YEREL HABERLER - 07 Kasım 2012 Çarşamba 15:30

AZERBAYCAN`A BAYBURT ÇIKARMASI``¦

A
A
A
AZERBAYCAN`A BAYBURT ÇIKARMASI``¦

Azerbaycan`ın başkenti Bakü`de faaliyet gösteren Miras İçtimai Birliğinin davetlisi olarak Bakü`ye bir çalışma ziyareti gerçekleştiren Bayburt Bilim Eğitim ve Kültür Derneği (BEKDER) ve Miras Derneği tarafından Bakü`de bulunan Şirvanşahlar Sarayında ``˜`Dede Korkut Diyarı Bayburt ve Türkiye Azerbaycan İlişkileri`` konulu bir panel düzenlendi.
16-20 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen ziyarette fotoğraf sanatçıları Zeynel Abidin Öztürk ve Feridun Hacıhasanzade`nin fotoğraflarından oluşan Bayburt konulu fotoğraf sergisi, ebru tanıtımı ve Grup Gri müzik topluluğu Azerbaycan`lılarla buluştu. Aksu kentinde bulunan arkeolojik kazı alanı ve İsmailli de bulunan lahic bölgesine ziyaretler düzenleyen BEKDER heyeti Azerbaycan`ın istiklal şairlerinden biri olan Halil Rıza Ulutürk`ü anma programına katıldı.
18 Ekim tarihinde Azerbaycan`ın bağımsızlığını kazandığı günün 21.yıldönümünde Bakü`de bulunan Şirvanşahlar sarayında gerçekleştirilen ve moderatörlüğünü Miras İçtimai Birliği Başkanı Fariz Khalilli`nin yaptığı panelde BEKDER Başkanı Mete Emir`in ``˜`Türk Dünyasının Ortak Atası Dede Korkut ve Bayburt``, BEKDER Başkan Yardımcısı Gökhan Önder Karaoğlu`nun ``˜`Tarihsel Gelişim Süreci İçerisinde Türkiye-Azerbaycan İlişkilerinin Dünü, Bugünü, Yarını`` konulu konuşmalarının ardından İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Adnan Okumuş ``˜`Bayburt ve Turizm Değerleri`` adlı bir sunum gerçekleştirdi.
Panelin moderatörlüğünü yapan Miras İçtimai Birliği Başkanı Fariz Khalilli yaptığı açılış konuşmasında ``˜`Miras Medeni İrsin Öğrenilmesine Kömek İctimai Birliği`` olarak 2012 yılında Bayburt`ta gerçekleştirilen Dede Korkut Uluslararası Kültür ve Sanat Şölenlerine BEKDER`in davetlisi olarak katıldıklarını belirterek yaklaşık 4 ay sonra BEKDER`i Azerbaycan`da ağırlıyor olmaktan memnuniyet duyduklarını söyledi. Miras ve BEKDER aileleri olarak ortak bir organizasyonla gerçekleştirilen bu panel ile iki ülke arasında mevcut kardeşlik ve işbirliği ortamının daha da geliştirilmesine katkı sağlamayı hedeflediklerini belirten Khalilli Dede Korkut yurdu Bayburt ve BEKDER ile Miras derneği ve Azerbaycan`ın aralarında bir gönül köprüsü inşa edildiğini belirterek bu tür programların devam edeceğini vurguladı.
METE EMİR: ÇAОLAR ÖTESİNDEN GÖRKEMLİ BİR SES BİZE ERDEMLİ BİR YAŞAMI ÖОÜT VERİYOR
Panelde, kurulduğu 2007 yılından bu tarafa Bayburt`un ekonomik sosyal ve kültürel kalkınmasına ve Bayburt`un tanıtımına yönelik pek çok çalışma gerçekleştirdiklerini belirten BEKDER Başkanı Mete Emir; ``Azerbaycan`a yaptığımız çalışma ziyareti de bu çabaların bir parçası. Dede Korkut Türk dünyasının ortak atası. Türk destanlarında ve halk hikâyelerinde, Dede Korkut adına ve onun mucizevi sözlerine rastlamak her zaman mümkün. 12 destan ve hikayenin yer aldığı Dede Korkut Kitabında İslam öncesi ve sonrasında Türklerin yaşayışına, diline, tarihine, edebiyatına ve kültürüne dair karakteristik izler görürüz. Akıcı ve halkın kullandığı Türkçe ile yazılmış olan bu kitap; gerçek bir şaheserdir. Türk Edebiyatı Tarihi`nin büyük isimlerinden Merhum Fuat Köprülü, Dede Korkut Hikayeleri için "Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut Destanını öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar" demiştir.
Türk dünyasının bilge atası olan Korkut Ata diğer yandan büyük bir vatanseverdir ve milletinin sonsuza dek güçlü ve mutlu yaşamasını gerçekleştirme mücadelesi içindedir. Hikaye ve destanlarında; Türk toplumunun savaşları ve barışları ile birlikte, aile ve eğitim yapısıyla üstün ahlâk ve karakter sağlamlığına ve birlik şuurundan doğan kuvvetliliğe dikkati çekmiştir. Hikayelerinin ana temasına baktığımızda bugün insanlığın büyük değerleri olan; doğruluk, sözünde durmak, mukaddes değerler uğruna ölmeyi içeren öğretileri görüyoruz. Dede Korkut hikayelerindeki tüm kahramanların aile, toplum ve insan sevgisini ön planda tutması, yaşlı ve bilginlere büyük değer verilmesi millet olarak ahlak ve yaşam anlayışımızı göstermesi bakımından da önemli. Kahramanların çoğu genç ve mutlaka bir yiğitlik gösterdikten sonra ad veriliyor. Pek çoğumuz biliriz, Dirse Han oğlu bir boğayı öldürünce Dede Korkut o gencin adını "Boğaç" koyar ve onu şan, şeref, mal ve rütbe ile ödüllendirir. Dikkat edilirse, hikayelerde, gençliğe son derece önem veriliyor, onların, ailesine, milletine ve devletine bağlı, cesur ve çalışkan olmalarına işaret ediliyor. Savaş, av, toy vb. eğlencelere Hz. Peygambere salavat getirilerek başlanması da Türk boylarının manevi yönden şuurlu olduğunu ve devlet millet birliğinin manevi ve sağlam temellere dayandığını gösteriyor bizlere...
Bugün Dede Korkut, çağlar ötesinden o görkemli sesi ile bizlere saygı, sevgi, hoşgörü ve mertlik gibi erdemleri öğüt veriyor, kişinin çevresine ve topluma nasıl yararlı ve örnek bir birey olabileceğine dair yol gösteriyor.
Bugün Korkut Ata`nın bir türbesi de Bayburt`ta bulunuyor. Dolayısıyla Dede Korkut üzerinden Bayburt`un Türk dünyasına çok etkili bir şekilde tanıtılması mümkün. Azerbaycan ziyaretinde bizler bunu bir kez daha gördük. Biz BEKDER olarak kentimizin tarihten getirdiği büyük olma misyonunu destekleyecek tüm çalışmaları büyük bir iştah ve azimle yapma gayreti içindeyiz.``
Azerbaycan, Türkiye dostluğuna da değinen Emir ``Azerbaycan-Türkiye dostluğunun sorgulanabilir bir tarafı yok. ``Bir Millet-iki devlet`` retoriği aslında malumun ilanıdır. Ancak bu söylemin anlamlı olabilmesi için her düzeyde stratejik ilişkiler kurulması gerekmektedir. BEKDER ile Miras İçtimai Birliğinin ortaya koyduğu yakın işbirliği, bu gerekliliğin sivil toplum ayağına iyi bir örnek. Azerbaycan`da bulunduğumuz 5 gün içerisinde bizden yakın ilgisini esirgemeyen başta Miras İçtimai Birliği Başkanı Fariz Khalilli olmak üzere tüm dostlara teşekkür ediyorum `` Dedi.
GÖKHAN ÖNDER KARAOОLU: BİZLER DOST DEОİL, ÖZ KARDEŞLERİZ
Panelde BEKDER Başkan Yardımcısı Gökhan Önder Karaoğlu ``˜`Tarihsel Gelişim Süreci İçerisinde Türkiye-Azerbaycan İlişkilerinin Dünü, Bugünü, Yarını`` konulu bir konuşma yaptı Konuşmasına Azerbaycan`da bulunuş tarihlerinin Azerbaycan`ın bağımsızlık yıldönümüne denk gelmiş olmasından duyduğu memnuniyeti bildirerek ve Azerbaycan`ın bağımsızlık gününü kutlayarak başlayan Karaoğlu Türkiye ve Azerbaycan arasındaki tarihi, milli, dini ve kültürel geçmişe değindi. Geçmişten bugüne iki toplum arasındaki askeri, politik ve ekonomik ilişkileri, Azerbaycan`ın özgürlük mücadelesi yolunda 1918 yılından bugüne Türkiye`nin bu mücadeleye yaptığı katkıyı ve iki ülkenin kardeşlik bağlarını ele alan Karaoğlu konuşmasında şunları söyledi;
Bizler Türkiye Türkleri ve Azerbaycan Türkleri olarak aramızdaki ilişkiyi dostluk olarak ifade etmiyoruz. Büyük lider, rahmetli Ebulfeyz Elçibey`in çok güzel bir deyişiyle `` Azerbaycan ve Türkiye dost değildir. Çünkü dostluk birbirini sonradan tanıyanlar arasında kurulur. Bizler öz be öz Gardaşız `` Bu kardeşlik ilişkisini ``Bir millet, iki devlet`` sözüyle en güzel bir şekilde rahmetli Haydar Aliyev tarif etmiş. Bugün de iki ülke arasındaki ilişkiler gerçek bir kardeşlik ilişkisidir. Azerbaycan`ın varlığı bizim varlığımız, mutluluğu bizim mutluluğumuzdur. ``kardeşlik`` diye bir nitelemenin uluslararası politika ve ilişkilerde yeri yoktur. Bu tabir dünyada sadece Türkiye ve Azerbaycan arasında vardır. Biz Anadolu`daki Türkler daima isteriz ki ülkemizin varlığı Azerbaycan Türkü`ne güven versin. Nitekim Türkiye Cumhuriyetinin varlığı, Rusya, Ermenistan ve İran tarafından tehditlere maruz kalan Azerbaycan`ın bağımsızlığı ve geleceği için bir teminattır. Keza bugün Türkiye`nin Kafkaslardaki savunma hattı da Azerbaycan`dan geçer. Türkiye Cumhuriyeti bugün, aktif dış politikası ve hızlı ekonomik büyümesinin katkısıyla bölgesel bir güçtür. Diğer taraftan Azerbaycan bağımsızlığını ilan ettiğinden bu güne geçen 21 yılda çok büyük bir ekonomik dönüşüm ve kalkınma sürecini büyük bir başarı ile geçirmiş ata-baba öz kardeşimizdir. Bu bağlamda iki kardeş ülke olarak üzerimize düşen görev yakın istişaremizi sürdürmek, dosta düşmana karşı birlik olduğumuz mesajını güçlü bir şekilde vermek ve ülkelerimizi yıpratabilecek faaliyetlere asla izin vermemektir.
KARABAО TÜRK`ÜN KANAYAN YARASI
Konuşmasında Karabağ sorununa da değinen Karaoğlu şunları söyledi; 1992 yılında Rusya`nın desteği ile Karabağ`ı işgal eden Ermeniler burada yaşlı, kadın, çocuk demeden binlerce Azerbaycan Türk`ünü katletti ve 1 milyon Azerbaycanlı evinden, toprağından edildi. Dünyanın gözü önünde gerçekleştirilen bu soykırıma Türkiye`deki kardeşleriniz sessiz kalmadı ve Ermenistan ile olan politik ilişkilerini kesip, sınır kapısını kapatarak Ermenileri bölgede ekonomik ve toplumsal yalnızlığa itti. Bu dönem Türkiye-Ermenistan ilişkileri açısından da Türk politikasının eksenini oluşturmaktadır ve bu dava Türkiye için en az ``˜`sözde ermeni soykırımı`` davası kadar hayati bir dava olarak ele alınmıştır. 2009 yılında Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül`ün Ermenistan Başbakanı Sarkisyan`ı Türkiye`de oynanacak Türkiye-Ermenistan futbol müsabakasına daveti ile Türkiye Azerbaycan ilişkilerinin gelişimi sekteye uğrasa da Ermenistan`ın sınır kapısının açılması yönündeki talebi karşısında Türkiye`nin bu talebin yerine getirilmesinin ``˜`Ermenistan`ın işgal ettiği Karabağ`dan çekilmesi şartına bağlı olduğunu deklare etmesi ile ilişkiler yeniden eksenine oturdu. Ermenistan başta BM olmak üzere tüm uluslararası örgütler tarafından Karabağ`da işgalci olarak nitelendiriliyor ve bunda Türkiye`nin uluslararası zeminde yürüttüğü lobi çalışmalarının çok büyük payı var. Türkiye`de bu zulmün sona ermesi ve Karabağ`ın Ermeni işgalinden arındırılması için uluslararası platformda Azerbaycan`a sonsuz destek vermektedir. Bu sorunun çözümü için kurulan Minsk grubunda yer alan Türkiye, sorunun uluslararası hukuk çerçevesinde çözüm bulamaması durumunda Azerbaycan`ın bu toprakları gerekirse savaşarak alma iradesinin de yanında olacaktır.
Şu bir gerçek ki Azerbaycan Karabağ`da Ermenistan`a karşı değil aslında Rusya`nın askeri imkanlarına karşı savaştı. Bugün Ermenistan ve Rusya arasında çok çeşitli alanlarda işbirliği yapılıp anlaşmalar imzalanıyor. Türkiye`nin ve Azerbaycan`ın önemli komşuları olan Rusya ile ilişkilerinin önemi ve karşılıklı hassasiyetler de göz ardı edilmeden, Rusya-Ermenistan askeri işbirliği ne kadar ``Türkiye ve Azerbaycan aleyhinde değil`` ise, Türkiye-Azerbaycan askeri işbirliği de en az o kadar Rusya açısından tehdit olarak görülmemeli ve ikili anlaşmalara hız verilmeli. Türkiye ve Azerbaycan`ın 2011 ve 2012 yıllarında gerçekleştirdiği ``˜`Yüksek Düzeyde Stratejik İşbirliği`` anlaşmaları da bu yönde atılmış çok büyük bir adım. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol hattından sonra kardeş iki ülke arasında imzalanan Türkiye ve Azerbaycan`ın büyük ortaklığında gerçekleşecek ve Azerbaycan gazını Türkiye ve Türkiye üzerinden Avrupa`ya ulaştıracak (TANAP) Trans Anadolu Doğalgaz Projesi kapsamında yapılan anlaşmalarla şu anda 3 milyar doların üzerinde seyreden ikili ticaret hacmi gelecek 5 yılda 10 milyar doları aşacaktır.
TARİH TÜRK DÜNYASINA BÜYÜK BİR FIRSAT SUNDU; GELECEK 20 YILDA TÜRK BİRLİĞžİ İÇİN ÇALIŞMALIYIZ
Konuşmasında Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin yanı sıra Türk dünyasının geleceği hakkında düşüncelerini aktaran Gökhan Önder Karaoğlu ``˜`Dünyada bugün ekonomik, sosyal, askeri ve politik paydaşlık eksenlerinde kurulmuş yüzlerce birlik mevcut. Afrika`nın en ilkel toplumları arasında bile bu birlikler kurulurken Türk dünyası açısından böyle bir birlikten söz edemiyoruz. S.S.C.B`nin dağılması ile birlikte tarih bize Göktürk devletinden buyana ilk kez böylesine muhteşem bir fırsatı sundu. Azerbaycan`ın da içlerinde bulunduğu 6 Türk devleti bağımsızlığını ilan etti. Türk dünyası bugün milyonlarca kilometrekareye yayılmış coğrafyası, yaklaşık 300 milyonluk dinamik nüfusu, muazzam doğal kaynakları, her bir ülkenin kendi yer altı ve yer üstü zenginlikleri ile güçlü ve müreffeh bir geleceği hak ediyor. Türk dünyasının ortak sorunlarının ele alındığı bir parlamenterler meclisi, Türk dünyası ortak savunma sanayi, Türk dünyası ortak askeri operasyonel gücü, Türk dünyası ortak para birimi, Türk dünyası gümrük birliği rejimi, Türk dünyası merkez bankası ve Türk dünyası para ve yardım fonu kurulması gibi adımlar atılmalı ve ata-baba, öz kardeşlerin yeniden bir araya gelerek küresel bir güç inşası yönünde daha büyük bir işbirliği yapması sağlanmalıdır. Böyle bir işbirliği ne İslam dünyası ne de dünya barışı için bir tehdit değil aksine bölgesel ve küresel barışın kalıcı olarak tesisi için bir gerekliliktir. Bunun için de Türk dünyasının başta iki ana dinamiği Türkiye ve Azerbaycan`ın kendi aralarında ilişkilerini daha da geliştirmesi büyük önem arz ediyor.`` Dedi.
ADNAN OKUMUŞ; DEDE KORKUT DİYARI BAYBURT ZENGİN DOОAL, TARİHİ, KÜLTÜREL DEОERLERİYLE ZİYARETÇİLERİNİ BEKLİYOR``¦
Panelde bir konuşma yapan Bayburt Kültür Turizm İl Müdürlüğü Şube Müdürü Adnan Okumuş Bayburt`un kültürel, tarihi ve doğal turizm değerleri ile ilgili bir sunum gerçekleştirdi. Bayburt tarihi hakkında bilgiler veren Okumuş, Dede Korkut Hikâyelerinde Bey Böyrek hikayesinin temasını Bayburt kalesinin oluşturduğunu vurgulayarak Türk Dünyasının ortak Atası Dede Korkut`un türbesi bulunan iki yerden birinin Bayburt olduğunu ifade etti.
Tarihi İpekyolu üzerindeki Bayburt`ta görülmeye değer ve şehrin adıyla özdeşmiş en önemli eserin Bayburt kalesi olduğunu ve Dede Korkut Diyarı Bayburt ve Bayburt kalesinin de günümüzde de bu tarihi ve kültürel değerini koruduğunu belirten Adnan Okumuş yaptığı konuşmada şunları söyledi;
Dede Korkut Hikâyelerinin sözlü rivayetlerinin en çok anlatıldığı yerlerden biri de Bayburt`tur. Bamsı Beyrek hikayesinde sık sık Bayburt`tan bahsedilmektedir. Bu nedenle Bayburt`ta 1995 yılından itibaren Bayburt Valiliği organizasyonuyla ``˜`Bayburt Dede Korkut Kültür-Sanat Şöleni`` düzenlenmeye başlanmıştır. Her yıl Temmuz ayının üçüncü haftasında gerçekleşen şölen boyunca anma programı, sergiler, halk konserleri, paneller, sempozyumlar, şiir dinletileri, halk oyunları gösterileri, konserler vb. etkinlikler yapılmaktadır. Şölenler Masat Köyündeki Dede Korkut Türbesini ziyaretle başlamakta ve Soğanlı Yaylasında gerçekleştirilen ``˜`Yayla Günü`` ile sona ermektedir. Bölgenin uluslararası niteliğe sahip ender organizasyonlardan biri olan şölen, başta Türk Cumhuriyetleri olmak üzere tüm dünyanın renklerini bir araya getiriyor.
Saat Kulesi, Bayburt Ulu Camii, Korgan Köprüsü, Şehit Osman Tepesinde Bulunan Türbeler, Pulur (Gökçedere) Camii ve Medresesi, Aydıntepe (Hart) Yeraltı Şehri, gibi tarihi varlıkların yanı sıra Bayburt özellikle geleneksel el sanatları açısından önemli bir zenginliğe sahiptir. İlde ehram, halı, kilim, kumaş işlemeciliği, örgü işleri, bakırcılık ve taş işlemeciliği gibi pek çok alanda sayısı azalsa da üretim devam etmektedir. Ancak pek çok geleneksel el sanatında olduğu gibi bu el sanatlarında da talepte meydana gelen daralma zanaatkar sayısında bir azalma meydana getirmiştir.
Bunun yanında Çımağıl Mağarası, Kop dağı kış sporları ve kayak merkezi, Baksı Müzesi Halk Sanatları Araştırma ve Uygulama Merkezi, Çoruh nehri ve sunduğu rafting imkanı ile önemli doğa ve alternatif turizm değerlerine sahiptir olan Bayburt ziyaretçilerini bekliyor.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli 7 kişinin can verdiği olayda kan donduran kaçış planı Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde 7 kişinin hayatını kaybettiği parfüm fabrikası yangınına ilişkin hazırlanan iddianamede, şüphelilerin kaçırılmasına yönelik planlara yer verildi. Şüpheli Ali Osman A.’nın firma sahiplerini saklayan kişiye, "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet" dediği iddia edildi. Olay, 8 Kasım’da Dilovası Mimar Sinan Mahallesi’ndeki Ravive Kozmetik isimli iş yerinde meydana geldi. Patlamanın ardından çıkan yangında Hanım Gülek (65), Esma Dikan (65), Şengül Yılmaz (55), Tuncay Yıldız (48), Tuğba Taşdemir (18), Nisa Taşdemir (17) ve Cansu Esatoğlu (16) yaşamını yitirdi. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 11 şüpheliden şirket sahibi Kurtuluş Oransal, şirket yetkilileri İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör, "Olası kastla öldürme" suçlamasıyla, Ali Osman A. ve Onay Y., "Suçluyu kayırma" suçlamasıyla tutuklandı. Şüphelilerden H.E., G.B., Ö.A. ve Güven Demirbaş, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturma sürecinde tutuklanan firma sahibi Kurtuluş Oransal ise cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Olayın ardından ihmali olduğu değerlendirilen SGK ve İŞKUR yetkilileri açığa alındı. Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 91 sayfalık iddianamede, İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör hakkında "Olası kastla öldürme" suçundan 7’şer kez müebbet, "Nitelikli mala zarar verme" suçundan ise 3’er kez 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası istendi. 8 sanığın "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan 22 yıl 6’şar aya kadar, 4 sanığın "Suçluyu kayırma" suçundan 5’er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, ayrıca Ümit Ç., Ünal A., Muhammet D., Seyfullah Ç., Güven D., Caner Özgür Y., Özcan Y., Özkan Y. hakkında "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma", Ali Osman A., Onay Y., Ömer A. ve Abdurrahman B’ın ise "Suçluyu kayırma" yönünden haklarında dava açılması istendi. "Sigortası olmayanları denetimde eve gönderdiler" İddianamede ifadesi yer alan işçilerden Keriman Miskin, 4 yıldır çalıştığı iş yerinde hiçbir eğitim almadığını ve koruyucu kıyafet verilmediğini belirterek, "İşletmede resmi bir sorumlu yoktu. Sigorta denetimine sadece bir kez gelindi. Bu denetimde de iş yeri sahibi Kurtuluş Oransal, yalnızca sigortası olanların kalmasını söyleyerek, benim gibi sigortası olmayan tüm çalışanları evine gönderdi. Maaşlarımız elden veriliyordu" dedi. Yaralı kurtulan işçi Ayten Aras, patlama anında ölen Nisa Taşdemir ve Esma Dikan’ın krem dolumu yaptıklarını söyledi. Aras, "Bize koruyucu elbise verilmedi, evden geldiğimiz kıyafetlerle çalışıyorduk. Kurtuluş Oransal 4 yıldır sigorta vaadinde bulundu ama yapmadı. Günlük 800 TL yevmiye ile çalışıyorduk" ifadelerini kullandı. Olay günü tesiste bulunan 16 yaşındaki Z.H. ise "Olay günü ikinci katta, iş yerinin ortasında bulunan tankerde parfüm karışımı yapılıyordu. Kimyevi maddeleri karıştıran bir alet vardı. Biz parfüm kutusu kapatırken bir anda patlama yaşandı" diye konuştu. Acılı aileler: "Cenazeleri DNA testiyle teşhis edebildik" Yangında çocuklarını ve eşlerini kaybeden ailelerin ifadeleri ise yürekleri dağladı. 17 yaşındaki kızı Nisa’yı kaybeden baba Vedat Taşdemir, "Kızım paketleme personeli olarak girdi ancak imalat işinde de çalıştırıldığını öğrendim. İmalat yapıldığını bilseydim kızımı asla göndermezdim. Kızımın vefat ettiğini, oğlumdan alınan DNA örnekleri sonucu öğrenebildik" dedi. Eşini kaybeden Aytekin Gikan, yangın söndürüldükten sonra içeride cesetler olduğunu öğrendiğini, hastaneleri aradığını ancak eşini bulamadığını, vefat ettiğini sonradan anladığını belirtti. Hanım Gülek’in eşi Metin Gülek ve Cansu Esatoğlu’nun babası İbrahim Esatoğlu da yakınlarının cansız bedenlerini ancak İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan DNA eşleşmeleri neticesinde teşhis edebildiklerini ifade etti. "İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk" Tanık İ.A., mahalleli olarak iş yerinden yayılan kimyasal koku nedeniyle şikayetçi olduklarını belirterek, "Yaşı küçük çocukları, paraya ihtiyacı olan kadınları sigortasız çalıştırıyorlardı. İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk. Gerekli kurumlara şikayet edilmesine rağmen nasıl üretim yaptıklarını anlamadık" şeklinde ifade verdi. "Kurtuluş Oransal bana, ’Yangından haberim var, yoldayım’ dedi" İş yeri çalışanı H.E. ise ifadesinde, olayın ardından Kurtuluş Oransal’ı arayıp yangını bildirdiğini, kendisinin nerede olduğunu sorduğunu ve acilen gelmesi gerektiğini söylediğini ifade etti. Bunun üzerine Oransal’ın "haberim var" dediğini, yolda olduğunu söylediğini, konuşma bittikten 5-10 dakika kadar sonra Kurtuluş Oransal’ın kendisini arayarak içeride kimsenin kalıp kalmadığını sorduğunu, tam sayıyı bilmediğini ancak içeride kalan en az üç kişi olduğunu söylediğini kaydetti. "2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" Mali müşavir M.Ç. de, firmanın kuruluş ve işleyiş sürecine dair bilgiler verdi. M.Ç., Ravive Kozmetik’in resmi sahiplerinin İsmail ve Altan Ali Oransal olduğunu, baba Kurtuluş Oransal’ın ise kağıt üzerinde yetkisi bulunmadığını söyledi. Kurtuluş Oransal’ı 2010 yılında Düzce’de çalıştığı fabrikadan "usta makinacı" olarak tanıdığını belirten M.Ç., Dilovası’ndaki tesiste çalışan işçilerin sigorta işlemlerinin gayriresmi yöntemlerle iletildiğini anlattı. Tanık M.Ç., "İşçilerin kimlik numaralarını İsmail Oransal WhatsApp veya mail yoluyla gönderiyordu. Sigorta girişlerini bu bilgilere göre yapıyordum. 2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" dedi. Fabrikanın Dilovası’nda faaliyete geçtiği günden bu yana iş sağlığı ve güvenliği hizmeti almadığını belirten M.Ç., "Normal şartlarda işverenin anlaştığı İSG firmasına düzenli ödeme yapması gerekir ancak bana bu firmadan herhangi bir hizmet faturası gelmedi. Fabrikanın açıldığı ve üretime başladığı tarihten itibaren iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili herhangi bir bildiri veya fatura tarafıma ulaşmadı" ifadelerini kullandı. "Çocuklarım, babalarını kendilerini uzak tutmak için bu iş yerini açtı" Kurtuluş Oransal’ın eski eşi A.A. ise şirketin kuruluş amacına dair iddialarda bulundu. Kurtuluş Oransal’ın borçlu ve sorumsuz bir yapısı olduğunu öne süren A.A., çocuklarının babalarını kendilerinden uzak tutmak ve "sokakta kalmaması" için bu iş yerini açtıklarını anlattı. Çocukları İsmail ve Altay’ın bu şirketin işleri ile hiç uğraşmadıklarını ve takip etmediklerini aktardı. A.A., patlamanın meydana geldiği iş yerine alınacak personeli Kurtuluş Oransal’ın kendisinin seçtiğini, iş yerinde üretilen ürünler ile yine Kurtuluş Oransal’ın ilgilendiğini, Kurtuluş Oransal’ın daha önce kozmetik sektöründe çalıştığı için burada bir çevre edindiğini ve kendisine pazar oluşturduğunu, iş yerinin tamamen Kurtuluş Oransal’ın kontrolü altında iş yapıldığını beyan etti. "Laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim" İddianamede ifadesine yer verilen LYKKE Kozmetik ortaklarından şüpheli Gökberk Güngör de olay günü yaşananları ve İsmail Oransal’ın bilgisayarını aldırmasını anlattı. Aleyna Oransal’ın şirkette yüzde 50 ortaklığı bulunduğunu belirten Güngör, olay günü Aleyna’nın kendisini aradığını belirterek, gayet sakin bir ses tonuyla ’Fabrikada yangın çıkmış’ diyerek görüşmeyi sonlandırdığını söyledi. Bu görüşmeden yaklaşık yarım saat sonra İsmail Oransal’ın kendisini arayarak, "İş yerimdeki laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim. Sen benim odada, masanın üstünde bulunan laptobu alıp evime getir" dediğini aktardı. Güngör, bu talep üzerine laptobu alarak Oransal’a teslim ettiğini kaydetti. "Suçu babaları üstlenecek, onları yurt dışına kaçıracağız" İddianamenin en çarpıcı bölümlerinden birini ise şüphelilerin kaçış planına dair detaylar oluşturdu. Şüpheli Onay Y. ifadesinde, Ali Osman A’nın kendisini arayarak, "Olanları duydun mu? Benim yeğenler bir olaya karışmışlar" dediğini ve onları misafir edip edemeyeceğini sorduğunu belirtti. Bu görüşme üzerine Ömer A. isimli kişiyi arayarak 1 haftalık ev ayarlamasını istediğini anlatan Y., daha sonra Tekirdağ’da İsmail Oransal, Altay Ali Oransal ve Abdurrahman Bayat ile buluştuğunu söyledi. Eve girdikten sonra televizyonda "Kocaeli’de patlama" başlıklı haberleri gördüğünü ifade eden Y., bunun üzerine Ali Osman A’yı görüntülü aradığını kaydetti. Y., Ali Osman A’nın görüşme sırasında kendisine şunları söylediğini iddia etti: "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam bir şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle biz avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet."
İstanbul 51Talk, gençleri Birleşmiş Milletler’in iklim sahnesine taşıyacağını duyurdu Çevrimiçi İngilizce öğrenme platformu 51Talk, Birleşmiş Milletler’e bağlı bir gençlik konuşma girişiminde yer aldığını duyurdu. Çocuklar için çevrimiçi bire bir İngilizce öğrenme platformu olan 51Talk, uluslararası topluluğundan genç öğrencilerin 15-21 Kasım 2025 tarihleri arasında Brezilya’nın Belém şehrinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP30) sırasında BM’ye bağlı bir gençlik konuşma girişiminde yer aldığını duyurdu. Yapılan açıklamaya göre; 2023 yılında başlatılan ve üçüncü yılına giren girişim, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye, Tayland ve Vietnam’dan çocukların iklim ve çevrenin korunmasına ilişkin bakış açılarını İngilizce olarak paylaşmaları için fırsatlar oluşturuyor. Katılımcılar, BM düzeyinde uluslararası bir sahnede yapılan konuşmalarla yerel gözlemlerini küresel bir sohbete taşıyarak iklim sorunlarının dünyanın dört bir yanındaki genç nesiller tarafından nasıl deneyimlendiğini ve ele alındığını vurguladı. 51Talk CEO’su Jack Huang, "Her çocuğun dünyayla konuşma fırsatını hak ettiğine inanıyoruz. Çocuklara doğru araçlar ve rehberlik sağlandığında, düşünceli fikirler ifade edebilir ve küresel meselelerle anlamlı bir şekilde ilgilenebilirler. Öğrencilerimizi Birleşmiş Milletler iklim sahnesinde konuşurken görmek, eğitimin neleri ortaya çıkarabileceğinin güçlü bir hatırlatıcısıdır" dedi. Türkiye’den, aile desteğiyle küçük yaşta İngilizce öğrenmeye başlayan on iki yaşındaki Osman Batu, COP30’a hazırlanırken özgüven ve akıcılık konusunda gözle görülür bir ilerleme kaydetti. Üç dakikalık bir video göndererek ve konuşma becerilerinin, dilbilgisinin, telaffuzunun ve özgüveninin değerlendirildiği İstanbul’daki ulusal bir yarışmada yarışarak çok aşamalı bir seçim sürecinden geçerek birinciliği ve Birleşmiş Milletler’de Türkiye’yi temsil etme fırsatını kazandı. Osman, COP30’da Türkiye’deki orman yangınlarından büyükannesinin bahçesindeki kelebeklerin yok olmasına kadar tanık olduğu iklim değişikliğinin etkilerinden bahsetti.
Gaziantep Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Güneri, "Obstrüktif Uyku Apnesi hayatı sessizce tehdit ediyor" Medical Point Gaziantep Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Şeyda Çevik Güneri, obstrüktif uyku apnesinin genellikle yüksek sesli horlama, gece boyunca nefesin durması, ani uyanmalar ve sabahları yorgun uyanma gibi belirtilerle kendini gösterdiğini belirtti. Medical Point Gaziantep Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Şeyda Çevik Güneri, obstrüktif uyku apnesinin genellikle yüksek sesli horlama, gece boyunca nefesin durması, ani uyanmalar ve sabahları yorgun uyanma gibi belirtilerle kendini gösterdiğini belirtti. Gün içinde aşırı uyku hali, dikkat dağınıklığı ve baş ağrılarının da sık görülen şikâyetler arasında yer aldığını ifade etti. Uzm. Dr. Güneri, obstrüktif uyku apnesinin tedavi edilmediği takdirde hipertansiyon, kalp hastalıkları, inme, diyabet ve trafik kazaları riskini artırabileceğine dikkat çekti. Özellikle obezite, boyun çevresinin kalın olması, sigara ve alkol kullanımı ile genetik faktörlerin hastalık riskini yükselttiğini vurguladı. Tanının uyku testi (polisomnografi) ile konulduğunu belirten Güneri, tedavinin hastalığın şiddetine göre planlandığını söyledi. Hafif vakalarda yaşam tarzı değişiklikleri önerilirken, orta ve ileri dereceli olgularda CPAP cihazı, ağız içi aparatlar veya cerrahi yöntemlerin gündeme gelebileceğini ifade etti. Uzm. Dr. Şeyda Çevik Güneri, "Sürekli horlama, gece nefes durması veya gün içinde aşırı uyku hali yaşayan kişilerin mutlaka bir uzmana başvurması gerekir. Erken tanı ve doğru tedavi, hem yaşam kalitesini artırır hem de ciddi sağlık sorunlarının önüne geçer" diyerek vatandaşları uyardı. Medical Point Gaziantep Hastanesi, uyku bozukluklarının tanı ve tedavisinde multidisipliner yaklaşımıyla hastalarına hizmet vermeye devam ediyor.
Denizli Başkan Tatık evleri yanan aileyi yalnız bırakmadı Denizli’nin Tavas ilçesinde elektrik panosu sebebiyle bir evde yangın çıktı. Yangında evleri kullanılamaz hale gelen aileyi Tavas Belediye Başkanı Kadir Tatık ziyaret etti. Başkan Tatık, ailenin geçici süreliğine barınmasını sağlamak amacıyla konteyner ev tahsis etti. Yangın, Denizli’nin Tavas ilçesi Güzelköy Mahallesinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Cüneyt Fırlayış’a ait evde elektrik panosundan kaynaklı yangın çıktı. Evden yükselen alevleri gören vatandaşların ihbarı üzerine bölgeye itfaiye ve jandarma ekipleri sevk edildi. İtfaiye ekiplerini uzun uğraşları sonucunda yangın kontrol altına alındı. Alevlerin sardığı ev kullanılamaz hale geldi. Tavas Kaymakamı İsmail Demir ve Tavas Belediye Başkanı Kadir Tatık, yangından sonra Fırlayış ailesini geçmiş olsun ziyaretinde bulundu. Ziyarette Başkan Tatık ailenin geçici barınması sağlamak amacıyla konteyner desteği sağladı. Başkan Tatık konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Güzelköy Mahallemizde dün akşam saatlerinde meydana gelen, ilk belirlemelere göre elektrik tesisatından kaynaklanan ev yangınında zarar gören vatandaşımız Cüneyt Fırlayış’ı ziyaret ettik. Herhangi bir can kaybı ve yaralanmanın yaşanmamış olması en büyük tesellimizdir. Yangından etkilenen ve evi kullanılamaz hale gelen vatandaşımızın temel ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik gerekli aksiyonlar alınmış olup, Tavas Belediyemiz tarafından geçici barınma ihtiyacının karşılanması amacıyla konteyner desteği sağlanacaktır. Vatandaşımız Cüneyt Fırlayış’a geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, her zaman yanında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz" şeklinde konuştu.