SAĞLIK - 16 Kasım 2018 Cuma 10:28

3,5 yaşındaki Zeynep, erken teşhisle ’Lösemiyi’ yendi

A
A
A
3,5 yaşındaki Zeynep, erken teşhisle ’Lösemiyi’ yendi

Elazığ’da 3,5 yaşındaki Zeynep Mina Gülnar, 2 yıl önce yakalandığı ve erken teşhis ile ortaya çıkan Lösemi (Kan Kanseri) hastalığını yenmeyi başardı.

Elazığ’da 3,5 yaşındaki Zeynep Mina Gülnar, 2 yıl önce yakalandığı ve erken teşhis ile ortaya çıkan Lösemi (Kan Kanseri) hastalığını yenmeyi başardı.


Elazığ’da ikamet eden 3,5 yaşındaki Zeynep Mina Gülnar, 2 yaşlarında yakalandığı lösemi hastalığını, erken teşhis konulmasıyla yendi. 2016 yılında vücudundaki morluklar ve burnundan sürekli kan akması şikayetleriyle hastaneye götürülen Zeynep Mina Gülnar, yapılan kan testleri sonucunda lösemi teşhisi konuldu. Teşhis konulduktan sonra ailesi tarafından Ankara’ya götürülen küçük kız tedavisi sürecinin başlatılmasıyla 3,5 yaşına geldiğinde hastalıktan kurtuldu. Başta ailesi ve doktorları olmak üzere LÖSEV’in de desteğiyle hastalığı yenen küçük kızın, bir süre daha kontrollerinin devam edeceği belirtildi.



"Bizim, en büyük avantajımız erken teşhisti"


2 sene önce kızının vücudunda morluklar ve burnundan akan kanla hastalığı fark ettiklerini belirten baba Ahmet Gülnar, “Çocuklarımın en küçüğü 3,5 yaşında. Bazen burnundan kan akardı. Biz de doktora götürdük. Bize bir hafta sonra getirin dediler. Biz de bir hafta sonra götürdüğümüz gün yine burnundan kan aktı. Doktorlar, kan testi yaptırdı. Testten çıkan sonuçlardan sonra kızımı Lösemi (kan kanseri) olduğunu söylediler. Ben o gün Elazığ’daki bir hastaneye götürecektim. Ancak benim araştırmalarıma göre, orada kızımdan kan, parça ve ilik alıp Ankara’ya göndereceklerdi. Ankara’dan dönmesi yaklaşık 3 ayı bulduğu için gitmedik. Önce babama durumu anlattım. İlk başta olumlu baktı. Babam, ’Elazığ’daki hastaneye götür, bakalım sonucu ne çıkacaksa ona göre tedaviye başlayalım’ dedi. Ancak babamın içi rahat etmediği için ayrıca kardeşimin Ankara’da olması bizim için bir avantajdı. O günün akşamında, ilahi bir kuvvettendir bilemiyorum, babam son anda vazgeçti. ’Biletini al, ben Ankara’ya götüreceğim’ dedi. O gün Ankara’ya götürdüler. Bizim, en büyük avantajımız erken teşhisti. Kızımın, vücudundaki ilk morluklar, burnundan akan kanlar ve benzeri olumsuzlukların üzerine düşüp, hastaneye götürmeseydik bizim için bir dezavantaj veriyordu. İkinci avantajımız da çocuğun yaşının küçük olması” dedi.



"Hiç isyan etmedik, Allah bize bir kapı açtı"


Zeynep’in, yaşının küçük olması ve psikolojisinin olmamasından dolayı bir avantaj olduğunu dile getiren baba Gülnar, "Lösemi hastalığı grip gibidir. Atlatması çok kolay oluyor. Kemoterapi, radyoterapi ve ilik nakli ile atlatması çok kolay oluyor. Çok şükür bizim ilik nakli gibi bir ihtiyacımız olmadı. Kızımın da bu iki yıl içerisinde olumsuz giden herhangi bir şey olmadı. Hep tedavi ve gözetim altında kaldı. Biz, Zeynep’e bu hastalıktan önce bir sevgi veriyorsak bu hastalıktan sonra bin sevgi vermeye başladık. Onu el üstünde tuttuk. Biz her zaman yanındayız. Geçen gün maske atma töreni yaptılar. Orada maskesini de attı. Şuan da tedavisi bitti. Yaklaşık 2 sene tedavi gördü. Bu hastalık sinsi bir hastalık. İki sene içerisinde bitiyor. Ancak 10 sene sonra birden çıkıyor. Bunu yaşamamak için yaklaşık 3 sene de kontrol altında kalacağız. Biz tedbirimizi aldık. Çok şükür hiç isyan etmedik. Öncelikle Allah bize bir kapı açtı. Sonra babamın vesilesiyle Türkiye’de nimet sayılacak ve el üstünde tutulacak LÖSEV kuruluşunu bulduk. Bize yardımcı oldular. Bizi hiçbir zaman mağdur etmediler. Bizi arayıp sorarak her konuda yardımcı oldular” diye konuştu.



“Ölüm hariç her şeyin çaresi vardır “


Löseminin, halk arasında öldürücü bir hastalık olarak bilindiğine dikkat çeken Gülnar, "Yaklaşık 3 ay yaşatıp, aniden öldürecek gibi olduğunu düşünüyorlar. Kesinlikle öyle bir şey yok. Bu hastalık kimseye bulaşmaz. Vücut sadece kendi iradesinde kendi kendini idare eder. İnsanlar bu hastalığı çok yanlış biliyor. LÖSEV’in bir sloganı var, ‘lösemi bulaşmaz, iyilik bulaşır’ diye. Her insanın başına gelebilir. Hastalar kesinlikle korkmasınlar, Allah’tan ümidi kesmesinler. Ölüm hariç her şeyin çaresi vardır. Buradan bütün ailelere şunu söylemek istiyorum. Yarın kimin başına ne geleceği belli olmuyor. Allah kimsenin başına getirmesin. Böyle bir şey geldiği zaman kesinlikle umutsuzluğa girmesinler. Öncelikle bu hastalığın en önemli tedavisi, moral ve psikolojidir. Her zaman yanlarında olsunlar. Ellerinden tutup, hayatın güzelliklerini göstersinler. Aynı yolda yürüsünler. Bu hastalık boyunca yanlarında olsunlar. İnsanlar, her türlü hastalığa yakalanabilirler ama bu hastalığı da atlatabilirler” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Ersoy, Yunan mevkidaşı ile "Romeo ve Juliet" oyununu izledi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni, William Shakespeare’in unutulmaz eseri "Romeo ve Juliet" oyununun Atatürk Kültür Merkezi’ndeki (AKM) gösteriminde bir araya geldi. Oyun, Türkiye’den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan’dan Atina Konser Salonu Megaron ve Yorgos Lykiardopoulos kültürel organizasyonu Lykofos ortak projesiyle Ege’nin her iki yakasında tiyatro severlerle buluşuyor. Yunanistan ve Türkiye’den sanat kurumları ile sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında köprü kurmayı hedefliyor. Dün İstanbul’da ilk gösterimi yapılan ve 28 Nisan’a kadar sahnelenmeye devam edecek esere ilişkin AKM’de gerçekleştirilen basın toplantısında Bakan Mehmet Ersoy, Bakan Lina Mendoni ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve değerlendirmelerde bulunduklarını söyledi. Basın toplantısında konuşan Bakan Ersoy, "Bugün değerli mevkidaşım, Yunanistan Kültür Bakanı Sayın Lina Mendoni ve beraberindeki heyeti misafir ettik. Verimli bir görüşme gerçekleştirdik; değerlendirmelerde bulunduk. Şimdi ise çok güzel bir sanat birlikteliği vesilesiyle buradayız. Devlet Tiyatrolarımız ile Pire Belediye Tiyatrosunun ortak bir proje çerçevesinde sahneye koyduğu Romeo ve Juliet oyununun İstanbul galasını izleyeceğiz” dedi. "Sanatın evrenselliği insanlık için daima ortak bir çatı olmuş; en güzel, en anlamlı birlikteliklere ev sahipliği yapmıştır" diyen Ersoy, sözlerine şöyle devam etti: “Bizler de buna sahip çıkmanın, katkı ve değer sunmanın gayretindeyiz. İnanıyorum ki bu proje sadece bir başlangıç olacak, önümüzdeki dönemlerde sanatın diğer alanlarına da yayılacaktır. Romeo ve Juliet, Shakespeare’in eşsiz kaleminden çıkmış ölümsüz bir klasik. Bizler ise bu eseri, sanatçılarımızın kendi kültürel ve tarihsel geçmişlerinden ilham alarak yeniden yorumladıkları bir temsille sahneye taşıyoruz. Oyundaki aileler kendi aralarında anadillerinde konuşurken bir araya geldiklerinde, bildikleri tek ortak dil olan İngilizce ile iletişim kuracaklar. Bu yaklaşım, farklı dillerin ve kültürlerin etkileşimiyle insan doğasının derinliklerine inerek evrensel duyguları keşfetmeyi amaçlamaktadır. Esere günümüz dünyasından açılan bu çağdaş bakış açısı ve yeni yorum vesilesiyle Türkiye ve Yunanistan’ın köklü kültürel mirasını da bir araya getirmiş ve iki ülke arasında derinleşen kültürel diyaloğu sembolize etmiş olacağız. Provalar 18 Şubat’ta, Yunanistan’da başlamıştı. Yönetmen Lefteris Giovanidis’in rejisiyle sahneye taşınan eser, Türkiye’de sanatseverlerle buluşmasının ardından Mayıs ayında, Atina’da perdelerini açacak ve iki ülkede toplamda 13 temsil gerçekleştirilecek. Ayrıca 17-27 Mayıs 2024 tarihleri arasında, Antalya’da düzenlenecek olan 14’üncü ‘Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yer almasını da planlıyoruz. Yine yaz aylarında ve önümüzdeki tiyatro sezonunda Türkiye’nin ve Yunanistan’ın farklı şehirlerinde sahnelenmesi, Avrupa’daki prestijli tiyatro festivallerine katılımı söz konusu olacak. Türkiye ve Yunanistan arasındaki kültürel ilişkilerin geliştirilerek daha ileri boyuta taşınması adına bundan sonra da Yunanistan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm ve iş birliği içerisinde çalışmaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isterim. Sayın Bakan’a, Pire Belediye Tiyatrosunun ve Devlet Tiyatrolarımızın çok değerli sanatçılarına ve Sayın Lefteris Giovanidisi’in şahsında, sahne arkasında bu esere emek veren bütün ekibe teşekkür ediyorum. Sanatseverleri bu özgün ve özel temsili izlemeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum” dedi. Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ise eserin sahneye konulma sürecinden bahsederek, Türk- Yunan ilişkileri bakımından oyunun İstanbul’da izleyicilerle buluşmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti. Romeo ve Juliet’in en güzel aşk hikayesi, aynı zamanda da bir drama olduğunu belirten Mendoni, "Bu oyun bir başlangıç olabilir. İki toplumun kültürel bağlarımızı daha da yüksek hale getirebiliriz. Sadece devlet düzeyinde değil, özel kuruluşlar arasında da ortak projelerin ve ikili işbirliklerinin olduğunu öğrenmekten mutluluk duyuyoruz. Yakın zamanda sizleri Atina’ya 16 Mayıs’ta sahnelenecek oyuna da bekliyorum. Eminim oyun, Atina’da da çok iyi karşılanacak" diye konuştu. Bakan Ersoy ve Mendoni, ortak basın toplantısının ardından AKM Tiyatro Salonu’nda sahne alan "Romeo ve Juliet" oyununu birlikte takip etti.