YEREL HABERLER - 15 Aralık 2011 Perşembe 16:14

İİBF ULUSLARA ARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ BAŞKANI YRD. DOÇ. DR. MEHMET ÖCAL:

A
A
A
İİBF ULUSLARA ARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ BAŞKANI YRD. DOÇ. DR. MEHMET ÖCAL:

Erciyes Üniversitesi (ERÜ) tarafından ‘Ortadoğu’nun Düğümü Filistin’ konulu oturum gerçekleştirildi. Oturumda konuşan Yard. Doç. Dr. Mehmet Öcal, yaşanan Mavi Marmara olayının İsrail ile olan ticari ilişkileri olumsuz etkilemediğini söyledi. TIPH Türkiye Eski Gözlemcisi Hasan Dereli ise, “İsrail, sözde Ermeni soykırımını destekleyip desteklememe konusunda handikap içinde dedi.
ERÜ Turizm ve Otelcilik Meslek Yüksek Okulu’nda gerçekleştirilen oturumu Prof. Dr. Metin Hülagü yönetti. Oturuma konuşmacı olarak katılan Oturumda konuşan ERÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslar arası İlişkiler Bölümü Başkan Yardımcısı Yard. Doç. Dr. Mehmet Öcal, Türkiye’nin İsrail Devleti’ni ilk tanıyan ülkeler arasında olduğunu söyledi.
Türkiye’nin batılı duruşunu teyit etmek için İsrail ile olan ilişkilerini iyi tuttuğunu ifade eden Yard. Doç. Dr. Öcal, “Ortadoğu’da bulunan güçlü bir Türkiye, İsrail’in işine yarar. Türkiye’nin hava sahasını askeri tatbikatlarda kullanan İsrail için Türkiye çok önemli. Çünkü Türkiye’nin coğrafik yapısı İran ile hemen hemen aynı. İsrail, Türkiye üzerinden İran sınırına kadar uzanabilir” diye konuştu.
İsrail ile 1990’lı yıllarda ilişkilerin arttığını, 1995 ve 1999 yılları arasında Filistin ile ilgili yaşananlar nedeniyle ilişkilerin düzeyli bir seviyeye indirildiğini anlatan Yard. Doç. Dr. Öcal, “200’li yıllarda Ecevit, İsrail’i soykırım yapmakla suçladı. AK Parti Hükümeti ise sürekli olarak İsrail’i eleştirdi. Bu durum İsrail’de tepkiyle karşılandı. Ancak geçtiğimiz yıl yaşanan Mavi Marmara olayına baktığımız zaman, bu olay Türkiye ile İsrail arasındaki ticari ilişkileri olumsuz yönde etkilemedi. Tam tersine İsrail ile olan ticari ilişkiler geçtiğimiz yıllara oranla daha da arttı” dedi.
Mavi Marmara olayı sonrasında yayınlanan Palmer Raporu’nu sanki İsraillilerin yazarak üyelere dağıttığı algısının oluştuğunu ifade eden Yard. Doç. Dr. Öcal, “Bu rapor sonrasında, İsrail’in uluslar arası arenada ne kadar etkili olduğunu görüyoruz” diye konuştu.
Yaşananlar sonrasında, Türkiye’nin Arap ülkelerinin lideri durumuna geldiğini, İsrail’in ise Ortadoğu’da yalnız bırakıldığını söyleyen Yard. Doç. Dr. Öcal, “Bu durumun olumsuz etkileri ise, terörün azması ile sözde Ermeni soykırımının kabul edilmesi konularında Türkiye’ye etkisi oluyor” ifadesinde bulundu.
Oturumda, Mescid-i Aksa hakkında ve Filistin’de yaşananlar hakkında bilgi veren TIPH Türkiye Eski Gözlemcisi Hasan Dereli, İsrail’in sözde Ermeni soykırımını destekleme konusunda handikabının bulunduğunu söyledi. Dereli, “Çünkü İsrail, Yahudi soykırımının dünyadaki tek soykırım olmasını istiyor. Bu nedenle Ermeni soykırımı iddialarını destekleyip desteklememek konusunda kesin karar vermiş değil” dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için yeni teknolojiler, dünyanın yeni şartlarını dikkate alan yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen 2026 Merkezi Yönetim ve 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerine sunum yaptı. Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin iyileştirilmeye, geliştirilmeye her zaman açık bir sistem olduğunu söyleyerek, "İhtiyaçtan yeni ihtiyaçlar ortaya çıktıkça yeni değerlendirmeler yapıldıkça, dinamik bir şekilde kendini geliştiren bir yapı olduğunu ifade etmek isterim" ifadelerini kullandı. Demokratik sistemlerde farklı yönetim biçimlerinin olduğunu belirten Yılmaz, "Bunların hepsi demokratiktir ama yönetim sistemi olarak farklılık arz ederler. Başkanlık sistemi de vardır, parlamenter sistem de vardır, yarı başkanlık sistemi de vardır. Üçü de demokratik dünyada görülen sistemlerdir. Her birinin de farklı alt versiyonları olduğunu biliyoruz. Örneğin İngiltere’deki parlamenter sistemle kıta Avrupa’sındaki parlamenter sistem arasında da belli farklılıklar olduğunu biliyoruz. Nitekim bizim de önceki sistemimizin farklı bir parlamenter sistem olduğunu hep birlikte biliyoruz. Çok çeşitli zaafiyetler içeren bir sistem olduğunu biliyoruz. Halkımızın referandumda onayıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dediğimiz Türkiye’nin özel koşullarına uygun, kültürüne uygun bir yapılanmayı gerçekleştirmiş durumdayız. Bu sistem yeni sistem birçok testten başarıyla geçti. Kim ne derse desin. Son beş altı yıl özellikle bir taraftan dünyada belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu. Risklerin belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu. Bölgemizde jeopolitik gelişmelerin, savaşların, çatışmaların yoğunlaştığı bir dönem oldu. Pandemi gibi tüm dünyayı sarsan bir hadisenin yaşandığı bir dönem oldu. İçeride yine asıl afeti dediğimiz tarihimizin en büyük afetini yaşadık. Ekonomik şartlarla ilgili yine çeşitli süreçler yaşandı. Bütün bu süreçlerde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin avantajını gördüğümüzü, yaşadığımızı rahatlıkla ifade edebilirim. Hızlı karar alan, uygulayan, etkin bir sistem olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kendisini ispat etmiştir. Ama hep altını çiziyorum. Bugün de ifade edeceğim. Bu daha iyileştirilemeyeceği anlamına da gelmiyor. Daha da iyiye, daha gelişmiş bir yapıya doğru dönüşmeyeceği anlamına da gelmiyor. Tam aksine tecrübelerle yaşadığımız süreçlerle birlikte sistem iyileştirilmeye de her zaman açık bir sistem" şeklinde konuştu. Yılmaz, şöyle konuştu: "İyi ki bu küresel ve bölgesel fırtınalı dönemde Cumhur İttifakı gibi güçlü bir ittifakımız var. İyi ki Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü, dirayetli, tecrübeli bir liderimiz var. Liderlik her zaman önemlidir. Ama fırtınalı zamanlarda zor zamanlarda bir kat daha önemlidir. Bugün Türkiye siyasi istikrarıyla dünyadan birçok alanda pozitif ayrışan bir ülkedir. Sorunlarımız da elbette var ama bu sorunları aşma kapasitemiz de var. Bunu da birçok vesileyle ortaya koymuş durumdayız. Cumhurbaşkanlığı’yla ilgili saray ifadesini kullanıyor değerli arkadaşlarımız muhalefetten. Tabii ki saray değil orası. Milletin evi. Biz milletin evi olarak görüyoruz ve orası bir gelip bir gün görürsünüz belki. Ziyaret ederseniz nasıl bir, kurgu var zihninizde bilmiyorum ben, ama orası bir çalışma mekanı. Orada bürokratlarımız var. Çalışanlarımız var. Kamu görevlileri var. Gece gündüz bir mesai harcanıyor. Birçok durumda mesai kavramına bakılmadan bu ülkenin ihtiyaç duyduğu çalışmalar, faaliyetler yürütülüyor. Orası hiçbir partiye ait değil. Hiçbir kişiye de ait değil. Milletin evidir. Milletin gönlüne giren külliyenin kapısından da girer. Milletin gönlüne giremeyen oranın bir saray olarak hayalini kurar." Yılmaz, "Bugünkü Cumhurbaşkanlığımız geçmişteki Cumhurbaşkanlığı değil, bazen karıştırılıyor. Sanki o eski sistemimizdeki Cumhurbaşkanlığı makamıymış gibi değerlendiriliyor. Öyle değil. Bugün yönetimimizin merkezi Cumhurbaşkanlığı. Yasamada milli iradenin tecelli Türkiye Büyük Millet Meclisi’miz, gazi Meclisimiz. Yürütmede de milli iradenin tecelli ettiği makam Cumhurbaşkanlığı makamı. Eskiden doğrudan seçilmiyordu biliyorsunuz. Artık doğrudan halkımızın sandığa gidip seçtiği bir Cumhurbaşkanımız var. Milli iradenin doğrudan yansıdığı bir makam var. Ve burada yürütme makamı olarak Cumhurbaşkanlığı eski sistemdeki Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığının birleşmiş hali. Eskiden iki tane ayrı makam vardı biliyorsunuz. Dolayısıyla ayrı maliyetler, masraflar vardı. Aslında yeni sistem bunları sadeleştirmiş durumda. Yıllar itibariyle fark etmekle birlikte geçmişte Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığı bütçelerini birleştirirseniz toplam bütçenin binde üçüne dördüne denk gelirdi geçmişteki masrafla. Bugün binde biri seviyesinde. Binde bir, binde bir nokta bir, binde bin nokta iki seviyesinde. Geçmişe göre çok daha düşük maliyetle çalışan bir merkezden bir karargahtan bahsediyoruz. Yönetim sistemimizin kalbinden bahsediyoruz. Son derece makul düzeylerde bir maliyetle bu stratejik görevin yerine getirdiğini ifade etmek isterim" diye konuştu. Anayasa konusunda Yılmaz, "Burada bizim yaklaşımımız açıktır. Yeni sivil bir anayasayı savunuyoruz. Seçim beyannamemizde de var. Parti programımızda da var. Aslında bütün partilerin seçim beyannamelerinde bu var. Yani millete böyle daha iyi bir anayasa vaadi hemen hemen tüm partilerin seçim beyan namelerinde, politika belgelerinde var. Biz de bu yönde bir çalışmayı, mutfak çalışmasını sürdürüyoruz. Bütün partilere de çağrı yapıyoruz" dedi. Anayasada vesayetçi zihniyetin etkileri büyük oranda giderildiğini söyleyen Yılmaz, "Hala bazı kalıntıları olduğunu görüyoruz. Ancak çok sayıda değişiklikle iç tutarlılığı bir ölçüde zayıfladığını iç yapısında yeni daha tutarlı bir yaklaşımın faydalı olacağını düşünüyoruz. Bunlardan da belki daha önemlisi gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için yeni teknolojiler, dünyanın yeni şartlarını dikkate alan yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz. Bu anayasa hem devletin kurumlarını daha etkin çalıştıran daha uyumlu çalıştıran bir anayasa olmalı, hem de birey devlet ilişkilerini daha özgürlükçü, daha hak, hukuk temelli tanımlayan bir anayasa olmalı diye inanıyoruz. Ama bu bizim tek başına yapabileceğimiz veya Cumhur İttifakı olarak yapabileceğimiz bir konu değil. Diğer partilerle birlikte en geniş mutabakatı sağlayarak yapmamız gereken bir alan hem sistem eleştirileri yapıp hem de anayasa çalışmalarına girmeyiz diyenlerin çok tutarlı olduğunu ifade edemem doğrusu. Yani eğer gerçekten burada daha iyi bir anayasa, daha iyi bir sistem istiyorsanız buyurun çağrı yapıyoruz; gelin birlikte çalışalım, ortak akılla çalışalım" ifadelerini kullandı.