SAĞLIK - 11 Kasım 2018 Pazar 11:05

12 yıl boyunca boş yere çocuk hasreti çektiler

A
A
A
12 yıl boyunca boş yere çocuk hasreti çektiler

Batman’ın Sason ilçesinde ikamet eden ve çocuk sahibi olmak için 12 yıl birçok yerde tedavi gören çift, tespit edilmeyen sperm DNA hasarı nedeniyle yıllarca boş yere çocuk özlemi çekti.

Batman’ın Sason ilçesinde ikamet eden ve çocuk sahibi olmak için 12 yıl birçok yerde tedavi gören çift, tespit edilmeyen sperm DNA hasarı nedeniyle yıllarca boş yere çocuk özlemi çekti. Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Hakan Çoksüer’in yaptığı testlerde çıkan DNA hasarı akupunktur ve sperm detoks tedavisi ile onarıldıktan sonra çift bir erkek çocuk sahibi oldu.


Sason ilçesinde yaşayan Cemile ve Mehmet Çelik çifti 12 yıl önce evlendi. Evliliklerini çocukla taçlandırmak isteyen çift normal yollarla bebek sahibi olamayınca başta İstanbul olmak üzere birçok büyük şehirde tüp bebek tedavisi gördü. Tüp bebek denemelerinden bir türlü sonuç alamayan ve iyice umutsuzluğa kapılan çift, bir akrabalarının tavsiyesi üzerine Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Hakan Çoksüer’in Diyarbakır’daki kliniğinde tedavi görmeye başladı. Doç. Dr. Çoksüer’in detaylı taraması sonucu sperm DNA hasarı tespit edildi. Uygulanan akupunktur ve sperm detoks tedavisi ile hastanın DNA hasarı en aza indirilerek başarıya ulaşıldı. Sağlıklı bir gebeliğin ardından çift, Çınar adını verdikleri bir erkek çocuk sahibi oldu.



“Tespit edilemeyen sperm DNA hasarını gördük”


Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Hakan Çoksüer, kliniklerine gelen her hastaya detaylı bir tarama yaptıklarını ve sperm parametresini taradıklarında tespit edilemeyen sperm DNA hasarını tespit ettiklerini belirterek, “Hasta kliniğimize başvurduğunda birçok yerde tedavi görmüş ve başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Tabi bunun sonucu olarak hasta ciddi anlamda umutları tükenmiş olarak bize geldi. Araştırdığımızda hastada sperm faktörü olduğunu gördük. Sperm tahlili normal olabilir. Herkeste sperm tahlili normal olsa bile eğer risk faktörü varsa mutlak surette oksidatif stres durumlarına ve sperm DNA hasarına bakmak gerekiyor. Bu hastaya sperm tahlillerinin normal olduğu söylenmiş fakat biz baktığımızda hastada sperm DNA hasarı olduğunu tespit ettik. Biz sadece sperm sayısına, hareketine bakmıyoruz. Hastanın detaylı sperm parametresini taradığımızda, tespit edilemeyen sperm DNA hasarını gördük. Sperm detoks tedavisi ve akupunktur ile spermin DNA hasarını en aza indirmeye çalıştık. Sperm DNA hasarı onarıldıktan sonra hastaya tedavi uyguladık. Tedavi sonrasında sonuç pozitif olarak çıktı. Başarıya ulaşmanın ana anahtarı altta yapan sebebi bulmaktır. Bulmazsanız hangi tedaviyi uygularsanız uygulayın o tedaviden sonuç alamazsınız. Tedavide başarı almak istiyorsak mutlak surette altta yatan sebepleri yani infertilitenin neden kaynaklandığını detaylı olarak bilmek lazım. Hem akupunktur tedavisi hem de sperm detoks tedavisi ile başarıya ulaştık. Başarı sağlandığında hasta ilk önce gözlerine inanamadı. Kalp atışını duyduktan sonra mutluluk çığlıkları atmaya başladı. Aileye Çınar bebek de katıldığında mutluluklarına diyecek bir şey kalmadı. Allah çocuk sahibi olmak isteyen herkese bu mutluluğu nasip etsin. Çocuk sahibi olmak isteyenler hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmasın. Nokta atışı tedavi uygulandığında başarıya ulaşmak gerçekten de zor değil” dedi.


Cemile ve Mehmet Çelik çifti de 12 yıllık hasretin sonucunda yaşadıkları sevinci dile getirerek, şunları kaydetti:


"Neredeyse ayda bir sürekli tedavi görüyorduk. Her gittiğimizde sıkıntı yok, olur dediler. 12 yıl geçti aradan olmadı. Hakan bey ve ekibine çok teşekkür ederiz. 12 yıl aradan çocuk sahibi olduk. Çok mutluyuz."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Masterler Koşu Grubu Kırmızı Periler diyarında Çeşitli mesleklerde çalışan, esnaf, akademisyen, emekli ve yöneticilik yapan 35 ile 70 yaş üzerindeki kişilerin bir araya geldiği Palandöken Masterler Koşu Grubu, bu defa Narmanlı Peri Bacaları’nda koştu. "Çılgın Dadaşlar" olarak nitelendiren grubun koordinatörlüğünü yapan Hikmet Maraşlı, “Her pazar yaptığımız sabah koşumuzu, ekip üyemiz olan Halkbank Bölge Müdürü Yardımcısı Emrullah Okumuş ve Narman Belediye Başkanı Adem Kınalı’nın daveti ile Narman Peri Bacalarında gerçekleştirdik. Amacımız; koşumuzu Peri Bacalarında yaparak, oranın doğal güzelliklerinin daha büyük kitlelere duyurulmasına katkı sağlamaktı. Bunu da gerçekleştirdiğimiz için mutluyuz. Çünkü Peri Bacalarının bulunduğu kanyon gerçekten doğa harikası bir yer.” dedi. Palandöken Masterler Koşu Grubu, Erzurum’dan 25 kişilik bir grup halinde, Narman Peri Bacalarına gitti. Sabah saat 08:00 de başlayan etkinlik, tesislerin bulunduğu alandan, seyir terasının bulunduğu noktaya kanyon içerisinden yürüyerek tırmanan koşu grubu, seyir terası noktasından aşağıya 7 km ‘lik bir koşu gerçekleştirdi. Palandöken Masterler Koşu Grubu daha sonra Narman Belediye Başkanı ile yaşam boyu spor ağırlıklı kısa bir sohbet toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıda, Narman’da uzun soluklu, gelenekselleştirilecek bir yarı maraton ya da ultra maraton düzenlenmesi konusunda fikir alışverişinde bulunduklarını ifade eden Hikmet Maraşlı “Bu konuda Belediye Başkanının da olumlu düşünceleri var, kendileri konu üzerinde çalışma yaparak gerektiğinde Palandöken Masterler Koşu grubunuzun da tecrübelerinden faydalanacaklarını anlattılar. Daha sonra Erzurum’a dönüş yaptık. Tüm katılımcı arkadaşlarımızla birlikte, böyle otantik bir ortamda yürüyüş ve koşu yapmanın mutluluğunu yaşamış olduk.” şeklinde konuştu.
Antalya Arıcıların yeni favorisi avokado ve muz balı İlkbahar aylarının gelmesiyle beraber Antalya’nın Alanya ilçesinin yüksek kesimlerimde arı kovanı bakımı dönemi başladı. Kovanlardaki petekleri yenilemeye başlayan arı yetiştiricileri yeterli balın olmadığını kontrol ettikten sonra faaliyetlerine başlıyor. 436 tane arıcının olduğu öğrenilen Alanya’ya ilçe dışından da gezginci arıcılar gelirken, bahar döneminde ilçede konakladıktan sonra dönem sonunda ayrılıyorlar. Zengin bir floraya sahip Alanya’da arı yetiştiricileri tarafından toplanan yayla, püren, badem, dağ çileği balının yanı sıra bu dönem avokado ve muz balı ön plana çıkıyor. Avokado ve muz balının Türkiye’de çoğunlukla Alanya’da olduğunu belirten arı yetiştiricileri bu bal türleri üzerinde çalışmalar yapıldığını dile getirdi. “Zirai ilaçlama arıcılar için çok büyük tehlike” Alanya İlçe Tarım ve Orman Müdürü Mehmet Rüzgar ve Antalya Arıcılar Birliği Danışmanı Kemal Öztürk, ilkbahar arı kovanı bakımı hakkında bilgiler verdi. İlçe Tarım ve Orman Müdürü Rüzgar, Alanya’daki arıcı sayısı ve ilçeye dışardan gelen arıcılar ile ilgili konuşarak, “Alanya gerek bitki örtüsü gerekse atmosfer olsun ciddi anlamda arıların ve arıcıların konakladığı, arıcılık üretiminin yapıldığı bir yer. Alanya’da 436 tane arıcı var. Bunlar 100 kovan ve üzeri olan arıcılar. Diğer illerden 500’e yakın gezginci arıcı geliyor. Bunlar da Alanya’da konaklayıp, kendi bölgelerine dönüyorlar. Bahar dönemine de girdiğimiz için arıcılar hem kovanlarının hem ekipmanlarının bakımlarını yapıyorlar. Biz de bu konuda teknik sağlıyoruz. Ekiplerimiz sürekli arıcıların yanında. Kovanların, arıların bakımlarını gerçekleştiriyorlar. Arıcılar bitki florasından yararlandığı için özellikle bahçe, tarla, sera olduğu bölgelerde zirai ilaçlama yapıyorlar. Bu arıcılar için çok büyük tehlike. Bitkisel üretim yapan üreticileri uyardık. İlaçlama yaparken gerekli tedbirleri alarak ilaçlama yapılması konusunda bilgilendirdik” dedi. "Kovanlara petek vererek arıları ilave hasat yöntemiyle geliştiriyoruz” Demirtaş Mahallesi’nde arı yetiştiriciliği işiyle uğraşan Antalya Arıcılar Birliği Danışmanı ve Selçuk Üniversitesi Hadim Meslek Yüksekokulu Mezunu Arıcılık Teknikeri Kemal Öztürk, ilkbahar aylarının gelmesiyle kovan bakımlarının başladığını belirtti. Bu dönemde arıların güçlenip kovanlarında bal yapacak düzeye geldiğini ifade eden Öztürk, avokado ve muz balının Türkiye’de Alanya bölgesinde bulunduğuna dikkat çekti. Kovan bakımıyla ilgili konuşan Öztürk, “Kovan bakımının ilk döneminde ana arı balı var mı yok mu kovanın yeterli besin stoku olup olmadığı kontrol edildikten sonra arılarımız destekleme şuruplarıyla beraber faaliyetlerini artırıyorlar. 10’lu kovanlar doldukça petek istedikçe kovanlara petek vererek arılarımızı ilave dediğimiz hasat yöntemiyle geliştirmeye çalışıyoruz” dedi. “Arılar güçlenip kovanlar bal yapacak düzeye geliyor” “Bu yılki bahar çalışmalarımıza başladık. Şimdi zaman itibarıyla yayla hazırlığına başlıyoruz. Ocak ayının 10’u gibi çalışmalarımız başlıyor” diyerek sözlerine devam eden Öztürk, “Bizler de ana arı kontrolümüzden sonra kovanlarımızda yeterli bal olup olmadığını kontrol edip yılın ilk aracılık faaliyetine başlıyoruz. Alanya’da ilk çiçeklenme Ocak ayının 20’si itibariyle badem ağaçlarının çiçek açmasıyla başladı. Arılarımız da yılın ilk yavrulama dönemine başlıyor. Böylece arılarımız güçlenip, kovanlarımız bal yapacak düzeye geliyor. Bu dönemde badem ağacından sonra avokado, narenciye, yaban bitkisi olarak sandal ya da dağ çileği olarak da bilinen ağaçların çiçek açmasıyla nektar verimi zirveye çıkıyor ve arılarımız çok güzel bir gelişmeyle beraber yıla hazırlanır. Nisan ayının gelmesiyle yayla hazırlığına arıcılarımız başladı. Daha yüksek baharın erken geldiği bölgelere göç edip arılarını geliştirmeye çalışıyorlar” diye konuştu. “Avokado ve muz balının üretilebileceği alanlarda çalışma başladı” Alanya’da son dönemde avokado bahçelerinin yapılmasıyla ve muz yetiştiriciliğiyle beraber avokado ve muz balının yetiştiğini de vurgu yapan Öztürk, Muz balı üzerinde Arıcılar Birliği’nin çalışmalar yaptığını ifade etti. Öztürk, "Anadolu balları arasında sıralamaya girmeye başladı. Son yıllarda geniş alanlara avokado ve muzun ekilmesiyle avokado ve muz balının üretilebileceği alanlar başladı. Alanya’da halk arasında dağ çileği olarak da bilinen sandal balı yetiştiriliyor. Arı yetiştiriciliği ve bal konusunda zengin bir flora çeşitliliği var. Aynı zamanda ikliminde ılıman geçmesinden dolayı 12 ay aracılık faaliyeti yapılabilecek bir bölge. Muz balı henüz yeni yetiştiriciliğine başlandığı için arıcılar birliği bu konuda gereken çalışmayı yapıyor. Muz meyvesinin sağlık açısından zenginliği herkes tarafından biliniyor. Bir muz meyvesini andıran lezzet aroması olan bir bal. Ilıman bir iklime sahip olduğu için Anadolu’nun diğer bölgelerinden de göçer arıcıların kış bakımı amacıyla yoğun olarak geldiği bir bölge. Yerli arıcılar olarak 40 bin civarında koloni var. Anadolu’nun diğer illerinden gelen arıcılarla beraber 70-80 bin dolayına yükseliyor” şeklinde konuştu.
Mersin MEÜ, ’sıfır atık belgesi’ alan üniversiteler arasına adını yazdırdı Mersin Üniversitesi (MEÜ), yürütülen çalışmalar sonucunda Temel Seviye Sıfır Atık Belgesi’ni aldı. MEÜ tarafından gerçekleştirdilen Temel Seviye Sıfır Atık Belgesi başvurusu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünce incelenerek onaylandı. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri çerçevesinde kaynakları korumak, atıkları kontrol altına almak, geri dönüştürülebilir atıkları ekonomiye kazandırarak tasarruf sağlamak, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak amacıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı nezdinde başlatılan ’Sıfır Atık’ projesi kapsamında yapılan başvuru sonucunda, MEÜ Çiftlikköy Yerleşkesi Temel Seviye Sıfır Atık Belgesi’ni aldı. Adını, sıfır atık belgesi alan yükseköğretim kurumları arasına yazdıran MEÜ’nün çevreye verdiği değer de böylelikle tescillenmiş oldu. "Örnek bir üniversite olmak için çalışmalarımıza devam edeceğiz" Yeşil Kampüs çerçevesinde kapsamlı çalışmalar yürüttüklerini belirten Rektör Prof. Dr. Erol Yaşar, "Sürdürülebilir Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Sıfır Atık Komisyonu tarafından yürütülen çalışmalar neticesinde, Temel Seviye Sıfır Atık Belgesini almaya hak kazandık. Bu süreçte büyük emekleri bulunan Prof. Dr. Yağmur Uysal, Doç. Dr. Osman Orhan, Doç. Dr. Zeynep Görkem Doğaroğlu ve Entegre Çevre Bilgi Sistemi yetkilisi Tufan Yıldız’a özverili çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum. Sıfır Atık Belgesi ile çevreye duyarlı ve bu alanda farkındalık oluşturma konusunda örnek bir üniversite olmak için çalışmalarımıza devam edeceğiz" dedi.