POLİTİKA - 29 Mart 2012 Perşembe 13:50

İNSAN HAKLARI ALT KOMİSYONU, SİNAGOG SALDIRILARIYLA İLGİLİ MUSEVİ CEMAATİ ÖNDERLERİNİ DİNLEDİ

A
A
A
İNSAN HAKLARI ALT KOMİSYONU, SİNAGOG SALDIRILARIYLA İLGİLİ MUSEVİ CEMAATİ ÖNDERLERİNİ DİNLEDİ

Türk Musevi Cemaati Başkanvekili İshak İbrahimzadeh, 2003 yılında İstanbul`da Neve Şalom ve Beth İsrael sinagoglarına yönelik bombalı terör saldırılarının ardından, açılan tazminat davaları ile cemaatlerinin olayın sorumlusu haline getirildiğini belirterek, "Bilirkişiler bize `Kurşun geçirmez camlarınız, kapılarınız var mı? Kamera sistemi var mı?` diye sordu. Biz de `Gezdiğiniz bu mekanların muadili camilerdir, kiliselerdir. Bu kadar koruma beklemeniz bu işin doğasına aykırıdır` dedik"
dedi.
TBMM insan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı ihlallerinin İncelenmesine Yönelik Kurulan Alt Komisyon, 2003`te İstanbul`da Neve Şalom ve Beth İsrael sinagoglarına yönelik bombalı terör saldırıları ile ilgili Türk Musevi Cemaati Başkanı Sami Herman ve Türk Musevi Cemaati Başkanvekili İshak İbrahimzadeh`i dinledi. Alt Komisyon ayrıca, Neve Şalom Sinagoguna yönelik saldırıda ölen Serkan Balcı`nın eşi Selma Balcı ile aynı yıl İstanbul İngiltere
Başkonsolosluğuna yönelik bombalı terör saldırısında şehit olan polis memuru Hüseyin Apaydın`ın eşi Güler Apaydın`ı dinledi.
Komisyonun kameralara kapalı bölümünde konuşan Türk Musevi Cemaati Başkanı Sami Herman, terörün insan hayatlarına verdiği zararın yanı sıra bir dehşet ve yıldırma dalgası yarattığını belirterek, bu tedirginliğin aylarca, yıllar geçse de devam ettiğini söyledi. Herman, bugün dahi saldırıların gerçekleştiği sinagoglara gitmek istemeyen insanlar bulunduğunu da ifade etti.
"HASTANELER, `KİM ÖDEYECEK?` DİYE SORDU"
Sinagog saldırısının hemen ardından yaşadıkları sıkıntıları da aktaran Herman, hastanelerin, tedavi maliyetlerini kimin karşılayacağını sorduklarını, ayrıca çok sayıda yaralının hastanelere sevk edilmesi ile müdahalede zorluklar yaşandığını gözlemlediklerini anlattı. Herman, tüm maliyetler için garantör olduklarını ancak, bazı hastanelerin fedakarlık gösterdiğini, bazılarının ciddi indirimler yaptığını, birçoğunun da cemaatleri tarafından karşılandığını söyledi. Herman, yakınlarını kaybedenlere bu
haberin verilmesi konusunda da hassasiyet gösterilmesi gerektiğini belirterek, bir psikolog, bir din adamı ve aileden bir yakının bu haberin verilmesinde hazır bulunması gerektiğini söyledi.
Herman ayrıca, saldırıdan sonraki geçiş döneminin sor olduğunu ancak cumhurbaşkanı, başbakan, bakanların kendilerini ziyaret ettiğini, devletten büyük destek gördüklerini de anlattı. Cenazalerin Türk bayrağı ile son yolculuğuna uğurlanması konusunda izin verilmesinin de kendileri için çok önemli olduğunu belirten Herman, tüm Türkiye`nin acılarını paylaştığını hissettiklerini söyledi.
"CEMAATİMİZ OLAYIN SORUMLUSU HALİNE GETİRİLDİ"
Türk Musevi Cemaati Başkanvekili İshak İbrahimzadeh de, eğer böyle acı olayların yaşanması önlenemiyorsa, hayatını kaybedenlerin yakınlarının hayat şartları ve yaşama bağlılıklarının sağlanmasının önemine işaret etti. İbrahimzadeh, eğer hayatını kaybedenlerin eş ve çocuklarının hayatlarını en iyi şekilde sürdürmelerinin sağlanamazsa, hem boşuna kaybedilmiş olacaklarını hem de olaylardan ders alınmamış olacağını söyledi. İbrahimzadeh, bu tür saldırıların ilk saatlerinde müdahalenin önemli olduğunu
belirterek, "Müdahale eden ekiplerin deneyimli olmaları, kendileri de travmaya uğruyorsa daha büyük sorunlar doğabileceğini belirterek, kendi toplumlarına olayın ardından bu konularda eğitim verdiklerini anlattı.
Olayın ardından kendilerine yönelik açılan tazminat davaları olduğunu belirten İbrahimzadeh, "Kanunlar çerçevesinde bize açılan tazminat davalarıyla cemaatimiz birden suçlu ve olayın sorumlusu haline getirilmiştir. Sanki bir havai fişek fabrikasında patlama olmuş gibi İş Kanunları nedeniyle bize dava açıldı. Yüzde 10 suçlu bulunduk. Bilir kişiler bize `Kurşun geçirmez camlarınız, kapılarınız var mı? Kamera sistemi var mı?` diye sordu. Biz de `Gezdiğiniz bu mekanların muadili camilerdir, kiliselerdir. Bu
kadar koruma beklemeniz bu işin doğasına aykırıdır` dedik" şeklinde konuştu.
İbrahimzadeh, nefret söylemi ile ilgili yasal çalışmalar ada işaret ederek, "Nefret söylemini kökeninde kurutabilirsek ve bunun devlet ve tüm toplum olarak üzerine gidebilirsek, çocuklarımız için çok daha iyi bir yarın sağlayabiliriz" dedi.
İbrahimzadeh, "Amacımız bu ülkenin bir parçası olmaktan vazgeçmemektir. Bu birinci hedefimizdir. İçimize kapanmak, ayrı birg örüntü oluşturmak bizim için seçenek dahi değildir. Bu toprakların bizim de olduğunu vurgulamaya devam edeceğiz Böyle yaparsak yaşadığımız vatan, vatan olmaya devam eder" dedi.
"HAYATIMIZ ALT ÜSTOLDU"
İstanbul İngiltere Başkonsolosluğuna yönelik bombalı terör saldırısında şehit olan polis memuru Hüseyin Apaydın`ın eşi Güler Apaydın da, terör saldırısında eşinin paramparça olduğunu ve çocuklarının olayın etkilerini halen yaşadığını belirtti. Gözyaşlarına hakim olamayan ve konuşmakta zorlanan Apaydın, "Kimsenin bize bu acıyı yaşatmaya hakkı yok. Hayatımız alt üst oldu. Çocuklarıma iyi bir yaşam hakkı istiyorum. Maddi sorun yaşamadım ama manevi desteğe ihtiyacımız var" dedi.
Bunun üzerine Alt Komisyon Başkanı Naci Bostancı, Apaydın`dan acılarını tazeledikleri için özür diledi. Apaydın ise, "Biz her zaman yaşıyoruz zaten" karşılığını verdi.
"DÜNYADA VERİLECEK HİÇBİR CEZA İÇİMİ RAHATLATMAZ"
Neve Şalom Sinagoguna yönelik saldırıda hayatını kaybeden Serkan Balcı`nın eşi Selma Balcı da, "Terör; baskı, şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinin biriyle yapılan saldırıdır. Oysa ben ve benim gibilerin yaşadıkları, bu maddelere sığmayacak kadar derin, acımasız bir katliam demek bana göre daha uygun bir yakıştırma. Öncelikle her ne sebeple olursa olsun insan canı almak, geride kalanların canını yakmak, onları bir ömür yaralı bırakmak insanlık dışı caniliktir. Bütün bunları
yaşamamıza sebep olan, yapan, yaptıran, destek çıkan herkesi lanetliyorum. Zaten hepimizin bir gün öleceği bu dünyada din yada başka bir kavram adına bu tarz saldırılarda bulunan, robotlaşmış, yıkanmış beyinlere dünyada verilecek hiçbir cezanın içimi rahatlatmayacağını biliyorum" dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Taksi durağında dehşet anları kamerada Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde evinin geçimini sağlamak için taksi şoförlüğü yapan oğlunun durakta darp edildiğini öğrenen anne şikayetçi oldu. Darp anı ise güvenlik kamerasına yansıdı. İddiaya göre, Karadeniz Ereğli ilçesinde taksi şoförlüğü yaparak geçimini sağlamaya çalışan 19 yaşındaki Özay Kızıl, aynı durakta taksicilik yaptığı öğrenilen T.Y. ve M.A.’nin şiddetiyle karşılaştı. Daha önce geçirdiği motosiklet kazası sebebiyle iki kez beyin ameliyatı geçiren Kızıl, durağın güvenlik kamerasına yansıyan görüntülerinde bir tartışma sonrası darp edildi. Evini geçindirmek için çalışan oğlunun şiddete maruz kaldığını kendisine ulaştırılan güvenlik kamerası görüntüleriyle öğrenen anne Özlem Ak, 2 kişi hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na şikayette bulundu. Yaşadıklarını gözyaşlarıyla anlatan anne Ak, “Oğlum eve alın teriyle ekmek getiriyor sanıyorduk meğerse kan teriyle getiriyormuş” dedi. Oğlu Özay Kızıl’ın saldırganlardan korktuğunu söyleyen anne Ak, “Görüntüler elime geldi. Daha önce de çocuğuma üç kez yapılmış aynı kişiler tarafından, benim çocuğum korkuyor. Neyle tehdit ediliyor bilmiyorum. Ben yardım istiyorum. Çocuklarıma hem annelik hem babalık yaptım. Çocuğum küçüklüğünden beri çalışıp bize bakıyor. İki kız kardeşi var. Ben bir yerde çalışmıyorum. Çocuğumun getirdiği parayla geçiniyoruz. Çocuğum alın teri getiriyor derken kan teri getiriyormuş. Neden yani bu, bütün annelere, bütün büyüklere sesleniyorum. Bana yardımcı olun. Çocuğum neden dayak yiyor” diye gözyaşı döktü. Oğlu Özay Kızıl ile görüştüğünde “Konuyu kapat anne” dediğini söyleyen Ak, “Çocuğum korkuyor. Üç aydır çocuğumu tanıyamıyorum. Savcılığa gittik şikayetçi olduk. Ben çocuğumun hayatından endişeliyim. İki yıl önce motosiklet kazası geçirdi. İki kere beyin ameliyatı oldu. Ameliyatlı olduğu halde çalışmaya çalışıyor. Bu dayağın sebebi ne? Benim çocuğum ne yapmış da dayak yiyor. Ben görüntüleri izledikçe içim parçalandı. Anne olarak ne yapacağımı bilmiyorum” dedi. Olay sonrası taksi durağının başkanını aradığını söyleyen anne Özlem Ak, “Durak başkanını aradım. Olay üç gün önce olmuş. Daha hiçbir şey yapmamış. Pazar günü toplantıyı beklediğini ve ceza keseceğini söyledi. Ben de durak başkanına ‘Bu ceza beni tatmin etmez. Bu olayın sebebini öğrenmek istiyorum. Neden benim çocuğum sürekli bunlar tarafından darp ediliyor. Çocuğuma ne yaptırmak istiyorlar. İstedikleri ne, bunu öğrenmek istiyorum’ dedim. Çocuğumu darp edenlerden birinin telefonunu aldım. Kendisini aradım. Çocuğumu neden darp ettiklerini sorup, beyin ameliyatı geçirdiğini hatırlattım. Bana ‘Sen bu konuyu kapat. Sonu iyi olmaz’ deyip kardeşinin de avukat olduğunu söyledi. Ben gariban biriyim ben uğraşamam diye düşündüler. Kardeşi avukat olan önüne geleni darp mı etsin” ifadelerine yer verdi.
Niğde Niğde’de yağışlar tarım arazilerine zarar verdi Niğde Ziraat Odası Başkanı Veli Kenar; son günlerde etkili olan dolu ve yağmur yağışı sonrası birçok tarım arazisinin zarar gördüğünü belirterek, üreticilere TARSİM sigortası yaptırmaları konusunda çağrıda bulundu. Veli Kenar yaptığı açıklamada Niğde’de son günlerde etkili olan dolu ve yağmur nedeniyle tarım arazilerinin zarar gördüğünü belirterek üreticilere yardımcı olunacağına dair beklentilerini dile getirdi. Kenar; "Son günlerde ilimizde yağışlar etkisini gösterdi. Bu etkili olan yağışlar neticesinde bölgesel olarak dolu yağışı, yağmurun etkisini arttırmasıyla sel meydana geldi. Dolu ve yağmur yağışı fazla olan bölgelere baktığımızda Kiledere, Alay ve Ağcaşar’da dolu yağışı nedeniyle tarım arazilerinde zarar meydana geldi. Patates ekimlerinin devam ettiği şu günlerde buğday ve hububat gibi ürünlerimiz meydana gelen selden dolayı zarar gördü. Geçen yıla oranla baktığımızda buğdaylarımızın boyu 20-30 santim olması gerekirken, bu yıl 40-50 santim. Buğdaylarımızın boyu normalinden büyük olunca etkili olan dolu nedeniyle buğday ve arpa gibi hububat ürünlerimizde zarar meydana geldi. Yine ilimizde Aktaş, Ovacık, Ballı ve Güllüce gibi köylerimizde de etkili olan dolu ve yağmur sonrası tarım arazilerinde zarar meydana geldi. Çiftçilerimize her zaman hatırlattığımız gibi TARSİM sigortalarını yaptırmaları konusunda uyarılarda bulunmuştuk. Artık küresel ısınmayla birlikte bu tür yağışların bundan sonra da devam edeceği öngörülüyor. İlimizde meydana gelen tarım arazilerinin zarar görmesiyle ilgili gerekli bilgiler verildi ve gidilip incelemeler yapıldı. Yapılan incelemeler neticesinde devletimizin nasıl bir destekleme yapacağını şuan itibariyle bilmiyoruz ama önümüzdeki günlerde devletimizin yardımcı olacağını tahmin ediyoruz” dedi.