EĞİTİM - 28 Mart 2024 Perşembe 14:04

Alanya Üniversitesi’nin öğrencilerine TÜBİTAK desteği

A
A
A
Alanya Üniversitesi’nin öğrencilerine TÜBİTAK desteği

TÜBİTAK Bilim İnsanı Destek Programları Başkanlığı (BİDEB) tarafından yürütülen “2209-A Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destekleme Programı” 2023/2 dönemi bilimsel değerlendirme sonuçları açıklandı. Sonuçlara göre, Alanya Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü öğrencilerinin başvurduğu iki projenin ikisi de destek almaya hak kazandı.


Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Zehra Kaya danışmanlığında, bölüm öğrencileri Emine Aydın ve Esra Bamyacı’nın geliştirdiği "Ejder meyvesinden farklı tatlarda tropikal meyve sosu ürünleri geliştirme ve mutfakta çeşitli uygulamaları” başlıklı proje ile Erolcan Beypazarlı ve Şelale Beyza Topan’ın geliştirdiği “Spirulina ve Stevia (Stevia rebaudiana Bertoni) ile Besin içerigi ve Fonksiyonel Bilesenlerce Zengin, Düsük Kalorili Alternatif Türk Lokumu Ürünü Gelistirme ve Bazı Kalite Özelliklerinin Değerlendirilmesi” başlıklı proje TÜBİTAK tarafından desteklenecek.



“Hedefimiz besin değeri yüksek gıdalar üretmek”


Projelerin danışmanı olan Dr. Öğretim Üyesi Zehra Kaya şunları söyledi: “Akademisyen olarak öğrencilerimize çalışmalarında tam destek vermemizin yanında, TÜBİTAK gibi önemli bir kurumdan fikirlerine destek görmeleri onları ayrıca teşvik ediyor. Çalışmalarında motive oluyorlar ve bilime katkıda bulunmak istiyorlar. Öğrencilerimize çalışmalarında ilerlemeleri adına her zaman yol gösterip, danışmanları olarak destek vermeye hazırım. Bunun gibi proje desteklerinin gelecekte diğer fikir sahibi olan öğrencilerimiz için de ilham verici olmasını isterim”. “Projelerimizde son zamanlardaki gıda ve gastronomi sektörünün popüler alanlarından olan yerel üretimin değerlendirilmesi, sağlıklı ve besleyici fonksiyonel gıda gibi konuları ön plana çıkartmak istedik. Bu çalışmalarla hem bilime hem de ülke ekonomisine katkıda bulunacak alternatif ve besin değeri yüksek gıdalar üretmek hedefimiz. Öğrencilerimizi tekrar tebrik ediyor, başarı ile projelerini tamamlamalarını diliyorum.”



“Tarımsal faaliyetleri desteklemek istedik”


Projelerden biri olan "Ejder meyvesinden farklı tatlarda tropikal meyve sosu ürünleri geliştirme ve mutfakta çeşitli uygulamaları” başlıklı projenin yürütücüsü Emine Aydın ve proje ortağı araştırmacı Esra Bamyacı düşüncelerini paylaştılar. Öğrencilerden Emine Aydın: “Alanya’da uygun hava şartlarından dolayı tropikal meyve yetiştiriciliği yaygındır ve ekonomik kaynak konumuna gelmiştir. Hem sağlık açısından hem de görüntülerinden dolayı ilgi odağı haline gelen ejder meyvesi de bunlardan birisidir. Bu çalışma ile, yerel ürün yetiştiriciliğini teşvik etmek ve Alanya’nın zengin tarımsal faaliyetlerini tanıtmak istedik. Bildiğimiz üzere Türkiye mutfağı çok zengin bir geçmişe sahiptir. Gastronomi ve mutfak sanatları öğrencisi olarak bunlara sahip çıkmak bizim en önemli görevimizdir. Bu düşünceler ile yola çıktığımız bu çalışmada hem gastronomi dünyasına ejder meyvesinden farklı soslar yaparak katkıda bulunmak istedik hem de Alanya’nın tarımsal faaliyetlerini küçük bir adımla desteklemek istedik.”



“Sağlığa yararlı besinler”


Esra Bamyacı ise, “Türkiye’de iklim ve verimli topraklarıyla bilinen Akdeniz bölgesinin tropik meyve yetiştiriciliğine elverişli olduğu gözlemlenmiş tropik tarım bölgesi olarak belirlenmiştir. Yapacağımız çalışma ile, ülkemizde son yıllarda oldukça popüler hale gelen tropik ejder meyvesinin hem sağlığa yararlarını araştırmayı hem de mutfaklara farklı reçeteler kazandırmayı hedefliyoruz. Ejder meyvesinin besin değeri, tat ve renk zenginliği ile ülkemizin zengin mutfağındaki ürünlerimizde gözlerimize ve damaklarımıza hitap etmesini gastronomi mutfak sanatları öğrencisi olarak görmek isterim. Bu düşüncelerimizle başladığımız araştırmamızda, bölgemizin verimli topraklarında yetişen ejder meyvesinden farklı soslar yaparak gastronomi dünyasına kazandırmayı istiyoruz. Bu süreçte bizi her zaman destekleyen projedeki danışmanımız Zehra hocamıza teşekkür ediyoruz” dedi.



“Amacımız fonksiyonel Türk lokumu üretmek”


Desteğe hak kazanan “Spirulina ve Stevia (Stevia rebaudiana Bertoni) ile Besin içeriği ve Fonksiyonel Bilesenlerce Zengin, Düsük Kalorili Alternatif Türk Lokumu Ürünü Geliştirme ve Bazı Kalite Özelliklerinin Değerlendirilmesi” başlıklı diğer bir projenin yürütücüsü Erolcan Beypazarlı ve proje ortağı araştırmacı Şelale Beyza Topan ise düşüncelerini ifade ettiler. Erolcan Beypazarlı “Projemizde ülkemizin en geleneksel ve dünyaca tanınan şekerleme ürünü olan Türk lokumuna alternatif bir seçenek geliştirmek istedik. Bunun için ise şeker alternatifi olarak tercih edilen Stevia bitkisinden yararlanarak düşük kalorili, diyabetik Türk lokumu üretmek ve bu tarifi mutfaklara kazandırmak istiyoruz. Böylece ülkemizde en sık karşılaşılan hastalıklarından biri olan diyabete sahip insanların da tüketebileceği bir şekerleme alternatifi üretmiş olacağız. Bu projede yer aldığım için çok mutluyum. Ekip arkadaşıma ve fikirlerimize daima destek olup bize yön veren Dr. Öğretim Üyesi Zehra Kaya hocama teşekkür ederim” diye konuşurken, Şelale Beyza Topan ise “Projemizde diyabetik olmasının yanında, protein kaynağı aynı zamanda süper gıda olarak bilinen spirulina ile aynı zamanda besin değeri yüksek, fonksiyonel bir Türk lokumu üretmek amaçlarımızdan biridir. Kültürümüzde sıkça tüketilen lokum üzerinde çalışmalar yapmak benim için çok değerlidir. Tüm çalışmalarımızın sonucunu görmeyi hevesle bekliyorum” ifadelerini kullandı.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas Sivas’ta kayak tarihi kitap oldu Türkiye’nin kayak tarihi açısından önemli bir yere sahip illerinden bir tanesi olan Sivas’ın kayak tarihi kitap oldu. Yapılan araştırmalar sayesinde Türkiye’de ilk kayak okulunun Sivas’ta askeri amaçla kurulduğu ortaya çıktı. Sivas’ta yaşayan ve yaklaşık 26 yıl Türk milli takımını çalıştıran Kayak antrenörü İlhan Erzurum, hayalini gerçekleştirmek için 3 yıl önce bir adım attı. Yaklaşık 16 binin üzerinde gazete arşivlerini tek tek araştıran Erzurum, Sivas’ın kayak kronolojisi çıkarmayı başardı. Araştırmalar sırasında Türkiye’nin ilk kayak okulunun 1917 yılında Arif Hikmet Koyunoğlu tarafında Sivas’ın Suşehri ilçesi Buldur köyünde, askeri amaçla kurulduğu ortaya çıktı. Bu zengin geçmişe ışık tutan İlhan Erzurum’un ‘Sivas Kayak Tarihi’ kitabı Türkiye’nin ilk kayak merkezinden günümüze kayak sporunun gelişimi ve Sivas’ın bu alandaki öncü rolünü anlatıyor. “Türkiye’de kayak sporu askeri amaçla başlamıştır” İlhan Erzurum, Türkiye’de kayak sporunun askeri amaçla başladığını ifade ederek, “Sivas’ın kayak kronolojisi çok zengin. Türkiye’de kayak sporu askeri amaçla başlamıştır. Sivil hayata geçmesi 1930 yıllarına denk gelir. Ama Türkiye’nin ilk resmi kayak okulu Suşehri Buldur köyünde Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından açılmıştır. Kronolojisi bu kadar zengin olan bir şehir. 1917 yılında ilk resmi kayak okuluyla başlayıp 1930’lu yıllarda kayakla ilgili sempozyumların yapıldığı Türkiye’nin ilk kayak kulüplerinden Yıldız Dağı Kayak Kulübü, 1933 yılında Sivas’ta kurulmuştur. Türkiye’nin katıldığı ilk kış olimpiyatlarına giden dört sporcudan birisinin Sivaslı olması ve ilerleyen yıllarda da olimpik sporcuların olması ve bugün totalde 30 - 40’a yakın milli sporcunun yetişmiş olduğu görüyoruz. Turizm ayağında da uzun yıllar hayalleri kurulmuş olan Yıldız Dağı kış sporları merkezi Sivas’ta dördüncü kayak merkezidir. Türkiye’nin en modern kayak merkezlerinden birine sahip olmamız hasebiyle bu bilgilerin bir şekilde toparlanması gerekliydi. Ben de bunları toparlayıp bir kitap haline dönüştürüp gelecek nesillere aktarmak istedim” dedi. “Türkiye’deki kayak tarihi ile Sivas kayak tarihi eşzamanlı başlamış” Türkiye’deki kayak tarihi ile Sivas kayak tarihinin eşzamanlı başladığını aktaran Erzurum, “Kitabımın ofis çalışması üç yıl sürdü. Yaklaşık 16 binin üzerinde gazete arşivlerinde araştırmalar yaptım. Kitabın neredeyse yüzde 90’ı zaten gazete arşivlerinden temin edildi. Hiçbirisi ansiklopedik bilgiler değil. Bir iki kitaptan faydalandım. Ama bunun dışındakilerin hepsi gazete arşivleri ve ansiklopedik bilgi olmayan bilgiler, gün yüzüne çıkmamış bilgiler. Kayak Türkiye’de askeri amaçla başladı ve 1. Dünya Savaşı’nda Rusların ülkeye girmesi ile birlikte Arif Hikmet Koyunoğlu ki bu kişi Cumhuriyet döneminin en önemli mimarlarından bir tanesidir. Türkiye’deki birçok ünlü binanın mimarlarından birisidir. Balkanlar’da savaşmış bir yedek subay. Giderken öğrendiği Suşehri Buldur köyü havzasında kaldığı için Rusların Anadolu’ya girmesi ile birlikte de orayı güvenli ve karın çok olduğu bir bölge olması sebebiyle ilk kayak okulunu orada açmıştır. Ama bu askeri amaçlıdır. Sivil hayata geçmesi Cumhuriyet kurulduktan sonra halk evleri aracılığıyla 1930’lu yıllara denk gelmektedir. Orada da Türkiye’deki kayak tarihi ile Sivas kayak tarihi eşzamanlı başlamış ve ilerlemiştir” diye konuştu. “Kayak sporu çalışmaları da Anadolu’da kar olan yüksek dağları olan bölgelerde başlıyor” Erzurum, Kayak sporu çalışmalarının Anadolu’da kar olan yüksek dağları olan bölgelerde başladığını ifade ederek, “Türkiye’de spor teşkilatının yapılanmasına kısaca baktığımız zaman Osmanlı döneminde Türkiye İdman Cemiyeti daha sonra Türkiye İdman Cemiyeti birliği ve sonra Beden Terbiyesi Müdürlüğü ve Spor Bakanlığı’yla gelir. Genç Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında halk evleri kuruluyor. Halkın savaş sonrası moral motivasyonu yükseltmek için Türk gençlerini spor yapması için ve halk evlerinde sportif faaliyetler sanatsal, oyunsal faaliyetler başlıyor. Bu arada da 1930’lu yıllarda kayak sporu 3-4 tane spor branşında bir tanesi. Kayak sporu çalışmaları da Anadolu’da kar olan yüksek dağları olan bölgelerde başlıyor. Bunların başında da Erzurum,S ivas, Sarıkamış, Bursa Uludağ ve Ankara gibi iller geliyor. Kayseri ve bunlar ilk yıllarda halk evleri arasında çeşitli etkinlikler yaparak kayak sporunu geliştirmeye çalışıyorlar. Onlara kitabımızda genişçe yer verdik” şeklinde konuştu.