GENEL - 16 Mart 2018 Cuma 16:17

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Şimdi bir yandan Menbiç’e yöneleceğiz”

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Şimdi bir yandan Menbiç’e yöneleceğiz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şimdi bir yandan Menbiç’e yöneleceğiz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şimdi bir yandan Menbiç’e yöneleceğiz. Menbiç’teki kardeşlerimizi daha fazla bekletmeyeceğiz" dedi.


Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Erzurum İl Kongresinde önemli açıklamalarda bulundu. 16 Nisan halk oylamasında yüzde 75’lik oranıyla Türkiye sıralamasında beşinci sırada yer alarak vefasını gösteren Erzurum’a bir kez daha şükranlarını sunduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İlçeler arasında öne çıkan yüzde 91’lik evet oyuyla Pazaryoluna, yüzde 90’lık Tortum ve Köprüköy’e yüzde 85’lik oranla Uzundere ve İspir’e, yüzde 83 ile Aşkale ve Narman’a, yüzde 82 ile Aziziye, Oltu ve Pasinler ilçelerimize özellikle teşekkür ediyoruz" dedi.


Erzurumlu merhum sanatçı İbrahim Erkal’ın Hadi Gel Erzurum’a gel türküsünü anımsatan Erdoğan, "Rahmetli İbrahim Erkal kardeşimiz o güzel türküsünde dediği gibi Paladöken yastığım evleri yığın dadaşların el ele hadi gel Erzurum’a gel Erzurum yahşi güzel. Palandöken bembeyaz çoğu kıştır azı yaz. Yaylalar serin su damdan donan buzu yaz, hadi gel Erzuruma gel. Erzurum yahşi güzel. Evet havası sert insanı mert, yahşi güzel Erzurum’a herkes gelsin" dedi.



"15 yılda 22 katrilyon liralık yatırım"


Erzurum’a 15 yılda 22 katrilyon liralık yatırım yaptıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan "Niye siz bize aşıksınız ama biz de size aşığız. ’Aşkınan koşan yorulmaz’ dedik yorulmadık yorulmayacağız. İki üniversite ve 140 bin üniversite öğrencisiyle ülkemizin de en büyük eğitim üslerinden birisi" dedi.


Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:


"Komuta kademesiyle görüşüyoruz. ’Gençler bizi Afrine götür diyor’ ne diyorsunuz? Diyorlar ki ’şu an ihtiyaç yok.’ ’İhtiyaç olursa size bildiririz’ diyorlar. Ben de ihtiyaç olursa hadi gidiyoruz diyeceğiz biz de. 15 Temmuz da zaten siz bunu gösterdiniz. 251 şehidimiz oldu. Ama ne oldu elhemdülillah bu darbecilere ülkemizi kaptırmadık. FETÖ, Erzurum’un bir köyünden çıkmıştı. 99’da nereye kaçtı Pensilvanya’ya. Corçlar karşıladı. Hala orada mı? Orada. Niye dönemiyor. Sen artık dönsen bile dadaş artık seni buraya sokmazlar. Dadaşların içerisinden bu milleti parçalayan çıkmaz. Onun için sen yerini buldun."



"Olimpiyatları Erzurum’a kazandırmak için elimizden geleni yapacağız"


Üniversite öğrencileri için yeni yurtlar inşa ettiklerini dile getiren Erdoğan, "Bin 930 yatak birkaç yıl içinde de 3180 yatak kapasiteli yurtları hizmete sokuyoruz. Şehir genelinde üç bin yeni derslikle evlatlarımızın daha modern şartlarda eğitim öğretim görmesini sağladık. Kış sporlarından çok önemli tesisler kurduk. Şimdi bu alt yapıdan aldığımız cesaretle Erzurum’a 2026 kış olimpiyatlarına bakın alıyoruz demiyorum orada rekabet edeceğiz. Bizim dışımızda altı ülke daha var. Onlar da rekabetin içerisinde. Müracaatımızı yapacağın inşallah hayırlı olacak. Olimpiyatları Erzurum’a kazandırmak için elimizden geleni yapacağız" dedi.


Bugüne kadar 10 bin yeni konut yaparak Erzurum’un çehresini değiştirdiklerini kaydeden Erdoğan, "Bölünmüş yol uzunluğunu 600 kilometreye çıkararak ulaşım sorununu kökten çözdük. Bayburt yolu üzerindeki Kop Tüneli Aşkale-İspir arasındaki Kırık Tüneli hizmete girdiğinde Erzurum-Trabzon ve Rize yolu çözüme kavuşacak. Erzurum-Bingöl yolundaki Çiriş Tünelini de 2021 yılına kadar tamamlayacağız. Amacımız Edirne’den Kars’a oradan da Tiflis’e Çine kadar kesintisiz bir raylı sistemini inşa etmektir" ifadelerini kaydetti.



"19 kilometrelik raylı sistem"


"İnşallah en kısa sürede Erzurum’un ulaşımını 19 kilometrelik raylı sistemle kolaylaştırarak rahatlatacağız" diyen Erdoğan, "Erzurum’la gurur duyuyorum. Tarihi bir mücadele veriyoruz. Erzurum istiklal mücadelesinin ne olduğunu çok iyi biliyor. Hazreti Ömer döneminden beri İslam’ın bayraktarlığını yapıyor. Daha sonraki dönemlerde çeşitli devletler arasında el değiştirse de hep bir gaza üssü olmuştur. Erzurum Türklerin Anadolu’ya gelişinde de bir giriş kapısı olmuştur. 12 Mart Erzurum’un kurtuluşunun 100. yıldönümüydü. Bir kez daha kurtuluş gününüzü tebrik ediyorum. Erzurum bölgenin en önemli şehirlerindedir. Erzurum bu arada kurucu bir şehirdir. 23 Temmuz 1919 da toplanan Erzurum kongresi istiklal harbinin müjdecisi olmuştur. Erzurum’un böyle önemli bir yeri var. Dün Anadolu’nun bizim vatanımız haline gelmesinin öncülüğünü yapmıştır. Şimdi de Erzurum Türkiye’nin ve Türk milletinin istiklalinde ve istikbalinde yine safların en önünde yürüyor. Erzurum’a böylesi yakışıyor" diye konuştu.



"Mazlumlara her zaman biz ensar olduk"


Erdoğan, "Allah’ınıza kurban sizin dadaşlar. Afrin’e teröristlere dar eden kahramanlarımızı görüyorsunuz. Teröristlerini inlerinde bulup imha eden aslan parçalarını görüyorsunuz. Ülkemizin yanı başında 90’lardan beri önce Irak’ta sonra Suriye’de güya buraları kurtarmak için gelenlerin yaptığı büyük bir yıkım var. Mazlumlara her zaman biz ensar olduk. Son yedi yılda 4 milyon ırak ve Suriyeli ülkemize sığındı. Kendi gücümüzle kendi imkanlarımızla bu yükü omuzladık. Hala da dört milyona yakın sığınmacıya ev sahipliği yapıyoruz. AB önce 3 milyon avro, bir üç milyon avro. Daha birincisi daha gelmedi. Ya siz ne diyorsunuz. Arkadaş eşek ölür kalır semeri insan ölür kalır eseri. İnanmıyor musun gel Antepe, gel Hatay’a, Urfa’ya. Gel bu eserlerin tamamını gör. Gördükten sonrada vermen gereken parayı ver. Verirseniz verirsiniz vermezseniz vermezsiniz biz yolumuza bakarız. AB bizi sadece oyalıyor. Biz eğer sizden gelecek avroları bekleyecek olsaydık 4 milyon insan ölümler halkasına çok daha farklı bir şekilde ilave olurdu. Hani diyor ya şair ne günlere kaldık" dedi.



"AB daha ilk dilim parayı vermedi"


AB’nin ilk dilim parayı vermediğini söyleyen Erdoğan, "Yapacağımız çok iş var. Adam terör örgütüne envai çeşit silah veriyor bir kuruş para almadan. Biz paramızla alamıyoruz, terör örgütlerine bedava veriyorsunuz. Bunları ne ile izah edeceksiniz. AB komisyonu ikinci 3 milyon avro için teklif vermiş. AB daha ilk dilim parayı vermedi" ifadelerini kaydetti.



"Türkiye Afrin meselesini önemli ölçüde çözmüştür"


"Türkiye Afrin meselesini önemli ölçüde çözmüştür" diyen Erdoğan, "Yaklaşık 140 bin o bölge insanı döndü ve kendi evlerine yerleştiler. Bin 500 kilometre kareyi kontrolümüze aldık. Nedef Afrin’i tamamen kontrolümüzün altına alacağız ve Afrin’e yerleştireceğiz. 780 bin kilometre karelik topraklara nereden geldik 18 milyon kilometrekarelik bir Osmanlıydı. Maalesef 780 bin kilometrekareye düştük. Ya buna bile göz diktiler. Kimlerin göz diktiğini biliyorsunuz. PKK göz dikti, vicdansızlar. Bunların hepsini çıkarıyoruz" ifadelerini kullandı.



"Menbiç’teki kardeşlerimizi daha fazla bekletmeyeceğiz"


Erdoğan ,"Şimdi bir yandan Menbiç’e yöneleceğiz. Menbiç konusunda ABD yeni bir yöntem önermişti. ABD Menbiç’te niye vardı. DEAŞ’ı kovmak için. Şu anda var mı? Peki kim var başkan. Ne siz oraya girin ne biz girelim. Oranın sahibi Araplar. DEAŞ kalmadı ama ABD neden orada? Menbiç’in yüzde 95’i Arapların. Bu kadro merhamet kadrosudur. Bunun için oradayız. Bu bölgeleri asıl sahiplerine veriyoruz. İşgal için değil Suriyeli kardeşlerimizi zulümden kurtarmak ve güvenli bir gelecek sağlamak için gittik. Menbiç’te de aynısını yapacağız. ABD terör örgütünü boşaltırsa çok daha kolay yaparız. Onlardan ihsan istemiyoruz gölge etmesinler yeter. ABD eğer teröre karşı birlikte çalışmak istiyorsa Fırat’ın doğusunda teröristleri oradan çıkararak bu işe başlamalıdır. Mutlaka onları oradan çıkaracağız. Her türlü işbirliğine hazırız. Zaten bu kardeşlerimizde hasretle yanlarına gitmemizi bekliyorlar. Menbiç’teki kardeşlerimize daha fazla bekletmeyeceğiz. Etkisiz hale getirilen terörist sayısı 3 bin 530’a ulaştı. Kontrolümüze geçen net alan Bin 320 kilometrekare. Yavaş yavaş siviller yerlerine yerleşiyor" dedi.



"3 milyon masum insanın ölümüne yol açtılar"


Erdoğan, "Sınırlarımız boyunca terör koridorları oluşturmaya çalışanlar birden bire barışsever kesildiler. 3 milyon masum insanın ölümüne yol açtılar. Ya bunlar değil mi Suriye’de bir milyon insanın kanına giren, Filistin’de yüz binlerce insanın kanına giren. Afrinde zarar gören sivil görmek istiyorlar teröristlerin şehirden çıkmaya engel olan sivillere zulmedenleri görsünler. Yollara kurdukları tuzaklarla hayatını kaybeden çocukları görmeyenlerin vicdanları nasırlaşmıştır. Petrol var mı, elmas var mı? Varsa oradalar. Masum insanların hayatıymış hiç biri umurlarında değil. İnsan hakları kendi vatandaşları söz konusuysa anlamlıdır. Bunların her şeyleri maalesef lafta. Onlar insanları ölüme terk ettiler. Bunların anlayış şekli sona eriyor. Bu büyük yükselişte yolumuzun lokomotifi Erzurum’a yine çok önemli görevler düşecektir. Gelecek bizim medeniyetimizle aydınlanacak.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Malatya Uzmanından yapay zeka uyarısı: "Evcilleştirmezsek aileyi yıkar" İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Şan, yapay zekanın günlük hayatta birçok farklı alanda yaygın olarak kullanıldığını söyledi. Yapay zekayı ‘vahşi bir hayvana’ benzeten Prof. Dr. Şan, "Bu vahşi hayvanı evcilleştirmezsek büyüdüğünde aileyi yıkma potansiyeline ulaşır" dedi. Eğitimden sağlığa, hukuktan savunma sanayisine kadar birçok alanda artık yapay zekanın yok sayılamayacak düzeyde başarılı işlere imza attığını belirten Prof. Dr. Şan, bilinçli kullanım uyarısında bulundu. Eğitim bilimlerinde yapay zekayı sıkça kullandığını ifade eden Prof. Dr. Şan, "Derslere hazırlanma ve ders sırasında yapacağımız etkinlikleri sürdürme konusunda işimizi çok kolaylaştırıyor. Ders planı hazırlamak eskisi kadar zor değil. Küçük birkaç komutla işlerimi halledebiliyorum. Öğrencilerle ders sırasında etkileşimi kurmak daha kolay. Onlardan gelen dönüşleri birkaç saniye içinde analiz edip ne öğrenmişler, neyi yanlış öğrenmişler bunları analiz etmek çok kolaylaştı" dedi. "Aileyi yıkma potansiyeli olduğunu öngörüyorum" Yapay zekâ kullanımında insanların bilinçlendirilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Şan, "Vatandaşın bilinçlenmiyor olmasının ne zararı var diye sorabilirsiniz. Yapay zekayı yeni doğmuş vahşi bir hayvana benzetiyorum. Biz bu vahşi hayvanı evcilleştirmezsek bir süre sonra büyüdüğünde evimizin duvarlarını, kapısını, penceresini yıkabilir. Aileyi yıkma potansiyeli olduğunu öngörüyorum. Yapay zekanın girmediği bir taraf yok. Çocukların oyuncaklarında yapay zekâ artmaya başladı. Hastanelerde sağlık takibinden hukuka kadar birçok alanda arttı. Günlük hayatımıza baktığımda ise arabalardaki kısa fardan uzun fara geçmesi bir yapay zeka unsuru. Aynı şekilde çarpışma önleme sistemleri bir yapay zeka unsuru. Bunları düşündüğümüzde neredeyse hayatımızın her yerinde var. Özellikle cep telefonlarının kişisel asistanlarının bizi sürekli takip ettiği bir çağdayız" ifadelerini kullandı. Yapay zekanın küçümsenemeyecek bir konumda olduğunu belirten Prof. Dr. Şan, "Yapay zekanın ‘yapay’ ön ekinden rahatsızım. Yapay dediğimiz zaman biz onu küçümsemiş oluruz. Sizin, benim gibi bir zekâ. Dolayısıyla doğal ve yapay ayrımı zekâ kelimesine çok gitmiyor. Bunun yerine ‘tamamlayıcı’ ifadesini kullanmak daha doğru" şeklinde konuştu. "Henüz evcilleştirilmemiş bir hayvan" Prof. Dr. Şan, yapay zeka kullanırken dikkat edilmesi gerekenler için de "Varsayalım ki evcil bir hayvan besliyoruz. Bu hayvanı beslerken bile çok dikkat etmemiz gerekir ki bu henüz evcilleştirilmemiş bir hayvan. Dolayısıyla herhangi bir hayvanı evcilleştirme sürecinde ne yapmamız gerekirse burada da bunu yapmamız gerekir. Evimizi yapay zekaya teslim edip kenara çekilmek büyük bir hata olduğu gibi ilişkiler sırasında ebeveynlerin teknolojik cihazlara dalması olayından uzak durulması gerekir. Bu aynı zamanda çocuklarda teknoloji kullanımı merakını artırıyor. Akabinde bilimsel körelme geliyor" diye konuştu.
Gaziantep İğne ipliğe adanan bir ömür Gaziantep’te yaşayan 71 yaşındaki Müslüm Demirdöken, bir ömrü dikiş makinesi başında geçirdi. Terzilik mesleğine henüz 13 yaşındayken çırak olarak başlayan Demirdöken, memur olarak görev yaptığı dönemde bile mesleğini sürdürdü. Çocuk yaşlardayken ustasından öğrendiği terzilik mesleğini ilerlemiş yaşına rağmen sürdüren Müslüm Demirdöken, aradan geçen 55 yıla rağmen mesleğini ilk günkü aşkla yapmaya devam ediyor, çalışma azmini de ilk günkü gibi koruyor. 13 yaşındayken çırak olarak çalışmaya başladığı terzilik mesleğini öğrendikten sonra zamanla işinde ilerleyen Demirdöken, kendi iş yerini açtığı dönemde bir taraftan da memurluk sınavlarına hazırlandı. 1980 yılında girdiği memurluk sınavını kazandıktan sonra Gaziantep İl Gençlik ve Spor Müdürlüğü’nde memur olarak görev yapmaya başlayan Demirdöken, görevli olduğu kurumundaki mesaisinden sonra terzi dükkanında mesleğini sürdürdü. 27 yıl boyunca memurluk yaptığı dönemde hem görevli olduğu kurumunda çalışan hem de mesaisi bittikten sonra açtığı iş yerinde mesleğini sürdüren Demirdöken, emekli olduktan sonra da mesleğini sürdürdü. 13 yaşında eline aldığı iğne ipliği 71 yaşına gelmesine rağmen bırakamayan Demirdöken, çok sevdiği mesleği terzilikte 55’inci yılına girdi ve çalışma azmiyle gençlere örnek oluyor. Emekli olmasına ve yaşı ilerlemesine rağmen atölyesinden kopamayan Demirdöken, çocuklarının ve çevresindekilerin de "artık emekli ol" çağrılarına rağmen her gün sabah erkenden geldiği dükkanında akşam saatlerine kadar mesai yapıyor. Mesleğini ölene kadar devam ettirmekte kararlı olan ve 55 yılı geride bıraktığı mesleğini çok severek sürdüren Demirdöken, sağlığı el verdiği ve ömrü yettiği müddetçe kimsenin kendisini makinenin başından kaldıramayacağını, elinden de iğne, iplik ve makası alamayacağını belirtti. İş hayatına erken yaşta çalışarak başladığını anlatan Müslüm Demirdöken, "İlkokul 5’e gidiyordum. O zaman bir ağabeyimin tanıdığıyla ilkokulu bitirmeden mesleğe başladım. Bana mesleği öğreten Remzi Zirek ustamla uzun yıllar çalıştım. Hemen hemen 11 sene birlikte çalıştık. 11 sene sonra askere gittim. Askerden geldikten sonra yanından ayrıldım. Remzi Başdurk diye biriyle tanıştım. Bir müddet onunla çalıştıktan sonra kendi iş yerimi kurmaya karar verdim. 1983 yılında Ahmet diye bir arkadaşım vardı, kendisiyle ortak olduk. Daha sonra dükkanı arkadaşıma bıraktım. Ben memurluk sınavları vardı ve o sınava girdim. Sınavı kazandım ve memurluğa başladım. Bir süre Milli Eğitim Müdürlüğü’nde çalıştım. Ondan sonra oradan yatay olarak Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne geçtim. 25 senemi Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünde geçirdim ve emekli oldum" dedi. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğündeki işini çok sevdiğini belirten Demirdöken, "O dönem Gençlik ve Spor İl Müdürümüz İsmail Kurt vardı. İsmail Kurt, bize çok yakınlık gösterdi, iyilik yaptı, yanına aldı. Onunla beraber çalıştık. bilet satardık, saha hazırlardık, temizlik yapardık. Çimlerin bakımını yapar ve biçerdik, saha çizerdik. Sahayı maçlara hazırlardık. Memur olarak çalışıyordum. Kadromuz memurdu" şeklinde konuştu. Memurluk yaptı dönemde de mesleğinden kopmadığını belirten Demirdöken, "Ben terzilik mesleğini severdim. Ben memurluk yaptığım dönemde de çalışırdım. Saat 17.00’dan sonra gece 01.00’e kadar çalışırdım. Terzilik mesleğinden hiçbir zaman kopmadım. Terzilik mesleğini severdim. Ömrüm yettiği ve sağlığım el verdiği müddetçe de çalışmaya devam edeceğim. Allah ömür verirse hep çalışacağım. Ben mesleğimi sevdim" ifadelerini kullandı. Mesleğin unutulmaya yüz tutmasından ve nitelikli personel yetişmemesinden yakınan Demirdöken, "Eskiden terzi ustası, bir öğretmen, bir doktor ve bir savcı kadar değeri vardı. Terzi ustaları parmakla gösterilirdi. Zaten o zaman tek bir-iki meslek vardı. Bir terzilik ve birde berber vardı. O dönemlerde öğretmene ev bile vermezlerdi. Esnafa verirlerdi. Şimdi tam tersi oldu. Şimdi esnafa ev vermiyorlar, memur diye öğretmene veriyorlar. Çünkü öğretmenin arkasında devlet var ve öğretmenin belirli bir maaşı var. Esnaf ya çalışıyor ya hiç çalışmıyor. Ya kazanıyor ya kazanmıyor. Ya iş oluyor ya olmuyor. Eleman zaten yok, kalmadı. Bizim dönemimizde aileler okul tatil olmadan çocuğunu bir işe yerleştirir ve yerini yapardı. Çocuğunun meslek sahibi olmasını isterdi. Fakat şu an eleman yok. Terzilikte bitti. Hemen hemen tüm terzi ustaları tek başına elamansız çalışıyor" diye konuştu.
Kocaeli Çöp evlerin altındaki gizli tehlike Kişinin ’atarsa başına kötü bir şey geleceği’ korkusuyla eşyalardan kopamadığı istifçilik hastalığı, tedavi edilmediği takdirde yaşamı tehdit eden boyutlara ulaşabiliyor. Uzman Klinik Psikolog Ece Çalışkan, özellikle çöp ev vakalarının patolojik bir tablo olduğuna dikkati çekerek, "Sadece istiflenen eşyaları ortadan kaldırmak ya da üzerine gitmek yeterli olmaz. Altta yatan psikolojik süreçlerin ele alınması gerekir" dedi. Toplumda genellikle ’biriktirme merakı’ olarak algılanan ancak ilerleyen evrelerde yaşam alanlarını çöp eve dönüştüren istifçilik davranışının, Obsesif Kompulsif Bozukluğun (OKB) bir yansıması olduğu değerlendiriliyor. Uzmanlar, nesnelere aşırı anlam yüklenmesiyle başlayan bu sürecin, profesyonel destek alınmadan sadece temizlik çalışmalarıyla çözülemeyecek patolojik bir sorun olduğuna dikkati çekiyor. VM Medical Park Kocaeli Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Ece Çalışkan, istifçilik davranışının psikolojik temelleri ve bu durumun bireyin yaşamına etkilerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Çalışkan, istifçiliğin kişinin nesnelere aşırı anlam yüklemesiyle ortaya çıktığını ifade etti. "Attığında başına bir şey geleceğini düşünebiliyor" İstifçilik davranışının genellikle OKB ile ilişkili olduğunu belirten Çalışkan, "İstifçilik davranışı, OKB’nin bir davranış şekli olarak karşımıza çıkar. Kişi, anlam yüklediği nesneleri ya da batıl ve büyüsel inançlarla saklayabilir. Attığında başına bir şey geleceği ya da o nesneyle ilgili bir sorumluluk duygusu oluşacağı düşüncesiyle bu davranışı sürdürebilir" dedi. "Çöp evler patolojik düzeyi gösteriyor" İstifçiliğin her zaman aynı düzeyde görülmediğini dile getiren Çalışkan, "İstifçilik patolojik bir bulgu olarak kabul edilir. Çöp evler, istifçilikte en sık rastladığımız ve artık çok ileri düzeyde patolojik olan durumlardır. Daha makul ve kişinin işlevselliğini bozmayacak koleksiyonlar ise her zaman patolojik kabul edilmez. Ancak çöp evler, istifçilik davranışının ciddi ve tedavi gerektiren sonucudur" diye konuştu. "Mutlaka profesyonel ruhsal destek alınması gerekir" Patolojik düzeydeki istifçiliğin mutlaka ruhsal destekle ele alınması gerektiğini vurgulayan Ece Çalışkan, "Eğer bu durum OKB ile uyumlu bir istifçilikse, mutlaka profesyonel ruhsal destek alınması gerekir. Sadece istiflenen eşyaları ortadan kaldırmak ya da üzerine gitmek yeterli olmaz. Altta yatan psikolojik süreçlerin ele alınması gerekir" şeklinde konuştu. "Yakınları mutlaka destek için başvurmalı" Çalışkan, istifçiliğin kişinin günlük yaşam işlevselliğini ciddi şekilde bozduğunu da ifade ederek, "OKB, dünyada kişinin işlevselliğini bozan temel ruhsal hastalıklar arasında yer alıyor. Eğer bir kişi, yakınının böyle bir durumda olduğunu gözlemliyorsa, mutlaka ruhsal yardım için başvurmasını öneririm" ifadelerini kullandı.