GÜNDEM
19 Aralık 2025 Cuma - 19:01 Bursa uçağında hayatını kaybedenlerin yakınlarından yürek burkan istek Bundan tam 50 yıl önce İzmir-İstanbul seferini yaparken Marmara Denizi’ne düşen ve enkazına bugüne kadar ulaşılamayan "Bursa" adlı uçağın enkazının bir YouTuber tarafından görüntülenmesi, kazada yakınlarını kaybeden aileler için umut ışığı oldu. İzmir - İstanbul seferini yapan Bursa isimli uçak 1975 yılında inişe geçtiği esnada Marmara denizine düştü. 42 kişinin hayatını kaybettiği facianın ardından 50 yıl geçmesine rağmen sadece 5 kişinin cansız bedenine ulaşılabilmişti. Aileler, cenazelerine kavuşma ve bir anıt mezar talebiyle yetkililere seslendi. Kule Hatası İddiaları ve 50 Yıllık Ulaşılmazlık 1975 yılında yaşanan trajedide, inişe hazırlanan Bursa uçağı, pistteki başka bir uçak nedeniyle pas geçmek zorunda kalmış ve Marmara Denizi’ne düşmüştü. Uçakta kayıtlı 41 yolcu ve kayıtsız 1 yaşındaki kızıyla birlikte toplam 42 kişi bulunuyordu. Dönemin zorlu şartları ve derinlik nedeniyle enkazına ulaşılamayan kaza, yarım asırdır Türkiye’nin çözülemeyen sırlarından biri olarak kaldı. Geçtiğimiz günlerde YouTuber Nedim Kuru tarafından enkazın yeri ve parçalarının görüntülenmesi, İhlas Haber Ajansı (İHA) tarafından haberleştirilerek büyük yankı uyandırdı. Eşini Kaybeden Zehra Nebioğlu: "Felç Geçirdim, Tek Dileğim Eşime Ulaşmak" Kazada hayatını kaybeden, dönemin Malatya Belediye Başkanının oğlu ve iş insanı Bedir Nebioğlu’nun yakınları, yaşadıkları büyük acıyı anlattı. Eşi Bedir Nebioğlu’nu kaybeden Zehra Nebioğlu, eşinin kendilerini özlediği için bir gün erken geldiğini ve acı haberi öğrendiğinde felç geçirdiğini dile getirdi. Zehra Nebioğlu, yaşadığı acı dolu günlerden bahsederek "Eşim İzmir’e gitti. Bizi özlediği için bir gün önce geldi. Gece yatıyordum. Herkes toplanmış. Benim kapılarımı kapatmış. Uyandım. Herkesin bana bakıyor. Denize düştü dediler. Çok güzel yüzüyordu (eşim). Fakat bu olmadı. Ben felç geçirdim. İnşallah ben ölmeden o da gelse dedim. DNA yapılır. Kızım var onun DNA örneği alınır. Çıksın. Çok istiyorum. Orda çok ağlayacağım ama bir taraftan da sevineceğim. Nebioğlu, o dönem açmak istediği davanın ise "yaşa, işe para veriyorlar" denilerek engellendiğini ve sembolik bir paranın bölüşülerek verildiğini belirtti" dedi. Kızı Banu Nebioğlu’nun Tek İsteği: Bir Baba Mezarı Kaza anında henüz 3 yaşında olan ve babasını hiç hatırlamayan Banu Nebioğlu, artık 53 yaşında olmasına rağmen babasına bir mezar dahi yapamamış olmanın derin üzüntüsünü yaşıyor. Aktif bir iş insanı ve Malatyaspor Başkanı olan babası Bedir Nebioğlu’nun, ailesine sürpriz yapmak için uçak biletini 1 saat öne çektiğini ve bunun felakete yol açtığını söyledi Banu Nebioğlu, 50 yıllık acısını anlatırken "Ben babamı kaybettiğimde 3 yaşındaydım. Şu an 53 yaşındayım. Olayın üzerinden 50 sene geçti. Ama sanki cenazeyi görmediğimiz için inanamıyorsunuz. Biz cenazemizi yıkayıp kefenleyip toprağa koyamadık. Benim araştırmalarıma göre baştan sona kule hatası var. Çok çok derinde olması bizim lehimize bir şey. Çünkü derinleştikçe oradaki suyun soğukluğu arttıkça bence kemikler, yok olmuyor. Herkesin cenazesinin bulunabileceğini düşünüyorum. Banu Nebioğlu en büyük isteğinin anıt mezar yapılması olduğunu belirterek "Bizim isteğimiz bir anıt mezarımızın olmasını istiyorum. Ben babamı hiç tanımadım. Hiç kokusunu, sesini hiç hatırlamıyorum. Tanımadığım bir adamı her gün resminden seviyorum. Resmiyle konuşuyorum. Anıt mezarı neden olmasın. Cenazelerimize ulaşılsın. Bir anıt mezarımızı olsun istiyoruz" dedi. (SB-
19 Aralık 2025 Cuma - 18:00 HAK-İŞ Başkanı Arslan: "HAK-İŞ olarak ülkemize ait hangi sorun varsa orada olmak zorundayız" Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) Genel Başkanı Mahmut Arslan, "HAK-İŞ olarak bundan sonra ülkemize ait hangi sorun varsa, insanlık adına hangi sorun varsa orada olmak zorundayız" dedi. Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) "HAK Arama ve Kurtarma Umut Timinin Kapsamının Genişletilmesi Projesi’nin faaliyetleri sonrası kapanış toplantısı Ankara’da özel bir otelde gerçekleştirildi. Kapanış toplantısına, HAK-İŞ Konfederasyonu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve ilgili kurum ve kuruluşlardan yetkililer katıldı. Program, HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Ahmet Aydın’ın konuşmaları ardından proje kapsamında eğitimlerin gerçekleştirildiği Samsun, Ankara ve Van’da eğitim gören kursiyerlere sertifika takdim töreni ile sona erdi. "Hayalimizi çok önemsedik ve bunun gerçekleşmesi için de ilk adımları atmış olduk" HAK Arama ve Kurtarma Umut Timinin Kapsamının Genişletilmesi Projesi’nin uzun soluklu bir yatırım olacağını belirterek, "Bu afet projemiz, AFAD ile yürüttüğümüz uzun geçmişe dayalı bir çalışmanın sonuçları olarak 2015 yılında konfederasyonumuz genel kurulumuz öncesi yaptığımız çalışmalarda yönetim kurulumuz tarafından hayata geçirilmesini planladık. Ancak bu projenin hayata geçirilmesi 2019 yılından itibariyle gerçekleşti. Küçük bir hedefle başladık. Ankara’da bir arama-kurtarma timini oluşturma heyecanımızı, hayalimizi çok önemsedik ve bunun gerçekleşmesi için de ilk adımları atmış olduk. Bu projenin hayatı geçirildiği sırada henüz asrın depremini yaşamamıştık. Ama hep şunu biliyoruz ki bu ülkenin tamamı deprem, yangın, sel ve benzeri afetlere maruz kalan bir ülke. O nedenle HAK-İŞ olarak sendikacılığımızla beraber sosyal sorumluluklarımızın da yerine getirmesi konusundaki niyetimizi ve bu niyetin ortaya çıkardığı bu projeyi hayata geçirme konusunda gerçekten önemli bir kararlılık sergiledik. Projenin hayata geçirilmesi HAK-İŞ’in kendi kaynaklarından büyük ölçüde gerçekleştirdik. Projemiz, Bakanlığımız tarafından o zamanki İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’ya ilettik. Bizi inanılmaz derecede teşvik etti ve olumlu buldu. İlk defa bir konfederasyonun böyle bir projede yer almak isteyeceğinden çok mutluluk duyduk" diye konuştu. "Türkiye genelinde iş sağlığı ve iş güvenliği gibi ciddi projelere ihtiyacımız var" Türkiye genelinde afetlere ve iş sağlığı konularında projelerde üretmek istediklerini ve HAK-İŞ olarak Türkiye’deki her probleme çözüm odaklı projeler üretmeye çalıştıklarını vurgulayan Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye genelinde iş sağlığı, iş güvenliği dediğimiz zaman kaybettiğimiz çocuklarımız, evlatlarımız, iş kazalarında kaybettiklerimiz, meslek hastalıklarında yakalanan sadece kaybettiklerimiz değil, gerçekten pek çok arkadaşımız engelli olarak, pek çok zorluklarla beraber hayatlarını devam ettirmek isteyenler var. Bunların olmaması için de iş sağlığı, iş güvenliği ve bunları hayata geçirecek ciddi projelere ihtiyacımız var. Önümüzdeki yıl için inşallah timimizi çıkaracak bir modeli şimdiden planlamış olacağız. HAK-İŞ olarak bundan sonra ülkemize ait hangi sorun varsa, insanlık adına hangi sorun varsa orada olmak zorundayız. Ülkede hangi sorun varsa bizim orada konuşacak, söyleyecek sözümüz olur. HAK-İŞ gücü Türkiye’nin gücü. HAK-İŞ’in sorumluluğu aslında bir taraftan Türkiye’nin sorumluluğu. Bu projede heyecan duyduğumuz, gerçekten başarı hikayesini gördükçe daha çok gururlandığımız bir günü yaşıyoruz." "Kullanılan 71 ekipmanın toplamda 51’ini yerlileştirmiş durumdayız" Umut Timinin tarafından kullanılan ekipmanların yerlileştirilmesine devam edileceğini ifade eden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Ahmet Aydın ise, "Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanlığı olarak bizler sendikalarımızı sosyal devlet anlayışımızın olmazsa olmaz bir paydaşı olarak görüyoruz. HAK-İŞ Konfederasyonu’nda bu anlayışın sahadaki en güçlü temsilcilerinden biridir. Burada sadece üyelerinin haklarını ve menfaatlerini korumakla yetinmeyen, eğitimden sosyal yardımlara, afet bilincinden arama kurtarma faaliyetlerine kadar geniş bir alanda sorumluluk üstlenen bir sendikal anlayışı hep birlikte görüyoruz. Nitekim bugün kapanışın yapmış olduğumuz bu proje, bu sorumluluk bilincinin çok somut bir tezahürü konumundadır. Gerçekten de baştan beri yapılan konuşmalarda da bunu gördük. Arkadaşlarımız konfederasyonumuzun önceliğinde çok güzel bir birlikleri konuşturmuşlar. Çok kıymetli bir işi aslında başarmışlar ve şimdi biz bu işi nasıl büyütürüz hesabı içerisindedir. Tim sayımızı nasıl 10’a çıkaracağız, ekipman maliyetlerini nasıl fiyatlarını düşüreceğiz diye bir gayretin içerisindeler. Az önce AFAD’daki ilgili arkadaşlarımız şunu ifade etti, biz şu anda ekipmanları yerlileştiriyoruz, millileştiriyoruz. AFAD ile Sanayi Bakanlığı arasında ciddi protokoller yapıldı ve şu anda kullanılan 71 ekipmanın toplamda 51’ini yerlileştirmiş durumdayız ve inşallah bu devam edecek" açıklamalarında bulundu.
Emine Erdoğan, Bağımsızlık Öncüleri Zirvesi’nde konuştu: "2026’yı ’Bağımsızlık Yılı’ ilan ediyoruz"
19 Aralık 2025 Cuma - 17:17 Emine Erdoğan, Bağımsızlık Öncüleri Zirvesi’nde konuştu: "2026’yı ’Bağımsızlık Yılı’ ilan ediyoruz" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, "Yeni yıla sayılı günler kala ’Bağımsız Gelecek, Sağlıklı Nesiller’ anlayışıyla 2026’yı ’Bağımsızlık Yılı’ ilan ediyoruz. Bu büyük ve anlamlı hedefe ülkece omuz vereceğimize yürekten inanıyorum" dedi. Emine Erdoğan, Türkiye Yeşilay Cemiyeti tarafından Şişli’de bir otelde düzenlenen Bağımsızlık Öncüleri Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, Yeşilay’ın tam 105 yıldır bağımlılıklarla mücadele ettiğini, hayat kurtardığını, umut inşa ettiğini ve bu aziz vatanın evlatlarının istikbaline gölge düşmesin diye yorulmadan, yılmadan, seferberlik ruhuyla çalıştığını anlattı. Yeşilay’ın bugün 120 şubesi, 105 Yeşilay Danışmanlık Merkezi ve 158 bin gönüllüsüyle hayatın kırılma noktalarında vatandaşların yanında durduğunu kaydeden Erdoğan, Yeşilay’ın bağımlılıkla mücadele eden kişilere yeniden ayağa kalkma gücü ve hayatlarında temiz bir sayfa açma cesareti verdiğini, bunun hakiki bir vatan sevgisinin, samimi bir millet sevdasının en güçlü tezahürü olduğunu dile getirerek, "Sizlere ne kadar teşekkür etsek az kalır" dedi. Emine Erdoğan, bu kutlu misyonu hep birlikte bir adım daha öteye taşıyacaklarına işaret ederek, "Yeni yıla sayılı günler kala, "Bağımsız Gelecek, Sağlıklı Nesiller" anlayışıyla, 2026’yı, "Bağımsızlık Yılı" ilan ediyoruz. Bu büyük ve anlamlı hedefe, ülkece omuz vereceğimize, yürekten inanıyorum" ifadelerini kullandı. Her bir bağımlılığın, milyonlarca tutuklusu olan görünmez bir hapishane olduğunu belirten Erdoğan, "Bugün dünyada 15 yaş üstü 1,3 milyar insan tütün, 400 milyon insan alkol, 292 milyon insan madde bağımlısı olarak yaşamını sürdürüyor. Bağımlılık endüstrisi her gün büyüyor, her an bir insanı daha tuzağına düşürüyor. Kumara ’oyun’, alkole, uyuşturucuya, sosyal medyaya ’eğlence’ diyerek masum maskeler takan karanlık bir düzenle karşı karşıyayız. Ancak biliyoruz ki bu maskelerin ardında son derece trajik hayatlar ve büyük yıkımlar yaşanıyor" diye konuştu. "Bağımlılıklar, asla tolerans gösterilmemesi gereken bir tehdittir" Emine Erdoğan, kumardan sigaraya kadar tüm bu kötü alışkanlıkların "özgürlük" kavramı çarpıtılarak cazip ve özenilir hale getirildiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Özgürlüğü tüm isteklerin sınırsızca tatmin edilmesi ve canının istediğini yapabilme gücü olarak empoze ediyor. Halbuki gerçek özgürlük sınır koyabilmektir. Esas sınırların, insanı özgürleştirdiğini anlamaktır. Sağlam bir irade ve ’Hayır’ diyebilme gücüdür. Bir durup düşünelim. Her saat başı sigara molası vermek zorunda kalan, alkol almadan günlük işlerini yapamaz hale gelen, kumar uğruna ailesini, işini, geleceğini feda eden, telefonun şarjı bitiyor diye endişeye kapılan, sosyal medyada oyalanmayı bırakıp hayata karışamayan bir insana gerçekten özgür diyebilir miyiz? Geçen zamanın, boşa harcanan tek bir dakikanın bile telafisi mümkün değilken, koca bir insan ömrü türlü türlü bağımlılıklarla heba ediliyor. Bir örnek vermek gerekirse, ülkemizde günlük ortalama sosyal medya kullanımı yaklaşık 3 saattir. Bu, her ay koskoca 90 saatin ziyan edilmesi demek." Bağımlılıkların bilançosunun yalnızca zaman kaybıyla kısıtlı olmadığına işaret eden Erdoğan, sönen hayatlar, intihara sürüklenen insanlar, dağılan aileler, biten okul ve iş hayatlarının da ödenen ağır faturanın diğer kalemleri olduğunu söyledi. Emine Erdoğan, küresel olarak yılda 3 milyondan fazla insanın alkol ve uyuşturucu, 7 milyon insanın ise sigara nedeniyle hayatını kaybettiğini aktararak, "Aile içi şiddet, boşanmalar, ekonomik zorluklar, işsizlik, suça karışma gibi toplumsal birçok sorunun temelinde de bu bağımlılıklar yatıyor. Bağımlılıkların çevresel maliyetleri de bir o kadar üzücü ve düşündürücü. Ülkemizdeki 20 milyon sigara içicisinden geriye kalan izmaritler, yıllık 5 bin çöp kamyonunu dolduracak hacme ulaşıyor. Düşünün ki bu izmaritlerin ancak 3’te 1’i toplanabiliyor. Geriye kalan 100 milyara yakın izmarit göllere, denizlere karışıyor. İzmaritlerin içerdiği ağır metaller, nikotin ve diğer zehirli maddeler, su ve karasal ekosistemlere büyük zararlar veriyor. Velhasıl bağımlılıklar, insanı, aileyi, toplumu ve doğayı sessizce tüketen, asla tolerans gösterilmemesi gereken bir tehdittir." "Yakın zamanda Yeşilay Meydanları ile temiz bir sosyal çevrenin tohumlarını atacaklar" Bağımlıkla mücadele etmek için toplumun tüm katmanlarına nüfuz eden bir bağımsızlık kültürüne ihtiyaç olduğuna işaret eden Erdoğan, "Yeşilay’ın bu konuda önemli bir projesi olduğu bilgisini aldım. Yakın zamanda Yeşilay Meydanları ile temiz bir sosyal çevrenin tohumlarını atacaklar. Böylece 7’den 70’e herkesin güvenle vakit geçirebileceği dumansız parklar, bahçeler ve meydanlarla bağımsızlık kültürü halka halka tüm topluma yayılacak. Bu noktada elbette en büyük görev mülki amirlerimize ve yerel yönetimlerimize düşüyor. Eminim ki onlar, Yeşilay’a bu konuda en güçlü desteği vereceklerdir. Bizler paylaştığımız alanları sigaradan temizledikçe, sigara içme davranışının görünürlüğünü azalttıkça, sağlıklı yaşam bilinci de herkeste önemli bir farkındalığa dönüşecektir." diye konuştu. Emine Erdoğan, bağımlılıklarla mücadelenin en etkin yolunun, onlara giden tüm yolları tıkamak olduğunu belirterek, "Bilhassa gençlerde, aktivite ve anlamlı uğraş eksikliğinin, onları bağımlılıklara yatkın hale getirdiği biliniyor. Bu noktada Yeşilay’ımızın önleme faaliyetlerini çok kıymetli buluyorum. 106 spor kulübünde 3 bin 901 çocuk ve gençten oluşan sporcularımız, harika başarılara imza atıyorlar. Kazandıkları 142’si yerel, 5’i uluslararası toplam 147 madalyayla gerçekten gurur duyuyoruz." ifadelerini kullandı. Çocukların sanat, spor, bilim gibi alanlara yönlendirilmesinin bağımlılıklara karşı başlı başına bir kalkan olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: "Bağımlılıkların hiçbirine geçit vermeyen en güçlü kale ailedir. Aile, her mensubu için sığınılacak tek liman olduğunda şüphesiz ki insan hayatın fırtınalarında daha az savrulur. O yüzden bağımlılıklarla mücadele, aile kurumunun güçlendirilmesiyle el ele yürüyen bir süreçtir. Gelin, ailelerimizde sevgi, saygı ve merhamet diline daha çok yer açalım. Çocuklarımıza şefkatle yaklaşalım, arkadaş çevrelerinden haberdar olalım, onların özgüvenli ve sağlam iradeli insanlar olarak yetişmelerine katkıda bulunalım. En başta yetişkinler olarak bizler, bağımlılıklardan uzak bir hayat yaşayarak gençlere örnek olalım. Yeşilay Danışmanlık Merkezleri’mizde uzmanlarımız her an vatandaşlarımıza yardım etmek için hazırlar. Tamamen ücretsiz ve erişilebilir bir hizmet sunuyorlar. Lütfen kimse kapılarını çalmaktan çekinmesin. 2026 Bağımsızlık Yılı’nda, büyük küçük demeden bir kötü alışkanlığı diğerine tercih etmeden, toplumca tüm bağımlılıklardan kurtulmak için birlik olmalıyız. Bağımlılıklarla mücadelenin bireysel bir mesele olmanın çok ötesinde bir vatan savunması olduğunu unutmamalıyız." Emine Erdoğan, zirvede, Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç ve Yeşilay Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk ile Yeşilay direktörlükleri tarafından kurulan stantları ziyaret ederek, Yeşilay yeleği giyip fotoğraf çektirdi. YEDAM’dan hizmet alan bağımlılık danışanlarının atölyelerde ürettiği el sanatları ürünler hakkında bilgi alan Erdoğan, danışanların "Renklerini Yeniden Kazananlar" adı altında kaleme aldığı teşekkür ve geri bildirim notlarını da inceledi. Program, aile fotoğrafı çekimi ve hediye takdiminin ardından sona erdi.
Başkan Şerifoğulları, kelebek hastası Fatma’nın çağrısını karşılıksız bırakmadı
19 Aralık 2025 Cuma - 17:09 Başkan Şerifoğulları, kelebek hastası Fatma’nın çağrısını karşılıksız bırakmadı Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları, 8 yaşındaki kelebek hastası Fatma Aydın’ın çağrısını karşılıksız bırakmadı. Aydın Ailesi’nin evini ziyaret eden Başkan Şerifoğulları ve Eşi Arzu Şerifoğulları, minik Fatma ile bir araya geldi. Elazığ’da yaşayan ve kelebek hastalığı nedeniyle evden çıkamayan 8 yaşındaki Fatma Aydın, Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları’na çağrı yaparak okumaya geçtiğini ve kendisine kitap okumak istediğini belirtmişti. Başkan Şerifoğulları, Fatma Aydın’ın çağrısına kayıtsız kalmadı ve kendisini kalabalık ortamlarda yormak istemeyerek bizzat evinde ziyaret edip sürpriz yaptı. Moral ziyaretinde Başkan Şerifoğulları’na, eşi Arzu Şerifoğulları da eşlik etti. Minik Fatma’nın dedesi Ramazan Doğan, öğretmeni Arzu Binay, annesi Gülsüm Aydın ve minik arkadaşı Elçin Binay’ın da yer aldığı programda Başkan Şahin Şerifoğulları, hediyelerle yüzünü güldürdüğü küçük kıza, "Senin sağlığın bizim için her şeyden önemli, sen gelemezsen biz sana geliriz" mesajını verdi. Hastalığına rağmen eğitimini başarıyla sürdüren küçük Fatma, Başkan Şerifoğulları ve eşi Arzu Şerifoğulları’na kitap okuyarak yüzlerde tebessüm oluşturdu. Daha sonra üzerinde, "İyi ki varsın Fatma" yazılı pasta kesildi. Fatma Aydın’ın her zaman yanında olduğunu vurgulayan Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları, "Bugün, minik kızımız Fatma’nın çağrısı üzerine kendisi ile bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadık. Fatma, okuma ve yazmayı öğrenmiş. Bize de okuma yaptı. Fatma’nın eğitim hayatını destekleyerek, her zaman yanında olacağız. Kendisini tebrik ediyor, Allah’tan şifa diliyorum" dedi.
Erzurum’da 500 yıllık kadim bir gelenek: 1001 Hatim başladı
19 Aralık 2025 Cuma - 16:53 Erzurum’da 500 yıllık kadim bir gelenek: 1001 Hatim başladı Erzurum’u doğal afetlerden korumak için Pir Ali Baba tarafından yaklaşık 500 yıl önce başlatıldığına inanılan ‘1001 Hatim’ geleneği başladı. Pir Ali Baba’nın tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte yaklaşık 500 yıl önce Erzurum’da başlattığı Kur’an-ı Kerim okuma geleneği, her yıl devam ettiriliyor. Şehrin afet ve beladan korunması için başlatılan gelenek kapsamında, bir ay boyunca Kur’an-ı Kerim okumasını bilen gencinden yaşlısına herkes hatim indiriyor. Önceki yıl Erzurum’da 1001 hatim programı çerçevesinde 75 binden fazla hatim okundu. 16 Ocak 2026’da duası okunacak Camilerde sabah namazı ile birlikte hatim indirilmeye başlanan Erzurum’da, bugün Pir Ali Baba Türbesi’nde de bir program düzenlendi. 19 Aralık 2025-15 Ocak 2026 tarihleri arasında devam edecek olan 1001 Hatim geleneği, her yıl Dutçu köyü yakınlarındaki tepede bulunan Pir Ali Baba Türbesi’nde başlatıldı. Pir Ali Baba Türbesi’nde düzenlenen törende tekbirler eşliğinde atlar üzerindeki hafızlar, Pir Ali Baba’nın yaşadığı dönemde Kur’an-ı Kerim okuyarak şehri dolaşmasını temsili olarak canlandırdı. Hafızlar hilal şeklinde oluşturdukları düzenle ellerindeki cüzler ile ’1001 Hatim’i bu yıl başlatmış oldu. "Bin bir Hatim, Erzurum’un semaya açılmış elleridir" Erzurum’un yalnızca kalelerle korunmuş bir şehir olmadığını vurgulayan Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, "Erzurum; yalnızca surlarla, burçlarla, tabyalarla ayakta kalmış bir şehir değildir. Bu şehir; Kur’an’la korunmuş, dua ile tahkim edilmiş, secdeyle sağlamlaştırılmış bir şehirdir. İslam’ın sancaktarlığını yapmış bu kadim belde, Yüce Allah’ın insanlığa rehber olarak gönderdiği Kur’an-ı Kerim’i başının üzerinde bir taç gibi taşıyarak yüzyıllardır bu mukaddes geleneği yaşatmaktadır. Her beldenin bir geleneği vardır. Ama Erzurum’un geleneği, sadece bir âdet değil; bir emanet, bir iman nöbeti, bir manevi muhafızlık görevidir. Bin bir Hatim, Erzurum’un semaya açılmış elleridir. Bin bir Hatim, aziz şehrimizin geceleri uyumayan vicdanıdır. Bin bir Hatim, taşın toprağın değil; kalbin ve ruhun kale olduğu bir direniştir. Rivayet olunur ki; Pir Ali Baba Hazretleri, bu şehrin depremden, afetten, beladan ve musibetten muhafazası için Kur’an’la kuşatılmasını buyurmuştur. Ve o gün bugün; yaklaşık beş asırdır bu topraklarda Kur’an susmamış, dua eksilmemiş, hatim zinciri kopmamıştır" dedi. "Başka bir yerde böyle bir güzellik yok" Pirali Baba’nın bundan beş yüz yıl önce başlattığı kutlu gelenek sayesinde yılın son iki haftasını hatimlerle ihya edileceğini belirten Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi, " Yine 2026 yılının da inşallah ilk on beş gününü, on altı gününü yine hatimlerle karşılamış olacağız. Alvarlı Efe Hazretlerinin ifade ettiği gibi ’Hafızları binbir hatim okurlar, Nur-i Kur’an enharına akarlar, Nüzul-i merhamet-gahe bakarlar, Mevla’ya emanet olsun Erzurum.’ diyor. Efe Hazretleri bir şiirinde bizim inancımızda, bizim kültürümüzde Ramazan ayı, Kur’an ayı olarak bilinir Nitekim Ramazan Ayında Kuran’la irtibat daha fazladır. Mukabeleler okunur, hatimler okunur. İslam dünyasında özellikle Erzurum’da ve Saraybosna’da ikinci bir Kur’an ayı daha vardır. O da işte şu anda bugün İnşallah başlayacağımız bin bir hatim ayları. Dolayısıyla böyle güzel bir geleneğimiz var. Ben önceki görev yaptığım yerlerde veya memleketimizin başka yerlerinde böyle bir güzel geleneğe, adete 1001 hatim programında yaklaşık yetmiş beş bin civarında bir hatim indirilmiştir. Geçen sene bunun biraz üzerinde çıktık. Böylece bu hatimler yüzü suyu hürmetine ilimizin, Erzurum’un manevi bir zırha büründürüleceğini de ümit ediyoruz" şeklinde konuştu. Hafızlar at üstünde Kur’an-ı Kerim okuyarak geldi Pir Ali Baba Türbesi’nde düzenlenen törene; Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, Palandöken İlçe Kaymakamı Yunus Kızılgüneş, Emniyet Müdürü Onur Karaburun, Jandarma Albay Hakan Uğurlu, AK Parti İl Başkanı İbrahim Küçükoğlu, MHP İl Başkanı Adem Yurdagül, kurum yöneticileri ve vatandaşlar katıldı. Konuşmalardan sonra Erzurum İl Müftüsü Yaşar Çapçı dua ettirdi. Ardından Pir Ali Baba Türbesi’nde hafızlar at üstünde Kur’an-ı Kerim okuyarak topluluğa doğru geldi. Tören Pir Ali Baba Türbesi’nin ziyaret edilmesi ile tamamlandı.
İGÜ öğrencilerinden Uluslararası Gastronomi Festivali’nde altın madalya başarısı
19 Aralık 2025 Cuma - 16:33 İGÜ öğrencilerinden Uluslararası Gastronomi Festivali’nde altın madalya başarısı İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) öğrencileri, 22. Uluslararası İstanbul Gastronomi Festivali kapsamında düzenlenen, ’Yılın En İyi Üniversite Ekip Yarışması’nda gösterdikleri başarıyla altın madalya kazandı. Madalya kazanan öğrencilere, İstanbul Gelişim Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Abdülkadir Gayretli tarafından ayrıca teşekkür belgesi verildi. Bu yıl 17-20 Aralık 2025 tarihleri arasında Bahçelievler Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen Uluslararası İstanbul Gastronomi Festivali, Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu (TAŞFED) tarafından hazırlandı ve Dünya Aşçılar Birliği (WACS) iş birliğiyle düzenlendi. Festival, profesyonel şefler, akademisyenler, gastronomi eğitimi alan öğrenciler ve genç yetenekleri aynı platformda buluşturarak sektörel bilgi paylaşımını ve uluslararası etkileşimi hedefledi. Festivalin öne çıkan yarışmalarından biri olan JPT 2 - Yılın En İyi Üniversite Ekip Yarışması, üniversitelerin gastronomi alanındaki uygulama becerilerini ve ekip çalışmasını ortaya koyduğu prestijli bir organizasyon olarak gerçekleştirildi. Yarışmada ekipler, belirlenen süre içerisinde özgün menüler hazırlayarak teknik yeterlilik, lezzet, sunum ve zaman yönetimi kriterleri doğrultusunda değerlendirildi. Tahin ganajlı karamelli ayva tatlısı ile jüri karşısına çıktı İstanbul Gelişim Üniversitesi’ni temsilen yarışmaya katılan birinci ekipte Mevlüt Ubeyde Can, Onurcan Öceş ve Emine Toraman yer aldı. Ekip, başlangıç tabağında Malkara mercimekli, tereyağında karides, ana yemekte sous vide ördek ve patates pave, tatlıda ise tahin ganajlı karamelli ayva tatlısı ile jüri karşısına çıktı. Yarışmada, İGÜ’yü temsil eden ikinci ekip ise Emrullah Saraç, Umutcan Yılmaz ve Şeyma Nur Bayrak’tan oluştu. Ekip, başlangıçta levrek ceviche, ana yemekte yer elması püreli kalkan balığı, tatlı da ise creme citron ve orman meyveleri menüsüyle değerlendirmeye alındı. Uygulamalı eğitimin uluslararası başarısı Öğrencilerin Uluslararası İstanbul Gastronomi Festivali’nde kazandığı altın madalya, üniversitenin gastronomi alanındaki uygulama odaklı eğitim yaklaşımının somut bir çıktısı olarak değerlendirildi.
Ordu’da üşüyen küçük kıza polislerden yürekleri ısıtan hareket
19 Aralık 2025 Cuma - 16:28 Ordu’da üşüyen küçük kıza polislerden yürekleri ısıtan hareket Ordu’nun Ünye ilçesinde görevli trafik polisleri, jimnastik kursuna giden 7 yaşındaki küçük kızın üşüdüğünü fark edince kendi montunu çıkarıp giydirdi. Polisin sergilediği örnek davranış, görenlerin içini ısıttı. Olay, Ünye ilçesi Liseler Mahallesi’ndeki kapalı spor salonu önünde yaşandı. Fatih Meydan İlkokulu Müdür Yardımcısı Murat Kirman, Atatürk İlkokulu 2’nci sınıf öğrencisi 7 yaşındaki kızı Zeynep Nida Kirman’ı jimnastik kursuna bırakmak üzere kapalı spor salonuna getirdi. Baba Murat Kirman, kızını spor salonunun önünde araçtan indirdikten sonra uygun bir park yeri aramaya gitti. O esnada dışarıda bekleyen minik Zeynep Nida’nın soğuk hava nedeniyle üşüdüğünü fark eden Ünye İlçe Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Denetleme ve Büro Amirliği ekipleri, üzerlerindeki resmi polis montunu çıkararak minik Zeynep’e giydirdiler. Babası aracı park edip geri döndüğünde, kızını polis ağabeylerinin sıcak şefkati altında, devasa polis montuna sarılmış halde buldu. Gördüğü manzara karşısında teşekkürlerini ileten öğretmen baba Kirman, "Kızımı kursa bırakıp aracı park etmeye gitmiştim. Döndüğümde polis arkadaşlarımızın gösterdiği bu hassasiyet beni çok mutlu etti. Türk polisine yakışan bir tabloydu, hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum" dedi. Duyarlılık gösteren trafik polisi, "Bizim işimiz vatandaşımızın üşümemesi ve özellikle çocuklarımızın üşümemesidir" diye konuştu. "Çok güzel kalpli" Zeynep Nida Kirman ise polis ekiplerinin yaptığı hareketin kendisini mutlu ettiğini belirterek, "Çok güzel kalpli bir polis. Bence cennete gidebilir. Çok teşekkür ediyorum, önünüze iyi kalpli insanlar çıksın. Onları çok seviyorum" ifadelerine yer verdi.