POLİTİKA - 26 Eylül 2023 Salı 13:08

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Azerbaycan dönüşü açıklamalar

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Azerbaycan dönüşü açıklamalar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan'a yaptığı ziyaretin ardından Türkiye'ye dönüşünde uçakta gazetecilere değerlendirmelerde bulundu, sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Menendez'in devreden çıkması bize avantaj sağlıyor ancak F-16 meselesi sadece Menendez'e bağlı bir konu değil" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan'a yaptığı ziyaretin ardından Türkiye'ye dönüşünde uçakta gazetecilere değerlendirmelerde bulundu, sorularını yanıtladı. Erdoğan, Haziran ayındaki Bakü ziyaretinin ardından Türk dünyasına açılan kapı Nahçıvan'da olduklarını, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Iğdır-Nahçıvan Doğalgaz Boru Hattı'nın temelini attıklarını hatırlattı. Iğdır-Nahçıvan Doğalgaz Boru Hattı'nın toplam 80 bin 150 metrelik hattın günlük 2 milyon metreküp taşıma kapasitesine ulaşmasını hedeflediklerini belirten Erdoğan, "Projeyle Nahçıvanlı kardeşlerimizin doğal gaz ihtiyacının tamamı karşılanıyor.

Ayrıca Nahçıvan Onarım Üretim Askeri Kompleksi'nin açılışını gerçekleştirdik. Güncel gelişmeler savunma sanayinde yerli ve milli kabiliyetlerin ehemmiyetini bir kez daha gösterdi. Bu kompleksin Azerbaycan ve Nahçıvan'ın savunma kabiliyetine önemli katkı yapacağına inanıyorum. Enerji, ulaşım ve toplu konut alanlarında imzalanan üç anlaşmayla Nahçıvan ziyaretimiz adeta taçlanmış oldu. Yeni projelerle Azerbaycan'la iş birliğimizi her seferinde bir adım daha öteye taşımanın bahtiyarlığı içindeyiz" diye konuştu.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yaptıkları görüşmede ikili ve bölgesel birçok hususu ele aldıklarını ifade eden Erdoğan, "Karabağ'daki son durum üzerinde özellikle durduk ve Azerbaycan'ın haklı davasında güçlü desteğimizi tekrarladık. Can Azerbaycan'ımızı, antiterör operasyonunda elde ettiği tarihi başarıdan dolayı bir kez daha tebrik ediyorum. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Azerbaycan ordusu teröristlere karşı tavizsiz, sivillere ise son derece merhametli davranmıştır. 30 yıl önce Karabağ'ın işgali sırasında yaşananlar ile işgal edilmiş toprakların kurtarılması sonrasında yaşananlar arasındaki büyük fark şimdiden hafızalara kazınmıştır. Sivillerin ihtiyaç duyduğu tüm malzemeler, ciddi manada tırlar dolusu gıda ürünleri bölgeye ulaştırılıyor. Azerbaycanlı kardeşlerimizi harekat sonrasında sivillere yönelik sergiledikleri bu insani ve vicdani tutum dolayısıyla ayrıca kutluyorum" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye olarak tüm süreçlerde Azerbaycan'ın yanında yer aldıklarının altını çizen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Desteğimizi, geçtiğimiz hafta BM Genel Kurulu'ndaki hitabımda güçlü bir şekilde vurguladım. Harekat neticesinde Azerbaycan'ın Karabağ'ın tamamındaki egemenliği perçinlenmiş oldu. Çok daha önemlisi 44 günlük vatan savunmasının ardından bölgede kalıcı barış ve istikrarın tesisi yolunda yeni bir fırsat penceresi açıldı. Bu imkanın değerlendirilmesi gerektiğine dair görüşümüz herkesin malumudur. Ermenistan'ın süreci uzatmak yerine artık güçlü bir irade sergilemesini bekliyoruz. Bu beklentimizi 11 Eylül'de telefonla görüştüğüm Ermenistan Başbakanı Sayın Nikol Paşinyan'a da ifade ettim. Azerbaycan'ın toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve komşuluk hukukuna riayet edildiği takdirde çözülemeyecek hiçbir sorun görmüyoruz.

Azerbaycan-Ermenistan sürecinde ilerleme sağlanması, bölgesel normalleşmeye de büyük ivme kazandıracaktır. Güney Kafkasya'da istikrar, barış ve refahın tesis edilmesi için Azerbaycan'la birlikte çalışmayı sürdüreceğiz. Ziyaretimizin, sadece ikili ilişkilerimiz değil tüm bölgemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Şahsıma ve heyetime gösterilen hüsnü kabulden dolayı kardeşim Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'e bir kez daha teşekkür ediyorum."

Bir gazetecinin, "Türkiye'ye F-16 satışı ve modernizasyonunun engellerinden olarak görülen ABD'li senatör Bob Menendez, hakkında hazırlanan yolsuzluk iddianamesinden sonra geçici olarak görevini bırakmak zorunda kaldı. Beyaz Saray'dan gerek F-16 satışının senatoya sunulması, gerekse modernizasyonun onaylanmasıyla ilgili bir hareket bekliyor musunuz" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu şekilde cevap verdi:

"Bizim, F-16’larla ilgili bu konuda en önemli sıkıntılarımızdan biri de ABD’li senatör Bob Menendez’in ülkemiz aleyhine faaliyetleriydi. Dolayısıyla, Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan şu anda bu süreci yakından takip edecek. Zaten ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan üç-dört gün önce Amerika'da görüştüler. Bu görüşmeler hala devam ediyor. Ama şimdi bu durumu fırsata dönüştürüp kendisiyle tekrar görüşmekte fayda var. Bu sayede F-16 ile ilgili süreci de belki hızlandırma fırsatımız da olabilir. Sadece F-16 değil, diğer bütün konularda Menendez ve onun zihniyetindekiler bize karşı engelleyici faaliyet yürütüyor. Menendez’in devreden çıkması bize avantaj sağlıyor ancak F-16 meselesi sadece Menendez’e bağlı bir konu değil. Yönetilmesi gereken alanları Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan yürütecek.

Bu konuda ABD’den artık net bir yanıt bekliyoruz. Temenni ediyoruz ki beklediğimiz olumlu neticeyi fazla uzamadan alırız. Bu konu dahi bizlere savunma sanayii noktasında kendi kendine yeten bir ülke olmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Daha önce İHA-SİHA noktasında da aynı durumdaydık. O zamanlar Predatör meselesi vardı. İhtiyacımız olduğu halde müttefikimizden alamamıştık. Ne yaptık, kendi İHA’larımızı ürettik. Durmadık SİHA yaptık, TİHA yaptık, Kızılelma yaptık, Hürkuş yaptık, Atak yaptık, şimdi de F-16’lara ihtiyacımız var fakat bir yandan da yeni nesil savaş uçağımız Kaan’ı üretmek için çalışıyoruz."

"Azerbaycan'ın Karabağ'daki terörle mücadele operasyonlarından sonra Zengezur Koridoru'nda nasıl bir süreç bekleniyor" sorusu üzerine de Erdoğan, "Kara ve demiryolu hatları ile Nahçıvan ve Azerbaycan’ın diğer bölgeleri ile doğrudan bağlantı kurmamız ilişkilerimizi daha güçlü hale getirecek. Bu güçlü bağ sayesinde birçok konuda yürüyerek aldığımız mesafenin katbekat fazlasını önümüzdeki süreçte koşarak alacağız. Bu nedenle bir an önce bu koridorun açılması için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Türkiye ve Azerbaycan için çok önemli bu koridorun hayata geçmesi stratejik bir konudur ve muhakkak tamamlanmalıdır. Bu koridor açıldığında Bakü’den çıkan bir araç ya da tren doğrudan Kars’a gelebilecek. Türkiye-Azerbaycan kardeşliği çok daha güçlenecek. İran’dan da bu konuda olumlu sinyaller gelmesi sevindirici" ifadelerini kullandı.

Bir gazetecinin, "Azerbaycanlı Türklerin Hocalı’ya, tekrar evlerine dönme yolu açıldı. Bu gelişmenin sizde oluşturduğu hissiyatı paylaşmanız mümkün mü" sorusuna ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan, "En az o yavrumuz kadar biz de o süreci yaşadık. O katliamın açtığı yaralar var. Tabii o katliamı yaşayanlar için de bizler için de Hocalı katliamı unutulmaz. Hocalı katliamının şu anda Ermenistan bedelini ödüyor ve ödeyecek. Çünkü 1 milyon Azeri, Hocalı’dan ve diğer şehirlerden adeta hicret etti. Nereye? Azerbaycan’a. Şimdi ondan 10 yıllar sonra Azerbaycan bu katliamın hesabını sordu. Çok çok farklı bir şekilde sordu ve topraklarını geri aldı. Malum, Amerika, Rusya, Fransa, Minsk Üçlüsü denilen bu ülkeler, yıllarca Azerbaycan’ın bu hakkını tanımadılar. Sonunda Azerbaycan kendi göbeğini kendi kesti ve işi bitirdi. Şimdi Hocalı’da artık kim var? Hocalı’nın gerçek sahipleri. Tüm şehitlere Allah’tan rahmet diliyoruz. Azerbaycan ordusu Hocalı’ya kaos, kan ve ölüm değil, huzur ve barış getirmek için girdi. Yıllar önce oraya Ermeni çetelerin girdiği gibi girmedi. İnsanları katletmek için girmedi. Hocalı’ya hak ettiği barışı ve huzuru sağlamak için girdi. Kendi öz toprağına ardındaki zaferlerin müjdesiyle girdi. Artık Hocalı için de Karabağ için de Azerbaycan egemenliği altında kalıcı barış ve huzurun vakti gelmiştir. Ermenistan’a düşen de bu huzurun tesisi ve muhafazası için barışın yanında durmaktır" dedi.

"Karabağ meselesinin hallolmasıyla aynı zamanda Kafkaslarda yeni bir iş birliği ikliminin de temelleri atılacak. Birleşmiş Milletler’deki son konuşmanızda KKTC’nin tanınması çağrısını yinelemiştiniz. Bu oluşan iklimde KKTC’nin Türk devletleri ile daha fazla bütünleşmesi yolunda yeni adımlar atılır mı, bu noktada bir beklenti olmalı mı" sorusuna Erdoğan, "Önümüzdeki süreçte Türk Devletleri Teşkilatı’nın toplantısı var. Azerbaycan bu toplantıya KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Bey’in de davet edilmesini çok istiyor. 3 Kasım’da Kazakistan’da toplantı yapılacak ve bu toplantıda inşallah gözlemci üye olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni de göreceğiz. Bu konuda sağ olsun Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in de ciddi bir kararlılığı var. O da KKTC bayrağının oralarda dalgalanmasını istediğini ortaya koyuyor. Bizler de KKTC ile alakalı atılan bu adımda beraberce el ele omuz omuza kararlılığımızı göstermeye inşallah devam edeceğiz. KKTC’nin tanınması Kıbrıs adasında kalıcı barış ve huzurun sağlanmasını isteyen tüm ülkeler için en doğru seçenektir. Adanın gerçekleri ortadadır ve KKTC Kıbrıs’ın en somut gerçeğidir. Yıllarca oradaki Türk varlığını görmezden gelmeye çalışanların denemediği yol kalmadı. Fakat giriştikleri her adım temelsiz olduğu için onlar açısından hüsranla sonuçlandı. Bizler KKTC ile birlikte çözüm için tüm yolları denedik. Federasyon formülü dahil tüm formüllere samimiyetle yaklaştık. Fakat bundan böyle Kıbrıs’ta iki devletli çözüm dışında seçeneğin kalmadığı açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Kimse bizden KKTC’nin haklarını görmezden gelmemizi, onları çiğnettirmemizi beklemesin. Bizler KKTC’nin artık diğer ülkelerce tanınması için sesimizi daha çok yükselteceğiz. Biz daha önce de ‘çözümsüzlük çözüm değildir’ diyerek bu sorunun ortada bırakılmasının, görmezden gelinmesinin yanlış olduğunu anlatmıştık. Artık tüm yanlışları silecek doğru adımın vaktidir. KKTC’nin tanınması başta Avrupa Birliği olmak üzere birçok tarafın attığı yanlış adımların telafisi olacaktır. Kıbrıs adası artık gerilimlerle değil, barış ve huzurla anılmayı hak ediyor" diye yanıt verdi.

"Türkiye’nin, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar ile ‘Kalkınma Yolu Projesi’ için görüşmeler içinde olduğunu söylemiştiniz. Projeyle ilgili somut adımlar ele alındı mı? Türkiye ve Irak arasında zaman zaman terörle mücadele operasyonları nedeniyle çıkan gerginlikler bu projeye engel teşkil edebilir mi" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

"Kalkınma Yolu Projesi tamamen Basra Körfezi ülkeleri, Irak ve bizi kapsayan bir proje. Fakat bu konuda Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Muhammed Bin Zayed’in çok kararlı bir duruşu var. Hatta en son görüşmemizde projenin yazılı olarak ortaya konulmasından bahisle ‘60 gün içinde bu projeye yönelik hazırlıkları tamamlayalım’ diye bir teklifi oldu. Tabii bu Kalkınma Yolu Projesi noktasında, Amerika’nın, Japonya’nın, Hindistan’ın ve Çin’in kendilerince projeye yaklaşımları söz konusu. Projeyle Irak üzerinden Türkiye ve Avrupa’ya geçiş söz konusu. O bakımdan bizim durumumuz çok büyük önem arz ediyor. Onun için de süratle Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız muhataplarıyla görüşmeleri yapıp bu işi hayata geçirmenin gayreti içerisinde olacak. Çünkü birileri anlaşmazlıkları kışkırtmanın gayreti içinde. Biz ise bu anlaşmazlıkları kışkırtmaktan çok çözüme yönelik ne gibi adımlar atarız bunun gayreti içerisinde olacağız. Çünkü Kalkınma Yolu bu coğrafyaya özellikle çöreklenmiş tüm karanlık odakları yok edecek kalkınma aydınlığının inşallah ilk adımı olacaktır. Bundan dolayı çok çok büyük önem arz ediyor. Türkiye de bu işin tam nirengi noktasında İnşallah sonu hayır olur."

Bir gazetecinin "ABD ziyaretlerinizde İsrail’le enerji sondaj çalışması başlatılacağını söylemiştiniz. Hatta sadece Türkiye değil, Türkiye’den Avrupa’ya da enerji aktarımının yapılacağını söylemiştiniz. Bu çalışma tam olarak Akdeniz’de nerede gerçekleşecek ve çalışmaya ilişkin bir takvim var mı? Bir de Netanyahu’nun bir ziyareti söz konusu onun tarihi belli oldu mu" sorusuna ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle cevap verdi:
"Ziyaret tarihi ile ilgili Dışişleri Bakanlığımızın çalışmaları devam ediyor. Zannediyorum Ekim-Kasım gibi Netanyahu’nun hastalık nedeniyle gerçekleştiremediği ve ertelenen Türkiye ziyareti yapılır. En uygun zamanda bu ziyaretin olması için görüşme trafiği devam ediyor. Biliyorsunuz bu işlerin sekreteryası Türkiye ve İsrail Dışişleri Bakanlarına ait. Ondan sonra da biz iade-i ziyaretimizi yapacağız. Türkiye ve İsrail olarak birçok alanda iş birliği yapıyoruz. Yeni iş birliği alanlarının varlığı da bir gerçek. Özellikle Avrupa, Rusya-Ukrayna savaşı sonrası oluşan konjonktürün de etkisi ile sürdürülebilir enerji kaynağı arayışında. İsrail’in kaynaklarının Avrupa’ya taşınması konusunda arayışta olduğu da herkesin malumu. En akılcı rota ise Türkiye üzerinden bu kaynakların Avrupa’ya ulaştırılması. Bunu son görüşmemizde de ele aldık, çalışmalara başladık. Diğer taraftan sondaj çalışmaları noktasında da iş birliği fırsatları bulunuyor. Bununla ilgili teknik çalışmaların yapılması talimatlarını ilgili arkadaşlarımıza verdik. En kısa sürede gerek Türkiye’de gerek İsrail’de yapacağımız görüşmelerde rota, takvim ve sondaj alanları gibi ayrıntıları da netleştiririz."

Bir gazetecinin "BM’deki reform çağrınız sonrasında Afrika’da, Kafkaslarda yeni bir hareketlenme var. Nasıl değerlendirirsiniz? Bir de İslam dünyası için de bu yapıdaki teşkilatların reforme edilmesi yönünde bir çalışmanız var mı" sorusuna Erdoğan, "Özellikle G20 ülkelerinden öte Afrika ülkelerinin durumu bizim için çok büyük önem arz ediyor. Afrika ülkelerinin takip ettiği ülke biziz. Türkiye’yi takip ediyorlar. ‘Türkiye ne diyor, Türkiye nasıl bakıyor’ diyorlar. Örneğin, BM Genel Kurulu’na Afrika ülkeleri ile yaptığımız görüşmelerin hepsinde de ‘Türkiye ne diyor’ sorusunu işittik. Özellikle Tahıl Koridoru meselesinde de yine Sayın Putin’in Tahıl Koridoru'yla ilgili hedefinde Afrika ülkeleri var. ‘Biz Avrupa ülkelerine tahıl göndermeyiz. Eğer gönderecekseniz Türkiye-Katar-Rusya üçlü olarak bu işi yapalım, hatta 6 tane Afrika ülkesi belirleyelim buralara bunu gönderelim’ diyor. Biz de ‘tamam’ dedik. Şimdi telefon diplomasisi başladı. Dışişleri Bakanlarımızla bu süreci çalıştırıyoruz ve Afrika ülkeleriyle bunu en ideal şekilde sürdürelim istiyoruz. Çünkü koridordan geçen tahılın yüzde 44’ü Avrupa ülkelerine gitti. Yüzde 14 bize geldi, yüzde 14 Afrika’ya, diğeri de farklı ülkelere ulaştı. Her yerde ifade ediyoruz, dünya değişiyor. Değişen dünyaya uyum sağlayamayan, kendini yeni şartlara uyduramayan, medeniyet yarışının gerisinde kalanlar en iyi ihtimalle etkisizleşir. Bizler attığımız adımlarda dinamik bir süreç yönetimi ortaya koyuyoruz. İslam dünyası da birlik olabilmek için kardeşliğine ekilen fitne tohumlarını temizlemeli ve samimiyetle kucaklaşmalıdır. İslam dünyası birliğinin temelini oluşturan ilkeler çerçevesinde, değişen dünyaya uyum sağlamak, söz sahibi hale gelebilmek ve etkin bir güç olabilmek için reforma mecburdur. İslam Konferansı Örgütü’nün İslam İş Birliği Teşkilatı’na dönmesi önemli bir adımdı. Bunun gibi adımların atılması ve büyük meselelerde ağırlığını hissettirmesi gerekmektedir. Terör, göç sorunu, iklim krizleri, İslam karşıtlığı, ırkçılık gibi meseleler ortada. Bunlara karşı ortak bir tavır geliştiremezsek İslam dünyasının etkinliğinden söz edemeyiz. Yüce kitabımıza karşı alçakça saldırılarda bile gereken şekilde yeterli tepki veremeyen İslam dünyası hangi meselede ortaklaşabilir" ifadelerini kullandı.

Bir gazetecinin "Karabağ zaferinin ardından 3 yıldır beklenen işler vardı, bu ziyaretiniz sonrası onların önü açılıp daha da hızlanması beklenebilir mi? Nahçıvan ziyaretinizin ardından koridorların açılması ile ilgili çok ciddi beklentiler var" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim temennimiz buraları barış koridoru haline getirerek açmaktır. Hala bir savaşın egemen olduğu bir koridoru düşünmek mümkün değil. Çünkü gerek Zengezur gerek Laçin koridorlarını eğer barış koridoru olarak düşüneceksek kavga gürültü olmadan bu işi çözmemiz gerekiyor. Hele hele bunlar raylı sistem olduğunu düşünürsek, Türkiye'den gelen tren Nahçıvan’dan, Ermenistan’dan geçerek Azerbaycan'a gidecek. Ermenistan'dan geçme konusuna gelince. Ermenistan bu işin önünü açmazsa nereden geçecek? İran'dan geçecek. İran şu anda buna olumlu bakıyor, olumlu baktığı için de İran’dan artık Azerbaycan’a geçiş imkanı olabilecek. Diğer taraftan bu ziyaretimiz Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin, iki devlet tek millet ruhunun bir kez daha bütün dünyaya ilanıdır. Bunu Birleşmiş Milletler kürsüsünde nasıl haykırmışsak, Can Azerbaycan’ın öz toprağı Şuşa’da nasıl duyurmuşsak, her yerde gerek sözlerimizle gerek uygulamalarımızla gösterdik, gösteririz. Bizler iki devletiz ancak kaderi de ülküsü de bir milletiz. İki ülke arasındaki ilişkilerin düzeyi olabilecek en yüksek seviyeye ulaşacaktır. Yeni adımlarla kardeşliğimizi pekiştirmekte kararlıyız. Enerjiden savunma sanayiine, ticaret hatlarından bölgesel iş birliklerine kadar her alanda atılacak adımlar aşama aşama hayata geçirilecektir. İki ülkenin potansiyelleri birlikte kazanma ilkesiyle atılacak bu adımlarla çok yüksek seviyelere ulaşacaktır. TANAP’ın kapasitesinin genişletilmesi ve Hazar’dan daha fazla doğal gazın Türkiye ve Avrupa’ya akması bu adımlardan biridir. Bu hem iki ülke çıkarlarına hizmet edecek hem de Avrupa’nın enerji güvenliğine de katkıda bulunacaktır. Ulaştırma alanında, turizm alanında benzer adımlar atarak ortak çıkarlar temelinde ve bütüncül bir bakış açısıyla projeler ortaya koymaya devam edeceğiz" şeklinde konuştu.

"Orta Vadeli Program’da enflasyonla mücadele ana hedeflerden biri. Enflasyonla ilgili olumlu gelişmelerin önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde gerçekleşmesi öngörülüyor. Peki enflasyonla mücadelede önümüzdeki süreçte neler yapılacak? Fahiş fiyatlarla mücadele için nasıl adım atılması planlanıyor" sorusuna

Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle yanıt verdi:

"Enflasyonla mücadelede şu an itibarıyla arkadaşlarımızın yoğun bir takvimi var. Enflasyonun dizginlenmesi ve kalıcı olarak tek haneye inmesi amacıyla açıkladığımız Orta Vadeli Program bu yoldaki kilometre taşlarımızı oluşturuyor. Fiyat istikrarının sağlanması için parasal sıkılaşma ve kredi sıkılaşması tedbirleri ekonomi yönetimimizce hayata geçiriliyor. Bu adımlar kaynaklarımızın üretken alanlara yönlendirilmesi ve bu sayede yüksek, sürdürülebilir ve dengeli büyümenin sağlanması amacını taşıyor. Maliye politikaları ile da bu amaçlar destekleniyor. Üretimi ve yatırımı teşvik ederek de enflasyonla mücadelemize güç aktaracağız. Bu süreçte vatandaşımızı enflasyona ezdirmemek için aldığımız tedbirler ve attığımız adımlar devam edecek."

"1 Ekim'de Meclis açılıyor. Gündem çok yoğun tabii ki. Acaba Ekim takvimi içinde Meclis'te İsveç var mı yoksa daha sonraki bir tarihe mi kalır" sorusuna Erdoğan, "Meclis'in bir yapısı var, başkanı var. Amerika’nın biliyorsunuz parlamentosu var, bizim de bir parlamentomuz var. Parlamentomuzun içerisinde de bir yapı var. Cumhur İttifakı olarak bizim de bir yapımız var. Cumhur İttifakı olarak aramızda tabii ki görüşmelerimizi yapacağız. Ona göre de parlamentoya müracaatımızı da bu arada yapıp, parlamentomuz nasıl bir takvim belirlerse, onu da orada takip edeceğiz. Bu konuyla ilgili olarak da Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, Amerika Dışişleri Bakanı Antony Blinken'la da bazı görüşmeler yaptılar. Temenni ederim ki onlar da verdikleri söze sadık kalırlarsa bizim parlamentomuz da verilen söze sadık kalacaktır. Adımını da buna göre atacaktır" dedi.

"Acaba onların verdikleri söz F-16 konusu mu? İkincisi Sayın Bahçeli'yle döndüğünüzde yüz yüze bir görüşmeniz mi olacak" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Zaten İsveç’i F-16 ile bağlı hale getiriyorlar. Yani diyorlar ki bunu halledin. Kanada aynı şeyi yapıyor, Amerika da aynı şeyi yapıyor. Biz de diyoruz ki, ‘sizin kongreniz varsa bizim de parlamentomuz var.’ Biz parlamentomuzu geri plana atamayız ki. Yani bizim şu anda Cumhur İttifakı olarak bir birlikteliğimiz var. Bu birlikteliğimiz içerisinde biz de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Netice itibariyle İsveç’in NATO üyeliği ile ilgili kararı artık Türkiye Büyük Millet Meclisi verecektir. Meclisimiz bu konu ile ilgili her gelişmeyi en ince ayrıntısına kadar takip etmektedir. O kararı ne zaman vereceği de kararın ne olacağı da meclisimizin takdirindedir. Meclis’in gündemine konu geldiğinde kararın nasıl olacağını hep birlikte görürüz" diye cevap verdi.

Bir gazetecinin "Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin artık darbe anayasasını kaldıramayacağını, aynı zamanda Türkiye Yüzyılı’na yakışır bir sivil anayasa çalışmasına ilişkin talebinizi ve bununla ilgili girişimlerde bulunacağınızı ifade ettiniz. Meclis açıldığında öncelikli gündeminiz ne olacak" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Anayasayla ilgili davetimizi biz 12 Eylül’ün yıl dönümünde Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde zaten yaptık. Bunu yaparken de özellikle şunu söyledik, dedik ki ‘gelin bir sivil anayasayı bu dönemde yapalım.’ Bu konuyla ilgili olarak da AK Parti meclis grubumuz parlamentoda grubu olan diğer partilerle görüşmek suretiyle ‘gelin bir sivil anayasayı beraber yapalım’ davetimizi iletecek. Kabul ederler etmezler ama biz şu anda kapıları çalacağız. Kim çalacak? AK Parti’nin TBMM Grubu. Bundan dolayı da herhangi bir nazlanmaya filan gerek yok. Arkadaşlarıma da gereken talimatları verdim. Grup Başkanımız Abdullah Güler Bey’e ‘hemen gereken suretle görüşmeleri yapın’ dedim. Yani 1 Ekim’den itibaren Meclis konuşmamızda da gerekli vurguyu buna göre yaparız, gerekli adımları da buna göre inşallah atarız. Türkiye artık darbe anayasası ayıbından kurtulmalıdır. Benim milletim çağın şartlarına uygun, sivil, özgürlükçü, dili ve bütünlüğü ile milleti kucaklayan bir anayasa ile yönetilmeyi sonuna kadar hak ediyor. Zaman içerisinde yapılan müdahalelerle belli bir mesafe alınsa da mevcut anayasa Türkiye Yüzyılı’na yakışmayan bir yapıdadır. Hedefimiz tüm vatandaşlarımızın 'benim anayasam' diyeceği bir anayasa ortaya koymaktır. Umarım uzlaşı içerisinde Türkiye’ye yakışır birlikteliği ortaya koyarak anayasa metnimizi ortaya çıkartırız. Çağrımız tüm siyasi partilerimizin vaadi olan yeni anayasa konusunu bizlere yakışır bir biçimde neticelendirmek ve millete verdiğimiz sözü tutmak içindir" şeklinde cevap verdi.

Mehmet Kalay

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Manisa Çöp konteynerine atılan çuvaldan 6 köpek yavrusu çıktı Manisa’nın Alaşehir ilçesinde çöp konteynerinin içine atılan çuvalın içerisinden 6 yavru köpek çıktı. Konteynerin yanından geçen öğrencilerin fark ettiği köpekler bir hayvansever tarafından alınarak, kontrolleri ve bakımı yapılmak üzere veterinere bırakıldı. Olay önceki gün akşam saat 19.00 sıralarında yaşandı. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Alaşehir Meslek Yüksek Okulu 2. sınıf öğrencileri Ayşegül Oktay ve Sudenaz Vural, okul çıkışında eve gitmek üzere yürürken, yol kenarında bulunan çöp konteynerinden bir ses duydular. Duyarlı öğrenciler sese kulak vererek, konteynerin içine baktılar. Sesin çöpteki ağzı açık çuval ve yanındaki poşetten geldiğini fark eden gençler, gördükleri manzara karşısında büyük şok yaşadı. Üzerinde kan lekesi bulunan çuval ve yanındaki poşette 6 köpek yavrusu olduğunu gören gençler, hemen hayvanları çöpten çıkardı. Ne yapacaklarını bilemeyen öğrenciler, okul temsilcisi ve bir hayvansever olan Mete Üründü’yü arayıp, yardım istedi. Olay yerine eşi Müşerref Üründü ile birlikte gelen Mete Üründü, yeni doğmuş ve hala üzerinde kan olan yavruları alarak, özel bir veteriner kliniğine götürdü. Yavrular klinikte tedavi edilip, bakıma alınırken, sağlık durumları iyi olduğu öğrenildi. Yavruların tedavisini yaptıran Mete Üründü, “Arkadaşlarımız yolda yürürken, konteynerden ses duymuşlar. Konteynere baktıklarında, çuval içerisinde köpek yavrularını görmüşler. Yavruları çuvaldan çıkararak beni aradılar. Ben de eşim Müşerref Üründü ile beraber olay yerine geldim. Yavrular çok küçüktü ve üzerleri hala kanlıydı. Hemen onları özel bir kliniğe götürdüm. Tedavileri yapıldı, şu anda kontrol altındalar ve sağlıkları çok iyi. Bu bir katliamdır, lütfen duyarsız kalmayalım. Bu hayvan dostlarımıza yardımcı olalım. Bakamayacak durumdaysanız, bunu Alaşehir Belediyesine götürüp, ya da telefon ederek yardım isteyebilirsiniz. Bu konuda duyarlı olalım, hayvanı sevmeyen hiç kimseyi sevmez” dedi. Yavruları bulan öğrencilerden Ayşegül Oktay ise “Arkadaşımla büfeye gitmiştik. Yol kenarında bulunan çöp konteynerinden çocuk sesine benzer bir ses duyduk, hemen çöpe baktık. Çuvalda kımıldayan köpek yavruları vardı. Hemen çuvalı alıp, içindeki yavruları çıkardık ama konteynerden hala ses geliyordu. Tekrar baktık, poşet içerinse konulmuş 2 tane daha yavru varmış, onları da çıkardık. Ne yapacağımızı bilemedik. Okul temsilcimiz Mete Üründü’yü aradık, yardım istedik. O da sağ olsun, gelip yavrulara sahip çıktı” diye konuştu.
İzmir Güneş gözlüğünün rengini seçerken bunlara dikkat edin! Uzm. Dr. Hülya Deveci yaza girerken önemli ihtiyaçlardan biri olarak gündeme gelen güneş gözlüğünün bir aksesuar olarak değil, göz sağlığını koruyacak bir araç olarak kabul edilmesi ve seçiminin de bu amaca yönelik yapılması gerektiğini söyledi. Uzm. Dr. Deveci , “UV ışınlarına maruz kalma katarakt gelişimine neden olabildiği gibi retina denilen gözün arka sinir tabakasında da bir takım hasarlara neden olmaktadır. Güneş gözlüğünde cam rengi bile önemlidir” dedi. Acıbadem Kent Hastanesi Göz Hastalıkları uzmanı Dr. Hülya Deveci, özellikle yaz aylarında kullanımı artan güneş gözlüklerinin göz sağlığını koruma açısından önemini vurguladı. Güneş içindeki UV (ultraviyole) ışınların gözlerimiz için oldukça zararlı etkileri bulunduğunu belirten Uzm. Dr. Deveci, “UV ışınlarına maruz kalma katarakt gelişimine neden olabildiği gibi retina denilen gözün arka sinir tabakasında da bir takım hasarlara neden olmaktadır. Özellikle mavi dalga boyundaki ışınların gözün arka retina tabakasına ulaşımı makula (sarı nokta) denilen görme merkezimizde hasara ve görmede azalmaya neden olmaktadır. Bu nedenle güneş gözlüğü kullanımı ve gözü zararlı UV ışınlarından korumak büyük önem taşımaktadır. Özellikle piyasada satılan ve UV süzme fonksiyonu bulunmayan güneş gözlüklerinin yarar yerine zararları bulunmaktadır. Çünkü bu gözlükler ile göz bebekleri karanlık ortamda daha da büyümekte ve süzülmeyen UV ışınlarının gözün arka tabakasına ulaşması kolaylaşmaktadır. Bu nedenle hiçbir koruyucu özelliği olmayan bu gözlükler kesinlikle kullanılmamalıdır” dedi. Güneş gözlüğünün UV blok özelliği olmalı Uzm. Dr. Deveci, güneş gözlüğünün mutlaka gözlükçülerden alınması ve UV blok özelliğinin kontrol edilmesi gerektiğini söyledi. Genellikle güneş gözlüklerinin sap kısımlarında UV blok özelliği taşıdığı ibaresinin yazılı olduğunu kaydeden Deveci, sözlerini şöyle sürdürdü: “Güneş gözlüklerinin ışığı bloke etme gücü UV200, UV400 ve UV600 gibi ibarelerle belirtilmektedir. Özellikle deniz kenarında ve kayak yaparken minimum UV400 korumalı güneş gözlüklerinin kullanılması gerekir. Hem UVA hem de UVB ışınlarını engelleyen ‘UV 400’ etiketine sahip bir güneş gözlüğü, gözlerinizin ve göz kenarlarındaki hassas derinin sağlıklı kalmasına yardımcı olur ve buna ek olarak size rahat bir görüş sunar. Kaliteli güneş gözlüklerinde güvenilir tescil belgesi olmalıdır. 1995’ten bu yana Avrupa Birliği standartlarına göre kaliteli gözlüklerin üzerinde CE (Conformité Européene) ibaresi bulunmaktadır.” Hangi cam rengini tercih etmelisiniz Uzm. Dr. Deveci, güneş gözlüğü almak isteyenlere önerilerde bulundu. Güneş gözlüğünün camlarının olabildiğince büyük, özellikle yandan girebilecek ışınlara karşı da korumalı olması gerektiğini söyledi. Deveci, “Tercih edilecek cam rengi günlük kullanıma uygun olan göze en zararlı mavi dalga boylu ışığı süzmede en etkili sarı-kahverengi spektrumunda camlar olmalıdır” diyerek, farklı cam renklerinin özelliklerini şöyle sıraladı: Yeşil cam rengi: Mavi ışığı süzerek kontrastı artırır ve parlak güneş ışığında gözlerin kamaşmasını önler. O nedenle açık hava sporları ve günlük kullanım için yeşil uygun bir cam rengidir. Gri cam rengi: Bu nötral cam rengi, özellikle su üzerindeki parlamayı azaltır. Hem bulutlu, hem de güneşli havalarda göz yorgunluğunu önler. Balıkçılık ve araba kullanmak için ideal bir cam rengidir Mavi veya mor cam rengi: Bu cam renkleri; renk algısını artırır, objelerin etrafındaki kontürleri daha net görmenizi sağlar. Sisli ve kapalı havalarda, kar gibi yansıtıcı ortamlarda iyi görüş sağlar. Kırmızı veya pembe cam rengi: Bu cam renkleri, mavi ışığı bloke eder. Derinlik algısını artırır ve detayları görmenizi sağlar. O nedenle kayak gibi pek çok spor aktivitesinde kullanışlıdır. Sarı, turuncu veya altın cam rengi: Orta-az ışık seviyelerinde iyi görüş sağlar. Hem içerde, hem dışardaki spor aktivitelerinde derinlik hissini artırarak iyi bir görüş sağlar. Ancak diğer renkleri algılayışınızı bozar. Amber veya kahverengi cam rengi: Uzaktaki küçük objeleri net görmeniz gereken tüm aktiviteler için uygundur. Yeşil manzaraları veya mavi gökyüzünü daha kontrastlı görmenizi sağlar, güneşli günlerde gözlere büyük konfor sağlar. Polarize camlar: Deniz veya yol gibi düz yüzeylerden yansıtıcılığı önler. O nedenle denizcilik veya uzun yol sürüşleri için polarize güneş gözlüğü kullanımı uygundur. Aynalı camlar: Güneşin çok parlak olduğu durumlarda, şiddetli güneş ışığını diğer camlardan daha fazla önler.
Bayburt Özel öğrenciler çiftlikte at bindiler Bayburt’ta faaliyet gösteren cirit kulüplerinden Bayburt Atlı Spor Kulübü, Engelliler Haftası dolayısıyla çiftlik kapılarını özel öğrencilere açarak, çocuklara unutulmaz bir gün yaşattı. Kurucakol köyündeki Bayburt Atlı Spor Kulübüne ait çiftliğe öğretmenleri gözetiminde getirilen öğrenciler, at binerek keyifli vakit geçirdiler. İlk defa atlarla tanışan çocuklar eğlenceli bir gün geçirirken, çocukların mutlulukları da gözlerinden okundu. At binmek için sıraya giren çocukların heyecanlı bekleyişleri ve sabırsız halleri ise yüzlerde tebessüm oluşturdu. İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Gençlik Merkezi, Bayburt Atlı Spor Kulübü ve özel eğitim okulları ortaklığında özel öğrencilere yönelik at binme etkinliği düzenlendi. Öğrencileri doğayla ve atlarla buluşturan Bayburt Atlı Spor Kulübü, Kurucakol köyündeki çiftlikte minik öğrencileri, öğrenci velilerini ve öğretmenleri misafir etti. At binme etkinliği öncesinde Gençlik Merkezi Gönüllüleri, minik öğrencilerle oyunlar oynadı. Palyaçoların yer aldığı etkinlikte çocuklar top oynayıp, ip atlayıp, çiftlikte özgürce koşuşturarak enerjilerini attılar. Oyunların ardından minik öğrenciler cirit sporcuları ve öğretmenleri gözetiminde atlara bindirildi. Atlardan korkan özel çocukları da atlardan mahrum bırakmayan kulüp sporcuları çocukların atlara dokunmalarına olanak tanıyıp, öğrencilerin atlara alışmalarını sabırla beklediler. Atlara alışan ve artık korkmayan çocuklar daha sonra atlara binerek, sporcular eşliğinde çiftlikte tur attılar. Gönüllerince eğlenen çocuklar, çok mutlu olduklarını da söylediler. Öğrencilerin doğayla iç içe olmalarını önemli bulduğunu belirten İl Milli Eğitim Müdürü Rahmi Güney, "Engelliler Haftası münasebetiyle ilimizde özel eğitim alan öğrencilerimizi, çiftlikte misafir ettik. Bu tür programları önemsiyoruz, sürekli de yapıyoruz. Öğrencilerimiz hem doğayla buluşsun, hem de diğer canlılarla iç içe olsun istedik. Hayvan sevgisini pekiştiren güzel bir etkinlik oldu. Programımızda palyaço gösterileri, piknik ve buna bezer etkinlikler icra edildi. Bu ve bu tür programları devam ettirme gayreti içerisinde olacağız" dedi. Bayburt Atlı Spor Kulübü Başkanı Arif Köprücü, Bayburt Atlı Spor Kulübü olarak bu tür etkinliklerin içerisinde her zaman yer aldıklarını, almaya da devam edeceklerini bildirerek, "Özel eğitim öğrencilerimizle yaptığımız bu etkinliği artık Bayburt Atlı Spor Kulübü olarak geleneksel hale getirdik. İnşallah ilerleyen zamanlarda da fırsat buldukça kardeşlerimizle bu tür etkinliklere devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. Gençlik Merkezi Gençlik Lideri Kadir Köprücü ise, çocukların sevincine ortak olmanın mutluluğunu yaşadığını belirterek, "Peygamber efendimiz buyuruyor ki, "Hayır kıyamete kadar atın alnına nakşedilmiştir." Dolayısıyla, bu şifa ve hayır kaynağını insanlara sunmak bizim boynumuzun borcudur. Bu özel günde, özel ve güzel çocukların yanlarında olmak bizleri de gönülden mutlu etmiştir. Bu vesileyle, Engelliler Haftası kutlu olsun. Onların yüzlerindeki tebessümü görmek bizlere yetiyor" sözlerini kullandı.
Ankara 77 ilde silah kaçakçılarına ve ruhsatsız silah taşıyanlara yönelik “Mercek-19” operasyonları düzenlendi Silah kaçakçılarına ve ruhsatsız silah taşıyan şahıslara yönelik 77 ilde son 5 günde “Mercek-19” operasyonları düzenlendi. Operasyonlar sonucu; bin 315 ruhsatsız tabanca, 154 kurusıkıdan çevrilmiş tabanca, 53 uzun namlulu tüfek, 355 ruhsatsız av tüfeği olmak üzere toplam bin 877 silah ele geçirildi, 2 bin 89 şüpheli hakkında işlem yapıldı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada; 77 ilde son 5 günde silah kaçakçılarına ve ruhsatsız silah taşıyan şahıslara yönelik “Mercek-19” operasyonları düzenlendiğini belirterek, operasyonlar sonucu; bin 315 ruhsatsız tabanca, 154 kurusıkıdan çevrilmiş tabanca, 53 uzun namlulu tüfek, 355 ruhsatsız av tüfeği olmak üzere toplam bin 877 silah ele geçirildiğini, 2 bin 89 şüpheli hakkında ise işlem yapıldığını açıkladı. "Aziz milletimizin bilmesini isterim ki; terör örgütlerine, organize suç örgütlerine, şehir eşkıyalarına, uluslararası kartel haline gelmiş zehir tacirlerine, uluslararası örgütlenmiş göçmen kaçakçılarına ruhsatsız silah temin edenleri bir bir yakalayıp adalete teslim etmeye devam edeceğiz. Sizlerin dua ve desteğiyle kendi karanlık düzenlerinin hakim olmasını isteyen suç odaklarıyla mücadelemiz aralıksız sürecek" diyen Bakan Yerlikaya operasyonlarla ilgili şu bilgileri verdi: "İlk 5 şehirlerimizde yakalanan ruhsatsız silahlar ve gözaltına alınan şüpheliler; Şırnak’ta yasa dışı silah imalatı ve silah kaçakçılığına yönelik düzenlenen operasyonda; Cizre ilçesinde durdurulan bir aracın çeşitli bölgelerine gizlenmiş halde bulunan; 32 çeşit toplamda 10 bin 488 silah parçası ve parçaları birleştirildiğinde seri numaraları bulunan 299 ruhsatsız tabanca ele geçirildi. İstanbul’da 245 tabanca, 12 av tüfeği ele geçirildi, 316 şüpheli gözaltına alındı. Adana’da 96 tabanca, 11 av tüfeği ele geçirildi, 122 şüpheli gözaltına alındı. İzmir’de 68 tabanca, 12 av tüfeği ele geçirildi, 106 şüpheli gözaltına alındı. Konya’da 43 tabanca, 29 av tüfeği ele geçirildi, 62 şüpheli gözaltına alındı. Diyarbakır’da 56 tabanca, 7 av tüfeği ele geçirildi, 143 şüpheli şahıs gözaltına alındı. İl Jandarma Komutanlıklarımız ve İl Emniyet Müdürlüklerimiz tarafından İstanbul, Adana, İzmir, Konya, Diyarbakır, Şanlıurfa, Kayseri, Antalya, Ankara, Gaziantep, Sakarya, Mersin, Samsun, Hatay, Balıkesir, Bursa, Manisa, Muğla, Kocaeli, Elazığ, Mardin, Osmaniye, Kahramanmaraş, Tekirdağ, Çorum, Eskişehir, Batman, Malatya, Düzce, Afyonkarahisar, Denizli, Aksaray, Burdur, Muş, Rize, Tokat, Aydın, Nevşehir, Uşak, Giresun, Karabük, Karaman, Kars, Kastamonu, Kırıkkale, Kütahya, Niğde, Şırnak, Yalova, Ağrı, Trabzon, Adıyaman, Erzurum, Ordu, Edirne, Van, Çankırı, Kilis, Kırklareli, Zonguldak, Çanakkale, Isparta, Sivas, Tunceli, Bilecik, Bingöl, Bolu, Siirt, Yozgat, Amasya, Gümüşhane, Hakkari, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzincan ve Sinop’ta düzenlenen ’MERCEK-19’ operasyonlarında evlerde, iş yerlerinde, halka açık alanlarda ve yol aramalarında ruhsatsız bin 877 silah ele geçirildi. Operasyonları koordine eden valilerimizi, kaymakamlarımızı, operasyonları gerçekleştiren kahraman jandarmamızı ve kahraman emniyetimizi tebrik ediyorum. Allah ayağınıza taş değdirmesin. Milletimizin duası sizinle."
Adana AOSB’den Ar-Ge ve inovasyona büyük destek Değişimi ve sürekli yenilenmeyi destekleyen, yaşanabilir bir çevre, sürdürülebilir ekonomik gelişme ve Türkiye’nin rekabetçi gücüne katkı için AR-GE ve inovasyonu teşvik eden Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi’nin 4. Ulusal Sanayi Odaklı AR-GE ve İnovasyon Proje Yarışması ödülleri sahiplerini buldu. Türkiye’nin 57 seçkin üniversitesinden 144 başvurunun olduğu yarışmada dereceye girenlere 600 bin TL ödül dağıtıldı. Sanayiye, bilime, girişimciliğe ve üniversite-sanayi iş birliğine katkıda bulunan birçok öncü projeyi hayata geçiren Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi Bölge Müdürlüğü’nce düzenlenen yarışmanın ödül töreni AOSB Seyhan Salonu’nda gerçekleştirildi. AOSB Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Sütcü, Başkan Vekili Ömer Kaya, Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Kara, Denetim Kurulu Üyesi Mustafa Fidan ve AOSB Bölge Müdürü Ersin Akpınar’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen törene, Adana Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Güngör Geçer, Çukurova Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Neslihan Boyan, Adana Sanayi ve Teknoloji İl Müdürü Remzi Özdoğan, KOSGEB İl Müdürü Mehmet Eren, Ticaret İl Müdür Vekili Hüseyin Gödelek, Adana İş Kadınları Derneği Başkanı Berman Mantı, İşkur İl Müdürü Ahmet Karaveli, TSE Çukurova Bölge Koordinatörü Fatih Kurt, Milli Eğitim İl Md Yrd. Murat Bilal, İletişim Başkanlığı Adana İl Müdürlüğü Şube Müdürü Mustafa Naci Dönmez, sanayiciler, üniversite akademisyenleri ve diğer davetliler katıldı. AOSB Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Sütcü, törenin açılışındaki konuşmasında, bölge yönetimi olarak, sanayicilerine sadece sorunsuz ve kesintisiz üretim imkânı sunmakla kalmayıp, katma değeri yüksek ürünlerle dünya pazarlarında güç sahibi olmalarının da yolunu açma çabasında olduklarını, bu yarışmanın da bu çabalarının bir parçası olduğunu bildirdi. Başkan Sütcü, bu yarışma ile yeni teknoloji ve metotları sanayimize kazandırmak, Ar-Ge ve inovasyon kültürünü yaygınlaştırmak, üniversite-sanayi iş birliğini güçlendirmek ve Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarında yeni ortaklıkları başlatma amacıyla emin adımlarla ilerlemeye devam ettiklerini vurguladı. Ar-Ge ve inovasyonun önemi Ar-Ge ve inovasyonun, günümüzde iş dünyasının en önemli belirleyicilerinden biri haline geldiğini ifade eden Bekir Sütcü, “Yeni fikirlerin, teknolojilerin ve süreçlerin geliştirilmesi, sadece rekabet avantajı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda toplumların refahına da büyük katkı sağlar” dedi. Sütcü, Ar-Ge ve inovasyonun, sadece büyük şirketlerin değil, aynı zamanda KOBİ’lerin ve girişimcilerin de başarılı olabileceği bir alan olduğunu belirterek, şunları kaydetti: “Bu yarışma, bu potansiyeli ortaya çıkarmak ve desteklemek için bir platform sağlıyor. İnovasyon, sadece ürün veya hizmetlerde değil, aynı zamanda iş modellerinde, operasyonlarda ve sürdürülebilirlik alanında da gerçekleşir. Bu yüzden bu yarışma, çeşitli sektörlerden katılımcıları bir araya getirerek, farklı bakış açılarıyla zenginleşen bir ortam sunuyor.” 57 üniversiteden 144 başvuru Bu yılki proje yarışmasına 57 farklı üniversiteden toplam 144 başvuru olduğuna dikkati çeken Başkan Sütcü, “Bugün burada sadece kazananları değil, aynı zamanda her bir katılımcıyı cesaretlendirmek ve onların potansiyelini keşfetmeye teşvik etmek amacındayız. Başarılı olmak için sadece kazanmak değil, aynı zamanda deneyimlerimizden öğrenmek ve kendimizi geliştirmek önemlidir” dedi. 10 farklı tematik alan, 600 bin TL ödül havuzu Sütcü, 600 bin TL ödül havuzu bulunan ve tematik alanları belirlenirken sanayicilerden gelen istek ve ihtiyaçların değerlendirildiğini yarışmanın katılımcılarına, geleceğin öncüleri olarak başarı dileklerini ilettiği konuşmasını şöyle tamamladı: “Yarışmanın her aşamasında gösterdiğiniz çaba ve tutku, sadece bugün değil, gelecekte de sizi aydınlık bir yola yönlendirecektir. Bu süreçte yarışmamıza katılım sağlayan fikir sahiplerine ve başvuru süreçleri sonrası projelerin şeffaf bir şekilde değerlendirilmesinde emeği geçen tüm akademisyen ve sanayici hakemlerimize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.” Açılış konuşmalarının ardından yarışmada dereceye girenlere ödülleri verildi. Ödüllerini törene katılan davetlilerin elinden alan yarışmacılar, projelerini de özetle tanıtma fırsatı buldular. Projeler ve ödüller Donanım-yazılım, elektrik-elektronik, enerji, yeşil teknolojiler, gıda-tarım, tekstil, makine imalatı ve otomotiv, savunma-uzay ve havacılık, sosyal yenilikçilik ve girişimcilik, İş sağlığı ve güvenliği” tematik alanlarında gerçekleştirilen yarışmada dereceye giren projeler şöyle: Akademisyen/Lisansüstü Kategorisi 1’inci: Doç. Dr. Şükran Kara Dokuz Eylül Üniversitesi / Akademisyen Proje Adı: Hayvansal Lif Atıkları Kullanılarak Elde Edilen Yerli Keratinden Biyo-Uyumlu Antibakteriyel Yara Örtüsü Tasarımı 2’nci: İlhan Altay / İnönü Üniversitesi / Kimya Mühendisi Proje Adı: ILSAN Faboto-GSM 3’üncü: Nimet Özmeral / Konya Teknik Üniversitesi / Kimya Mühendisi Proje Adı: Atık Lastiklerin Geri Dönüşümünden Elde Edilen Pirolitik Yakıttan D-Limonen Maddesinin Üretimi Lisans mezun / Lisansüstü öğrenci kategorisi 1’inci: İlknur Bağlan / Akdeniz Üniversitesi / Malzeme Mühendisi Proje Adı: CELL designer 2’nci: Mehmet Türkoğlu / Artvin Çoruh Üniversitesi / Girişimci Proje Adı: Tarımsal Atıklardan Selüloz Bazlı Bioplastik Üretim Yöntemi 3’üncü: Türkan Uzlaşır / Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi / Gıda Mühendisi Proje Adı: Süperkritik Karbondioksit (SK-CO2) Ektraksiyonu ile Spirulina Platensis’ten Gıdalarda Doğal Renklendirici Olarak Kullanılan C- Fikosiyanin Eldesi ve Yapısal Karakterizasyonu Lisans öğrenci kategorisi 1’inci: Emrullah Erdeve / İstanbul Medeniyet Üniversitesi Proje Adı: Ardv 2’nci: Musa Malkoç /Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Proje Adı: TürkHavKontrol. 3’üncü: Hatice Öztekin / Gebze Teknik Üniversitesi Proje Adı: Mikroalg- Maya Simbiyotik Birlikteliği ile Biyoetanol Üretim Potansiyelinin Araştırılması, Analizi ve Optimizasyonu.