SAĞLIK - 26 Mayıs 2018 Cumartesi 14:46

Hangi meyveyi ne zaman yemeliyiz

A
A
A
Hangi meyveyi ne zaman yemeliyiz

Dr.

Dr.Fevzi Özgönül, yaz mevsimiyle beraber meyvelerde de çeşitlilik boy gösterdiğini belirterek, “Peki hangi meyve hangi saatlerde yenmeli hangi saatlerde yenmemeli” konusunda uyarılarda bulundu.


Dr.Fevzi Özgönül hangi meyvenin hangi saatlerde yenilmesi konusu ile ilgili açıklamasında şunları söyledi;


“DUT: Hemen hemen Türkiye’nin her bölgesinde yetişir. Dut yaprakları ipek böceği üretiminde de kullanılmaktadır. Dut meyvesi beyaz ve kırmızı ( kara dut ) olmak üzere 2 çeşidi vardır. Direk dalında işlenmeden yenebildiği gibi pekmezi , pestili, marmelatı,hatta sucuğu dahi yapılabilmektedir. Ayrıca çerez olarak dut kurusu da yenebilmektedir. Kendi kendine hiç bakım gerektirmeden de yetişir. Benim önerim, sabah kahvaltısına çok yakıştığı yönündedir fakat kilo problemi yaşayanlara az miktar yemelerini tavsiye ediyorum.


İNCİR: Özellikle Ege bölgesinde yetişen bir meyvedir. Hiç işlem görmeden yenebildiği gibi kurutularak da kış aylarında dahi yenebilir. Sabah kahvaltısı ve öğlen yemeğinde yenmesi uygundur. Bağırsaklarda bir yumuşama yaptığı için hem kuru olarak hem de taze meyve olarak özellikle kabızlık şikayeti olanların kullanmasında yarar vardır. Yine kilo problemi yaşayanların çok tüketmemesini ve tüketirken ya yoğurt ya da peynir ile birlikte tüketmelerini öneriyorum.


KİRAZ: Ülkemizde de çok çeşidi vardır. Ağrı kesici ve ödem attırıcı özelliği vardır. Kilo problemi yaşıyorsanız güneş batmadan önce öğünlerle birlikte ve en çok bir avuç dolusu yemekte yarar var.


KAYISI: Malatya ve çevresi başta olmak üzere pek çok yöremizde yetiştirilmektedir. Hem meyvesi hem de çekirdeği değerlidir. Acı olan çekirdekleri ilaç sanayiinde, tatlı olan çekirdekler de hem çerez olarak hem de pastacılık sektöründe kullanılmaktadır. Meyve suyu, reçel, marmelat, pestil, sucuk ve kuru kayısı olarak kullanılmaktadır. Kabızlığa çok iyi gelir. Yine kahvaltı içinde ve ikindi öğünlerinde yoğurt ile birlikte kullanımını öneririm.


KARPUZ: Çok sulu bir meyve olduğu halde, sanılanın aksine sindirimi çok zordur. Sıcak yaz aylarında güneşin altında içerdiği suyu korumak adına çok sağlam bir iç yapısı vardır. Bu nedenle gece geç saatte yenildiğinde şişkinlik ve uyku bozukluğu yapabilir. İdeal yeme zamanı sabah kahvaltıda öğlen yemekle birlikte ve ikindide beyaz peynir ile birlikte ve en çok bir küçük kayık kesilerek tüketilmesini öneririm.


KAVUN : Kavun da karpuz gibi hazmı zor bir meyvedir. Aynı zamanda çok tatlı bir meyve olduğu için çok tüketilmesini önermem. Yaz aylarında akşam yemeklerinde az miktarda tatlı yerine yenebilir. Özelikle dondurma sektöründe çokça kullanılır. Akşam üzeri serinlemek için biraz yoğurt ile birlikte tüketebilirsiniz.


ŞEFTALİ: Yazın en tatlı meyvelerinden birisidir. Meyve suyu sektöründe, reçel, marmelat, dondurma, tatlı yapımında kullanılır. Kayısı gibi çekirdeği içi yenmez acıdır. Bizim önerimiz eğer kilo probleminiz varsa bir süre uzak durmanız yönündedir. Meyve olarak tüketmek istiyorsanız en iyi tüketim zamanı akşamüzeri kahvaltısında yoğurt ile birliktedir.


ÇİLEK, AHUDUDU, BÖĞÜRTLEN: En sevilen yaz meyvelerindendir. Fakat içerdiği yüksek şeker oranı nedeni ile kilo problemi yaşıyorsanız benim önerim, öğlen veya akşam üzeri hava kararmadan önce yoğurt ile birlikte veya kahvaltı sofranızda reçel ve bal yerine tüketebileceğiniz meyvelerdir.


ÜZÜM: Yazın vazgeçilmezleri arasında olabilir fakat diğer tüm yaz meyveleri gibi şeker oranı yüksek olduğu için aktif yaşamımız olan güneş batmadan önceki dönemde kahvaltı ile birlikte, yada akşam üzeri yine yoğurt ile birlikte tüketmenizi öneriyorum.


ERİK :Tatlı ve ekşi erik seveni çok olan bir meyvedir. Özellikle ekşi can erik sanki hiç şeker içermiyormuş gibi bolca tüketilir. Eğer yine kilo problemi yaşıyorsanız kilolardan kurtulana kadar çok tüketmemenizde yarar var. Genellikle ekşi can erik, çok az tuz ile birlikte tüketildiğinde tadı daha iyi anlaşılan bir meyvedir”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Alerjik reaksiyonlar gün geçtikçe artıyor Özel Ümit Batıkent Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Yüzüak, göğüs hastalıkları ve alerjik reaksiyonların nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Alerjik reaksiyonlar ile göğüs hastalıklarının sağlık alanında oldukça önemli ve birbiriyle sık sık ilişkilendirilen konular olduğunu belirten Dr. Yüzüak, “Günümüzde alerjik reaksiyonlar, insanların yaşamlarını derinden etkileyen yaygın sağlık sorunlarından biridir. Alerjiler, bazen yaşamı tehdit eden ciddi durumlara yol açabilirken, bazen de günlük yaşamı rahatsız eden belirtilerle kendini gösterebilir” diye konuştu. "Bu reaksiyonlar dünya genelinde oldukça yaygındır ve giderek artmaktadır" Alerjiyi bağışıklık sisteminin, zararsız maddelere karşı normalde tepki vermemesi gereken bir şekilde tepki vermesi durumu olarak tanımlayan Dr. Murat Yüzüak, “Bu tepki, alerjik reaksiyon olarak adlandırılır ve vücutta çeşitli semptomlara yol açabilir. Alerjik reaksiyonlar dünya genelinde oldukça yaygındır ve giderek artmaktadır. Özellikle besin alerjileri ve alerjik astım gibi durumlar sık görülmektedir. Bunun arkasında yatan nedenler arasında genetik yatkınlık, çevresel faktörlerin etkisi ve modern yaşam tarzı yer almaktadır” dedi. Göğüs hastalıkları ve alerjik reaksiyon ilişkisi Dr. Yüzüak, göğüs hastalıkları ile alerjik reaksiyonlar arasında sıklıkla bir ilişki olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Alerjik astım, solunum yollarını etkileyen ve astım semptomlarına neden olan bir durumdur. Alerjenlere maruz kalmak, astım ataklarına yol açabilir. Ayrıca, alerjik rinit (saman nezlesi) ve bronşit gibi durumlar da göğüs hastalıklarıyla ilişkilendirilmiştir. Alerjik reaksiyonlarla en sık ilişkilendirilen göğüs hastalıkları arasında alerjik astım, alerjik rinit, kronik bronşit ve KOAH gibi solunum yolu hastalıkları yer alır. Bu hastalıkların çoğu alerjenlere maruz kalmanın tetiklediği semptomlara sahiptir. Alerjik reaksiyonlar, göğüs hastalıklarının semptomlarını şiddetlendirebilir ve kontrol altına alınmasını zorlaştırabilir. Örneğin, alerjik astımı olan bir kişi, alerjenlere maruz kaldığında solunum problemleri yaşayabilir ve astım atağı riski artabilir. Alerjik rinit ise burun tıkanıklığı, hapşırma ve burun akıntısı gibi semptomlara neden olarak yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir." Nasıl mücadele edilir? Alerjik reaksiyonlarla mücadele etmek için hangi tedavi seçeneklerinin kullanıldığına ilişkin konuşan Yüzüak, konuşmasının devamında, "Alerjilerle başa çıkmak için ilk adım, alerjenlerden kaçınmaktır. Alerjik reaksiyonların tedavisinde birkaç farklı yöntem kullanılabilir. İlaçlar, semptomları hafifletmek ve kontrol altına almak için kullanılır. Ayrıca, immünoterapi (alerji aşıları) alerjik reaksiyonların altında yatan immünolojik mekanizmaları hedefleyerek uzun vadeli tedavi seçeneği sunar" ifadeleri kullanıldı. Yanlış bilinen doğrular Alerjilerle ilgili yanlış bilinen birçok şeyin olduğuna dikkat çeken Dr. Yüzüak, sözlerini şöyle sürdürdü: "En yaygın yanlışlardan biri, bir alerji testinin mutlaka gerekliliği üzerinedir. Ancak alerji testleri, semptomlara neden olan belirli alerjenleri belirlemekte yardımcı olabilir, ancak her zaman kesin bir tanı koymak için tek başına yeterli değildir. Bu nedenle, bir uzmana danışmadan önce kapsamlı bir değerlendirme yapılması önemlidir. Alerjiler, günümüzde yaygın ve ciddi sağlık sorunlarından biridir. Ancak doğru bilgi ve uygun tedavilerle, alerjik reaksiyonlarla başa çıkmak mümkündür.”
Adıyaman İsias Otel duruşmasına ara verildi Adıyaman Adliyesinde görülen İsias Otel davasının ikinci duruşmasına ara verildi. Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen, 72 kişinin hayatını kaybettiği İsias Otel davasında 3’ü tutuklu 11 sanığın yargılaması sürüyor. Birleşik dosya kapsamında sanıklar, müştekiler, sanık ve müşteki avukatlarına söz veren mahkeme heyeti daha sonra müşteki avukatlarının özel olarak hazırlattığı ve mahkemeye sunulan uzman raporlarıyla ilgili raporu hazırlayan uzmanları dinledi. Doğu Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yonca Hürol, “40 yıldır mimarlık öğrencilerine taşıyıcı sistemlerin nasıl tasarlanması gerektiğini öğretiyorum. İsias Otel binasının ilk projesi, mimarı projede öncelikle yönetmeliklere uyulmadığını düşünüyorum. 1975 yönetmenliğine göre daha fazla perde duvar kullanılmalıydı. İnşaat mühendisinin otel sahibini uyarması gerekiyordu. İlk projede mal sahibi, belediye görevlileri, mühendislerin sorumluluğu var. İkinci projede ise 5 yılı bittiği için tekrar inşaat projesi yapılması gerekirdi. Karkas yapı 1998 yönetmeliğine uymamıştır. Projede çok duvar yükü bindirilmiştir. Zaten zayıf olan kirişleri ve döşemelere çok fazla yük bindirilmiş. Özellikle inşaat projesine uyulmadığını düşünüyorum. Sonuç olarak bütün ekibin hatalı kusurlu olduğu kanısındayım” dedi. Doğu Akdeniz Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhan Şensoy, “Ortada 1993 yılında yapılmış ve bununla ilgili statik hesapların olduğunu, ancak 2001 yılında yapılan projede sadece mimari proje olduğunu gördük. Biz projede tartışma konusu olabilecek hiçbir kusuru dikkate almadık. Kolon etriyelerinde sıklaştırma yapılmadığı, tadilat mimari projesinde mevcut asansörün arkasına iki asansör eklendiğini gördük. O bölgede kiriş olduğunu, ancak bununla ilgili sabit mi değil mi bilmiyoruz. Otele çevrilirken ek duvarlar yapıldığı, binanın kendi ağırlığında bir artış var. 2016 yılındaki ek bir kat yüklendiği biliyoruz. Buraya kat ekliyorsanız, ek yüklerde koymak zorundasınız" ifadelerini kullandı. İnşaat Mühendisi Prof. Dr. Haluk Suçuoğlu rapora ilişkin, “Deprem yönetmenliğinin hazırlanmasında görev yaptım. 1993 yılında yapılan İsias Otel 1975 deprem yönetmenliğine göre yapılmış. Binanın uygulaması projeye uygun olmamış. 2003 yılında otele dönüştürüldüğünde deprem yönetmenliği değişmesine rağmen binada değişiklik yapılmamış. Bu binanın sıkılaştırmasında ana ve tali unsurlar var. Ana unsur, ilk yapılan projeye göre inşa edilmemiştir. 1998 yönetmenliğinde daha ilave hükümler gelmesine rağmen binada değişiklik yapılmamış” ifadelerini kullandı. Cumhuriyet Savcısı, tutuklu bulunan sanıkların tutukluluk halinin devamı, adli kontrol olanların adli kontrolünün devamı şeklinde mütalaa verdi. Ardından müşteki yakınlarına söz verildi. Müşteki avukatlarından biri, tutuksuz sanık Efe Bozkurt’un, mahkemeye mazeretsiz gelmemesinden dolayı tutuklanması için yakalanmasını talep etti. Sanık avukatlarının mütalaasına geçilmeden mahkeme heyeti duruşmaya 45 dakika ara verdi.