YEREL HABERLER - 21 Nisan 2012 Cumartesi 17:35

62. OLAОAN APEK GENEL KURUL`UNDA AYA GÜVEN TAZELEDİ

A
A
A
62. OLAОAN APEK GENEL KURUL`UNDA AYA GÜVEN TAZELEDİ

Sakarya Pancar Ekicileri Kooperatifi 62. Olağan Genel Kurul`unda sandıktan Ahmet Aya galip çıktı. Aya 2 bin 981 oydan 2 bin 278 tanesini alarak güven tazeledi.
Sakarya Atatürk Stadında yapılan ve olaylı bir şekilde geçen Sakarya Pancar Ekicileri Kooperatifi 62. Olağan Genel Kurul`unda oy verme işlemleri tamamlandı. Oy verme işlemine kadar olan bölümde yumrukların konuştuğu kongrede, oylama sorunsuz bir şekilde geçti.
Seçim sonunda sandıkların açılmasının ardından 2 bin 981 delegeden 2 bin 278`inin oyunu alan Aya ve ekibi güven tazeledi. Diğer aday Nuri Akyel ise 657 oyda kaldı.
Seçimde 25 oy boş çıkarken 18`i ise geçersiz sayıldı. Bu sonucun ardından Yönetim Kurulu Üyeliklerine Ahmet Aya, Sebahattin Karasakal, Ferda Özten, Cevdet Sağlık, Recep Şevket Kökçü seçildi. Denetim Kurulu Asil Üyeleri ise Serkan Yılmaz, Mesut Kılıç ve Bayram Ali Büyükboz oldu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Trabzon Trabzon’da tarihî mezar taşları karekodla dijital kayıt altına alınıyor Trabzon Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Dairesi Başkanlığı tarafından yürütülen "Tarihî Mezar Taşlarının Temizlenmesi, Bakımı ve Dijital Kayıt Altına Alınması" projesi sayesinde şehir genelindeki tarihî mezar taşları karekodla dijital kayıt altına alınıyor. Trabzon Büyükşehir Belediyesinin resmi internet sitesinde yer alan Mezarlık Bilgi Sistemi üzerinden "Tarihi mezarlar" adıyla oluşturulan özel bölümde, mezar taşlarına ait bilgiler aşamalı olarak sisteme işleniyor. Çalışmaların önemli bir ayağını da karekod uygulaması oluşturuyor. Mezar taşlarına zarar vermeyecek şekilde yerleştirilen karekodlar sayesinde, vatandaşlar ve akademisyenler mezar ziyaretleri sırasında karekodu okutarak ilgili mezar taşı hakkında hazırlanmış tüm bilgilere anında ulaşabilecek. Trabzon’un Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethinin ardından önemli bir merkez haline geldiğini, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman ve birçok devlet adamının burada yetişmiş olması nedeniyle çok sayıda tarihi mezar taşını barındırdığını ifade eden Trabzon Büyükşehir Mezarlıklar Daire Başkanı Köksal Saral, bu doğrultuda tarihi mezarları koruma altına aldıklarını söyledi. Saral, bu tarihi mezarlardan birinin Tavanlı Cami Haziresi Mezarlığı olduğunu ifade ederek "Burada toplamda yaklaşık 170 tarihi mezar taşı bulunmaktadır. Burada miladi 1651 yılına ait bir mezar taşına rastladık. Daha eski taşların da bulunabileceğine dair kanaatimiz var. Ayrıca önemli devlet adamlarının mezar taşları da tespit edildi. Trabzon Büyükşehir Belediyesinin ana sayfasında bulunan ’Mezarlık Bilgi Sistemi’ üzerinden mezarlarla ilgili bilgiler erişilebilir durumdadır. Tarihi mezarların bu sisteme aktarılması için bir çalışma yapılmaktadır. Okunan taşlarla ilgili olarak ayrıca karekod çalışması yürütülüyor. Taşlara zarar vermeyecek şekilde yerleştirilen karekodlar sayesinde, vatandaşlar veya akademik araştırma yapanlar, ziyaret sırasında karekodu okuttuklarında o mezar taşı hakkında hazırlanan bilgilere doğrudan sistem üzerinden ulaşabilecektir" dedi. "Bu taşlar kaybolsa bile kayıtları sistemde bulunacak ve akademisyenler bu bilgilere ulaşabilecek" Sistemin iki yıl önce kurulduğunu belirten Saral, "Bu sistem yaklaşık iki yıl önce kurulmuştur. Trabzon, köklü bir tarihe sahiptir. Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul’un fethinden sonra Trabzon’u fethetmesiyle bu bölgenin önemi artmış, ardından Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman gibi padişahlar burada yetişmiştir. Bununla birlikte pek çok devlet adamının da bölgede bulunduğu bilinmektedir. Buradaki tarihi mezar taşlarının da bu kişilere ilişkin izler taşıdığı düşünülmektedir. Bugüne kadar çalışmalar daha çok merkez ölçeğinde yapılmıştı; biz ise bunu Trabzon’un tüm ilçelerine, mahallelerine ve köylerine yaymayı hedefledik ve çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdürüyoruz. Amacımız, Trabzon’un tüm mahallelerinde tarihi mezar taşlarının konumlarını almak, fotoğraflarını çekmek ve sisteme yerleştirmektir. Böylece tarihimiz ve kültürümüz açısından önemli olan bu taşlar kaybolsa bile kayıtları sistemde bulunacak ve akademisyenler bu bilgilere ulaşabilecektir. Bu oldukça yoğun emek gerektiren bir çalışmadır" diye konuştu. Padişahın huzuruna destursuz girenler... Yapılan çalışmalarda mezarlardan bazılarının Peygamber Efendimizin torunları ile ilgilenen Nakibü’l Eşraflar’a ait olduğunun belirlendiğini kaydeden Saral, "Nakibü’l Eşraflar padişahın huzuruna destursuz girenlerdir. Şu ana kadar 4 adet Nakibü’l Eşraf mezar taşı belirledik. Nakibü’l Eşraf, Osmanlı Devleti içinde önemli bir konuma sahip, padişahın huzuruna destursuz girebilen bir vezir, bir bakan ya da bir vali düzeyindeki kişidir" şeklinde konuştu. "Bu proje sayesinde tarihimiz kayıt altına alınmış olacak" diyen Saral "Mezar taşları bizim için çok değerli; çünkü üzerlerindeki manzumeler o döneme dair bilgiler verebiliyor. Şu ana kadar Trabzonlu şair ve yazar İbrahim Cudi Bey’in şiir yazdığı 21 mezar taşını tespit ettik. Bu bulgunun önemli bir ışık tutacağını düşünüyoruz. Şu ana kadar toplam bin 342 mezar taşını dijitalleştirerek sisteme ekledik. Çalışma yürüttüğümüz mezarlık sayısı 10-12 civarında. Trabzon’da resmi mezarlık sayısı yaklaşık 4 bindir; bunun dışındaki mezarlıklar da hesaba katıldığında toplam sayı 20-50 bin arasına çıkabilir. Dolayısıyla bu uzun soluklu ve devam ettirilmesi gereken bir çalışmadır. Sistem de buna göre tasarlanmıştır. Mezar taşlarının yapısından, o kişinin mesleğini anlamak mümkündür. Örneğin başındaki kavuk paşa olduğunu, kavuğun şekline göre âlim, hoca veya asker olduğunu gösterir. Bunların tamamını dijital ortama aktararak kayıt altına alacağız ve kaybolmalarının önüne geçeceğiz" ifadelerini kullandı. Trabzon Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Dairesi Başkanlığında görev yapan Halil Acer, silinmiş eserleri okunaklı hale getirmeye çalıştıklarını da belirterek "Burada, Osmanlı döneminden kalan ve yazıları silinmiş eserlerin metinlerini tebeşirle üzerinden geçerek okunaklı hale getiriyoruz. Okuduğumuz bu metinleri belediyemizin internet sitesine yükleyip üzerlerine karekod ekleyerek araştırmacılar için bir çalışma zemini oluşturmaya çalışıyoruz. Buradaki yazılar, sanılanın aksine Arapça ya da Farsça değildir; metinler Osmanlı Türkçesidir. Sadece içinde Arapça ve Farsça unsurlar bulunur. Yazılanlar, dönemin günlük konuşma diline yakın ifadelerdir. Aralarında 1170’li yıllara ait eserler de bulunuyor" dedi.
İzmir Bağırsak sağlığı, uzun yaşam üzerinde belirleyici rol oynuyor Uzm. Dr. Sadettin Dolar, bağırsak sağlığının uzun yaşam üzerinde belirleyici bir rol oynadığına dikkat çekerken, son araştırmaların 100 yaşını aşan bireylerin bağırsaklarında vücudu enfeksiyonlara ve kronik hastalıklara karşı daha dirençli kılan yararlı bakterilerin baskın olduğunu ortaya çıkardığını söyledi. Bağırsaktaki mikrobiyal dengenin bağışıklık sisteminden metabolizmaya pek çok süreci etkilediğini belirten Uzm. Dr. Dolar, "Bilim bize gösteriyor ki bağırsak sağlığı sadece sindirimle ilgili değil, uzun ve sağlıklı bir ömrün de kodlarını taşıyor." dedi. Acıbadem Kent Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Sadettin Dolar, bağırsak sağlığının insan ömrü üzerindeki etkilerine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Modern yaşamın mikrobiyotaya (insan vücudunda sindirim sistemi gibi belirli bir ortamda bulunan mikroorganizma topluluğu) verdiği zararlar konusunda önemli uyarılarda bulunan Uzm. Dr. Dolar, "Son araştırmalar çok heyecan verici; 100 yaşını deviren insanların bağırsaklarında, onları hastalıklara karşı koruyan biyolojik bir ‘uzun ömür imzası’ olduğunu görüyoruz." diyerek şöyle konuştu: "100 yaş üstü bireylerde özellikle Akkermansia ve bazı Bifidobacterium türleri gibi ’gençlik bakterilerinin’ çok daha yoğun olduğu gözlemlendi. Bu bakteriler bağışıklığı zırh gibi güçlendiriyor ve yaşlanmayı hızlandıran iltihabı baskılıyor. Laboratuvar ortamında hızlı yaşlanan farelere sağlıklı bir bağırsak florası nakledildiğinde ömürlerinin uzaması tesadüf değil. Yani uzun yaşamın sırrı, içimizdeki bu mikroskobik müttefikleri iyi beslemekten geçiyor." Yaşam tarzının bağırsak sağlığına etkisi Bağırsak sağlığı için önemli beslenme uyarılarında bulunan Uzm. Dr. Dolar, lif açısından zengin beslenmenin, fermente gıdalar tüketmenin, doğru stres yönetimi ve düzenli fiziksel aktivitenin bağırsak mikrobiyotasını olumlu etkilediğini vurguladı. Özellikle modern yaşam tarzının bağırsak sağlığını olumsuz etkileyebildiğini, bu nedenle koruyucu alışkanlıkların küçük yaşlardan itibaren benimsenmesi gerektiğini ifade eden Uzm. Dr. Dolar sözlerini şöyle sürdürdü: "Modern yaşamın konforu, ne yazık ki bağırsaklarımızdaki yaşam savaşını kaybettiriyor. Yemek sonrası şişkinlik, geçmeyen yorgunluk veya ’beyin sisi’ yaşıyorsanız, bu mikrobiyotanızın bir yardım çığlığı olabilir. İşlenmiş gıdalar, düzensiz uyku, yanlış stres yönetimi bağırsak dengesini fazlasıyla etkiliyor. Tek bir kür antibiyotik kullanımı bile florada aylarca iz bırakabiliyor. Bu bozulma obeziteden Alzheimer’a kadar pek çok hastalığa kapı aralıyor. Çözüm ise dengeli bir yaşam: Günlük 30 gram lif, sofrada turşu-kefir gibi fermente gıdalar ve haftada 30 çeşit bitkisel besin tüketimi, yaş ve kas kitlesine uygun spor-meditasyon programları mikrobiyota çeşitliliğini arttırıyor. Çeşitlilik ne kadar fazlaysa, bağırsağınız o kadar güçlüdür." Hipokrat’a atfedilen ‘Tüm hastalıklar bağırsaktan başlar’ sözünün günümüzde bilimsel verilerle giderek daha fazla desteklendiğini de vurgulayan Uzm. Dr. Dolar, "Hipokrat yüzyıllar önce ’Bütün hastalıklar bağırsakta başlar’ demişti, modern tıp bugün ’Uzun ömür bağırsakta başlar’ diyerek bunu doğruluyor. Genetik mirasımız kaderimiz değil; yaşam tarzımızla ve bağırsaklarımıza iyi bakarak bu süreci yönetmek elimizde." dedi. Kişiye özel bağırsak analizleri Öte yandan Uzm. Dr. Dolar, bağırsak mikrobiyotasını değerlendiren dışkı testlerinin giderek yaygınlaşmasına dikkat çekti. Bu testlerin klinik karar verme sürecinde henüz standart olmadığını belirten Uzm. Dr. Dolar, "Bu analizler bağırsak haritamızı gösterebilir ancak çıkan sonucu yorumlamak ciddi bir tıbbi uzmanlık gerektirir. Piyasadaki her testin sunduğu beslenme önerileri bilimsel geçerliliğe sahip olmayabilir. Bu yüzden sonuçlar, ezbere diyetler yerine mutlaka hekim süzgecinden geçirilerek değerlendirilmelidir." diye konuştu.
Kocaeli Uzmanından sporda şiddete karşı "tribün liderlerine eğitim" önerisi Sporda şiddetin "aidiyet hissi" ve "grup psikolojisi" ile tetiklendiğini belirten Uzman Klinik Psikolog Ece Çalışkan, profesyonel sporculara verilen öfke kontrolü eğitimlerinin tribün liderlerine de verilmesi gerektiğini vurguladı. VM Medical Park Kocaeli Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Ece Çalışkan, sporda şiddetin psikolojik temelleri, taraftar davranışları ve rekabet ortamında ortaya çıkan duygu yönetimi süreçleri hakkında bilgilendirmede bulundu. Çalışkan, sporda şiddetin psikolojik temelleri ve taraftar davranışlarına ilişkin yaptığı açıklamada, olumsuz durumlarla karşılaşıldığında beyindeki "amigdala" adı verilen tehdit merkezinin harekete geçtiğini söyledi. "Olumsuzlukla karşılaştıklarında tehdit algılıyorlar" Sporda şiddetin, kişinin aidiyet hissettiği takımla özdeşleşmesinden kaynaklandığını belirten Çalışkan, "Sporda şiddeti, özellikle kişinin rekabet duygusuyla ve aidiyet hissettiği takımla özdeşleşmesiyle açıklayabiliriz. Herhangi bir olumsuzlukla karşılaştıklarında çok yüksek bir tehdit algılıyorlar ve bu tehdit algısı sırasında beynin amigdala dediğimiz tehdit merkezi harekete geçiyor. Aynı anda beynin prefrontal korteks dediğimiz düşünme merkezi baskılanıyor. Bu da düşünmenin durmasına ve dürtüsel davranışların ortaya çıkmasına sebep oluyor. Daha önce normalleştirilmiş şiddet davranışlarını gören kişilerde, bu kontrol kaybı sırasında o davranışları seçme eğilimi çok daha kolay açığa çıkıyor. Toplumsal stres ve kişinin yaşadığı ruhsal zorlanmaları da bu süreçten ayrı düşünemeyiz. Özellikle futbol gibi sosyokültürel ve ekonomik olarak geniş kitleleri buluşturan sporlarda insanlar duygularını boşaltmaya ihtiyaç duyuyor. Türkiye’de bu nedenle en çok futbol alanında karşımıza çıkıyor" dedi. "Aidiyetini göstermek için o agresif davranışları seçebiliyorlar" Toplumsal stresin ve bir takıma ait olmanın getirdiği haksızlığa uğrama hissinin de şiddeti tetiklediğine işaret eden Çalışkan, grup psikolojisinin etkilerine değindi. Çalışkan, "Kutuplaşma, farklılaşma ya da bir takıma ait olmanın getirdiği haksızlığa uğrama hissi de şiddet davranışlarını tetikleyebiliyor. Grup olmak özellikle erken dönemlerden itibaren kişinin hayatında önemli bir yer tutuyor. Taraftar olmak, bir kulübe bağlı olmak zaten kişinin kendiliğinden içinde bulunduğu bir durum ve grup anında kişiler sosyal uyum çerçevesinde grubun ruhsallığını alıyor. Grup iyilik gösteriyorsa ona uyum sağlıyor ama agresif davranıyorsa bu kez de kabul görmek ve aidiyetini göstermek için o agresif davranışları seçebiliyorlar" diye konuştu. "Kişi, önünde gördüğü davranışı düşünmeden taklit edebiliyor" Müsabaka sırasında hem sporcunun hem de taraftarının yoğun adrenalin hissettiğine dikkati çeken Ece Çalışkan, "Rekabet duygusu, kalabalığın coşkusu ve grubun etkileşimiyle adrenalin çok yükseliyor. Adrenalini salgılayan merkez uyarıldığında kişinin duygu merkezi aşırı aktif hale geliyor ve buna bağlı olarak düşünme merkezi geçici olarak duruyor. Bu yüzden kişi önünde gördüğü davranışı düşünmeden taklit edebiliyor; bağırma, küfretme gibi davranışlar bu ortamda daha hızlı ortaya çıkıyor. Rekabet ve takım özdeşimi ne kadar yüksekse adrenalinin etkisi de o kadar artıyor. Özellikle derbiler gibi önemli maçlarda bu durum daha belirgin oluyor. Adrenalin arttıkça tehdit merkezinin daha aktif olduğunu biliyoruz ve bu durumda kontrolsüz davranışların ortaya çıkma ihtimali yükseliyor" şeklinde konuştu. "Tribün liderlerinin bu konuda eğitilmesi gerektiğini düşünüyorum" Profesyonel sporcuların, spor psikologları eşliğinde öfke yönetimi ve davranış düzenleme eğitimleri aldığını, saha içinde nefes teknikleriyle duygu kontrolü yapabildiklerini anlatan Çalışkan, tribünlerde ise bu kontrolün daha zor olduğunu belirtti. Psikolog Ece Çalışkan, şiddetin önlenmesi için şu önerilerde bulundu: "Sporculara duygu düzenleme ve öfke kontrolü eğitimleri veriliyor. Tribünlere de verilebilir mi? Bireysel olarak yapılabilir ama esas olarak tribünün önde gelen kişilerine, grubu yönetenlere ve kulüp kültürünün geneline yönelik müdahaleler gerekli. Kulüp kültürünün buna göre şekillenmesi, tribün liderlerinin bu konuda eğitilmesi gerektiğini düşünüyorum."
Adana Adana’da sulama kanalları çöplüğe döndü Adana’da sulama kanallarına kuraklık nedeniyle su verilemeyince bilinçsiz vatandaşlar kanalı çöp konteyneri gibi kullanmaya başladı. Kenti örümcek ağı gibi saran sulama kanalları adeta çöplüğe döndü. Kent merkezini ağ gibi saran ve Çukurova’nın bereketli tarım arazilerine hayat veren sulama kanallarına bir süredir su verilmiyor. Hal böyle olunca suyu kesilen ve boş kalan kanallar, bilinçsiz vatandaşların her türden çöpünü atmasıyla, adeta kent çöplüğüne dönüştü. Özellikle merkez Seyhan ilçesine bağlı Gülbahçesi Mahallesi’nden geçen sulama kanalı, plastik şişeler, poşetler, meyve sebze atıklarıyla lastikler nedeniyle kötü koku ve görüntüye neden oluyor. Vatandaşlar, çöplerin gelişigüzel atıldığı sulama kanallarının temizlenmesi için yetkililere çağrıda bulundu. "Hoş bir görüntü değil" Çevre esnafı Rıza Aslan, "Bu kanal insanların görgüsüzlüğü nedeniyle bu halde. Ben çöpümü kovaya atıyorum insanlar getirip kanala atıyor. Devletimiz burayı temizliyor ancak insanlar yine çöpünü buraya atıyor. İnsanlarımızın görgülü olması lazım. Kendi suyumuz, kendi barajımız, hoş bir görüntü değil" dedi. "Devlet Su İşleri’nin bu işe el atması lazım" Bölgedeki tamirciye gelen Halil Öztürk, "Gerçekten kötü bir görüntü var. İnsanların bunu yapmaması lazım, duyarlı olmaları lazım. Bu sulama kanallarının üstü kapansın. En az yılda 10 çocuğumuz hayatını kaybediyor. Mersin’de de kanal var ancak üstü kapalı. Devlet Su İşleri’nin bu işe el atması lazım" ifadelerini kullandı. "Kanalların çöplük olarak kullanılmaması lazım" Vatandaşlardan Cumali Arslan ise, "Bu kanallar tarım için kullanılıyor ancak vatandaşlarımız pisliklerini buraya atıyor. Bu kanallara pislik atılmasa çok iyi olur. Temiz tutmamız lazım, kanallarımızı temiz tutalım. Çöp konteynerlerimiz var, kanalların çöplük olarak kullanılmaması lazım" diye konuştu. Mardin’den akraba ziyareti için Adana’ya gelen Abdurrahman Ozan ise kanalların görüntüsünün kötü olduğunu, temiz bakılması gerektiğini söyledi.