GENEL - 10 Nisan 2012 Salı 09:37

OBEZİTEYE KARŞI CERRAHİ ÇÖZÜM

A
A
A
OBEZİTEYE KARŞI CERRAHİ ÇÖZÜM

Hisar Intercontinental Hospital doktorlarından Doç. Dr. Yılmaz Bilsel, obeziteyi önlemede cerrahi operasyonların başarılı sonuçları olduğu kadar, risklerinin de olduğunu ifade etti.
Hisar Intercontinental Hospital doktorlarından Doç. Dr. Yılmaz Bilsel, çağın en büyük sağlık sorunlarından biri olan obezite hakkında bilgi verdi. Obeziteyi önlemede cerrahi tedaviye karar verirken hasta seçimine de dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çeken Doç. Dr. Yılmaz Bilsel, "Bir hastayı ameliyat edebilmek için hastanın en az 6 ay kilo vermek için elinden gelen azami çabayı göstermiş olması gerekiyor. Egzersiz yapmış olması ve her şeyden evvel zayıflamayı çok ciddi bir şekilde istiyor olması lazım.
Şunu özellikle belirtmek gerekir ki, ameliyat yaptığımız zaman hasta zayıflayacak diye bir kural yok. Hasta bu yola girdiği zaman bilmesi lazım ki ameliyat sonrasında da bazı özel diyet programlarını uygulamak ve egzersiz yapmaya devam etmek zorunda. Eğer sadece ameliyat olur, verilen programa uymaz ise hasta sadece ameliyat olduğu ile kalır. Elbette hayatında bazı şeyler değişir; daha sık tuvalete çıkmak veya istediği her şeyi yiyememek gibi. Ameliyat, sadece yeni bir hayat başlangıcı için hastalara
sunulan bir şanstır" diye konuştu.
Ameliyatları iki şekilde sınıflandırdıklarını belirten Doç. Dr. Bilsel, "Bir kısıtlayıcı, bir de emilimi bozan ameliyatlar vardır. Kısıtlayıcı ameliyatlardan kasıt, midenin kapasitesinin küçültülmesi ve buna bağlı olarak hastanın fazla yemek yiyememesidir. Mide hacmi bir bardağın hacminin yarısından da az hale getirilmektedir. Böyle olunca da hasta fazla bir şey yiyemiyor zaten. İkinci tip ameliyatlarda ise emilim bozukluğu yaratıyoruz. Yani hasta yiyor fakat yedikleri emilemediği için kilo kaybediyor.
Ama yan etki olarak da hasta ishal oluyor ya da sık tuvalete çıkıyor. Üçüncü bir grupta ise, bu ikisinin kombine edildiği ameliyatlar vardır. Bir de bunların dışında cerrahi olmayan yöntemler bulunur. Gastrik stimülasyon ya da mide balonu gibi" dedi.
"CERRAHİ OPERASYONLAR RİSK TAŞIYOR"
Doç. Dr. Bilsel, cerrahi operasyonlarda risklerin de olduğunu ifade ederek, "Ameliyatların elbette ki riski var. Hastalar obez oldukları için zaten ne tür bir ameliyat olurlarsa olsunlar daha yüksek bir risk içindeler. Bu yüzden bu tür hastaları ameliyat öncesi değerlendirirken çok daha fazla dikkat etmek gerekir. Genelde vücut kitle indeksi 35`in üstünde olan hastaları ameliyat ediyoruz. Bazen vücut kitle indeksi 50`nin ya da 60`ın üstünde olan hastalar geliyor. Bu indeks ne kadar yükselirse hastanın
bir sorunla karşılaşma riski de o kadar artar. Bu tip durumlarda önce daha basit bir yöntem seçip hastaya bir miktar kilo kaybettirdikten sonra daha kapsamlı bir ameliyata geçiyoruz. Bu ameliyatların çoğu laparoskopik yöntemlerle yapılabilmektedir. Ancak hastanın daha önce geçirmiş olduğu bir ameliyat, mesela bir mide ameliyatı varsa laparoskopik olarak ameliyat etmek zor olabiliyor. Ya da hastada ciddi koroner kalp problemleri veya kalp yetmezliği varsa yine laparoskopik ameliyatlar riskli olabiliyor"
ifadelerini kullandı.
Hastaların ameliyat sırasında da birçok komplikasyonlarla karşılaşabildiklerini belirten Doç. Dr. Yılmaz Bilsel, "Kilolu oldukları için ameliyat ne kadar uzarsa emboli riski o kadar artıyor, yani bacak toplar damarlarından küçük pıhtıların akciğere gitme riski var. En çok korktuğumuz sorunlardan biri bu. Elbette ki bunun önlemleri alınıyor. Hastaya ameliyat öncesi kan sulandırıcı iğne yapılıyor, çorap giydiriliyor, ameliyat sonrası erken mobilizasyon uygulanıyor. Ama yine de bazı durumlarda bu sorunlar
kaçınılmaz olabiliyor. Ya da ameliyat sırasında, ameliyatla ilgili komplikasyonlar olabilir. Anastomoz hattı dediğimiz, ince bağırsakla mideyi diktiğimiz yerlerden küçük kaçaklar olabilir. Bunlar hastanın hayatını tehdit eden komplikasyonlardır" dedi.
"BU HASTALARDA TANI GECİKEBİLİYOR"
Doç. Dr. Yılmaz Bilsel, "Bunlar elbette her ameliyatta olabilir ama kilolu hastalarda korktuğumuz nokta şu: Bu hastalar, normal insanların verdiği yanıtları vermiyor. Yani normal kilolu bir hastada bir kaçak olduğu zaman hastayı muayene ettiğiniz zaman hastanın karnı ağrır. Fakat bu hastalarda tanı gecikebilmekte. Çok kilolu oldukları için muayene edebilmek ve tanı koyabilmek çok zor. Hatta bazen film çekmek bile zor olabiliyor. Zira bazı tomografi aletleri 130 kilodan fazla insanı taşımıyor. Bu sebeple
hem doktor ameliyat yaptığı hastaneyi hem de hasta ameliyat olduğu yeri bu açılardan önceden değerlendirmeli" dedi.
Her şey yolundayken bile birtakım problemlerle sık sık karşılaştıklarını belirten Doç. Dr. Bilsel, "Bir kere bu hastalarda organik bir patoloji yok. Bu ameliyatları fizyolojik sebeplerden ötürü yapıyoruz. Ancak normal fizyolojiyi de bozuyoruz. Bu sebeple ameliyat sonrası bazı fonksiyonel sorunlarla karşılaşabiliyoruz. Bir kere emilim bozuklukları ve hastanın her şeyi yiyememesi sebebiyle bazı hastalarda ciddi vitamin eksiklikleri olabiliyor. Bu sebeple hastaların, özellikle demir, B12 vitamini ve folik
asit gibi bazı elementleri belki de ömür boyu kullanması gerekebiliyor. Hastanın bunu bilmesi lazım. Bazı yiyeceklerden uzak durması, yiyip içtiklerine dikkat etmesi gerekiyor. Eğer günlük kalori alımı 1100-1200 kaloriden fazla olursa bu insanlar yine kilo almaya devam edebiliyor veya verdikleri kiloları geri alabiliyor" açıklamasını yaptı.
Doç. Dr. Bilsel, hastayı tedavi ederken çeşitli kriterleri göz önüne aldıklarını belirterek, "Öncelikle hastanın cerrahi yapılabilecek kadar iyi bir kondisyonda olması gerekir. Eğer hastaya anestezi veremeyeceksek zaten hastanın ameliyat olma gibi bir şansı yok. Eğer çok ciddi bir akciğer problemi, çok ciddi bir kalp problemi varsa bu ameliyatlar zaten çok riskli. Bu gibi durumlarda ne yapıyoruz? Diğer yöntemlerle kombine ediyoruz. Mesela önce bir balon yutturuyoruz hastaya. Midesinin içinde şişiyor bu
balon. Bununla kilo kaybettirmek çok fazla mümkün olmuyor ama bu dönemde bunu diyetle vs. ile destekleyerek hastanın kilosunu ameliyat için daha makul seviyelere indirerek daha basit ameliyatlar yapabiliyoruz" dedi.
"HASTANIN DİREKTİFLERE UYMASI ÖNEMLİ"
Doç. Dr. Yılmaz Bilsel, sözlerini şöyle sürdürdü: "En popüler ameliyat gastrik by-pass. Ama uzun sürebilen bir ameliyat. Herkese yapamıyoruz. Sleeve gastrektomi dediğimiz, mideyi ince bir tüp haline getirdiğimiz bir ameliyat var. Daha çabuk bitiyor. Bazen önce bu ameliyatı yapıyoruz. Aradan 6 ay 1 sene geçtikten sonra diğer ameliyatları buna ekliyoruz. Her ameliyatı hastaya göre düşünüp ona göre karar vermek zorundayız. Hastayı önce değerlendiriyoruz. Bizle ne kadar koopere olabileceğine karar verip
yöntemi öyle seçiyoruz. Bazı hastalarda sadece mideyi küçültüyoruz. Diyelim ki hastanın vücut kitle indeksi çok yüksek değil, mide çevresine ayarlanabilir bir bant koymak da bizim işimizi görüyor. Daha az komplikasyonlu bir ameliyat olduğundan hastalar çoğunlukla bunu tercih ediyor. Ancak eğer hasta bizim direktiflerimize uymayacaksa bu tür bir ameliyat hasta için de cerrah için de son derece sıkıntılı."
Obeziteyle mücadele etmenin önemini vurgulayan Doç. Dr. Yılmaz Bilsel, her gün en az 20-30 dakika fiziksel bir aktivite ya da en azından yürüyüş yapılması gerektiğini söyledi. Bilsel, "Günümüz hayatında çok fazla hareketsiziz. Lüzumundan fazla yemek yememek en önemlisi. Özellikle biz karbonhidratları çok fazla tüketen bir toplumuz. Yemek arasında belki bir durup doydum mu diye bir düşünmeliyiz. Biraz hareket ve makul ölçülerde yemek yiyerek obezitenin önüne geçebiliriz" diye konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muş Tek manzarası tavan olan kadın, 10 yıl sonra köy meydanına çıktı Muş’un Karabey köyünde yaşayan ve İyilik Ailesi Platformu desteği ile akülü tekerlekli sandalyesine kavuşan 70 yaşındaki Cevahir Bingöl, “10 yıldır tavanı izliyordum. Bugün ilk defa köyün içini gezdim” dedi. Karabey köyünde yaşayan 70 yaşındaki Cevahir Bingöl, hayatında unutamayacağı bir gün yaşadı. İyilik Ailesi Platformu’nun desteğiyle akülü tekerlekli sandalyesine kavuşan Bingöl, yıllardır görmediği köyün sokaklarını ilk kez gezmenin mutluluğunu yaşadı. Türkiye’de ve 14 ülkede gönüllü yardım faaliyeti yürüten İyilik Ailesi Platformu’nun sosyal medya üzerinden paylaştığı videoyu gören hayırseverlerden Öznur Özkul, Cevahir Teyze’ye akülü tekerlekli sandalye gönderdi. Bingöl, yıllardır izlediği tek manzaranın tavan ve salondaki pencere olduğunu söyleyerek köyün içini gezmek istediğini yeğenlerine iletti. Yeğenlerinin yardımı ile arabasına binerek dışarı çıkabilen Cevahir Teyze’nin mutluluğu görülmeye değerdi. Yeğenlerinin göstermesi ve yönlendirmesi ile kısa sürede arabayı tek başına kullanmayı öğrenen Bingöl, köyün içinde gezerek yıllardır görmediği gökyüzü hasretine son verdi. Yıllardır yatağa bağlı yaşayan Bingöl, arabası ile köyün içini gezmenin mutluluğunu yaşadığını belirterek, “10 yıldır tavanı izliyordum. Bugün ilk defa dışarı çıktım ve çok mutlu oldum. Köyümü çok özledim. Bir kardeşim var gidip göremiyordum, onu çok özlüyorum. Artık rahatlıkla her yere gidebilirim. Öznur Özkul’a çok teşekkür ederim, bana araba gönderdi. Artık dışarı çıkabiliyorum” dedi. Cevahir Bingöl’ün yeğenlerinden Yusuf İncetepe ise halasının yıllar sonra dışarı çıktığı için çok mutlu olduğunu ifade ederek, “Özellikle İyilik Ailesi Platformu ve hayırsever Öznur Hanıma çok teşekkür ederiz. Halamıza akülü tekerlekli sandalye gönderdiler. Halamın manzarası 10 yıldır tavan ve salonun penceresiydi. Pek kimseyi göremiyordu, canı çok sıkılıyordu. Bugün İyilik Ailesi Platformu sayesinde halamızı dışarı çıkarabildik. Halamızı köyün içinde gezdirdik. Çocukları gördü, onlarla muhabbet etti. Çok mutluyuz” şeklinde konuştu.
Mersin Mersin, Uluslarası Film Festivallerine ev sahipliği yapıyor ‘Bir film şehri olarak Mersin’ sloganıyla, Mersin Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı bünyesinde yer alan Mersin’e Değer Katanlar (MEDEKA) Sinema Kurulu öncülüğünde kurulan Mersin Sinema Ofisi, 21 Mart-30 Nisan tarihleri arasında düzenlenen ‘Frankofon Film Festivali’ne ev sahipliği yapıyor. Fransız Kültür Merkezi’nin İsviçre, Belçika, Kanada, Lüksemburg ve Polonya Büyükelçilikleri ile ortaklaşa düzenlediği festivale ev sahipliği yapan Mersin Sinema Ofisi, Kazakistan Cumhuriyeti Antalya Başkonsolosluğu işbirliğinde Kazak Sinemasını da sevenleriyle buluşturdu. Uluslararası film gösterimlerine ev sahipliği yapan Sinema Ofisi, 2024 yılı festival programı kapsamında, özellikle son dönemde öne çıkan, yeni ve birçoğu daha önce gösterime girmemiş bağımsız ve yenilikçi bir dizi seçki sinemaseverle buluşturuluyor. Kongre ve Sergi Sarayı Çok Amaçlı Salonda 16-17 Nisan tarihlerinde gerçekleşen ‘Frankofon Film Festivali’nde ‘Ashkal, L’enquete de Tunıs’, ‘Auxiliare’, ‘The Olympic Flame’, ‘Invinsible’, ‘Soleil de Nuit’, ‘Chıen de La Casse Junkyard Dog’ yapımları yer aldı. Büyükşehir Belediyesi bünyesinde görev yapan kadın çalışanlar da Tunuslu yönetmen Youssef Chebbi’ne ait ‘Ashkal, L’enquete de Tunıs’ adlı filmi izledi. Aynı zamanda Kazakistan Cumhuriyeti Antalya Başkonsolosluğu işbirliğinde Kazak sinemasının önemli eserlerinden birisi olan ‘Elmas Kılıç’ filmini de sinema severlerle buluşturan ekip, Mersin’de bir sinema rüzgarı estirmeye devam ediyor. “Sinema Ofisi uluslararası film gösterimlerine ev sahipliği yapmaya başladı” Sanatsal ifadenin ve kültürlerarası diyalogun beyaz perdeye yansıması için ortaya çıkan Frankofon Film Festivali’nin ilk kez Mersin’de yapıldığını söyleyen Büyükşehir Belediyesi Kent Katılımı ve Sivil Toplum ile İlişkiler Şube Müdürü Başar Akça, “Biz bu festivali Fransız Kültür Merkezi işbirliği ile gerçekleştirdik. İki gün boyunca uluslararası film festivallerine katılan, ödüller kazanmış Fransız film seçkileri Mersinde sanatseverlerle buluştu. Ayrıca Mersin Sinema Ofisimiz, Kazakistan Cumhuriyeti Antalya Başkonsolosluğu işbirliğinde Kazakistan’ın sinema endüstrisinde önemli başarılar elde etmiş Elmas Kılıç adlı film gösterimini de Mersinli sanatseverlerle buluşturdu” dedi. Mersin Sinema Ofisi’nin uluslararası nitelik taşıyan filmleri kente getirmeye devam edeceğini aktaran Akça, “Sinema Ofisi film yapım, belgesel proje desteklerinin yanı sırada kentte kültür, sanat anlamında sinema sektörü ile alakalı ilgili meslek örgütlerle işbirliği içerisinde atölye çalışmaları ve az önce de ifade ettiğimiz uluslararası niteliği olan film gösterimleriyle de Mersin’de sanatseverlerle buluşmaya devam edecek” sözlerine yer verdi. “Büyükşehir sayesinde sanata doyduk, doymaya da devam ediyoruz” Mersin’de 2 gün süren film festivaline katılan sinemaseverlerden Tuğçe Ertekin, ‘Ashkal’ filmini daha önce izlemediğini belirterek, “Daha önce izlemiş olsam dahi, katılmaya hevesle geleceğim bir program. Çünkü sinema; resim, edebiyat, müzik gibi diğer sanat dallarından çok daha fazla keyif veriyor bana. 5 yıldır Büyükşehir Belediyesi sayesinde sanata doyduk ve doymaya devam ediyoruz. Bu beni çok mutlu ediyor. Büyükşehir Belediyesinin sanatla ilgili düzenlediği organizasyonlara elimden geldiğince katılmaya çalışıyorum. Daha önce yapılan Edebiyat Festivali ve Estetik Sempozyumuna da katılmıştım. Burada olmaktan çok büyük keyif aldım” ifadelerini kullandı.