- 21 Kasım 2017 Salı 14:00

Eğitim Bir Sen Erzurum 1 Nolu Şube Başkanı Ciyavul: “Akademik kariyer sistemi güçlendirilmelidir”

A
A
A
Eğitim Bir Sen Erzurum 1 Nolu Şube Başkanı Ciyavul: “Akademik kariyer sistemi güçlendirilmelidir”

Yükseköğretim sorunu yıllardır ülkemizde çok boyutlu olarak yoğun bir şekilde tartışıldığını ve talepleri karşılayabilmek için reform ihtiyacı toplumun hemen her kesimi tarafından sıklıkla dile getirildiğini belirten Eğitim Bir Sen Erzurum 1 Nolu Şube Başkanı Erkan Ciyavul, akademik kariyer siteminin güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Yükseköğretim sorunu yıllardır ülkemizde çok boyutlu olarak yoğun bir şekilde tartışıldığını ve talepleri karşılayabilmek için reform ihtiyacı toplumun hemen her kesimi tarafından sıklıkla dile getirildiğini belirten Eğitim Bir Sen Erzurum 1 Nolu Şube Başkanı Erkan Ciyavul, akademik kariyer siteminin güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.


Yükseköğretimde reformun gerekliliği hususunda toplumun tüm kesimleri arasında bir uzlaşmanın söz konusu olduğunu ifade eden Ciyavul, şu açıklamalar da bulundu:


“Ancak reformun nasıl yapılacağı konusunda bugüne kadar bir uzlaşma sağlanamadığından yükseköğretim alanında köklü bir değişiklik gerçekleşememiştir. Cumhurbaşkanımız soruna dikkat çekene kadar kamuoyunda bu sorunla alakalı sürekli olarak gündem oluşturan Eğitim- Bir Sen olmuştur. Hâlbuki Cumhurbaşkanımızın açıklamalarından çok daha önce YÖK tarafından konu gündeme getirilmeli, paydaşlarla istişareler yapılarak çözüm önerileri sunulmalıydı. Gündemde olan yeni düzenleme ise geçmişte yapıldığı gibi aceleci kararlar yerine ilgili politika aktörleriyle geniş bir çerçeveden sürdürülecek istişareler neticesinde yapılmalıdır. Yükseköğretimde yaşanan sorunlara çok yönlü bakmakta fayda vardır. Bu bağlamda Eğitim Bir Sen olarak gündeme ilişkin tespit ettiğimiz sorunları ve çözüm önerilerimizi ilgililerin dikkatlerine sunuyoruz. Arz talebi karşılamaktan hâlâ uzaktır. Üniversitelerimiz, Türkiye’nin değişim ve dönüşümüne paralel olarak çok daha ulaşılabilir ve erişilebilir hale gelmiş, yükseköğrenime geçişte öğrencilere daha fazla alternatifler sunulabilmiştir. Diğer taraftan her geçen gün sayıları artan üniversiteler, kuruldukları illerin sosyo-ekonomik gelişimine önemli katkılar da sağlamaktadır. Türkiye’de yükseköğretim sistemi, geldiği nokta itibarıyla, artık sadece üniversite çağı nüfusunun üçte birinden az bir kısmına hizmet sağlayan elit bir yapıdan uzaklaşmış ve çağ nüfusunun neredeyse yarısına hizmet sağlayabilen evrensel yükseköğretim yapısına kavuşmuştur. On yıllık bir zaman zarfına sıkıştırılmış niceliksel gelişmeler, eşine az rastlanır gelişme süreci teşkil etse de Türkiye’nin demografik dinamikleri dikkate alındığında yine de ihtiyaca tam olarak cevap verememektedir. Akademik kariyer sistemindeki çarpıklık ve objektiflikten uzaklık, zincirleme sorunlara sebep olmaktadır. Üniversite yapılanmasında 2547 sayılı Kanun’un dayandığı zihniyetten kaynaklanan sorunlar, olumsuz sonuçlarını en çok akademisyenlik mesleğinde ve akademik kariyer sisteminde göstermiştir. Akademik unvanların belirlenmesi, kadroların dağıtılması ve özellikle de akademik yükselme sürecinde yaşanan kayırmacılık, adam tutma, herhangi bir gruba mensubiyet ve bağlılıklar, “kamu yararından” ziyade özel çıkarların egemen olduğu, karşılıklı çıkar ve bağımlılığa dayanan ve özel menfaat birlikteliğini esas alan bir fiili durumun doğmasını beraberinde getirmiştir. Bu çarpık akademik alım ve kariyer düzeni, sisteme yeni yerleşmek isteyenlerinde benzer avantajlara sahip olması gerekliliği algısı oluşturmaktadır. Keyfiliği, sübjektifliği önleyecek, objektif ve denetlenebilir bir sistem kurgulanması gerekliliği kaçınılmaz bir zorunluluktur. Kadro dağıtımında görülen adaletsizlik. Araştırma görevlisi, öğretim görevlisi, okutman, uzman veya diğer öğretim üyesi kadroları fakültelerin veya diğer okulların ihtiyaçlarına göre değil, kadroya alınması düşünülen kişinin durumuna uygun hale getirilerek ilan edilebilmektedir. Birçok bölüm veya programda öğretim elemanı ihtiyacı mevcutken kadro şişkinliği yaşayan bölüm ve programlara kadro ilan edilebilmektedir. Öğretim elemanı ihtiyacını değerlendirip kadro iznini veren YÖK olmasına rağmen, kadro ilanlarında “fotoğraf ilan” olarak adlandırılan adaletsiz uygulamalar görülmektedir. Bu durum ülkemizin geleceği olan birçok gencimizde kötümserliğe yol açmakta, çalışma ve başarıya olan inancı azaltmakta ve devletine güvenmeyen, tükenmiş bir genç kitle oluşturulmasına zemin hazırlamaktadır. Adaletsiz ve hukuksuz kararlar, üniversitelerin bilimsel bilgi üretimini güçlendirecek genç ve dinamik zihinlerin akademisyenlik mesleği dışında kariyer tercihinde bulunmalarına neden olmaktadır. İş güvencesinin yokluğu. Aynı kanun içinde farklı maddelerde tanımlanan fakat aynı işi yapan gerek araştırma görevlisi gerekse öğretim üyeleri arasında eşitsizlik söz konusudur. 2547 sayılı yasanın 33/a maddesi ile 50/d maddesine göre görev yapan kişiler çalışmış oldukları birimlerde araştırma görevlisi olarak tanımlanırken 50/d maddesine göre görev yapan bir araştırma görevlisi lisansüstü eğitimini tamamladıktan sonra işsiz kalabilmektedir. Bu durum öğretim üyeleri arasında Yardımcı Doçent, Doçent ve Profesörler içinde geçerlidir. Yardımcı doçentler en fazla 3 yıllığına görevleri ile ilgili sözleşme yenilerken bu durum doçent ve profesör kadrolarında geçerli değildir ve daimi kadro statüsüyle görevleri devam etmektedir. Akademik özgürlük güvence altına alınmalı. Üniversiteler hiçbir baskı ve engelleme söz konusu olmaksızın, tüm fikirlerin, muhtelif hakikat iddialarının, sosyal ve siyasi problemlerin özgür ve medeni bir şekilde tartışıldığı, karmaşık sorunların açık bir biçimde ifade edildiği ortamlardır. Bu itibarla araştırma özgürlüğünü ve bu çerçevede temel bilgi yöntemlerini serbestçe kullanma hürriyetini, araştırma için gerekli araçlara ve şartlara sahip olma hakkını ve bilimsel üretme, bilgilendirme, öğrenme ve yayma hakkını içerecek şekilde akademik özgürlüğün hem anayasal hem de yükseköğretim kanunu ekseninde güvence altına alınması gereklidir. ÖYP gözden geçirilerek yeniden yürürlüğe konulmalı. Yeni kurulan üniversitelerde, öğretim elemanlarının sayıca yetersizliği önemli bir sorundur. Yükseköğretimimizin önündeki en büyük zorluk, yükseköğrenimin niceliksel büyümesine paralel olarak yeterli sayıda ve uluslararası ölçütleri karşılayan nitelikte öğretim üyesinin yetiştirilmemesidir. Bilim insanı yetiştirme ve ortak araştırma etkinliklerinde bulunma konusunda üniversiteler arasındaki iş birliğini artırma faaliyetleri ile gelişmiş üniversitelerin bilgi birikimi ve deneyimlerinden diğer üniversitelerin de yararlandırılmasının öğretim üyesi yetiştirme süreçlerine olumlu katkısı, Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) deneyiminde tecrübe edilmiştir. ÖYP’nin tamamen kaldırılması hatalı bir karardır. Programın aksayan yönlerinin düzenlenerek yeniden yürürlüğe konulması yerinde olacaktır. Akademik hayatta asıl olan Dr. Unvanıdır. Doktorasını bitiren ve önceden saptanmış objektif kriterleri sağlayan her akademisyen eşit haklara sahip olmalıdır. Arş.Gör.Dr, Öğr.Gör.Dr, Uzm.Dr, Okt.Dr ve Yrd.Doç.Dr gibi farklı unvanlar tarihe karışmalı, şartları sağlayan herkese aynı sosyal hak ve statüler verilmelidir. Akademik kariyerde, atama ve yükselmelerde yabancı dilin en önemli unsur ya da eleme aracı olması durumu kaldırılmalıdır. Bilindiği üzere her bilim kendi dili içinde yapılmaktadır ya da yapılmalıdır. Her şeyin bir terminolojisi vardır. Türkiye’de yabancı dilin akademide “fetiş” hale getirilmesi bu anlamda sorunludur. Ekonomik ve teknolojik bağımlılıktan kültürel bağımlılığa kadar birçok soruna neden olmaktadır. Lisansüstü eğitimde akademik çalışmalardan çok yabancı dil eğitimine (psikolojik olarak) ağırlık verilmektedir. Burada anlatılmak istenen yabancı dilin gereksizliği değildir. Elbette bir akademisyen alanıyla ilgili yabancı literatürü okuyabilmelidir. Ancak bu kadar fetiş hale getirilmesine rağmen akademik çalışmalarda yabancı literatüre ne kadar yer verildiği araştırılmalıdır. Yabancı dil sınavlarının akademik okumalara katkısı görüşümüze göre sorunludur. Yabancı dil konusundaki ikinci husus, Türkiye’de temel seviyeden doğru ayaklar üzerine oturtulmuş bir yabancı dil eğitiminin olmayışıdır. İlkokuldan doktoraya kadar verilen yabancı dil eğitimi sorunludur. Üçüncü bir husus, dil sınavlarında standart bir devamlılık ve hakkaniyet ölçüsünün olmamasıdır. Sistem kendi uygulamalarıyla bu noktayı doğrulamaktadır. Olmadık adlarla yeni sınavlar uygulanmakta (YÖKDİL gibi), istismara açık ve bir takım hilelerin yapıldığı ya da önce tanınan sonra iptal edilen gelip-geçici sınavlar (ILTC gibi) yapılmaktadır. Kimi zaman ise, standartların dışına çıkılarak en basit seviyeye düşürtülmüş sınavlar yapılmaktadır. Doçentlik sübjektif sözlü sınav tamamen kaldırılmalıdır. İstismara açık, tartışılan, çeşitli türden kayırmacılıkların görüldüğü, ideolojik tavırların kimi zaman ağır bastığı, benzeri uygulamaların akademik çevrelerce sıkça dillendirildiği, objektif ölçülerden uzaklaşmış sözlü sınavı tartışmaktan çıkarılarak kaldırılmalıdır. Profesör kadro ve atamalarında olduğu gibi Doçentlik kadro ve atamaları da yıl ve yayın esasına göre yapılmalıdır. Girilen dersler, danışman olarak yürütülen Yüksek Lisans ve Doktora tezleri Doçentlik puanlama sistemine dâhil edilmelidir. Akademik teşvik yönetmeliğine göre her yıl belirli bir puan alma zorunluluğu (Örneğin en az 30 puan) getirilerek akademik çalışmalar özendirilmelidir. Doçent adayları YÖKSİS’e girmiş olduğu yayın bilgisi üzerinden gerekli puanı sağladığında görev yaptıkları üniversitelerde doçent kadrosuna beklemeden atanmalıdır.


Doçentlik atamalarında yabancı dil puan barajının düşürülmesi ve yabancı dil puanının doçentlik puanlama sistemine entegre edilmesi. Yabancı dil puanının ilk ve en önemli eleme aracı olması yerine doçentlik puanlama sistemine entegre edilmesi görüşümüzce daha uygundur. Doçent olabilmek için 65 yabancı dil puanı yerine barajın düşürülerek (55 ya da 60 puan) alınan puanın doçentlik puanlama sistemine eklemlenmesi gerekmektedir. Her doçent adayının barajın üstünde aldığı yabancı dil puanı, genel doçentlik puanlama sistemine oranlanarak dâhil edilmesi daha uygun olacaktır. Doktora eğitiminin ve doktora sonrası üretimin niteliğinin yükseltilmesi. Türkiye’de akademik üretim bağlamında en önemli sorun doktora sonrası üretimin kısır ve niteliksiz oluşudur. Öncelikle, doktora eğitiminin nihai eğitim olduğu gerçeğinden hareketle kriterlerin yükseltilmesi gerekmektedir ve her bilim dalına ilişkin daha nitelikli doktora çalışmalarının yapılması teşvik edilmelidir. Doçentlik sonrası ise, hem üretimi artırmak hem de üretimin niteliğini yükseltmek için çalışmalar yapılması gerekmektedir. Bu noktada akademik teşvik uygulaması çözüm olarak düşünülmüştür. Ancak niteliğe ne kadar katkı sunduğu tartışmaktadır. Ademi merkeziyetçi bir uygulama doçentlik sınavlarında var olan sorunları çözmede kısır kalabilir hatta sorunların devamına ya da yeni türden sorunların çıkmasına neden olabilir. Doçentlik sözlü sınavıyla ilgili geçtiğimiz günlerde YÖK başkanı bir televizyona verdiği röportajda eser aşamasının ÜAK tarafından değerlendirileceğini, ikinci aşamanın ise üniversitelerin uhdesine bırakılacağını belirtmiştir. İkinci aşamada, isteyen üniversitenin doçentlik için mülakat yapabileceğini, isteyen üniversitenin de deneme dersi yaptırmak suretiyle doçentlik unvanını verebileceğini, söz konusu bu düşünce ile ilgili üniversitelerden görüş sorulduğunu belirten ifadeleri olmuştur. Yükseköğretim kurumları arasında farklı uygulamaların olması meseleyi mevcut durumdan daha karmaşık hale getirecektir. Yine mülakat, yine deneme dersi denmek suretiyle adaylar sübjektif bir yapının kollarına itilmektedir. Ülkemizin sosyo-ekonomik durumu ve bölgesel farklılıkları göz önünde bulundurulduğunda bu türden düzenlemeler merkez-taşra ayrımını derinleştirecek ve eğitimin kalitesinde rekabeti ortadan kaldıracaktır. En önemli sorunlarımızdan biri olan Üniversite öğreniminin yaygınlaştırılması ve Anadolu üniversitelerinin güçlendirilmesi hususu böyle bir uygulamadan olumsuz yönde etkilenecektir. Sonuç olarak; akademik kariyere ilişkin hedefe ulaşıncaya kadar geçen her aşama bir öncekinde daha zorlu olması gerekirken, başlangıç zor ve kayırmaya dayalı, ortada çok zor ve sübjektif, sonda ise çok kolay ve objektif olması kariyer sisteminde adaletsizliğe, eğitim sistemimizde verimsizliğe sebebiyet vermiştir. Gündemde olan yeni düzenleme, geçmişte yapıldığı gibi aceleci kararlar yerine ilgili politika aktörleriyle geniş bir çerçeveden sürdürülecek istişareler neticesinde yapılmalıdır. Akademik kariyerde görülen adaletsiz, hukuksuz, keyfi uygulamaların önüne geçilmelidir. Adaletsiz dil sınavlarının, kadro ilanlarının ve iş imkânlarının önüne geçilmelidir. Yeni türden tahakküm odaklarının oluşması engellenmelidir. Geçici çözümler yerine ülkemizin gerçekliğinden hareketle gençlerin akademik hayata teşvik edilmesi gerekmektedir. Var olan uygulamalar ve düşünülen uygulamalar bahsettiğimiz teşvikten oldukça uzaktır.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Manisa Özgür Özel’e adaşından sürpriz Manisa’nın Alaşehir ilçesinde hakla buluşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e kalabalığın içinde ulaşan 9 yaşındaki adaşı Özgür Sarı hayatının en mutlu gününü yaşadı. Doğum öncesi kan uyuşmazlığı tespit edilen ve Özgür Özel’in girişimleriyle kan değişimi sağlanan minik bebeği 9 yıl sonra karşısında adaşı olarak gören CHP Genel Başkanı da küçük çocukla yakından ilgilendi. Manisa’nın Alaşehir ilçesi Şahyar Mahallesi’nde oturan 9 yaşındaki adaşı Özgür Sarı, kalabalığa rağmen, Özgür Özel’e ulaşıp ’hoş geldin’ demeyi başardı. Özgür Özel’in milletvekili olduğu dönem olan 31 Aralık 2015 yılında doğan Özgür Sarı, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde dünyaya geldi. Kan uyuşmazlığı nedeniyle, doğar doğmaz kanının değişmesi gereken ve 31 Aralık Yılbaşı tatili nedeniyle doktorların tatilde olabileceğini düşünen anne Raziye ve baba Serkan Sarı’nın, Özgür Özel’e ulaşıp yardım istemesiyle sağlıklı bir şekilde dünyaya gelen ve Özgür adını verdikleri evlatları 9 yıl sonra kendisinin hayata bağlanmasına vesile olan adaşıyla buluşmanın mutluluğunu yaşadı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Alaşehir’e geleceğini duyan anne Raziye ve dede Osman Sarı, tüm kalabalığı delerek, Özgür Özel’e ulaşmayı başardı. Özgür Özel de adaşıyla yakından ilgilenerek sevdi. Anne Raziye Sarı, "Oğlum karnımdayken kan uyuşmazlığı tespit edildi. Çocuk doğar doğmaz kanının değişmesi gerekiyordu. Doğum 31 Aralı gününe denk geldi. 31 Aralık yılbaşı olduğu için doktor bulamayacağız diye korktuğumuz için eşim Serkan ve dedemiz Osman Sarı, Özgür Özel’e telefon ederek yardım istedi. Özgür Özel bize hemen hastaneye gitmemizi ve danışmanının yardımcı olacağını söylemiş. Bizde hemen yola çıktık. Doktorlar bizi kapıda karşıladı. Hemen hastaneye yatırdılar ve öğlen üzeri doğum oldu. Çocuğumun kanı değişti. Eğer kanı değişmeseydi, bu gün belki hayatta olmayacaktı. Biz telefonla konuştuktan sonra yolda giderken, çocuğumuzun adını ’eli bol, ikram’ anlamına gelen Kerem adını verecektik. Özgür Özel’in ilgisi ve yardımlarından dolayı, çocuğumun sağlıklı bir şekilde doğması üzerine adını Özgür koymaya karar verdik. Çocuğumuz sağlıklı doğdu, kanı değişti, hayata tutundu, bizde adını Özgür koyduk. Bu günde Özgür Özel’le buluşturduk." dedi. Özgür Sarı da adını aldığı CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e kavuştuğu ve konuştuğu için çok mutlu olduğunu söyledi.
Kayseri Bünyan Şoförler Odası ERVA Spor Kulübü açıldı Kayseri’de Erdemlerimizle Varız (ERVA) projesi çerçevesinde Bünyan Şoförler Odası tarafından yaptırılan ERVA Spor Kulübü’nün açılışı Vali Gökmen Çiçek’in katılımıyla yapıldı. Kayseri Valisi Gökmen Çiçek, ilçeye gelişi sırasında Vali Yardımcısı Adnan Türkdamar, Bünyan Kaymakamı Turgut Gülen, Bünyan Belediye Başkanı Selahattin Metin ile il ve ilçe protokolü tarafından karşılandı. Vali Çiçek; ilçe ziyaretinin ilk durağında, Bünyan Şehit Cennet Yiğit Ortaokulu öğretmen ve öğrencileri tarafından hazırlanan resim sergisinin açılışına katılarak, sergiyi gezdi. Sergi açılışının ardından Vali Çiçek, Bünyan Kaymakamlığı’na geçerek, Kaymakam Turgut Gülen’den ilçenin genel durumu hakkında bilgiler aldı. Kaymakamlık ziyaretinin ardından Bünyan Belediyesi’ne geçen Vali Çiçek, 31 Mart 2024 tarihinde yapılan Mahalli İdareler Genel Seçimleri’nde Belediye Başkanlığına seçilen Selahattin Metin’e hayırlı olsun dileklerini ileterek, ilçenin altyapı ve üst yapı çalışmaları ve belediyenin sorumluluk sahasına giren alanlarında yapılan çalışmalar hakkında bilgiler aldı. Vali Çiçek; beraberinde protokol üyeleri ile birlikte esnaf ziyaretlerinde bulundu. Esnaflarla sohbet eden Vali Çiçek, kendisine iletilen talep ve istekleri alarak, çözümü konusunda elinden geleni yapacağını ifade etti. Vali Gökmen Çiçek ve beraberinde protokol üyeleri ile birlikte Bünyan Şoförler Odası tarafından yaptırılan ERVA Spor Kulübü’nün açılışına katıldı. Açılışa Çiçek’in yanı sıra, Vali Yardımcısı Ömer Tekeş, Adnan Tezcan, İl Jandarma Komutanı Tuğg. Hakan Dedebağı, İl Emniyet Müdürü Atanur Aydın, kamu kurum ve kuruluş temsilcileri, ilçe protokolü, sivil toplum kuruluş temsilcileri, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı. Açılışta konuşan Vali Çiçek; "Hiçbir gencimizi zehir tacirlerine vermeyeceğiz demiştik. Bunun için gece gündüz çalışıyoruz. Emniyetimiz, jandarmamız zehir tacirlerine fırsat vermeyecek. Gençlerimizi zehirlemek isteyenlerin yeri sokaklar, meydanlar değil,onların yeri hapishane. Alaeddin Keykubat’ın torunlarını, Seyyid Burhaneddin öğretisiyle büyümüş Kayserilileri, Türkiye’nin sigortası olan gençlerimizi hiçbir alçağa teslim edemeyiz. Bunun için Emniyet ve Jandarmamız büyük mücadele veriyor. Bu tedbirler yeterli değil. O nedenle dedik ki, gençlerimizin yeri spor salonları, gençlerimizin yeri kütüphaneler, gençlerimizin yeri bilim yuvaları, gençlerimiz ancak buralara yakışır. O yüzden sporu gençlerimizin ayaklarına götürelim diye Valilik olarak her mahallede spor okulu açacağız. Bu spor okullar ücretsiz olacak, kıyafetleri, spor malzemeleri ücretsiz olacak. Buradan yetişecek çocuklar Türk Bayrağımızı yükseltecekler, İstiklal Marşımızı okutacaklar. Bu amaçla yola çıktık" dedi. Emniyetin, jandarmanın, KESOB’un, ASKON’un milli eğitimin spor okullarında yüzlerce öğrenci yetiştiğini ifade eden Vali Çiçek; "Bünyan Şoförler Odası Başkanımız Serkan Bey’e teşekkür ediyorum. Spor Kulübü’nün Bünyan’a açılması için büyük gayret gösterdi. Spor kulübünü ilk açtığımız ilçe Bünyan. Haftaya Yahyalı’da açıyoruz. Sonrasında İncesu ilçemizde de açacağız. Bünyanlı çocuklarımıza başarmak yakışır. Çocuklarımız bizi gururlandıracaklar. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bünyan Şoförler Odası ERVA Spor Kulübü hayırlı olsun" diye konuştu. Konuşmaların ardından Bünyan Şoförler Odası ERVA Spor Kulübünün açılışı, Vali Gökmen Çiçek ve protokol üyeleri tarafından yapıldı. Açılışın ardından sporcu gençlerle bir araya gelen Vali Çiçek; “Gençlerimizi kötü yollara sokmaya çalışanlara inat sporla uğraşacağız, kitap okuyacağız, derslerimize çalışacağız ve ailelerimizi gururlandıracağız. Sporcular spora inatla devam edecekler, Türk bayrağını milli takımla göndere çekecekler. Bunu sizden rica ediyorum. Hepinizi çok seviyorum” ifadelerini kullandı. Spor kulübü açılışının ardından Bünyan Devlet Hastanesi’ne geçen Çiçek; burada hastalara ve hasta yakınlarına geçmiş olsun dileklerini ileterek, hastane yönetiminden çalışmaları hakkında bilgiler aldı. Hastane ziyaretinin ardından, Kayseri Üniversitesi Bünyan Meslek Yüksekokulu’nu ziyaret eden Vali Çiçek, öğrenciler arasında gerçekleştirilen voleybol müsabakasına katılarak, öğrencilerle keyifli anlar geçirdi. Ziyaretlerine devam eden Çiçek, eşi Sümeyra Çiçek ile birlikte, kadın kooperatifini ziyaret ederek çalışmaları hakkında bilgiler aldı. Vali Çiçek, ziyaretinin sonunda sırasıyla, Bünyan Naci Baydemir Anadolu İmam Hatip Lisesi, Bünyan Cam Teras yol yapımı inşaat alanı, Bünyan İlçe Emniyet Müdürlüğü, Bünyan İlçe Jandarma Komutanlığı ziyaretleri gerçekleştirdi.
Diyarbakır Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin 3 milyar 345 milyon TL borcu olduğu açıklandı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi başkanları Serra Bucak ve Doğan Hatun, 31 Mart yerel seçimleriyle sona eren 8 yıllık kayyum sürecinin Büyükşehir Belediyesi’ne devrettiği borcun 3 milyar 345 milyon TL olduğunu açıkladı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanları Serra Bucak ve Doğan Hatun, Sümerpark Ortak Yaşam Alanı’nda gazetecilerle bir araya geldi. Basın toplantısına başkanların yanı sıra Daimi Meclis Üyeleri Abdulkadir Güleç, Emine Akın ve Abdulselam İnceören katıldı. Basın toplantısında konuşan Başkan Serra Bucak, Büyükşehir Belediyesi’nin 17 ilçede hizmet ürettiklerini, yoğun bir çalışma sürecine girdiklerini söyledi. Bucak, 31 Mart yerel seçimleriyle beraber belediyeyi 8 yıllık kayyum yönetiminden devralır almaz taşınır ve taşınmaz malların envanterleriyle ilgili incelemelerinin sürdüğünü kaydetti. Kısa sürede tespit ettikleri hasarı mayıs ayında gerçekleşecek meclis toplantısına taşıyacaklarını ifade eden Bucak, hukuki süreçlere dair çalışmaların da sürdüğünü söyledi. Bucak, gelecek 5 yıl içinde, kent konseyleri ve kent danışma meclisleriyle ve kente dair çalışma yürüten herkesle bir araya geleceklerini ifade ederek, “8 yıllık kayyum sürecinde belediye hizmet binamız ve bütün çalışmalarımız başta basın olmak üzere tüm dinamiklere kapalıydı. Bu tabloyu değiştireceğiz. Belediyemizin bütün kapıları basın başta olmak üzere herkese sonuna kadar açık olacak” diye konuştu. Bucak, basın toplantısında Büyükşehir Belediyesinin borçlarına dair açıklamalarda bulunarak şunları söyledi: “Bugün itibariyle iç denetimi birimimizin tespit ettiği bir tablo var. Bundan sonraki süreçte de çalışmalarımızı yaparak siz değerli basın mensuplarıyla paylaşacağız. Büyükşehir Belediyemizin genel borç miktarı 2 milyar 438 milyon TL, DİSKİ’nin borcu ise 907 milyon TL’dir. Toplam borcumuz 3 milyar 345 milyon TL’dir” Bucak, ayrıca Büyükşehir Belediyesi’nin ihalesi yapılmış ve muhasebe kayıtlarına yansıyan borcunun 3 milyar 640 milyon TL, DİSKİ’nin ise 200 milyon TL olduğunu söyledi. Başkan Başkan Doğan Hatun ise, Büyükşehir Belediyesi’nin taşınmazlarıyla ilgili basın mensuplarına bilgi verdi. Doğan, Büyükşehir Belediyesine ait 44 taşınmazın farklı kurumlara tahsis edildiğini tespit ettiklerini söyledi. Doğan, bu taşınmazların Milli Eğitim Bakanlığı, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Sur, Bağlar ve Kayapınar ilçe müftülükleri, İl Sağlık Müdürlüğü, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, DEDAŞ, İl Kültür Turizm Müdürlüğü ve Çınar Kaymakamlığı’na tahsis edildiğini açıkladı. Basın toplantısı, soruların cevaplanmasıyla sonra erdi.
İstanbul Sarıyer’de buluşan sendika, veli ve öğrenciler öğretmene şiddet olayını kınadı Sarıyer’de şiddet olayının yaşandığı okulun önünde bir araya gelen sendika, öğrenci, veli ve öğretmenler, Türkçe öğretmeni Necla Ö.’nün bir veli tarafından darp edilmesini kınadı. Sarıyer’deki bir ortaokulda 25 Nisan’da iddiaya göre Türkçe öğretmeni olarak görev yapan Necla Ö., öğrencisi E.S.Ç.’nin okuldaki davranışlarıyla ilgili olarak velisi Ali Ç.’yi (51) görüşmeye davet etmiş, okula gelen Ali Ç. ise okul koridorunda görünce herhangi bir diyaloğa girmeden öğretmenin yüzüne yumruk atmıştı. Olayın ardından gözaltına alınan şüpheli, emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edildi. Şüpheli Ali Ç., savcılık işlemlerinin ardından çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe ‘kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten yaralama’ suçundan tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Necla öğretmen için bir araya geldiler Eğitim-Bir-Sen, Eğitim Sen ve Türk Eğitim-Sen üyeleri, olayın yaşandığı Prof. Ali Kemal Yiğitoğlu Ortaokulu önünde bir araya gelerek olayı kınadı. Sendika üyelerine birçok veli de destek verdi. Öğrenciler ise Necla öğretmene destek vermek için “Öğretmemi rahat bırak ve ona dokunma” ve “Necla hoca için adalet” yazılı pankartlar açtı. “Öğretmenimize yapılan bu saldırının takipçisi olacağız” Öğretmene yapılan saldırıyı kınayan Eğitim-Bir-Sen İstanbul 6 No’lu Şube Başkanı İdris Şekerci, “Öğretmenimize yapılan bu saldırının takipçisi olacağımızı ifade ediyor, bugün de yarın da öğretmene şiddeti reva gören sorunlu anlayışla hukuk önünde mücadele edeceğimizi hatırlatmak istiyoruz. Bu menfur saldırıyı gerçekleştiren şahsın tutuklu yargılanacağına ilişkin aldığımız bilgi üzüntümüzü bir nebze olsun hafifletmiştir. Dün yaşanan bu vahim şiddet olayının gerçekleştiği ilk andan itibaren süreci yakından takip ettik. Milli Eğitim Bakanımız, İl Milli Eğitim Müdürümüz konuyla yakından ilgilenmiş ve öğretmenimizle doğrudan temas kurarak hem geçmiş olsun dileklerini iletmiş hem de konunun takipçisi olacaklarını iletmiştir” diye konuştu. "Ben gördüğümde öğretmenimiz yerdeydi" Duyduğu sese çıktığını söyleyen bilişim teknolojileri öğretmeni Burcu Akay, “Olayı görmedim ama sese koştum geldim. Ben gördüğümde öğretmenimiz yerdeydi. Çok kötü bir durum gerçekten, hak etmediğini düşünüyorum. Görüntülerin yayılması öğretmenimizin psikolojisini bozmuştur eminim ve altına yazılan yorumları okuyorum, insanlar bunu hak görüyorlar. Çok üzücü. Ne yapmış olabilir diye sorulmamalı öğretmene. Nejla öğretmen kimseyle iletişime geçmek istemiyor. Zaten uzun zamandır bir sorun yaşıyordu veli ve öğrenciyle. Yeterli önlem alınamadığı için bu olay yaşandı” dedi. “Dolaplarda kan gördük” Necla öğretmenin sınıf öğretmeni olduğunu söyleyen 10 yaşındaki Hasan Hüseyin Akkaya, “Necla öğretmen ile arkadaşımız arasında bir tartışma çıkmıştı ve öğretmenimiz müdüre bildirmişti. Ardından müdürümüz sınıfa geldi ve bize kağıt dağıtarak derste ne olduğunu yazmamızı istedi. Sonra güvenlik kameralarını izledik ve Necla hocanın elinde çayla koridorda yürürken velinin gelip yumruk attığını gördük. Necla hoca yere düştü ve ardından dolaplarla kan gördük. Necla hoca yere düştüğü esnada gözüne kaynar çay gelmiş” ifadelerini kullandı. “Öğretmene kalkan eller kırılsın” Öğretmene yapılan şiddeti kınayan veli Ayşe Öztürk, “Hoş bir görüntü ve olay değil. Öğretmene kalkan eller kırılsın. Şiddetin her zaman karşısında dururuz. Olayı çocuklardan duydum. Çocuklarımız da tedirginler” diye konuştu.
Samsun Çiftçilere silajlık mısır tohumu dağıtıldı Samsun Büyükşehir Belediyesi finansmanı ile İl Tarım ve Orman Müdürlüğü iş birliğinde yürütülen ‘Büyükşehir Belediyemiz Her Zaman Üreticinin Yanında Projesi’ kapsamında Çarşamba ilçesinde üreticilere silajlık mısır tohumu dağıtıldı. ’Büyükşehir Belediyemiz Her Zaman Üreticinin Yanında Projesi’ kapsamında Çarşamba İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü bahçesinde silajlık mısır tohumu dağıtım töreni düzenlendi. Törende protokol tarafından çiftçilere silajlık mısır tohumları teslim edildi. “Toplam 400 bin ton silajlık mısır üretimine destek verdik” Törende proje hakkında bilgi veren Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Daire Başkanlığında görevli Ziraat Yüksek Mühendisi Hicran Çıkış Kanca, “Samsun Büyükşehir Belediyesi olarak 2015 yılından itibaren her dönem yem bitkileri tohum yetiştiriciliğine destek verdik. Bugüne kadar toplamda 400 bin ton silajlık mısır üretimini desteğinde bulunduk. Bu da 76 bin dekar alana denk geliyor. Büyükşehir Belediyesi Üreticinin Yanında Projesi kapsamında üreticilerimize 2023 yılında bin 200 paket silajlık tohum desteği sağlarken, bu yıl 2 bin 40 paket silajlık tohum desteği verdik. Bu tohum ile 12 bin dekar alanda 72 bin ton verim alınabilecek” dedi. “Mısır alanımız geriledi” Çarşamba İlçe Tarım ve Orman Müdürü İrfan Öztürk, “Çarşamba, Samsun ilçeleri içerisinde en fazla silajlık mısırı üreten ilçe. 10-15 yıl önce 90 bin dönüm olan silajlık mısır alanımız maalesef 38 binlere kadar geriledi. Bu projeler hayvancılık için çok önemli projeler. Tarımın ve aynı zamanda hayvancılığında gelişmesi için çalışmaktayız” diye konuştu. Samsun İl Tarım ve Orman Müdür Vekili Nail Kırmacı, “Yem bitkileri hayvancılığın olmazsa olmazıdır. Büyükbaş hayvancılık maliyetlerinin yüzde 70’ini yem bitkileri oluşturmaktadır” ifadelerini kullandı. “Türkiye’de hayvancılık sektörü gerileme döneminde” Çarşamba Kaymakamı Doç. Dr. Şükrü Yıldırım ise “Gelişmiş olarak adlandırdığımız bütün ülkelerin en büyük tarım ve hayvancılık ülkesi olduğunu görüyoruz. Gelişmiş bir ülke olacaksak, her zaman tarım hayvancılık ve gıda sektörünü desteklememiz lazım. Türkiye’de maalesef hayvancılık sektörü gerileme durumunda. Maalesef hayvan varlığında büyük bir düşüş ve azalma var. Bunun sebebi de belki planlamada da bazı hatalar var ama özellikle yem bitkilerinde yeterli desteğin olmaması. Üreticilerimizi desteklemek gerekiyor. Bu bağlamda Samsun Büyükşehir Belediyesine teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu. Konuşmaların ardından silajlık mısır tohumlarının bulunduğu paketler çiftçilere dağıtıldı. Programa ayrıca Çarşamba İlçe Emniyet Müdürü Barik Çiçek, İlçe Jandarma Komutanı Binbaşı Mustafa Kemal Çelik, Çarşamba İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Özdemir, Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanı Dr. Ali Korkmaz, Çarşamba Ziraat Odası Başkanı Muammer Aydemir, daire başkanları, şube müdürleri ve çiftçiler katıldı.