POLİTİKA - 25 Eylül 2012 Salı 14:48

TBMM 1 EKİM`DE YOОUN BİR GÜNDEMLE AÇILACAK

A
A
A
TBMM 1 EKİM`DE YOОUN BİR GÜNDEMLE AÇILACAK

Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Ekim`de yoğun bir gündemle açılacak. İlk olarak sınır ötesi operasyon tezkeresi ve yerel seçimlerin öne alınması ile ilgili düzenlemelerin görüşüleceği TBMM Genel Kurulu`nu yeni yasama yılı boyunca yoğun bir gündem bekliyor.
TBMM, artan terör olayları nedeniyle iptal edilen resepsiyon yapılmadan 1 Ekim 2012 tarihinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ün konuşmasıyla açılacak. TBMM Genel Kurulu`nda ilk olarak 17 Ekim`de süresi dolacak olan sınır ötesi operasyona olarak sağlayan tezkerenin bir yıl uzatılması ile yerel seçimlerin 27 Ekim 2013`te yapılmasına ilişkin teklif görüşülecek.
Yerel seçimlerin Mart 2014 yerine 27 Ekim 2013 tarihinde yapılmasına ilişkin AK Parti ve MHP uzlaşma sağlamış ve bir maddelik anayasa değişiklik teklifini hazırlamıştı. Teklif önce Meclis Anayasa Komisyonu`nda görüşülecek ve ardından Genel Kurul`a sevk edilecek. Anayasa`ya geçici madde eklenerek yerel seçimlerin öne çekilmesini düzenleyen teklifinin kabul edilmesi ile birlikte yerel seçimler bundan böyle Ekim ayının son Pazar gününde yapılacak. Seçimin Ekim ayına alınması nedeniyle ilgili kanundaki ``˜Her seçim döneminin beşinci yılındaki 1 Ocak günü seçimin başlangıç tarihidir` ifadesindeki ``˜1 Ocak günü` ibaresinin de ``˜1 Ağustos` olarak değiştirilmesi planlanıyor.
Genel Kurul`da ayrıca büyükşehir sayısını artıran Büyükşehir Belediye Yasası`nda değişiklik öngören tasarının da gündeme gelmesi bekleniyor. Buna göre, nüfusu 750 bini bulan illerin Büyükşehir kapsamına alınması hedefleniyor.
Meclis`in bir diğer gündem maddesi de MHP`nin gündeme taşıdığı dokunulmazlıkların kaldırılması konusu olacak. BDP milletvekillerinin PKK`lılarla kucaklaşması görüntülerinin ardından MHP`nin gündeme getirdiği teklifin karma komisyonda görüşülebileceği ve ardından, Genel Kurul`a gelebileceği belirtiliyor.
İşçi ve işverenlerin merakla beklediği Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı da Meclis`in önemli gündem maddelerinden biri olacak. Meclis`e sevk edilen tasarının ilgili komisyonda görüşülmesinin ardından Genel Kurul`da kanunlaşması hedefleniyor. İşçi ve işveren sendikaları, uzun süredir bekledikleri düzenlemenin bir an önce yasalaşması için Başbakan Erdoğan`ın da kapısını çalmıştı. Sendikalar toplu iş sözleşmelerinde kullanılan istatistiklerde Bakanlık ve SGK verilerinde farklılık olduğu için toplu iş sözleşmesi imzalayamıyor.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tekirdağ Tekirdağ’da kimya tesislerine koku ve emisyon denetimi Tekirdağ Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü tarafından Ergene ve Çorlu hattında kimya tesisleri ile Çorlu Çayı’na yönelik koku, emisyon ve kaçak deşarj denetimleri gerçekleştirildi. Tekirdağ Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü, Ergene ilçesinde kimya sektöründe faaliyet gösteren işletmelerden kaynaklanan ya da kaynaklanabilecek koku ve organik bileşik emisyonlarının tespiti amacıyla saha çalışması yaptı. Bu kapsamda tesis içlerinde anlık olarak aktif örnekleme yöntemiyle ölçümler gerçekleştirildi, ayrıca tesis içi ve tesislerin etki alanlarına pasif örnekleme tüpleri yerleştirildi. İki ay sürecek örnekleme çalışmaları sonucunda tesislerden kaynaklanan organik bileşiklerin emisyon konsantrasyonlarının belirleneceği, elde edilecek ölçüm sonuçlarına göre 2872 sayılı Çevre Kanunu kapsamında gerekli tüm idari iş ve işlemlerin uygulanacağı bildirildi. Öte yandan Çerkezköy ilçesi ile Ergene ilçesi Sağlık Mahallesi arasında kalan Çorlu Çayı güzergahında da denetimler gerçekleştirildi. Müdürlük ekipleri tarafından drone ile yapılan görüntüleme çalışmalarıyla dere yatağı ve çevresi havadan incelendi. Çorlu Çayı’na yapılan ya da yapılması muhtemel kaçak deşarjlar ile mevzuatta belirlenen sınır değerlere aykırı deşarjlara karşı 2872 sayılı Çevre Kanunu gereği idari yaptırımların uygulandığı, tespit edilen kaçak deşarj hatlarının kapattırılarak takibinin sürdürüldüğü ifade edildi.
Bolu Genç yaşta mesleğini bıraktı, 50 metrekare odada gramı 600 liralık safran üretmeye başladı Bolu’da mali müşavirlik görevini bırakan Şeyda Yoltaş, kapalı ortamda uygulanan uzay tarımı yöntemiyle 50 metrekarelik bir alanda safran üretimine başladı. Yüksek katma değerli ve antioksidan açısından zengin olan safran, gramı 600 liradan satışa sunulurken, Yoltaş’ın meslekten üretime uzanan hikayesi dikkat çekiyor. Küçüklüğünden beri çiftçi olmak isteyen ve 2012 senesinden beri çiftçilik konusunda araştırma yapan 32 yaşındaki Şeyda Yoltaş, üniversitesini okuduğu mali müşavirlik görevini bırakarak uzay tarımıyla uğraşmaya başladı. Uzay tarımı yöntemiyle çalışan Yoltaş, kiraladığı 50 metrekare odada yaklaşık 30 bin soğanın içerisinden safran çıkartıyor. Şeyda Yoltaş, antioksidanlar açısından zengin baharat olan safranın gramını 600 liradan satıyor. "Çiftçilik, insan sağlığı için çok önemli" Çiftçiliğe nasıl başladığına ve çiftçiliğin insanlara olan yararından bahseden Şeyda Yoltaş, "Hep çiftçi olmak istiyordum. 2012 senesinden beri de araştırma yapıyorum, uğraşıyorum. Kendi şartlarım dahilinde bu ortamı kurabildiğim için safran bitkisine karar verdim. Ben üretici olmak istiyordum. Çiftçilik, insan sağlığı açısından çok kıymetli. Bilinçli bir çiftçi olmak sürdürülebilirlik için de çok kıymetli. Bu yüzden çiftçiliği tercih ettim. Safranın göz sağlığına, cilt sağlığına, kanserli hücrelere çok fazla faydası var. Tansiyonu düzenlediğini de biliyoruz. Anti-inflamatuar etkisi olduğunu biliyoruz. Tabii ki kronik rahatsızlıkları olanlar muhakkak doktorlarına danışmalı. Ayrıca günde bir bardaktan fazla tüketilmemeli, onu da söylemeliyim" ifadelerine yer verdi. "Safranın içeriği çok güçlü" Safranın içeriğinin çok güçlü olduğuna değinerek, üretim aşaması hakkında bilgi veren Yoltaş, "Safranın içeriği çok güçlü. Kapsül halinde takviyelerle de çok destekleniyor. Üretim aşaması, topraktaki ile bizdeki çok farklı. Topraktaki çok işli, çok meziyetli. O yüzden de biraz pahalı bir bitki. Pahalı bir bitki diyoruz ama aslına bakarsanız bir gram safran bir kişiye bir ay yeterli oluyor. Böyle düşündüğünüzde aslında çok yüksek bir fiyat değil" diye konuştu. "Odada üretmek daha masrafsız ve Üretim sürecini anlatan Yoldaş, "1 Ekim tarihinde safranlarımızı odaya aldık. Kasım ortası gibi hasat yapmaya başladık. Yeşil yapraklara zarar vermeden elle tek tek çiçekler koparılıyor. Biz yeşil yapraklar konusunda topraktakine nispeten çok avantajlıyız. Yeşil yapraklarımız çok önemli. Gelecek sene soğan alabilmek adına çok önemli. Onlara zarar vermeden burada daha kolay çalışabiliyoruz. Tarlada bu çok mümkün olmuyor. O yüzden tarlada soğan gelişimi biraz yavaş oluyor. Biz her sene burada soğan alıp soğan satışından ek gelir elde edebiliyoruz. Safran çiçeği bir gecede açıyor ve açtığında yapraklarını iyice açılmadan toplamak, bitkinin içeriği açısından çok önemli. Tarladan bu noktada da ayrılıyoruz. Ben burayı tarlaya ekseydim bir buçuk dönümden fazlaydı, gün ışımadan toplamak gerekiyordu. Arılar gelmeden, erkek organ polenlerini dağıtmadan, safranı toplamak ciddi bir emek ve işçi maliyeti. Burada bu süreci çok daha rahat atlattık. Yine çok çalıştık ama tarladakilere nispeten çok daha rahattık" şeklinde konuştu. "Risklerle karşı karşıyasınız" Doğada yetiştirilen safranın riskli olduğunu ifade eden Yoltaş, "Odada ürettiğimiz ürünlerin içeriğini kontrol edebiliyoruz. Işıklarımızı kapatabiliyoruz. Ya da çiçeklenme döneminde bitkinin istediği sıcaklığı, nemi, karbondioksiti ayarlayabiliyoruz. Doğada maalesef bunlar çok mümkün olmuyor. Risklerle karşı karşıyasınız. Burada 30 bin soğan var, tek tek el ile kopartıyoruz. Safranı bu el işçiliği kıymetli yapıyor" dedi. "Aslında ben kapalı ortam tarımı yapıyorum" Yaptığı işe ‘uzay tarımı’ denmesinin nedenlerini aktaran Yoltaş, "Bu üretim sisteminin çalışmasından dolayı uzay tarımı denmektedir. Uzaya gidersek gerçekten orada yiyeceğimizi, içeceğimizi bu şekilde üreteceğiz. Yani bunun çok fazla türü var. Yani her bitkinin yetişme şekli farklı. Bir de ben topraksız tarım yapıyorum zannediyorlar, aslında ben topraksız tarım yapmıyorum. Ben kapalı ortam tarımı yapıyorum. Kaldı ki topraksız tarım kendi içinde çok alt dallara ayrılıyor, çok yöntemleri var; Hidroponik, aeroponik, akuaponik yöntemleri gibi işleyişleri var. Bu çalışmalar ciddi ARGE süreçlerinden geçiyor. Seneler boyunca insanlar bunları deniyor. Bilim insanları içeriklerini kontrol ediyor Şöyle bir yanılgı var, burada yapay sebze, yapay bitki üretiyorsunuz. Bunların testleri var, içerik testleri var. Burada domates de üretseniz organik oluyor. Yani çok daha kıymetli, çok daha temiz ve içeriği çok daha yüksek ürün alıyorsunuz. Bu yanılgıların kırılması çok önemli. İnsanların korkmasını da anlıyorum. Bu ‘suni güneş’ diyor. Biz bunlara gerekli testleri yaparak içeriğini kontrol edebiliyoruz. Safran içinde çok çeşitli makale var. İnsanlar bunları okuyup, bu testleri kontrol edip, içlerini rahatlatabilirler" diye konuştu.