GENEL - 14 Nisan 2012 Cumartesi 17:20

ERCİŞ DEPREMİNİN SEMBOLÜ AZRA BEBEK ERCİŞ`TE

A
A
A
ERCİŞ DEPREMİNİN SEMBOLÜ AZRA BEBEK ERCİŞ`TE

Van`ın Erciş ilçesinde 23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki depremde enkaz altından kurtarılan Azra bebek, depremden 6 ay sonra doğduğu Erciş`e geri geldi. Erciş Kaymakamı Ramazan Fani, doktor olan dedesinin yanında annesi ile birlikte kalan Azra bebeği ziyaret etti.
Van Yolu Caddesi`nde bulunan Ereksan Apartmanı`nın enkazından 48 saat sonra sağ olarak çıkarılan Azra bebek, yaklaşık 6 ay sonra Erciş`e geri döndü. Kışla Mahallesi`nde bulunan Karayollarına ait prefabrik evde dedesi annesi ve babaannesi ile birlikte kalan Azra Karaduman, şimdi hayata yeniden alışmaya çalışıyor.
Erciş Kaymakamı Ramazan Fani, Azra bebeğin yaşadığı evi ziyaret ederek dede Ahmet Karaduman ile bir süre sohbet etti. Azra bebeği kucağına alıp öpen Kaymakam Fani, daha sonra basın mensuplarına açıklamada bulundu. Azra bebeği yeniden Erciş`te görmekten mutlu olduklarını belirten Fani, "23 Ekim 2011 tarihinde yaşadığımız büyük deprem felaketinde maalesef 514 vatandaşımızı kaybettik. Deprem sonrasında enkaz altından ise 209 vatandaşımızı arama kurtarma ekipleri sağ çıkarttı. Erciş depreminde arama kurtarma
faaliyetleri yaklaşık bir hafta sürdü. Ve bu zaman dilimi içersinde çok mucizevi olaylara tanık olduk. Bunlardan biri de o zaman 14 günlük olan Azra bebeğin depremden 48 saat sonra enkaz altından sağ olarak çıkartılmasıydı. Allah`a şükür bugün itibarıyla da sağlık durumu gayet iyi. O gün 14 günlük olan Arza bebek bugün 6 aylık. Ben tekrardan ailesine geçmiş olsun diyorum. Azra bebeğin dedesi olan Ahmet Bey ilçemizde çocuk doktoru olarak görev yapıyor. Depremde maalesef bir oğlunu kaybetti. Azra bebek,
annesi ve Ahmet Bey`in eşi depremden 48 saat sonra enkazdan sağ çıkartıldı. Büyük bir travma yaşadı. Ama buna rağmen Erciş`te Ercişlilere hizmet verebilmek için tüm yaşadığı bu acılara rağmen tekrar Erciş`e döndü. Ben hem şahsım adına hem tüm Ercişliler adına bu büyük fedakarlığı için kendisine teşekkür ediyorum. Azra bebeğe de tekrar tekrar geçmiş olsun diyorum" dedi.
Kendisi de enkazdan kurtulan çocuk doktoru Ahmet Karaduman ise vefat eden oğlunun özlemini Azra bebekle gidermeye çalıştığını belirterek, "Büyük bir travma yaşadık. Bu tür felaketi Allah bir daha göstermesin. Allah beni ve aile fertlerini mucize eseri kurtardı. Bu süreçte gelinim de buradaki insanların acısını görür, onlarla dertleşir. Zamanla normal hayatına döneceğini düşünüyorum. İnsanların acısı unutulmuyor. Kaybettiğimizin oğlumun acısını torunumla unutmaya çalışıyorum, teselliyi onda arıyorum.
Artık onun geleceği için çalışıyorum. Kaymakam Beyi`n de bizleri ziyaret etmesinden mutluluk duydum`` şeklinde konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır Diyarbakır’da bir şahıs, kuzenlerini icraya verdiği gerekçesiyle kaçırıldığını iddia etti: Anlatılanlar kan dondurdu Diyarbakır’da yaşayan Murat Hilez, kendisi tarafından icraya verildiklerini düşünen kuzeniyle konuşmak için evine gitti. Hilez, kuzenleri tarafından silah zoruyla bir şantiye alanına götürülüp plastik kelepçeyle bağlandıktan sonra şiddete maruz kaldığını iddia etti. Olaya ilişkin gözaltına alınan 6 şüpheli serbest bırakıldı. Merkez Kayapınar ilçesinde yaşayan Murat Hilez, önceki gün iddiaya göre, kendisi tarafından icraya verildiklerini düşünen kuzeniyle konuşmak için evine gitti. Hilez, burada kuzeniyle konuşamadan açılan telefon sonucu eve gelen diğer kuzenlerince silah zoruyla bir şantiye alanına götürüldü. Yolda ve şantiye alanında darp edildiğini öne süren Hilez, plastik kelepçe ile el ve ayaklarından bağlanıp 8 saat boyunca burada hakaret ve şiddette maruz kaldığını savundu. Hilez, başka bir yere götürülüp burada kendisinin kuzenlerini icraya verdiğini kabul etmesini isteyen kuzenlerinin elinden ’tuvalete gideceği’ bahanesiyle kaçtı. Kaçış esnasında trafik polislerinin varlığıyla kendini güvende hisseden Hilez, kuzenlerinden şikayetçi oldu. Gözaltına alınan 6 şüpheli, emniyetteki işlemlerinin ardından serbest bırakıldı. Murat Hilez, geçtiğimiz perşembe günü sabah 09.00 sıralarında evinden çıktığını, ödeme için bankaya gideceğini söyledi. "F.H.’nin sağda solda ’Murat beni icraya verdi’ lafını duyduğum için, bir gece önce de kendisiyle konuşmak istedim, benimle görüşmedi. Sabah görüşmek için evine gittim. Kapısında beklerken F.H. hemen kardeşlerini aradı’’ dedi. 4 kişinin gelip kendisini apar topar arabaya bindirip götürdüğünü ileri süren Murat Hilez, "Bunu şantiyeye götürün dediler. Çıkarken kardeşi silahı çenemin altına dayadı, beni tehdit etti. Kafama iki kez kabza ile vurdu. Gideceğimiz yere kadar silahı belimden çekmediler. F.H. oraya geldi, benden telefonlarımı istedi. Araçta kaldığını söyledim. Arabasının anahtarını alın dediler. Vermeyince elimi, kolumu plastik kelepçe ile bağlayıp yere yatırdılar. Zorla cebime girip arabamın anahtarını çıkartıp V.H., A.H., arabamın içinden telefonlarımı alıp getirdiler. Telefonlarımı rızamın dışında görüntülerimize, özelime, Whatsapp’larıma, her şeyime girip tek tek incelediler. Sonra telefonumu verdi. Tekme tokat, küfürler edildi. O sırada F.H., ‘Seni burada öldürsem, burada bu toprağın altında gömsem kim seni bulacak.’ İtirafname yapacaksın dediler. Bir borçla alakalı biri onu icraya vermiş. Bu borcu sen yapmışsın, avukatın itirafnamesini vereceksin. Benim avukatım, ama o adam icraya vermiş. Aynı avukattır, benim alakam yok dememe rağmen 8 saat orada hem beni darp edip, hem de ellerim kelepçeli beni soğukta beklettiler. Daha sonra kulübenin içinde bu kağıda yazıp imzalayacaksın. İtirafnameni yapacaksın. ‘Diyeceksin ki bu işi, her şeyi yapan planlayan benim, Z.O.’dur, ikimiz beraber yapmışız.’ Daha sonra lavabo bahanesiyle kendimi sokağa atıp ticari taksinin içine girdim. Kendileri gelip beni ticari taksinin içinden zorla çıkartılar. ‘Taksiciye bu hırsızdır, hırsızdır’ deyip taksiciyi durdurdular. Kendimi yere attım. Orada trafik polisleri vardı, görünce kaçtılar. Orada üstüm başım yarı çıplak. KGYS kameralarının altındayım zaten. Daha sonra güvenlik güçleri geldi. Amca çocuklarım, şikayette bulundum. Savcılık ifadelerimizi aldı. Emniyette ifade verdim. Allah rızası için bu, onun yanına kar kalmasın. Eskiden ortaktık, icralık durumumuz yok. 4 senedir görüşmüyoruz" diye konuştu. Eda Hilez ise eşine mesaj attığını, aramalarına cevap alamadığını dile getirdi. Telefonun açılıp kapandığını kaydeden Eda Hilez, "Demek yanındaki adamlar V.H.,O.H., F.H. ve A.H., telefonu kapatıyorlar, ondan alıyorlar. Onu orada 8 saat boyunca şantiyenin içinde tutuyorlar. Beni aradı. ‘Koş, beni bağlamışlar’ dedi. Tüpü, ocağı açık bırakıp çocuğumu alıp çıktım. Gittiğimizde Murat orada çıplak vaziyette dışarıdaydı. Adamlar oradaydı, bizi gördüklerinde biraz daha ilerleyip kaçtılar. Küfür, hakaret, tehditler ettiler. O sırada A.H., bana da tekme attı. Ondan sonra karakola gidip şikayette bulunduk. Devletin onların yanına bırakmayacağını düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Bursa Kopan parmağını buz poşetine koyup yurt dışından Türkiye’ye geldi Yurt dışında kuşları için kümes yapmak isteyen kişinin parmağı, tırnak kısmından sıkışarak koptu. Kopan parmağını buz poşetleriyle soğuk tutarak Türkiye’ye gelen adamın, 14 saat sonra dikilen parmağıyla yüzü güldü. Bulgaristan’da ikamet eden 55 yaşındaki Sayit Karataş, gözü gibi baktığı güvercinlerine daha korunaklı bir kafes yapmak istedi. Rüzgar veya büyük hayvanların kaldıramayacağı metalle de kümesi güçlendirmek istedi. Ancak, metali yerleştireceği sırada parmağını sıkıştıran Karataş, tırnak kısmı hizasından orta parmağını kopardı. İlk müdahalenin ardından gittiği hastaneler, parmağın dikilemeyeceğini, uç kısmının doku eklenerek kapatılabileceğini söyledi. Karataş ise kopan parmağını buz dolu poşetlere koyarak mikrop kapmaması ve hücrelerin ölmemesini sağlamaya çalıştı. 600 kilometre yol gelen Karataş, yaşadıklarını parmağını diken doktorla birlikte şöyle açıkladı: "Hobi olarak güvercinlere kümes yaparken metalin arasına sıkıştı. İlk müdahaleyi bulunduğumuz şehirde yapmaları için hastaneye gittik. Ama orada olumlu bir cevap alamadık. Sonra Sofya’da yapılabileceğini söylediler. Orada da hastaneye ulaştık, orada da sadece bu eksiğin dikilemeyeceğini, etrafından doku alarak yapabileceklerini söylediler. Ama bu bizim içimize yatmadı. Sonra tanıdıklarımızın vasıtası ile doktor beye ulaşıldı. O da aynı şekilde deneyebileceğini söyledi. Biz de o riski alarak hastaneye geldik. Parmağı getirirken hijyen şartlarını oluşturmaya çalıştık. Aldığımız ufak da olsa ilk yardım bilgilerinden, buzun içine koyduk. Küçük bir torbanın içine, hastaneye de orada bu şekilde ulaştık. Bulgaristan’dan Bursa’ya gelirken de aynı şekilde buz torbası içinde, ayrı bir kabın içinde bu şekilde buraya geldik. 600 kilometre bir mesafe; buz torbasının buzları eridiğini gördüğümüz zaman yakın bir alabileceğimiz noktadan buz aldık. Sürekli soğuk halde tutmaya çalıştık, sanırım da başardık herhalde" dedi. Başardıklarına sevindiğini belirten Doruk Hastanesi Plastik ve Rekonstüriktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Furkan Karabulut, "Öncelikle kopan parçanın canlılığına, dokuların ölüp ölmediğine ameliyathanede değerlendirdik ve kopan parçanın yerine dikilebilir olduğunu gördük ve hastamızı operasyona aldık. Hadiseden sonra 14-15 saat geçtiği için bu kopan parmağı tutma ihtimalinin düşük olduğunu, operasyonun başarısız olabileceği gibi durumları anlatarak hastamızı operasyona aldık. Hastamıza bir şans vermek istedik ve yaklaşık 1 hafta oldu; hastamızın kopan parmak ucunu yerine dikeli 1 haftadır günlük takiplerimizi yaparak parmağın dolaşımını sağlamış olduk. Bu yaptığımız operasyon sayesinde hastamızın parmağını hem estetik olarak hem de fonksiyonel olarak ileride eskisi gibi kullanabileceğini düşünüyoruz. Bu ameliyat sayesinde, tabi burada bu tarz operasyonlarda parmak kopması, parmak ucu kopması ya da parmağın tamamı kopabilir, biz zamanla yarışıyoruz. Bizim için zaman çok değerli. Bu hastamızda da uzun bir zaman geçmesine rağmen ve ameliyatın diğer zorlu şartları da olmasını göz önünde bulundurarak biz bütün riskleri alıp hastamızın kopan parmağını yerine diktik ve başarılı sonuçlandırdık" şeklinde konuştu.
Gaziantep 75 yaşındaki Fatma teyzenin Kur’an-ı Kerim öğrenme azmi Gaziantep’te kadınlar için açılan kursa katılan 75 yaşındaki Fatma Akıcı’nın Kur’an-ı Kerim öğrenme azmi gençlere ve yaşıtlarına örnek oluyor. Şahinbey ilçesinde yaşayan, 3 çocuk ve 8 torun sahibi Fatma Akıcı, yıllar süren arzusunu 75 yaşında gerçekleştirmeyi başardı. Şahinbey Belediyesi tarafından ilçenin Bostancı Mahallesi’nde tarihi Bostancı Mektebi Kültür Evi’nde kadınlar için açılan Kur’an-ı Kerim kursuna katılan Fatma Akıcı, ilerleyen yaşına ve sağlık sorunlarına rağmen her gün düzenli olarak kursa katılıyor. Kur’an-ı Kerim’i öğrenme azmi göz dolduruyor Kursunu hiç aksatmayan ve elinde Kur’an-ı Kerim’i ile birlikte kursa gidip gelen Fatma Akıcı’nın Kur’an-ı Kerim’i öğrenme azmi göz dolduruyor. Büyük bir heyecanla Kur’an-ı Kerim öğrenmenin mutluluğunu yaşayan Fatma Akıcı, kurs eğitmeni Fehime Katırcı’nın destekleri ile her gün Kuran-ı Kerim öğrenmek için derslere katılıyor. Azmi ile hem yaşıtlarına hem de gençlere örnek olan Akıcı, Kur’an-ı Kerim’i öğrenmenin mutluluğu ile birlikte gösterdiği azim ve gayretle Kur’an-ı Kerim’i öğrenmenin yaşının olmadığını gösteriyor. "Hece hece Kur’an-ı Kerim’i öğreniyorum" Kur’an-ı Kerim kursunda gösterdiği azim ve gayretle büyük bir başarıya imza atarak eğitimde yaşın öneminin olmadığını gösteren Fatma Akıcı, her gün büyük bir sevinç ile kursa geldiğini belirtti. Kursa yeni katıldığını belirten Akıcı, "Bu kursa Kur’an-ı Kerim öğrenmeye geliyorum. Daha önce hiç Kur’an-ı Kerim öğrenmeye gitmemiştim. Şimdi sabahları erkenden kalkıp kursa geliyorum. İnşallah Kur’an-ı Kerim öğrenmeye çalışıyorum. Öğrenmediğim zaman ağlıyorum. Bildiğim ve öğrendiğim kadarıyla okuyorum. Hocamı çok takdir ettim. ‘Ben Kur’an-ı Kerim öğreneceğim hocam’ dedim. ‘Ben gelirsem, arkadaşlarımda gelir. Birbirimize yardımcı olalım’ dedim. Kur’an-ı Kerim öğrenmek çok güzel ve herkese Kur’an-ı Kerim öğrenmeyi tavsiye ediyorum. Kurslara gelsinler Kur’an-ı Kerim’i öğrensinler. Çocukken hiçbir yere gitmedik, Kur’an-ı Kerim öğrenemedik. Önce çok gelmek istedim. Fakat bir türlü dilim dönmedi, öğrenemedim. Şimdi hocamı çok seviyorum. Sabah hiç şey yapmazsam bile buraya geliyorum. Hece hece Kur’an-ı Kerim’i öğreniyorum. Çok şükür iyi gidiyor. Öğrenebiliyorum, hocam sağ olsun bana güzel gösteriyor. Benimle çok ilgileniyor, hep arkadaşlarıma ‘siz öğrenirsiniz ama ben öğrenemem’ derdim. Ama ben de öğrendim. Çok şükür, bu kadar öğrendiğime bile seviniyorum" dedi. "Fatma teyzeyi gençlerimize de örnek olarak gösteriyorum" Kur’an kursu eğitmeni Fehime Katırcı ise, "Şahinbey Belediyemizin hanımlara yönelik açtığı Kur’an kursumuz hem gençlerimize hem de yaşlı teyzelerimize hitap ediyor. Fatma teyzemiz de bu teyzelerimizden bir tanesi. Üç ay oldu kursumuzun açılalı. Üç ay içinde Kur’an-ı Kerim’i tam anlamıyla öğrenmeye çalışıyor ve yeni Kur’an-ı Kerim’e geçti. Fatma teyzeye Kur’an-ı Kerim’i öğretmeye çalışıyoruz. Hem gençler geliyor hem yaşlı teyzelerimiz kursa geliyor. Fatma teyze Kur’an-ı Kerim’i öğrenmede zorlandığı zaman ağlıyor, üzülüyor. Herkesten daha çok gayretli. Kursa en erken gelen sınıfımız öğrencilerimizden bir tanesi. Severek ve isteyerek geliyor. Kur’an-ı Kerim’i severek okuyor. Bütün öğrencilerden önce gelip bir an evvel dersini vermek için uğraşıyor. Fatma teyzeyi kendime örnek alıyorum. Gençlerimize de örnek olarak gösteriyorum" diye konuştu.
Eskişehir Dünyada eşi nadir olan araç gündüz beyaz, geceleri ise yeşil rengi ile parlıyor Eskişehir’de 16 yıldır boya koruma filmi kaplaması yapan esnafın özel malzeme ile kapladığı otomobil gündüzleri beyaz iken geceleri yeşil bir renge bürünüp adeta ışık kaynağı gibi parlıyor. Bu özelliğin dünyada 7 araçta olduğunu iddia eden esnaf, kapladığı araçla dikkatleri üzerine çekiyor. Odunpazarı İlçesi 75. Yıl Mahallesi Organize Sanayi Bölgesi’nde 2009 yılından bu yana araçlara boya koruma filmi kaplaması yapan 35 yaşındaki Mücahit Erdoğan, bu meslek dalında Eskişehir’de ilk esnaf olduğunu iddia ediyor. 16 yıldır araçların boyasına ve kaportasına gelen darbeleri minimize edip koruma filmi ile otomobilleri kaplayan esnaf Erdoğan ilginç ve dünyada sayılı bir çalışmaya imza attı. Esnafın iddiasına göre dünyada çok nadir olan 210 mikron TPU PPF kaplama ile Mücahit Erdoğan, kardeşinin aracını kapladı. Kaplamanın dikkat çekici ve diğerlerinden ayıran yanı ise gündüz güneş ışığını toplayıp gece ise adeta bir ışık gibi parlaması. Beyaz renginin üzerinde bulunan şeffaf kaplama sayesinde araç gece yeşil bir renge bürünüyor. Yeşil renginin yansıra parlayan araç görenlerin dikkatini çekiyor. Böylece otomobil sabah beyaz iken geceleri ise belli bir müddet parlak bir yeşil rengine bürünüyor. " Bu araçtan şu an dünyada 7 tane, Eskişehir’de ise 1 tane var" Eskişehir’de 16 yıldır bu işi yapan ve konuyla alakalı konuşan 35 yaşındaki Mücahit Erdoğan, "Daha öncesinde renkli kaplama, PPF kaplama ve boya koruma uygulamalarıyla bu işe başladık. Sonrasında bu noktaya kadar geldik. Bu araçtan şu an dünyada 7 tane, Eskişehir’de ise 1 tane var. Bizim dışımızda bir ikincisinin olacağını da pek zannetmiyorum. Bu araç gündüz sedefli beyaz görünüyor. Işığı toplayıp karanlığa girdiği anda ise neon yeşil olarak, tıpkı bir ışık kaynağı gibi parlamaya başlıyor. Güneş ışığını ve lamba ışıklarını tamamen toplayıp, bu enerjiyle yanabilen özellikli bir PPF malzeme bu. Görenler gözlerine inanamıyorlar. Rengin nasıl değiştiğine dair birçok açıklama yapmak, örnek göstermek zorunda kalıyoruz. İnsanların bayağı tepkisini ve dikkatini çekiyor. Bence güzel bir uygulama oldu; Eskişehir için de bir değişiklik oldu. Çok merak edip ’Rengi niye böyle?’, ’Bakabilir miyiz?’ diye soranlar; telefon ışığıyla kaplamanın üzerine yazı yazanlar oluyor. Trafikte de bayağı dikkat çekiyor. Bu işlem ortalama 5 gün sürdü. Tabii kaplamanın dışında daha farklı işlemler de yapıldı. Sadece kaplaması ortalama 130-140 bin lira gibi bir rakama mal oluyor. Bunun en büyük özelliği PPF olması. Zaten taş ve darbe gibi dış etkenlere karşı koruma amaçlı yapılmış bir malzeme. Eskişehir’de tek olmasının sebebi de bu; normal bir folyo değil, 210 mikron TPU PPF olduğu için Eskişehir’de tek" dedi.