EKONOMİ - 07 Haziran 2017 Çarşamba 11:12

Türkiye Seramik Federasyonunda Çenesiz dönemi

A
A
A
Türkiye Seramik Federasyonunda Çenesiz dönemi

8.

8. Olağan Genel Kurulunu gerçekleştiren Türkiye Seramik Federasyonu başkanlığına iş adamı Erdem Çenesiz getirildi.


15. yılını kutlayan Türkiye Seramik Federasyonunun 2017-2019 dönemi yeni yönetim kurulunun belirlendiği genel kurulda iş adamı Erdem Çenesiz, federasyonun yönetim kurulu başkanlığına getirildi. Genel kurulda bir konuşma yapan Türkiye Seramik Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Çenesiz, Türkiye için önemli olan seramik sektörünün temsilcileri olarak dünyada rekabet gücü yüksek bir sektör olma yolunda azimle çalışmaya devam edeceklerini belirterek, “Bugün Türkiye, vitrifiye seramik üretiminde ve ihracatında Avrupa 1.’si, seramik kaplama malzemeleri üretiminde Avrupa 3.’sü, ihracatında ise dünya 6.’sı. Türkiye Seramik Federasyonu olarak, doğrudan ve dolaylı olarak 252 bin kişiye istihdam sağlayan, 10 milyar TL ciro ve 1 milyar dolar ihracat yapan sektörü temsil ediyoruz. Özellikle son yıllarda Türk seramik sektörünün Avrupa’da olumlu algısı yükselirken, Amerika’ya olan ihracatta da artış trendi yaşandı. Sektörümüz tüm dünyada rekabet gücü yüksek, güçlü markaları olan bir sektör olma yolunda başarıyla ilerlemektedir” ifadelerini kullandı.


Genel Kurulda Hakan Çanakçı, Nihat Özyurt, İlter Yurtbay ve Aydın Eşer başkan yardımcılığına getirilirken, federasyon yeni yönetim kurulu Timur Karaoğlu, Hasan Pehlivan, Göksen Yedigüller, Hüseyin Tanış, Kürşad N. Özkaya, Mehmet Mercan, Nuri Gönenç, Kemal Yıldırım, Bekir Zapçı, Abdülhekim Yakut, Ercüment Arıcı, Salih Erez, Tolun Vural’dan oluştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Mihri Rasim Müşfik Açba’nın eserlerinden oluşan sergi SANKO Park’ta Türk kadın ressamlardan Mihri Rasim Müşfik Açba’nın eserlerinden oluşan sergi, SANKO Park AVM ev sahipliğinde Gaziantepli sanatseverlerle buluştu. Türk kadın ressamlardan Mihri Rasim Müşfik Açba’nın eserlerinden oluşan sergi, SANKO Park AVM ev sahipliğinde Gaziantepli sanatseverlerle buluştu. Sergi Küratörü Dr. Necmi Sönmez, Gaziantep’in coğrafi yapısı ve kültürel zenginliğiyle Mezopotamya’nın çok önemli bileşkesi olduğunu belirterek, “Bu nedenle sergiyi İstanbul’dan sonra Gaziantepli sanatseverle buluşturmak bizim için çok önemliydi” dedi. Sergide Mihri Müşfik’in yaşamı, sanat serüveni ve resim sanatının Türkiye’deki gelişimine katkısının ele alındığını anlatan Dr. Sönmez, ”Bilgilendirici nitelikteki belgesel sergi ‘İlk Türk Kadın Ressamlarından Mihri’ resim sergisi, sanatçının tüm zorluklara rağmen kendi yolunda ilerleyerek verdiği mücadeleyi tarihi, sosyal ve kadın hakları savunuculuğu düşüncesinde aktarmayı hedefliyor” diye konuştu. Karcher Pazarlama Direktörü Ece Eren ise serginin ikincisini Gaziantep’te açmaktan ve sanatseverlerin ilgisinden büyük memnuniyet duyduklarını söyledi. SANKO Park’ta 13 eserin sergilendiği belgesel sergide, Ressam Mihri’nin eserlerinin yanı sıra fotoğrafları, resimlerinin röprodüksiyonları ve ilişki içinde olduğu İstanbul sanat çevresi tanıtılıyor. Mihri Rasim Müşfik Açba, Türkiye’de çağdaş resim çalışmalarını ilk başlatan kadın ressam olarak ve özellikle de portreleriyle tanınıyor. Ressamın portrelerini yaptığı kişiler arasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Eski Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Franklin D. Roosevelt, Amerikalı İş Adamı Thomas Edison gibi birçok önemli isim bulunuyor. Serginin tanıtım toplantısına ressam Gülay Karslıgil, SANKO Okulları Görsel Sanatlar Bölüm Başkanı Hatice Kanevetçi ve Görsel Sanatlar Öğretmeni Özlem Tanyeri ile sanatseverler katıldı. “Mihri Müşfik Resim Sergisi” 17 Mayıs 2024 tarihine kadar SANKO Park AVM’de her gün 10.00-22.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek.
Ankara ‘Mekke Yolu” projesinin açılışı Esenboğa Havalimanı’nda gerçekleştirildi Esenboğa Havalimanı’ndan kutsal topraklara gidecek hacı kafilesinin Suudi Arabistan’daki havalimanlarında prosedürlere tabi tutulmadan otellerine ulaşmalarını sağlayan “Mekke Yolu” projesinin açılışı yapıldı. Kutsal topraklara gidecek hacı adaylarının Suudi Arabistan’da havalimanında hiçbir prosedüre tabi tutulmadan otellerine ulaşmalarını sağlayan Mekke Yolu projesinin açılışı Esenboğa Havalimanı’nda törenle düzenlendi. Törene, Ankara Valisi Vasip Şahin, Suudi Arabistan İçişleri Bakanlığı Tuğgeneral Hac ve Umre Pasaport İşleri Genel Müdürü Mansour Alotaibi, Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçisi Fahad Bin Assaad Bin A. Abu Al-Nasr katıldı. Proje kapsamında Esenboğa Havalimanı’nda Suudi yetkililere ayrılan bölümün açılışı kurdele kesimi ile gerçekleştirildi. Suudi Arabistan Büyükelçisi Abu Al-Nasr, Vali Şahin’i Suudi yetkililerin gerekli prosedürleri gerçekleştirdiği alanı gezdirdi. Yaklaşık 20 bin hacı adayı yararlanacak Suudi memurlar tarafından, yaklaşık 20 bin hacı adayına Mekke veya Medine’de havalimanlarında yapılacak pasaport ve parmak izi gibi işlemler, gerçekleştirilen proje kapsamında İstanbul ve Esenboğa Havalimanları’nda uygulanacak. Önümüzdeki yıllarda, diğer büyükşehirlerdeki havalimanlarında da Mekke Yolu Projesi ile kutsal topraklara gidecek hacı adaylarına kolaylık sağlanması planlanıyor.
Bingöl Bingöl’de özel bireyler doyasıya eğlendi Bingöl Belediyesi Engelsiz Yaşam Merkezi koordinesinde düzenlenen etkinlikte, özel bireyler hem dans hem de halay gösterileriyle doyasıya eğlendi. Ortaya renkli görüntüler çıktı. Bingöl’de 10-16 Mayıs Engelliler Haftası nedeniyle, Bingöl Belediyesi Engelsiz Yaşam Merkezi koordinesinde “Sevgi Birlikteliktir” etkinliği düzenlendi. Bingöl Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Kongre Merkezinde düzenlenen etkinlikte, özel bireyler pasta hazırladı, yapboz ve resim yaptı. Daha sonra down sendromlu öğrenciler tarafından kurulan folklor ekibi, yöresel oyunlarla hem kendilerini hem de katılımcıları eğlendirdi, ortaya renkli görüntüler çıktı. Daha sonra Engelsiz Yaşam Merkezi destekleriyle kurulan koro ekibi, türküler söyleyerek katılımcılara unutulmaz anlar yaşattı. “Bilin istedik ki şarkı söyleyebiliriz, resim yapabiliriz” Bingöl Belediyesi Engelsiz Yaşam Merkezi koordinatörü Bahattin Tüz, “Farklıyız, farkındayız. Sizler de farkında olun, engel olmayalım. Fırsat verelim, fırsat verildiğinde engellilerin yapabileceğine inanın. Bu yılki sloganımız sevgi ve birlikteliktir. Biliyoruz ki birbirimizi sevince, birbirimize değer verince hiçbir sorun kalmayacak, hiçbir engel kalmayacaktır, biz buna inanıyoruz. Sorunlarımız var, farkındayız. Bugün sorunları konuşmayacağız. Bilin istedik ki şarkı söyleyebiliriz, resim yapabiliriz, takı tasarım yapabiliriz, hatta yemek yapabiliriz. Hatta halay bile çekebiliriz” dedi. Etkinliğe kurum amirleri ve özel bireylerine aileleri katıldı.
Kastamonu “Kuzeybatı Anadolu’nun Sosyo-Ekonomik Tarihi” isimli kitabının ikinci baskısı ilgi görüyor Kastamonu, Çankırı, Sinop ve Bolu bölgesinin sosyo-ekonomik tarihini ele alan “Kuzeybatı Anadolu’nun Sosyo-Ekonomik Tarihi” isimli kitabın ikinci baskısı, ilgi görmeye devam ediyor. Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu tarafından kaleme alınan ve 13. ve 14. yüzyıllarda Kastamonu, Çankırı, Sinop ve Bolu bölgelerinin sosyo-ekonomik tarihini ele alan “Kuzeybatı Anadolu’nun Sosyo-Ekonomik Tarihi” isimli kitabın ikinci baskısı da ilgi görmeye devam ediyor. İlk kez 2007 yılında yayınlanan kitabın ikinci baskısı, üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen gelen talepler üzerine yeniden ele alınarak basıldı. Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu tarafından tekrar gözden geçirilen ve hataları düzeltilen kitabın ikincisi baskısı da piyasaya çıkarak satışa sunuldu. Kastamonu Belediyesi’nin katkılarıyla basılan kitap, 13. ve 14. yüzyıllarda Kastamonu, Çankırı, Sinop ve Bolu bölgelerinin sosyo-ekonomik tarihini ele alıyor. “Kuzeybatı Anadolu’nun Sosyo-Ekonomik Tarihi” isimli kitabın yazarı Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu, “Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı’nda 2000 yılı Ekim ayında başlamış olduğum doktora çalışmasının tez hazırlama safhası, ele aldığım sahanın ve dönemin bir hayli geniş olması, çalıştığım fakültede araştırma görevliliği kadro sorunu, askerlik vazifesini ifa vb. nedenlerden dolayı uzun sürmüş ve nihayet 2007 yılında başarılı bir savunma süreciyle tamamlanabilmişti. 2009 yılında ise bu tezimi kendi imkanlarımla 500 adet olarak Gazi Kitabevi’nde bastırmıştım. Aradan elbette ki uzun zaman geçti ve kitabın basılı nüshalarına ulaşmak zorlaştı. Ancak Batı Karadeniz Bölgesi üzerine çalışma yapan veya ilgi duyan ilim meraklıları, şahsımdan Kuzeybatı Anadolu’nun Sosyo-Ekonomik Tarihi adlı bu kitaptan talep etmeyi sürdürdüler. Elimde basılı bir nüshasının kalmamasından dolayı söz konusu bu eserin ikinci baskısının yapılması zarureti doğdu. Zaman, pek çok şeyi değiştirmeye muktedirdir. İnsan, coğrafya, yaşam biçimleri, bilgiler, tecrübeler kısacası görünen görünmeyen her şey değişim içindedir. Eserin ilk baskısı üzerinden geçen 13-14 yıllık süre zarfında alanımla ilgili elbette ki yeni çalışmalar ortaya koyma fırsatı buldum. Bunlardan Bartın Vakıfları, Selçuklu İnşa Sanatı ve Kastamonu Beylerinin Mektupları adlı müstakil kitap çalışmalarım, Çobanoğulları ve Candaroğulları üzerine muhtelif makale ve bildirilerim Şehzade Mahmud’un Kastamonu Sancakbeyliği, Koçhisar (Ilgaz) Kazası Yaylakları, Kastamonu ve Çankırı Yöreleri Türk Boy, Topluluk ve Yer Adları gibi değişik alanlardaki yazılanım ilk olarak zikredilebilir. Şahsımdan başka, diğer kıymetli araştırmacılar ve akademisyenler de bölge tarihi üzerine son yıllarda faydalı eserler kaleme aldılar. Kastamonu Üniversitesi Tarih Bölümünde birlikte çalıştığım değerli tarihçi Namig Musalı hocamla yukarıda da isimleri zikredilen müşterek kitaplar ve makaleler yazma imkanı bularak saha çalışmalarına birlikte katkı sunduk. Bunun yanında genel olarak Batı Karadeniz Bölgesi üzerine Türkiye’nin değişik üniversitelerinde hazırlanmış yüksek lisans ve doktora tezlerinde de bahse konu kitabıma ve sözü edilen çalışmalarımıza yüksek düzeyde atıflar oldu. Bu manada 2007 tarihli Kuzeybatı Anadolu’nun Sosyo-Ekonomik Tarihi adlı doktora çalışmamın ve bunun 2009 yılında yapılmış baskısının, hem ilerleyen yıllardaki kendi çalışmalarıma ve hem de diğer araştırmacılara ilham kaynağı olduğunu sevinerek belirtmeliyim. Öyle ki bu eserde sadece bir cümle ile bahsettiğim bazı konular veya şahıslar hakkında sonraki yıllarda geniş hacimde makaleler yazabilmek nasip oldu. Diğer yandan söz konusu bölgenin tarihi ve kültürü açısından sınırlı da olsa orijinal yeni belgeler meydana çıktı. Bu kapsamda ikinci baskı öncesinde kitabın muhtevasını yeniden gözden geçirme gereği duydum. Ancak eserin ne kadar büyük hacimde olduğunu da bir kez daha fark ettim ve kitabıma yeni ilaveler yapmaya cesaret edemedim. Kitapta dikkatimi çeken bazı hataları düzeltirken aynı zamanda yer, topluluk ve şahıs isimlerinin yazımında tam bir standart yakalayamamış olduğumu gördüm. Bir kısım adların yazımına müdahale etmek istesem de yeterli bir standart yakalayamadım” dedi