GÜNDEM - 06 Mayıs 2024 Pazartesi 15:02

Atatürk Üniversitesi, Avrupa Üniversiteler Birliğine (EUA) tam üye olarak kabul edildi

A
A
A
Atatürk Üniversitesi, Avrupa Üniversiteler Birliğine (EUA) tam üye olarak kabul edildi

Atatürk Üniversitesi, uluslararası alanda prestijli bir adım daha atarak Avrupa Üniversiteler Birliğine (EUA) tam üye olarak kabul edildi. Avrupa’nın önde gelen eğitim kurumlarının bulunduğu bu çatı altına katılan Atatürk Üniversitesi, uluslararası alanda daha etkin bir konuma gelerek küresel ölçekte iş birliği ve bilgi paylaşımına önemli bir katkı sağlayacak.


Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) kolektif tam üye olduğu EUA’da, ülkemizden 33 devlet ve 18 vakıf üniversitesi olmak üzere 51 üniversite üye olarak bulunurken, bunların 39’u tam üyelik statüsüne sahip üniversiteler olarak listede yer alıyor.


Avrupa Üniversiteler Birliği (EUA) üyelik başvurusu, 19 Nisan 2024 tarihinde Polonya’nın Gdansk şehrinde yapılan konsey toplantısında kabul edilen Atatürk Üniversitesi, 49 Avrupa ülkesinde 850’den fazla üniversiteyi ve ulusal rektörler konferansını temsil eden, Bologna Sürecinde ve AB’nin yüksek öğrenim, araştırma ve yenilik politikalarını etkilemede önemli bir rol oynayan Avrupa Üniversiteler Birliğine tam üye olarak seçildi. Üye üniversitelerin farklı projelere, bilimsel etkinliklere ve interaktif öğrenme faaliyetlerine katılarak iyi uygulamaları paylaşmaları için fırsatlar sunan bu üyelik ile Avrupa’daki eğitim kurumları ile iş birliğini artırmayı ve üniversitenin uluslararasılaşma stratejisi kapsamında yeni değişim programları ve ortak araştırma imkanlarının oluşturulması hedefleniyor.



“Bu üyelik, üniversitemizin uluslararası alanda daha görünür olmasını sağlayacak”


Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, üniversitenin Avrupa Üniversiteler Birliğine tam üye olarak kabul edilmesiyle ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu: "Atatürk Üniversitesi olarak, uluslararası alanda etkin bir rol üstlenmek ve dünya standartlarında eğitim ve araştırma faaliyetlerine katkı sağlamak için sürekli olarak çaba sarf ediyoruz. Avrupa Üniversiteler Birliğine tam üye olarak kabul edilmemiz, bu yöndeki çalışmalarımızın ne denli başarılı ve etkili olduğunun bir göstergesidir. Bu üyelik, üniversitemizin uluslararası alanda daha görünür olmasını sağlayacak ve Avrupa’nın en prestijli eğitim ağlarından biriyle iş birliği olanaklarını artıracaktır."



“EUA, iş birliği ve bilgi paylaşımını teşvik etmeyi amaçlayan önemli bir platform”


Yakın zamanda üniversitenin verdiği kaliteli eğitimin Yükseköğretim Kalite Kurulu tarafından akredite edildiğini hatırlatan Rektör Çomaklı: “Avrupa Üniversiteler Birliği (EUA), Avrupa genelinde yüksek öğretim kurumlarını bir araya getirerek eğitim, araştırma ve inovasyon alanlarında iş birliği ve bilgi paylaşımını teşvik etmeyi amaçlayan önemli bir platformdur. Atatürk Üniversitesinin bu birliğe tam üye olarak kabul edilmesi, üniversitenin uluslararası alanda etkin bir şekilde temsil edilmesini sağlayacaktır. Bu yeni üyelik, Atatürk Üniversitesinin uluslararası alanda etkin rolünü güçlendirecek ve öğrencilere daha geniş bir perspektif sunarak küresel düzeyde rekabet avantajı sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.


Yeni Nesil Tasarım ve Dönüşüm Projesinin kazandırdığı ivme ile daha da önemli kazanımlar sağlanacağını belirten Rektör Çomaklı: “Atatürk Üniversitesi olarak, Avrupa Üniversiteler Birliğine tam üye olarak kabul edilmenin gururunu yaşarken, uluslararası alanda daha fazla başarıya ve iş birliğine olanak sağlayacak bu önemli adımın üniversitemize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu.



Atatürk Üniversitesi, Avrupa Üniversiteler Birliğine (EUA) tam üye olarak kabul edildi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Rize Tarihi serenderler otel odası oldu Rize’de geçmiş dönemlerde daha çok yiyeceklerin saklanması için kullanılan serenderler otel odası oldu. Genelde üst kısmında yiyeceklerini kemirgenlerden korumak için sakladığı, alt kısmını da çoğunlukta ahırda yetiştirdikleri hayvanlar için yazdan hazırladıkları otları koymak için kullandığı ahşap serenderler artık tarih olmaya başladı. Genel itibariyle 4 direk üzerine kurulan oda şeklinde olan ve oturtulduğu direklere kemirgenlerin tırmanmaması için tekerleğe benzer yuvarlak bir ahşap ile kesişen serenderler aynı zamanda bir zenginlik göstergesiydi. Birçok evin yakınına kurulan bu serenderlerin alt kısımları da ahırda bakılan büyükbaş veya küçükbaş hayvanların yemesi için saklanan otlarla doldurulurdu. Unutulmaya yüz tutmuş bu yerel mimari Rizeli aile için fikir kaynağı oldu. Rize’nin Ardeşen ilçesi Fırtına Vadisinde yaşayan Recep Kurtoğlu ve oğulları, çürümeye yüz tutan ve Doğu Karadeniz’in geçmiş dönemde vazgeçilmezi olan bir serenderi satın alarak köylerinde ki araziye yerleştiremeyince farklı bir alana yerleştirdiler. Aile genellikle yakın akrabaları ve arkadaşları ile çay içmek için serenderi kullanmaya başladı. Sonrasında talep artınca serenderi otel odasına çevirdi. Alt kısmını lavabo, salon ve mutfağa çeviren aile üst katını ise yatak odasına ayırdı. Talep arttıkça harekete geçen Kurtoğlu ailesi, tamamen doğallığı bozmadan yaptıkları serenderlerin sayısını 5’e kadar çıkarttı. “Orijinalini hiç bozmamaya çalıştık” Orjinalliğini bozmadan serenderleri otel odası olarak kullanmaya başladıklarını ifade eden Recep Kurtoğlu, “Aslında ilk önce evimin önüne koymak için almıştım. Tarihi eserleri seviyorum. Sığmayınca buraya getirmek zorunda kaldık. Çocuklar özellikle burayı istediler. Başta ticari amaçlı değildi. Sırf kendimiz için yapmıştık. Tamamen doğaldan yanayız. Her şeyi otantik yapmaya çalıştık. Bunlar en az 150-200 yıllık yapılar. Orijinalini hiç bozmamaya çalıştık. Orijinalliğini bozmadan eskiyi canlandırmak istedik” dedi. “Rize hayatını burada yaşatıyoruz” Gelen misafirleri şehir hayatından uzaklaştırarak Rize hayatını yaşattıklarını belirten Burak Kurtoğlu, “Buranın en büyük özelliği tamamen doğal olması. 150-200 yıllık yapılarımız var burada. 5 ayrı serender evimiz mevcut. Hiçbirinde çivi bile yok. Eskilerimiz tahtaların birbirine geçirerek yapmışlar. Zamanında bunlar kiler olarak kullanılmaktaydı. Eskiler mısır gibi ürünler öğüttükleri zaman fare gibi haşereler ulaşamaması için serenderlerde saklanırdı. Asıl kullanım amacaı oydu. Yöremizde çokça mevcuttu. Sahipleri bir kısmını kırıp odun yapmaya başladılar. Bir kısmı çürütmeye başladı. Değeri kalmadı. Bu olay zaten karambole gelişti. Öncelikle bu işe girmemize sebep olan arkadaş serenderi çürütüyordu. Eski sahibi bakamadığı için bize sattı. Köyümüze büyük geldiği için orada kullanamadık. Düz bir alana kurup arkadaşlarımız gelip çay içeriz amacıyla buraya kurduk. Sonrasında neden konaklamaya çevirmiyorsunuz gibilerinden çok talep olunca neden olmasın dedik. Bir tane ile başlamıştık. Şu anda 5 adet farklı serender evimiz mevcut. Rize’nin farklı köylerinden serender evleri aldık buraya taşıdık. Doğallığını bozmadan buraya dizdik. İçini de otel hizmeti verebilecek şekilde dizayn ettik. Buranın en büyük özelliği doğal olması. Buraya gelen insan 2-3 gün olsa bile şehir hayatından uzaklaşıyor. Rize hayatını burada yaşatıyoruz” ifadelerini kullandı. “Burada uyumak benim için tarif edilemeyecek bir duygu” Kaan Kurtoğlu ise serenderlerin tarihine dikkat çekerek “Serender yaklaşık 150 yıllık. İçine girdiğin andan itibaren ahşabın kokusunu alıyorsunuz. Özellikle yağmurlu havalarda burada uyumak benim için tarif edilemeyecek bir duygu. Gelen insanlarda bu şekilde düşünüyor. Bu serenderler eskiden kiler olarak kullanılıyordu. Buzdolabı olmadığı için insanlar gıda ürünlerini burada saklarlardı. Bunlar yerden yüksek olduğu için fare gibi hayvanlar gıdalara ulaşamıyordu. Bu şekilde kullanılıyordu” şeklinde konuştu.
Zonguldak Rektör Özölçer’den 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı mesajı Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı münasebetiyle bir mesaj yayımladı. Rektör Özölçer mesajında şu ifadelere yer verdi: “19 Mayıs, kadim Türk milletimizin tarih sahnesine adım attığı ilk andan itibaren aşkla bağlandığı bağımsızlığını aynı ruhla dünya sahnesine ilan ettiği asil günün adıdır. Övünç kaynağı tarihimizin dönüm noktası olarak bilinen Gazi Mustafa Kemal’in Samsun’a attığı ilk adım, milletimizin umudu ve karanlığın aydınlığı olurken millî devletimizin de müjdecisi olmuştur. 105. yıl dönümünü gurur ve mutluluk içinde kutladığımız bugün; aziz milletimizin kahramanlık beratı, devletimizin payidarlığının nişanı ve cumhuriyetimizin emaneti gençliğin meşalesidir. Ulu Önder Atatürk’ün yarınların umudu olan Türk gençliğine ithaf ettiği bu kutlu gün gençliğe duyduğu güvenin timsalidir. Güçlü Türkiye yüzyılında aydınlığımız olan gençlerimizin bilimde, sanatta, sporda ve hayatın her anında kazandığı zaferler ile insanlığa sunduğu nitelikli üretimler ‘Muhtaç olduğun kudret damalarındaki asil kanda mevcuttur’ sözünün göstergesidir. Ülkemizin teminatı olan gençlerin geleceğini emin adımlarla şekillendirdiği üniversiteler olarak bizler de üstümüze düşen sorumluluğun her daim farkındayız. Bu farkındalığın önemini bilerek aklın ve bilimin kılavuzluğunda çağdaş, vatansever, çalışkan, üretken, inancına ve kültürüne bağlı bir ülküyle birlikte ülkemizi muasır medeniyetlerin üstüne taşıyacak gençleri yetiştirmeyi görev addediyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle necip milletimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı canı gönülden kutluyor; başta ülkemizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşları olmak üzere tüm aziz şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle yâd ederken gazilerimize de sağlıklı bir ömür diliyorum.”