GENEL - 18 Mayıs 2017 Perşembe 14:29

Bakan Eroğlu’ndan Kıbrıs’a Asrın Projesi’ne ilişkin açıklama

A
A
A
Bakan Eroğlu’ndan Kıbrıs’a Asrın Projesi’ne ilişkin açıklama

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Kıbrıs’a Asrın Projesi’ne ilişkin, “İster içme suyu olsun ister sulama suyu Kıbrıs’ta 1 yıl DSİ tarafından işletilsin denildi, biz 1 yıldır işletiyoruz yıl sonunda da süre doluyor” dedi.

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Kıbrıs’a Asrın Projesi’ne ilişkin, “İster içme suyu olsun ister sulama suyu Kıbrıs’ta 1 yıl DSİ tarafından işletilsin denildi, biz 1 yıldır işletiyoruz yıl sonunda da süre doluyor” dedi.


Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Nazım Çavuşoğlu ile bir araya geldi. Bakan Eroğlu, ortak bir çalışma yapacaklarını, epeyce yol katettiklerini söyleyerek, “Asrın Projesi denilen Türkiye’den Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne su hattı projesini Rabbim nasip etti bunu gerçekleştirdik. Bizim vazifemiz Alaköprü Barajı’ndan Geçitköy Barajı’na su iletmekti ama daha sonra Kıbrıs içindeki iletim hatlarının, arıtma tesisi, terfi merkezlerinin bunların gecikeceğini anlayınca Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ‘Onu da yapın’ diye talimat verdi ve biz oraya da girdik. Aslında bunun vazifesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bu yatırımların yapılması, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne aitti. Onu da yaptık, şu ana kadar 477 kilometre ana isale hatları, içme suyu depoları, su arıtma tesisi, terfi merkezi bir de Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım geldiğinde ‘Ana hatlardan içme suyu depolarına bağlantıları yapın’ diye talep etti. Sayın Başbakanımızın talimatıyla onu da yaptık Allah’a şükür. Bizim oradaki vazifemiz büyük ölçüde, yüzde 99.9 tamamlandı. Tabii bu arada işletme problemi çıktı, kim işletecek? Biz aslında işletmeci bir kurum değiliz, biz Türkiye’de de yapıyoruz ülkenin kurumlarına devrediyoruz. Biz yatırımcı bir kurumuz, yatırımı yaparız, işletmeciye teslim ederiz. İster içme suyu olsun ister sulama suyu Kıbrıs’ta da sizin de ısrarınızla 1 yıl DSİ tarafından işletilsin denildi. Biz 1 yıldır işletiyoruz yıl sonunda da süre doluyor” ifadelerini kullandı.



“Birkaç köy hariç her yere su verildi”


Suyun sadece içme suyu maksatlı olmadığını bildiren Bakan Eroğlu, “Oradaki mümbit toprakları da sulayacağız. Kıbrıs’a Yeşil Ada denilirdi ama pek yeşilliği kalmamış. İnşallah bu suyla beraber tekrar Yeşil Ada olacak. İki tane büyük alan var, onlarla alakalı problem. İletim hatlarının ihalesi yatırım programına koyduk, diğer iki tane ovanın sulanmasıyla alakalı projeler de hemen hemen bitmek üzere. Tabii bu tüneller gerçekten çok büyük devasa tüneller, onların inşallah bu sene Haziran ayında ihalesini yapacağız. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bizim gönül bağımız olan gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimizin bulunduğu bir yer. Biz de Orman ve Su İşleri Bakanlığı olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı üzerine suyu götürdük. Şu anda Asrın Projesi olarak özellikle 107 kilometre mesafede Alaköprü Barajı’ndan Geçitköy Barajı’na kadar 80 kilometresi denizde olmak üzere ve dünyada ilk defa uygulanan, 250 metre denizin üst seviyesinden asılarak götürüldü. Deniz içinde 1.60 metre çapındaki içi su dolu dev boruyu asarak götürdük. Neticede karşı tarafa ilettik, denilen tarih ve saatte getirdik ancak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yapacağı bir takım dağıtım sistemlerini de yaptık, inşa ettik ve bütün her yere su verildi. Belki birkaç köy hariç olmak üzere. Onlar tabii bizim vazifemiz değil, çünkü bazı 500-600 nüfuslu yamaçlarda köyler var artık onları da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yapar diye düşünüyoruz” şeklinde konuştu.



“Gelir getirici bir takım ağaçlandırmalar yapmak için de büyük bir seferberlik başlattık”


Suyu yıl sonuna kadar DSİ’nin işleteceğini söyleyen Bakan Eroğlu, şunları kaydetti:


“Bunu önümüzdeki yıldan itibaren inşallah Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin işletmesine devredeceğiz, onlar da yap-işlet-devret şeklinde bir ihale yapacaklar, bunlar görüşülüyor. Orada Hala Sultan Külliyesi var, burası da çok büyük bir eğitim merkezi, camisiyle, eğitim okullarıyla, yurtlarıyla muhteşem eğitim merkezi onun peyzajı da tamamlandı. Bunun dışında oraya 2,5 milyon fidan diktik. Orada gelir getirici bir takım ağaçlandırma yapmak için de büyük bir seferberlik başlattık. İnşallah bu iş birliği daha da artar diye düşünüyorum, Kıbrıs bizim için çok önemli, su vasıtasıyla adeta bir gönül köprüsü kurduk. Bu bakımdan inşallah daha da arttırmak için gereken çalışmayı yapacağız. Orada üreticiler var, onlar da sulama suyu bekliyor. Bu giden su yılda 75 milyon metre küp, bunun 37,5 milyon metre küpü içme ve kullanma suyu olarak kullanılacak ama şu anda tabii o kadar kullanılmıyor çünkü biz 50 yıl sonraki ihtiyacı düşünerek bunu 37,5 milyon metre küp olarak planladık. İçme suyu ve kullanma suyu ihtiyacından artan kısmı ayrıca özellikle bir de arıtılmış atık suları ileri derecede arıtarak sulama suyu olarak kullanmak istiyoruz. Oraları da sulamak bizim boynumuzun borcudur bu maksatla ilk adım atıldı. Sulama işleri ile alakalı inşaatlarda bu sene dev bir yatırımla başlıyor, diğer ovalar, şebekelerle alakalı projeler de hemen hemen bitti, onu da zaten tünel inşaatına uygun bir şekilde ihale edilecek ve böylece sulama sistemleri de devreye girecek. Bunun dışında bir de atık su arıtma tesisleri yani kullanılan suyun arıtılarak israf edilmemesi açısından ileri derecede arıtılarak bunu sulama suyunda ve yer altı suyunu beslemesi için de bir proje yapıldı. Vatandaş fevkalade memnun, eskiden tuzlu su içiyordu, yüksek enerji masrafları vardı ama şimdi bütün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Toroslar’ın memba suyunu içiyor ve bu bizim için de büyük bir gurur.”



“Dünyanın en yüksek barajlarını yapacak güce sahip bir bakanlığız”


“Bu proje dünyada bir ilktir” diyen Bakan Eroğlu, “Asrın Projesi’dir, hakikaten kimsenin cesaret edemediği bir metotla, teknolojiyle suyu götürdük. Bu Türkiye’nin de gücünü, ne kadar büyük olduğunu gösterir. Su temininde, baraj inşaatlarında ve diğer inşaatlarda şu anda Türkiye olarak dünyada ilk 3’e giren bilhassa içme suyu arıtma teknolojilerinde, baraj inşaatlarında, dünyanın en yüksek barajlarını yapacak güce sahip bir bakanlığız, hükümetiz. Biz yaparız, inşa ederiz bunu da gururla ifade ediyorum” şeklinde konuştu.



“Şimdiki suyun kıymetini sanırım en iyi bilen halk durumuna geldik”


KKTC Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Çavuşoğlu ise, bazı bağlantı eksiklikleri olduğunu belirterek onları çalışacaklarını kaydetti. Çavuşoğlu, tarım sulama suyuyla ilgili sıkıntıları olduğunu söyleyerek, “Bunları konuşmaya geldik. Neler yapabileceğimizi, bizim üzerimize de düşen neyse, ne yapabileceğimizi birlikte sohbet etmeye geldik. Biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı olarak yıllarca konduktivitesi 10 binlerde olan bir su kullanan halk olarak şimdiki suyun kıymetini sanırım en iyi bilen bir halk durumuna geldik. O kadar kötü bir sudan sonra hiç para ödemeden böyle bir yatırımın bize gelmesiyle birlikte bunun kıymetini en iyi bilenlerdeniz. Halkımız bunun sevincini her fırsatta ifade etmekte ve her fırsatta bunun sevincini paylaşabilmektedir. Dolayısıyla ne kadar övünseniz, sizinle birlikte biz de övünsek azdır” diye konuştu.


İki Bakan konuşmalarının ardından birbirlerine hediye takdim etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.