GENEL - 02 Ağustos 2017 Çarşamba 09:25

Batuhan Yaşar: "Tuncay Özkan’ın flash diski ile kareye giren 4 isim"

A
A
A
Batuhan Yaşar: "Tuncay Özkan’ın flash diski ile kareye giren 4 isim"

İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Yaşar, Türkiye Gazetesi’ndeki köşesinde, "AK Parti’yi kapatma davasını açan Yalçınkaya’ya hangi sorular sorulmadı?", "Gezi olayları, 17-25 Aralık, MİT tırları, 15 Temmuz darbe girişimi.

İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Yaşar, Türkiye Gazetesi’ndeki köşesinde, "AK Parti’yi kapatma davasını açan Yalçınkaya’ya hangi sorular sorulmadı?", "Gezi olayları, 17-25 Aralık, MİT tırları, 15 Temmuz darbe girişimi...Ve bir sürü başka karanlık olay karşısında; Tuncay Özkan ve İlker Başbuğ’dan ses çıktı mı?", "Flash diski kim hazırladı, hangi komutanın eline geçti?", "Kaç bin general ve subay fişlendi?", "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, flash diskten ne zaman haberdar oldu?" sorularına cevap aradı.


Batuhan Yaşar’ın "Tuncay Özkan’ın flash diski ile kareye giren 4 isim" başlıklı yazasının tamamı ise şöyle:


"Olaylar çok karışık


Şaşırtıcı bir ilişki ağı var.


Sizleri 2007-2012 yılları arasında yaşananlara götürmek istiyorum


Merak etmeyin hiç de sıkılmadan bir çırpıda okuyacağınızı garanti edebilirim.


“Lost” dizisindeki gibi “flashback”ler yaşayacağız hep birlikte.


Önce esas oğlanları tanıtalım:


İlker Başbuğ: Kara Kuvvetleri Komutanı (Müstakbel Genelkurmay Başkanı) - ABD Ankara Büyükelçiliği - Washington yazışmalarında böyle geçiyor. (WikiLeaks belgeleri)


Abdurrahman Yalçınkaya: AK Parti’ye 14 Mart 2008 tarihinde kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı.


Tuncay Özkan: Hangi birini yazalım... Cumhuriyet mitinglerinin organizatörü, Kanaltürk’ü 30 veya 25 milyon dolara Akın İpek’e satan kişi.


Osman Paksüt: Kapatma davasından sadece 10 gün önce 4 Mart 2008 tarihinde Orgeneral İlker Başbuğ ile uzun bir görüşme yapan isim. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, Washington’a bu görüşmeyi şöyle rapor ediyordu:


“Asker ile diğer devlet kurumları arasındaki gizli kapaklı ve potansiyel olarak komplocu ilişkileri açığa çıkaran en son olaydı.” (WikiLeaks)



GENELKURMAY’DAN GELEN TELEFON...


TGRT’de Haber Müdürlüğü yaptığım yıllardı...


Cumhuriyet mitingleri bütün hızıyla devam ediyordu.


Ordu “resmen” göreve davet ediliyordu.


2007 Nisan ayından bahsediyorum.


Sabah saatlerinde Genelkurmay Başkanlığından ilginç bir telefon geldi.


Karşımdaki kişi aynen şunu söylüyordu:


“TGRT’yi de Anıtkabir’de bekliyoruz... (Cumhuriyet mitingleri) Canlı yayın aracınız için yeriniz hazır. Gün boyu canlı bağlantı yapabilirsiniz.”


Evet Genelkurmay, seçilmiş hükûmete karşı tavrını bir kez daha açık etmişti.


“Darbe çağrısı” yapılan bu mitingleri yayınlamamızı istiyorlardı.


Ne günlerden geçmişiz.


TGRT’nin yayın aracı tabii ki darbe çağrısı yapılan miting alanına hiçbir zaman gitmedi.



KAPATMA DAVASI FETÖ TARZI...


Aradan 6 yıl geçti...


Hala Emenike’nin para sayma görüntülerini göremedik.


Hatırlayalım, FETÖ ne yapardı?


Delilleri hazırlayıp algıyı oluşturduktan sonra gazete ve televizyonlarını kullanarak davayı 1 günde bitirir, 2. güne bile bırakmazdı.


Daha mahkeme başlamamış, bırakın mahkemeyi ifadeler dahi alınmamış olurdu.


Emenike örneğini bu yüzden verdik.


AK Parti kapatma davasında da benzer yol izlendi.


Önce internet siteleri açıldı..


Sonra kapatma davasında kullanılacak haberler yayınlandı. (www.irtica.org vs.)


“Sözde” deliller işin finalinde Abdurrahman Yalçınkaya tarafından Anayasa Mahkemesine gönderildi.


Bir Allah’ın kulu da çıkıp “Hey Abdurrahman Bey bu işleri kimlerle yaptın. Sana hazırlık yap dendi mi? Dendiyse kim söyledi?” diye sormadı/sormuyor



KILIÇDAROĞLU’NUN HABERİ YOK!


Tekrar bugüne gelecek olursak bir defa ne Tuncay Özkan ne de İlker Başbuğ kafalardaki soru işaretlerini gideremedi.


Zaten olay Tuncay Özkan’ın savcıya gitmesi ile değil, savcının Tuncay Özkan’ı çağırmasıyla ortaya çıktı!


Gezi olayları, 17-25 Aralık, MİT tırları, 15 Temmuz darbe girişimi...


Ve bir sürü başka karanlık olay karşısında;


Tuncay Özkan ve İlker Başbuğ’dan ses çıktı mı?


Ne ilginç değil mi?..


Her şeyi “çok iyi bilen” çok yönlü “salon subayı” İlker Başbuğ’a yöneltilen ama cevabı alınamayan onlarca soru var..


Neyse biz konumuza dönelim:


Sonuçta flash disk, dönemin Hava Kuvvetleri İstihbarat Başkanı Tümgeneral Akın Öztürk’ün eline geçiyor.


15 Temmuz sonrasında itirafçı olan subay olayın geri kalanını şöyle anlatıyor:


- “Akın Öztürk dosyayı Hava Kuvvetleri imamı Adil Öksüz’e ulaştırdı. Öksüz, dosyayı gördükten sonra ‘deşifre olduk, onca yılın emeği heba oldu’ diye ağlamaya başladı”


Bu flash diski kim nasıl hazırlamış bu bilgiler hâlâ sır


Tamı tamına 6 bin general/subay fişlenmiş.


Hepsinin şeceresi çıkartılmış.


Bu kadar kapsamlı çalışmayı yapabilen kaç kurum var ki Türkiye’de!


Bu da ayrı bir konu...


İlginç bir şey daha var... CHP Genel Başkanı Kemal Bey de flash diskten bizle birlikte haberdar oluyor.


Tuncay Özkan, Genel Başkanına dahi haber vermiyor.


Peki Özkan’a ne mi oldu?


Flash diski İlker Başbuğ’a teslim ettikten 1 yıl sonra tutuklandı ve 6 yıl hapis yattı...


Geçen sene de Cumhuriyet mitingleri için özür diledi.



CUMHURİYET’İN MANŞETLERİ


2003 yılında atılan “Genç Subaylar Tedirgin” manşeti hala konuşulur...


Benzer yeni olay ve gelişmelere de referans gösterilir.


2003-2011 yılları arasındaki Cumhuriyet manşetlerine şöyle bir bakınca kimin eli kimin cebinde çok daha net görünüyor.


O yıllarda Tuncay Özkan, İlker Başbuğ, Abdurrahman Yalçınkaya ve Osman Paksüt’ün yolu bir şekilde hep kesişmiş.


Hala anlayamadığım bir şey daha var:


Deniz Baykal...


Biri seni CHP Genel Başkanlığından indirecek,


Hatta Türkiye’nin yüzüne bakamayacak hâle getirecek...


Ama sen ertesi gün Pensilvanya’ya selam göndereceksin!..


Olaylar çok karmaşık ve göründüğü gibi hiç değil"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Iğdır Olta yok, ağ yok: Karasu Çayı’nda çıplak elle yayın balığı avı Ağrı Dağı’nın doğu yamaçlarından doğup Aras Nehri’ne karışan Karasu Çayı’nda yaşanan ilginç bir olay, görenleri hayrete düşürdü. Bölgede "balık adam" olarak tanınan Suat Çetindere, hiçbir ekipman kullanmadan, balıkları çıplak eliyle yakalıyor. Iğdır’ın Aralık ilçesinde bulunan Aras Nehri ve Karasu Çayı, amatör balıkçıların en uğrak noktaları arasında yer alıyor. Balık tutmayı bir tutkuya dönüştüren yöre halkı, hafta sonlarını bu sularda geçirebilmek için sabırsızlıkla bekliyor. Özellikle Karasu Çayı’nda yaşayan ve halk arasında "Lakka" olarak adlandırılan yayın balığı, balıkçıların en çok peşine düştüğü türlerden biri. Ancak çayın yapısı nedeniyle olta ile balık tutmak neredeyse imkânsız. Bu durum karşısında Suat Çetindere, alışılmışın dışında bir yöntemle dikkat çekiyor. Nefesini tutarak suya dalan Çetindere, sazlıkların ve çalı diplerinin arasında saklanan balıkları eliyle yakalıyor. Onun bu sıra dışı avlanma yöntemi, kıyıda bekleyen arkadaşları tarafından hayret ve sevinçle izleniyor. Karasu Çayı’nda sergilediği bu cesur ve farklı balık avı, Suat Çetindere’yi bölgenin en dikkat çeken isimlerinden biri haline getiriyor. Suat Çetindere; " Ben bu balıkları hobi amaçlı, elimle suyun altında tutuyorum. Bende illegal yol ile balık tutma yoktur. Ben bu işe çocuk yaşta başladım. Bende bunu abimden öğrendim. Bunu geliştirdim. Herkes eli ile balık tutabilir ama ben suyun altına girerek bu balıkları tutuyorum. İnanmayan gelip görebilir" dedi.
Van Van Kedi Villası’nda bu yıl 120 yavru dünyaya geldi Her yıl yerli ve yabancı on binlerce ziyaretçiyi ağırlayan Van Kedi Villası’nda bu yıl toplam 120 yavru dünyaya geldi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) bünyesinde faaliyet gösteren Van Kedisi Araştırma ve Uygulama Merkezi’nce yürütülen çalışmalar kapsamında, Türkiye’nin milli ırkı olarak tescillenen Van kedilerinin neslinin korunması ve orijinalliğinin sürdürülmesi amacıyla kontrollü üretim çalışmaları titizlikle devam ediyor. Senkronize doğum yöntemiyle gerçekleştirilen doğumların büyük bölümünün, genetik özellikleri yüksek ve orijinale yakın yavrulardan oluştuğu belirtildi. Cana yakın tavırları, ipeksi beyaz tüyleri, biri mavi biri kehribar ya da her ikisi de mavi olabilen göz yapıları ve suya olan ilgileriyle bilinen Van kedileri, yalnızca Van’ın değil Türkiye’nin de önemli sembolleri arasında yer alıyor. Ünü yurt dışına da taşan Van kedileri, Van Kedi Villası’nı ziyaret eden turistlerin en fazla ilgi gösterdiği canlılar arasında bulunuyor. "Orijinalliğe çok yakın yavrular oldu" İHA muhabirine konuşan Van Kedisi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Abdullah Kaya, merkezdeki doğumların üç parti halinde gerçekleştirildiğini hatırlattı. Geçtiğimiz yıl yeni yavru doğumu açısından 100 hedefi koyduklarını ifade eden Prof. Dr. Kaya, "Bu yıl ise yaklaşık 120 yavru elde ettik. Bunların yaklaşık 99-100’ü orijinalliğe çok yakın yavrular oldu. Bu yıl satıştan ziyade yavruların büyük bir bölümünü merkezin kendi ihtiyaçları için ayırmak durumunda kaldık. Bu nedenle 2025 yılı, Van Kedisi Araştırma Merkezi açısından kendi kedi sayısının yenilenmesi bakımından oldukça verimli bir yıl olarak geçti" dedi. "Süreç, her isteyene kedi verme şeklinde ilerlemiyor" Ücretli sahiplendirme konusunda da çalışmalarının devam ettiğini ifade eden Kaya, "İhtiyaç fazlası yavruları, belirli kriterler çerçevesinde hayvanseverlere ve kedi beslemek isteyen ailelere sahiplendiriyoruz. Ancak bu süreç, her isteyene kedi verme şeklinde ilerlemiyor. Van kedisinin kıymetini bilecek, ona iyi bakabilecek ve kesinlikle sokağa terk etmeyecek aileler tercih ediliyor. Bu şartlar sağlandığında, elimizde ihtiyaç fazlası kedi varsa sahiplendirme yapıyoruz. Ancak 2025 yılında sahiplendirme oranı önceki yıllara göre biraz daha düşük kaldı" diye konuştu. "Temel önceliğimiz Van kedisinin orijinalliğini korumaktır" "Her eve bir Van kedisi" projesinin tüm Türkiye’yi kapsayan ve uzun vadeli bir hedef olduğunu söyleyen Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye genelinde milyonlarca haneyi düşündüğümüzde, bu slogan bir vizyonu ifade ediyor. Yılda yalnızca bir Van kedisi bile sahiplendirmiş olsak, bu hedef doğrultusunda ilerleme kaydetmiş oluruz. Bu hedef; bize araştırma, geliştirme ve ıslah konusunda şevk veren bir motivasyon kaynağıdır. Bu hedeften kesinlikle sapma söz konusu değildir. Ancak süreç yavaş ve kontrollü ilerlemek zorundadır. Çünkü temel önceliğimiz Van kedisinin orijinalliğini korumaktır. Hızlı gitmek gibi bir niyetimiz yok; önemli olan, bütünlüğü bozmadan ve genetik yapıyı koruyarak ilerlemektir."
Kayseri Avukatların ’IBAN’ oyunu Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Mahmut Şahin, bazı avukatların mahkemeden para cezası alan vatandaşlara bilerek IBAN’larını vermeyerek icra takibi başlattıklarını ve bu sistemle iki tane vekalet ücreti alarak haksız kazanç elde ettiklerini dile getirdi. Şahin, avukatların IBAN’larının dava dosyasına konulmasını talep ederek, "Bu olay basit bir olay değil" dedi. Kayseri’de yaşayan Yusuf Metin, bir trafik kazası sonrasında aleyhine sonuçlanan mahkeme ile mahrumiyet bedelini ödemek için karşı tarafında avukatına ulaştı. Parayı ödemek için aradığı avukatın kendisini oyalayarak IBAN’ını vermediğini kaydeden Metin, bir gün sonra adına açılan icra dosyasını görünce şok oldu. Bunun üzerine avukatı arayan Metin, yapılanın yanlış olduğunu kaydederek, vatandaşların da buna dikkat etmeleri gerektiğini kaydetti. Başından geçen olayı anlatan Yusuf Metin, "Yaşamış olduğum bir trafik kazası sonucu birkaç ay sonra, tarafıma araç mahrumiyet tazminat bedeli adı altında bir tazminat davası açıldı. Bu davada aleyhime 38 bin TL’lik hüküm oldu ve bunu ödemek için taraf avukatına ulaştım. Mesaj atarak bana bir IBAN göndermesini aleyhime hüküm olan bu 38 bin TL araç mahrumiyet bedeli tazminatını ödemek isteğimi bütün iyi niyetimle ilettim. Karşı tarafın avukatı bana bir IBAN göndermedi. Acele etmeyin, yarın bakarım, emin olalım, ona göre ödeme yaparsınız şeklinde yönlendirmelerde bulundu. Bu yaptığımız konuşmalar mesajlarda kayıtları mevcuttur. 11 karım 2025 tarihinde tarafıma İstanbul 4. İcra Dairesi tarafından ilamlı icra takibi başlatıldığını gördüm ve avukata ulaştım. Kendilerine bu olayın etik olmadığını, benden ekstra faiz ve masraf almak için beni oyalayıp ilamlı icra takibi yapmak suretiyle haksız bir kazanç elde ettiklerini kendilerine söyledim. Sonrasında yaptığım araştırmalarda sadece kendim değil bir çok insanın daha mağdur olduğunu gördüm" diye konuştu. "Bu olay basit bir olay değil" Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Mahmut Şahin de, birçok vatandaşın bu ve farklı yöntemler ile kötü niyetli avukatlar tarafından mağdur edildiğinin altını çizerek, "Bu olay o kadar basit bir olay değil. Gayet hesaplanmış bilgi sahibi olarak, kamu kurumlarını kullanan bir çeteyle karşı karşıyayız. Bu olayla sınırlı kalmamak üzere, birçok işlem ve hatta yaralanma vakalarında dahi araya çeşitli aracılar sokularak; hastane çalışanlarından yedek parça satıcılarına kadar uzanan bir ağ üzerinden komisyonlar ödenmek suretiyle dolandırıcılık yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumla alakalı bakanlığın şöyle bir düzenleme yapmasını bekliyoruz; IBAN hesabı mutlaka dava dosyasına konmalı. Kaybeden kişi avukata ulaşmadan ödeyebilmeli. Birçok kötü niyetli avukat vatandaşa IBAN’ını vermeyerek ve ertesi gün icra takibi yaparak iki tane vekâlet ücreti alıyor yani haksız bir kazanç elde ediyor. Bu duruma da maalesef kamu kurumları da alet edilmiş oluyor. Bir an önce sonlandırılması lazım ve bu durumun cezalandırılmasını bekliyorum" ifadelerini kullandı.