SAĞLIK - 15 Kasım 2017 Çarşamba 12:55

Sinsi tehlike diyabet

A
A
A
Sinsi tehlike diyabet

Diyetisyen Hatice Karslıoğlu, diyabetin hareketsiz yaşam ve obezitenin yol açtığı sinsi bir hastalık olduğunu, korunmak için bu ikisinden uzak durulması gerektiğini söyledi.

Diyetisyen Hatice Karslıoğlu, diyabetin hareketsiz yaşam ve obezitenin yol açtığı sinsi bir hastalık olduğunu, korunmak için bu ikisinden uzak durulması gerektiğini söyledi.


Kibem Diyet Mutfak Kurucusu ve Diyetisyen Hatice Karslıoğlu, diyabetin çağın hastalıklarından biri olduğunu hatırlatarak, “Sayılar, tehlikenin boyutunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. 1985’te tüm dünyada tahminen 30 milyon diyabetli bulunuyordu. 10 yıl sonra bu sayı 150 milyonun üzerine çıkmıştı. Günümüz itibarıyla ise dünya üzerinde 246 milyon diyabet hastası var ve projeksiyonlar gösteriyor ki 2025’ten önce bu sayı 380 milyona varacak. Artış da özellikle gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşecek” dedi.


Diyabetten yaşamını kaybeden insan sayısının her yıl 3.8 milyonu bulduğuna dikkati çeken Karslıoğlu, “Her 10 saniyede bir bir kişi diyabete bağlı bir nedenden ötürü yaşamını yitiriyor. Dünyanın herhangi bir yerinde diyabetten ötürü her 30 saniyede bir bacak kaybediliyor” ifadesini kullandı.


Karslıoğlu, diyabetin gelişmiş ülkelerde erişkin grubundaki görme kaybının en önemli nedenlerinden biri olduğunu, diyabetli kişilerin diyabetli olmayanlara göre iki ilâ dört kez daha fazla kardiyovasküler hastalık gelişme riskiyle karşı karşıya olduğunu kaydetti. Karslıoğlu, “Kardiyovasküler hastalık, günümüzün sanayileşmiş ülkelerinde bir numaralı ölüm nedeni olarak kabul ediliyor. Kardiyovasküler hastalıktan ötürü ölüm riski, diyabetli kişilerde diyabetli olmayanlara göre üç kez daha fazladır” dedi.


Diyabetin körlük, böbrek yetmezliği ve kalp hastalığı gibi yıkıcı komplikasyonlarının hem kişi hem de ülkelerin sağlığı koruma programları üzerinde yüklü bir mali yük oluşturmakta olduğunu belirten Karslıoğlu, Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) yıllık sağlık bütçesinin yüzde 15’inin diyabete ilişkin harcamalardan kaynaklandığını kaydetti. Diyabetli bir kişinin diyabetli olmayan bir kişiye göre iki ilâ beş kez daha fazla tıbbi amaçlı harcama yapmak zorunda kaldığını, bu durumun da daha sık doktor kontrolleri, çeşitli cihazlardan yararlanma ve ilaç alımı, ayrıca daha yüksek oranda hastaneye yatma zorunluluğundan kaynaklandığını belirten Karslıoğlu, "Diyabet harcamalarının bir ülkenin sağlık bütçesinin yüzde 5 ilâ 10’unu oluşturduğu tahmin ediliyor. Aile bütçesine yaptığı ekonomik baskı yanı sıra, hastalığın yol açtığı stres, sıkıntı, acı ve endişenin yarattığı tahribat da en az ekonomik baskı denli yıkıcı. Çünkü diyabet, kaliteli yaşam standartlarından ödün verilmesi anlamına gelir. Ekonomik ve psikolojik anlamda” diye konuştu.



“Obezite diyabet hastalığının en önemli düşmanıdır”


Karslıoğlu, “Tip 2 diyabet genetik bir hastalıktır. Birinci derece akrabalarınızda diyabet hastalığı varsa 40 yaşından sonra sizde de diyabet görülme riski başlar. Ancak sadece genetik faktörler diyabet hastalığının oluşmasına neden olmamaktadır. Bunun yanında diyabet hastalığının en önemli düşmanı obezitedir. Beden kitle indeksi 30 ve üzeri olan kişilerde normal kilolu olanlara göre diyabet hastalığı görülme sıklığı 4 kat daha fazladır. Diyabetten korunmak için bulunduğunuz kilonun yüzde 10’unu kaybetmeniz halinde diyabet hastalığına yakalanma riski yüzde 50 oranında düşüyor” dedi.


Karslıoğlu, “Eğer diyabet hastası iseniz sadece kullanılan ilaçlar tek başına yeterli gelmez. Kilo vererek kan şekerinizi kontrol altına alabilirsiniz. Diğer önemli bir nokta ise bel çevresidir. Erkeklerde bel çevresi 102 santimetrenin üstünde, kadınlarda ise 88 santimetrenin üstünde olan kişilerde beden kitlesi 30 ve üzeri olmasa da diyabetin habercisidir. Açlık kan şekeriniz normal aralıkta olsa dahi siz gelecekte diyabet adayısınızdır. Bu yüzden diyabetten korunmak için kilolarınızdan kurtularak geleceğinize en iyi yatırımı yapmış olacaksınız” dedi.


Yalnızca sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenerek obeziteden ve bunun sonucunda oluşan Tip 2 diyabetten korunmanın mümkün olduğuna vurgu yapan Karslıoğlu, “2002’de yapılan araştırmalar, piyasada 17 bin çeşit gıda bulunduğunu gösteriyor. Bunca çeşitlilik arasında bizlere düşen görev, gıda seçiminde canımızın çektiğini değil, vücudumuzun ihtiyaç duyduğu besinleri tüketmek olmalıdır. Besin tüketimi konusunda bilinçli hareket etmek, obeziteden korunmanın ilk koşuludur diyebiliriz. Doğanın bize sunduğu nimetleri tercih ederek hem vücudumuzu, hem de ruhumuzu sağlıklı beslememiz mümkündür” diye konuştu.



“Diyabetin düşmanı beyaz un”


Ailede diyabet öyküsü olması halinde çok erken yaşlarda beslenmeye dikkat edilmesi gerektiğini belirten Diyetisyen Karslıoğlu, beslenmede diyabetin en önemli düşmanının beyaz un olduğunu, şeker hastası olmasanız dahi bel çevrenizde yağlanma varsa beyaz undan yapılan ekmek, kurabiye, börek, poğaça, simit gibi besinlerin hızlı kilo alımına neden olduğunu kaydetti. Karslıoğlu şöyle devam etti:


“Tabii ki sadece beyaz un bu sorunun sebebi değildir. Glisemik indeksi yüksek besinler şeker, meyve suyu, gazlı içecekler, alkol, tatlılar, aşırı meyve tüketimi, pirinç, patates, mısır gibi besinler de hızlı kilo almanıza neden olur. Bunun yerine tam buğday unundan ekmek tercih edin. Ara öğün için mutlaka glisemik endeksi düşük yiyecekler tercih edilmeli. Özellikle süt kan şekeri dengelemede çok iyi bir besindir. Hem glisemik indeksi düşüktür hem de tok tutar ve iştahınızın kontrolünü sağlar. Bunun yanında en iyi kalsiyum kaynağıdır. Ara öğünlerde tek başına meyve alımından kaçınılmalı. En kritik ara öğün öğleden sonraki ikindi saatidir. Ülkemizde öğlen ve akşam yemeği arasındaki süre oldukça uzundur. Öğle ve akşam yemeği arasındaki neredeyse 7-8 saati bulan uzun bir sürede kan şekeri aşırı düşebilir. Bu yüzden kişiler iştahlarını kontrol edemez ve tıkınırcasına atıştırma yaparlar. Diyabeti önleyen en önemli besin ülkemizin en zengin tarım ürünleri olan sebzeler ve kuru baklagillerdir. Sofranızda bir tabak sebze ve haftada 2-3 gün muhakkak nohut, kuru fasülye, yeşil mercimeği eksik etmeyin. Özellikle akşam yemeklerini hafif geçirerek hem kilo almaktan hem de diyabetten korunabilirsiniz.”



“Yürüyüş diyabeti önlüyor”


Diyetisyen Hatice Karslıoğlu, her gün günde en az 35 dakika orta tempoda yapılan yürüyüşün diyabetten, obeziteden koruduğunu belirterek, “Haftada 3 gün sadece spor merkezine gidip diğer günler hiç aktivite yapmamak yeterli değildir. Gün içerisinde aktif olup, aynı zamanda her gün 35 dakika tempolu yürüyüş sizi hem obeziteden hem de diyabetten koruyacaktır. Ancak yürüyüş yapıyorum demek beslenmenize dikkat etmemek, her şeyi sınırsız yemek anlamına gelmez. Bu yüzden hepsi denge içerisinde olmalıdır” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik Resmi Gazete’de Lokanta ve kafelerde yüzde 8 olan KDV, yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV’nin, yüzde 20’ye çıkarılmasına ilişkin tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Katma Deper Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğe göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 26 Nisan 2014 tarihli Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde yer alan ’yüzde 8’ ibarelerinin ’yüzde 10’, ’yüzde 18’ ibarelerinin ’yüzde 20’ olarak değiştirilmesine karar verildi. Buna göre, lokantaların hizmetlerini, et, su, meyve suyu gibi gıda malzemesi satışı göstererek yüzde 10 yerine yüzde 1 KDV ile faturalandırmasının önüne geçilecek. Hizmet sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmeler kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin edilerek buralarda sattıkları ürünler için yüzde 10 oranında KDV hesaplayacak. Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı kapsamda değerlendirilecek. Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgah gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları satışlar da bu kapsamda olacak. Tebliğin yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe gireceği belirtilirken hükümlerinin Hazine ve Maliye Bakanınca yürütüleceği belirlendi.
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.