SAĞLIK - 10 Mayıs 2024 Cuma 08:40

PAÜ Hastanelerinde Hemşirelik Haftası etkinlikleri erken başladı

A
A
A
PAÜ Hastanelerinde Hemşirelik Haftası etkinlikleri erken başladı

12-18 Mayıs tarihleri arasında kutlanan Hemşirelik Haftası kutlama etkinlikleri bu yıl Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü ve Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Hastanesi Hemşirelik Hizmetleri Müdürlüğü iş birliği ile hazırlanan bir programla başlangıç yaptı.



PAÜ Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinliğe Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Durmuş Akalın, dekanlar, öğretim üyeleri ve PAÜ Hastaneleri Hemşirelik Hizmetleri Müdürü Demet Ekici ile PAÜ Hastaneleri hemşireleri ve hemşirelik bölümü öğrencilerinden oluşan pek çok davetli katıldı.



Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan programda açılış konuşması yapan Hemşirelik Hizmetleri Müdürü Demet Ekici; hemşirelik mesleğinin, Dünya Sağlık Sistemi’nin vazgeçilmez temelini oluşturduğunu, hemşirelerin çalıştıkları alanlarda nitelikli bakım, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerini başarıyla devam ettirdiğini ancak hemşirelere olan ihtiyacın Covid-19 Pandemisinden sonra daha çok önem kazandığını ifade etti. Hemşirelik mesleğinin hem maddi hem de manevi hak ettiği değeri görmesinin ve çalışma koşullarının iyileştirilmesinin önemine vurgu yaptı. Ayrıca, Uluslararası Hemşireler Birliği’nin (ICN), 2024 yılı için belirlediği ‘Hemşirelerimiz Geleceğimiz, Bakımın Ekonomik Gücü’ temasına değinerek hemşirelerin zaten yıllardır hastalara verdiği nitelikli sağlık hizmeti ve bakım ile hastaların hastanede kalış sürelerinin azalması, enfeksiyon, basınç yarası, sekonder hastalıkların ve komplikasyonlarının önlenmesini sağlayarak hem toplum sağlığına hem de sağlık ekonomisine olan katkılarından söz etti.



Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevgi Özkan yatığı açılış konuşmasında; akredite hemşirelik eğitim programlarının, toplumların değişen ve gelişen sağlık ihtiyaçlarına cevap verebilecek, doğru beceriler, yetkinlikler kazandırdığını ve öğrencilerin özgüvenle yetişen hemşireler olmalarını sağladığını söyledi. Aynı zamanda sağlık profesyonellerinin en kalabalık grubunu oluşturan hemşirelik mesleğinin, temelleri bilime dayanan, gerekli eğitimin verilmesi ile mesleki donanımın kazandırılması açısından emek isteyen bir disiplin olduğundan bahseden Prof. Dr. Özkan, tüm hemşirelerin Hemşirelik Günü ve Haftasını kutladı.


Programda konuşma yapan Pamukkale Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Durmuş Akalın; Çanakkale’de görev yaparken akademik çalışmaları sırasında tarihin tozlu sayfalarını incelerken okuduğu bir anekdotun kendisinde bıraktığı hisleri anlatırken davetlileri duygulandırdı. Bu milletin, bu vatan uğruna kazandığı mücadelelerde ilaç, malzeme, yetersiz hemşire ve sağlık personeli nedeniyle tedavi olabilecek durumda olan yaralıların bile tedavi edilememesinden dolayı kayıpların yaşadığını, bu durumun ne kadar elim ve vahim olduğunu, günümüzde de yaşanan savaş, Pandemi gibi felaketlerin devam ettiğini ve eğitimli, alanında uzman hemşirelerin sağlık sisteminin alt yapısının güçlü olmasında etkin olduğunu ifade eden Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Akalın tüm hemşirelerin Hemşirelik Günü ve haftasını kutladı.



Açılış konuşmalarının ardından program, müzik dinletisi ve panel ile devam etti. Panelde hemşirelik hocaları; Prof. Dr. İnci Erefe, Prof. Dr. Hülya Okumuş, Prof. Dr. Gülseren Kocaman’da geçmişten günümüze hemşirelik mesleği ve hemşirelik mesleğindeki gelişmeleri aktardılar. Panel sonrasında bugünü onurlandıran hocalarımıza ve emekli hemşirelere teşekkür belgesi ve hediyeleri takdim edildi. Etkinliğin öğleden sonra yapılan oturumunda ise emekli hemşire aynı zamanda Fonksiyonel Wellness ve Nefes Koçu olan Sabriye Akkılıç “Nefes Alsan Yeter” başlıklı sunumunda verdiği bilgilerle ve nefes egzersiz pratikleri ile keyifli dakikalar yaşattı.



Hemşirelik haftasına yönelik kutlama ve etkinliklerin devam edeceği bilgisini veren yetkililer, 11-12 Mayıs 2024 tarihlerinde hemşirelerden oluşan voleybol takımlarının yarı final ve final maçları gerçekleştirileceğini ifade ettiler. Ayrıca 17 Mayıs 2024 tarihinde tüm personel için motivasyon olması amacıyla “Hemşirelik Gecesi” de düzenleneceği bilgisi paylaşıldı.



PAÜ Hastanelerinde Hemşirelik Haftası etkinlikleri erken başladı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ordu Ordu’da Büyükşehrin ‘alım garantisi’ üretmeye teşvik etti Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin tarım ve hayvancılıkta uyguladığı alım garantisi, üreticiye güven veriyor. Büyükşehrin tarım alanında sağladığı bu güven ile farklı alanlarda da yeni üretim sahaları oluşuyor. Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler’in 2019 yılında göreve gelmesi ile ‘Kendi Kendine Yeten Şehir’ sloganıyla başlattığı tarımsal destekler devam ediyor. Desteklerin yanı sıra üretilen her değere sahip çıkan Büyükşehir Belediyesinin alım garantisi üreticilere hem güven veriyor, hem de yeni alanlarda üretime teşvik ediyor. Hayvancılığın temel geçim kaynağı olduğu Mesudiye ilçesi Üçyol Mahallesi’nde ikamet eden Celalettin Yalman, kendi sermayesi ile 2 bin kaz civcivi alarak yetiştirmeye başladı. Yalman’ı bu sektöre iten en önemli teşvik ise Ordu Büyükşehir Belediyesinin alım garantisi sözü oldu. “Büyükşehrin verdiği güven ile bu işi severek yapıyoruz” Kendi kurduğu tesiste kaz yetiştiriciliğini sürdüren Yalman, Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin kendilerine güven verdiğini söyledi. Gelecek yıllarda kaz sayısını arttırmak istediklerini aktaran Yalman, “Belediye Başkanımız Dr. Mehmet Hilmi Güler’in son yıllarda tarım ve hayvancılığa verdiği destekleri herkes biliyor. Ben de kaz üretimi ile ilgili birkaç yıldır araştırma yapıyordum. Fakat en önemli sorun pazar sorunu oluyordu. Bunun üzerine Büyükşehir Belediyemizin bize alım garantisi sözü vermesi bize güven verdi ve biz de bu işe başladık. Şu anda 2 bin baş civciv ile bu işe girdik. İnşallah bu yıl bir başlangıç oldu. Gelecek yıl bu rakamı 5 bine çıkarmak istiyoruz. Büyükşehir Belediyemizin verdiği güvenle zevkle bu işi yapıyoruz” diye konuştu. “Üretici kazı istediği fiyata istediğine satacak, eğer satamazsa Büyükşehir alacak” Büyükşehir Belediyesi Tarım ve Hayvancılık Hizmetleri Dairesi Başkanı Ethem Gözkonan, Yalman’ın yeni üreticilere örnek olmasını istediklerini belirtti. Alım garantisinin üretici için önemli bir güvence olduğunu aktaran Gözkonan,“Büyükşehir Belediyemizin kurduğu kanatlı kesimhanesinde kaz kesimi ve alımı ile ilgili sağlayacağımız alım garantisi doğrultusunda üreticimiz kaz yetiştiriciliğine kendi imkanları ile yatırım yaptı. Biz de bu süreçte her zaman yanında olmayı sürdürüyoruz. Kendisinin yeni üreticilere örnek olmasını istiyoruz. Bu kazların yetiştiği sonbahar döneminde kazların satış fiyatının bin 500- 2 bin TL arasında olmasını tahmin ediyoruz. Kazlarda otlatma imkanı da var. Bu durum maliyetleri de düşürecek. Bir diğer husus da bizimle bir anlaşması yok. Üreticimiz istediği yere satabilir, eğer satamazsa biz alım garantisi veriyoruz. Dolayısıyla bu durum üreticilerimize önemli bir güven veriyor” ifadelerine yer verdi. 1 kazdan 4-5 çeşit gelir sağlanıyor Kaz yetiştiriciliğinde üreticiler kuluçkalık yumurta, civciv, etlik kaz ve kaz tüyü satışıyla büyük oranda gelir elde ediyor. Kaz eti, kaz ciğeri yemek sektöründe oldukça tercih edilirken, kaz tüyü tekstil endüstrisinde kullanılan değerli bir ürün olarak ön plana çıkıyor.
Bursa Osmangazili dağcılar Uludağ’ın zirvesinde Osmangazi Belediyesi Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürlüğü tarafından 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik Spor Bayramını kutlamak için Uludağ’a doğa yürüyüşü düzenlendi. Düzenlenen yürüyüşe Osmangazi’de yaşayan dağcılık lisansı olan vatandaşlar ve Osmangazi Belediyesi Doğa Sporları Akademisi sporcuları katıldı. Yaklaşık 58 kişinin katıldığı yürüyüş, Uludağ 1. Oteller Bölgesinden başlayarak Uludağ küçük zirvede sonlandı. Dağcılar ellerinde Türk bayrakları ve Atatürk posterleriyle 7 kilometrelik parkuru tamamlayarak 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı zirvede kutladı. Osmangazi Belediye Spor Kulübü Başkanı Fatih Karayılan, 19 Mayıs’ta anlamlı bir etkinliğe imza attıklarını belirterek, “Böyle güzel bir etkinlikte bu tırmanışı yapmak yorgunluktan ziyade bize keyif veriyor. Bu yıl 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı güzel tırmanış gerçekleştirerek Uludağ zirvede kutladık” dedi. Osmangazi Belediyesi Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürü Tamer Balaban da, “Atatürk’ün gençliğe armağanı olan 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik Spor Bayramı’nı güzel bir etkinlikle kutladık. Hepsi lisanslı dağcı olan 58 kişi ile birlikte küçük zirveye kadar 8 saat süren bir tırmanış gerçekleştirdik. Zirvede bayrak açarak bayramı coşkuyla kutladık.” ifadelerini kullandı.
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan: “6-8 Ekim hadisesi asla bir protesto gösterisi değil, 37 insanımızın vahşice öldürüldüğü bir terör kalkışmasıdır” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; ”6-8 Ekim hadisesi asla bir protesto gösterisi değil, 37 insanımızın vahşice öldürüldüğü bir terör kalkışmasıdır”dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi ‘nde 26. Dönem Adli Yargı ve 16. Dönem İdari Yargı Kura Töreni programında konuştu. Helikopter kazasında vefat eden, Reisi’ye ve İran Dışişleri Bakanı ile diğer yetkililere Allah’tan rahmet dileğinde bulunan Erdoğan, ”Bu elim kazadan duyduğumuz derin teessürü burada öncelikle ifade etmek istiyorum. Şahsım, ülkem ve milletim adına İran halkına baş sağlığı diliyorum. Kaza haberini aldıktan sonra süratle İran makamlarıyla irtibata geçerek tüm imkanlarımızla arama kurtarma çalışmalarına katkı vermeye hazır olduğumuzu ilan ettik. Akıncı insansız hava aracımız ile gece görüş kabiliyeti olan Cougar tipi helikopteri bölgeye sevk ettik. Arama kurtarma ekiplerimiz de İranlı kardeşlerimize yardımcı olmak üzere bölgeye intikal etmek suretiyle hemen yola çıktılar. Helikopterin enkazının tespiti yapıldıktan ve vefat edenlerin naaşlarına ulaşıldıktan sonra ekiplerimiz geri döndü” dedi. Reisi’yi ocak ayının 24’ünde Ankara’da resmi ziyaret kapsamında misafir ettiğini, bunun dışında farklı vesilelerle bir araya geldiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Gerek ikili ilişkilerimizi, gerekse bölgemizi ilgilendiren konularda Sayın Reisi’yle çok yakın diyalog içinde olmuştuk. Görevde bulunduğu sürede İran halkının ve bölgemizin huzuru için verdiği samimi çabalara bizzat şahitlik ettim. Aynı şekilde İran Dışişleri Bakanı merhum Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın Türkiye’yle ilişkileri döneminde başarılı bir diplomat olduğunu gördüm. Kendilerini şükranla ve hürmetle yad ediyoruz. İranlı kardeşlerimizin, bu süreci kadim ve güçlü devlet geleneklerine uygun şekilde suhuletle yöneteceklerine yürekten inanıyorum. Türkiye olarak biz de her zaman olduğu gibi bu zor günlerinde dost ve kardeş İran halkının yanında olacağız. Bir kez daha İran İslam Cumhuriyeti’nin dini lideri Sayın Ali Hamaney başta olmak üzere, dost İran halkına, hükümetine, merhumların acılı ailelerine en derin taziyelerimi iletiyorum” diye konuştu. Bugün 26.dönem adli yargı hakim ve cumhuriyet savcısı adaylarının kura töreni vesilesiyle bir arada olduklarını söyleyen Erdoğan,” 26.dönem yanında farklı dönem, adli ve idari yargı adaylarımızın da bir kısmının kurasını çekeceğiz. Böylece bugünkü kura törenimizle 1044 hakim ve cumhuriyet savcımızı ülkemizin dört bir yanındaki görev yerlerine yolcu edeceğiz. Kendilerine yeni görev yerlerinde şimdiden başarılar diliyorum. Hakim ve savcılarımızdan 81 vilayetiyle 85 milyon vatandaşıyla bu ülkeyi çok sevmelerini, bu devlete en güzel şekilde hizmet etmelerini istiyorum. Hepsi birbirinden başarılı, gayretli ve donanımlı bu genç kardeşlerimizin inşallah gittikleri yerlerde adalet sancağını yücelteceklerine inanıyorum. İnşallah biz de 21 yıldır olduğu gibi ülkeye ve millete karşı mesuliyetlerini hakkıyla ifa etmeye çalışan herkese destek vereceğiz” ifadelerini kullandı. Bugünkü kura töreniyle birlikte hakim, savcı sayısının 25 bine yaklaştığını, kaliteli insan kaynağının kamu ve özel sektör fark etmeksizin hayatın her alanında sistemin başarısının temel unsuru olduğunun altını çizen Erdoğan, ”Adalet sisteminin kusursuz işlemesinin de öncelikli şartı, nitelikli, yetişmiş ve yeterli personeldir. Bu anlayışla adalet hizmetlerinin standardını yükseltme yolunda bugüne dek attığımız adımların en başında personel sayımızın arttırılması vardır. İktidara geldiğimizde 9349 olan hakim, savcı sayısını iki buçuk kattan fazla arttırmak suretiyle mahkemelerimizin yükünü hafiflettik. Yardımcı personel sayımız 26 bin 274’ten 96 bin 650’ye, ceza infaz kurumlarındaki görevli sayısı ise 25 bin 407’den 83 bine çıktı. Adalet teşkilatımızın personel sayısı 2002 yılında göreve geldiğimizde 61 bin iken bugün bu rakam 204 bini buldu” şeklinde konuştu. Personelin yanı sıra mahkeme sayısı, bina, teknoloji ve diğer alanlarda da adalet camiasına güçlü destek verdiklerini ifade eden Erdoğan,” Yani merdiven altı sistemden bugünkü fiziki koşullara ulaştık. Mahkeme sayısı adli yargıda yüzde 99, idari yargıda yüzde 51 oranında arttı. Mahkeme kararlarındaki hataları en aza indirme ve temyizdeki yığılmayı önlemek amacıyla istinaf mahkemelerini kurduk. Bölge adliye mahkemelerini 15 yerde, bölge idare mahkemelerini 9 yerde faaliyete geçirdik. Adalet kurumlarının modern ve fonksiyonel mekanlara sahip olmasına hassasiyet gösterdik. İnşa ettiğimiz 284 adalet hizmet binasıyla hakimlerimize, savcılarımıza, avukatlarımıza yakışır modern çalışma imkanları sunduk” dedi. Bina ve kadro haricinde hayata geçirdikleri kanuni düzenlemelerle hukuk devletini güçlendirdiklerini, yargının tarafsız ve bağımsız hareket edebilmesinin yasal ve anayasal altyapısını oluşturduklarını dile getiren Erdoğan, “Hukuk sistemimize sirayet etmiş, adaletin tecellisi önünde engel teşkil eden vesayet araçlarını tek tek ortadan kaldırdık” dedi. Yargıda çift başlılığa son verilmesinden bireysel başvuru hakkına, hedef süreden elektronik devlet uygulamalarına, adli tıptan bilirkişiliğe, lekelenmeme hakkından ara buluculuk müessesesine, tutukluluk şartlarından ifade özgürlüğünün genişletilmesine, kadar çok geniş bir yelpazede adalete erişimi kolaylaştıran, adalet sisteminin işleyişini hızlandıran tarihi reformlara imza attıklarını belirten Erdoğan şunları söyledi; “Güven veren ve erişilebilir bir adalet’ hedefiyle bu alandaki çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz. Medeniyetimizin temel direği adalettir. Kutadgu Bilig ile Yusuf Has Hacib "Bir memleketin bağı ve kilidi iki şeyden ibarettir. Biri ihtiyatlılık biri kanun. Bunlar esastır" diyor. Anadolu’nun manevi mimarlarından mütefekkir ve mürşid Hazreti Mevlana Hazretleri de aynı şekilde adalet mefhumuna büyük önem vermiştir. "Mesnevi’nin özünü adalet hukuk ve zulüm kavramları oluşturur’ desek hatalı bir genelleme yapmış olmayız. Hazreti Mevlana adaleti şöyle tarif etmektedir. Adalet her şeyi yerli yerine koymak demektir. Ayakkabı ayağındır. Külah da başa aittir. Her şey yerinde güzeldir. Ormanda, fakat zincire vurulmuş bir aslan, kum üstünde çırpınan bir balık, mahmur bir halde ötemeyen bülbül tabii özelliklerini kaybetmiştir. Üstat Necip Fazıl da, "Adalet hakkı yerine koymaktır" diyerek aynı hakikati ifade ediyor. Fikir ve gönül dünyamızın önderlerinin sözlerine, eserlerine, tavsiyelerine baktığımızda adaletin genellikle bu minvalde tanımlandığını görüyoruz.” Mağdur ve masum ile zalim ve mücrimi olması gereken yerlere koymanın adının adalet olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ Halkımızın tabiriyle adalet suçlunun hapiste, masumun dışarıda olmasıdır. Suçun cezasız kalmadığı duygusunu toplumda yerleştirdiğimiz ölçüde, adaleti tesis etmiş, yani hakkı yerine koymuş oluruz. İnsanlar arasında cezasızlık algısının yaygınlaşması ise, adalete güveni sarsacak, toplumsal barışı dinamitleyecektir. Bu bakımdan güvenilir ve seri bir şekilde tecelli eden adalet, millet olarak birliğimizin beraberliğimizin, huzurumuzun güvencesidir. Şunu çok net ifade etmek isterim. Her mahkeme kararı sonrasında "Hak yerini buldu" anlayışı ne kadar güçlenirse toplum da kendini o derece emniyet hisseder. Özellikle bizim gibi yakın siyasi tarihinde adaletsizliklere tanık olmuş bir millet için hakkın yerini bulmasının önemi tartışma götürmez. Bu gerçeğe darbe ve terör davaları gibi kritik başlıklara bilfiil şahitlik ettik” dedi. “Milli iradeyi güçlendirme mücadelemizde, ülkemizdeki darbe geleneğiyle de hesaplaştık“ diyen Erdoğan,”Anayasayı değiştirerek darbecilerin yargılanmasını sağladık. İktidarlarımız döneminde cumhuriyet tarihinde ilk defa milli iradeye kasteden darbeciler yargılandı. Geç de olsa hak ettikleri cezaları aldılar. 27 Mayıs mağdurlarının zararlarını darbeden 60 sene sonra kurduğumuz bir komisyon vasıtasıyla tazmin ettik. 12 Eylül ve 28 Şubat’ta demokrasiye darbe yapanlar, milletin vicdanıyla birlikte bağımsız Türk mahkemeleri tarafından da mahkum edildi. Darbe suçunun asla cezasız kalmayacağı böylece anlaşılmış oldu. Aynı durum 15 Temmuz darbe teşebbüsünün ele başları içinde geçerlidir. Milletin namuslarına emanet ettiği silahları o silahların asıl sahiplerine doğrultanlar, ihanetlerinin hesabını hukuk önünde verdiler. 253 üç insanımızı şehit edenler Allah’ın izniyle gün yüzü göremeyecekler. Yurt dışına kaçan alçakların da peşini asla ve asla bırakmayacağız. Son FETÖ’cü hain de yargıya hesap verene kadar enselerinde olacağız. Milletin kendilerine vermediği yetkiyi silah gücüyle, fezlekelerle veya diğer kanun dışı yollarla gasp etmeye yeltenenler bundan sonra da adaletin pençesinden kurtulamayacaklar. Vatanımızın bekasına, devletimizin bütünlüğüne, milletimizin birlik ve dirliğine, milli iradenin egemenliğine, vatandaşlarımızın huzuruna, refahına ve özgürlüklerine kim kastederse, dün olduğu gibi karşısında yine bizi bulacak, yargımızı bulacaktır” ifadelerini kullandı. Demokrasimize uzanan elleri kırmaktan çekinmediklerini, yine çekinmeyeceklerini kaydeden Erdoğan, ”Milletin muazzez iradesine kimsenin gölge düşürmesine müsaade etmeyeceğiz. Görevi, huzuru sağlamak olanların darbe şartlarının olgunlaşmasını beklediği ve tereyağından kıl çeker gibi darbe yapmakla övündüğü günler artık geride kalmış, eski Türkiye’de kalmıştır. Antidemokratik veya gayrimeşru yollara tevessül edenlerin, Türkiye’de varacağı tek yer mahkeme salonlarında hukuka hesap vermek olacaktır. 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili birkaç gün evvel açıklanan mahkeme kararlarını da bu zaviyeden değerlendiriyoruz. Burada bir gerçeğin altını öncelikle çizmek istiyorum. 6-8 Ekim hadisesi asla bir protesto gösterisi değil, 37 insanımızın vahşice öldürüldüğü bir terör kalkışmasıdır” dedi. Suriye’deki gelişmeleri bahane eden bölücü örgüt unsurlarının doğrudan devletimizin bekasını hedef alan bir isyan girişiminde bulunduklarını söyleyen Erdoğan,” Bu isyan girişiminde 37 insanımız şehir eşkıyaları tarafından katledilmiştir. Ülkemizin 35 ili 96 ilçesi ve 131 yerleşim biriminde sokaklar ,dükkanlar, okullar ateşe verilmiş masumların kanı akıtılmıştır. Bölücü canilerin katlettiği insanlar arasında ihtiyaç sahiplerine kurban eti dağıtan 16 yaşındaki Yasin Börü ve arkadaşları da vardır. 6-8 Ekim olaylarını kışkırtanlar, yönlendirenler azmettirenler milletimize böyle bir acıyı yaşatanlar bellidir. Hukuk, elbette bunlardan hesap sormak zorundadır. Siyasi dava denilerek terör kalkışmasının aklanmaya çalışılması her şeyden önce hukuka ve demokrasiye hakarettir. 6-8 Ekim olaylarını kimse mazur ve meşru gösteremez. Mahkeme kararıyla ilgili haddi aşan yorumları tasvip etmiyoruz. Karar, kayıplarının acısıyla son 10 yıldır Kerbela’ya dönmüş yüreklere su serpmiş, adaletin tecellisine olan inancı yeniden güçlendirmiştir. İsyan girişiminden 10 yıl sonra geç de olsa hakkın yerini bulduğunu görüyor, bundan da mağdurlar ve demokrasimiz adına memnuniyet duyuyoruz. Sokakları kan gölüne çevirerek bu ülkede siyaset yapılmayacağını artık herkesin anlamasını ümit ediyoruz. Hukuk devleti ilkesinin yaşatılabilmesi için yargının her türlü taassuptan, hizipleşmeden azade olması şart. Siyasi ve ideolojik kamplaşmaların adalet sisteminde yol açtığı tahribatlar özellikle tecrübelerimizle çok iyi biliyoruz. Bunların tekrarına izin vermeyeceğiz. Yargımızın tarafsızlığını ve bağımsızlığını koruması ilk ve öncelikli şarttır dedi. Adalete güven ne kadar sağlam tesis edilirse ekonomi ve demokrasi de o derece hızlı mesafe alınacağının altını çizen Erdoğan şunları söyledi; “ Türkiye Yüzyılına giden yolun diğer alanlarla birlikte adaletin işleyişindeki eksiklerin giderilmesi olduğunun farkındayız. Ülkemizi aydınlık yarınlara ancak adalet sistemimizin kusursuz işleyişi hukukun eksiksiz tecellisi yargıyı güvenin pekiştirilmesiyle mümkündür. Bu hususlarda yaşanan ve yaşanacak sıkıntıların bizi yavaşlatacağını hedeflerimiz ile aramıza gireceğini asla asla göz ardı etmiyoruz. Adalet ve hukuk alanındaki reform iradesinin güçlü olmasını bu bakımdan kritik önemde görüyoruz. Adalet sistemimiz şeffaflaştırması hesap verebilirliğin artırtılması yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının tahkim edilmesi için bundan sonra da yeni adımlar atmayı sürdüreceğiz. Siyaset kurumunun bütün paydaşlarının bu doğrultuda yürütülen çabalara ben destek olmak olmaya çağırıyorum.”