POLİTİKA - 01 Mayıs 2024 Çarşamba 00:37

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Muhalefet ve bazı marjinal yapılar 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalışıyor"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Muhalefet ve bazı marjinal yapılar 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalışıyor"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Son günlerde muhalefet ve bazı marjinal yapılar Taksim tartışmalarıyla 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalışıyor. Sembolik törenler haricinde Taksim Meydanı’nın miting yeri olmadığı, mitinge uygun bir altyapıya sahip olmadığı, herkesin malumuyken bu konudaki dayatmaları masum bulmadığımızı ifade etmek isterim" dedi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ’Emeğin, Sendikal Örgütlenmenin ve İstihdamın Geleceği’ temasıyla düzenlenen 13. Çalışma Meclisi Yemeğinde konuştu.


Çalışma meclisi üyelerini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde misafir etmekten büyük bir memnuniyet duyduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan," Sözlerimin hemen başında yarın ülkemizle birlikte tüm dünyada coşkuyla kutlanacak 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü tebrik ediyorum. Bu vesileyle helal rızık peşinde koşan tüm işçi kardeşlerime selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Türkiye Yüzyılı’nın inşası için ter döken, emek veren her bir kardeşimden ’Allah razı olsun’ diyorum. Biliyorsunuz 1 Mayıs tarihi ülkemizde yıllarca gerilimin, kavganın, çatışma ve sokak olaylarının sembolü olarak görüldü. Bilhassa 1977 senesinde yaşanan faciadan dolayı her 1 Mayıs uzun süre şiddetin ve kaosun olduğu bir gün olarak algılandı. 2008 yılında 1 Mayıs’ı Emek ve Dayanışma Günü, 2009 yılından itibaren de resmi tatil ilan ederek buna son verdik. Ayrıca 2010 yılında 32 yıl sonra Taksim’i kutlamalara açan yine biz olduk. Böylece 1 Mayıs’ın hiçbir engellemeye, hiçbir gayri meşru çabaya gerek duymaksızın işçi bayramı olarak kutlanabilmesini temin ettik" dedi.


"Sadece İstanbul değil, 55 ilimizdeki 103 ayrı etkinliğe de izin verilmiştir"


Buna rağmen son günlerde muhalefet ve bazı marjinal yapıların Taksim tartışmalarıyla 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalıştığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sembolik törenler haricinde Taksim Meydanı’nın miting yeri olmadığı, mitinge uygun bir altyapıya sahip olmadığı, herkesin malumuyken bu konudaki dayatmaları masum bulmadığımızı ifade etmek isterim. İstanbul’da göstere, miting ve yürüyüş güzergahları bellidir. Geniş çaplı buluşmalar için her iki yakada da miting alanları mevcuttur. Gerekli izinler ve tedbirler alındığı sürece herkes mitingini, gösterisini, anma programını ve barışçıl protestosunu buralarda özgürce yapabilir. İstanbul’da yapılacak kutlamalar için 40 ayrı yer ve güzergah belirlenmiştir. Sadece İstanbul değil, 55 ilimizdeki 103 ayrı etkinliğe de izin verilmiştir. Müsaade edilenler dışında bir alanda yürüyüş ve miting düzenleme ısrarının iyi niyetli olmadığı açıktır" diye konuştu.


Gün aşırı yaptıkları çağrılarla 1 Mayıs’ı propaganda aracına dönüştürmek isteyen terör örgütlerine istismar zemini sunulmaması gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:


"Herkesin sorumluluk duygusuyla hareket etmesi gerektiği kanaatindeyim. Sendikalarımızı ve siyasi partilerimizi 1 Mayıs atmosferine zarar verecek adımlardan uzak durmaya davet ediyorum. Çalışma hayatında katılımcı, sosyal diyalog anlayışının en önemli temsil mekanizmalarından birini çalışma meclisimiz oluşturuyor. Bugüne kadar 13 kez toplanan meclisimiz, çalışma hayatına dair yol haritasının belirlendiği, sorunların tartışıldığı, çözüm önerilerinin getirildiği bir platform görevi üstlendi. Biz de hem meclis toplantılarına iştirak ederek hem de taraflarla farklı vesilelerle bir araya gelerek gündemimizdeki konuları değerlendirdik. Çalışma hayatımıza dair kritik kararların arifesinde sizlerin görüşlerine başvurduk. Sizden gelen teklifler, tenkitler ve fikirler çerçevesinde meselelerimize, çözüm yolları geliştirdik. Göreve geldiğimiz andan itibaren, sürdürdüğümüz diyaloğu bugün de aynı yoğunlukla ve hassasiyetle devam ettiriyoruz. İşçisiyle, işvereniyle, memuruyla, esnafıyla, çiftçisiyle, meclis zemininde yaptığımız istişarelerin şimdiden ülkemiz, milletimiz, çalışma hayatımız bakımından hayırlara vesile olmasını diliyorum. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımıza 5 yıllık aradan sonra güncel konuları ele almak üzere toplantıya öncülük ettiği için teşekkür ediyorum. Siz dostlarımın her birine de katkılarınız için şükranlarımı sunuyorum."


"Kuşatıcı bir anlayışla işçi, işveren, memur, esnaf ve çiftçi kardeşlerimizin refah seviyelerini arttırmak için çaba gösterdik"


Cumhurbaşkanı Erdoğan, emeğin alın terinin öneminden bahsederek, "Milletimizin takdiriyle geldiğimiz görevlerin yanı sıra şahsen de çalışma hayatının bizzat bulunmuş bir kardeşinizim. Gençlik yıllarımda İETT’de işçi olarak çalışmanın kazandırdığı tecrübeden, siyasi yaşamım boyunca hep istifade ettim. Emeğin, alın terinin kendisi ve ailesinin iaşesi için ter dökmenin değerini, o dönemlerde çok yakından görme fırsatı buldum. Emekçi kardeşlerimle aramızda kurduğumuz sarsılmaz bağ, yarım asırdır hiç kopmadı, eksilmedi, eskimedi. Belediye başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla ülkemize hizmet sorumluluğunu üstlendiğimizde nereden geldiğimizi asla unutmadık. İşçilerimizin her sıkıntısını kendi sıkıntımız, her kazanımını da kendi kazanımımız olarak telakki ettik. Son 21 yılda kuşatıcı bir anlayışla işçi, işveren, memur, esnaf ve çiftçi kardeşlerimizin refah seviyelerini arttırmak için çaba gösterdik. İş kanunu, sosyal güvenlik reformu, iş güvenliği ve iş sağlığı sendika kanunlarına ilişkin düzenlemeleri sizlerle bilistişare hayata geçirdik. Asgari ücrette tarihi artışları, işçi ve işverenlerimizin azami mutabakatını sağlayarak gerçekleştirdik. Net asgari ücreti 2024’te 17 bin 2 liraya yükselttik. Böylece 2023 Temmuz ayına göre yüzde 49, Ocak ayına göre yüzde 100 artış oldu. 2016 yılında başlattığımız asgari ücret desteğini 2024 yılı için sigortalı başına aylık 700 liraya yükselttik. Asgari ücretten alınan vergilerin kaldırılması uygulamasıyla, tüm gelir gruplarına asgari ücrete kadar olan kazançlar için vergi muafiyeti getirdik" ifadelerini kullandı.


"İstihdam sayımız 32 milyon 423 bine yükseldi"


Ülkenin istihdam rakamlarında da tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmış durumda olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstihdam sayımız 32 milyon 423 bine yükseldi. Son verilere göre işsizlik oranı yüzde 8,7 seviyesinde gerçekleşti. Bir önceki yıla göre yani son bir yılda iş gücü sayısı 775 bin kişi, istihdam sayısı 1 milyon 156 bin kişi arttı. Gelecekte işsizlik oranlarının daha da aşağıya ineceğine inanıyorum. Burada son dönemde sıkça şahit olmaya başladığımız bir hususu ifade etmekte fayda görüyorum. Tarımdan turizme, sanayiden ticarete, farklı sektör temsilcileriyle bir araya geldiğimizde en önemli sorunun işçi bulamama olduğu anlaşılıyor. Özellikle emek yoğun iş kollarında ara eleman sıkıntısı yaşanıyor. Esnaflarımız, zanaatkarlarımız, ustalarımız yanlarında çalıştıracak çırak bulamamaktan şikayetçi. Özellikle emek yoğun iş kollarında ara eleman sıkıntısı yaşanıyor. Esnaflarımız, zanaatkarlarımız, ustalarımız yanlarında çalıştıracak çırak bulamamaktan şikayetçi. Öyle ki, deprem sonrasında iyice hareketlenen inşaat sektöründeki işçi ve usta eksikliği sebebiyle çalışmalar olması gerekenden daha yavaş ilerliyor. Bugün işini büyütmek, üretimini arttırmak yani iş alanlarına açılmak isteyen firmalarımızın en büyük endişe kaynağı kalifiye eleman kıtlığıdır. Özel sektörümüz çalıştıracak personel bulamazken, resmi kurumlarımızın kapısında iş başvuruları için uzun kuyruklar oluşmaktadır. Türkiye ekonomisinin geleceği açısından bu iki tablo arasındaki tenakuzu popülizme tevessül etmeden mutlaka gidermek zorundayız. Çalışma hayatının tarafları olarak mesleki eğitim sistemimizin yeniden gözden geçirilmesi dahil daha kalıcı çözüm yolları geliştirmemiz gerekiyor. İçinde bulunduğumuz dönemde hükümetimizin önceliklerinden birisi de istihdamda arz talep dengesinin temini olacaktır. Bu dengenin sağlanması noktasında sizlerin de bizlere gereken desteği vermesini bekliyorum" açıklamasını yaptı.


"Darbecilerin yaptığı yasayı 29 yıl sonra değiştirmek bize nasip oldu"


Ücretler ve istihdamın yanı sıra sendikal haklar ve özgürlükler alanında da son 21 yılda tarihi nitelikte pek çok adım attıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sendikal ve toplu iş sözleşmesi kanunuyla 1983 yılında darbecilerin yaptığı yasayı 29 yıl sonra değiştirmek bize nasip oldu. Ağızlarını her açtıklarında, 12 Eylül darbecilerinin hazırladığı yasalardan şikayet edenlerin değiştirmediği yasaları biz değiştirdik. Memurların toplu sözleşme yapma hakkına anayasal güvence getirerek memurlarımıza toplu sözleşme hakkını verdik. İşçi ve memurlarımızın toplu sözleşme süreçlerini çoğunlukla mutabakatla sonuçlandırdık. 2013 yılında bir milyon olan sendikalı kişi sayısını bugün itibariyle 2 buçuk milyona yükselttik. Sendika üyesi sayısı, kamu görevlilerine üç ayda bir toplu sözleşme ikramiyesi ödenmesine imkan sağladık. Ancak bu kazanım, ana muhalefet partisinin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından geçtiğimiz aylarda iptal edildi. Düzenlemenin iptali nedeniyle 2 milyonu aşkın memurumuzun aylıklarında 345 liralık düşüş oldu. Bunun takdirini kamu personelimizin en iyi şekilde yapacağı inancındayım. Tüm dünyayı yaklaşık 3 yıl boyunca derinden sarsan Covid-19 salgınında işçi ve işverenlerimizin yanında olduk. Bu dönemde prim ödemelerini erteledik, istisna haller dışında işverenler tarafından işçi çıkarılmasını sınırlandırdık. Kısa çalışma ödeneği ve nakdi ücret desteği uygulamalarıyla milyonlarca çalışanımıza sahip çıktık. Salgın sonrası istihdamda normale dönüşü teşvik için normalleşme desteği sağladık, müstakil iş sağlığı ve güvenliği kanunu ve alt düzenlemelerini hayata geçirerek bu alanda önemli bir reforma imza attık. İş kazası oranlarını düşürdük. Kamu kurum ve kuruluşlarındaki alt işveren işçilerini doğrudan çalıştıkları kurum ve kuruluşlarda sürekli işçi kadrosuna aldık. 2011 ve 2013 yıllarında sayı 300 bin olan sözleşmeli personelimiz kadroya geçirilmişti" dedi.


"2002 yılında yüzde 52,1 olan kayıt dışı istihdam oranını yüzde 25,4’e indirdik"


2023 yılındaki düzenlemeyle de 500 bine yakın sözleşmeli personele kadroya geçme hakkı tanıdıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2002 yılında yüzde 52,1 olan kayıt dışı istihdam oranını yüzde 25,4’e indirdik. Ayrıcalıklı statüleri kaldırarak işçi, memur, esnaf herkese eşit şartlarda sosyal güvenlik hizmeti verilmesini ilke edindik. Son 21 yılda burada saymaya kalksak saatler sürecek daha pek çok düzenlemeyi, reformu, hakkı ve kolaylığı, başarıyla hayata geçirdik. Ülkemizde ve dünyada maalesef çalışma hayatının taraflarını birbirine düşman gösteren bir anlayışa rastlıyoruz. Bunlar işçiyle işverenin tıpkı mıknatısın iki farklı ucu gibi asla bir araya gelemeyeceğini, uzlaşmayacağını savunuyorlar. Hatta işçi ve işveren arasındaki iş birliğini kendi ideolojilerini içinde tehdit kaynağı olarak görüyorlar. Çatışmacı, kavgacı, hayatı sadece dost-düşman ayrımı üzerinden tarif eden bu katı ideolojik yaklaşımın ne ülkemize ne milletimize faydası olur. Çalışma hayatını, işçi-işveren, patron-emekçi rekabetine indirmenin doğru ve hakkaniyetli bir olmadığına inanıyorum. Hak mücadelesi, işveren ve sermaye düşmanlığı değildir. İşçinin de işverenin de hakkını aldığı adil bir sistemin tesisi mücadelesidir. İşçinin ücretinin daha alın teri kurumadan verildiği, sanayicinin, üreticinin, işverenin ortaya çıkan katma değerden hak ettiği payı aldığı yapının kültür ve medeniyet kotlarımıza daha uygun bir sistem olduğu açıktır. Yani ne işçi ezilecek ne de işveren mağdur olacak. Ne emekçinin hakkı gasp edilecek ne de patron ötekileştirilecek. Çalışma hayatının tüm taraflı aynı gemide olduklarının bilinciyle birbirlerine karşı sorumluluk duygusuyla hareket edecek. Çalışma hayatında bu kader ortaklığını tesis ettiğimiz ölçüde ekonominin diğer alanlarında da başarılı olacağımız muhakkaktır. İşçinin hakkını alamadığını düşündüğü, işverenin, esnafın, sermaye sahibinin kendini güvende hissetmediği, toplum kesimleri arasında duygudaşlığın gelişmediği, zenginin fakirin halini umursamadığı bir tablodan hiçbirimize hayır gelmez. Millet olmak bir olmayı, beraber olmayı, kardeş olmayı, omuz omuza dayanışma içinde hareket etmeyi gerektirir. Bu hakikatler gün gibi ortadayken çalışma hayatı dahil her meseleye siyasetin penceresinden bakanlar olduğunu görüyoruz. Bunların nazarında mağdurun veya failin siyasi kimliği diğer her şeye garibe çalıyor. Öyle ki aynı ideolojik kabileden olunca terör eylemleri ve iş cinayetleri bile önemsiz hale gelebiliyor" ifadelerini kullandı.


"İhmallerin adresi muhalefete ve muhalefet belediyelerine çıkınca sözde emekçi örgütlerinin hepsi birden lal oldu"


Geride bıraktığımız haftalarda milletçe iki büyük acı yaşandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Beşiktaş’ta ruhsatı sıkıntılı bir gece kulübünde çıkan yangında 29 emekçi kardeşimiz hayatını kaybetti. İstanbul’un göbeğinde işlenen bu iş cinayeti karşısında maalesef işçinin hakkını savunduğunu iddia kuruluşların hiçbirinin sesi dahi çıkmadı. İhmallerin adresi muhalefete ve muhalefet belediyelerine çıkınca sözde emekçi örgütlerinin hepsi birden lal oldu. Adeta dillerini yuttular, sanki 29 insan hem de feci bir şekilde hiç ölmemiş, hiç can vermemiş gibi hak, hukuk, adalet, özgürlük demeye pişkince devam ettiler. Aynı aymazlığa, bayramın ikinci günü meydana gelen teleferik faciasında da şahit olduk. Sorumlulardan hesap sorulmasını bir yana bıraktım ellerinden gelse böyle bir rezaleti bizlere yaşatanları baş tacı edeceklerdi. Evlatlarına kavuşma mücadelesi veren Diyarbakır annelerinden, bölücü örgüt terör örgütünün katlettiği işçilerimize, öğretmenlerimize kadar her konuda benzer vicdansızlığı sergilediler. Sırf aynı ideolojik kaynaktan beslendikleri için terör örgütünün eylemlerini dahi görmezden, duymazdan geldiler. Oysa hak ve adalet mücadelesi siyasi ve ideolojik holiganlığa kurban edilemeyecek kadar anlamlı, önemli ve ulvi bir mücadeledir. Söz konusu eğer lisansa, insansa ve insan hayatıysa diğer her şey ikinci planda kalır. İstanbul Gayrettepe ve Antalya’daki skandallara biz vicdan pencere bakıyoruz. İhmal, kasıt veya ihanetten dolayı insanımızın mağduriyetine yol açan herkesin hukuk önünde hesap vermesi için gerekli çabayı gösteriyoruz. Nihai hedefimiz bu yüzyılı emeğin, yatırımın, üretimin, istihdamın, büyümenin, kalkınmanın ve refahın yüzyılı yapmaktır" değerlendirmesini yaptı.


"Kayıt dışılıkla mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz"


Bu amaçla hayata geçirdikleri iş sağlığı ve güvenliği reformunu kararlılıkla uygulamaya devam edeceklerini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:


"Kayıt dışılıkla mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Sosyal güvenlik ve prim ödeme bilincini arttıracağız. Rehberliği ve gönüllü uyumu ön planda tutacak risk odaklı denetim kapasitemizi daha da etkinleştireceğiz. Ülkemizin çalışma hayatını Türkiye Yüz yılı vizyonumuza paralel olarak güncelleyecek, eksiklerini giderecek, sorunlarına inşallah çözüm bulacağız. Sizlerin de güçlü desteği ve işbirliğiyle Türkiye yüz yılı ülkümüzü inşallah gerçeğe dönüştüreceğiz. Rabb’im yar ve yardımcımız olsun diyorum. Bir kez daha iki gün boyunca devam eden 13’üncü çalışma meclisinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Burada müzakere edilen konu başlıklarından görüş, talep, beklenti ve önerilerden çıkacak sonuçların bakanlığımız ve hükümetimiz tarafından dikkate alınacağını özellikle vurgulamak istiyorum. 1 Mayıs arifesinde böyle önemli bir istişare toplantısına vesile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızı Sayın Bakan ve ekibini canı gönülden tebrik ediyorum. Toplantılara iştirak eden işçi, kamu görevlileri ve işveren sendikaları, konfederasyonlarımıza, sivil toplum örgütlerimize, akademisyenlerimize, kamu kurum ve kuruluşlarımıza Teşekkür ediyorum."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Fenerbahçe’den, Galatasaraylı yöneticilere yanıt Fenerbahçe, 1-0 kazandıkları Galatasaray derbisinin ardından sarı-kırmızılı yöneticilerin yaptığı açıklamalara yanıt verdi. Sarı-lacivertlilerin resmi internet sitesinden yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: "19 Mayıs Pazar günü oynanan, takımımızın 1-0 galibiyeti ile sonuçlanan maçın ardından rakip takım bireyleri tarafından oluşturulan gündemi dikkatle takip ediyoruz. Maçın bitişinin ardından rakibimizin serzenişlerinin artarak garipleştiği bu gündemden hareketle öncelikle şunu söylemek isteriz ki; Derbi zaferimizin ardından gerek mevcut başkan ve muhtelif yöneticiler gerekse başkan adayı nezdinde yapılan sayısız çelişkili açıklamaların ana sebebi, maç sonucunun hazmedilememesi kaynaklıdır. Her şeyin tam da istedikleri şekilde kendilerine sunulduğu, takımımızın haksız şekilde henüz maçın başında 10 kişi bırakıldığı ve her şeye rağmen Fenerbahçemizin galibiyeti ile sonuçlanan bu maç, her bir dakikası ile ’gerçek hak edeni’ tüm Türkiye’ye göstermiştir. Sezon başından beri haykırdığımız sistematik ve sistemsel sıkıntıların kısa ve net bir özeti niteliğindeki bu maçın, çok büyük beklentiler içindeki rakibimizi bu şekilde sarsmasını anlayışla karşıladığımızı; İki gündür ortaya koydukları yanlış, yanıltıcı ve yalan beyanlar dahil olmak üzere kamuoyu nezdinde yapılan algı manipülasyonuna yönelik adımların takibini her mecrada sonuna kadar yapacağımızı kamuoyunun bilgisine sunarız."
Samsun 160 yıldır dinmeyen acı: Samsun’da Çerkezler atalarını andı Çerkez Sürgünü ve Soykırımı’nın 160. yılı Samsun’da yapılan etkinlikle anıldı. Samsun’da 21 Mayıs 1864 Çerkez Sürgün ve Soykırımı’nın 160. yıldönümü nedeniyle anma etkinlikleri düzenlendi. Tütün İskelesinde toplanan Çerkezler ağıtlar söyleyerek, denize kırmızı karanfil bırakıldı. Sürgünde hayatını kaybeden ve Çerkezlerin adlarına hazırlanan temsili mezar taşları da anma töreninde sergilendi. Programda konuşan Samsun Çerkez Derneği Başkanı İlhan Ayrancı, "Çerkezler ve diğer Kuzey Kafkasya halkları binlerce yıldır yaşadıkları vatanlarını savunmuş ve diğer halkların vatanlarını işgal etmek peşinde olmamıştır. Orantısız güçlere karşı tamamen kuşatılmış vatanımızı 1763-1864 arasında 101 yıl savunan atalarımız, 21 Mayıs 1864 tarihinde son savaşı da kaybettiler. Savaş sürecinde sivillere yönelik toplu öldürme, ekinlerin ve köylerin yok edilmesi suretiyle yaşam imkanlarının ortadan kaldırılması gibi uluslararası hukuk çerçevesinde tipik soykırım suçları işlenmiştir. Savaştan sonra ise Çerkezlerin kalan nüfusunun tamamına yakını Osmanlı coğrafyasına sürgüne tabi tutulmuştur. Hem bu etnik temizlik ve hem de soykırım ayrı ayrı insanlığa karşı suç niteliğindedir. Çerkezler dağınık iskan edilmiş olmalarına rağmen 160 yıldır yaşadıkları ülkelere her bakımdan nüfuslarına oranla çok üst düzeyde katkı vermektedir. Bugün baktığımızda dünya; demokratik değerlerden, barış ve huzur ortamından uzaklaşarak yeni bir kaos ortamına doğru sürüklenmektedir. Çevremizde büyük insani krizler, savaşlar, yeni soykırımlar yaşanmaktadır. Çok dikkatli olmamız ve dayanışma içinde hareket etmemiz gerekiyor. Tüm ülkeleri ve anavatanımızı büyüyen bu yangından korumamız; bir yandan da küresel yangını demokratik, insani, barışçıl değerler ile söndürmeye çalışmamız gerekiyor. Sürdürülebilir bir barış karşılıklı saygıya dayalı, farklılıkları zenginlik olarak gören demokratik çoğulcu bir anlayışın toplumda ve dünyada hakim olması ile mümkün olacaktır. Bu doğrultuda yetkililer başta olmak üzere hepimize önemli görev ve sorumluluklar düşüyor. Savaşta ve sürgünde kaybettiklerimizi, bugüne kadar kültür, kimlik ve adalet mücadelemize emek verenlerden vefat edenleri saygı ve rahmetle anıyoruz. Demokratik taleplerimizin takipçisi olmaya devam edeceğiz" dedi. Programa ayrıca Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Nihat Soğuk, Atakum Belediye Başkanı Serhat Türkel ve Çerkez vatandaşlar katıldı.
Ankara TBMM’de 6-8 Ekim olayları tartışması yaşandı TBMM Genel Kurulu’nda DEM Parti grup önerisi görüşmeleri sırasında 6-8 Ekim olayları tartışması yaşandı. TBMM Genel Kurulu’nda DEM Parti, 6-8 Ekim olaylarının araştırılması için grup önerisi verdi. Grup önerisi üzerine DEM Parti Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş konuştu. Beştaş, 6-8 Ekim olaylarını hatırlatarak, “Kobani’de ne oldu? 15 Eylül’de IŞİD, Kobani’yi kuşattı ve Salih Müslim acil yardım talebinde bulundu, yüz binlerce insanın, 400 bin Kobanilinin ölüm tehdidi altında olduğunu ifade etti. Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Stefan de Mistura 7 Ekim’de açıklama yaptı ve katliam riskine dikkat çekti, ’Kobani halkını koruyalım’ çağrısında bulundu. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun da Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri de aynı çağrıyı yaptı. Bütün dünyada bu çağrılar çığ gibi büyüdü ve 25 Eylülden sonra bütün dünyada, bütün kıtalarda Kobani halkıyla dayanışma eylemleri yapıldı ve IŞİD protesto edildi. Bu protestolar 25 Eylül’de başladı, neden 6 Ekim geçiyor; onu da bir soru olarak koyuyorum. 6-8 Ekim’de genel kabul gören veri -çünkü iktidar soruşturmuyor, kovuşturmuyor, failleri bulmuyor, yakalamıyor, ceza vermiyor- 54 ölüm ve bunların 47’si partimizden, HDP’li, partimizin üyeleri, yöneticileri” ifadelerini kullandı. Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya, 2 bin 700 müştekinin bütün suçlardan beraatine karar verildiğini aktardı. İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz da, 6-8 Ekim olaylarına gelene kadar yaşananları anlattı. CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre ise, 6-8 Ekim olaylarına ilişkin davayla ilgili olarak, "Bu dosyadaki ana kurgu şunun üzerine kurulmuş, iddianamede ’Abdullah Öcalan’dan aldıkları talimat üzerine sosyal medya paylaşımlarıyla, demeçlerle halk sokağa çağırıldı ve onlarca insanın ölümü, yaralanması, maddi, manevi zararlar ortaya çıktı, bundan ötürü bu insanlar cezalandırılmalıdır’ deniliyor değil mi? Burası net. Peki, değerli arkadaşlar, öyleyse Abdullah Öcalan niye bu dosyada sanık değil? Bakın, çok net bir soru soruyorum size. Öyleyse Abdullah Öcalan niye bu dosyada sanık değil? Niye biliyor musunuz? Cezaevinde olması engel değil yani bunu da mı biz söyleyelim. Çünkü yargının bir siyasi operasyon olarak kullanıldığının onlarca delilinden biri. Bakın, size bir şey daha söyleyeceğim; bunun cevabını veremeyeceksiniz, biliyorum, bir şey daha söyleyeceğim: Değerli arkadaşlar, bu dosyaya ilişkin kamuoyunca çok tartışma oldu ve bütün tartışmalarda ’Yasin Börü’nün katilleri, katilleri’ dendi. Bakıyorsunuz, o, 40’a yakın ilde o kadar vatandaşımız hayatını kaybetti, yaralandı, postaneler yakıldı, okullar yakıldı; bunlara ilişkin kurulan bir hüküm yok. Demokratik bir ülkede ne olması lazım? Bütün bunları yapanların faillerinin cezalandırılması lazım. nerede? Suçun işlendiği yerde. Öyle değil mi? Yani demokratik bir ülkede olması gereken bu değil midir? Peki, değerli arkadaşlar, bunu da geçtik” dedi. DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, IŞİD’in bir kenti yok etme tehdidi olduğu için demokratik çağrı yapıldığını iddia etti. Beştaş da, 6-8 Ekim olaylarında Kürt düşmanlığı yapıldığını ve IŞİD tarafından Kürt kökenli insanların yok edilmek istendiğini öne sürdü. AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin de, Kobani’de yapılan konusunda herkesin destek vereceğini belirterek, "Ama siz kendi içinde yaşadığınız şehirleri altüst etmeye davet ediyorsunuz. PKK’nın yaptığı davete icabet ediyorsunuz, üstelik el yükseltiyorsunuz. Sizin birinci meseleniz asla ve asla bu ülke değil, sizin meseleniz bu ülke değil. Siz Meclisi bir araç olarak kullanıyorsunuz, bir daha söylüyorum” dedi. AK Parti Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu, çözüm sürecinde toplumu ikna için hükümetin, devletin yürüttüğü bir süreç olduğunu hatırlatarak, o süreçte kendilerinin de bunun niçin gerekli olduğunu anlatmaya çalıştıklarını söyledi.
Kayseri Eryılmazlar Grup Şirketi’nden açıklama: "Karalama kampanyası ile en başta ülkemiz ekonomisine zarar verildiği bilinmelidir" Eryılmazlar Grup Şirketleri hakkında bazı haber siteleri tarafından basında ’Demir Yumruk Operasyonu’ olarak bilinen soruşturma sonrası yapılan incelemelerde Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından firmaya 5 milyar TL ceza kesildiği iddiaları şirket tarafından yalanlandı. Eryılmazlar grup şirketleri hakkında bazı haber siteleri tarafından basında ’Demir Yumruk Operasyonu’ olarak bilinen soruşturma sonrası yapılan incelemelerde Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından firmaya 5 milyar TL ceza kesildiği iddia edilmişti. Şirket avukatı tarafından yapılan açıklamada; yapılan haberlerin gerçeği yansıtmadığı bildirildi. Şirket avukatı İbrahim Öner tarafından yapılan açıklama şu şekilde: “Öncelikle basında yer alan haberlerin gerçeği yansıtmadığını belirtmek isteriz. Bahsi geçen incelemeler ve yargı süreci hâlihazırda devam etmektedir. Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı’na bağlı vergi müfettişleri tarafından devam eden incelemeler gizlilik içerisinde yürütülmektedir. Hiç bir şekilde gerçekle uyuşmayan ve somut dayanağı olmayan bilgilerin bu şekilde basın mensuplarına sızdırılması Eryılmazlar Grup Şirketleri hakkında karalama ve itibar suikastı amacı taşımaktadır. Müvekkil şirketler hakkındaki doğruluk payı bulunmayan, gerçeği yansıtmayan mahrem bilgileri sızdıranlar ve habercilik adı altında bu bilgileri paylaşanların tek amacı incelemelerini gerçekleştiren Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı müfettişlerini ve yargıyı etkilemek olduğu kanaatindeyiz. Bu kapsamda müvekkil şirket yetkililerinin inceleme veya yargı faaliyetleri çerçevesinde kamu görevlilerine teslim ettikleri gizli kalması gereken belgeler ve incelemeler ile ilgili basın mensuplarının bilgi edinmesini sağlayan ve habercilik adı altında gerçeği yansıtmayan haberler yaparak paylaşanlar hakkında yasal yollara başvurulacaktır. Ülkemizde bulunan yaklaşık 30 adet demir çelik fabrikasından iki tanesi müvekkil Eryılmazlar firması tarafından işletilmektedir. Yaklaşık bin 500 kişinin istihdam edildiği ülkemizin demir çelik ihtiyacının karşılanmasında önemli yeri olan müvekkil firma aleyhine habercilik adı altında yapılan karalama kampanyası ile en başta ülkemiz ekonomisine zarar verildiği bilinmelidir. Art niyetli ve tarafsızlığını yitirmiş kişiler tarafından basında Demir Yumruk Operasyonu olarak lanse edilen soruşturmanın başlatıldığı gün Eryılmazlar firması Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Eryılmaz adına Hüseyin Eryılmaz’ın tüm şirketlerinin arkasında olduğunu, yargıya ve adalete güveninin tam olduğunu beyan etmiştik. Müvekkil şirket yetkililerinin Adalete ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurumlarına olan inançları tamdır. Müvekkil şirket yetkilileri bugün de aynı duruşu sergilemektedirler. Üretmeye, çalışmaya ve katkı sağlamaya devam etmektedirler. Sonuç olarak idare tarafından gerçekleştirilen incelemeleri ve yargı sürecini etkilemek amacı ile haksız, mesnetsiz ve gerçeklik payı bulunmayan haberler ve paylaşımlar ile müvekkil şirket ve yetkililerini hedef alan iddialara karşı yasal sürecin tarafımızca başlatılacağını ve bunun takipçisi olacağımızı beyan ederek; adalet tecelli ettiğinde hafızalarda bu haberlerin, paylaşımların ve iddiaların değil, Yüce Türk Milleti adına verilen kararın yankılarının kalacağını belirtmek isteriz.”
Mardin Mardin’de iki kız kardeşin okuma azmi engel tanımıyor Mardin’in Artuklu ilçesinde yaşayan 2 kız kardeş, eşyasız ama kitap dolu evlerinde tüm zorlukları aşarak üniversiteyi kazanmak istiyor. Kız kardeşleri küçük yaşta evlendirilen ve kendileri okumayı başaran Hazal Aybüke Atay (25) ve kız kardeşi Ayşil Neva Atay (19), okumak için destek bekliyor. Kendileri de evlendirmek isteyen fakat okumak isteyen kız kardeşler okuma azimlerini sürdürüyor. Batman’da şehit edilen Aybüke öğretmenin hayatını kendine örnek alan kız kardeşlerden Hazal, ismine mahkeme kararıyla "Aybüke" öğretmenin ismini ekletti. Atay, “Genelde kitaplarla örülü bir hayatımız var. Sürekli kitaplarla haşır neşir bir şekilde bilgi edinmeye çalışıyoruz. İsmime gelecek olursak, 2017 yılında mezuniyet senemde Şehit Şenay Aybüke Yalçın öğrencilerine karne dağıttıktan sonra terör örgütü tarafından şehit edildi. Şehit Aybüke öğretmenin üzerimde çok farklı bir etkisi oldu. Uzun süre etkisinden çıkamadım. Her yıl kendisini saygıyla anıyorum. Onun ismini yaşatmak istedim ve gerekli müracaatlarda bulundum. Şu an Aybüke öğretmenimizin ismini taşıyorum. Bizim de öğretmenlerimiz var, biz de karne alıyorduk. Şehit edildiği gün aklıma öğretmenlerim geldi” diye konuştu. Kız kardeşi Aysil Neva Atay ise bugüne kadar yüzlerce kitap okuyarak hukuk fakültesini okumak için hazırlandığı, sınavı kazanıp kadınların hakkını savunmak için hakime olmak istediğini belirtti. Her çocukta olduğu gibi kendi okuma merakının da çocukken başladığını vurgulayan Atay, "Hukuk alanında uzman bir hakim olmak istiyorum. Fakat oldukça kaynak eksikliğim var" ifadelerinde bulundu.