POLİTİKA - 30 Mart 2017 Perşembe 18:30

Numan Kurtulmuş: “Siz ne oluyor da hepiniz hayır cephesinde bir araya geliyorsunuz?”

A
A
A
Numan Kurtulmuş: “Siz ne oluyor da hepiniz hayır cephesinde bir araya geliyorsunuz?”

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, 16 Nisan referandumuna ilişkin, “Bu millet ne diyecekse başımızın üstüne evet de diyecek olsa, hayır da diyecek olsa bizim vatandaşımız diyecek.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, 16 Nisan referandumuna ilişkin, “Bu millet ne diyecekse başımızın üstüne evet de diyecek olsa, hayır da diyecek olsa bizim vatandaşımız diyecek. Sana ne İsviçre? Sana ne Almanya? Sana ne Norveç? Sana ne PKK? Sana ne PYD? Siz ne oluyor da hepiniz hayır cephesinde bir araya geliyorsunuz?” dedi.


Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, İvedik Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren reel sektör temsilcileri ve iş adamları ile İvedik OSB Yönetim Binası Konferans Salonu’nda biraya gelerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini anlattı.


Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye’nin birinci, ikinci ve üçüncü sanayi devriminde geri kaldığını söyleyerek, “Şimdi önümüzde yüksek teknolojilerin yeni bir evreye girdiği dönem var ve burada önümüzde büyük bir şans yakalamakta olduğumuzu görüyorum. Yani dördüncü sanayi devrimi dediğimiz hususta aradaki mesafeyi çok daha kapatacak ve belki Türkiye’nin ekonomisinin çok hızlı çalışması sayesinde de çok daha ileriye geçme imkanımız olacak. Türkiye’nin böyle bir potansiyeli var. Bu çerçevede de önümüzdeki referandumun Türkiye’nin ekonomik sistemine de büyük etkileri olacağı, referandumda çıkacak evet kararının Türkiye ekonomisinin çok daha hızlı, çok daha etkin bir şekilde yürütülmesine vesile olacağını da peşinen ifade etmek isterim. Referanduma az bir süre kaldı, 16 Nisan’a şurada 17 gün kaldı. Bu 17 gün içerisinde biz bu meseleyi biraz daha vatandaşlarımızla paylaşarak, anlatarak inşallah çok güçlü bir ‘evet’ in çıkmasını temin edeceğiz. Bu bir parti seçimi değildir, şu ya da bu partiyi seçiyor değiliz. Şu kişi ya da bu kişiyi de seçiyor değiliz. Bu memleketin geleceğiyle ilgili bir seçimdir, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 339 milletvekilinin oylarıyla geçen bu teklif, şimdi 16 Nisan’da milletin önüne geliyor. Özellikle her gün Anadolu’nun başka bir yerindeyiz, son iki haftadır durumun iyi bir şekilde geliştiğini görüyoruz ve Allahın izniyle 16 Nisan’da milletimiz ‘evet, evet, evet’ diyerek Türkiye’nin önünü açacaktır” şeklinde konuştu.



“Bu vesayet dediğin şey duman gibi, görüyorsun yakalamaya kalksan kaçıyor elinden”


“Niye şimdi bir Anayasa değişikliğine ihtiyaç vardır?” diye soran Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:


“Türkiye’de 1982 Anayasası yani mevcut sistemin yasal çerçevesini oluşturan Anayasa artık bu milleti, ülkeyi taşımıyor. Bu Anayasanın çok fazla hastalıkları, sakatlıkları var, ülkenin üstünde büyük bir yük şeklindedir. Bu Anayasayı, sırtımızdaki yükü yere koyup yeni bir sistemle yolumuza devam etmemiz lazım. Zaten böyle olduğu için, 82 Anayasası bir takım hastalıklarla, eksikliklerle dolu olduğu için, 82 Anayasasının ortaya koyduğu sistem gerçekten artık işlemeyen bir sistem olduğu için Türkiye’de bu Anayasa şimdiye kadar 18 kere değiştirilmiştir. 82 Anayasası üzerinde 19. değişikliği yapıyoruz, bu bir ihtiyaçtan kaynaklanmıştır, Türkiye için zaruridir, bu halkın geleceğinin daha iyi kurulabilmesi için mecburi olan bir değişikliktir. Mevcut sistem, dört temel hastalıkla hastalıklıdır. Bunlardan birincisi sistemin doğası çatışmacı ve vesayetçi bir sistem olmasıdır. Siyasi aktörler, şahıslar, kurum ve kuruluşlar arasındaki çatışmalar ve maalesef bazı dönemlerde toplumsal kesimler arasındaki çatışmalar sistemin doğasından kaynaklanıyor. 1950’de Türkiye çok partili siyasi hayata geçti, 1950’den 1967’ye kadar, 2017’ye kadar, 67 yıllık süre içerisinde maalesef çok ağır faturalar ödedik. İşte istiyoruz ki artık bu ağır faturaları ödemeyelim, milletimiz daha kestirme, daha keskin, daha kalıcı sonuçlar alabilen hızlı bir yönetim sistemine ulaşsın. 1950’den bu yana, 67 yıllık çok partili siyasi hayatımızda 68 siyasi parti kapatılmıştır, bunların içerisinde iktidar partisi olan Refah Partisi var, AK Parti’nin kapatılmasının direkten döndüğü 2007 var. 67 yılın içerisinde 5 tane darbe var, 6-7 tane darbe teşebbüsü var. Bu 67 yılın içerisinde Başbakanların idam edildiği bir Türkiye var, rahmetli Menderes’in darağacına gönderildiği bir Türkiye var, Başbakanların zorla iktidardan edildiği, koltuklarının zorla altlarından çekilip alındığı mesela 28 Şubat süreci var. Dolayısıyla Türkiye’de siyaset 67 yıldır hep vesayetçi sistemin etkisi altında oldu. Bunun en temel göstergesi de Cumhurbaşkanlığı seçimleri olmuştur. Bu vesayet dediğin şey duman gibi, görüyorsun yakalamaya kalksan kaçıyor elinden ama Türkiye’ye bu 67 yıl içerisinde çok çektirdiler.”



“Halk kimi istiyorsa başımızın üstünde”


Bundan sonra Türkiye’de vesayet odaklarının iş yapamayacağını kaydeden Kurtulmuş, “Bundan sonra sandık akşamında kim iktidar olursa memleketi 5 yıl o yönetecek. Türkiye’de yönetimde çift başlılıktan çok çektik. Bu vesayetçi sistemi önlemek için Allahın izniyle sistemi değiştiriyoruz. Şimdi diyoruz ki artık yönetimde çift başlılık ve ondan kaynaklanan bir takım siyasi ve ekonomik krizler olmasın. Türkiye’de 94 yıllık Cumhuriyet, 65. hükümetiz bırakın 17 ayda İvedik’te bir sanayi tesisi kurmak, bir fabrika kurmak, 17 ayda İvedik OSB’nin bir köşesine market açsanız o marketi 17 ayda ancak ayağa kaldırırsınız. Bütün bunlar Türkiye’nin hızını azaltan, Türkiye’yi yavaşlatan hatta Türkiye’nin önüne engeller koyan siyasi istikrarsızlıklara neden olmuştur. 3,5 yılda bir seçim var şimdi bunları geride bırakıyoruz, bundan sonra sandık akşamında 2 tane sandık var. Birinci sandık ülkeyi kim yönetsin? Halka soracağız, halk kimi istiyorsa başımızın üstünde. Yönetsin diye milletin karar verdiği, hükümetin başı olarak sandıktan çıkardığı Cumhurbaşkanı öyle hükümet pazarlıklarına gerek olmadan, ikinci, üçüncü partilerin başkanlarının devreye girmesine karar vermeden ertesi sabah hükümeti ilan edebilir mi? Edebilir. Aylarca hükümet kurma yüzünden Türkiye zaman kaybetmez. Durduk yerde bir Anayasa değişikliği yapmıyoruz, kurulamayan hükümetlerden çok aylarını, yıllarını kaybetmiş bir milletiz. Hükümetlerin bir takım kirli pazarlıklarla kurulduğuna çok şahit olmuş bir milletiz, milletvekili transferleriyle hükümetlerin zorla ayakta tutulmaya çalışıldığına çok şahit olmuş olan bir milletiz. Artık istiyoruz ki bu devir geride kalsın, milletimiz sandıktan kimi çıkarıyorsa ertesi hükümet o şekilde tecelli etsin. Önümüzde önemli bir dönem var, dünya ekonomisi yeniden yapılanacak. Eğer Gezi Olayı, 17-25 Aralık darbe teşebbüsü, 15 Temmuz darbe teşebbüsü başka bir ülkede olsaydı ekonomi allak bullak olur, organize sanayi bölgesinde ikinci vardiyayı başlatacak güce sahip olamazdınız. Milletin feraseti, hükümetin kararlılığı ve özellikle ekonomimizin, makro dengelerin sağlam olması dolayısıyla bu süreci atlattık, başarıyla geride bıraktık” değerlendirmelerinde bulundu.



“Cumhurbaşkanımız ne kadar hızlı koşuyorsa bürokrasi de aynı şekilde koşacak”


Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ekonomiye olan güveni arttıracağı gibi kurumları daha kaliteli hale getireceğinin bürokrasinin de daha iyi çalışmasını sağlayacağının altını çizen Kurtulmuş, “7 Haziran seçimlerinden sonra bürokrasi kendisi bir kere daha gösterdi. Tek başına iktidarımız devam etmiş olmasına rağmen maalesef bürokrasi sallanmaya başladı. Bürokratların bir kısmı risk almamaya başladıklar, imzaları kolay atmamaya başladılar. Şimdi bunların hepsi geride kalıyor, Cumhurbaşkanı Hükümet Modeliyle Cumhurbaşkanına yetki veriliyor, Cumhurbaşkanı bakanları tespit ediyor, o bakanlarla beraber yönetimde bulunacak olan bürokratlar da ister istemez aynı hızda koşuyor. Cumhurbaşkanı çok hızlı, bakanlar biraz yavaş, bürokrasiyse çok daha yavaş asla olmayacak. Cumhurbaşkanımız ne kadar hızlı koşuyorsa bürokrasi de aynı şekilde koşacak, bakanlar da aynı şekilde koşacak. Böylece Türkiye ekonomisinin kurumsal yapısının da sağlam bir zemine oturacağını görüyoruz. Türkiye’nin bundan sonraki süreçteki büyük yatırımları da çok daha hızlı ve çok daha güçlü bir şekilde yapılacaktır” diye konuştu.


Kurtulmuş, TOBB’da yapılan Türkiye’nin her tarafından sanayici ve iş adamlarının katıldığı toplantıda artı istihdam projesine katılacak iş adamlarının kendi hedeflerini ortaya koyduğunu ve bugün itibariyle de 400 bin artı istihdam sağlandığını ifade etti.



“Siz ne oluyor da hepiniz hayır cephesinde bir araya geliyorsunuz?”


İlk defa bu seçimin hariçten gazel okuyan dışarıdan davetsiz misafirleri olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Baktılar ki hayır cephesi geride kalıyor, hayır cephesine destek olmak, Türkiye’de evet çıkmasına mani olmak için maalesef Avrupa’da çok sayıda kişi, taraf, parti, grup bu işin içerisine girdi. Önce Avusturya’nın Dışişleri Bakanı arkasından Almanya, arkasından Hollanda’dan ‘Buraya Türk siyasetçiler girmesin’ dendi. Arakasından Rotterdam’da büyük bir rezalet yaşandı. Türk politikacıların, seçilmiş bakanların orada halkımızla buluşmasını önleyenler bizim halkımızın üzerine atlarıyla, itleriyle saldırdılar. Niyet, bunlar güçlü bir Türkiye görmek istemezler. Yetmedi Türkiye’nin bakanlarına, milletvekillerine izin vermeyenler Almanya’da olan PKK mitinginde etrafını polis araçlarıyla koruma altına alarak onlara güvence altında hayır kampanyası yapmalarına müsaade ettiler. Yetmedi gazetelerini devreye soktular. Güçlü Türkiye’den korktukları için hayır cephesine açıktan gazeteleriyle destek verdiler. PKK’nın önde gelen liderlerinden birisi bir haber ajansına 23 Mart’ta hayır diyeceklerini söylüyor, bir başkası ‘Siz Kürt halkının hayır demesine vesile olun çalışın eğer evet çıkarsa bu PKK’nın sonu olur’ diyor. Ne oldu da bu adamlar birden bütün cephelerden davetsiz misafirler Türkiye’deki referanduma dahil olmaya çalıştılar. Bu millet ne diyecekse başımızın üstüne evet de diyecek olsa, hayır da diyecek olsa bizim vatandaşımız diyecek. Sana ne İsviçre? Sana ne Almanya? Sana ne Norveç? Sana ne PKK? Sana ne PYD? Siz ne oluyor da hepiniz hayır cephesinde bir araya geliyorsunuz? Mesele çok açıktır, bunların telaşı şu: Bunlar güçlü ve büyük bir Türkiye istemiyorlar” açıklamalarında bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Gazeteciler Vakfı’ndan Vali Demirtaş’a ziyaret Bursa Gazeteciler Cemiyeti Sosyal Hizmetler Vakfı Başkanı Ahmet Emin Yılmaz ve Yönetim Kurulu üyeleri, Bursa Valisi Mahmut Demirtaş’ı makamında ziyaret etti. Ziyarette, genel kurulu geçtiğimiz ay yapılan vakfın çalışmalarına ilişkin bilgi veren Bursa Gazeteciler Cemiyeti Sosyal Hizmetler Vakfı Başkanı Ahmet Emin Yılmaz, vakfın Bursa gazeteciler Cemiyeti’nin desteğinde üye gazetecilerin çocuklarına öğrenci bursu verdiğini, evlenen veya çocuğu dünyaya gelen üyelere de sosyal yardımlar yapıldığını söyledi. Vakıf çalışmalarının, Bursa’nın sosyal ve kültürel yaşamına katkıda bulunduğunu kaydeden Ahmet Emin Yılmaz, “Bursa Gazeteciler Cemiyeti üyeleri, Vakıf Senedimiz gereği aynı zamanda Vakfımızın da üyeleri oluyor. Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nuri Kolaylı ve daha önce size arz ettiğimiz gibi Bursa Valisi de, yine Vakıf Senedi gereği yönetim kurulumuzda yer alıyor. Sizin de desteğinizle önümüzdeki 3 yıllık süreçte hizmetlerimizi arttırarak sürdürmek istiyoruz” dedi. Ziyarette konuşan Bursa Valisi Mahmut Demirtaş da, basın sektöründe mesleki dayanışmanın büyük önem taşıdığını söyledi. Bursa Valisi Demirtaş, “Hem daha önceki Valilik görevlerimde hem de Bursa’da, basınımızla işbirliği içinde çalışarak Bursa’ya hizmet etmekten büyük mutluluk duyuyorum. Halkımızın doğru ve hızlı haber alma özgürlüğü yönünde kamu görevi üstlenen basın mensubu arkadaşlarımızla birlikte vatandaşımıza hizmet için elimizden geleni yapacağız” dedi. Ziyarete Bursa Gazeteciler Cemiyeti Sosyal Hizmetler Vakfı Başkanı Ahmet Emin Yılmaz ve Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nuri Kolaylı’nın yanı sıra Vakıf Yönetim Kurulu Üyeleri İhlas Haber Ajansı Bölge Müdürü İhsan Altıkardeş ve Demirören Haber Ajansı Bölge Müdürü Fuat Kars ile BGC Genel Sekreteri Sinan Tunç katıldı.
İzmir İzmir’de motosikletli kapkaççılar kıskıvrak yakalandı İzmir’de bir kişinin cep telefonunu çalan 28 ve 29 yaşındaki motosikletli iki kapkaççı, polisin takibi sonucu yakalandı. Hırsızlık anları güvenlik kameralarına yansıdı. Olay, Bayraklı ilçesinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre şüpheli şüpheli Ö.E. (28) ve şüpheli E.A. (29), telefonla konuşan Ö.Ö.’yü gözlerine kestirdi. Motosikletler ile Ö.Ö.’nün yanına yaklaşan kapkaççılar, cep telefonunu çalıp olay yerinden uzaklaştı. İhbar üzerine harekete geçen Asayiş Şube Müdürlüğü ve Bayraklı İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, yapılan incelemelerin ardından şüpheli Ö.E.’yi suçta kullanılan motosiklet ile birlikte yakaladı. Bornova ve Buca İlçelerinde de benzer kapkaç olaylarının yaşanması sebebiyle ekipler çalışmaları derinleştirdi. Çalışmalar kapsamında; olayın Ö.E. ile birlikte E.A. tarafından da gerçekleştirildiği tespit edildi. Çalıntı telefonları satın alan şüpheli de yakalandı Öte yandan Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri, olayın arından firari olan E.A’yı, Buca ilçesinden çaldığı cep telefonu ile yakaladı. Ekipler, olaylarda çalınan cep telefonlarının şüpheli Y.C.A (30) tarafından satın alındığını tespit etti. Şüphelinin ikametinde yapılan aramada, olaylarda çalınan cep telefonları geri alınarak sahiplerine teslim edildi. Ayrıca şüpheli Y.C.A.’nın 5 ayrı suçtan 5 yıl 4 ay kesinleşmiş hapis cezası ile arandığı bildirildi. Şüpheliler Ö.E., E.A. ve Y.C.A.’nın adliyeye sevk edilerek ardından tutuklandığı aktarıldı.
Zonguldak ZBEÜ’ye akreditasyon belgesi Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) tarafından yürütülen 2022 Yılı Kurumsal Akreditasyon Programı kapsamında iki yıl süreyle akreditasyon almaya hak kazandı. Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) tarafından Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi ev sahipliğinde 25-26 Nisan 2024 tarihlerinde “Yükseköğretimde Kalitenin Geliştirilmesi ve İçselleştirilmesi” ana temasıyla gerçekleştirilen Uluslararası Kalite Güvencesi ve Akreditasyon Konferansı’na YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, YÖKAK Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocabıçak ve akreditasyon belgesi almaya hak kazanan üniversitelerin rektörleri katılırken, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi adına ise konferansa ZBEÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu ve Prof. Dr. Servet Karasu katıldı. Konferans kapsamında, YÖK Başkanı Erol Özvar, yükseköğretim bileşenlerinin ekonomik kalkınmada daha etkin bir rol oynamalarının hedeflendiğini ve bu maksatla eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, kültür ve sosyal sorumluluk alanlarında küresel ölçekte standartlar belirleyen kurumlar arasına girilmesinin amaçlandığını ifade etti. Türkiye’nin güncel üniversite, akademik personel ve öğrenci sayısında Avrupa’nın en büyük kapasitelerinden birine ulaştığını ifade eden Özvar, mevcut noktanın yeterli görülmemesi gerektiğini, zira Türkiye’nin çok daha ileri ve iyi noktalara gelebileceğine yönelik çabalarla mevcut durumu daha da geliştirmeyi hedeflediklerini belirtti. Bu kapsamda gelecek beş yılın planlamasının yapıldığını sözlerine ekleyen Özvar, 2027’ye kadar bütün üniversitelerin akreditasyon süreçlerinin tamamlanarak Türkiye’nin bilimsel araştırmalar ve eğitim-öğretim faaliyetleri açısından uluslararası standartları yakalamış bir yapıya kavuşturulmasını amaçladıklarını vurguladı. Akreditasyon almaya hak kazanan üniversitelere belgelerinin takdim edilmesiyle birlikte ZBEÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi adına Kurumsal Akreditasyon Belgesi’ni YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar ve YÖKAK Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocabıçak’ın elinden aldı. Tören sonrası konuşan Rektör Özölçer, ZBEÜ olarak her alanda gösterilen ilerleme ve atılımın eğitim-öğretim ve bilimsel gelişme kapsamında uluslararası standartların yakalanması ile de sürdürüldüğünü ifade ederek, ZBEÜ’nün kurumsal akreditasyon belgesi almasının önemine işaret etti. Üniversitenin eğitim ve öğretimdeki kalitesinin akreditasyon belgesiyle taçlandırılmasının yanında bundan sonra da yapacakları yeni çalışmalar ve gösterecekleri çabalarla ZBEÜ’nün çok daha kaliteli ve ileri bir seviyeye taşınacağından hiç şüphesi olmadığını sözlerine ekleyen Özölçer, üniversitenin akreditasyon belgesi alabilmesi için çok çalışmış olan tüm akademik ve idari personele teşekkürlerini sundu.
Manisa Dedesinin hikayesini izleyen Başkan Durbay duygusal anlar yaşadı 484. Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali kapsamında Manisa Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu oyuncuları tarafından sahnelenen ’Magnesia’dan Manisa’ya Lirik Tarih Gösterisi’nin prömiyerine katılan Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay, duygusal anlar yaşadı. Gösteride dedesi Sarı Mehmet Efe’nin hikayesini de izleyen Başkan Durbay, "Umarım bundan sonra Manisa festivallerin, sanatın, kültürün kenti olur. Bu anlamda biz de üzerimize düşen ne varsa yapacağız" şeklinde konuştu. Manisa Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu oyuncuları 484. Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali kapsamında ’Magnesia’dan Manisa’ya Lirik Tarih Gösterisi’ni sahneledi. Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay’ın da katıldığı prömiyerde izleyenler hem keyifli hem duygusal anlar yaşadı. Manisa’nın mitolojik öyküsüyle başlayıp, Kurtuluş Savaşı ve sonrasına uzanan hikayesinin konu edildiği gösteri büyük beğeni alırken, gösteri sonrası vatandaşlara hitap eden Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay, hem oyuncuları tebrik etti hem de vatandaşlara salonu doldurdukları için teşekkür etti. "Bizi Manisa’nın güzel tarihinde muhteşem bir yolculuğa çıkardınız" diyen Başkan Durbay, "Benim için bugün sürpriz olan bir şey daha vardı. Hem Manisa’da seçilen ilk ilçe belediye başkanı olarak Makbule’nin hikayesini izlemek hem de Sarı Mehmet Efe’nin torunu olarak onun hikayesini dinlemek benim için büyük bir gurur ve onurdu. Dedem tarih kitaplarında geçer ama çok fazla da bilinmez. Daha çok Parti Pehlivan olarak anılır. Dedem çok fazla düşman öldürdüğü için tetik çeken işaret parmağı ve kellesi Atina’ya gönderilmiştir. Bu vesileyle bugüne kadar ebediyete irtihal etmiş tüm atalarımızı ve bugün üzerinde yaşadığımız bu toprakları bize vatan bırakan Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve tüm şehitlerimizi saygı ve sevgiyle anıyorum. Umarım bundan sonra da Manisa festivallerin, sanatın, kültürün kenti olur. Bu anlamda biz de üzerimize düşen ne varsa yapacağız." dedi.
Tekirdağ 2 otomobili, 2 motosikleti olan başkan kirada oturuyor: “Babamın da mallarını beyan ederim” Tekirdağ’da 2 otomobil ve 2 motosikletten oluşan mal varlığını beyan eden Süleymanpaşa Belediye Başkanı Volkan Nallar, sosyal medyada çok konuşulması üzerine, “Babamın da mallarını beyan ederim” dedi. 31 Mart Yerel Seçimlerde Süleymanpaşa Belediye Başkanı Seçilen Volkan Nallar, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in talimatıyla kendine ait olan 2 otomobil ve 2 motosikletin yazılı olduğu pankartları belediye binası girişine asarak mal varlığını beyan etti. Varlıklı bir aileden geldiği bilinen Başkan Nallar’ın bu paylaşımı sosyal medyada çok konuşuldu. İhlas Haber Ajansı’na açıklamada bulunan Başkan Nallar, çocuklarının okulu nedeniyle kirada oturduğunu da ifade ederek, dedelerden kalma tarlalarının olduğunu ve bu mal varlıkların şuan babasının üzerine kayıtlı olduğunu ifade etti. Başkan Nallar sosyal medyada çok konuşulduğu için yakın bir zamanda babasına ait olan malları da açıklamayı düşündüğünü belirtti. “Babamın mallarını da beyan ederim” Başkan Nallar açıklamasında, “Dün genel başkanımız Çorlu’ya ziyarete gelmişti. Tekirdağ’daki tüm belediye başkanları bir araya geldik. Genel başkanımız hepimizin tüm mal varlıklarımızı binalara asmamızı istedi. Dediği gibi görevi yerine getirdik. Genel başkanımızın talimatıyla belediye binalarımıza tüm mal varlıklarımızı astık. Tabii Tekirdağ küçük bir yer Süleymanpaşa’da yaşıyoruz. Herkes birbirini çok iyi bilir. Çok şükür ben zaten varlıklı bir ailenin evladıyım. Yani benim olarak gözüken mallar hepsi babamın malları. Babamın malları belki bana ait oluyor ama çok şükür babamız daha hayatta. Allah’a şükür babam başımızda tabii ailemizin başında. O yüzden mal beyanında bulunurken yazmam doğru olmazdı. Hatta derlerse ki babanızın malını da yazın. Herkesin kafasında bir şüphe oluştuysa ben babamın mallarını da beyan ederim. Belediye başkanlığı yaptığım süreçte de babamın malına bir artı katıldıysa da onu da beyan ederim hiç kimsenin şüphesi olmasın. Herkes Tekirdağ’da bizi bilir. Yerlerimiz paralarla alınmış yerler değil. Dededen kalan mallar. Geçmişte soğancılık yaparken kalan yerler. Bizim suçumuz değil dedelerimizin bu memlekette daha önce tarım ile uğraşmaları, tarım arazilerinin şehir merkezinde kalması. Allah onlardan razı olsun, Allah büyüklerimin mekanını cennet eylesin” dedi. “Kirada oturuyorum” Kirada oturduğunu belirten Başkan Nallar, “Ben bana ait olanı yazdım. Ben kirada oturuyorum. Ondan önce de babamın evinde oturuyordum. Çocukların okul durumundan dolayı babamın evinden çıkıp kirada oturmaya başladım. Babamın evleri yok mu tabii ki var. Çok komik bir durum gibi değil gibi geliyor bana ama maalesef sosyal medyada ’Kimi İnandıracaklar’ diyorlar. Allah belediye başkanlığı yapacağım 5 yıllık süreçte bana haram lokma yedirmesin. Babamız bize haram lokma yedirmedi ben de iki tane evladıma haram lokma yedirmeyeceğim. Memleketin parasını çarçur etmeden memleketime hizmet edeceğim bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Yine babamdan bir yer verilir, kat karşılığı babamın arazilerinden bir müteahhitle anlaşılır kat karşılığı verilir, oradan hakkım olan bir şey varsa da onu da beyan ederim. Ama benim kendime ait tüm malım budur. Araçlarım var. Motosiklet benim sevdam. Onu da satacağım. Binemeyeceğim için çok üzülüyorum. O yüzden kimseye veremeyecek bir hesabım yok” diye konuştu.