıkıntısının yaşanmayacağı anlamına gelmediğini ifade etti. “Şehirdeki kayıp ve kaçak oranı yüzde 50 civarında” Başkan Uzun, hatlarda çok ciddi anlamda kayıp ve kaçakların olduğunu belirterek; “Hatlarda ki kaçaklar için bir mücadele sürecini başlatacağız. Ben bunlarla ilgili özellikle Türkiye’nin bazı önde gelen kişileriyle, firmalarıyla şu an görüşmeler yapıyorum. Şehrin özellikle su yönetimini sağlıklı bir şekilde kurabileceğimiz bir sistem oluşturacağız. Bunun için de SKADA ismini vermiş olduğumuz bir sistem kuracağız. Bu sistemle birlikte suyun yönetimini inşallah gerçekleştireceğiz. Sivas’ın önümüzdeki yüz yıllık dönemde herhangi bir su kesintisi yaşamadan sağlıklı bir su yönetim sistemi oluşturmak istiyoruz. Şu an itibariyle herhangi bir sıkıntı görmüyoruz. Ama 2029-30 yılları arasında dünyada çok şiddetli kuraklıklar bekleniyor. Yani dünyada bir küresel ısıma var ve bunu getirmiş olduğu bir küresel iklim kriziyle kesinlikle karşılaşacağız. Sivas’taki doğal afetlerin başında da kuraklık geliyor. Hatlardan başlayarak kayıp ve kaçaklarla mücadele etmek istiyoruz. Şu an şehirdeki kayıp ve kaçak oranı yüzde elli civarında. Tabii bu hemen bizim 22 günde çözeceğimiz bir sorun değil. Bununla ilgili çok ciddi anlamda çalışmalar gerekiyor. Ama önümüzdeki günlerde şu an araştırmalarımızı yapıyoruz. Uzmanlarla bir araya geleceğiz. Ve şehrin su yönetimini sağlıklı bir hale getireceğiz” dedi. “Şehir gelecekte özellikle ciddi anlamda sorunlar yaşayabilir” Kentin gelecek yıllarda ciddi anlamda su sorunu yaşayabileceğini ifade eden Uzun, “Şu an itibariyle barajın kendisini toparladığını görüyoruz. 2022 tarihinde artık o en alt çamur tabakası dediğimiz en alt tabakadan su çekilirken şimdi artık barajın biraz toparladığını görüyoruz. Tabii bu ishale hattıyla birlikte Pusat Özlem Barajı’ndan da düzenli bir su aktarımı var ama bu da tabii şehrin su sorununu bitirmedi. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum şöyle bir algı oluşmasın. İshale hattı tamamlandı ama şehrin sorunu bitmedi. Şehir gelecekte özellikle ciddi anlamda sorunlar yaşayabilir. Hatta Pusat Özen Barajı’na da çok yüklenmemek gerekiyor. Sonuçta burası tarımsal sulama amaçlı kurulan bir baraj. Buradaki üretimin de özellikle çevresinde aksamaması gerekiyor. Bunun için yapılması gereken en önemli husus tabii ki kayıp ve kaçakla mücadele. Kayıp ve kaçakla bizim hedefimiz. Şu an yüzde 50 olan, kayıp kaçak oranını eğer yüzde otuzlar gibi bir seviyeye çekebilirsek çok büyük bir başarı elde etmiş olacağız” şeklinde konuştu.
Niğde Niğde’de ‘Merkezim Her Yerde’ projesi ile köy okullarında etkinlikler yapılıyor Niğde’de gönüllü gençler, ’Merkezim Her Yerde’ projesi çerçevesinde köy okullarını ziyaret ederek çeşitli etkinliklerle öğrencilerle buluşuyorlar. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın başlattığı ’Merkezim Her Yerde’ projesi ile Niğde Gençlik Spor İl Müdürlüğü Şehit Ramazan Konuş Gençlik Merkezi gönüllüleri, kent genelindeki okullarda eğitim gören öğrencilerle sportif ve sosyal faaliyetler yaparak, geleneksel oyunlar oynayarak çocukların keyifli zaman geçirmesine katkı sağlıyor. Proje çerçevesinde gönüllü gençler ve liderleri, kent merkezine bağlı Ovacık Şehit Bayram Aksoy İlkokulu ile Ortaokulunda eğitim gören öğrencilerle okul bahçesinde buluştu. Yüz boyama, zeka oyunları, halat çekme, ok atma gibi oyunların oynandığı etkinlikte, müzik eşliğinde oyunlar oynayan gönüllü gençler, minik kardeşlerine patlamış mısır ve pamuk şeker ikram etti. Niğde Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Gençlik Hizmetleri Müdürü Turan Sayın, Niğde Gençlik Spor Müdürlüğü olarak, koordineli olarak köy okullarında ve dezavantajlı öğrencilerin bulunduğu bölgelerde etkinlikler yaptıklarını söyledi. Sayın, "Merkezim Her yerde’ projesi çerçevesinde köy okulundaki öğrencilerimiz hem oyun oynadılar, hem de oynanan oyunlar hakkında bilgi sahibi oldular. Projedeki amacımız gençler arasında sosyal farkındalık oluşturarak sağlıklı bir iletişim ortamı oluşturmak, sorumluluk duygularını geliştirmek ve topluma daha duyarlı bireyler kazandırmak, kırsalda yaşayan ve köy okulunda okuyan gençlere gençlik liderlerimizin aracılığıyla vizyon kazandırmak, gençlere çevre bilinci kazandırmak, gençlerde aidiyet duygusu oluşturmak ve bununla birlikte gönüllü gençlerimizin ve öğrencilerimizin moral ve motivasyonunu arttırmaktır” dedi.
Yozgat Bozkırın ortasından Avrupa’ya gümüş balığı ihracat ediliyor Denize kıyısı olmayan ve bozkırın ortasında yer alan Yozgat’ın Çekerek ilçesinde barajda avlanan tonlarca gümüş balığı, başta Fransa ve Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesine ihraç ediliyor. Türkiye’de yeterince rağbet görmeyen gümüş balığını Avrupalılar çerez niyetine tüketiyor. Yozgat’ta bulunan baraj ve göletler, balıkçılıkla uğraşan bölge halkının geçim kaynağı haline geldi. Özellikle sulama, enerji ve taşkın kontrolü amacıyla kurulan Çekerek Barajı’nda vatandaşlar yılın belli dönemlerinde geçimlerini balık avlayarak sağlıyor. Çekerek Barajı’nda su seviyesinin yükselmesiyle bu yıl gümüş balığı bolluğu yaşanıyor. Son 5 yıldır gümüş balığının olmadığı barajda günlük 15-20 ton arasında balık avlanıyor. Bölge halkı, balık sezonunda tonlarca gümüş balığı, alabalık, kerevit avlayarak, Avrupa ülkelerine ihraç ediyor. Bozkırın ortasında denizi olmayan Yozgat’ta avlanan gümüş balığı, Avrupa ülkelerinin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Türkiye’de vatandaşların çok fazla ilgi göstermediği gümüş balığı, bozkırda avlandıktan sonra tesislere gönderilerek işlenip Avrupa ülkelerine ulaştırılıyor. Avrupalılar gümüş balığını yağda patates kızartması gibi kızartıp, cips ve çerez gibi tüketiyor. “Avrupa’da cips niyetine yiyorlar” Çekerek Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Dursun Uslu, son 5 yıldır baraj sularındaki azalma nedeniyle gümüş balığı avlayamadıklarını belirterek, bu yıl gümüş balığı bolluğu yaşandığını söyledi. Uslu, “Son 5 senedir nisan ayında baraj suyunu bıraktıkları için gümüş balığı olmadı. Biz 5 senedir gümüş balığı tutmuyoruz. Ama bu sene gümüş balığı bolluğu yaşanıyor ve 70 kişi gümüş balığı avlamak için çalışıyor. Biz bu balığı Avrupa ülkelerine ihraç ediyoruz. Orada cips niyetine yiyorlar. Bu güzel bir ekmek kapısı. Günlük 25 tona kadar gümüş balığı tutacağız. Çalışacak insan bulsak bu sayıyı daha da artırabiliriz” dedi. “Günlük 20 ton gümüş balığı avlıyoruz” Çekerek Su Ürünleri Kooperatifi işletmecisi Paşa Koç ise günlük 15-20 ton arasında gümüş balığı tuttuklarını ifade ederek, “5-6 senedir gümüş balığında bu barajdan verim alamadık ancak bu sene suyun yüksek olmasından dolayı verim iyi oldu. Bir ay boyunca bu balığı işleyeceğiz ve günlük yaklaşık 15-20 ton balık avlıyoruz. Bunu Avrupa ülkelerine gönderiyoruz. Yaklaşık 80 kişiyi istihdam ediyoruz burada. Bu barajda sezonuna göre sazan, kerevit gibi balıklar avlıyoruz. Çok verimli bir baraj. Şu an gümüş balığı avlıyoruz. Kilogramı 10 liraya alınıyor ve biz fabrikalara gönderiyoruz. Oradan da Fransa, Norveç, Almanya gibi ülkelere gidiyor. Orada bunu çerez niyetine tüketiyorlar” şeklinde konuştu.