SAĞLIK - 25 Kasım 2017 Cumartesi 09:17

Kanserde ’beslenme ve spor’ önemli

A
A
A
Kanserde ’beslenme ve spor’ önemli

Doğru beslenmenin kanser hastaları için çok önemli olduğunu bildiren Dr.

Doğru beslenmenin kanser hastaları için çok önemli olduğunu bildiren Dr. Naziyet Köse, hastalığın tanısı konulduktan sonra hastaların ve yakınlarının en çok merak ettiği konulardan birinin hem hastalık sırasında hem de kemoterapi sürecinde nasıl beslenmesi gerektiği sorusu olduğunu belirtti.


Kanser hastalarının bu süreçte beslenmesine özen göstermesi gerektiğini anlatan Koru Ankara Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Naziyet Köse, hastaların, sağlıklı ve enerjik olmak için, vücut ağırlığını dengelemek için, vücudun temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için, tedavinin yan etkilerini daha iyi tolere edebilmek için, enfeksiyon riskini azaltmak için ve iyileşmeyi hızlandırmak için doğru beslenmesi gerektiğini söyledi.


Kemoterapi hastalarında beslenmenin, tedavinin sonuçları üzerinde etkili olması nedeniyle göz ardı edilemeyecek bir parametre olduğuna vurgu yapan Dr. Naziyet Köse, "Kemoterapi alan hastaların çoğu vitamin desteği veya alternatif tıp ürünleri veya daha önce pek de kullanmadıkları (arı poleni, ısırgan otu, keçi boynuzu pekmezi vb.) ürünleri kullanmaya eğilim gösteriyorlar. Kemoterapi alan hastalarda özellikle de kansızlık varsa tedaviden önce vitamin B12, folik asit ve demir düzeylerinin bilinmesi ve varsa eksikliğinin giderilmesi önemlidir. Uygun şekilde beslenen, testlerinde vitamin eksikliği olmayan hastalarda megadoz vitaminler önerilmez" dedi.



Kemoterapi alan hastalara beslenme önerileri


Kemoterapi ile birlikte kanser hastasında beslenme ile ilgili bazı faktörlerinde de etkilendiğini ifade eden Dr. Naziyet Köse, "Kabızlık için lifli gıda (kavun, kayısı gibi) alımının arttırılması ve bol sıvı tüketimi gereklidir. İshal durumunda muz, patates gibi gıdaların tüketilmesi ve ciddi hipertansiyonu yoksa tuz tüketiminin artırılması faydalı olmaktadır. Gaz ve şişkinlik şikayetleri olan hastaların, nohut, kuru fasulye gibi gıdalardan uzak kalması, yemeklerini yavaş yemesi ve hava yutulmasından kaçınması gerekir. Özellikle baş-boyun bölgesine radyoterapi alan hastaların sık sık su içerek ağız kuruluğunu gidermeye çalışması önemlidir" önerilerinde bulundu.


Kemoterapi alan hastaların yaklaşık üçte ikisinde bulantı veya kusma gözlendiğini belirten Dr. Naziyet Köse, bulantı-kusma şikayeti olan veya kusturucu etkisi belirgin bir kemoterapi alan hastaların; yağlı, sıcak ve tatlı gıdalardan kaçınmaları; bunun tersi hafif tuzlu, soğuk ve yağsız gıdalar tüketmeleri gerektiğini ifade etti.


Tedavi öncesindeki bireylere sağlıklı beslenme önerilerinde bulunan Dr. Naziyet Köse, "Günde en az 5 porsiyon değişik renkte sebze ve meyve tüketin. İşlenmiş tahıl ürünleri yerine, tam tahıl ürünlerini (kepekli) tercih edin. Özellikle işlenmiş ve yağlı et tüketimini azaltın. Protein tüketiminizi artırın. Kemoterapinin zararlı etkilerini en aza indirmek için özellikle tedavi sırasında en az 2 litre su için. Besleyici değeri olmayan yüksek şeker ve yağ içeren yiyeceklerden uzak durun" diye konuştu.



Egzersiz önemli


Kanser hastalarının düzenli egzersiz yapmalarının olumlu etkileri olduğunu da dile getiren Dr. Naziyet Köse, "Kanserli hastada düzenli egzersiz yapmanın, hastaların hastalıklara ait şikayetlerinin, yaşam kalitelerinin, egzersiz kapasitelerinin ve kuvvetlerinin olumlu etkilendiği ile ilgili orta düzeyde bilimsel kanıtlar vardır. Bunun yanı sıra, kanserli hastaların düzenli egzersiz yapması onların mevcut anksiyetelerini, depresyonlarını ve yorgunluk hislerini de azaltır" dedi.


Dikkat edilmesi gereken en önemli hususun, kronik hastalığı olan diğer hastalarda olduğu gibi, kanserli hasta için egzersiz programı hazırlanırken de çok daha fazla dikkat edilmesi, öneride bulunan kişinin yeterli bilgi ve deneyimi olması gerektiğinin altını çizen Dr. Naziyet Köse, "Bu egzersiz programında aerobik (kardiyo) egzersizlerin yanı sıra kuvvetlendirme egzersizlerinin de olması gerekir. Ancak bu aşamada unutulmaması gereken bir başka konu, kanser hastalarının tedavisi tamamlanınca genelde fiziksel ve psikolojik olarak çok yorgun olduklarıdır. Bu nedenle egzersize başlarken olabildiğince düşük şiddette başlayıp, kontrollü bir şekilde şiddeti ve süreyi-tekrarı artırmak gerekir. Hastalar yine bu dönemde egzersizleri evde kendilerinin yapmaları yerine gözetim altında yapmaya teşvik edilmelidir" ifadelerini kaydetti.


Kanser hastalarının, hastanede yatan hastaların bile egzersiz programına alınmasının fayda sağladığını belirten Dr. Naziyet Köse, "Ama kemoterapi alan hastalarda egzersiz uygulaması ile ilgili bilgiler yetersizdir. Hastaların mevcut durumu, kemoterapi programı standart bir egzersiz programı verilmesini engeller; kemoterapi alan her hasta için özel program yapılmalıdır. Ama özellikle yaşlı hastalarda hareketliliği ve fonksiyonel düzeylerini artırmak çok önemlidir" şeklinde konuştu.


Dr. Köse, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Hasta, kemoterapi ya da radyoterapi alırken beyaz küre sayısı 500’ün, hemoglobin düzeyi 10,5 g/dl’in, trombosit düzeyi 200 binin altında, vücut sıcaklığı 38 derecenin üzerinde ise egzersiz programına katılmamalıdır. Kemik metastazı olan hasta yüksek şiddetli egzersiz programına katılmamalıdır. Bunların yanı sıra, infeksiyonu olan hastalarda infeksiyon bulguları tamamen geçene kadar programa alınmamalıdır."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin MEÜ, ’sıfır atık belgesi’ alan üniversiteler arasına adını yazdırdı Mersin Üniversitesi (MEÜ), yürütülen çalışmalar sonucunda Temel Seviye Sıfır Atık Belgesi’ni aldı. MEÜ tarafından gerçekleştirdilen Temel Seviye Sıfır Atık Belgesi başvurusu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünce incelenerek onaylandı. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri çerçevesinde kaynakları korumak, atıkları kontrol altına almak, geri dönüştürülebilir atıkları ekonomiye kazandırarak tasarruf sağlamak, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak amacıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı nezdinde başlatılan ’Sıfır Atık’ projesi kapsamında yapılan başvuru sonucunda, MEÜ Çiftlikköy Yerleşkesi Temel Seviye Sıfır Atık Belgesi’ni aldı. Adını, sıfır atık belgesi alan yükseköğretim kurumları arasına yazdıran MEÜ’nün çevreye verdiği değer de böylelikle tescillenmiş oldu. "Örnek bir üniversite olmak için çalışmalarımıza devam edeceğiz" Yeşil Kampüs çerçevesinde kapsamlı çalışmalar yürüttüklerini belirten Rektör Prof. Dr. Erol Yaşar, "Sürdürülebilir Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Sıfır Atık Komisyonu tarafından yürütülen çalışmalar neticesinde, Temel Seviye Sıfır Atık Belgesini almaya hak kazandık. Bu süreçte büyük emekleri bulunan Prof. Dr. Yağmur Uysal, Doç. Dr. Osman Orhan, Doç. Dr. Zeynep Görkem Doğaroğlu ve Entegre Çevre Bilgi Sistemi yetkilisi Tufan Yıldız’a özverili çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum. Sıfır Atık Belgesi ile çevreye duyarlı ve bu alanda farkındalık oluşturma konusunda örnek bir üniversite olmak için çalışmalarımıza devam edeceğiz" dedi.
Hatay Toz taşınımına dikkat, uzmanı uyardı: "Ciltte kızarıklığa ve alerjiye neden olabilir" Hatay’ın İskenderun ilçesinde özel kliniği bulunan Cilt Uzmanı Selin Alpar, toz taşınımının etkili olduğu bu günlerde mecburi olmadıkça dışarı çıkılmamasına dikkat çekerek, tozun ciltte kızarıklığa neden olabileceğini söyledi. Kuzey Afrika’dan gelen toz bulutu taşınımı depremin vurduğu Hatay’da etkili olmaya devam ediyor. Meteoroloji’den yapılan duyuruda, toz bulutu taşınımının 26 Nisan Cuma Günü gece 12’de sona ereceğini açıklandı. İskenderun körfezinde ve şehir merkezinde etkili olan toz bulutunun sağlık açısından olumsuz yanları görülüyor. Alerjik astımı ve kronik rahatsızlığı olanların bu havalarda dikkatli olmasını ifade eden Cilt Uzmanı Selin Alpar, mecburi olmadıkça dışarı çıkılmaması konusunda uyarıda bulundu. Kuzey Afrika’dan gelen toz taşınımın ciltte kızarıklığa ve alerjiye neden olabileceğini belirten Alpar, “Ciltte kızarıklık, hassasiyet ve alerjiye neden olabilir. Alerjik astımı olanların da tetikleyeceği için kronik rahatsızlığı olanlar dışarıya mümkün olduğunca çıkmasınlar. Hiç kimsenin de çıkmamasını tavsiye ediyoruz. Bu toz bulutu; cildi kirletip gözenekleri tıkayabilir. Bu zamanda kişilerin cilt temizliğine daha çok dikkat etmesi gerekir. Ayrıca kişilerin cilt temizliğinde; akne eğilimli ciltler derma, kozmetik ve medikal cilt bakımı ürünleri olanlar, temizleyicileri olanlar, düzenli sabah akşam yıkamalarına özen gösterecekler, asidik olmayan peelinglerini haftada 3 gün bakımlarını yapsınlar. Asidik olan peelinglerini haftada 1 gün yapmalarını öneriyoruz. Aynı zamanda da medikal cilt bakımına gittikleri yerler varsa devamını getirmelerini ve bu süre zarfında daha sık yapmalarını tavsiye ederiz. Normalde cilt bakımları cilt kendini 28 günde 1 yeniler fakat bu zaman zarfında 20 günde 1 cilt bakımını yapabilirler” dedi.
Bursa (Özel) 120 yıldır alem yapan ailenin son ustası Bursa’da Türkiye’nin 4 alem ustasından biri olan Rıza Akbalış, 120 yıllık aile mesleğini büyük bir özveriyle devam ettiriyor. Dedesinden babasına, daha sonra da kendisine kalan atölyede 14 yaşından itibaren çalıştığını belirten Akbalış, kendisinden sonra mesleğini devam ettirecek aile üyesinin olmadığını söyledi. Bursa’da 60 yaşındaki Rıza Akbalış 3 kuşaktır devam eden 120 yıllık aile mesleğini, ilk günkü heyecanıyla devam ettiriyor. Abdal Mahallesi’nde bulunan atölyesinde babasından kalan aletlerle 14 yaşından bu yana zanaatına devam eden Akbalış, Türkiye’de birçok tarihi caminin alemini onarırken yurt dışına da sipariş üzerine ihracat yapıyor. Genellikle Balkan ülkelerinden çok fazla talep olduğunu dile getiren Akbalış, bu güne kadar Balkan ülkeleri başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesine alem yaptığını söylüyor. Türkiye’de sadece 4 tane alem ustası kaldığını belirten Akbalış, kendisinden sonra bu mesleği devam ettirecek kimsesi kalmadığını kaydetti. Alem yapmayı babasından öğrendi Okulu bitirmesinin ardından babasının yanında çırak olarak çalışmaya başlayan Rıza Akbalış, “Bu mesleği dedem, babam ve ben olmak üzere 3 kuşaktır yapıyoruz, 120 yıllık bir meslek. 14-15 yaşlarında okulu bitirdiğim gibi babam yanına aldı. Temel eğitimi babamın yanında aldım. Atölyede dedemin ve babamın aletleri var. Hem babam hem de ustam olduğu için ondan çok şey öğrendim. Sanatta ahlak çok önemli. Temel eğitimi aldıktan sonra her şey çok güzel olur. Ben bu çizgide devam ediyorum. Kaybolmaya yüz tutmuş bir meslek. Türkiye’de Samsun, Afyonkarahisar, Kahramanmaraş ve Bursa’da ben olmak üzere sadece 4 kişi yapıyor. İstanbul’da alem yapıyorlar ama onlar döküm alem. Bizim yaptığımız el sanatı çekiçle yapıyoruz. Ailemde benden sonra bu mesleği yapacak maalesef yok. Sağlığım elverdiği sürece bu mesleği devam ettireceğim” dedi. Deprem bölgesine alem gönderdi Hatay’da yıkılan tarihi camiler için de alem hazırladığını söyleyen Akbalış, “Türkiye’nin her tarafına özellikle Marmara bölgesine veriyoruz. Yurt dışında Avusturya, Romanya, Almanya, Macaristan, Balkan ülkelerine birkaç tane de Amerika’ya gönderdik. Yurt dışında bir hayırsever kilise iptal olunca yerine yapılan camiye alem istedi. Ben de para almadan hediye ederek yolladım. Zaman içerisinde bakırlar renk değiştiriyor, renklerini açıyoruz. Bazen yamuluyor, onları düzeltiyoruz. Eskisi gibi güzel şekilde teslim ediyoruz. 20-25 gün önce Hatay’da depremden dolayı yıkılan bir cami için hayırsever biri 5 tane alem aldı. Deprem bölgelerinde yıkılan ve hasar gören camiler yapılıyor onarılıyor. Tamamlanınca 5 tane daha alem göndereceğiz” ifadelerini kullandı.
Hatay Toz taşınıma dikkat, uzmanı uyardı: "Ciltte kızarıklığa ve alerjiye neden olabilir" Hatay’ın İskenderun ilçesinde özel kliniği bulunan Cilt Uzmanı Selin Alpar, toz taşınımının etkili olduğu bu günlerde mecburi olmadıkça dışarı çıkılmamasına dikkat çekerek tozun ciltte kızarıklığa neden olabileceğini söyledi. Kuzey Afrika’dan gelen toz bulutu taşınımı depremin vurduğu Hatay’da etkili olmaya devam ediyor. Meteoroloji’den yapılan duyuruda, toz bulutu taşınımı 26 Nisan Cuma Günü gece 12’de sona ereceğini açıklandı. İskenderun körfezinde ve şehir merkezinde etkili olan toz bulutunun sağlık açısından olumsuz yanları görülüyor. Alerjik astımı ve kronik rahatsızlığı olanların bu havalarda dikkatli olmasını ifade eden Cilt Uzmanı Selin Alpar, mecburi olmadıkça dışarı çıkılmaması konusunda uyarıda bulundu. Kuzey Afrika’dan gelen toz aşınımın ciltte kızarıklığa ve alerjiye neden olabileceğini belirterek Cilt Uzmanı Selin Alpar, “Ciltte kızarıklık hassasiyet ve alerjiye neden olabilir. Alerjik astımı olanların da tetikleyeceği için kronik rahatsızlığı olanlar dışarıya mümkün olduğunca çıkmasınlar. Hiç kimsenin de çıkmamasını tavsiye ediyoruz. Bu toz bulutu; cildi kirletip gözenekleri tıkayabilir. Bu zamanda kişilerin cilt temizliğine daha çok dikkat etmesi gerekir. Ayrıca kişilerin cilt temizliğinde; akne eğilimli ciltler derma, kozmetik ve medikal cilt bakımı ürünleri olanlar, temizleyicileri olanlar, düzenli sabah akşam yıkamalarına özen gösterecekler, asidik olmayan peelinglerini haftada 3 gün bakımlarını yapsınlar. Asidik olan peelinglerini haftada 1 gün yapmalarını öneriyoruz. Aynı zamanda da medikal cilt bakımına gittikleri yerler varsa devamını getirmelerini ve bu süre zarfında daha sık yapmalarını tavsiye ederiz. Normalde cilt bakımları cilt kendini 28 günde 1 yeniler fakat bu zaman zarfında 20 günde 1 cilt bakımını yapabilirler” dedi. (OA-VK-
Mersin Mersin’in ’Kıyı Ekosistemlerinin Restorasyonu’ çalışmaları Barcelona’da tanıtıldı Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından geçtiğimiz günlerde düzenlenen ’Kentsel Kıyı Ekosistemlerinin Doğa Temelli Çözümlerle Restorasyonu’ çalıştayının sonuçları, Barcelona’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Okyanus On Yılı (UN Ocean Decade) konferansında sunuldu. Dünyanın dört bir yanından konferansa katılan kentler, okyanus ve denizlerin korunması ve restorasyonu konusunda konuştu. Avrupa komisyonu tarafından düzenlenen oturuma konuşmacı olarak katılan Dr. Kemal Zorlu, Mersin’in iklim değişikliği ve etkileriyle mücadelesi ile bu konudaki projeleri ve uygulamaları anlattı. “Önemli olan Mersin’in desteğini ve güçlü heyecanını sürdürmek” Okyanus ve denizlerin korunması için verdiği çabaları Avrupa kentleri için ilham verici bulan, Avrupa Komisyonunun Okyanuslar ve Suların Restorasyonu Politika Temsilcisi Claudia Pecoraro, “Önemli olan Okyanus ve Sular Misyonu için Mersin’in desteğini ve güçlü heyecanını sürdürmektir. Mersin’in bu konudaki çalışmaları açıkça görülmüştür. Diğerlerini de güçlendirmek ve yerel düzeyde bir şeyler yapmak için sizin gibi insanlara ihtiyacımız var’’ dedi. “Mersin, sorunların üstesinden gelmek içim bilimle çalışıyor” MedCities’in katkılarıyla Birleşmiş Milletler konferansında bir araya gelen tüm Akdeniz kentleri, İspanya’dan Barcelona, İtalya’dan Ancona ve Türkiye’den Mersin’de düzenlenen kentsel kıyı ekosistemleri çalıştaylarının sonuçlarını değerlendirdi. Çalıştayların düzenlenmesine öncü olan OC-NET (Okyanus Şehirleri Ağı) Koordinatörü Dr. Vanessa Sarah Salvo, “Akdeniz’de kentsel kıyı ekosistemlerinin restorasyonu ve dayanıklılığı hakkında bilim insanları ve politikacılar arasında diyalog kurulması çok önemlidir. Mersin Büyükşehir Belediyesi de tıpkı Barcelona, Ancona Belediyeleri gibi kentsel kıyı ekosistemlerindeki temel sorunların üstesinden gelmek için bilimle olan iş birliğini sağlam şekilde devam ettiriyor. Böylece iklim değişikliği ile birlikte gelen sorunların çözümüne bir adım daha yaklaşıyoruz" ifadelerini kullandı. ‘Kentsel Kıyı Ekosistemlerinin Doğa Temelli Çözümlerle Restorasyonu’ nedir? Mersin’in doğasını korumak adına hem karada hem denizde birçok çalışma yürüten Mersin Büyükşehir Belediyesi, kıyı ekosistemini koruyabilmek ve restore edebilmek adına birçok paydaşla çalışmalar yürütüyor. O çalışmalardan biri de paydaşlarını MESKİ, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü, MedCities, Mersin Deniz Ticaret Odası, Türkiye Akdeniz Hub’ının oluşturduğu, ‘Kentsel Kıyı Ekosistemlerinin Doğa Temelli Çözümlerle Restorasyonu’ çalıştayı oldu. Mersin Büyükşehir Belediyesi, düzenlemiş olduğu çalıştay ile kıyı alanlarının korunmasına yönelik iyi uygulamaların paylaşılması ve gelecek için atılacak adımların değerlendirilerek deniz ve kıyı ekosistemi üzerindeki iklim değişikliği baskılarının azaltılmasını amaçlıyor.