POLİTİKA - 20 Nisan 2012 Cuma 14:50

BAKAN GÜNAY: "SANATA MÜDAHALEDEN YANA DEОİLİM"

A
A
A
BAKAN GÜNAY: "SANATA MÜDAHALEDEN YANA DEОİLİM"

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Şehir Tiyatroları`ndaki tartışmalara ilişkin, "Sanata müdahaleden yana değilim. Ama sanatçıların da toplumsal bazı değerleri dikkate alması gerekir" dedi. Günay, Kapalıçarşı`nın James Bond filminin çekimleri sırasında zarar görüp görmediğinin ise araştırıldığını söyledi.
Bakan Günay, UNESCO Genel Direktörü İrina Bokova ile Feriye Lokantası`nda bir araya geldikten sonra basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Türkiye`nin dünya kültür mirası aday alanının 38`e ulaştığını ifade eden Bakan Günay, "Kalıcı listeye bu yıl Çatalhöyük`ü katmaya çalışıyoruz. Gelecek yıl Alanya dosyamız var sırada. Bundan sonra umuyorum her yıl yeni bir alanı kalıcı listeye katmaya çalışacağız. Bu Türkiye`nin kültür varlığına hiçbir dönem ayrım yapmaksızın, sahip çıktığı, hem kalkınmayı
gerçekleştirirken, hem de korumaya, tarih bilincine önem verdiği konusunda UNESCO tarafından tescil edilen somut bir gelişmedir" dedi.
Şehit Tiyatroları`nda yaşanan tartışmaların hatırlatılması üzerine de Günay, sanata müdahaleden yana olmadığını, ancak sanatçıların da toplumsal bazı değerleri dikkate alması gerektiğini söyledi. Günay, Şehir Tiyatroları`nın doğrudan doğruya Büyükşehir Belediyesi`ne bağlı olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi;
"Sanıyorum ki yeni düzenleme bir diyalog arayışına yönelik yani belediye yöneticileriyle sanatçıların aynı kurulda bulunması, bir tarafın ötekine tümüyle tahakkümü değil, bir diyalog arayışı içinde sorunları çözmeye yöneliktir diye düşünüyorum. Öyle olması gerektiğine inanıyorum. Bunun dışında taraflardan birinin ötekine tümüyle hakim olması anlayışı sanıyorum ki iki tarafı da kırılgan sonuçlara yöneltir. Umarım ki diyalog içinde, uygarlık içinde sanatın eskiden olduğundan daha yüksek bir performansta
sergilenmesinin yolu açılacaktır. Ama bir kez daha altını çizerek söylüyorum bu düzenleme ve bu yönetim tamamen bizim dışımızda."
KAPALIÇARŞI`NIN ZARAR GÖRDÜĞžÜ İDDİASI
Bakan Ertuğrul Günay, James Bond filminin çekimleri sırasında tarihi Kapalıçarşı`nın zarar gördüğü iddialarına ilişkin soruya da, "Zarar görüp görmediği konusunda hem yerel yönetimler, hem de ilgili birimler, vakıflar veya mülk sahipleri ve bizim kurullarımız inceleme yapıyorlar. Biz orada daha önce hem Yenileme Kurulu, hem de Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu`nda filmin bu mekanı kullanmasına izin verdik. Fiziki bir müdahale olmadan, fiziki bir zarar vermeden, bir yeni inşaat yapmadan veya tarihsel
yapıyı yıkmadan ancak bir çalışma yapılabileceğine, yani tarihi ortamın film çekim alanı, bir film fonu olarak kullanılabileceği konusunda bir karar vermiştik. Onun ötesindeki bu fiziki gelişmeler verdiğimiz kararın dışındadır. Kararın dışına taşılmış mıdır, tarihsel eserlere zarar verilmiş mi bunları arkadaşlarımız inceliyorlar. Ama uluslar arası alanda bilinen bir filmin İstanbul`un, Adana`nın doğal ve tarihsel mekanlarını bir plato olarak kullanmasının tanıtım olarak yaptığı katkıyı da göz ardı
etmemek gerekir. Ama çekim yapanların, bizim dizilerimizi çekenler gibi gereken özeni, dikkati göstermesini beklemek de bizim hakkımızdır" şeklinde karşılık verdi.
Hasankeyf`teki son durumu da değerlendiren Günay, Hasankeyf`teki tarihi eserlerin özenle korunması, taşınabilecek olanların taşınması, diğerlerinin yerlerinde muhafaza edilmesi konusunda hem bir protokol olduğunu, hem de bu konuda çok dikkatli sürdürülen çalışmalar olduğunu vurguladı. Bakan Günay, "Biz Hasankeyf`teki gelişmelerin, oradaki tarihi kent merkezine ve tarihi eserlere zarar vermemesi konusunda olabileceği kadar dikkatli davranıyoruz. Bu dikkatimiz yüzünden zaman zaman eleştirildiğimiz oluyor
ama biz dikkatli davranmaya devam ediyoruz. Çünkü gelişme, hem de koruma vazgeçmeyeceğimiz iki temel anlayıştır. Birini ötekine feda etmemek niyet ve kararındayız" dedi.
"YASSIADA`DA BU YAZ ÇALIŞMALARA BAŞLAYACAОIZ"
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Yassıada ile ilgili bir soru üzerine de proje üzerinde çalıştıklarını söyledi. Fikir projesinin bittiğini ifade eden Günay, şöyle devam etti;
"Yassıada`da ne yapacağımızı biliyoruz. Sayın Başbakan seçimlerden önce verdiği bir talimatla Deni Kuvvetleri Komutanlığı`ndan, Yassıada`nın Kültür Bakanlığı`na intikalini sağladı. Kendisine bu açıdan çok teşekkür ederim. Biz de İstanbul Valisi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Kültür Varlıkları Genel Müdürü ve öteki koruma kurullarının müdürleriyle Yassıada`ya gittik. Tabi çok yoğun bir kış yaşadık, trafiği altüst eden. Bunun için birkaç aylık geriden geliyoruz. Ama hangi yapıyı koruyacağımız,
hangi yapıyı kaldıracağımız ve kalan yapılarda hangi fonksiyonları vereceğimiz konusunda bir fikir projemiz gerçekten var. Bu projenin bir resmi belgeye dönüşmesi gerekiyor. Bu yaz içinde orada fiziki alanda düzenlemeler yapmaya başlayacağız. Bunun ötesinde Boğaz`ın tarihsel ve doğal yapısını bozan yapılardan korumak konusunda bir idareyi altını çizerek iletti Sayın Başbakan. Hassas olduğumuz bir konudur. Bu konudaki katkısı için de kendisine teşekkür ediyorum."
Bakan Günay, tarihi eserlerin ait olduğu ülkelere dönmesi konusunda uluslararası mevzuatın geliştirilmesine ihtiyaç olduğunu da ifade ederek, "Yani bundan önceki mevzuat eserlerin ait olduğu ülkelere dönmesi konusunda bizim beklediğimiz ölçüde zorlayı değil. Uluslar arası mevzuatı da zorlamamız gerekiyor ama farkındaysanız Türkiye bu konuyu uluslar arası gündeme taşıdı. Eski eser, çalıntı eserlerle koleksiyonlarını doldurmuş olan bazı kurum ve kişilerden eleştiriler alıyor. Ama bu haklı olduğumuz yoldan
vazgeçmemiz sonucunu katiyen doğurmayacaktır. Biz meşru bir zeminde insanlığın onurunu korumaya çalışıyoruz" dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır DTSO Başkanı Kaya: "2026’da en büyük beklenti kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye erişimin kolaylaşması" Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya, 2025 yılının hem ticaret hem de imalat ve sanayi sektörü açısından istedikleri düzeyde geçmediğini ifade ederek, 2026’ya yönelik en büyük beklentilerinin kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye erişimin kolaylaşması olduğunu belirtti. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya, 2025 yılını değerlendirdi. Kaya, "Doğrusu 2025 yılı, hem ticaret hem de imalat ve sanayi sektörü açısından istediğimiz düzeyde geçti diyemeyiz. Bu süreci olumsuz etkileyen en önemli faktörlerden biri, banka faiz oranlarının oldukça yüksek olmasıdır. Yüksek faiz oranları, işletmelerin büyümesini neredeyse imkansız hale getirmiştir. Burada iki durumu birlikte değerlendirmek gerekir. Birincisi, kredi kullanmış olan işletmeler, faiz oranlarının yüksekliği nedeniyle büyüme hedeflerinden vazgeçerek kredilerini kapatma yoluna gitmişlerdir. Bu durum, işletmelerin öz kaynaklarını nakde çevirmelerine ve dolayısıyla faaliyetlerini yavaşlatmalarına, hatta durma noktasına getirmelerine neden olmuştur. İkinci olarak ise büyümeyi hedefleyen işletmelerin, yalnızca öz kaynaklarıyla büyümelerinin mümkün olmaması ve krediye erişimde yaşanan zorluklar öne çıkmaktadır. Krediye ulaşabilen işletmeler ise yüksek faiz oranları ve düşük karlılık nedeniyle bu yoldan vazgeçmiş, bu da büyümeyi engellemiştir. Bu sürecin sonucu olarak özellikle istihdam kaybı yaşanmıştır. Diyarbakır için istihdam açısından büyük önem taşıyan, yoğun bir sektör olan hazır giyim ve tekstil sektöründe yaklaşık yüzde 30’a varan istihdam kaybı meydana gelmiştir. Bununla birlikte yalnızca istihdam değil, işletmelerin yaklaşık yüzde 30’unun faaliyetlerini durdurması gibi ciddi sonuçlar da ortaya çıkmıştır" dedi. 2026’da beklenti kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye kolay erişim 2026 yılına yönelik en büyük beklentilerinin kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye erişimin kolaylaşması olduğunu ifade eden Kaya, şu ifadeleri kullandı: "Kredi oranlarının düşmesi, bölgede sektörlerin hızlı bir şekilde gelişmesini sağlayacaktır. İlimizin sanayi altyapısı bu açıdan güçlüdür. Her türlü sanayi ürününü üretebilecek kapasitemiz, alanlarımız, altyapımız, beşeri sermayemiz ve genç nüfusumuz bulunmaktadır. Gelişmiş ülkelerin en önemli özelliklerinden biri, komşularıyla yaptıkları ticaretin yüksekliğidir. Barış süreci de tam olarak bunu etkileyecek bir unsurdur. Türkiye’nin güney komşularıyla yakalayacağı bir barış ortamı, en fazla sınır ve komşu illerin ticaretini ve ekonomisini olumlu yönde etkileyecektir. İhracat rakamlarına baktığımızda Irak’ın bu anlamda önemli bir örnek olduğunu görüyoruz. Irak, en çok ticaret yaptığımız ülkeler arasında hızla üst sıralara çıkmıştır. Aynı süreci Suriye için de yakalayabiliriz. Suriye’nin yeniden imarı ve kalkınmasında itici güç Türkiye, özellikle de bölge illeri olacaktır. Bu nedenle barış sürecinin en olumlu etkileyeceği alan ekonomidir. Bu süreç, hem Türkiye hem de güney komşularımız için önemli bir kalkınma modeli oluşturacaktır." 2026 yılı özellikle tüccarların, sanayicilerin ve imalatçıların arzu ettiği performansın yakalandığı bir yıl olmasını dileyen Kaya, "Barış sürecinin gelişmesi ve güney komşularımızla ilişkilerin güçlenmesi, hem ekonomimizin gelişmesine hem de yaşam kalitemizin artmasına katkı sağlayacaktır. Bu vesileyle hem üyelerimizin hem de halkımızın yeni yıla barış, huzur ve mutluluk içinde girmesini temenni ediyorum" diye konuştu.
Gaziantep Baba-oğul kalaycılık mesleğini yaşatmaya çalışıyor Gaziantep’te kalaycılık mesleğinin son temsilcilerinden Ömer Çetinkaya, oğlu Halil İbrahim Çetinkaya ile birlikte mesleğini yaşatmaya çalışıyor. Kentte yaşayan 59 yaşındaki Ömer Çetinkaya, son yıllarda az sayıda ustanın ayakta tutmaya çalıştığı kalaycılık mesleğini 23 yaşındaki oğlu Halil İbrahim Çetinkaya ile birlikte sürdürüyor. Çelik mutfak eşyalarının kullanımının yaygınlaşması ve teknolojik yenilikler karşısında çok az kişinin yaptığı meslekler arasında yer alan kalaycılığa çocuk yaşında 45 yıl önce Şahinbey ilçesindeki tarihi Bakırcılar Çarşısı’nda çırak olarak adım atan Ömer Çetinkaya, kalfalık ve ustalık sürecinin ardından kendi iş yerini açtı. Mesleğini oğlu Halil İbrahim Çetinkaya’ya öğreten Ömer Çetinkaya, oğlu ile birlikte kale altındaki iş yerinde mesleğini yaşatmaya çalışıyor. İlkokul öğrencisi olduğu dönemden bu yana babasına destek olan ve okuldan arta kalan zamanlarda da iş yerinde çıraklık yapan Halil İbrahim Çetinkaya, babasından mesleğin tüm inceliklerini öğrendi. Oğluna mesleği yaşatmaları için nasihatler veren ve aynı zamanda da mesleği her yönüyle uygulamalı olarak öğreten Çetinkaya, oğlu ile birlikte müşterilerden gelen bakır eşyaları kalaylıyor. Unutulmaya yüz tutmuş mesleklerini yaşatmaya çalışan baba-oğul, birlikte hem ekmek paralarını kazanıyor hem de mesleklerini ayakta tutup gelecek nesillere aktarmanın mücadelesini veriyor. Yıllardır aynı çatı altında omuz omuza ocak başında bakır eşyaları kalaylayan baba-oğul, mesleklerini geleceğe taşımak için adeta bir köprü görevi görüyor. 45 yıldır mesleğini severek yapan Çetinkaya, çocuğuna adeta miras olarak bıraktığı mesleğini 15 yıldır oğluyla beraber devam ettiriyor. Mesleğinde çırak bulamazken oğluyla aynı işi yapıyor olmanın mutluluğunu yaşadığını belirten Ömer Çetinkaya, başkalarının çocuklarına miras olarak para bıraktığı bir devirde kendisinin oğluna meslek bıraktığını söyledi. 45 yıl önce kendi iş yerini açtığı mesleğe aralıksız devam ettiğini belirten Ömer Çetinkaya, "1980’de bu mesleğe başladım. Bu meslekte çok değerli bir ustam vardı, mesleğimi ustamdan öğrendim. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun, nur içinde yatsın. Ustamın benim üzerimde büyük emeği var. Mesleğimiz kalaycılık ve bakır eşyaları kalaylıyoruz. Meslekte 40-45 yıl geride kaldı. İlkokulu bitirdim, 1980 yılında başladığım mesleğimi yıllardır severek yapıyorum. 1980 yılından beri Allah’a çok şükür başka bir meslek yapmadım. Bu meslekte bir çırağın yetişmesi için 15-20 yıl geçmesi lazım. Eleman sıkıntısı olduğundan dolayı ben de oğlumu getiriyordum. Yıllardan beri oğlumla beri beraber çalışıp mesleğimize devam ediyoruz" dedi. Babasının yetiştirdiği Halil İbrahim Çetinkaya da ilkokul öğrencisi olduğu dönemden beri babasının yanında çalıştığını belirterek, "Ben 8-9 yaşından beri bu meslekteyim. Okuldan sonra gelir babamın yanında çalışırdım. Tatillerde babamın yanında çalışırdım. Mesleği babamdan öğrendim. Babamın bana öğrettiği mesleği devam ettiriyorum. Eleman yoktu. Bende babamı yalnız bırakmak istemedim. Liseye kadar okudum. Lisedeyken okulu bıraktım. Babamla birlikte mesleğimize devam ediyoruz. Çok şükür bir ekmeğimizi yiyoruz. Kalay yapıyoruz. Çaydanlık, sürahi ve eski bakırları kalaylıyoruz. Baba mesleğini yapmak güzel. Babama yardımcı olduğum için çok mutluyum. Babamla birlikte güzel bir şekilde çalışıyoruz. Mesleğimiz çok güzel" diye konuştu.
Eskişehir Huzurevinde kalan yaşlılar için etkinlik Eskişehir’deki Fethi Yılmaz Sezer Huzurevi’nde kalan yaşlı bireylerin keyifli vakit geçirebilmeleri adına bir etkinlik düzenlendi. Odunpazarı ilçesi Orhangazi Mahallesi’nde bulunan Fethi Yılmaz Sezer Huzurevi’nde kalan yaşlı bireyler için etkinlik düzenlendi, Huzurevi sakinlerinin keyifli vakit geçirebilmesi adına düzenlenen program kapsamında sanatçı Yaşar Aydın huzurevinde sahne aldı. Söylenen şarkılar esliğinde dans edip vakit geçiren yaşlı bireyler bir yandan sosyalleşirken bir yandan ise stres attı. Ayrıca etkinliğe Orhangazi Mahalle Muhtarı Hüseyin Erdemir ve mahalle sakinleri de katılım gösterdi. "İnşallah bunun devamı gelir" Orhangazi Mahalle Muhtarı Hüseyin Erdemir etkinlikle ilgili şunları söyledi: "Yaşlı Çınarlarımız da burada sevinçlidir. Hepsi güzel, vakti güzel seviniyorlar. İnşallah bunun devamı gelir." "Her ay bir mahallemizi buraya getireceğiz" Sanatçı Yaşar Aydın, "İlk programımızda demiştik ki Orhan Gazi mahallemizin sakinleri, muhtarımız bugün Fethi Yılmaz Sezer Huzurevi bütün Huzurevleri bir yerde toplandı efendim. Çok da güzel bir bina oldu. Her şeyiyle mükemmel. Her ay bir mahallemizi buraya getireceğiz. Derneklerimiz, sivil toplum kuruluşları, organizedeki büyük fabrika sahiplerimiz ve çalışanları, ilçelerimiz, büyük köylerimiz örnek veriyorum; Ayvalı, Bardakçı, Cevizi gibi köylerimiz de buraya otobüslerle getirip bu güzel insanlarla buluşturacağız" dedi.
Erzurum ER-VAK Başkanı Güzel; "Sarıkamış Harekâtı yüce Türk milletinin hafızasında hüzünlü bir sayfadır" Erzurum Kalkınma Vakfı (Er-Vak) Başkanı Erdal Güzel, Sarıkamış Harekatı’nın 111. yıl dönümü münasebetiyle yaptığı açıklamada Türk tarihinin en trajik sahnelerinin yaşandığı bu savaş sırasında, beyaz karları kefenleri yapan Allahuekber şehitlerini unutmadıklarını ve unutturmayacaklarını ifade etti. Güzel, çok uzun yıllar ülke gündeminden uzak tutulan ve karlar altında saklı kalan Allahuekber Şehitlerini 2003 yılında yaptıkları "Allahuekber şehitleri torunlarıyla buluşuyor" etkinliği ile gündeme taşıdıklarını ve uzun yıllar konunun takipçileri olduklarını belirterek ER-VAK’ın bu konuda büyük bir tarihi sorumluluğu yerine getirmenin haklı gururunu yaşadığını ifade etti. Sarıkamış Harekatı anma proğramlarıyla ilgili açıklamalarda da bulununan Güzel, tarihin seyri ve gerçekliği içerisinde bu proğramların yapılması gerektiğine dikkat çekerek Sarıkamış’ın o tarihlerde düşman işgalinde olduğınu, harekatın Erzurum’da planlandığını ve başlatıldığını, 3.Ordu Komutanı Hafız Hakkı Paşa’nın mezarının Erzurum’da bulunduğunu hatırlatarak anma merasimlernin Kars Kapı Şehitliğin’den başlatılmasını arzu ettiklerini söyledi. Güzel onbinlerce Mehmetçiğin, toprağı vatan yapmak uğruna soğuğa, tifüse ve Ruslara karşı vermiş olduğu ve sonu hüzünle biten şanlı mücadelenin yıl dönümünde Allahuekber ve Soğanlı dağlarında bir hilal uğruna canlarını veren şühedayı saygı, rahmet ve minnetle andıklarını ifade etti.