GENEL - 30 Mart 2012 Cuma 14:10

ULUSLARARASI BUОDAY, UN VE EKMEK VE KONGRE VE SERGİSİ

A
A
A
ULUSLARARASI BUОDAY, UN VE EKMEK VE KONGRE VE SERGİSİ

Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Buğday, Un ve Ekmek Kongre ve Sergisi, Antalya`nın Serik ilçesine bağlı Belek Turizm Merkezi`ndeki Susesi Otel`de başladı. Kongreye yurt içi ve yurt dışından çok sayıda un üretimi yapan firma yetkilileri ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker katıldı.
Kongrenin açılış konuşmasını yapan Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Başkanı, TUSAF Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Özmen, 2001 yılı mali kriz sonrası reformların, ekonomik programların, bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılmasının Türkiye`de ekonomik açıdan bir ilerleme sağladığını söyledi. Bu dönemde istikrar ve sürdürülebilirliğin anahtar kelimesi olduğunu ifade eden Özmen, bölgesel ve küresel ekonomik krizleri ise Türkiye`nin en az zararla atlattığına işaret etti. Ekonomik gelişmelerin un
ihracatına da olumlu yansıdığını anlatan Özmen, Türk ununun son yıllarda uluslararası marka olma yolunda önemli ilerlemeler kaydettiğini söyledi. Sektörün özellikle kurumsal kapasitesini TUSAF çatısı altında toplaması sonrası sanayinin Türkiye`yi dünya pazarında lider ülkelerle rekabet eder duruma getirdiğini anlatan Özmen, şöyle konuştu: ``2005 yılından bu yana Kazakistan ve Avrupa Birliği üye ülkeleri ile dünya un ihracatında yaşadığımız rekabette ilk defa 2011 yılında hem değer hem de miktar bazında
liderlik kürsüsüne oturduk. Geçen yıllarda genelde değerde birinci veya ikinci olurken miktarda koltuğu Kazakistan`a ve AB`ye bırakmıştık. Ancak, dış ticaret stratejileri ve politikaları anlamında, Türkiye`nin 100 üzerinde ülkeye yaptığı ihracat dikkate alındığında, Kazakistan`ın ihracatının sadece 4 komşu ülkeye yapıldığı düşünülürse, bunun daha çok sınır ticareti olarak dikkate alınması gerektiği kanaatindeyiz``
AVRUPA`DA 45 MİLYON TONLUK BUОDAY ÖОÜTÜMÜ
Avrupa Un Değirmencileri Birliği Başkanı Hubert François, bu örgütün Avrupa`daki bütün değirmencilerin ortak işbirliği yapmasını hedefleyen bir oluşum olduğunu belirterek "Avrupa`da 45 milyon tonluk buğday öğütümü gerçekleşiyor. Bunun büyük çoğu iç piyasada tüketiliyor. Bizim sektörümüz aslında 3 bin 800`den fazla değirmeni kapsıyor. Türkiye`de sektör için de geçerli olabilir. Avrupa`da değirmecilik sektörünün kökleri geçmişe dayanır. 14. yüzyıldan kalan değirmenler var. Bunları işletiyoruz. Her köyün
değirmeni var. Bu Türkiye içinde geçerlidir. O değirmenlerde kullanıldığı için şu an aktif 3 bin 800`den fazla değirmen kullanılıyor. Avrupa`da üretim amacıyla kullanılan buğdayın büyük bölümü Avrupa`da üretiliyor. Kanada ve Amerika`dan buğday ithal ediyoruz. Buğdayın kalitesi üzerinde yaptırım var, ithal etmenin üzerinde bir engel yok. AB hâla buğday ihraç eden bir birlik olmaya devam ediyor"
AVRUPAYA GÖRE İKİ KAT
AB ekmek tüketiminede değinen François, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye ekmek tüketimi açısından AB`de üyesi ülkelere nazaran iki kat daha fazla ekmek tüketiyor. Bizim ekmek tüketim anlayışımız Avrupa`da son 30 yıl içinde değişti. Türkiye`de böyle bir trend gelişecek mi gelişmeyecek mi bunu sorgulamamız lazım. Bu değişim Türkiye`de değirmencilik açısından olumsuz etkileyebilir. Avrupa`da un ihracat piyasası azalmaya devam ediyor. Azalmaya da devam edecek"
BUОDAYIN ANAVATANI
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, sektörü yakından takip ettiğini belirterek, sektörün sorumlu bakanı olarak burada katılımcılarla birlikte olmak istediğini dile getirdi. Coğrafyanın tarımı tayin edeceğini ifade eden Eker, sözlerine şöyle devam etti: "Tarım beslenmeyi tayin eder. Beslenmeyle birlikte hayatın bir çok unsurunu belirler, yani kültürün oluşmasında en önemli unsur olarak karşımıza çıkar. Meseleye o açıdan baktığımızda da bu topraklar yeryüzünde bugün dünyanın 3 temel besin, gıda
ürününden birini teşkil eden buğday için Anadolu için önemlidir. Güneydoğu Karacadağ bölgesi buğdayın anavatanıdır. Türkiye`de 27 çeşit buğdayın çeşidi vardır"
Konuşmasına Anadolu`da kullanılan `Buğday ile koyun, gerisi oyun` sözüyle devam eden Bakan Eker, şunları söyledi: "Tek başına buğday insanın günlük ihyacının önemli bir kısmını karşılayabilir. Bugün yeryüzünde çeşitli sebeblerle iddia edildiği gibi nüfusun artışı küreselleşme falan değil, ben onlara katılmıyorum. Bir milyar aç insan var deniliyor. Bunun sebebi aç insan için yeteri kadar gıdanın olmaması değil. Fakat gerek ticaret politikası, gerekse ekonomik istikrarsızlıklar, gerek bunları doğuran siyasi
istikrarsızlıklar, dünyadaki gelişmeler, petrol fiyatlarının oynaması, müdahaleler, bütün bunların yanında başka sebebler de var. Ve bunlar bazı ülkelerin gıdaya ulaşamında ciddi etken oluşturuyor. Birçok bölge açlıkla kırılıyor. Burada en büyük zararı gören yaşlılar, kadınlar ve çocuklardır. 1 milyar insan açken, gerideki 6 milyar insan için yerküre güvenli bir yer olmaz. Güvenlik stratejisi açısından bunun öneminin kavranması gerekiyor. O nedenle dünyada küreselleşme açısından bu sektörün üzerine önemli
görevler düşüyor"
TÜRKİYE`NİN TARIM KANUNU YOKTU
Bakan Eker, "Bizim Türkiye olarak durumumuz ne?" derken cevanınıda şöyle verdi: "Durumumuz şu: Gerek tarımdaki üretim kalitesinin geliştirilmesi gerek miktar olarak artırılması yönünde bir takım tedbirler aldık. Türkiye öteden beri bir tarım ülkesi olarak bilinir. Ama Türkiye`nin bir tarım kanunu yoktu. Türkiye 2006 yılında Tarım Kanununa kavuştu. Böylelikle tarım bir yasal çerçeveye kavuştu.Bizim hem tarım kanunu hem tarımla ilgili başka kanunlar çıkarmak suretiyle geliştirdiğimiz destekleme
politikalarıyla Türkiye`de tarımda verim ve kalite artmaya başladı"
VERİMLİLİK ÜÇ KAT ARTTI
Türkiye`nin 9 sene önce 24 milyon hektar tarım arazisinde üretilen toplam ürünün değerinin 23 milyar dolar olduğunu hatırlatan Eker, sözlerini şöyle sürdürdü: "Alınan tedbirler ve ugulanan politikalar, hızlanan stratejiler ile 2001 yılında 62 milyar dolarlık tarım hasılasına ulaşıldı. Verimlilik 3 kat arttı. Aynı alandan daha verimli ve kaliteli üretiyoruz. AB ülkeleri içinde birinci dünya ülkeleri içinde 7`nci sıraya yükseldi. Bunun ne kadar anlamlı ve önemli olduğu ortadadır. 9.3 milyar hektar alanda
buğday üretimi, 19.5 milyon ton buğday üretimi yapıyorduk. Süneyle mücadele uçaklarla mücadele yapıyoruz. 900 tonunun üzerinde kimyasal ilaç kullanıyordu. Bu oran şimdi 101 tona indi. Sertifikalı tohum kullanma oranı da yüzde 10`lardaydı. Sertifikalı tohum kullanmayı destekledik ve bu oran 4001 tona ulaştı. Bununla Türkiye`de buğday kalitesi hem de verimlilik ve üretim arttı. 7.9 milyon hektar alanda buğday üretildi. 21 milyon ton buğday üretimi yapıldı. Kalite arttı, tane kalitesi arttı. İlaç kullanmanın
seviyesi düştü:"
UN İHRACATINDA DÜNYA BİRİNCİSİYİZ
Türkiye tarım ürünlerin miktar ve kalite açısından ciddi bir gelişme içinde olduğunu ifade eden Bakan Eker, şöyle konuştu: "Türkiye tohumluk, yem, ekmek, makarna, olmak üzere toplamda tüketimi 18 milyon ton. 21 milyon ton üretim olduğuna göre burada 3 milyon tonun üzerinde fazlalığımız var. Türkiye bu farkı dışarıya satıyor. Sektör 2002 yılından buğday unu ihracatında dünyada 12. sırada. 2005 yılından itibaren alınan tedbirlerle dünyada ikinci oldu. 2011 yılında buğday unu ihracatında dünya birincisi
olmuştur"
EKMEK BESLENMEMİZİN TEMEL ÖОESİ
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı`nın enstitülerini sektörün ve bilim insanlarının hizmetine açtıklarını hatırlatan Bakan Eker, "Çok iyi bir alt yapımız var. Dünyanın trendi, gelişme istikameti dikkate alındığında yeni buğday çeşidinin geliştirilmesinde sanayici olarak sizlerin de bu alanda çalışmanızı istiyorum. Ensititüler sizlerin hizmetinde. TÜBİTAK`ın fonlarından en çok parayı biz kullanıyoruz" dedi.
"Ekmek beslenmemizin temel öğesidir. Bir semboldür" diyen
Bakan Eker, sözlerine şöyle devam etti: "Hayat sürmenin aşın sembolüdür. Kavganın hayat kavgasının sembolüdür. Özellikle tüketiciler açısından bunun sağlıklı olması gerekir. Bunun olabildiğince daha çok besin elementi taşıması gerekir. Ekmekteki tuz oranının azaltılması, ekmekte standarnizasyon ve buğday ekmeğinin satışı ile ilgili bakanlık olarak düzenlemeler getirdik."
İSRAFI ÖNLEME ÇALIŞMASI
Gerek dünyada gerek Türkiye`de önemli bir sorun olduğunu belirten Eker, şunları söyledi: "Bu zengin ülkelerde daha fazla. Ne bu israf. Bir kampanya ile ekmek israfını önleme çalışması başlatacağız bakanlık olarak. Biz bir araştırma yaptık. Araştırma sonucuna göre, Türkiye`de hakikaten çok büyük bir israf olduğunu tespit ettik. Türkiye`de günlük olarak 101 milyon adet, 250 gramlık ekmek üretiliyor. Bunun 5.9 milyon adeti israf ediliyor. Bu israf olarak günde 1500 ton ekmek demektir. Yılda yaklaşık 550 bin
ton israf demektir. Bunun değerine baktığımızda sadece ne kadar büyük bir miktar olduğunu anlaşılması için söylüyorum. Bunun değeri toplam ihraç ettiğimiz un kadar değeri var. İhraç ettiği buğday kadar biz bunu israf ediyoruz. Karlı bir iş değil. Bizim inancımızda, dinimizde israf men edilen, tavsiye edilmeyen, istenmeyen gerçektir. O nedenle bizim konuyla ilgili bu sürece daha alaçok çaba sarfetmemiz gerekiyor. TUSAF ve ilgili kurumların bu kampanyada bizimle birlikte iştirak etmesini istiyoruz"
Konuşmaların ardından TUSAF Başkanı Erhan Özmen, Bakan Eker`e plaket takdim etti, fahri üyelik rozeti taktı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Altın çantasıyla evine girmek isteyen yaşlı adam gasbedildi: Dehşet anları kamerada Kocaeli’nin Gebze ilçesinde 74 yaşındaki Zeki Aydın, evinin önünde iki şüphelinin saldırısına uğradı. Yaşlı adamı darbedip yerde sürükleyen gaspçılar, 8 milyon liralık altın ve para dolu çantayı alıp kaçtı. Dehşet anları kameraya yansırken, yaşadıklarını anlatan yaşlı adam, "Emeklerimi zorla, vura vura aldılar" dedi. Olay, 24 Kasım’da Tavşanlı Mahallesi’nde saat 19.00 sıralarında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Zeki Aydın (74), yılların birikimi olan altınlarını bozdurmak amacıyla kuyumcuya gitti. İşlemi gerçekleştirmekten vazgeçen Aydın, akşam saatlerinde evine döndü. Aracını garajına park eden ve elindeki çantayla evine yönelen Aydın, kasklı bir şüphelinin saldırısına uğradı. Aydın ile şüpheli arasında yaşanan boğuşmaya, motosikletle olay yerinde bekleyen diğer saldırgan da dahil oldu. Yaşlı adamı darbederek yerde sürükleyen zanlılar, içinde ziynet eşyası ve para bulunan çantayı alarak kayıplara karıştı. Gasp anı ise çevredeki güvenlik kameralarına saniye saniye yansıdı. Zeki Aydın, hastane işlemlerinin ardından şikayetçi oldu. Ekipler, şüphelilerin yakalanması için çalışma başlattı. Yaşadığı dehşet anlarını anlatan Zeki Aydın, yaklaşık 30-40 yıllık emeğinin bir anda çalındığını belirterek yetkililerden yardım istedi. "Değeri 8 milyon lira civarındaydı" Aydın, olay günü akşam ezanı sıralarında evine döndüğünü belirterek, çantadaki birikimin kaynağını ve o gün yaşananları şöyle aktardı: "Karayollarından istimlak bedeli olarak elime geçen birikimim vardı. Daha önce kuyumculuk yaptığım için altın işini biliyorum; düştüğü zaman alıyor, yükseldiği zaman satıyorum. Hatta kuyumculara lazım olduğunda onlara da veriyorum. O gün 3-4 kuyumcuya uğradım, iki tanesinde çantadakileri çıkardım. Tezgahta altınları gördüler. Çantada Ata altını, bilezik gibi çeşitlerin olduğu yaklaşık 1 kilo 300 gram civarında altın vardı. Değeri de aşağı yukarı 8 milyon lira civarındaydı." "30 metreye yakın sürüklediler" Saldırı anını detaylarıyla anlatan Aydın, "Arabamla gelip garajıma girdim. Elimde ekmek poşetleri ve altın dolu çanta ile garajdan çıktım. Tam evin önüne geldiğimde karşımda genç zannettiğim birini gördüm. Bana adres sorar gibi yaptı ancak kafasında kask olduğu için ve hava karardığı için şüphelendim. Hırsız olduğunu anladığım anda üzerime atlayıp çantama sarıldı. Epey boğuştuk, bağırdım ama çantayı vermedim. O sırada köşede motosikletle bekleyen diğer arkadaşı ona yardıma geldi. İkisi birden bana vurdu, beni 30 metreye yakın sürüklediler. Bu arada ben artık dayanamadım. Sonunda çeke çeke vura vura çantayı elimden alıp siyah bir motosikletle köyün aşağısına doğru kaçtılar" dedi. "Emeklerimi zorla, vura vura aldılar" Yaşlı adam, olay sırasında yaralandığını ve hastanede tedavi gördüğünü dile getirerek, gözyaşlarına hakim olamadı. Emeklerinin çalındığını söyleyen Zeki Aydın, "Bu yaşıma geldim, 30-40 senedir çoluğuma çocuğuma, torunlarıma bir faydam olsun diye çalışıp emek verdim. Bir çete gelip emeklerimi zorla ve vura vura aldılar. Gırtlağımın altına bir cisim batırdılar, dikiş atıldı. Vücudumdaki morluklar ve yaralar hala duruyor. Çok mağdur durumdayım. Yetkililere sesleniyorum; Sayın Cumhurbaşkanım, 20 senedir size oy verdim, güvendim. Sayın İçişleri Bakanım, bu işle ilgilenmenizi istiyorum. Devletimizin imkanlarıyla bu mağduriyetimin giderilmesi için yardım bekliyorum. Lütfen sesimizi duyun" ifadelerini kullandı.
Erzurum ETÜ, Avrupa Birliği destekli yapay zeka projesine resmen başladı Erzurum Teknik Üniversitesi (ETÜ) öncülüğünde hayata geçirilen ve yükseköğretim öğrencilerine açık kaynak kodlu ve açık tasarımlı eğitim robotları aracılığıyla yapay zekâ öğretimini yaygınlaştırmayı amaçlayan Erasmus+ KA220-HED projesi "FOSSBot4AI", Fransa’da düzenlenen açılış toplantısıyla resmen başladı. Fransa’nın Cergy kentinde, ECAM-EPMI ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıya; Türkiye başta olmak üzere Fransa, Polonya, Yunanistan, Hollanda’dan proje ortakları katıldı. Toplantıda ETÜ’yü temsilen İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Daştan ile Doç. Dr. Mehmet Emirhan Kula ve Öğr. Gör. Ali Necip Nursoy yer aldı. Toplantıda, proje kapsamında 30 aylık yol haritası çizilerek geliştirilecek FOSSBot:v2 eğitim robotunun teknik özellikleri, sanal simülatörlerin yapısı ve oluşturulacak yapay zekâ eğitim müfredatına ilişkin kapsamlı değerlendirmeler gerçekleştirildi. ETÜ heyeti, projedeki kritik sorumlulukları arasında yer alan "Validasyon (Doğrulama)" ve "Pilot Uygulama" süreçlerine dair sunumlarını yaparak, yürütülecek çalışmalara ilişkin bilgilendirmede bulundu. Projeye ilişkin detayları paylaşan Prof. Dr. Hüseyin Daştan, teknoloji odaklı yeni bir eğitim vizyonu ortaya koymayı hedeflediklerini belirterek: "Proje kapsamında geliştirilecek robotlar ve yapay zekâ eğitim modülleri, ETÜ bünyesinde oluşturulacak pilot sınıflarda öğrenciler tarafından doğrudan deneyimlenecek. Böylece öğrencilerimiz yapay zekâ, makine öğrenmesi ve robotik kodlama alanlarında uygulamalı eğitim alma imkânı elde edecek. Bu süreç, öğrencilerimizin yalnızca teorik bilgiyle yetinmeyip uluslararası standartlarda geliştirilen teknolojileri bizzat test etmelerine ve gerçek dünyaya yönelik çözümler üretmelerine olanak sağlayacak. Ayrıca üniversitemizin dijital dönüşüm vizyonuna da önemli bir ivme kazandırarak geleceğin mesleklerine yönelik yetkinliklerin daha güçlü şekilde kazandırılmasına katkı sunacak" ifadelerini kullandı.
Bursa Bursa’da uluslararası öğrencilere "Medya İletişim ve Kamu Diplomasisi" söyleşisi İletişim Başkanlığı Bursa Bölge Müdürü Ali Fuad Gölbaşı "Medya İletişim ve Kamu Diplomasisi" konulu söyleşi kapsamında uluslararası öğrencilerle bir araya geldi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Bursa Bölge Müdürü Ali Fuad Gölbaşı; Bursa Uludağ Üniversitesi Biz Biriz Uluslararası Gençlik Platformunun, Birlik Vakfının destekleriyle düzenlediği "Kamu Diplomasisi ve Medya İlişkileri" dersi kapsamında 5 Aralık 2025’te uluslararası öğrencilerle bir araya geldi. Programa farklı ülkelerden Türkiye’de öğrenim gören öğrenciler iştirak etti. Etkinlik, platformun yürüttüğü Diplomasi Atölyesi çalışmaları çerçevesinde düzenlenirken, öğrencilerin Türkiye’nin kamu diplomasisi yaklaşımını, dış politika vizyonunu ve iletişim alanındaki dönüşümü doğrudan uzmanlardan dinlemesinin amaçlandığı ifade edildi. Gölbaşı, sunumunda medya ve iletişim arasındaki temel farklardan başlayarak dijital dönüşümün kamuoyuna etkilerine, stratejik iletişim kavramına ve dezenformasyonla mücadelenin millî güvenlik açısından önemine kadar geniş bir çerçevede değerlendirmelerde bulundu. Dijitalleşmeyle birlikte enformasyon akışının hızlandığını, sahte ve gerçek bilginin iç içe geçtiği bir ortamda, manipülatif içeriklerin küresel ölçekte yeni sınamalar doğurduğunu vurgulayan Gölbaşı, stratejik iletişimin artık devletlerin güç biriktirme süreçlerinin ayrılmaz bir parçası hâline geldiğini ifade etti. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının dezenformasyon kampanyalarına karşı yürüttüğü çalışmalara değinerek medya okuryazarlığının güçlendirilmesinin stratejik bir gereklilik haline geldiğini belirtti. Sunumda, İletişim Başkanlığının Türkiye’nin küresel iletişim mimarisindeki konumu, hakikat temelli iletişim anlayışı, uluslararası iş birlikleri, TRT ve AA’nın küresel yayıncılıktaki rolü ile yeni medya düzeninde kamu diplomasisinin artan stratejik önemi ele alındı. Bu kapsamda Türkiye’nin kamu diplomasisi faaliyetlerinin yürütülmesinde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının önemli bir rol üstlendiği; kamu diplomasisi ve yumuşak gücün ortak noktasının stratejik iletişim dili olduğu, kamu diplomasisi faaliyetlerinde kitle iletişim araçlarının oldukça işlevsel olduğu hususlarında öğrencilerle bilgi paylaşımında bulunuldu. Gölbaşı, öğrencilere "dijital mecraların doğru, bilinçli ve sorumlu kullanımına" ilişkin temel ilkeleri aktararak dezenformasyona karşı bireysel farkındalığın önemini vurguladı. İnsan onurunun korunduğu, doğru bilginin hızla ve güvenle dolaşıma girdiği bir iletişim ekosisteminin inşa edilmesinin önemine değinen Gölbaşı; içerik anlamında giderek çoraklaşan dijital ortamda NEXT Teknofest Sosyal gibi ferahlatıcı bir sığınağa ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Program, öğrencilerin sorularını yönelttiği interaktif bir bölümün ardından gerçekleşen hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi.
Aydın Kuşadası Belediyesi’nden engelli Osman amcaya anlamlı ziyaret Kuşadası Belediyesi Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü ekipleri, 1 yaşında geçirdiği çocuk felci nedeniyle engelli kalan 80 yaşındaki Osman Çağıl’ı evinde ziyaret etti. Ekipleri karşısında görünce çok mutlu olan Çağıl, "Evde Bakım Birimi, tüm ihtiyaçlarımla yakından ilgileniyor. Her zaman yanımızda olduğunuz çok teşekkür ederim" dedi. Kuşadası’nda yaşayan ihtiyaç sahibi ailelerin, çocukların, öğrencilerin ve engelli bireylerin her zaman yanında olan Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü ekipleri, özel gün ve haftalarda yaptıkları ziyaretlerle de gönülleri fethediyor. Bu kapsamda ekipler, Evde Bakım Birimi’nin verdiği hizmetlerden de yararlanan 80 yaşındaki Osman Çağıl’ı evinde ziyaret etti. Ekipler ziyarette, 1 yaşında geçirdiği çocuk felci nedeniyle engelli kalan Çağıl’a Başkan Ömer Günel adına çeşitli hediyeler verdi. Çağıl’a Kuşadası Belediyesi’nin engelli bireylerin sosyal hayata katılmasını sağlayan projelerinden de bahseden ekipler, ayrıca Çağıl’ın talep ve isteklerini dinledi. Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü ekiplerinin ziyaretinden dolayı duyduğu mutluluğu dile getiren Osman Çağıl, "Kuşadası Belediyesi’ne ve Başkanımız Ömer Günel’e her zaman yanımızda olduğu için teşekkür ediyorum. Evde Bakım Birimi de tüm ihtiyaçlarımla yakından ilgileniyor" diye konuştu.