Son Dakika
|
İzmir’de sahte içki operasyonu: 2 tutuklama
İstanbul merkezli 6 ilde eş zamanlı ’Change otobüs’ operasyonu
Aleyna Tilki’nin avukatından ilk açıklama
Eski muhtar varilde ölü bulunmuştu, düştüğü ihtimali üzerinde duruluyor
İngiltere’ye kaçan şüpheli ve eşi hakkında kırmızı bülten çıkarıldı
Bakırköy’de otomobile silahlı saldırı: 1 ölü
ABD'de nükleer bilimci MIT profesörü vurularak öldürüldü
Bakan Işıkhan: "Asgari ücrette rakam konuşmak için daha çok erken"
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Karadeniz’de sivil gemiler hedef alınmamalı, ikazlarımızı ilettik"
Tayland-Kamboçya çatışmasında can kaybı 45'e yükseldi
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Whatsapp
İHA Kurumsal
EN
Pakistan’s Traditional Instrument ‘Rubab’ Reaches Beyond Borders
Aleyna Tilki’nin avukatından ilk açıklama
Trump'tan ABD askerine bin 776 dolar ikramiye
Trendyol Süper Lig’de 17. hafta heyecanı
ABD ordusu, uyuşturucu taşıyan bir tekneyi daha vurduğunu açıkladı
Türkan Şoray, ‘İyilik Korosu’ ile Mersin’de sanatseverlerle buluştu
2025 FIFA Kıtalararası Kupa’nın sahibi PSG
Almanya Başbakanı Merz: "Büyük güçlerin oyun topu değiliz"
SAĞLIK
Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Uluşahin: "Fıtık sanıldığı kadar masum değil"
18 Aralık 2025 Perşembe - 12:36:59
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Uluşahin, toplumda sık görülmesine rağmen çoğu zaman hafife alınan kasık ve karın duvarı fıtıklarının sanılanın aksine masum olmadıklarını ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiğini söyledi. Fıtığın, karın duvarındaki zayıf bir noktadan iç organların dışarı doğru çıkmasıyla oluştuğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Uluşahin; ağır kaldırma, kronik öksürük, kabızlık, gebelik, obezite ve daha önce geçirilmiş ameliyatların fıtık gelişimini kolaylaştıran başlıca nedenler olduğunu hatırlattı. Fıtıkların başlangıçta basit bir şişlik gibi algılanabildiğini vurgulayan Uluşahin, "Zamanla büyüyen fıtıklar ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir" dedi. "Kasık fıtıkları erkeklerde daha yaygın" Karın duvarı fıtıklarının genel olarak ventral herni olarak adlandırıldığını ifade eden Dr. Uluşahin, en sık karşılaşılan türün kasık fıtıkları olduğunu belirtti. Kasık fıtıklarının özellikle erkeklerde daha yaygın olduğuna dikkat çeken Uluşahin, "Yaşam boyu görülme riski yüzde 25’e kadar çıkabilmektedir. Ayakta durmakla, öksürmekle ya da ıkınmakla belirginleşen şişlik, ilerleyen süreçte ağrıya ve hareket kısıtlılığına neden olabilir" diye konuştu. Göbek fıtıklarının özellikle gebelik sonrası kadınlarda ve fazla kilolu bireylerde daha sık görüldüğünü belirten Dr. Uluşahin, ameliyat yeri (insizyonel) fıtıklarının ise daha önce karın ameliyatı geçiren hastalarda ortaya çıktığını söyledi. Bu tür fıtıkların büyüdükçe günlük yaşamı ciddi şekilde kısıtladığını söyleyen Uluşahin, "Özellikle büyük ve kompleks insizyonel fıtıkların tedavisi, deneyimli merkezlerde tedavi edilmelidir" dedi. "Parastomal fıtıklar yaşam kalitesini düşürüyor" Bağırsak torbası (ostomi) bulunan hastalarda görülen parastomal fıtıkların özel bir hasta grubunu oluşturduğunu ifade eden Dr. Uluşahin, bu fıtıkların yalnızca estetik bir sorun olmadığını vurguladı. "Torba kullanımında zorluk, cilt problemleri ve enfeksiyon riski gibi ciddi sorunlara yol açabiliyor" diyen Uluşahin "Fıtıklar zamanla büyüme eğilimindedirler. Tedavi edilmeyen vakalarda organ sıkışması, bağırsak tıkanması ve hayati risk taşıyan boğulmuş fıtık gelişebilir. Bu nedenle fıtık belirtileri fark edildiğinde vakit kaybetmeden bir genel cerrahi uzmanına başvurulmalıdır" uyarısında bulundu. Modern cerrahi yöntemlerle güvenli tedavi Günümüzde fıtık ameliyatlarının açık ve laparoskopik (kapalı) yöntemlerle başarıyla uygulandığını belirten Dr. Uluşahin, cerrahi yöntemin hastaya özel olarak planlandığını ifade etti. "Laparoskopik cerrahi; daha az ağrı, hızlı iyileşme ve kısa sürede günlük yaşama dönüş gibi önemli avantajlar sunmaktadır. Ancak bazı büyük ve kompleks fıtıklarda açık cerrahi hâlen güvenli bir seçenektir. Erken hareket ve doğru takip, iyileşme sürecini hızlandırmaktadır. Hastalarımızı işe dönüş ve günlük aktiviteler konusunda ayrıntılı şekilde bilgilendiriyoruz. Planlı yapılan fıtık ameliyatları hem daha güvenli hem de çok daha konforludur" dedi. Modern cerrahi teknikler sayesinde ameliyat sonrası sürecin daha konforlu geçtiğini belirten Dr. Uluşahin, birçok hastanın aynı gün ya da ertesi gün taburcu edilebildiğini söyledi. Fıtık şikâyetleri hafifken doktora başvurmanın önemine değinen Dr. Uluşahin, ani ağrı, şişliğin sertleşmesi, yerine itilememesi, bulantı ve kusma gibi belirtilerin acil müdahale gerektirdiğini belirtti. "Fıtıkla yaşamak, ameliyattan daha risklidir" Ameliyat korkusunun tedaviyi geciktirdiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Uluşahin sözlerini şöyle tamamladı: "Günümüzde fıtık ameliyatları son derece güvenlidir. Buna karşın fıtıkla uzun süre yaşamak ciddi riskler barındırır. Doğru bilgi, doğru zaman ve doğru tedavi hayat kurtarır."
18 Aralık 2025 Perşembe - 12:33
Muratpaşa’ya 66 bin euro hibe
Antalya Muratpaşa Belediyesi, Akdeniz kentleriyle sağlıklı ve sürdürülebilir beslenme hedefi doğrultusunda yürütülen uluslararası SHARE Projesi kapsamında 66 bin euro hibe desteği almaya hak kazandı. Avrupa Birliği ile Akdeniz ülkeleri arasındaki iş birliğini güçlendirmeyi amaçlayan SHARE Projesi, çocuklar, aileler ve yerel yönetimleri merkeze alarak Akdeniz diyetinin okul yemek sistemlerine ve kentsel gıda politikalarına entegre edilmesini hedefliyor. Proje kapsamında sağlıklı beslenmenin teşvik edilmesi, gıda israfının azaltılması ve yerel üreticilerin desteklenmesine yönelik yenilikçi uygulamalar geliştirilecek. 7 ülkeden 17 kurum ortak İtalya, İspanya, Yunanistan, Fransa, Ürdün, Türkiye ve Fas’tan toplam 17 kurumun yer aldığı SHARE Projesi, Avrupa Birliği’nin "Yeşil Mutabakat" ve "Çiftlikten Sofraya" stratejileriyle uyumlu şekilde yürütülüyor. 36 ay sürecek dönüşüm Muratpaşa Belediyesi’nin 66 bin euro hibe desteği aldığı proje 36 ay sürecek. Proje ile okul yemek sistemlerinden başlayarak Akdeniz’in gıda sistemlerinin daha dirençli, kapsayıcı ve sağlıklı hale getirilmesi amaçlanıyor. Yerel üreticiyi destekleyen, mevsimsel ve organik ürünlerden oluşan menülerle hem okulları hem de haneleri kapsayan bütüncül bir dönüşüm hedefleniyor. Dijital araçlar ve yapay zeka destekli uygulamalar SHARE Projesi kapsamında geliştirilecek dijital uygulamalar ve yapay zeka tabanlı araçlarla öğrenciler için oyunlaştırılmış eğitim içerikleri sunulacak. Aileler ve öğretmenler içinse etkileşimli platformlar oluşturulacak. Beslenme geri bildirim sistemleriyle sağlıklı beslenmeye yönelik farkındalığın artırılması ve kalıcı davranış değişikliklerinin desteklenmesi hedefleniyor. Muratpaşa’da uluslararası yaz okulu Projenin Türkiye ayağını yürüten Muratpaşa Belediyesi, 2026 yılında uluslararası bir yaz okuluna ev sahipliği yapacak. Muratpaşa’da düzenlenecek yaz okulu, Akdeniz kentlerinin okul beslenme programlarını geliştirmesine, yerel kapasitelerin artırılmasına ve iyi uygulama örneklerinin paylaşılmasına imkan sağlayacak. Yaz okulunun ardından her şehir, yerel paydaşlarıyla birlikte uygulamaya yönelik eylem planları hazırlayacak. Bu planlar gıda eğitimi, sürdürülebilir kamu alımları ve kaynak eşleşmeleri gibi başlıklarda kentlere özgü stratejilerin geliştirilmesini sağlayacak.
18 Aralık 2025 Perşembe - 12:04
Çocuklarda burun tıkanıklığı okul başarısını düşürüyor
Manisa Şehir Hastanesinde görevli Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Hekimi Op. Dr. Cevat Çelenk, çocuklarda burun tıkanıklığının okul başarısı üzerindeki etkileri konusunda açıklamalarda bulundu. Burun tıkanıklığının çoğu zaman basit bir sağlık sorunu olarak görüldüğünü belirten Çelenk, bu durumun öğrenme süreci ve akademik başarı üzerinde sanılandan çok daha ciddi sonuçlar doğurabildiğini ifade etti. Burun tıkanıklığının kulak burun boğaz polikliniklerine en sık başvuru nedenlerinden biri olduğunu söyleyen Çelenk, her yaş grubunda görülebilmesine rağmen çocukluk çağında daha yaygın olduğuna dikkat çekti. Burun tıkanıklığının yalnızca nefes alma zorluğu ile sınırlı kalmadığını belirten Çelenk, ağız açık uyuma, horlama ve uyku apnesi gibi sorunların da tabloya eşlik edebildiğini vurguladı. Bu durumların çocukların uyku kalitesini bozduğunu ve bunun da gündüz yaşamı ile okul hayatını doğrudan etkilediğini ifade eden Çelenk, "Uyku kalitesi bozulan çocuklarda dikkat eksikliği ve algılama problemleri daha sık görülmektedir. Bu da derslere odaklanmayı zorlaştırarak okul başarısını olumsuz yönde etkilemektedir" dedi. Burun tıkanıklığı olan çocukların daha sık hastalandığını ve bu nedenle okula devamsızlık oranlarının arttığını kaydeden Çelenk, "Devamsızlık, öğrenme sürecinin aksamasına ve akademik başarının düşmesine neden olabilmektedir" diye konuştu. Sınav performansının da bu durumdan etkilendiğini belirten Çelenk, çocuk yeterince çalışmış olsa bile sınav sırasında yaşanan konsantrasyon sorunları nedeniyle beklenen performansın sergilenemeyebileceğini söyledi. Ayrıca huzursuzluk, sinirlilik ve içe kapanma gibi davranış problemlerinin de burun tıkanıklığı yaşayan çocuklarda daha sık görülebildiğini dile getirdi. Sınıf ortamında sürekli burnunu çeken ya da burundan sesli nefes alan çocukların akranları tarafından dışlanma veya zorbalığa maruz kalabildiğini de ifade eden Çelenk, bunun çocuğun psikososyal gelişimini ve okul başarısını olumsuz etkileyebileceğini sözlerine ekledi. Ailelere çağrıda bulunan Çelenk, çocuklarda burun tıkanıklığının sadece fiziksel bir sorun olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirterek, "Bu durum okul başarısını doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyebilmektedir. Burun tıkanıklığı olan çocukların mutlaka bir kulak burun boğaz hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirilmesi faydalı olacaktır" dedi.
18 Aralık 2025 Perşembe - 11:57
’Çözünebilir lifler kolesterolü düşürebilir’
Kardiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Yunus Amasyalı, "Kırmızı et yerine balık, derisi hariç kümes hayvanları ve az yağlı etleri tercih edin. Günde en az 5 kez sebze ve meyve tüketin. Bunlarda önemli vitamin ve mineraller mevcuttur. Günde en az 8-10 bardak su için. Liften zengin tahıl, kepek, fasulye, meyve ve sebzeleri düzenli tüketin. Çözünebilir lifler kan kolesterolünü yüzde 15 kadar düşürebilmektedir" dedi. Kalp sağlığı için sağlıklı bir beslenme alışkanlığının edinilmesi gerektiğinin altını çizen Liv Hospital Samsun Kardiyoloji Kliniği’nden Dr. Öğr. Üyesi Amasyalı, "Kalp hastalıkları için risk oluşturan yüksek kan basıncı (hipertansiyon), fazla kilo ve yüksek kolesterol durumuna sağlıklı beslenme alışkanlığı ile olumlu bir katkıda bulunulabilir. Kan dolaşımındaki kolesterolün yüzde 75’i karaciğerde, yüzde 25’i ise aldığımız gıdalardan emilir. Gıdalarla aldığımız yağın miktarı ve türü kan kolesterol düzeyine önemli ölçüde etki eder. Dolaşımdaki fazla kolesterol, kalbi besleyen damarların iç yüzeylerinde ’plak’ adı verilen birikimler yapar. Bu plaklar da büyüyerek kan dolaşımını engeller. Ancak kalp hastalığına yol açan asıl etken yağın miktarından ziyade yağın türüdür. Ayrıca günde 6 gramdan fazla tuz tüketilmemelidir" diye konuştu. Yapılması gerekenin günlük kalorinin en fazla yüzde 30’unu yağlardan almak ve ’kötü’ yağları ’iyi’ yağlarla değiştirmek olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Amasyalı, şu bilgileri paylaştı: "Doymuş ve trans yağların tüketimi ’kötü kolesterol’ olarak bilinen LDL kolesterol düzeyini, dolayısıyla kalp hastalığı riskini artırır. Bu tip yağlardan alınan toplam kalorinin yüzde 10’nunu aşmaması gerekiyor. LDL kolesterolü yüksek ya da kalp hastası olanlarda bu oran yüzde 7’nin altına, kolesterol alımı ise günde 200 miligramın atına inmelidir. Margarin, kırmızı et, yumurta sarısı, tam yağlı süt ve ürünleri, kızarmış gıdalar, hamburger ve benzerleri, ticari unlu mamuller bu tür ’kötü’ yağların başlıca kaynaklarıdır. Doymamış yağlar ise LDL kolesterol düzeyini düşürürken ’iyi kolesterol’ olarak adlandırılan HDL kolesterolü artırır. Zeytinyağı, fındık yağı, mısırözü yağı, balık, ceviz, soya fasulyesi bu ’iyi’ yağların kaynaklarıdır ve günlük kalorinin en fazla yüzde 30’u olması gereken yağ tüketiminde bunlara ağırlık verilmelidir." Kalp sağlığı için öneriler Kalp sağlığımızı korumak için yapılması gerekenlerden bahseden Dr. Öğr. Üyesi Amasyalı, "Orta derecede karbonhidratlar, proteinler ve az miktarda ancak sağlıklı yağlardan oluşan dengeli öğünlerle beslenin. Tam yağlı süt ve ürünleri yerine yağı azaltılmış olanları tercih edin. Haftada 4 yumurtadan fazlasını yemeyin. LDL kolesterolü yüksek kişiler yumurta sarısı bakımından daha da dikkatli olmalıdırlar. Kırmızı et yerine balık, derisi hariç kümes hayvanları ve az yağlı etleri tercih edin. Günde en az 5 kez sebze ve meyve tüketin. Bunlarda önemli vitamin ve mineraller mevcuttur. Günde en az 8-10 bardak su içmelisiniz. Liften zengin tahıl, kepek, fasulye, meyve ve sebzeleri düzenli tüketin. Çözünebilir lifler kan kolesterolünü yüzde 15 kadar düşürebilmektedir" şeklinde konuştu.
Çok Okunan Kategori Haberleri
1
17 Aralık 2025 Çarşamba- 09:43
Uzmanından uyarı: "Mağazalarda denenen giysiler hasta edebilir"
2
16 Aralık 2025 Salı- 12:26
‘Kanser tedavisinde kişiselleştirilmiş yaklaşımlar öne çıkıyor’
3
16 Aralık 2025 Salı- 15:32
Dünyanın ileri merkezlerinde yapılan ’hibrit aort’ ameliyatı Samsun’da başarıyla uygulandı
4
17 Aralık 2025 Çarşamba- 09:58
’Vücut dışında 10 gün yaşayabilen HPV virüsü çocuklara bulaşabilir’
5
15 Aralık 2025 Pazartesi- 11:22
’Bel kütletmek felce kadar götürebilir’
18 Aralık 2025 Perşembe - 11:44
Op. Dr. Barış Özcan: "Hemoroid birçok ciddi hastalıkla karışabiliyor"
Antalya’da Genel Cerrahi Bölümü’nden Op. Dr. Barış Özcan, toplumda sık görülen hemoroid hastalığı ve güncel tedavi yöntemleri hakkında önemli uyarılarda bulundu. Hemoroid, halk arasında bilinen adıyla basur, anüs ve rektum bölgesindeki toplardamarların genişlemesi sonucu ortaya çıkan ve çoğu zaman ihmal edilen yaygın bir sağlık sorunu olarak dikkat çekiyor. Erken dönemde tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilen hemoroid hakkında bilgi veren Memorial Sağlık Grubu Medstar Antalya Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Op. Dr. Barış Özcan, hastalığın hafife alınmaması gerektiğini vurguladı. "Hareketsiz yaşam ve bazı meslekler riski artırıyor" Uzun süre oturarak ya da ayakta çalışmayı gerektiren mesleklerde hemoroid riskinin arttığını belirten Op. Dr. Özcan, "Ofis çalışanları, şoförler, öğretmenler ve güvenlik görevlileri risk grubunda yer alıyor. Ayrıca ağır kaldırmayı gerektiren işlerde çalışanlarda da hemoroid daha sık görülüyor. Kadın ve erkeklerde benzer sıklıkta görülen hastalık, gebelik ve doğum döneminde kadınlarda karın içi basıncının artmasıyla daha da yaygınlaşıyor" dedi. "Birçok ciddi hastalıkla karışabiliyor" Hemoroid belirtilerinin başka hastalıklarla karışabildiğine dikkat çeken Özcan, "Makattan kanama, ağrı ve şişlik gibi şikâyetler anal fissür, fistül, apse hatta kolon kanseriyle benzerlik gösterebilir. Bu nedenle özellikle makattan kanaması olan kişilerin vakit kaybetmeden doktora başvurması büyük önem taşıyor" ifadelerini kullandı. "Tedavide yaşam tarzı değişikliği büyük önem taşıyor" Hemoroid tedavisinin hastalığın evresine göre planlandığını aktaran Op. Dr. Özcan, "Erken evrelerde liften zengin beslenme, bol su tüketimi ve ilaç tedavileri yeterli olabiliyor. İleri evrelerde ise ameliyatsız girişimsel yöntemler veya cerrahi tedaviler gündeme geliyor. Ancak tedavinin kalıcı olması için yaşam tarzı değişikliği şart" diye konuştu. "Cerrahi karar yaşam kalitesi göz önünde bulundurularak veriliyor" İleri evre hemoroid vakalarında cerrahinin gerekebileceğini belirten Özcan, "Sürekli kanamaya ve kansızlığa yol açan, ameliyat dışı yöntemlere yanıt vermeyen ya da dışarı sarkan ve manuel olarak içeri itilemeyen hemoroidlerde cerrahi tercih ediliyor. Günümüzde gelişen cerrahi teknikler sayesinde ameliyatlar daha konforlu hâle geldi. Ancak her hasta için her cerrahi yöntem uygun değildir" dedi. "Ameliyat sonrası süreç en az ameliyat kadar önemli" Cerrahi sonrası dönemin iyileşmede belirleyici olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Özcan, "Ameliyat sonrası hafif ya da orta şiddette ağrı görülebilir, önerilen ağrı kesiciler düzenli kullanılmalıdır. Kabızlıktan kaçınılmalı, bol su tüketilmeli ve lifli gıdalar tercih edilmelidir. Ikınmaktan kaçınılmalı, tuvalette uzun süre kalınmamalı, hijyene dikkat edilmelidir. Uzun süre oturmaktan kaçınmak ve kısa yürüyüşler yapmak iyileşmeyi hızlandırır" ifadelerini kullandı.
18 Aralık 2025 Perşembe - 11:30
Bebeğin yuttuğu mıknatıslar bağırsak delinmesine neden oldu
Batman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne 3 adet mıknatıs yutma şikayetiyle getirilen 1,5 yaşındaki bebek, yapılan başarılı cerrahi müdahale sayesinde sağlığına kavuştu.
18 Aralık 2025 Perşembe - 11:18
Diyabetik Ayak ve Yara Bakım Servisi 4 yıldır şifa dağıtıyor
Afyonkarahisar Devlet Hastanesi bünyesinde 2021 yılında hizmete açılan Diyabetik Ayak ve Yara Bakım Servisi, başta Afyonkarahisar olmak üzere çevre illerden gelen hastalara dört yıldır nitelikli ve bütüncül sağlık hizmeti sunmaya devam ediyor. 20 yatak kapasitesiyle hizmet veren servis, Sağlık Bakanlığı tarafından sertifikalandırılmış Türkiye genelindeki 12 merkezden biri olma özelliğini taşıyor. Bu yönüyle Diyabetik Ayak ve Yara Bakım Servisi, alanında yetkin sağlık kadrosu ve güçlü altyapısıyla bölgesel ölçekte önemli bir referans merkezi konumunda bulunuyor. Kurulduğu 4 yıldan bu yana serviste 4 bin 500 poliklinik hastasına sağlık hizmeti sunulurken, bin 100 hasta yatarak tedavi edildi. Aynı süreçte toplam 850 ameliyat başarıyla gerçekleştirildi. Alanında deneyimli hekimler ve sağlık çalışanlarından oluşan ekip, hastaların tedavi süreçlerini multidisipliner bir yaklaşımla yürütüldüğü belirtildi.
18 Aralık 2025 Perşembe - 10:54
Özel çocuklara özel ziyaret
Mardin’in Midyat İlçe Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi, toplumsal duyarlılık kapsamında anlamlı bir çalışmaya imza attı. Merkez hekimleri, Midyat Özel Eğitim Anaokulunu ziyaret ederek özel gereksinimli miniklerin ağız ve diş muayenelerini yerinde gerçekleştirdi. Ziyarette çocukların ağız ve diş kontrolleri yapılırken, gerekli görülen öğrenciler ileri tedavi ve takip amacıyla Midyat Ağız ve Diş Sağlığı Merkezine yönlendirildi. Ziyaret kapsamında çocuklara diş fırçası ve macun hediye edilerek ağız ve diş sağlığı bilincinin küçük yaşta kazandırılması hedeflendi. Midyat Özel Eğitim Anaokulu Müdürü Nesrin Akgül, yapılan çalışmanın önemine dikkat çekerek, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü aracılığıyla talep ettikleri bu hizmetin büyük bir hassasiyetle yerine getirildiğini belirtti. Akgül, özellikle merkeze gidemeyen öğrenciler için sağlık ekiplerinin okula kadar gelmesinin hem çocuklar hem de aileler için büyük bir kolaylık sağladığını ifade ederek emeği geçenlere teşekkür etti. Ziyarete katılan diş hekimi Ömer Faruk Aksoy ise, "Midyat Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi olarak bugün özel çocuklarımızı ziyaret ettik. Muayenelerini gerçekleştirdik, onlarla birlikte güzel vakit geçirdik. Tüm çocuklarımız bizim için özeldir" dedi.
18 Aralık 2025 Perşembe - 10:26
Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Güneri, "Obstrüktif Uyku Apnesi hayatı sessizce tehdit ediyor"
Medical Point Gaziantep Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Şeyda Çevik Güneri, obstrüktif uyku apnesinin genellikle yüksek sesli horlama, gece boyunca nefesin durması, ani uyanmalar ve sabahları yorgun uyanma gibi belirtilerle kendini gösterdiğini belirtti. Medical Point Gaziantep Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Şeyda Çevik Güneri, obstrüktif uyku apnesinin genellikle yüksek sesli horlama, gece boyunca nefesin durması, ani uyanmalar ve sabahları yorgun uyanma gibi belirtilerle kendini gösterdiğini belirtti. Gün içinde aşırı uyku hali, dikkat dağınıklığı ve baş ağrılarının da sık görülen şikâyetler arasında yer aldığını ifade etti. Uzm. Dr. Güneri, obstrüktif uyku apnesinin tedavi edilmediği takdirde hipertansiyon, kalp hastalıkları, inme, diyabet ve trafik kazaları riskini artırabileceğine dikkat çekti. Özellikle obezite, boyun çevresinin kalın olması, sigara ve alkol kullanımı ile genetik faktörlerin hastalık riskini yükselttiğini vurguladı. Tanının uyku testi (polisomnografi) ile konulduğunu belirten Güneri, tedavinin hastalığın şiddetine göre planlandığını söyledi. Hafif vakalarda yaşam tarzı değişiklikleri önerilirken, orta ve ileri dereceli olgularda CPAP cihazı, ağız içi aparatlar veya cerrahi yöntemlerin gündeme gelebileceğini ifade etti. Uzm. Dr. Şeyda Çevik Güneri, "Sürekli horlama, gece nefes durması veya gün içinde aşırı uyku hali yaşayan kişilerin mutlaka bir uzmana başvurması gerekir. Erken tanı ve doğru tedavi, hem yaşam kalitesini artırır hem de ciddi sağlık sorunlarının önüne geçer" diyerek vatandaşları uyardı. Medical Point Gaziantep Hastanesi, uyku bozukluklarının tanı ve tedavisinde multidisipliner yaklaşımıyla hastalarına hizmet vermeye devam ediyor.
18 Aralık 2025 Perşembe - 10:13
Kalp kriziyle aşıyı eşitlemek kamu sağlığına zarar verir
Aşıların kalp krizlerini artırdığı ve mRNA aşılarıyla kalp krizi arasında bir bağ kurulmasının bilimsel olarak yanlış olduğunu belirtildi. Prof. Dr. Fazıl Necdet Ardıç, kamuoyunda sıklıkla gündem olan "Aşılar kalp krizlerini artırıyor" iddialarına bilimsel verilerle yanıt verdi. Ardıç, kaleme alınan bir yazıda "aşılar" ifadesinin genel kullanılmasıyla tüm aşıların zan altında bırakıldığını, bunun da toplumda giderek artan aşı karşıtlığını besleyebileceğini ifade etti. Prof. Dr. Ardıç, açıklamasında öncelikle zorunlu aşılama programlarının bugüne kadar milyarlarca insanın hayatını kurtardığını hatırlatarak, araştırmaların esas olarak Covid-19 sürecinde kullanılan mRNA aşıları üzerinden yürütülmesi gerektiğini belirtti. Ardıç, kalp kası iltihabı olarak bilinen miyokardit ile damar tıkanmasına bağlı gelişen kalp krizinin (miyokard infarktüsü) tamamen farklı hastalıklar olduğunun altını çizdi. Grip, soğuk algınlığı, Covid-19 gibi pek çok viral enfeksiyonun miyokardite yol açabildiğini belirten Ardıç, bu durumun halk arasında sıklıkla kalp kriziyle karıştırıldığını söyledi. "Aşıya bağlı miyokardit nadir ve çoğu hafif seyirli" mRNA Covid aşılarıyla ilişkili miyokardit vakalarının bildirildiğini kabul eden Ardıç, bu durumun ağırlıklı olarak genç erkeklerde görüldüğünü ve genellikle hafif seyrettiğini vurguladı. Aşı sonrası milyon kişi başına görülen miyokardit riskinin oldukça düşük olduğunu belirten Ardıç, buna karşılık aşısız geçirilen Covid enfeksiyonunun miyokardit riskini katbekat artırdığını ifade etti. Dünyada kalp hastalıklarının uzun yıllardır artış gösterdiğini söyleyen Ardıç, bu artışın Covid aşılarıyla ilişkilendirilemeyeceğini belirtti. Yaşlanan nüfus, metabolik hastalıklar, çevresel ve mesleki faktörlerin kalp hastalıklarındaki artışın temel nedenleri olduğunu kaydetti. Pandemi sürecine de değinen Prof. Dr. Ardıç, dünyada 705 milyon Covid vakasının görüldüğünü ve resmi kayıtlara göre 7 milyon kişinin hayatını kaybettiğini hatırlattı. Bugüne kadar uygulanan yaklaşık 13 milyar doz aşı sayesinde, yalnızca 2021 yılında 14 milyon insanın hayatının kurtarıldığını gösteren bilimsel modellemelere dikkat çekti. Pandeminin erken döneminde çok sayıda meslektaşlarını kaybettiklerini hatırlatan Ardıç, "Elbette herkes kalp sağlığı için düzenli kontrollerini yaptırmalıdır. Ancak kalp krizi ile aşıyı eşitleyen, korkuya neden olan söylemler tıbbi olarak yanlış olduğu gibi kamu sağlığı açısından da ciddi riskler barındırmaktadır" ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Fazıl Necdet Ardıç, bilimsel veriler ışığında aşıların değil, Covid enfeksiyonunun kalp sağlığı açısından asıl tehdit olmaya devam ettiğini vurgulayarak, toplumun doğru ve güvenilir bilgiye dayalı hareket etmesinin hayati önem taşıdığını belirtti.
18 Aralık 2025 Perşembe - 10:01
Kalp ağrısı sanılıyor, reflü çıkıyor
Modern yaşamın getirdiği stres, sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve hareketsizlik Gastroözofageal reflü hastalığının görülme sıklığını her geçen gün artırıyor. Reflünün, mide asidi ve mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıyla ortaya çıkan, kronik seyirli bir sindirim sistemi hastalığı olduğunu belirten Medicana Sağlık Grubu Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Bilal Toka, reflünün yalnızca yaşam kalitesini düşürmekle kalmadığını, tedavi edilmediğinde ciddi ve kalıcı sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirtti. Reflü hastalığı, çoğu zaman basit bir mide yanması olarak algılansa da göğüsten boğaza, solunum yollarından yutma fonksiyonuna kadar pek çok sistemi etkileyen farklı belirtilerle kendini gösterebiliyor. Medicana Konya Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Bilal Toka, kalp ağrısı sanılan göğüs ağrılarının önemli bir bölümünün aslında reflüden kaynaklanabileceğine dikkat çekti. Tedavi edilmeyen reflü, yemek borusu kanserine neden olabilir Reflünün temelinde, mide ile yemek borusu arasındaki alt özofagus sfinkterinin yeterince iyi çalışmaması yer alıyor. Mide asidinin, mide ile yemek borusu arasındaki kapakçığın işlev bozukluğu nedeniyle yemek borusuna kaçtığını ve koruyucu tabakası olmayan yemek borusu mukozasında hasara yol açtığını belirten Doç. Dr. Bilal Toka, şu açıklamalarda bulundu: "En sık görülen belirtiler arasında göğüste yanma, ağıza acı-ekşi tat gelmesi, mide ağrısı ve yutma güçlüğü bulunur. Ayrıca ses kısıklığı, kronik öksürük, boğazda yanma ve geceleri artan nefes darlığı da reflü ile ilişkili olabilir. Yapılan çalışmalar, kalp ağrısını düşündüren göğüs ağrısıyla acil servise başvuran hastaların yaklaşık yarısında nedenin reflü olabildiğini göstermektedir. Bu nedenle özellikle tekrarlayan göğüs ağrısı, uzun süren mide yanması ve boğaz şikayetleri olan hastaların, kalp kaynaklı bir sorun olmasa dahi reflü açısından değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır." Tedavi edilmeyen reflü hastalığının zamanla yemek borusunda iltihaplanmaya neden olabileceğini ifade eden Doç. Dr. Bilal Toka, ileri ve uzun süreli vakalarda ise ülser, kanama, yemek borusunda darlık ve buna bağlı yutma güçlüğü gelişebileceğini kaydetti. Uzun yıllar süren reflü hastalığında Barrett özofagusu gelişebileceğini belirten Doç. Dr. Toka, bu durumun yemek borusu kanseri açısından önemli bir risk faktörü olduğuna dikkat çekerek, "Reflü hastalığının tedavi edilmemesi ayrıca kronik farenjit, larenjit, diş çürükleri, sinüzit atakları ve astım benzeri solunum sorunlarına da neden olabiliyor" dedi. "Geç saatte yemek reflüyü artırıyor" Reflü tedavisinde yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarının belirleyici rol oynadığını vurgulayan Doç. Dr. Bilal Toka, şu bilgileri verdi: "Aşırı kilo, sigara ve alkol kullanımı, yağlı ve baharatlı yiyecekler, çikolata, kafeinli ve gazlı içecekler şikayetleri artırabiliyor. Hazır gıdaların etkisi de yadsınamaz. Geç saatlerde yemek yemek ve tok karna uzanmak da reflüyü kolaylaştırıyor" ifadelerini kullandı. Reflü hastalığının tanısında hastanın şikayetlerinin yanı sıra endoskopi ve gerekli durumlarda PH incelemelerinin kullanıldığını belirten Doç. Dr. Bilal Toka, tedavide yaşam tarzı değişikliklerinin ve mide asidini azaltan ilaçların ön planda olduğunu ifade etti. Bazı hastalarda ise endoskopik ya da cerrahi yöntemler gerekebileceğini kaydeden Toka, "Uzun süredir devam eden reflü şikayetleri, ilaçlara yanıt alınamaması, yutma güçlüğü, kilo kaybı veya kanama bulguları olan hastaların gecikmeden sağlık kuruluşlarına başvurması gerekmektedir’’ diye konuştu.
18 Aralık 2025 Perşembe - 10:00
Prof. Dr. Önal: "Radyoterapi kanser tedavisinde daha etkili hale geldi"
Radyoterapinin temel amacının tümör hücrelerinin DNA yapısını bozarak çoğalmasını engellemek olduğunu belirten Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Hüseyin Cem Önal, "Modern teknolojiler sayesinde tedavi çok daha güvenli, daha hedefe yönelik ve daha etkili hale geldi" dedi. Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Hüseyin Cem Önal, kanser vakalarının dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de artış gösterdiğini belirterek hem radyoterapi yöntemleri hem de kanserden korunma yolları konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Önal, kanserin yalnızca tedavi süreciyle değil tanı aşamasıyla da son derece hassas ve uzmanlık gerektiren bir hastalık olduğunu vurgulayarak, doğru tedavi planlamasının multidisipliner bir ekip tarafından yapılmasının hayati önem taşıdığını ifade etti. Kanser tedavisinde multidisipliner yaklaşım şart Prof. Dr. Önal, kanserin tanı ve tedavi sürecinin tek bir branşın sorumluluğunda olmadığını, aksine birçok bölümün bir arada çalışması gerektiğini söyledi. Önal, "Görüntüleme, patoloji, cerrahi, medikal onkoloji ve radyasyon onkolojisi bir bütünün parçalarıdır. Bu halkalardan birinin eksikliği, tedavinin doğruluğunu ve başarısını olumsuz etkileyebilir. Özellikle radyoterapi hakkında toplumda ciddi bir bilgi kirliliği bulunuyor. Kanser tedavisine hangi yöntemin uygun olacağının mutlaka bir tümör konseyinde tartışılması gerekir. Hangi hastanın hangi tedaviyi, hangi sırayla alacağı bilimsel verilere göre belirlenmelidir. Radyoterapi ile ilgili bilgilerin de mutlaka uzman hekimden alınması gerekir. Halk arasında ‘ışın tedavisi’ olarak bilinen, radyoterapinin temel amacı tümör hücrelerinin DNA yapısını bozarak çoğalmasını engellemek. Modern teknolojiler sayesinde tedavi çok daha güvenli, daha hedefe yönelik ve daha etkili hale geldi" diye konuştu. Prof. Önal, radyoterapinin üç ana amaçla uygulandığını belirterek şunları söyledi: "Ameliyat sonrası mikroskobik tümör hücrelerini yok etmek: Genellikle meme kanseri ve bağırsak kanserinde ameliyat sonrası tümörlü olan bölgeye radyasyon verilerek hastalığın aynı bölgede tekrar etmesi önlenir. Ameliyatsız tümörü yok etmek: Prostat kanseri, rahim ağzı kanseri, gırtlak ve geniz bölgesi tümörleri gibi bazı kanserlerde radyoterapi tek başına tedavi sağlayabilen bir yöntem. Ameliyat öncesi tümörü küçültmek: Büyük tümörlerde radyoterapi ile kitle küçültülerek cerrahi daha mümkün ve güvenli hâle getirilebilir." Türkiye kanser tedavisinde dünya standartlarında Prof. Dr. Önal, Türkiye’nin kanser tedavisinde dünya standartlarını yakalamış bir ülke olduğunu kaydederek, "Amerika’da verilen modern radyoterapi tekniklerinin aynısı Türkiye’de de hastalara uygulanabilmektedir. Bu gelişmişlik düzeyi sayesinde birçok kanser türünün artık erken evrede tespit edildiğinde "kronik hastalık" düzeyine inecek şekilde kontrol altına alınabilir. Tedavilerin planlanmasında artık daha hassas bir yaklaşım benimseniyor. Hastalara gereksiz tedavi yükü vermeden, onlara en uygun ve en az yan etkiye sahip protokoller seçiliyor" şeklinde konuştu. Kanserden korunmanın en etkili yolu sigara içmemek Koruyucu hekimlik konusuna değinen Prof. Dr. Önal, "Toplumun kanserden korunma konusunda yapabileceği en önemli adım, kanserojen madde olduğu yüzde yüz kanıtlanmış sigarayı bırakmasıdır. Sadece akciğer değil, gırtlak, yemek borusu, pankreas, idrar torbası gibi birçok kanser türünde sigara çok önemli bir risk faktörüdür" ifadelerini kullandı. Bunun yanında sağlıklı beslenmenin, özellikle yağlı gıdalardan uzak durup sebze-meyve ağırlıklı beslenmenin kanser riskini azalttığını aktaran Önal, her gün 15-20 dakikalık düzenli yürüyüşün bile hem kanserden korunma hem de tedavi sonrası iyileşme sürecinde önemli katkılar sağladığını dile getirdi. Tarama programlarının önemi ve erken tanı Türkiye’de kanser tarama programlarının çok etkin yürütüldüğünü belirten Prof. Dr. Önal, "Özellikle KETEM’lerde ücretsiz yapılan mamografi taramaları meme kanserinin erken teşhisinde büyük avantaj sağlamaktadır. En ufak bir bulgu olduğunda beklemek yerine hemen bir hekime başvurulmalıdır. Kanser artık birçok türde erken yakalandığında başarıyla tedavi edilebilen bir hastalık haline geldi. Kanserle mücadelede en önemli güç bilgi ve farkındalıktır. Unutmayalım: Erken tanı hayat kurtarır" diyerek sözlerini tamamladı.
18 Aralık 2025 Perşembe - 09:55
Uzmanı açıkladı sporcu çocuklarda kardiyolojik muayene önem taşıyor
Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Osman Yılmaz, spor öncesi yapılacak kalp kontrollerinin olası sağlık risklerinin önlenmesinde kritik rol oynadığını söyledi. Çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimine önemli katkılar sağlayan spor aktiviteleri öncesinde yapılacak kardiyolojik muayenelerin, olası sağlık risklerinin önlenmesinde kritik rol oynuyor. Medicana Sağlık Grubu Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Osman Yılmaz, "Spor, çocukların sağlıklı büyüme ve gelişimi için vazgeçilmez bir aktivite olmakla birlikte, yoğun fiziksel efor gerektiren branşlarda kalp sağlığının değerlendirilmesi büyük önem taşıyor. Spor öncesi kardiyolojik muayene sayesinde çocukların spora uygunluğu belirlenerek, güvenli ve sağlıklı bir spor deneyimi sağlanabiliyor" dedi. Çocuklar genellikle sağlıklı bireyler olarak kabul edilse de, doğuştan gelen ya da sonradan gelişen bazı kalp hastalıkları nadir de olsa görülebileceğini ileten Medicana Sivas Hastanesi Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Osman Yılmaz, "Hipertrofik kardiyomiyopati, doğumsal kalp anomalileri ve ritim bozuklukları gibi rahatsızlıklar, yoğun fiziksel aktiviteler sırasında ciddi komplikasyonlara yol açabiliyor. Özellikle genç sporcularda nadiren de olsa görülen ani kardiyak arrest vakaları, spor öncesi kardiyolojik değerlendirmenin önemini bir kez daha ortaya koyuyor" dedi. Spor Öncesi Kardiyolojik Muayenenin Önemli Dr. Osman Yılmaz, "Spor öncesi kardiyolojik muayene çocuğun fiziksel aktiviteye uygunluğunu değerlendirmek ve olası riskleri önceden tespit etmek amacıyla yapılır. Bu kapsamda gizli kalp hastalıklarının belirlenmesi, çocuğun yaşına, fiziksel yapısına ve yapacağı sporun yoğunluğuna uygunluğunun değerlendirilmesi, sağlığına uygun spor ve egzersiz programlarının planlanması hedeflenir. Spor öncesi kardiyolojik değerlendirme, kapsamlı bir incelemeyi içerir. Bu süreçte tıbbi öykü alınarak ailede kalp hastalığı öyküsü ve çocuğun daha önce yaşadığı bayılma, göğüs ağrısı, nefes darlığı gibi şikâyetler sorgulanır. Fiziksel muayene ile kalp ritmi, kan basıncı ve genel sağlık durumu değerlendirilir. Elektrokardiyogram (EKG) ile kalbin elektriksel aktivitesi incelenir. Ekokardiyografi ile kalp kasının yapısı ve fonksiyonları değerlendirilir. Gerekli durumlarda efor testi uygulanarak egzersiz sırasında kalbin verdiği yanıt gözlemlenir. Bu tetkikler, çocuğun spor yapmasına engel olabilecek ya da dikkat edilmesi gereken durumların belirlenmesinde büyük önem taşır" dedi. Spor Öncesi Muayenenin Sağladığı Avantajlar Spor öncesi kardiyolojik muayene sayesinde olası kalp sorunları erken dönemde tespit edilerek ciddi komplikasyonların önüne geçilebileceğini ileten Dr. Yılmaz ,"Çocuğun fiziksel kapasitesine uygun spor seçimi yapılarak güvenli bir spor ortamı sağlanır. Ebeveynler ve çocuklar, sağlık açısından gerekli kontrollerin yapıldığını bilerek spora daha güvenle yaklaşır. Çocuğun performansını destekleyecek, sağlığıyla uyumlu antrenman planları oluşturulabilir. Sporla ilgilenen çocukların yılda en az bir kez kardiyolojik kontrolden geçirilmesini öneriyor. Egzersiz sırasında ortaya çıkan aşırı yorgunluk, nefes darlığı, göğüs ağrısı ya da çarpıntı gibi belirtilerin mutlaka ciddiye alınarak bir uzmana başvurulması gerekiyor. Çocuklarda kardiyolojik değerlendirmelerin, pediatrik kardiyoloji uzmanları tarafından yapılması büyük önem taşıyor" dedi. Sağlıklı Spor, Güvenli Kalple Mümkün Spor, çocukların sağlıklı bir yaşam sürmesi için önemli bir araçtır. Ancak bu sürecin güvenli şekilde yürütülmesi esastır diyen Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Osman Yılmaz, "Spor öncesi kardiyolojik muayene, çocukların kalp sağlığını değerlendirerek hem güvenliğini sağlar hem de sporun faydalarından risksiz bir şekilde yararlanmalarına olanak tanır" dedi.
18 Aralık 2025 Perşembe - 09:38
İznik Belediyesi 2025 yılında 5 bin hasta nakil hizmeti gerçekleştirdi
İznik Belediyesi, sosyal belediyecilik anlayışı doğrultusunda sağlık alanındaki desteklerini yıl boyunca sürdürerek ilçede önemli bir ihtiyaca çözüm sundu. Belediye tarafından yıl içerisinde 5 bin hasta nakil hizmeti gerçekleştirilirken, özellikle kanser hastaları ve sürekli tedavi gerektiren vatandaşlar bu hizmetten faydalandı. İznik Belediyesi’nin belirli hasta gruplarına yönelik olarak yürüttüğü hasta nakil hizmeti kapsamında, ilçeden Bursa’daki sağlık kuruluşlarına ulaşım sağlanıyor. Tedavi süreci devam eden, kendi imkânlarıyla ulaşımda zorluk yaşayan vatandaşlar için planlanan nakiller, randevu saatlerine uygun şekilde titizlikle gerçekleştiriliyor. Hasta nakil araçları ile sürdürülen hizmet sayesinde; kanser tedavisi gören hastalar başta olmak üzere, diyaliz, fizik tedavi ve benzeri düzenli tedavi gerektiren vatandaşların sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırılıyor. Konuya ilişkin açıklamada bulunan İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta, şu ifadelere yer verdi: "Sosyal belediyecilik anlayışımızın temelinde insan ve sağlık yer alıyor. Özellikle kanser hastalarımızın ve sürekli tedavi gören vatandaşlarımızın hastanelere ulaşım sürecinde yaşadığı zorlukları ortadan kaldırmak amacıyla bu hizmeti sürdürüyoruz. 2025 yılı içerisinde 5 bin hasta nakil hizmeti gerçekleştirdik. Vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine güvenli ve düzenli şekilde ulaşmasını sağlamak bizim önceliğimizdir." İznik Belediyesi, toplumun her kesimine dokunan sosyal destek hizmetleri kapsamında sağlık alanındaki çalışmalarını önümüzdeki süreçte de sürdürmeyi hedefliyor.
18 Aralık 2025 Perşembe - 09:30
Aydın’da aile hekimlerinin 3 aylık eğitimi tamamlandı
Aydın’da aile hekimlerine yönelik düzenlenen "Tanıdan Tedaviye Güncel Yaklaşımlar" eğitim programı, üç ay süren kapsamlı içeriğin ardından tamamlandı. Sağlık Bakanlığı’nın "Koruyan Sağlık" ve "Geliştiren Sağlık" vizyonu doğrultusunda birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi amacıyla Aydın’da görev yapan aile hekimlerine yönelik düzenlenen "Tanıdan Tedaviye Güncel Yaklaşımlar Eğitim Programı" tamamlandı. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından planlanan ve Aydın İl Sağlık Müdürlüğü koordinasyonunda her ay farklı başlıklarla gerçekleştirilen eğitim programı kapsamında il genelinde görev yapan aile hekimlerine, koruyucu hekimlik uygulamaları, güncel klinik yaklaşımlar, sağlık hizmet basamakları arasındaki entegrasyon ile hasta yönetim süreçlerine yönelik kapsamlı bilgiler aktarıldı. Eğitimlerle aile hekimliği hizmetlerinin kalitesinin artırılması ve toplum sağlığının güçlendirilmesi hedeflenirken, eğitimlerin sonunda katkı sağlayan uzmanlara Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen teşekkür belgeleri, İl Sağlık Müdürü Dr. Eser Şenkul tarafından takdim edildi. Törende konuşan İl Sağlık Müdürü Dr. Eser Şenkul, "Tanıdan Tedaviye Güncel Yaklaşımlar" başlığı altında düzenlenen eğitim programının aile hekimlerinin mesleki gelişimine ve birinci basamak sağlık hizmetlerinin niteliğine önemli katkılar sunduğunu belirterek, programa katkı sağlayan tüm eğitmen hekimlere teşekkür etti ve çalışmalarında başarılar diledi.
18 Aralık 2025 Perşembe - 09:11
‘Karın ağrısı, şişkinlik ve gazın nedeni huzursuz bağırsaklar olabilir’
Huzursuz bağırsak sendromunun bağırsaklarda yapısal bir hasar olmadan gelişen fonksiyonel bir sindirim sistemi hastalığı olduğunu belirten Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Fuat Ekiz, "Karın ağrısı, gaz, şişkinlik, ishal veya kabızlık gibi sindirim sistemi şikayetleri, toplumda sık görülen ancak çoğu zaman ‘stres kaynaklı’ sanılarak göz ardı edilen irritabl bağırsak sendromu (huzursuz bağırsak sendromu) hastalığının habercisi olabilir" dedi. Medical Park Ordu Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Fuat Ekiz, ülkemizde huzursuz bağırsak sendromu olarak da bilinen irritabl bağırsak sendromunun (IBS) yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebileceğini belirterek, erken tanının önemine dikkat çekti. "Her karın ağrısı masum değil" Bu sendromun, bağırsaklarda yapısal bir hasar olmadan gelişen fonksiyonel bir sindirim sistemi hastalığı olduğunu belirten Doç. Dr. Fuat Ekiz, "İrritabl bağırsak sendromu, bağırsak hareketlerinin ve duyarlılığının bozulması sonucu ortaya çıkar. Hastalar çoğu zaman karın ağrısı, gaz, şişkinlik, ishal ya da kabızlık şikayetleriyle başvurur. Ancak bu belirtiler genellikle psikolojik kaynaklı sanılıp ihmal ediliyor. Oysa IBS, ciddi bir yaşam kalitesi kaybına neden olabilen kronik bir hastalıktır" diye konuştu. "Stres tek neden değil" Stresin, hastalığın belirtilerini artıran bir faktör olduğunu ancak tek başına neden olmadığını ifade eden Doç. Dr. Ekiz, "Stres, IBS’nin alevlenmesini tetikler fakat tek neden değildir. Genetik yatkınlık, beslenme alışkanlıkları, bağırsak mikrobiyotasındaki dengesizlikler ve geçirilmiş enfeksiyonlar da etkili olabilir. Bu yüzden hastalığı yalnızca ‘psikolojik’ görmek doğru değildir" ifadelerine yer verdi. "Tedavi hastaya özel planlanmalı" IBS’de tedavinin kişiye özel planlanması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Fuat Ekiz, "Tedavide hastanın semptomlarına, yaşam tarzına ve beslenme alışkanlıklarına göre yol izlenir. Diyet düzenlemesi, gaz yapan ve bağırsak hareketlerini etkileyen gıdaların azaltılması, gerekirse probiyotik ve lif takviyeleri kullanılabilir. Stres yönetimi ve düzenli egzersiz de tedavinin önemli parçalarıdır" şeklinde konuştu. "3 aydan uzun süren şikayetlerde uzman desteği alınmalı" Hastalığın genellikle dalgalı bir seyir izlediğini belirten Doç. Dr. Ekiz, uzun süren sindirim sistemi şikayetlerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini söyleyerek, şu uyarıda bulundu: "Eğer karın ağrısı, gaz, şişkinlik veya dışkılama değişiklikleri 3 aydan uzun sürüyorsa mutlaka bir gastroenteroloji uzmanına başvurulmalıdır. Erken tanı, hem hastalığın kontrol altına alınmasını kolaylaştırır hem de gereksiz endişe ve yanlış tedavilerin önüne geçer." "Dengeli beslenme ve hareketli yaşam önemli" Bağırsak sağlığının korunması için dengeli beslenme, yeterli su tüketimi, düzenli egzersiz ve stres kontrolünün büyük önem taşıdığını belirten Doç. Dr. Fuat Ekiz, vatandaşlara bağırsak sağlığını korumaya yönelik yaşam tarzı değişiklikleri konusunda farkındalık çağrısında bulundu.
Daha Fazla Yükle
GERİ BİLDİRİM
Geliştirme sürecine katkıda bulunmak için lütfen sitede karşılaştığınız hataları bize bildirin.
Gönder