SAĞLIK - 29 Nisan 2017 Cumartesi 16:41

Spor yapayım derken sakatlanmayın

A
A
A
Spor yapayım derken sakatlanmayın

Sportif faaliyetlerde hazır olmadan vücuda yapılan baskı, yaralanmalara, sakatlanmalara ve tedavisi geç süren rahatsızlıklara neden olabiliyor.

Sportif faaliyetlerde hazır olmadan vücuda yapılan baskı, yaralanmalara, sakatlanmalara ve tedavisi geç süren rahatsızlıklara neden olabiliyor. Sporcuları mutlaka iyi planlanarak egzersiz yapmaları, uygun malzeme kullanmaları, stressiz ve iyi bir şekilde müsabakalara hazırlanmaları konusunda uyaran Koru Ankara Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. S. Bülent Bekteşer sporcu, antrenör ve spor hekimlerine önerilerde bulundu.


Profesyonel sporcularda antrenman sayısının, antrenman süresinin ve yoğunluğunun artmasının aşırı kullanıma bağlı yaralanmaların sayısını da artığını söyleyen Bektaşer, “Bunun yanı sıra antrenmanlara yeni başlayanların antrenman programlarındaki ani artışlar ve uzun süre aradan sonra tekrar antrenmanlara yoğun bir şekilde başlayanlarda da spor sakatlığı riski daha fazladır. Sakatlanmış sporcunun tanı ve tedavisinin (rehabilitasyon-egzersiz-özel antrenman) ve spora dönüşünün planlanmasında spor hekimi-sporcu ve antrenörün rolü büyüktür. Ancak tarafların beklentileri bazı yanlış uygulamaların yapılmasına yol açmakta, sakatlık süresi uzayabilmekte ve tekrarlayan sakatlıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır” dedi.


Bektaşer, “Genel olarak antrenör ve yöneticiler sporcunun bir an önce antrenmana ve müsabakaya katılmasını talep etmekte; sporcu en kısa sürede eski performansına ulaşmayı istemekte; takım doktorları (spor hekimi), sakat sporcunun tanı ve tedavisini erken dönemde organize edip, sporcunun bir an önce tekrar aktivitelere katılmasını planlamakta, takım doktorluğuyla ilgili olmayan hekimler ise tedavi planını uzun süreçte planlamakta bazen sporcuya sporu bırakmasını bile önerebilmektedirler” diye konuştu.



"Sakatlık sürecinde antrenör-doktor ve sporcu arasında kurulan güven ilişkisi çok önemli"


Sporcunun yeterli ve tam iyileşme olmadan sahaya sürülmesinin oldukça sık uygulanan fakat uzun vadede sporcunun aleyhine bir yaklaşım olduğuna vurgu yapan Bektaşer, bu durumun sakatlığın tekrarına veya devamına, sporcunun antrenörün istediği performansa ulaşma sürecinin uzamasına neden olabildiğini ifade etti.


Sakatlık sürecinde antrenör-doktor ve sporcu arasında kurulan güven ilişkisinin çok önemli olduğuna değinen Bektaşer “Antrenör sporcusuna ve doktoruna güvendiğini hissettirmeli, bunu davranışları ve sözleriyle de göstermelidir. Eğer güven ilişkisi bozuksa süreç başlangıçtan itibaren bozuk olarak devam eder ve sonuçta fizyolojik ve psikolojik olarak yetersiz şekilde sahaya çıkan sporcunun performansında düşme olacaktır. Bunun yanında sporcunun tekrar sakatlanma riski de artmaktadır” ifadelerini kaydetti.


Yönetici veya antrenörün, yaralanmış sporcuyu antrenmana veya müsabakaya erken dönüş için zorlamaması gerektiğini ifade eden Bektaşer, “Tedavinin tam anlamıyla bitmesi ve takibinde yapılacak saha testleri, sporcunun sahaya dönmesiyle ilgili sağlık ekibine ipuçları vermektedir. Antrenör bu konuda sağlık ekibine güvenmeli, sporcunun optimum performansı için sabırlı olmalıdır. Takım sporlarında yönetici ve teknik heyetin yıldız sporcuların sakatlık süreçlerini de düşünerek takım planlaması yapmaları ve alternatif kadro kurmaları sağlık ekibi ve sakat sporcular üzerindeki baskıyı azaltacaktır. Unutulmamalıdır ki fizyolojik ve psikolojik olarak hazır olmayan sporcunun sahaya sürülmesi, sakatlık riskini artırdığı gibi performansını da azaltmaktadır” dedi.



"Sürekli doktor değiştiren hastanın tedavisi uzar"


Sakatlanmış sporcunun, tedavi süresinde sağlık ekibinin programına uyması gerektiğine vurgu yapan Bektaşer “Sürekli doktor değiştiren hastanın tedavisi uzar. Bu yüzden sporcu, sakatlandığında kulüp hekiminin direktiflerine göre hareket etmelidir. Sporcu tedavi süresince yapılan rehabilitasyon ve özel çalışma programına mutlaka uymalıdır. Sakat olmayan bölge çalışmalarına devam etmelidir. Örneğin bacağında problemi olan sporcuya sağlık ekibi (doktor veya fizyoterapist) tarafından verilen üst bölge çalışmasını ihmal etmemesi gerekir” şeklinde konuştu.


Sakat sporcunun rehabilitasyon sürecinin, sporcu ve takımın performansına katkı için iyi yönetilmesi gerektiğini ve taraftarın da bilgilendirilmesinin önemli olduğunu söyleyen Bektaşer sözlerini şöyle sürdürdü:


“Sakatlığın tedavi ve rehabilitasyon süresince sporcu tedavileriyle ilgili bir hekim tarafından takip edilmelidir. Hekimin o spor dalı ve müsabaka takvimi açısından bilgisi olması, sporcunun en uygun zamanda spora dönüşünü sağlayacaktır. Sporcu ve hekim arasında da güven ilişkisi kaçınılmazdır. Sporcu ağrısı olduğunu veya hazır olmadığını beyan ediyorsa spor hekiminin güvenmek ve inanmaktan başka alternatifi yoktur. Çünkü ağrının miktarını ölçecek bir metod bulunmamaktadır. Ayrıca sakatlık sonrası psikolojik iyileşme sürecini göz ardı etmemek gerekmektedir. Sakat sporcunun rehabilitasyon süreci, sporcu ve takımın performansına katkı için iyi yönetilmeli, taraflar bu süreçte fikir ve bilgi alışverişinde bulunmalıdır. Tedavi sürecinde sportif başarıdan çok sporcunun sağlığı ön planda tutularak süreç yönetilmelidir.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Ersoy, Yunan mevkidaşı ile "Romeo ve Juliet" oyununu izledi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni, William Shakespeare’in unutulmaz eseri "Romeo ve Juliet" oyununun Atatürk Kültür Merkezi’ndeki (AKM) gösteriminde bir araya geldi. Oyun, Türkiye’den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan’dan Atina Konser Salonu Megaron ve Yorgos Lykiardopoulos kültürel organizasyonu Lykofos ortak projesiyle Ege’nin her iki yakasında tiyatro severlerle buluşuyor. Yunanistan ve Türkiye’den sanat kurumları ile sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında köprü kurmayı hedefliyor. Dün İstanbul’da ilk gösterimi yapılan ve 28 Nisan’a kadar sahnelenmeye devam edecek esere ilişkin AKM’de gerçekleştirilen basın toplantısında Bakan Mehmet Ersoy, Bakan Lina Mendoni ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve değerlendirmelerde bulunduklarını söyledi. Basın toplantısında konuşan Bakan Ersoy, "Bugün değerli mevkidaşım, Yunanistan Kültür Bakanı Sayın Lina Mendoni ve beraberindeki heyeti misafir ettik. Verimli bir görüşme gerçekleştirdik; değerlendirmelerde bulunduk. Şimdi ise çok güzel bir sanat birlikteliği vesilesiyle buradayız. Devlet Tiyatrolarımız ile Pire Belediye Tiyatrosunun ortak bir proje çerçevesinde sahneye koyduğu Romeo ve Juliet oyununun İstanbul galasını izleyeceğiz” dedi. "Sanatın evrenselliği insanlık için daima ortak bir çatı olmuş; en güzel, en anlamlı birlikteliklere ev sahipliği yapmıştır" diyen Ersoy, sözlerine şöyle devam etti: “Bizler de buna sahip çıkmanın, katkı ve değer sunmanın gayretindeyiz. İnanıyorum ki bu proje sadece bir başlangıç olacak, önümüzdeki dönemlerde sanatın diğer alanlarına da yayılacaktır. Romeo ve Juliet, Shakespeare’in eşsiz kaleminden çıkmış ölümsüz bir klasik. Bizler ise bu eseri, sanatçılarımızın kendi kültürel ve tarihsel geçmişlerinden ilham alarak yeniden yorumladıkları bir temsille sahneye taşıyoruz. Oyundaki aileler kendi aralarında anadillerinde konuşurken bir araya geldiklerinde, bildikleri tek ortak dil olan İngilizce ile iletişim kuracaklar. Bu yaklaşım, farklı dillerin ve kültürlerin etkileşimiyle insan doğasının derinliklerine inerek evrensel duyguları keşfetmeyi amaçlamaktadır. Esere günümüz dünyasından açılan bu çağdaş bakış açısı ve yeni yorum vesilesiyle Türkiye ve Yunanistan’ın köklü kültürel mirasını da bir araya getirmiş ve iki ülke arasında derinleşen kültürel diyaloğu sembolize etmiş olacağız. Provalar 18 Şubat’ta, Yunanistan’da başlamıştı. Yönetmen Lefteris Giovanidis’in rejisiyle sahneye taşınan eser, Türkiye’de sanatseverlerle buluşmasının ardından Mayıs ayında, Atina’da perdelerini açacak ve iki ülkede toplamda 13 temsil gerçekleştirilecek. Ayrıca 17-27 Mayıs 2024 tarihleri arasında, Antalya’da düzenlenecek olan 14’üncü ‘Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yer almasını da planlıyoruz. Yine yaz aylarında ve önümüzdeki tiyatro sezonunda Türkiye’nin ve Yunanistan’ın farklı şehirlerinde sahnelenmesi, Avrupa’daki prestijli tiyatro festivallerine katılımı söz konusu olacak. Türkiye ve Yunanistan arasındaki kültürel ilişkilerin geliştirilerek daha ileri boyuta taşınması adına bundan sonra da Yunanistan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm ve iş birliği içerisinde çalışmaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isterim. Sayın Bakan’a, Pire Belediye Tiyatrosunun ve Devlet Tiyatrolarımızın çok değerli sanatçılarına ve Sayın Lefteris Giovanidisi’in şahsında, sahne arkasında bu esere emek veren bütün ekibe teşekkür ediyorum. Sanatseverleri bu özgün ve özel temsili izlemeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum” dedi. Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ise eserin sahneye konulma sürecinden bahsederek, Türk- Yunan ilişkileri bakımından oyunun İstanbul’da izleyicilerle buluşmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti. Romeo ve Juliet’in en güzel aşk hikayesi, aynı zamanda da bir drama olduğunu belirten Mendoni, "Bu oyun bir başlangıç olabilir. İki toplumun kültürel bağlarımızı daha da yüksek hale getirebiliriz. Sadece devlet düzeyinde değil, özel kuruluşlar arasında da ortak projelerin ve ikili işbirliklerinin olduğunu öğrenmekten mutluluk duyuyoruz. Yakın zamanda sizleri Atina’ya 16 Mayıs’ta sahnelenecek oyuna da bekliyorum. Eminim oyun, Atina’da da çok iyi karşılanacak" diye konuştu. Bakan Ersoy ve Mendoni, ortak basın toplantısının ardından AKM Tiyatro Salonu’nda sahne alan "Romeo ve Juliet" oyununu birlikte takip etti.