POLİTİKA - 01 Eylül 2023 Cuma 16:23

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan sivil Anayasa çağrısı

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan sivil Anayasa çağrısı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “85 milyonun tamamının sahipleneceği ve ’İşte benim Anayasam’ diyerek baş tacı edeceği bir metni artık milletin takdirine sunmamız gerekiyor. Meclisin açılışıyla birlikte Türk demokrasisini yeni bir Anayasa’ya kavuşturmak için girişimlerimizi tekrar başlatacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yargıtay Başkanlığında gerçekleşen 2023-2024 Adli Yıl açılış töreninde konuştu. Yeni adli yılın hayırlara vesile olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin başında görev yaparken şehit düşen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz başta olmak üzere tüm yargı mensuplarına rahmet diledi. 6 Şubat depremlerinde yıkıntıların altında kalarak vefat eden 231 yargı çalışanının her birine de Allah’tan rahmet dileyen Erdoğan, her yaştan ve toplum kesiminden 50 binden fazla insanın kaybedildiği asrın felaketiyle mücadelede yargı mensuplarının yaşadıkları acıya rağmen millete karşı mesuliyetlerini hakkıyla yerine getirdiklerini söyledi. Adalet hizmetlerinde kesinti olmaması için hem Bakanlık, hem de Hakim ve Savcılar Kurulu vasıtasıyla gerekli tedbirleri aldıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile depremzedelerin hak kaybına uğramasının önüne geçildiğini aktardı. Bu çerçevede bölgede bine yakın hakim ve cumhuriyet savcısı ile yaklaşık 7 bin 500 personel görevlendirildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Felaketin ilk günlerinden itibaren son derece zor şartlar altında vazifelerini ifa eden adalet teşkilatımızın tüm mensuplarına, ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum” dedi.

Deprem bölgesinde vatandaşlara sunulan adalet hizmetlerinin hızlı ve etkin yürütülmesi için çalışmaların aralıksız sürdüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bakanlar ve ilgili birimler aracılığıyla bölgedeki durumu gün be gün takip ettiklerini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, depreminin hayatın farklı alanlarında açtığı yaraları bir an önce sarmanın gündemlerinin ilk sırasında yer aldığını kaydetti. Depremden bu yana bölgede oluşan iş yükünü karşılamak üzere 131 yeni mahkeme kurulduğunu kaydeden Erdoğan, “Sahadaki duruma göre 189 yeni mahkemenin kurulma işlemleri devam ediyor” açıklamasını yaptı.

Kurulan bu mahkemelerin hem adli, hem idari yargıda davaların daha hızlı karara bağlanmasını sağlayacağını ifade eden Erdoğan, ”Aynı şekilde her alanda şartlar neyi gerektiriyorsa, afetzedelerimiz neye ihtiyaç duyuyorsa, onu yapmaktan geri durmayacağız. Asrın felaketinin üstesinden, dayanışma ve işbirliği içinde gelerek, Türkiye Yüzyılı’nı inşa yolculuğunuzu fasılasız bir şekilde sürdüreceğiz. Rabbim, ülkemizi her türlü afet ve musibetten muhafaza eylesin diyorum” açıklamasını yaptı.

“Bu seneki adli yıl açılışını Cumhuriyetimizin 100’üncü yaşına ulaşmanın gururunu yaşadığınız bir dönemde gerçekleştiriyoruz” diyen Erdoğan, iki ay sonra bu topraklarda kurulan son devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıl dönümünün hep birlikte coşkuyla kutlanılacağını belirterek, “Tarihimizin bu önemli eşiğine hızla yaklaşırken şu iki hususa büyük önem veriyoruz. İlki; bizlere semalarını ezanlarımız ve bayraklarımızın süslediği, üzerinde özgürce yaşayabileceğimiz bir vatan bırakan kahramanların aziz hatıralarına sahip çıkmaktır. Geçtiğimiz hafta, 25 Ağustos’ta Ahlat’ta, ertesi gün Malazgirt’te, ardından 30 Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlediğimiz törenlerde bu konudaki hassasiyetimizi gösterdik. İkincisi; muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkma hedefine doğru yürürken bugün nerede olduğumuzun kapsamlı ve objektif bir değerlendirmesini yapmaktır. Siyasetten hukuka, ekonomiden sosyal ve beşeri hayata kadar her alanda böyle bir muhasebeye yönelmemiz gerekiyor. Cumhuriyetimizi korumayı ve yüceltmeyi ancak tarihin kantarına çıkarak, doğrusu ve yanlışıyla, eksiği ve fazlasıyla kendimizi tartarak başarabiliriz” diye konuştu.

Coğrafyadaki devletler silsilesinin son temsilcisi Cumhuriyetin ikinci asrını Türkiye Yüzyılı’na dönüştürmenin yolunun hamasetten değil, hatalardan ders çıkarıp, başarılardan ilham almaktan geçtiğini söyleyen Erdoğan, ”Bu anlayışla hiçbir komplekse kapılmadan, cesaretle sorunlarımızın üzerine gidecek, kazanımlarımızı koruyacak ve eksikleri telafi edeceğiz. Sadece belirtilerle, tezahürlerle, şekli unsurlarla uğraşmayacağız, daha ziyade meselenin özüne odaklanacak, teşhisi doğru yapacak ve tüm meselelerimize kalıcı çözümler bulacağız. Hedeflerimize giderken ihtiyacımız olan dinamizme kavuşmak için daha cesur, daha net, eleştirel yönü daha ağır basan sorular sorarak yolumuza devam edeceğiz. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılı, milleti ve devletiyle bizlere bu fırsatı sunmaktadır. Milletimizin bu muhasebeyi kendi içinde yürüttüğüne inanıyorum. Devletimizin her kurumu da kendi iç muhasebesini yapabilecek ufka, vizyona ve birikime sahiptir. Bu durum, tüm organları ve paydaşlarıyla yargımız için de geçerlidir” dedi.

Erdoğan, ”İnsanlık tarihi kadar eski olan adalet arayışının birer tezahürü olarak hukuk sistemimizde yerini alan hiçbir metin, hiçbir kanun ve hiçbir kurum layüsel değildir, yapıcı eleştirilerden azade değildir. Yargı camiamızın yeni adli yılı diğer hususlarla birlikte böylesi bir arayış ve değerlendirmenin vesilesi haline getireceğini ümit ediyorum. Hukuk devleti hepimizin ortak hedefi ve kırmızı çizgisidir” ifadelerini kullandı.

Adalet hizmetlerinde kaliteyi yükselterek ve yargıya olan güveni artırarak toplumdan gelen serzenişlerin önüne geçmenin görevleri olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Hiçbir vatandaşımız adliye kapısının adalet kapısı olduğundan şüpheye kapılmamalıdır, orada hakkını huzur-u kalple aramalıdır. Bunun için hukukun üstünlüğü ilkesinden asla taviz veremeyiz. Hizmetkarı olmakla şeref duyduğumuz necip milletimize karşı sorumluluklarımızı yerine getirmek, ancak bu şekilde mümkündür” ifadelerini kullandı.

Hükümet olarak adalet sisteminin işleyişinde yaşanan aksaklıkların giderilmesi için sunulan teklifleri daima hayırhahlıkla değerlendirdiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, güven veren ve erişilebilir bir adalet sisteminin tesisi için Anayasa’dan yasalara, kurumsal işleyişten personel yapısına ve özlük haklarına kadar pek çok reforma imza attıklarını bildirdi. Her yıl yeni yargı paketleriyle bu reform sürecini kesintisiz sürdürdüklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, yasama organının da bu süreçte üzerine düşeni yaparak, kendilerine destek verdiğini kaydetti.

"Karşılaştığımız olumsuzluklar, maruz kaldığımız haksızlıklar bizi asla küstürmedi”

Erdoğan, ”Adaletin tecellisini kolaylaştırmak amacıyla bundan sonra da sizlerle daha yakın işbirliği içinde çalışacak, ortak akılla hukuk devletini güçlendireceğiz. Cumhuriyetimizin ikinci asrını karşılamaya hazırlandığımız bu günlerde ülke olarak iddialarımızı ve hedeflerimizi büyütüyoruz. Türkiye Yüzyılı vizyonumuz, sadece milletçe artan özgüvenimizi değil, aynı zamanda güçlenen ülkemizi de temsil ediyor. Böyle iddialı bir vizyonla milletimizin ve dünyanın huzuruna çıkmak, elbette ne öyle bir anda gündeme geldi ne de kolay oldu. Medeniyet köklerimizden aldığımız ilhamla ülkenin yönetimini üstlendiğimiz günden beri bunun mücadelesini veriyoruz. Bizzat kendi hayatımız, kendi serencamımız bir adalet arayışı, hak ve hukuk mücadelesi örneğidir. Karşılaştığımız olumsuzluklar, maruz kaldığımız haksızlıklar bizi asla küstürmedi. Tam tersine ülkenin ve milletin geleceği için kurduğumuz hayallerin adalet ve hukuk rengiyle daha güçlü bir şekilde boyanmasını sağladı” dedi.

Geçmişte adalet konusunda ülkede aksaklıklar olduğunu ifade eden Erdoğan, “Evet, bu millet, adaletin gecikmesi bir yana, çoğu zaman neredeyse hiç gelmediği dönemler yaşamıştır. İşte bu anlayışla ülkeyi yönetme görevini üstlendiğimizde önceliklerimizin en başına eğitim, sağlık, emniyet ve adalet başlıklarını yerleştirdik. Aradan geçen 21 yılda Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun, hep bu sözümüzün hakkını vermeye çalıştık. Ülkemizin demokrasi ve hukuk devleti standartlarının yükseltilmesi, insan hak ve hürriyetlerinin genişletilmesi, adaletin hızlı bir şekilde tecellisi, yargıyla ilgili her türlü sıkıntının giderilmesi amacıyla önemli reformlar gerçekleştirdik” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002 yılında 9 bin 349 olan hâkim ve savcı sayısını yaklaşık 2.5 kat artışla 24 bine, adalet teşkilatının toplam personel sayısını ise 61 binden 190 bine yükselttiklerini belirterek, “Ülkemiz genelinde 280 yeni adalet sarayı inşa ederek, merdiven altı odalarda adalet dağıtılmaya çalışılan o kötü manzaralara son verdik. Yüksek yargı organlarımızı, şu an törenimizi gerçekleştirdiğimiz bina gibi görkemli hizmet yapıları yaparak, temsil ettikleri değerlere uygun abide mekânlara kavuşturduk. Bu zaman mahkeme sayılarımızı adli yargıda yüzde 95, idari yargıda yüzde 45 oranında artırdık. Hataları asgariye indirecek ve temyiz mahkemelerindeki yığılmayı engelleyecek şekilde bölge adliye ve idare mahkemelerini devreye aldık” dedi.

İstinaf mahkemeleriyle birlikte Yargıtay Hukuk ve Ceza Dairelerinin iş yükünde yüzde 68 oranında düşüş olduğunu sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Öte yandan ülkede içtihat birliğinin sağlanması, kararlarının tutarlı olması ve kanun önünde eşitliğin temini yargının sorumluluğudur. Bu amaçla önümüzdeki dönemde ilk derece mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleri ve Yargıtay da dahil olmak üzere, yargı kurumlarının çalışma usullerinde ihtiyaç duyulan reformları yapacağız. Bize göre yargıdaki en büyük altyapı reformu olan UYAP’a sesli ve görüntülü bilişim sisteminden hukuk yargılamalarına ve e-duruşma imkanına kadar pek çok yenilik ekledik. UYAP sistemini yapay zeka destekli şekilde geliştirme çalışmalarımız ise devam ediyor” açıklamasını yaptı.

Dijital Dönüşüm Ofisi ile TÜBİTAK işbirliğinde yürüyen projenin hizmete girmesiyle davaların sonuçlanma süresinin daha da kısalacağını söyleyen Erdoğan, ”Ayrıca Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru imkânı, Kamu Denetçiliği Kurumu’nun ihdas, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun teşkili, Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve özel yetkili mahkemelerin kaldırılması, askeri yargının lağvedilerek yargıdaki çift başlılığa son verilmesi, vergi suçları, bilişim suçları, finansal suçlar, sendikal uyuşmazlıklar gibi birçok alanda ihtisas mahkemeleri kurulması, asılsız ihbar ve şikâyetler nedeniyle oluşabilecek zararları engellemek üzere bireylerin lekelenmeme hakkının güçlendirilmesi, uyuşmazlıkların çözümünde arabuluculuk ve uzlaştırma yöntemlerinin yaygınlaştırılması. Hülasaten vatandaşlarımızın talepleri ve günün ihtiyaçları doğrultusunda yargıya dair her alanda devrim niteliğinde pek çok adım attık” dedi.

Hakim ve savcı yardımcılığı müessesesiyle adalet teşkilatının insan kaynağının çok daha vasıflı yetişmesini hedeflediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu önemli yeniliği 2023 yılı sonunda yapmayı planlanan sınavla hayata geçireceklerini söyledi. Erdoğan, ”Usta-çırak ilişkisi esasına dayanan hâkim ve savcı yardımcılığı müessesesinin hukuk camiamıza önemli katkı sağlayacağı kanaatindeyim. Şüphesiz adaletin kalitesi ile hukuk eğitimi arasında yakın bağ vardır. Önümüzdeki dönemde diğer çalışmalar yanında hukuk eğitiminin kalitesini yükseltmemiz ve iyi hukukçular yetiştirmemiz de gerekiyor” diye konuştu.

Avukatların mahkeme faaliyetlerine katkısının da artırılmasında fayda gördüklerini vurgulayan Erdoğan, ”Kademeli şekilde belli davalar için avukat tutma zorunluluğu getirilmesi gibi bir takım yeni uygulamalar üzerinde hep birlikte çalışabiliriz. Mülkün temeli olan adaletin sosyal barışın, refahın, istikrarın, kalkınma ve büyümenin de itici gücü olduğunu biliyoruz. Türkiye Yüzyılı’nı sadece ekonomik, siyasi, askeri ve diplomatik değil, adaletin de yüzyılı yapmak için çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz” açıklamasını yaptı.

Siyasetçiler ve devleti yönetenler olarak öncelikle millete karşı sorumlu olduklarının altını çizen Erdoğan, her 5 yılda bir millete hesap veren bir siyasetçinin sokağın ve sandığın sesine kulak tıkamasının düşünülemeyeceğini kaydetti. Erdoğan, ”Bize oy versin ya da vermesin, toplumumuzun farklı kesimleriyle sürekli temas halindeyiz. Vatandaşlarımızdan gelen talepler ve eleştiriler çerçevesinde politikalarımıza yön veriyoruz. Son dönemde insanımızın yargı süreçleri ve kararlarıyla ilgili kanaatlerini manipüle etmeye yönelik algı kampanyalarının arttığına şahit oluyoruz. Yargıtay’dan istinafa ve ilk derece mahkemelerine varıncaya kadar milletimizin yargıdan beklentisi ’adil kararın makul sürede verilmesi’dir” dedi.

Adaletin ancak mahkeme salonlarında tecelli edeceğine vurgu yapan Erdoğan şunları söyledi:

“Sokağa, televizyon ekranlarına ve sosyal medya mecralarına taşınan adalet, hukuka olan güveni zedeler ve zamanla yok eder. Eline mikrofonu veya klavyeyi alan birilerinin mahkeme kararlarını kendi arzuları ve ideolojik aidiyetlerine göre eğip bükerek yorumlaması, hatta daha da ileri giderek hüküm vermesi doğru değildir. Bu tür şımarık hezeyanlar, hem adalet sistemine, hem de sistemin fedakâr mensuplarına karşı yapılmış büyük bir haksızlıktır, saygısızlıktır. Günümüzde sayıları giderek artan sosyal medya mahkemelerini toplumumuzun birliği, dirliği, huzuru ve iç barışı açısından büyük bir tehdit ve tehlike kaynağı olarak görüyoruz. Esasında bir toplumu bölmek ve kamplara ayırmak istiyorsanız, bunun en etkili yollarından biri, adalet sistemine olan inancı zayıflatmaktır.”

Adalet sistemine inancı zayıflamış bir toplumun devletine ve kurumlarına olan güveninin de örseleneceğini ifade eden Erdoğan, böyle bir fitnenin oluşmasının yalnızca millet ve memleket düşmanlarını sevindireceğini, onların işine yarayacağını, Türkiye’ye ise kaybettireceğini söyledi.

“Yargı mensuplarına taammüden itibar suikastı düzenlemenin vebali çok ağırdır”

“İster siyasetçi, ister medya mensubu, isterse sıradan bir vatandaş olsun, hiç kimsenin ülkemize bu kötülüğü yap maya hakkı yoktur” diyen Erdoğan, CHP’ye baskın eleştirisi yaparak, “Aynı şekilde oy veya rant kaygısıyla yargı kurumlarına duyulan güveni aşındırmanın, daha vahimi yargı mensuplarına taammüden itibar suikastı düzenlemenin vebali çok ağırdır. Üstelik bunu yapanlar, hem gündem ihtiyaçlarını yargı üzerinden karşılamaya çalışıyor, hem de yargının siyasallaşmasından bahsediyor. Yani nereden bakarsanız bakın büyük bir tutarsızlıkla karşı karşıyayız. Milletimizin de bizler gibi bu çelişkileri gördüğüne, kararını buna göre verdiğine, tercihlerini buna göre yaptığına inanıyorum. Yargıya olan güveni artırmanın yolu, hakim ve savcıları tehdit etmekten, baskın yapar gibi kurumların kapılarına dayanmaktan değil, hak ve hakkaniyet çerçevesinde yapıcı tespit ve tekliflerde bulunmaktan geçer. Atalarımızın dediği gibi ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar. Hangi konumda olursa olsun herkesin adaletle ilgili meselelere bu zaviyeden yaklaşmasını ve hassasiyetle davranmasını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

“Türkiye Yüzyılı vizyonumuz, böyle bir Anayasa’yla daha güçlenecektir”

Kapsayıcı bir yeni Anayasa için sürece herkesi katkı sunmaya davet eden Erdoğan, ”Siyasi hayatımızın her döneminde dile getirdiği- hükümet teklifi olarak da 2011’den beri her seçimde milletimizin önüne koyduğumuz- bir hayalimiz var. Bu hayal Türkiye’yi darbe anayasası ayıbından kurtaracak yeni, sivil, dili ve içeriğiyle bugünü ve yarını kucaklayan, Türkiye Yüzyılı’na yakışır bir Anayasa’ya kavuşturmaktır. Darbe anayasasının gölgesinde Türkiye Yüzyılı’nı konuşmayı, ülkemiz ve demokrasimiz için zül addediyoruz. İstiklal ve istikbali için bu kadar ağır bedeller ödemiş milletimizin yeni bir Anayasa’yı anasının ak sütü gibi hak ettiğine inanıyoruz. Milletimize vaadimiz olan birinci sınıf demokrasi, birinci sınıf ekonomi ve birinci sınıf özgürlüklerin tamamlayıcısı birinci sınıf anayasa olacaktır. Türkiye Yüzyılı vizyonumuz, böyle bir Anayasa’yla daha güçlenecektir. Bunun için 85 milyonun tamamının sahipleneceği ve ’İşte benim Anayasam’ diyerek baş tacı edeceği bir metni artık milletin takdirine sunmamız gerekiyor. Buradan, siyasi partilerimizi, yüksek mahkemelerimizi, üniversitelerimizi, devlet kurumlarımızı, barolarımızı, meslek kuruluşlarımızı, sivil toplum örgütlerimizi ve milletimizin her bir ferdini bu sürece katkı vermeye davet ediyorum. Meclisin açılışıyla birlikte Türk demokrasisini yeni bir Anayasa’ya kavuşturmak için girişimlerimizi tekrar başlatacağız. Yargı kurumlarımızın temsilci olarak sizlerden de bu sürece hazırlıklı olmanızı, destek vermenizi bekliyorum” dedi.

Hülya Keklik

 

 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak: Gençlik ve spor Bakanı Osman Aşkın Bak, "Gençlerimizi tehdit eden bu süreci yakından takip ediyoruz ve özellikle de bu yıl sadece bağımlılıkla mücadeleyle ilgili araştırma yapan üniversitelerdeki akademisyenlere ve sivil toplum kuruluşlarına ve STK’lere 200 milyon TL civarında bir proje desteği vereceğiz yani sahadayız" dedi. Bak, 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerinin sorularını cevapladı. Bak, gençlerle ilgili projelerden bahsederek, "Burada, özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla beraber ortaklaşa yürüttüğümüz proje çerçevesinde geçtiğimiz dönemde 10 bin istihdam sağlayan projeler gerçekleştirdik. Burada yaklaşık 150 tane fabrikanın kurulmasını Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla beraber sağlamış olduk. Yine, gençlerin, özellikle üniversitedeki gençlerimizin kendilerini ifade edebilmeleri için, hayalini kurdukları projelerini gerçekleştirmeleri için; sosyal, toplumsal değerlerini yükseltmeleri için "ÜNİDES" adını verdiğimiz proje çerçevesinde yani üniversitedeki öğrenci kulüplerini destekleme projesi çerçevesinde geçtiğimiz yıl sadece 360 milyon gibi bir rakamı öğrenci kulüplerine tahsis ettik ve bu gençlerimiz inanılmaz projeler ortaya çıkardı. Kimisi hasat zamanı çiftçilerle beraber oldu, kimisi çevre çalışmalarında oldu, kimisi köylere gidip okulları boyadılar, okulları yaptılar, kimileri teknoloji projesi yaptı. Dolayısıyla, gençlerimizin bu çerçevede aktif bir şekilde katılmasını sağlıyoruz. Yine, bu yıl da Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla yaklaşık 1,2 milyar TL’lik bir yatırımı yine gençlerin istihdama katılması çerçevesinde gündeme alıyoruz ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla 50 tane fabrikanın kurulumu ve bu çerçevede de iş istihdamının artırılması noktasında çalışma yürütüyoruz" dedi. Bak, bağımlılıkla ilgili olarak bilgi vererek, "Bizim bağımlılıkla ilgili süreç içerisinde 12 bakanlıktan oluşan Bağımlılıkla Mücadele Kurulu üyesi olarak Gençlik ve Spor Bakanlığı görev yapıyor. Bizim bütçemizde teknik olarak 59 milyon gözüküyor ama bizim Bakanlığımızın -biraz evvel de ifade ettiğim gibi- yaptığı çalışmaların büyük bir kısmı hem gençlik merkezlerinde verdiğimiz eğitimler hem yurtlarda verdiğimiz eğitimler, gençlerimize psikososyal destek olarak verdiğimiz eğitimler, bağımlılıkla mücadele için verdiğimiz eğitimler, formatör eğitimleri, Yeşilayla, sivil toplum kuruluşlarıyla beraber yaptığımız eğitimlerin her birinde bağımlılıkla mücadele ana eksenimiz. Dolayısıyla biz de farkındayız, gençlerimizi tehdit eden bu süreci yakından takip ediyoruz ve özellikle de bu yıl sadece bağımlılıkla mücadeleyle ilgili araştırma yapan üniversitelerdeki akademisyenlere ve sivil toplum kuruluşlarına ve STK’lere 200 milyon TL civarında bir proje desteği vereceğiz yani sahadayız. Yine örnek vereyim: Bağcılar’da, İstanbul’da, Edirne’de, işte, diğer ilçe ve illerde yapılan mücadelelerde muhtarlarımızla, amatör spor kulüplerimizle, kaymakamlıklarımız ve sivil toplum kuruluşlarımızla beraber çok ciddi şekilde mücadele ediyoruz. Tabii, sporun birleştirici gücüne inanıyoruz, sporun iyileştirici gücüne inanıyoruz çünkü biz de büyüdüğümüz yerde, spora gittiğimiz zaman çocuk enerjisini atıyor, enerjisini gideriyor. Düşünün, bir evde uyuşturucu kullanan bir çocuk var, bir de spor yapan çocuk var. Dolayısıyla, biz spora teşvik etmek yönünde çaba harcıyoruz" dedi.
Van Türkiye’de barışın toplumsal, siyasal ve ekonomik boyutları masaya yatırıldı Van Ticaret ve Sanayi Odası (Van TSO) tarafından düzenlenen "Türkiye’de Barış Nasıl Tesis Edilir?" konulu söyleşi programı gerçekleştirildi. Van TSO ev sahipliğinde düzenlenen programda, çözüm sürecinin hukuk, demokrasi ve iş dünyasına yansımaları ele alındı. Programın moderatörlüğünü Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Suvat Parin yaptı. Söyleşide, Türkiye’de barışın toplumsal, siyasal ve ekonomik boyutları farklı perspektiflerden değerlendirildi. Söyleyişide bir konuşma yapan Van TSO Başkanı Necdet Takva, amacının süreci ekonomik bir perspektiften ele almak olduğunu belirtti. Başkan Takva, "Özellikle ‘Milli Birlik ve Dayanışma’, ‘Terörsüz Türkiye’ ya da ‘Barış süreci’ gibi farklı adlarla ifade edilen; bölgemizi yakından hatta doğrudan ilgilendiren bu meseleye, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar yaşananlar ve bundan sonra nasıl bir yol izlenmesi gerektiği üzerinden ekonomik değerlendirmeler yapmaktır. Burada bulunma sebebim de budur. Bölgemiz, neredeyse tüm reel verilerde sürekli olarak son sıralarda yer almıştır. Ekonomi, sağlık ve eğitim başta olmak üzere birçok alanda bölgelerimiz, Türkiye’nin en geri kalmış bölgeleri olarak öne çıkmakta; mevcut parametreler ise gerçekten son derece olumsuz bir tablo ortaya koymaktadır. 2022 yılında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yapılan araştırma çerçevesinde, Türkiye genelinde geri kalmış olarak tanımlanan 121 ilçenin 90’ının bölgemizde yer aldığı tespit edilmiştir. Van ilinde ise Edremit, Tuşba ve İpekyolu ilçeleri hariç olmak üzere 8 ilçe bu 90 ilçe arasında bulunmaktadır. Yani Türkiye genelindeki 121 geri kalmış ilçenin 90’ı bölgemizde yer almakta, Van’daki 8 ilçe ise bu listenin en alt sıralarında bulunmaktadır. 2024 yılında yapılan bir başka araştırmada ise Türkiye’nin en gelişmemiş 50 ilçesinin 49’unun bölge illerinde olduğu ortaya konmuştur" dedi. Bölgede işsizlik oranlarının Türkiye ortalamasının oldukça üzerinde seyrettiğini vurgulayan Takva, "1963 yılından bugüne kadar 18 defa teşvik uygulaması gündeme gelmiş ve bu konuda çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Ancak ne istihdamda ne de eğitimde yer alan gençlerin oranına bakıldığında, hem kadınlarda hem de erkeklerde Türkiye ortalamasının iki katının üzerine çıkıldığı görülmektedir. TÜİK verilerine göre işsizlik oranı Van’da yüzde 16,7; Ağrı’da yüzde 13,1; Hakkari’de yüzde 18,3; Muş’ta ise yüzde 13,1 seviyesindedir. Odamız tarafından yapılan bir araştırmada ise Van’da genç işsizlik oranının yaklaşık yüzde 36 seviyesinde olduğu tespit edilmiştir" diye konuştu. Bölgemizde yapılan güvenlik harcamalarının Batı illerine yapılan güvenlik harcamalarının üç katından fazla olduğunun altını çizen Takva, "Uzmanlar tarafından TRT’de yapılan bir hesaplamaya göre, bu süreçte harcanan yaklaşık 2 trilyon dolarlık kaynakla 196 adet İstanbul Yeni Havalimanı ya da bin 176 adet Marmaray projesi yapılabilecek imkân bulunmaktadır" şeklinde konuştu. Van’ın yüzölçümünün yaklaşık yüzde 64,7’sinin mera alanı olmasına rağmen yayla yasakları nedeniyle hayvancılığın ciddi sorunlar yaşadığını söyleyen Takva, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tarım ve hayvancılık açısından bakıldığında, Van ilinin yüzölçümünün yaklaşık yüzde 64,7’si mera alanıdır. Türkiye’deki toplam mera varlığının yaklaşık yüzde 10’u bu il sınırları içerisindedir. Yaklaşık 21 bin kilometrekare yüzölçümüne sahip olan bir kentte yaşıyoruz ve bu alanın neredeyse yüzde 65’i mera niteliği taşımaktadır. Ancak yayla yasakları ve çeşitli kısıtlamalar nedeniyle hayvancılık bu anlamda ciddi sorunlar yaşamaktadır. Mesele, tüm bu süreçleri sebep-sonuç ilişkisi içerisinde ele alan, samimi ve gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendirmek ve buna uygun çözümler üretmektir." Katılımcıların yoğun ilgi gösterdiği program, konuşmaların ardından yapılan değerlendirmelerle sona erdi.
Bursa Bursaspor sahasında Aliağa FK ile golsüz berabere kaldı TFF 2. Lig Kırmızı Grup 17. hafta maçında Bursaspor, Atatürk Spor Kompleksi Matlı Stadyumu’nda konuk ettiği Aliağa FK ile 0-0 berabere kaldı. TFF 2. Lig Kırmızı Grup’un 17. haftasında Bursaspor, Atatürk Spor Kompleksi Matlı Stadyumu’nda Aliağa FK’yı konuk etti. İlk yarının kapanış niteliği taşıyan karşılaşmada iki ekip te yakaladığı fırsatları değerlendiremezken, mücadele golsüz eşitlikle sona erdi. Karşılaşmaya kontrollü başlayan iki takım, ilk yarıda zaman zaman etkili ataklar geliştirdi. Bursaspor, özellikle kanatlardan bulduğu pozisyonlarla gole yaklaşsa da kaleci Ahmet Pekgöz ve Aliağa savunması kritik anlarda gole izin vermedi. İlk 45 dakika 0-0 eşitlikle tamamlandı. İkinci yarıda tempo yükseldi İkinci yarıya oyuncu değişikliğiyle başlayan Bursaspor, oyunun kontrolünü ele almaya çalıştı. Yeşil-beyazlı ekip, İlhan Depe, Hamza Gür ve Musa Çağıran ile net gol pozisyonları yakaladı ancak bu fırsatları değerlendiremedi. Konuk ekip Aliağa FK da özellikle son bölümde etkili oldu. Ahmet İlhan Özek’in ortasında Harun Kavaklıdere’nin vuruşunda savunmaya çarpan top kornere giderken, mücadeledeki en net pozisyonlardan biri kaçtı. Karşılaşmanın sonuna eklenen 7 dakikalık uzatma bölümünde de skor değişmezken, mücadele 0-0 eşitlikle tamamlandı. Kadrolar Bursaspor: Anıl Atağ, Ertuğrul Ersoy, Hamza Gür, Muhammet Demir, Hakkı Türker, Alperen Babacan, Murat Akyüz, Barış Gök, Ertuğrul İdris Furat, Ali Kerim Yıldız, Ahmet Hakan Atış, Muhammet Zeki Dursun Aliağa FK: Ahmet Pekgöz, Oktay Kancı, Hasan Kılıç, Mertcan Akıkgöz, Ahmet İlhan Özek, Harun Kavaklıdere, Oğuzhan Yıldırım, Göktuğ Yılmaz, Necati Özdemir, Erhan Kartal, Yusuf Erdem Gümüş
Bursa Bursa, suyunu konuştu Bursa Kent Konseyi’nin ‘Bursa Suyunu Konuşuyor’ temasıyla düzenlenen 92. Olağan Genel Kurulu’nda, kentin geleceğini doğrudan etkileyen su kaynakları ve iklim değişikliği konuları tüm yönleriyle ele alındı. Bursa’da katılımcı demokrasinin yaygınlaşması adına önemli görevler üstlenen Bursa Kent Konseyi’nin 92. Olağan Genel Kurulu, ‘Bursa Suyunu Konuşuyor’ başlığıyla Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi’nde gerçekleştirildi. Programa, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yanı sıra CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Ergül Halisçelik, Bursa Kent Konseyi Genel Sekreteri Elvan Atay Özkan, BUSKİ Genel Müdürü Mehmet Ercihan Subaşıoğlu, Bursa Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyeleri, meclislerin ve çalışma gruplarının temsilcileri ile çok sayıda gönüllü katıldı. Kent konseylerinin önemine vurgu Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, kent konseylerinin vatandaşlar ile resmi kurumlar arasında köprü vazifesi gördüğünü söyledi. Kent konseylerinin halkın sorunlarına duyarlılık gösterdiğini, takibini yaptığını ve sonuçlarını paylaştığını anlatan Başkan Mustafa Bozbey, halkın çıkarları doğrultusunda çalışmaların sürdürüldüğünü ifade etti. "Su kaynakları azaldı" Dünyanın ciddi bir iklim kriziyle karşı karşıya kaldığını belirten Başkan Mustafa Bozbey, tüm bunlara rağmen Bursa’da gerekli önlemlerin alınmadığını vurguladı. Suyun bir yaşam kaynağı olduğunu hatırlatan Başkan Mustafa Bozbey, "Geldiğimiz noktada çevremizi ve suyumuzu kirlettik. İklim krizinden dolayı da su kaynakları azaldı. Bu süreçte Bursa Ovası’nda suyu fazla tüketen işletmelere de izin verildi. Bu, geleceği iyi okumamanın sonuçlarıdır" dedi. "Bursa ovasında su seviyesi 250 metrenin altına indi" Su kesintileri yapmak zorunda kaldıkları dönemde bazı tepkiler aldıklarını belirten Başkan Mustafa Bozbey, "Ama bu sayede farkındalığı başardık. Şu anda Bursalılar suyu tasarruflu kullanıyor. Kesinti yapmadan önce 510 bin metreküp civarında kullanım vardı, kesintilerin ardından 430 binlere düştü. Kesintileri kaldırdık ve hala bu seviyelerde izliyor. Bizim halkı doğru bilgilerle bilgilendirme sorumluluğumuz var. Bursa artık su şehri değil. Bursa Ovası’nda su seviyesi 250 metrenin altına indi. Bilim insanları, Bursa Ovası’nın her sene 6 santim çöktüğünü açıkladı. Bunun sebepleri araştırılmalıdır. Aralık ayının 20’si oldu ve Uludağ’da hala doğru düzgün kar yok. Gerekli tedbirleri almaya devam etmeliyiz" diye konuştu. "Günlük 500 bin metreküp suya ihtiyacımız var" Çınarcık Barajı’ndaki arıtma tesisi için çalışmaların yoğun biçimde devam ettiğini dile getiren Başkan Mustafa Bozbey, "Göreve gelir gelmez çalışmaları başlattık. Bu yaz bu sıkıntının çekileceğini biliyorduk. Baypass hattı yaparak 100 bin metreküp suyu aktardık. Bunu yapmasaydık daha önceden su kesintileri yapmak zorunda kalabilirdik. Ama bizim günlük 500 bin metreküp suya ihtiyacımız var. Yaz aylarında daha da artacaktır. Artık bahçelerin işlenmiş suyla sulanmaması lazım. Tarımda yeni çözümler üretmeliyiz. Daha az suya ihtiyaç duyan ürünlere yönelmeleri lazım. Yanlış politikalar, Bursa’nın daha vahim su sıkıntısı yaşamasına sebep olabilir" dedi. Başkan Mustafa Bozbey’e teşekkür Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, suyun sadece çevresel başlık olmadığını, sosyal, ekonomik ve hayati bir mesele olduğunu ifade etti. İklim krizinin etkilerinin yerel ölçekte daha görünür hale geldiğini belirten Aksoy, su politikalarının katılımcı ve bilimsel temelde yeniden ele alması gerektiğini vurguladı. Genel kurulda su kriziyle ilgili çözüm önerilerinin geliştirilmesini amaçladıklarını anlatan Aksoy, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve vatandaşların birlikte hareket etmesinin önemine değindi. Tüm paydaşlarla birlikte kent için önemli çalışmalar yürüttüklerini belirten Aksoy, her alanda kendilerine destek veren Başkan Mustafa Bozbey’e teşekkür etti. Açılış konuşmalarının ardından oturum bölümüne geçildi. Bursa Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hayrettin Kuşçu ‘Tarımsal kuraklık, su verimliliği ve etkin sulama yöntemi’, Bursa Uludağ Üniversitesi’nden Doç. Dr. Aslıhan Katip ‘İklim değişikliği ve sürdürülebilirlik çerçevesinde su kaynakları’, BUSKİ Genel Müdür Yardımcısı Ali Alper Makam ‘İklim değişikliğinin Bursa ve su kaynakları üzerindeki etkisi’, Bursa Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesi Murat Demir ‘İklim krizi ve su hakkı’ konularında sunumlar yaparak önemli bilgiler paylaştı.