EĞİTİM - 17 Eylül 2018 Pazartesi 10:41

Karataş: “Söylem değişikliği çözüm odaklı eylemlerle desteklenmelidir”

A
A
A
Karataş: “Söylem değişikliği çözüm odaklı eylemlerle desteklenmelidir”

Eğitim-Bir-Sen Erzurum 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, 2018-2019 eğitim öğretim yılının çalışanlara, öğrencilere, velilere ve ükemize hayırlı olmasını dileyerek, “Söylem değişikliği çözüm odaklı eylemlerle desteklenmelidir” dedi.

Eğitim-Bir-Sen Erzurum 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, 2018-2019 eğitim öğretim yılının çalışanlara, öğrencilere, velilere ve ükemize hayırlı olmasını dileyerek, “Söylem değişikliği çözüm odaklı eylemlerle desteklenmelidir” dedi.


2018-2019 eğitim-öğretim yılının, yaklaşık 18 milyon öğrencimiz ve 1 milyona yaklaşan öğretmenlerimiz açısından yeni bir heyecan, yoğun bir çalışma dönemi ve özverilerle dolu bir süreç olarak başladığını dile getiren Karataş, “Bütün öğrencilerimize ve eğitim çalışanlarına başarılar diliyoruz.


Bir eğitim sisteminin uzun vadede verimli olabilmesi, bütünü oluşturan parçaların birbiriyle uyumuna bağlıdır. Sistemden ve bütünlükten yoksun bir organizmada çelişkiler, hatalar, istikrarsızlıklar ortaya çıkacak; hedefi olmayan, günübirlik değişime giden ama asla köklü adımlar atamayan devasa bir yapı elimizde kalacaktır. Okullaşma oranlarının artmasına, okulların fizikî ve teknolojik kapasitesinin gelişmesine, öğretmen sayısında artış yaşanmasına, eğitime ayrılan kaynağın artmasına rağmen hâlâ istenilen seviyede olunmamasının temel sebebi, organizasyonsuzluk, sistemsizlik ve bulma arayışlarının bitmemesidir” diye konuştu.


Eğitimde başarıNIN, hangi yol, yöntem ve tekniklerin kullanılacağına, nasıl bir yol haritası izleneceğine ilişkin pratik, ancak kapsamlı bir teorik arka planla mümkün olacağını ifade eden Karataş, “Eğitim sisteminin inşası, eğitime ilişkin ezberlerin gözden geçirilmesi ve mevcut paradigmanın sorgulanmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Aksi takdirde müfredat, öğretmen, öğrenci ve okul üzerinden yürütülen bütün tartışmalar yüzeysel kalacaktır. Bu bağlamda yapılması gereken, insan odaklı bir ekol inşa etmektir. Daha sonra bunu referans alan eğitim politikaları, öğretim programları, eğitim kurumları oluşturulup eğitimci kadrolar yetiştirilebilir. Bu, uzun soluklu, sabır ve azim gerektiren bir süreçtir. Ama bu süreçte adım atılması gereken alanlar, çözüme kavuşturulması gereken pek çok sorun bulunmaktadır.


Eğitim çalışanlarının sorunlarına çözüm bulmadan eğitimde yol almak, başarıyı yakalamak pek mümkün görünmemektedir. Bu çerçevede, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının yeniden hayata geçirilmesi, atamaların hâlâ mülakatla yapılması, erkek kamu görevlilerine dayatılan darbe ürünü kılık ve kıyafet yönetmeliğinin varlığı, kariyer basamaklarına ilişkin belirsizlik, ek ders esaslarındaki adaletsizlikler, atama ve yer değiştirme süreçlerindeki istikrarsızlık, yönetici görevlendirme süreçlerinde mahkeme kararlarının doğurduğu sıkıntılar, vadedilen 3600 ek gösterge konusunda halen adım atılmamış olması, eğitimcilerin şiddete maruz kalması, okullara bütçe gibi, çözüme kavuşturulması gereken sorunların yeni eğitim-öğretim yılı içerisinde aşılmasını bekliyoruz” dedi.


Eğitim çalışanlarının saygınlığı artırılmalıdır


Öğretmenliği diğer mesleklerden ayıran en önemli özelliğin mesleğin moral ve motivasyonla icra ediliyor olması olduğunu kaydeden Karataş açıklamışın şöyle sürdürdü;


“Son yıllarda inatlaşarak dayatılan birtakım uygulamalarla öğretmenler moral ve motivasyon açısından çökmüş, eğitim sisteminin köküne dinamit koymakla eş değer adımlar atılmıştır. Yeni dönemde, sorunlu uygulamalar yerine, eğitim çalışanlarının eğitim-öğretim faaliyetlerinin en önemli ve vazgeçilmez unsuru görülüp saygınlığının artırılmasının hedeflenmesini istiyoruz. Nitekim öğretmen şikâyet hattına dönüşen Alo 147 sorununun çözümü, öğretmen performans değerlendirmesi taslağı ve Öğretmen Strateji Belgesi’nin uygulanmayacağının açıklanması gibi somut adımlar, öğretmenlerin eğitim-öğretime odaklanmalarını sağlamıştır. Beklenti ve talebimiz, eğitim çalışanlarını umutlandıran söylem değişikliğinin çözüm odaklı eylemlerle desteklenmesi ve sürdürülmesidir.


Öğretmen atama ve yer değiştirme süreci tutarlı ve sürdürülebilir olmalıdır


Öğretmen sayısı her geçen yıl artmasına rağmen halen yaklaşık 100 bin öğretmen ihtiyacı bulunmaktadır. Öğretmen eksikliğinin uzun vadede bir milletin kaderini etkileyebileceği düşünülerek, öğretmensiz bir sınıf bile kalmayacak şekilde eğitim kadrosu tam olmalıdır. Ücretli öğretmenlik uygulamasıyla öğretmen ihtiyacının giderilmeye çalışılması ucuz çözüm yoludur.


2016’da çıkarılan KHK ile birlikte sözleşmeli öğretmen uygulamasına tekrar dönülmesi büyük sorunlara kapı aralamıştır. Farklı istihdam şekilleri, sorunları çeşitlendirmiş, yeni sorunlar ortaya çıkarmış, öğretmenlerin aile bütünlüğünü bozmuş, insani mazeretleri ortadan kaldırmış, temel insan haklarına aykırı, cebri bir model olmuştur.


Kadrolu ya da sözleşmeli ayırımı yapılmaksızın öğretmenlerin yer değişikliği talepleri karşılanmalı, öğretmen açığının kapatılması ve bölgesel farklılıkların giderilmesi hedefleri bir arada yürütülmelidir. Bakanlık, anayasal hak olan mazerete bağlı yer değişiklikleri ve isteğe bağlı yer değişikliği ile yaşa ve tecrübeye dayalı bölgeler arası adil bir öğretmen istihdamını birlikte yürütmek zorundadır. Zorunlu hizmet, sözleşmeli öğretmenlik vb. cebri uygulamalardan istenilen sonucun alınamadığı ve bunların yeni sorun alanları hâline geldiği bilinmektedir. Bu nedenle, Bakanlık, maddi teşvikler ile norm kadro esaslarının bölge/okul bazlı esnek hâle getirilmesi, kariyer basamaklarında pozitif ayrımcılık gibi uygulamaları bir arada yürütmek suretiyle esnek çözümler geliştirmelidir.


Farklı istihdam biçimleri son bulmalı, sözleşmeli öğretmenler kadroya alınmalıdır


Eğitim kurumlarında öğretmenler arasında kadrolu/sözleşmeli şeklinde ortaya çıkan ayırım kurum içi çalışma barışını bozmaktadır. Bu durum öğretmenlerin verimliliğini düşürmekte, aynı niteliklere sahip ve aynı görevi yapan insanlar arasında bir nevi kast sistemi oluşturmaktadır.


İstihdamda güçlük çekilen illerde öğretmen ihtiyacının karşılanması amacıyla getirilen sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilmeli ve sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir.


Mülakatla öğretmen atama yönteminden vazgeçilmelidir


Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasıyla birlikte Türkiye’deki öğretmen istihdamı süreçlerine sözlü sınav aşaması da ilk kez dâhil edilmiştir. Özellikle, çok sayıda sözlü sınav komisyonu olması, sınav komisyonunda bulunanların yeterlilikleri, sınavlarda sorulan sorular vb. konular kamuoyunda sıklıkla gündeme gelmektedir. Tek başına sözleşmeli öğretmenlik uygulaması çok ciddi bir problem iken, atanacak öğretmen seçiminin mülakatla yapılması, yapılan mülakatlar çerçevesinde adayların kazanma ya da kaybetme nedeninin objektif bir şekilde izah edilememesi, yıllarca emek vererek okumuş ve birçok yazılı sınavdan geçmiş öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç dakikalık mülakatla elenmesi adalet duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır. Mülakatla öğretmen atama yönteminden vazgeçilmeli, toplum vicdanında karşılığı olan kadrolu istihdam modeli tercih edilmelidir.


3600 ek gösterge konusunda verilen sözün gereği yerine getirilmelidir


Öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi başta olmak üzere, seçim sürecinde kamu görevlilerine verilen vaatler ivedilikle yerine getirilmeli; tüm kamu görevlilerinin ek gösterge rakamları 600 puan artırılmalı, yardımcı hizmetleri sınıfı çalışanlarına da (Genel İdare Hizmetleri Sınıfı kadroları için öngörülen en düşük rakamdan aşağı olmamak üzere) ek gösterge hakkı verilmelidir.


İstihdamda zorluk çekilen bölgelerde teşviki yöntemler uygulanmalıdır


Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere, istihdamda güçlük çekilen yörelerde en büyük eğitim sorunu, kalıcı öğretmen istihdamının sağlanamamış olmasıdır. Bugün söz konusu bölgelerde bir öğretmenin ortalama görevde kalma süresi 1,5 yıldır. Bu durum, ilkokul dönemi başta olmak üzere, eğitim ve öğretimde ciddi sıkıntılara yol açmaktadır. Öğretmen açığının kapatılması amacıyla zorunlu hizmet yükümlülüğü getirilmiş olsa da bunun soruna kalıcı bir çözüm getirmediği görülmektedir. Biz, eğitim çalışanlarına yönelik zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları hâlinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesini istiyoruz. Bu durum, hem bölgenin eğitim çalışanı açığının kapatılması bakımından hem de bölgenin zorluğuna göre eğitim çalışanının yaşamış olduğu mağduriyeti gidermesi bakımından zaruret arz etmektedir. Toplu sözleşme taleplerimiz arasında da yer alan ‘ilave özel hizmet tazminatı’nın hayata geçirilmesi öğretmen açığı sorununu büyük oranda çözecektir.


Eğitimcilere şiddete seyirci kalınmamalıdır


Son yıllarda, eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olayları münferit eylemler olmaktan çıkmış, yaygın bir toplumsal sorun hâline gelmiş ve ülkemizin geleceği açısından vazgeçilmez olan eğitim-öğretim hizmetinin yürütülmesini sekteye uğratacak dereceye varmıştır. Bu şiddet eylemlerinde, mevcut yasal düzenlemelerin bu fiillere karşı caydırıcı nitelikte ceza öngörmemesi ile şiddet uygulayan kişilerin bu eylemlerinin adli ve idari makamlarca önemsenmeyeceği ve ciddi bir ceza yaptırımıyla karşılaşmayacakları inancı önemli bir rol oynamaktadır. Eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olaylarına karşı caydırıcılık, şiddete uğrayan çalışana da hukuki koruma sağlayacak nitelikte yasal düzenlemeler acilen yapılmalıdır.


Okulların ödenek ihtiyacı karşılanmalıdır


İlkokul ve ortaokullara doğrudan ödenek verilmemesi, bu okulları il özel idaresinin kaynak aktarımına ve okul aile birliğinden sağlanacak gelire bağımlı kılmaktadır. Okulların zaruri harcamaları için okul aile birlikleri tarafından üretilmeye çalışılan çözümler, başvurulan yollar yetersiz kalmaktadır. Okul yöneticilerinin eğitim liderliği yapmalarının önündeki en büyük engel olan ödenek sorunu; öğretmeni, yöneticiyi ve veliyi karşı karşıya getirmekte, bundan da en fazla zararı yine öğrenciler ve okul yönetimleri görmektedir. Velilerden para talep etme dönemi sona erdirilmeli; öğrenci sayısı, okulun büyüklüğü, donanım ihtiyacı gibi faktörler esas alınarak öğrenci başına belirlenecek tutarda doğrudan ödenek aktarımı yapılmalıdır.


Eğitimcileri motive eden bir kariyer sistemi oluşturulmalıdır


Anayasa Mahkemesi’nin Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme uygulamasına yönelik olarak verdiği iptal kararı ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun, mahkeme kararıyla kariyer basamağı unvanı elde edilemeyeceğine ilişkin içtihadı sonrasında kariyer basamakları sürecinin adeta unutulmaya terk edilmesi, pek çok hak kaybına sebep olmuştur.


Kariyer basamakları uygulamasının yürürlükte olduğu zaman diliminde yapılan bilimsel çalışmalar, öğretmenlik kariyer basamakları uygulamasının öğretmenleri sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlere teşvik etmenin yanı sıra kendilerini geliştirmelerine ve kariyer basamaklarında ilerlemek için lisansüstü eğitim yapmaya teşvik etmiş; öğretmenlerin kendini yenilemesi, alanındaki gelişmeleri takip etmesi bakımından olumlu sonuçlar doğurduğunu ortaya koymuştur. Eğitimin paydaşlarının görüş ve talepleri doğrultusunda herkesin yararlanmasına açık, özgün, sadece sınav odaklı olmayan, süreç ve bireysel çaba odaklı, maddi ve manevi açıdan tatminkâr bir kariyer sistemi ivedilikle hayata geçirilmelidir.


Eğitim yöneticiliği profesyonel bir kariyer mesleği haline getirilmelidir


Eğitim yöneticiliği ve okul yöneticiliği, ikincil bir görev olmaktan çıkarılarak meslekleşmeyi sağlayacak çalışmalar yapılmalı, bununla ilgili olarak yetiştirme programları hazırlanmalıdır. Eğitim kurumu yöneticiliğinin eğitim liderliğine dönüştürülmesi, yöneticiliğin profesyonel bir meslek olarak ele alınarak kadro unvanlı bir uzmanlık mesleği hâline getirilmesiyle mümkündür. Eğitim yöneticilerinin bir eğitim ve okul lideri olarak inisiyatif alanları genişletilmeli, eğitim-öğretimle ilgili rolleri öne çıkarılmalıdır.


Memur, hizmetli ve diğer çalışanların emeği görmezden gelinmemeli, mali ve sosyal hakları iyileştirilmelidir


Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında Genel İdare Hizmetleri Sınıfı, Teknik Hizmetler Sınıfı, Yardımcı Hizmetler Sınıfı ve diğer hizmet sınıflarında çalışanların da eğitim öğretim hizmetinin aksamadan en etkin şekilde yürütülmesi için emek sarf ettiği gerçeği unutulmamalıdır. Şef, memur ve hizmetlilere öğretim yılına hazırlık ödeneğinin ödenmemesi, eğitim ve öğretim için aynı hedeflere ulaşmak için aynı amaç birliği içinde aynı konuda çalışan kamu görevlileri arasında eşitsizlik ve adaletsizlik kaynağıdır. Öğretim yılına hazırlık ödeneği, öğretmenlerle birlikte eğitim-öğretim hizmetlerinin yürütülmesinde emek sarf eden Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görevli tüm hizmet sınıflarındaki eğitim çalışanlarına da ödenmelidir.


Eğitim kurumlarında çalışan personelin haftalık 40 saati aşan çalışmalarının karşılığı fazla çalışma ücreti ödenmesi ya da personel yetersizliği gerekçesine sığınılmadan fazla çalışma karşılığı izin hakkından faydalanmalarının sağlanması yönünde düzenleme yapılmalıdır.


Memur ve hizmetliler başta olmak üzere, eğitim çalışanlarına yönelik görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları belli bir takvim dâhilinde periyodik olarak gerçekleştirilmelidir.


Darbe ürünü kılık ve kıyafet yönetmeliği bir an evvel değiştirilmelidir


Darbe ürünü kılık ve kıyafet yönetmeliği, kamu görevlilerinin, milletimizin değerlerine ve genel kabul görmüş kılık ve kıyafet şekillerine uygun olmak, herkesin bu kapsamda tercihlerine azami saygı gösterilmesi kaydıyla tercihleri doğrultusuna belirleyecekleri kılık ve kıyafetle görevlerine gitmelerini ve görev mahallinde bulunmalarını temin edecek şekilde değiştirilmelidir.


Eğitim-Bir-Sen olarak, yeni eğitim-öğretim yılının tüm eğitim çalışanlarına, öğrencilerimize, velilerimize ve milletimize hayırlı olmasını; eğitimin en kısa sürede sorunlardan arındırılmasını diliyor, Bakanlığın güçlü ve büyük Türkiye idealine erişmemizi sağlayacak eğitim politikaları geliştirmesini ve uygulamasını bekliyoruz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Yabancı uyruklu kadınları zorla çalıştırma ve fuhşa sürükleyenlere operasyon: 3 gözaltı Samsun’da göçmen polisi tarafından, yabancı uyruklu kadınları zorla çalıştırıp fuhşa sürükleyenlere yönelik yapılan operasyonda Kırgız uyruklu kadın ile birlikte 2’si erkek 3 kişi yakalandı, 6 kadın da kurtarıldı. Edinilen bilgiye göre, Samsun Emniyet Müdürlüğü Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları Şube Müdürlüğü ekipleri, alınan istihbari bilgiler doğrultusunda yaptıkları çalışma sonucu Kırgız uyruklu Türk vatandaşı M.A. adlı kadının, Özbekistan ve Azerbaycan’dan yasal yollardan kadın getirdiği, Türkiye’de kalış süresi dolan kadınları hasta bakıcılık işinde çalıştırdığı, bu kadınlardan komisyon adı altında para aldığı ve yine söz konusu kadınlara fuhuş yaptırdığını tespit etti. Göçmen polisi, H.G. adlı şahsın M.A. adlı kadının getirdiği kadınlara fuhuş yaptırdığını ve E.Y. adlı şahsın da M.A. ile birlikte kadınları zorla çalıştırdığını ortaya çıkardı. Polis yaptığı operasyon sonucu Kırgız uyruklu M.A. ile Türk vatandaşı E.Y. ve H.G.’yi yakalayarak gözaltına aldı. Polisin operasyonunda 6 kadın kurtarıldı. Kurtarılan 6 mağdur kadının da sınır dışı edilmesi için çalışma başlatıldı. Samsun Emniyet Müdürlüğü Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları Şube Müdürlüğündeki sorguları tamamlanan M.A. adlı kadın ile E.Y. ve H.G. bugün Samsun Adliyesine sevk edildi.
Bursa Yazar Özlüoğlu: "Edebiyat, unutulanları yaşanır kılıyor" Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği Edebi Kazılar söyleşilerinin yeni dönemdeki ilk konuğu olan Polat Özlüoğlu, ödüllü kitabı “Annem, Kovboylar ve Sarhoş Atlar” üzerine okurlarla keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi. Özlüoğlu, “Edebiyat, unutulanları yaşanır kılıyor” dedi. Nilüferli okurları edebiyatın büyülü dünyasında yolculuğa çıkaran “Edebi Kazılar” söyleşileri, yeni dönemin ilk buluşmasını gerçekleştirdi. Nilüfer Belediyesi Kütüphane Müdürlüğü tarafından Akkılıç Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen buluşmayı, okurlar ilgiyle takip etti. Yasemin Sungur’un moderatörlüğünü yaptığı söyleşide Polat Özlüoğlu, 2022 yılında 7. Antalya Edebiyat Günleri “Yılın En İyi Öykü Ödülü”ne, 2023 yılında da “34. Haldun Taner Öykü Ödülü”ne değer görülen “Annem, Kovboylar ve Sarhoş Atlar” adlı kitabı üzerine keyifli, bir o kadar da samimi bir söyleşi gerçekleştirdi. Yazdığı öykülerin içeriğine değinen Polat Özlüoğlu, “Yazdıklarım, benim de canımı acıtan hikayeler. Benim üzüldüğüm, dertlendiğim, sırtımda yük gibi taşıdığım, vicdanımı sızlatan bazı olaylar var. Herkesin okuyabileceği, bir solukta bitirebileceği meseleler değil. Öykü yazmak çok keyifli. Bir üzüntüyü, kederi kelimelerle anlatabilmek beni mutlu ediyor. İnsanlarında bir şekilde bunları okuyunca onlarla bağ kuracağını düşünüp mutlu oluyorum” şeklinde konuştu. Yaşadığımız çağda insanların kederlerini, sıkıntılarını unuttuğunu ifade eden Polat Özlüoğlu, edebiyatın bu unutulanları yaşanır kıldığını söyledi. Özlüoğlu, “Bir sürü derdimiz, kederimiz var ama bir şekilde bunları unutuyoruz. Çünkü hız çağında yaşıyoruz. Birkaç gün konuşuluyor, sosyal medyada birkaç beğeniden sonra unutuluyor. Unutma çağında yaşıyoruz. Edebiyat, bu unutulanları yaşanır kalıyor. Ben bunun farkında vardım. Kitap sayfalarında o hikayeler bir şekilde insanlara ulaştığında, kalıcılığını sağlıyor. O yüzden de elimden gelen en iyi şekilde, dili de çok iyi kullanarak severek yazıyorum” diye konuştu. Meraklanmanın, hayal kurmanın ve iyi bir dinleyici olmanın yazarlığın en güzel yanlarından birkaçı olduğuna dikkat çeken Polat Özlüoğlu, “Ben, bu üçünü kendimde barındırmaya çalışıyorum. Çocukların ve kadınların ağzından hikayeler anlatmayı, onların yaşadıklarını aktarmayı seviyorum. Çocukluk güzel zamanlardı. Çocuklukta kaybettiğimiz en önemli şeylerden biri hayal kurmaktı. Yazarken bunun farkında vardım. Yazarken çocukluğumu, kurduğum hayalleri hatırlıyorum” dedi. Yazarlık serüvenine de değinen Özlüoğlu, “Ben yazmak istedim, yazar olmak gibi amacım yoktu. Yazı üretmenin verdiği keyfi seviyorum. Kitap okumayı ve yazmayı kaçış olarak görüyorum. Bir atölyeye katıldım İzmir’de. Çok sevdiğim bir hocayla çalıştım. Orada öykü yazdığımı anladım” ifadelerini kullandı. Söyleşinin son bölümünde okurların sorularını yanıtlayan yazar Polat Özlüoğlu, “Annem, Kovboylar ve Sarhoş Atlar” öykü kitabını da Nilüferli edebiyat tutkunları için imzaladı.
Muğla Budama eğitimlerinin sertifikaları törenle verildi Muğla İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün “Ata Tohumları Toprakla Buluşuyor Projesi” çerçevesinde üreticilere “Meyve Ağaçlarında Budama” eğitimi verildi. Menteşe İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından Mart ayı içerisinde verilen eğitimi tamamlayarak sertifikaya hak kazanan 20 çiftçi, belgelerini bugün düzenlenen törenle İl Tarım ve Orman Müdürü Barış Saylak’tan aldı. Muğla İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Konferans Salonu’nda düzenlenen sertifika töreninde konuşan İl Müdürü Barış Saylak, proje desteklerinden faydalanan sebze yetiştiricisi çiftçilerden çok olumlu geri dönüşler aldıklarını ve özellikle de kadın üreticilere bu alanda istihdam ve gelir imkanı oluşturmaktan büyük bir mutluluk duyduklarını söyledi. Muğla’da sürdürdükleri projelerle çiftçilere hibe ve desteklerini artıracaklarını ve bitkisel üretime güç katmaya devam edeceklerini kaydeden Saylak, özellikle Ata Tohumlarının korunması, üretimi ve yaygınlaştırılması konusuna büyük önem verdiklerini ifade etti. Barış Saylak, Türkiye’de kullanılan tohumların yüzde 97’sinin yurt içinde üretildiğini ve aynı zamanda 97 ülkeye de tohum ihracatı yapıldığını kaydederek, Ata Tohumlarının ülke ekonomisine 233 milyon doların üzerinde katkı sağladığını belirtti. Muğla çiftçisinin üretim gücü artıyor Muğla İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün 2021 yılında Bakanlık Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü’nün desteği ve Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nün işbirliği ile başlattığı “Tarım Arazilerinin Kullanımının Etkinleştirilmesi” Projesi çerçevesinde Muğla çiftçilerinin üretim gücünün günden güne artmasından büyük memnuniyet duyduklarını kaydeden Saylak bu yıl içerişinde verilecek tohum ve fide destekleri ile ilgili olarak şunları söyledi: “TAKE projesi çerçevesinde 2023 yılına kadar toplam 4 milyon 560 bin adet fideyi üreticilerimize dağıttık. “Ata Sebzeleri Projelerine” toplamda 3 milyon 500 bin TL kaynak ayırdık. 2024 yılında bu kaynak 2 milyon 180 bin TL olarak belirlendi. Bu çerçevede, yıl boyunca Muğla il genelindeki 1.200 üreticimize; 150 bin adet domates, 250 bin adet biber ve 100 bin adet patlıcan fidesi ile 20 kg kavun, 20 kg kınalı bamya tohumu olmak üzere toplamda 500 bin adet ata sebze fidesi ve 40 kg ata tohumu temin edeceğiz. Muğla çiftçisinin ürettiklerinin kıymet bulması ve ekonomik refahının gelişmesi için daha fazla ve bilinçli üretmemiz gerekiyor”
Bursa Gazeteciler Vakfı’ndan Vali Demirtaş’a ziyaret Bursa Gazeteciler Cemiyeti Sosyal Hizmetler Vakfı Başkanı Ahmet Emin Yılmaz ve Yönetim Kurulu üyeleri, Bursa Valisi Mahmut Demirtaş’ı makamında ziyaret etti. Ziyarette, genel kurulu geçtiğimiz ay yapılan vakfın çalışmalarına ilişkin bilgi veren Bursa Gazeteciler Cemiyeti Sosyal Hizmetler Vakfı Başkanı Ahmet Emin Yılmaz, vakfın Bursa gazeteciler Cemiyeti’nin desteğinde üye gazetecilerin çocuklarına öğrenci bursu verdiğini, evlenen veya çocuğu dünyaya gelen üyelere de sosyal yardımlar yapıldığını söyledi. Vakıf çalışmalarının, Bursa’nın sosyal ve kültürel yaşamına katkıda bulunduğunu kaydeden Ahmet Emin Yılmaz, “Bursa Gazeteciler Cemiyeti üyeleri, Vakıf Senedimiz gereği aynı zamanda Vakfımızın da üyeleri oluyor. Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nuri Kolaylı ve daha önce size arz ettiğimiz gibi Bursa Valisi de, yine Vakıf Senedi gereği yönetim kurulumuzda yer alıyor. Sizin de desteğinizle önümüzdeki 3 yıllık süreçte hizmetlerimizi arttırarak sürdürmek istiyoruz” dedi. Ziyarette konuşan Bursa Valisi Mahmut Demirtaş da, basın sektöründe mesleki dayanışmanın büyük önem taşıdığını söyledi. Bursa Valisi Demirtaş, “Hem daha önceki Valilik görevlerimde hem de Bursa’da, basınımızla işbirliği içinde çalışarak Bursa’ya hizmet etmekten büyük mutluluk duyuyorum. Halkımızın doğru ve hızlı haber alma özgürlüğü yönünde kamu görevi üstlenen basın mensubu arkadaşlarımızla birlikte vatandaşımıza hizmet için elimizden geleni yapacağız” dedi. Ziyarete Bursa Gazeteciler Cemiyeti Sosyal Hizmetler Vakfı Başkanı Ahmet Emin Yılmaz ve Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nuri Kolaylı’nın yanı sıra Vakıf Yönetim Kurulu Üyeleri İhlas Haber Ajansı Bölge Müdürü İhsan Altıkardeş ve Demirören Haber Ajansı Bölge Müdürü Fuat Kars ile BGC Genel Sekreteri Sinan Tunç katıldı.