YEREL HABERLER - 24 Mart 2012 Cumartesi 17:59

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROОLU BAYBURT`TA

A
A
A
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROОLU BAYBURT`TA

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Ak Parti Bayburt dördüncü olağan kongresine katıldı. Bayburt il sınırında Vali Hasan İpek tarafından karşılanan Bakan Eroğlu, kongrenin düzenlendiği Şair Zihni Kültür Merkezi`nde partililere hitaben bir konuşma yaptı.
Bakan Eroğlu burada yaptığı konuşmada, Bayburt`ta, Bayburt`un yiğit insanları arasında bulunmaktan, buluşmaktan büyük memnunluk duyduğunu ifade ederek, ``Bayburt, her seçimde destan yazdı. Türkiye`de her üç kişiden birisi Ak Partili. Bayburt`ta ise her üç kişiden iki kişi Ak Partili. Son verilen şehitlerimizden dolayı büyük üzüntü yaşadık. Bu şehitlerimizden Özel Harekat Polisi Recep Topaloğlu da Bayburtlu. Kendisine Allah`tan rahmet diliyorum. Milletimizin ve bütün Bayburt`un başı sağ olsun. Düşmanlar şunu unutmasın; bu topraklarda bu bayrak inmeyecek, bu ezanlar susmayacaktır. Bizim idealimiz tek bayrak, tek millet, tek devlettir. İlelebet bu topraklarda bu bayrak dalgalanacaktır.`` Dedi.
Bayburt`un tek değil iki milletvekili olduğunu, bunlardan bir tanesinin de Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu ifade eden Bakan Eroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
``Ben Sayın Başbakanımızın selam ve sevgilerini getirdim. Başbakanımız gerçekten dünya lideri. Hatırlarsınız 2003 yılından önceki Türkiye`nin halinin nice olduğunu. Hatırlatmakta fayda var. İnsan hafızası çok çabuk unutuyor. Atalarımız, `hafızayı beşer nisyan ile maluldur` demişler. İnsan hafızası çabuk unutur. 2002 yılında dünyada kriz olmamasına rağmen beceriksiz yönetimlerin sebep olduğu krizi unutmadık. 50 milyar dolar hortumlandı, uçtu gitti. Ayrıca paramız pul mesafesindeydi. Geçmişte yurt dışına konferans vermeye gittiğim zaman 10 dolar yerine cebimden 10 milyon çıktığı zaman yanındaki profesör `hocam bu kadar çok parayı yanında nasıl taşıyorsun` diye sorardı. Paramız pul mesafesinde itibarımız yoktu. Türkiye böyle bir durumdaydı. Enflasyon canavarı unutmadık, bir gecelik faizin yüzde 500 olduğu hatırlardadır. Enflasyonun yüzde 80, yüzde 100`lere ulaştığı dönemleri gördük. Hatta bütün gazetelerde manşet `enflasyon canavarı hortladı` diye yazıyordu. Ama onlar artık geride kaldı. Tarihin derinliklerine gömüldü. Allah`a şükür şu anda enflasyon canavarı diye bir şey yok, neredeyse tek rakamlı hanelere indi. Nereden nereye. Herkese soruyorum, 2002 yılında bir Recep Tayyip Erdoğan gelecek, enflasyonu tek rakamlı hanelere indirecek, devletin borçlanma faizini yüzde 63`den tek rakamlı hanelere çekecek, paradan altı sıfırı atacak, dünya ekonomisinde Türkiye`yi 26 sıradan alıp 16 sıralara yükseltecek deseydik, herkes buna çok büyük hayal derdi. Bugün bütün bunlar gerçekleşti mi, gerçekleşti. Şunu unutmayalım, bir şeyi başarmak için önce niyet gerekiyor. Daha sonra iyi niyet, şevk ve heyecanla çalışılınca başarılamayacak hiçbir şey yoktur. Çözülemeyecek hiçbir problem yoktur. Başbakanımız da bu inançla bu şevkle başladı ve neticede dünyada 16 sıradayız. Büyümede dünyada 2 sıraya yükseldik. Unutmayalım, IMF`den bir memur geldiği zaman devlet başkanı gibi karşılanır, bir takım taleplerini dikte ettirir ve mağrur bir şekilde ülkeyi terk ederdi. Aynı numarayı Başbakanımıza yapmak istedikleri zaman, Başbakanımız yumruğunu masaya vurur. Biz, büyük bir milletiz. Şanlı bir tarihimiz var. Ya bizim taleplerimiz kabul edilir, ya da onlara `güle güle` demekten başka çare yok diye söyleriz. Onlar, sanıyorlardı ki, dünyada kriz var, Türkiye de taleplerimizi kabul edecek. Hayır, kabul etmek mecburiyetinde değiliz, değildik. IMF`nin dediği olmadı, biz IMF`siz yolumuza devam ettik. O zaman geçmiş hükümetin bize bıraktığı 23.5 milyar dolar borç vardı. IMF, `borcunuzu ödeyin` dediği zaman, başkanımız `vadesi gelen borçlar tıkır tıkır ödenecek` dedi. 23.5 milyar dolardan şu anda yaklaşık 2 milyar dolar borcumuz kaldı, borçlarımızı tıkır tıkır ödüyoruz. Hatta Merkez Bankası`nın kasasında şu anda 90 milyar dolar dövizimiz var. Nereden nereye. Geçmişte devletin millete borcu vardı. Tasarruf sahiplerinin paralarını ödemek zorunda kaldık. İmar Bankası soygunundan dolayı 8 milyar dolar ödedik. 13.5 katrilton zorunlu tasarruf ödemelerini yaptık. Devletin millete borcu olmaz, kul hakkı vardır. kul hakkı yiyemeyiz. KEY ödemelerinden de 2.5 katrilyon ödedik.
Bunları yapan bir parti elbette ki oylarını artıracaktır. Bir taraftan borçları ödüyor, bir taraftan yatırım yapıyor, kasayı dolduruyor. Bundan daha güzel bir yönetim olabilir mi? Nasıl ki, Bayburt Bayburt olalı böyle bir yatırım görmediyse, Türkiye de böyle yatırımları görmemiştir. 16 bin kilometre bölünmüş yol, hastaneler, ambulans helikopterler, daha neler neler, saymakla bitmeyecek yatırımlar. 58 milyon olan bir antibiyotik ilaç bugün kaç liraya inmiş hepimiz biliyoruz. Ak parti olmasaydı 220 liraya çıkacaktı. Şimdi bu ilaç 8 lira. Fark bu, farkımız bu işte. Ak Parti milletten aldığını millete sunan, tüyü bitmemiş yetimin hakkını en iyi koruyan partidir. Bunu da gerçekleştirdik. İSKİ`nin 2.5 milyar dolar borcu vardı, temizledik ve yatırım yaptık. DSİ`de 3.2 katrilyon o zamanın parasıyla tasarruf ettik. Fazla ödemeleri kestik, hizmete sunduk. Sadece, sağlıkta değil, TOKİ, Milli Eğitim, üniversiteler. Bugün üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı. Millet hizmete susamıştı. Bakanlık olarak biz de 1128 tesisi açarak milletimizin hizmetine sunduk. unlar öyle küçük hizmetler değil. 218 metre yüksekliğinde olan dünyada 6 sırada bulunan barajların yapımını gerçekleştirdik, temelini attık. Çoruh Vadisindeki Derner Barajında su tuttuk. 249 metre, dünyada beşinci sırada. Ağaçlandırmada, içme suyunda, KÖYDES, BELDES kapsamında muhteşem yatırımlar yaptık. 49 şehre Bayburt da dahil olmak üzere içme suyu verdik. 34 milyon kişiye içme suyu verdik. Ağaçlandırmaya büyük önem verdik. Bu yıl sonuna kadar Belçika`nın yüz alanına yakın yaklaşık 2.5 milyon hektarlık alanda ağaçlandırmayı tamamlamış olacağız. 2 milyon hektarı bitti.``
Bakan Eroğlu, konuşmasının sonunda ise Bayburt`a yapılan yatırımlar ve yapılacak olan yatırımlarla ilgili olarak açıklamada bulundu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Eğitim için 4 bin 301 kilometre yol kat ettiler, şimdi kapı önündeler Sakarya’nın Serdivan ilçesinde yapı kullanım izni olmamasına rağmen faaliyete geçirilen özel yurt, Kazakistan uyruklu yaklaşık 100 öğrenciye mağduriyet yaşattı. Öğrenciler kalacak yer telaşına kapılırken, Zhanar Zhakupova isimli veli, "Kimisinin ailesi son paralarıyla çocuklarını okutuyor, kredi çekiyor. Bir tane çocuğun yurttan ayrılıp başka yere gitmesi cebinde en az 20 bin lira olması lazım ama bunların ceplerinde kuruş para yok" dedi. Beşköprü Mahallesi Tokat Dere Caddesi üzerinde bulunan ve yapı kullanım izni olmamasına rağmen faaliyete geçirilen yurt, öğrenci kabulüne başladı. Üniversite eğitimlerini tamamlamak için şehre gelen Kazakistan uyruklu yaklaşık 100 öğrenci, bir yıllık sözleşme imzaladı. Bazı öğrenciler, yıllık peşin verirken bazıları ise aylık 7 bin 500 lira ödeme yaptı. Yapı kullanım izni olmayan yurdun şikayet edilmesi üzerine Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Serdivan Belediyesine yurdun kapatılması konusunda yazı yazdı, ilçe belediyesi ise yurdun boşaltılması için 17 Aralık tarihine kadar müddet tanıdı. Öğrenciler mağdur oldu Yaşanan bu durum üzerine yaklaşık 4 bin 301 kilometre yol kat ederek Sakarya’ya üniversite eğitimi almak için gelen öğrenciler kalacak yer telaşına kapılırken adeta valizleriyle sokakta kaldı. Yurtta kalan öğrencinin velisi Zhanar Zhakupova, çocukların mağdur olduklarını ve eğitimlerinin aksadığını aktardı. Zhakupova, "Biz yurdu kiraladık, sözleşmemizde var 12 aylık. Parasını da ödedim, depozitosunu da ödedim. Hatta 10-12 aylık para vermiş çocuklar da var. Yurt sahibi gelip ’çıkın’ diyor. Onların sıkıntıları varmış. Mahkeme kararı varmış ama bize gösterilmedi. Hiçbir şey göstermeden bizi çıkartmaya çalışıyorlar, sadece bize bu ayın 17’sine kadar çıkmamız gerektiğini söylediler. 2-3 gün önce aylık kiramızı da aldı. Bize bir gün sonra ’çıkın’ diyorlar. Neden bizden ödeme alıyorsunuz o zaman?" dedi. "Kimisinin ailesi son paralarıyla çocuklarını okutuyor, kredi çekiyor" Zhakupova, Kazakistan uyruklu yaklaşık 100 öğrencinin mağduriyet yaşadığını, ailelerinin çocuklarını okutmak için kredi çektiğini belirterek, "Cebimizde para yok. Depozito vermişiz. Geri bir kuruş paramızı vermiyorlar, bizi de çıkartıyorlar. Bizim gidecek yerimiz yok. Şimdi 100 Kazak öğrenci var. Kimisinin ailesi son paralarıyla çocuklarını okutuyor, kredi çekiyor, şimdi çocuklar dışarda kalıyor. Çocuklar nasıl böyle dışarda kalabilir? Çocuklardan ödeme aldıktan sonra neden çocukları çıkartıyorsunuz, ben anlamıyorum bu işi. Biz ne yapacağımızı bilmiyoruz. Yarın mahkemeye gideceğiz mecburen. Bir tane çocuğun yurttan ayrılıp başka yere gitmesi cebinde en az 20 bin lira olması lazım ama bunların ceplerinde bir kuruş para yok. Yurt dışından gelip de kalacak yer bulmak çok zormuş" diye konuştu. "Yurt dışından gelen öğrencileri toplamış, ödemeleri aylık veya yıllık alınmış" Zhanar Zhakupova’nın eski eşi Serdar Pazar ise yaşanan mağduriyetin bir an önce giderilmesi gerektiğini belirtti. Pazar, "Yurdun yapı uygulama belgesinin olmadığını bilen Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Serdivan Belediyesine yurdun kapanması için bilgi vermiş. Fakat herhangi bir kapatılma olmamış üstüne yurt dışından gelen öğrencileri toplamış, ödemeleri aylık veya yıllık alınmış. Yapı uygulama belgesi olmadan belediye buna nasıl izin verebiliyor bilmiyoruz. Şuan bile öğrenci alımı yapılabiliyor belki bilmiyoruz. İçeride toplanmış bavullar var. Öğrenciler derslere gidiyor ama geldiklerinde burada kalacaklar mı? Nerede yatacaklar bunların tedirginliğini yaşıyor. Türkiye’ye eğitim için gelen, daha iyi ve refah bir ülkede eğitim almak için geldiler ama mağduriyetleri var" şeklinde konuştu. "Burada hem kandırılan çocuklar hem de mağdur edilen bir Türkiye var" Kazakistanlı çocuklara yardım etmeye çalışan Pazar, "Madem yapı uygulama belgesi olmadığını biliniyorsa Belediye sezon başlamadığı zamanda neden kapatmadı veya neden kontrole gelemedi? Öğrenciler kalmaya devam etse polis zoruyla çıkarılma riski var ama öğrenciler kandırıldığı için polis yardımı alamıyor. Bunun bir sorumlusu olması gerekiyor. Yurt yönetimi, verilen paraların elektrik, doğalgaz gibi harcamalarda kullanıldığını söylüyor. Bu konuda da herhangi bir muhatap görmedik. Gördüğümüz kişilerde ’Biz çalışanız’ diyorlar. Kazakistan’da zor durumda olan ailelerde var bunlar bankalardan kredi çekerek buraya öğrencilerini gönderdiler. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne gideceğim yapabilecekleri bir şeyin olup olmadığını soracağım. Konuya ilişkin savcılığa başvuruda bulunduk, umarım yardımcı olacak birileri çıkar. Biz maddiyattan çok öğrenciler kalacak yer bulabilecek mi onun peşindeyiz. Burada hem kandırılan çocuklar hem de mağdur edilen bir Türkiye var. Türkiye’ye Kazakistan’dan bir öğrenci gelip gittiği zaman artık bu ülkeyi tavsiye etmeyecek" ifadelerini kullandı.
İstanbul İGÜ, ETÜGENÇ Kültür Çalıştayı’na ev sahipliği yaptı İstanbul Gelişim Üniversitesi ETÜGENÇ Kültür Çalıştayı’na ev sahipliği yaptı. Büyükçekmece Atatürk Anadolu Lisesi’nce 13-14 Aralık tarihlerinde kültür temasıyla gerçekleştirilen çalıştayda kültürün farklı disiplinlerle olan ilişkisi çok yönlü olarak ele alındı. Çalıştayın açılış konuşmasını yapan İstanbul Gelişim Üniversitesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Serdar Egeli, kültür teması etrafında şekillenen bu çalıştayın yalnızca akademik bir paylaşım alanı olmadığını; farklı bakış açılarıyla bir araya gelen gençlerin düşünme, tartışma ve yönetme becerilerini geliştirmeyi hedefleyen çok boyutlu bir yolculuk olduğunu vurguladı. Gelişimin ancak cesaretten ilham almakla başlayacağını ifade eden Doç. Dr. Serdar Egeli, sözlerine şu şekilde devam etti: "Üniversitemizin temel önceliklerinden biri; öğrencilerimizin merak duygusunu canlı tutmak, düşüncelerini özgürce ifade edebilecekleri nitelikli ortamlar oluşturmak ve disiplinler arası düşünme kültürünü desteklemektir. ETÜGENÇ Kültür Çalıştayı’nın bu vizyonla güçlü biçimde örtüştüğünü memnuniyetle görmekteyiz. Çalıştay süresince felsefeden antropolojiye, tarihten teknolojiye uzanan geniş bir perspektifte kültürün birey ve toplum üzerindeki etkileri ele alınacak; katılımcılar eleştirel düşünme, sorgulama ve yeni bakış açıları geliştirme fırsatı bulacaktır. Her bir katkının çalıştayın akademik ve entelektüel değerini zenginleştireceğine inanıyoruz. İstanbul Gelişim Üniversitesi olarak gençlere yatırım yapmayı; onları bilim, sanat, teknoloji ve kültürle buluşturarak potansiyellerini keşfetmelerine katkı sunmayı temel sorumluluklarımız arasında görüyoruz. Bu değerli çalıştay vesilesiyle sizleri kampüsümüzde ağırlamaktan büyük bir memnuniyet ve gurur duyuyoruz." "Bir düşüncenin, bir ortak bilincin ve bir kültür yolculuğunun eşiğindeyiz" Büyükçekmece Atatürk Anadolu Lisesi ETÜGENÇ Çalıştayı Genel Koordinatörü Tuğçe Olgun, çalıştayın hedeflerini şu ifadelerle anlattı: "Kültür bir milletin hafızasıdır. Bizim bugün burada bir araya gelişimiz tam da bu hafızayı genç nesillere aktarmak, onu yaşatmak ve ona yeni bir soluk kazandırmak içindir. Hepimiz biliyoruz ki kültür, kitaplarda donmuş bir kavram değildir. Kültür; dokunan, değişen, gelişen, yaşayan bir yapıdır ve onu yaşatacak olanlar tam da şu an burada bulunan sizlersiniz. Bu nedenle ETÜGENÇ Çalıştayı’nı hazırlarken hedefimiz; gençlerin düşünce üretmesine, kendilerini ifade etmesine ve bu kültürün doğal bir parçası olduklarını hissetmelerine alan açmaktı. Çünkü kültür, bir gencin eline değdiğinde geleceğe dönüşür; kalbine değdiğinde anlam kazanır." Olgun, çalıştaya ev sahipliği yapan İstanbul Gelişim Üniversitesi’ne teşekkürlerini ileterek sözlerini noktaladı. "Kültür yalnızca geçmişi hatırlamak değil; sizin her gün yeniden yazdığınız bir hikayedir" Büyükçekmece Atatürk Anadolu Lisesi Müdürü Necmettin Sarıkaya, Büyükçekmece Atatürk Anadolu Lisesi olarak Atatürk’ün "Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür" sözünü yollarını aydınlatan bir ilke olarak benimsediklerini ve bu anlayış çerçevesinde ilgili çalıştayı planladıklarını vurguladı. Necmettin Sarıkaya, ETÜGENÇ çalıştayının esas vurgusu olan "kültür" teması hakkındaki görüşlerini, "Kültür yalnızca geçmişi hatırlamak değil; sizin her gün yeniden yazdığınız bir hikayedir. Konuşmalarınızda, davranışlarınızda, müziğinizde, hayallerinizde siz nereye bakarsanız kültür oradadır. Bugün bu çalıştayda yalnızca kültürü konuşmayacak, kültürün kendisi olacaksınız. Komitelerde dile getirilen her fikir, geleceğe bırakılmış bir kültür izi olacaktır" dedi. Çalıştayda Türk tarihi ve kültürü konuşuldu Marmara Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Doç. Dr. Nusret Gedik, "Son yıllarda kültür, devletler düzeyinde geri planda kalan alanlardan biri hâline gelmiş olsa da gençlerin kültüre olan ilgisi bu sürecin kalıcı olmayacağını gösteriyor. Kültür, milletleri ayakta tutan en temel unsurlardan biridir ve Türk tarihi, büyük kültürel ve siyasal kırılmalara rağmen bu birikimin sürekliliği sayesinde varlığını korumuştur. Türk kültürü başlangıçta sözlü gelenekle aktarılmış, Orhun Yazıtları ile birlikte yazılı kültüre geçiş süreci başlamıştır. Göçebe yaşam tarzı sözlü kültürü güçlendirmiş; yazılı kültür ise kültürel hafızanın kalıcılığını sağlamıştır. Yerleşik hayata geçişle birlikte karşılaşılan Maniheizm gibi inanç sistemleri ise kültür üzerinde belirleyici etkiler oluşturmuş, bu da Türk tarihinde önemli kültürel dönüşümlere yol açmıştır" ifadelerini kullandı. Çalıştaya; İstanbul Gelişim Üniversitesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Serdar Egeli, Büyükçekmece Atatürk Anadolu Lisesi Müdürü Necmettin Sarıkaya, Esenyurt İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Murat Tetik, Marmara Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Doç. Dr. Nusret Gedik’in yanı sıra öğretmenler, öğrenciler ve veliler katılım sağladı.