GENEL - 22 Mart 2017 Çarşamba 15:03

‘Cami Planlama ve Tasarımı Projesi 1. Çalıştayı’

A
A
A
‘Cami Planlama ve Tasarımı Projesi 1. Çalıştayı’

Diyanet İşleri Başkanı Prof.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “En büyük sorun şu, en büyük kırılma camiyi sadece namaz kılma mekanı olarak tasarlamaktan kaynaklanıyor. Halbuki namaz her yerde kılınır. Peygamberimiz yeryüzü bana mescit kılındı buyuruyor. Bugünkü camilerimizde bedenleri buluşturuyoruz, ama ruhları kaynaştıramıyoruz" dedi.


Diyanet İşleri Başkanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ortaklaşa yürüttüğü ‘Cami Planlama ve Tasarımı Projesi 1. Çalıştayı’nın açılışı Ahmet Hamdi Akseki Camii sergi salonunda gerçekleştirildi. Programın açılışında yaptığı konuşmada Görmez, “Merhum Turgut Cansever’in ifadesiyle 100 yıldır çok önemli olduğu halde ihmal ettiğimiz, ihmal ettiğimiz için de marazileştirdiğimiz çok önemli bir konuyu ele almak üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. Medeniyetimizin kalbi şehirlerimizin ruhu olan mabedlerimizin planlanması, tasarımı, mimarisiyle ilgili önemli konuları ilim adamlarımızla, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızla birlikte ele alma imkanı bulduğumuz için böyle bir çalışmayı lütfettiği için yüce Rabbimize hamd ediyorum” ifadelerini kullandı.


2012 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ile birlikte İstanbul’da ‘Cami mimarisi’ sempozyumu düzenlendiğini ve bu sempozyum kendilerine çok önemli katkılar sunduğunu söyleyen Görmez, “Bu sempozyum ayrıca bize şunu gösterdi; 100 yıllık ihmalin, sadece birkaç yıl içerisinde bertaraf edilmesi, her şeyin yoluna sokulmasının hem zorluğunu gösterdi hem tek başımıza Diyanet İşleri Başkanlığımızın bunun altından üstesinden gelemeyeceğini gösterdi. Şehircilik Bakanlığımızla birlikte yerel yönetimlerimizle birlikte, sivil toplum örgütlerimizle birlikte, cami derneklerimizle birlikte, mimarlık fakültelerimizle birlikte toplumda ortak bir bilinç oluşturmadan bu sorunu çözemeyeceğimizi bütün yönleriyle ortaya koymuş oldu. Söz konusu sempozyumda kentleşme düşüncesi, cami çevre ve mekan ilişkisi, cami ve zaman ilişkisi, cami ve estetik gibi konuların köklü olarak yeniden ele alınması gerektiği ortaya çıktı. Bilhassa hukuk mevzuatımız açısından camilerin yapımı açısından konunun çok daha köklü olarak ele alınması gerektiği üzerinde duruldu. Diyanet İşleri Başkanlığımız o günden bugüne 2012’de başlattığı bu çalışmaların peşini bırakmadı. Ancak bunu tek başına üstesinden gelemeyeceğini dikkate alarak, ilgili bütün kurumlarla kuruluşlarla Şehircilik Bakanlığımız’la bunun yeniden ele alınmasının zaruri olduğunu ortaya koydu ve bu çalışmayı başlattı. Hukuki mevzuat penceresinden bakıldığında, Diyanet İşleri Başkanlığının camilerini planlanması ve tasarımı ile ilgili herhangi bir tasarrufu bulunmamaktadır. Bizim pek çok camiden haberimiz cami bittikten sonra, bizden imamlık veya müezzinlik kadrosunu talep etmeye geldiklerinde öğrendiğimizi açıkça ifade etmek istiyorum” diye konuştu.



“1970 yılından bugüne kadar ortalama 500 ile bin arasında cami inşa etmişiz”


“1970 yılından bugüne kadar ortalama 500 ile bin arasında cami inşa etmişiz Türkiye’de” diyen Görmez, “1970’den bugüne kadar bazen 500 olmuş, bazen bin olmuş, ama 500 ile bin arasında her yıl cami inşa etmişiz. Bütün bu camilerin tamamını dikkate aldığımızda pek çoğunun projesinin olmadığı, pek çoğunun hiçbir mimari özelliğe sahip olmadığı, her birinde hatta bilhassa depreme dayanıklılık bakımından, işlevsel bakımından her birinin çok ciddi sorunlar teşkil ettiğini görmüş bulunuyoruz” açıklamasında bulundu.



“İmar kerim kitabımıza göre bir yaratılış gayesi"


Görmez, konuşmasına şöyle devam etti:


“Kerim kitabımıza göre imar, mimari, mimarlık sadece mimarların uhdesinde bir vazife değil. İmar aslında kerim kitabımıza göre bir yaratılış gayesi. Her zaman ifade ediyorum Yüce Rabbimiz, Yüce Kitabında ‘Ben sizi yerden, topraktan yarattım ve sizden yeryüzüne imar etmenizi istedim buyuruyor.’ ‘Allah sizi yerden yarattı ve varlık gayeniz olarak sizden bütün yeryüzünü imar etmenizi istedi buyuruyor.’ Bu ayeti kerimede İbn-i Haldun umran başlığını taşıyan muhteşem bir felsefe üretmiştir. İnsan varlık ilişkisi, insan toprak ilişkisi, insan mekan ilişkisi ve bunun arkasındaki meta fizik düşünceleri ortaya koyan umran başlığını taşıyan muhteşem bir felsefe üretti. Bu felsefeye göre yeryüzünde her insan mimar olmak zorundadır, her insan yeryüzünü imar etmekle mükelleftir. İnsanoğluna Allah’ın verdiği hayat süresine biz ömür diyoruz. Ömürle imar aynı kökten gelir ve eğer bir insan yeryüzünü imar etmiyorsa ömür yaşamış olmuyor, bilakis ömür tüketmiş oluyor. Eğer ömür yaşıyorsak, eğer Allah’ın verdiği ömrü değerlendirmek gerekiyorsa değerlendiriyorsa bir insan yeryüzünü imar ettiği oranca aslında ömür yaşamış oluyor. İmarın fizik ötesi referansı dikkate alınmadan şehirler inşa edildiği zaman sadece taş ve betondan ibaret şehirler kurarız, imarın hep birlikte fizik ötesi referansını dikkate almak durumundayız. İmarın bütünlüğünün maddeyi aşıp medeniyete dönüşmesini sağlamalıyız. Aksi takdirde kendi ellerimizle kurduğumuz şehirlerle Medine’den uzaklaşırız, medeniyet inşa edemeyiz. İnsan, mekan ilişkisini umran felsefesi üçe ayırır. Kendini çevreye yerleştirmek, ideal olan, itidal olan, adil olan insanın kendisini bir çevreye uyumlu olarak yerleştirmesidir biz buna istikrar diyoruz. Yeryüzüne imar ancak bu şekilde gerçekleşir. Bir de çevreye rağmen yerleşmek isteyenler var bunlar işgalci konumunda olurlar. Çevreye rağmen toprağı işgal edip mekan kurmaya kalkışmak, orayı işgal etmek olur orası imar edilmiş olmaz. Bir de çevreyi yok sayarak, çevreyi yok ederek yerleşme arzusu var buna da ihanet diyoruz. Çünkü bütün kainat Allah’a, bütün Allah’ın insana verdiği yüklediği büyük bir emanettir bu emanete ihanet etmemekle mükelleftir her insan.”



“Mimari açıdan bütün camilerimizi yeniden ele almalıyız"


Cemil Meriç’in ‘Umran’dan Uygarlığa’ diye bir kitabı olduğunu belirten Görmez, “Umran kelimesini neden tercih edilmesi gerektiğini ve uygarlık kelimesini eleştirirken şöyle der: ‘Mazisiz, müziksiz bir hilkat garibesi. Uygarlık mazisiz müziksiz bir hilkat garibesidir’ der. Bu müziksizlik, bu mazisizlik uygarlığın mimarisine de yansımıştır. Çağdaş uygarlığın mimarisine yansımıştır bu mazisizlik ve müziksizlik, ahenksizlik. Çağın içinde bocaladığı bu müziksizlik ve ahenksizlik herc-ü merc üzülerek belirteyim cami mimarimize de yansımıştır. Halbuki cami mimarisi hayatın bu hercü merc içerisinde büyük şehirlerde bizi dinginlik, küçük köylerde bizi derinlik kazandıran muhteşem bir mimariye sahip olmuştur. Tarih boyunca bizim medeniyetimizde. Aslında her büyük mimari gibi her büyük tasarım gibi cami mimarisi de bir medeniyet tasavvurunun parçasıdır. Belki için zorluğu buradadır biz o medeniyet tasarrufunu kaybettiğimiz takdirde, o medeniyet tasavvurundan, medeniyet tasarımından kopuk bir cami tasarımı üzerinde yoğunlaşırız ve o cami bize ruh katmaz. Medeniyetimizin kalbini, medeniyetimizin ruhunu ayağa kaldırmaz o zaman. Eğer sizin elinizde gönlünüzde ve zihninizde bir medeniyet tasarımı yok ise, bir medeniyet tasavvuru yok ise eğer bir medeniyet tasarısını fikrinizde, kalbinizde, düşüncenizde taşımıyorsanız ya da taşıdığınız medeniyet kalbinizde ve zihninizde taşıdığınız medeniyet mazisiz bir medeniyet ise, müziksiz bir medeniyet ise, ahenksiz bir medeniyet ise yaratıcıyı ve yaratıcının yeryüzüne cemal sıfatıyla yansıttığı bütün güzellikleri eğer görmüyorsa o zaman mazisiz müziksiz bir hilkat garibesi ortaya çıkar. Çıkaracağınız eserlerde mazisiz ve müziksiz olarak ortaya çıkaracağınız bütün bu camilerde medeniyetimize ruh katmaktan uzaklaşır. İşte bu sebeple hep birlikte önce o kadim ahenkli medeniyet tasavvurumuzla bağlantılı olarak yeniden cami mimarimiz üzerinde düşünmek durumundayız. Mimari açıdan bütün camilerimizi yeniden ele almalıyız, estetik açıdan yeniden ele almalıyız. Kapı tokmağından kubbeye yazılacak yazıya kadar minberin üzerinde hattan halılarımızın desenine kadar ecdamızın yaptığı gibi her unsurunu yeniden ele almak durumundayız. Bazı camilerimizi avize dükkanına dönüştürmüş durumdayız. Her türlü estetikten uzak, her türlü işlevsellikten uzak mekanlara dönüştürmüş durumdayız” şeklinde konuştu.



“Çocuk mekanlarımız, çocuk dostu camilerimiz olmalı"


Kentleşme açısından camilerin yeniden ele alınması gerektiğini vurgulayan Görmez, “Türkiye ülke olarak, millet olarak, köylerden kırsal kesimden, büyük şehirlere göçü çok hızlı yaşadık son 50 yılda. Büyük mega kentler kuruldu, büyük şehirler kuruldu. Bütün büyük şehirler kurulurken daha önce ecdadımız şehirleri kurarken önce şehrin kalbine, sadece camiyi değil, caminin etrafına her türlü hizmeti sunacak külliyeler inşa etti ve şehri onların etrafına yaydı. Şimdi ise yüz bin, iki yüz bin, üç bin, beş yüz bin kişilik şehirler kuruyoruz şehirleri kurduktan sonra yukarı mekanlardan acaba boş bıraktığımız nereye unuttuğumuz camiyi konduralım dediğimiz zamanlar oldu. Son yıllarda bu açığı kapatmak için büyük bir gayretin olduğunu büyük bir memnuniyetle izliyoruz. İnsanla hayatla ilişkisi açısından camilerimizin yeniden ele alınması gerekiyor. Camileri tasarlarken ümmetin yarısı olan ve benimle beraber Allah’ın halifesi olarak yaratılan, benimle beraber eşit olarak erkekle beraber eşit olarak Allah’ın vahyine muhatap olan onun gibi secde etmekle emir olunun, onun gibi rükûa varmakla emir olunan ümmetin yarısı olan kadınları yok sayarak bir cami inşa etmek hiçbir Müslüman’a yakışmaz, hiçbir İslam medeniyetine yakışır bir şey değildir, kabul edilebilir bir şey değildir. Bunu nasıl yapabildiğimiz üzerinde hangi idrak eksiklerimizden dolayı böyle bir yöne temayül ettiğimiz üzerinde hep birlikte düşünmek durumundayız. Allah Resulü küçücük bir mescit inşa etmişti Medine’de her zaman söylüyorum bir hadis talebesi olarak bir tek vakit namazı gösterilemez ki içinde kadın namaza durmasın, küçücük bir mekan olduğu halde. Bayram namazlarını cami almadığı için musallada Medine’nin bir meydanında erkeklerle ve kadınlarla birlikte kıldı Allah Resulü bütün bayram namazlarını. Ama biz bayram namazlarında camilerimizi kadınlarımıza kapatmış durumdayız. Bu konu üzerinde durduğumda pek çok yerden eleştiri mektupları alıyorum. Cevap verme imkanım olmuyor cevap verme imkanım olsa onlara sadece şunu söylerim: Allah’ın Hucurat Suresindeki ayetini hatırlatırım ey iman edenler sesini Allah’ın ve Resulünün sesinin üstüne çıkarmayın Allah ve Resulünün önüne geçmeyin. Biz Allah Resulünden daha mı muttakiyiz? Bu konu üzerinde etraflıca düşünmeliyiz. Çocuklarımız çocuk mekanlarımız, çocuk dostu camilerimiz olmalı. Çocuklarımızın elinden tutup camiye götürebilmeyiz, camiye götürdüğümüzde de onu yaşlı amcalarımızın, büyüklerimizin azarlarına muhatap kılmamalıyız, onlara yakışır güzel mekanlar olmalı” değerlendirmesinde bulundu.



"En büyük sorun şu, en büyük kırılma camiyi sadece namaz kılma mekanı olarak tasarlamaktan kaynaklanıyor"


Görmez, şunları kaydetti:


“Gençlerimiz camilerde kendilerini bulmalılar. Sevgili Peygamberimizin ifadesiyle neşeyi ve huzuru Allah’a ibadette arayan gençlik. Orada ibadetle birlikte neşeyi ve huzuru bulabilmeli. Bütün camilerimizi yaparken altına iş yeri yapabilmek adına mutlaka böyle yüksek yapıyoruz. Camimizin cemaati yaşlılardan ibaret onlara da kapatmış oluyoruz. Nasıl çıkacak o koca merdivenleri? Bunu düşünemiyoruz. Türkiye’de 8 milyon engelli vatandaşımız var, bunları yok sayarak camiyi tasarlamamız bizi Allah’ın rızasına götürür mü Allah aşkına? Hem 8 milyon engelli kardeşimiz olacak hem kendi hayatına, kendi evine hapsetmiş olacağız hem de benimle birlikte ibaret etmek istediği zamanda bütün camileri onlara kapatmış olacağız böyle bir şey kabul edilebilir mi Allah aşkına? En büyük sorun şu, en büyük kırılma camiyi sadece namaz kılma mekanı olarak tasarlamaktan kaynaklanıyor. Halbuki namaz her yerde kılınır. Peygamberimiz yeryüzü bana mescit kılındı buyuruyor. Temiz olan bütün topraklarda biz namazımızı kılarız. Ama niye mescitleri yapıyoruz? Mescidin gayesine baktığımız zaman kalpleri birleştirmek için. Bugünkü camilerimizde bedenleri buluşturuyoruz, ama ruhları kaynaştıramıyoruz. Çünkü camileri sadece namaz kılma mekanı olarak. Namaz bitirirken ne deriz? Namazı bitiren ifade nedir? Esselamu Aleykum ve Rahmetullah. Onun cevabı namazdan sonraki sohbetle başlar. Namaz bitince herkes birbirine ve aleyküm selam kardeşim şimdi buyurun ne demek istiyorsun? Konuşalım sor. Cami aynı zamanda sohbet mekanı, muhabbet mekanı. Yahut sohbet mekanları muhabbet mekanlarını yapmalıyız, caminin müştemilatı içerisindeki ki sadece namaz kılıp orayı terk etmesin insanlar. Camide kitap cami ve şifahane, cami ve aşhane fakir gelip oraya sığınmalı, fakir gelip orada yemeğini yemeli. Bana pek çok insandan eleştiri mahiyetinde mesajlar geliyor sokakta insanlar görüyorum evsiz barksız nice insanlar görüyorum bir tarafta, bir tarafta da büyük büyük camiler görüyorum mekanlar görüyorum. Bu insanları koruyacak caminin etrafında bir yeriniz olamaz mı diye soruyorlar yerden göğe kadar hakları var. O mabetler ve o mabetlerin içinde buluşanlar aynı zamanda o sokağa terk edilen her insandan sorumludur mesuldür ve bu en az namaz kadar kıymetlidir, değerlidir.”



“15-16 bin camimizin yeniden yapılması gerekiyor"


“İnsanla hayatla ilişkisi açısından tekrar tekrar camiyi ele almak gerekiyor, işlevsellik açısından yeniden ele almamız gerekiyor” diyen Görmez, “Sadece namaz kılma mekanları olarak değil. Tabi bütün bunlar da inşallah bundan sonra artık sahipsiz değiliz Diyanet olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız var. Hep birlikte bu yüz yıllık ihmal ettiğimiz ve marazileştirdiğimiz bu konuyu inşallah bu çalıştaylar çözümün habercisi olacak inşallah ve hep birlikte tabi geriye baktığımızda arkadaşlarımızın, teknik elemanlarımızın bize verdiği bilgilere göre aslında 15 bin, 16 bin camimizin yeniden yapılması gerekiyor. Her açıdan bilhassa can güvenliği açısından, her açıdan yeniden ela alınması gerekiyor. Bütün bu çalışmaların bunlara öncülük yapacağına olan inancımı tekrar ifade ediyorum. Biz sadece Türkiye’de cami yapmıyoruz, dünyanın her tarafında camiler yapıyoruz. Orta Asya’dan Afrika’nın içlerine kadar camiler yapıyoruz. Bu sadece bizim için gerekli değil, bütün dünya Müslümanları için de gerekli. Sadece bizim sorunumuz değil, aslında bütün Müslümanların önemli bir sorunu” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Beşiktaş’ta derbi öncesi 4 sakat, 1 cezalı Beşiktaş’ta, Süper Lig’in 34. haftasında yarın deplasmanda oynanacak Fenerbahçe derbisinde 4 oyuncu sakatlıkları, 1 futbolcu da sarı kart cezası sebebiyle forma giyemeyecek. Trendyol Süper Lig’in 34. haftasında Beşiktaş, deplasmanda Fenerbahçe ile karşı karşıya gelecek. Saat 19.00’da başlayacak mücadeleyi hakem Volkan Bayarslan yönetecek. Bu müsabaka öncesi 33 maçta 15 galibiyet, 6 beraberlik ve 12 yenilgi sonucu topladığı 51 puanla dördüncü sırada yer alan siyah-beyazlılar, kötü geçen bir sezonda taraftarına derbi galibiyeti elde edebilmek için sahaya çıkacak. Beşiktaş’ta 4 sakat, 1 cezalı Siyah-beyazlılarda ameliyat edilen Ante Rebic’in yanı sıra sakatlıkları süren Bahtiyar Zaynutdinov, Tayfur Bingöl ve Emrecan Terzi, Fenerbahçe derbisinde forma giyemeyecek. Sakatlıklarını atlatan ve çalışmalara başlayan Semih Kılıçsoy ve Salih Uçan ise Yardımcı Antrenör Serdar Topraktepe’nin şans vermesi durumunda ezeli rekabette oynayabilecek. Ayrıca tecrübeli sağ bek Jonas Svensson da sarı kart cezası sebebiyle yarın takımını yalnız bırakacak. 3 futbolcu kart sınırında Beşiktaş’ta Daniel Amartey, Demir Ege Tıknaz ve Semih Kılıçsoy ise sarı kart ceza sınırında bulunuyor. Söz konusu oyuncular, derbide kart görmeleri durumunda bir sonraki hafta iç sahada oynanacak Çaykur Rizespor mücadelesinde forma giyemeyecek. Serdar Topraktepe’nin 6. maçı Yardımcı Antrenör Serdar Topraktepe, yarın oynanacak Fenerbahçe müsabakasıyla siyah-beyazlı takımın başındaki 6. maçında çıkacak. 4’ü Süper Lig, 1’i Ziraat Türkiye Kupası olmak üzere toplam 5 müsabakada görev alan teknik adam, 3 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet elde etti. Topraktepe, ayrıca kariyerinde futbol A takımı çalıştırıcısı olarak ilk kez de derbi heyecanı yaşayacak. Kartal, Kadıköy’de son 3 maçı kaybetmedi Beşiktaş, Fenerbahçe ile Süper Lig’de oynadığı son 3 deplasman maçında mağlup olmadı. Siyah-beyazlılar, rakibini 2020-2021 sezonunda 4-3, 2022-2023 sezonunda da 4-2’lik skorla mağlup etmeyi başarmıştı. İki takım arasında 2021-2022 sezonunda oynanan debi ise 2-2’lik eşitlikle tamamlanmıştı.
İzmir Başkan Tugay, yeni dönemin ilk İEKKK toplantısında yol haritasını anlattı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulunun 126’ncı buluşmasına ev sahipliği yaptı. Kentin gelişimi için yeni dönemin yol haritasının belirlendiği toplantıda Başkan Tugay, “İzmir’in kalkınması için çalışacağız” dedi. İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu (İEKKK), İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın ev sahipliğinde 126’ncı toplantısını Tarihi Havagazı Fabrikasında yaptı. İEKKK Başkanı Mehmet Ali Kasalı yönetiminde yapılan toplantıda, yeni dönemin yol haritası oluşturuldu. Kronik hale gelen kimi sorunlara karşı çözüm yollarının da konuşulduğu toplantıda, kurulun daha etkili çalışması ve proje üretmesi gündeme geldi. Toplantıda yeni döneme dair önerilerini paylaşan kurul üyeleri, Başkan Tugay’a da görevinde başarılar diledi. Kurulun 2009 yılından bu yana toplandığını belirten ve yapılan çalışmaların devam etmesinin önemine değinen Başkan Tugay, “İzmir’in potansiyelinin tam değerlendirilemediğine dair çok eleştiri var. Bunu aşmamız gerekiyor. Seçim çalışması sırasında yerel kalkınma çalışması yapılabileceğini, bu yerelliğin İzmir sınırları dışına da taşarak, bölgesel bir çalışma şeklinde yapılabileceğini söylemeye çalıştım. İşi düşünmek, niyet etmek güzel; ama o düşünceyi harekete geçirmek, belli hedefler koyarak zamanında bu hedeflere ulaşma konusunda da iradeye ihtiyaç var. Biraz farklı bir dönem olacağını umuyorum. Eğer katılırsanız, inanırsanız, sahip olduğunuz o potansiyel ve deneyimle bu süreci doğru yönetirsek, sanıyorum hem bizler hem de İzmirliler için keyif verici, somut ve verimli sonuçları olan bir süreci yaşayabiliriz” dedi. “Herkese kapımız açık olmalı” Yeni bir başlangıç olmasını istediğini aktaran Başkan Tugay, şunları söyledi: “Sizlerin de özgür düşünmesini, farklı bakmasını istiyorum. Herkese kapımız açık olmalı. İzmir’in kalkınması için çalışacağız. Ege Bölgesindeki iller başta olmak üzere koordinasyon kurabileceğimiz her kent ve kurumla iş birliği yapacağız. Şimdiden pek çok girişimimiz var. Hepsi İzmir’i öncü kent olarak görüyor. Bu süreci doğru yönetirsek, düşündüğümüzün ötesinde bir sonuca ulaşabiliriz. Sloganım ’Birbiri ile yarışan değil, birbirine destek olan kentler.’ Bu yaklaşımı doğru buluyorum. Birbirini engelleyen, önünde set olan değil, aynı alanda bir yarış içerisine giren değil, birbirini tamamlayan şehirler olabiliriz. Bu şehre belediye başkanı olmak, şu ana kadar yaşamımda hissettiğim en büyük onur. Bu fırsatı veren herkese teşekkür ediyorum.” Mehmet Ali Kasalı da, İEKKK’nın Türkiye’nin hiç bir yerinde olmayan bir kurul olduğunu ifade ederek, “İzmir’e yakışan, İzmir’in demokrasi anlayışı ile bütünleşen bir kurul. Bunun kıymetini bilmemiz gerekiyor. Burada 15 yılın biriktirdikleri ile yol almalıyız. Artık bu platformu üretken, proje yapabilen, ortaya koyduğu fikirleri takip eden bir yapıya dönüştürmemiz gerekiyor. Birlikte çalışmanın kültürünü burada oluşturmamız gerekiyor. Bu büyük bir fırsat ve imkan” diye konuştu.
Trabzon Trabzonspor’da iç saha endişesi Trendyol Süper Lig’de sahasında oynadığı son iki maçı kazanamayan Trabzonspor, Teknik Direktör Abdullah Avcı yönetiminde iç sahada deplasmandan daha az puan topladı. Trendyol Süper Lig’de, sahasında Gaziantep FK’yı konuk edecek olan Trabzonspor, Abdullah Avcı yönetiminde bu sezon iç sahada, deplasmandan daha az puan topladı. Evinde oynadığı son iki maçta Fenerbahçe’ye 3-2 ve Sivasspor’a 1-0 mağlup olan bordo-mavililer, Gaziantep FK karşısında iç saha istatistiklerini toparlamayı hedefliyor. Karadeniz ekibi, Abdullah Avcı’nın göreve gelmesinin ardından iç sahada oynadığı 12 lig maçında 6 galibiyet, 1 beraberlik ve 5 mağlubiyet elde ederek 19 puan topladı. Bordo-mavililer, tecrübeli teknik adam yönetiminde 13 dış saha maçında ise 6 galibiyet, 3 beraberlik, 3 mağlubiyet yaşadı, topladığı 24 puanla toplayarak, evinde oynadığı müsabakalardan 5 puan daha fazla hanesine yazdırdı. İç saha sıralamasında 9. sırada Trabzonspor, Nenad Bjelica döneminde oynadığı 8 maçta 4 galibiyet, 2’şer beraberlik ve mağlubiyet elde ederek 12 puan toplamıştı. İç sahadaki 4 maçta 3 galibiyet ve 1 mağlubiyet sonucunda 9 puan toplarken, dış sahada ise 1 galibiyet ve 3 mağlubiyet sonucunda 3 puan toplamıştı. Hırvat teknik adam döneminde Karadeniz ekibi iç sahada hanesine daha çok puan yazdırmıştı. Trabzonspor, bu sezon iç sahada oynadığı 16 maçta 9 galibiyet, 1 beraberlik ve 6 mağlubiyet alarak 28 puanla 9. sırada yer aldı. Dış sahada ise 17 maçta 8 galibiyet, 3 beraberlik ve 6 mağlubiyet alarak 24 puan topladı ve 3. sırada yer aldı. Trabzonspor Gaziantep FK’ya yenilmiyor Trabzonspor, rakibi Gaziantep FK ile oynadığı maçlarda yenilmedi. İki takım arasında ligde oynanan 9 maçta bordo-mavililer sahadan 6 kez galip ayrılırken, 3 maçta ise beraberlikle ayrıldı.