- 24 Kasım 2017 Cuma 18:23

ESOGÜ Prof. Dr. Yurdanur Akgün’ü törenle emekliliğe uğurladı

A
A
A
ESOGÜ Prof. Dr. Yurdanur Akgün’ü törenle emekliliğe uğurladı

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yurdanur Akgün’ün emekliliği dolayısıyla, Tıp Fakültesi Dekanlığı tarafından bir tören düzenrlendi.


ESOGÜ Prof. Dr. Necla Özdemir Konferans Salonu’ndaki emeklilik törenine, Prof. Dr. Yurdanur Akgün’ün ailesi, meslektaşları, arkadaşları ve öğrencilerinin katılımıyla gerçekleşti. Törende konuşan Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tercan Us, 1986 yılından bu yana tanıdığı Prof. Dr. Yurdanur Akgün’ün önce kendisine Mikrobiyolojiyi sevdirdiğini sonra ise model aldığı bir ablası, dostu ve sırdaşı olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Yurdanur Akgün’ün ülkesine ve devletine her zaman bağlı kalan, bilimsel bilgi ve düşünceden hiç ayrılmayan bir Cumhuriyet bilim kadını ve örnek bir akademisyen olduğunu belirten Prof. Dr. Tercan Us, onun bilgilerini sürekli güncelleyen, öğrendiklerini öğrencileri ve meslektaşlarıyla paylaşan, onlara rehberlik ederek yol gösteren, konuları detaylı olarak analiz edip akıl ve mantık sürecinden geçirdikten sonra hak ve hukuk çerçevesinde doğrulara ulaşmayı hedefleyen, kararlı tutumu ve liderlik vasfıyla daima kendilerine örnek olan bir hocaları olduğunu söyledi. Prof. Dr. Yurdanur Akgün’ün kurucuları arasında yer aldığı ve büyük emek verdiği Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’nın bir laboratuvar ve bir yıkama odasından ibaret olan ilk halinden bugünkü donanımlı ve tam teşekküllü bir birim haline gelişinin baş mimarı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tercan Us, Prof. Dr. Yurdanur Akgün’ün ayrıca Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (KLİMUD)’nin de kuruluş ve gelişimine verdiği emeklerle Tıbbi Mikrobiyolojinin ulusal platformda bilimsel saygınlığını yükselttiğini belirtti. Prof. Dr. Tercan Us, herkese karşı ve her zaman alçak gönüllü olan, sevgi ve saygıyla yaklaşan Prof. Dr. Yurdanur Akgün’ün aynı zamanda örnek bir eş, örnek bir anne, örnek bir evlat, dost ve akrabalarının iyi ve kötü günlerinde yanlarında yer alan gerçek bir kötü gün dostu olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Tercan Us Prof. Dr. Yurdanur Akgün’e ailesi ve sevdikleriyle birlikte mutlu ve güzel bir ömür diledi.


Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Arslantaş, 40 yıllık emeği ile yetiştirdiği onlarca uzman ve öğretim üyesine katkısının sonsuz olduğunu belirttiği Prof. Dr. Yurdanur Akgün’ü emekliliğinden sonra da bir ablaları ve bir hocaları olarak hep yanlarında görmek istediklerini belirtti. Prof. Dr. Yurdanur Akgün’ün ESOGÜ’nün önceki rektörlerinden Prof. Dr. Necat A. Akgün’ün eşi olmasına da değinen Prof. Dr. Ali Arslantaş, onun meslek hayatını sürdürme ve çocuk yetiştirmenin yanında bir rektör olan eşine verdiği desteğin de muazzam bir fedakarlık olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Ali Arslantaş “Ne mutlu size, ne mutlu sizinle çalışan öğretim üyelerine, ne mutlu eşiniz olma şansını yakalayan önceki rektörümüze. Size huzurlu ve esenliklerle dolu bir ömür diliyorum. Bir dekan olarak da Tıp Fakültemize yaptığınız sonsuz katkılardan dolayı minnettarlığımı sunuyorum” sözleriyle konuşmasını tamamladı.


ESOGÜ Rektörü Prof. Dr. Hasan Gönen, yaklaşık 20 yıldır tanıdığı Prof. Dr. Yurdanur Akgün’ün hem tıp fakültesine hem de kuruluşundan itibaren Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’na önemli katkılarda bulunduğunu söyledi. Prof. Dr. Yurdanur Akgün’ün ömrünün büyük bir bölümünü verdiği mesleğinde edindiği tecrübelerden faydalanmamanın üniversite adına bir kayıp olacağını dile getiren Prof. Dr. Hasan Gönen, ‘emekli’ değil ‘kıdemli’ olarak nitelediği Prof. Dr. Yurdanur Akgün ve onun gibi öğretim üyelerinin hizmetlerinden bundan sonra da faydalanmak istediklerini söyledi. ESOGÜ’nün bugün 110 devlet üniversitesi arasında önemli bir yere sahip olmasında Prof. Dr. Yurdanur Akgün ve eşi Prof. Dr. Necat A. Akgün’ün de değerli katkıları olduğunu belirten Prof. Dr. Hasan Gönen, Prof. Dr. Yurdanur Akgün’e ailesiyle birlikte sağlıklı ve mutlu bir ömür dileyerek sözlerini tamamladı.


Konuşmaların ardından Prof. Dr. Yurdanur Akgün’e Rektör Prof. Dr. Hasan Gönen ESOGÜ anı tabağı, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Arslantaş plaket takdiminde bulundu. Daha sonra Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tercan Us ile Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülşen Hasçelik Prof. Dr. Yurdanur Akgün’e hediye takdim etti. Son olarak KLİMUD Başkanı Doç. Dr. Berrin Esen Prof. Dr. Yurdanur Akgün’e plaket takdim etti.


Takdimlerin ardından kürsüye gelen Prof. Dr. Yurdanur Akgün, 40 yılı aşan meslek yaşamının sonunda bugün bulunduğu noktaya gelmesine katkılarından dolayı ailesine ve kendisini yetiştiren hocalarına teşekkürlerini sundu. Prof. Dr. Yurdanur Akgün bugün bir kariyeri varsa, bir kadın olarak hiçbir engelle karşılaşmadan özgürce bir üniversite profesörü olmuşsa ve bunu devlet okullarında aldığı kaliteli ve ücretsiz eğitimle başarmışsa bunun laik, demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti sayesinde olduğunu kaydetti ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e şükranlarını sundu. Vatanını sevmenin vatan için çalışmak ve görevini en iyi şekilde yapmak olduğunun bilinciyle çok çalıştığını belirten Prof. Dr. Yurdanur Akgün, kişisel çıkarlarını hiçbir zaman ilkelerinin önüne koymadığını, kişi ve koşullara takılmadan hep ileri baktığını ve en iyiye ulaşmaya çalıştığını kaydetti. Meslek yaşamına başladığı yıllarda hem hastanenin hem de şehrin koşullarının gerçekten kötü olduğunu, bugün ise ESOGÜ’nün akredite olmuş tıp fakültesi ve modern hastanesiyle ülkemizin sayılı kurumlarından biri haline geldiğini belirten Prof. Dr. Yurdanur Akgün, bu değişime emeği geçen tüm üniversite yöneticilerine, öğretim üyelerine ve çalışanlarına teşekkür etti. Eşi Prof. Dr. Necat A. Akgün’e bugüne kadar kendisini her zaman desteklediği, yoğunluğuna anlayış gösterdiği ve çalışmalarında kendisini yüreklendirdiği için teşekkür eden Prof. Dr. Yurdanur Akgün; çocukları, damadı, gelini ve torununu da çok sevdiğini söyledi. Prof. Dr. Yurdanur Akgün emeklilik töreninin düzenlenmesine emeği geçen ESOGÜ Rektörlüğü’ne, Tıp Fakültesi Dekanlığı’na, Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’na ve törene katılanlara teşekkür ederken, sözlerini Mevlana’nın ‘Hayatta ne öğrendim?’ şiirinden kısa bir bölüm okuyarak tamamladı.


Emeklilik töreni konuklardan dileyenlerin kürsüye gelerek Prof. Dr. Yurdanur Akgün ile ilgili duygu ve düşüncelerini dile getirdiği bölümle sona erdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Niğde Niğde’de ‘Merkezim Her Yerde’ projesi ile köy okullarında etkinlikler yapılıyor Niğde’de gönüllü gençler, ’Merkezim Her Yerde’ projesi çerçevesinde köy okullarını ziyaret ederek çeşitli etkinliklerle öğrencilerle buluşuyorlar. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın başlattığı ’Merkezim Her Yerde’ projesi ile Niğde Gençlik Spor İl Müdürlüğü Şehit Ramazan Konuş Gençlik Merkezi gönüllüleri, kent genelindeki okullarda eğitim gören öğrencilerle sportif ve sosyal faaliyetler yaparak, geleneksel oyunlar oynayarak çocukların keyifli zaman geçirmesine katkı sağlıyor. Proje çerçevesinde gönüllü gençler ve liderleri, kent merkezine bağlı Ovacık Şehit Bayram Aksoy İlkokulu ile Ortaokulunda eğitim gören öğrencilerle okul bahçesinde buluştu. Yüz boyama, zeka oyunları, halat çekme, ok atma gibi oyunların oynandığı etkinlikte, müzik eşliğinde oyunlar oynayan gönüllü gençler, minik kardeşlerine patlamış mısır ve pamuk şeker ikram etti. Niğde Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Gençlik Hizmetleri Müdürü Turan Sayın, Niğde Gençlik Spor Müdürlüğü olarak, koordineli olarak köy okullarında ve dezavantajlı öğrencilerin bulunduğu bölgelerde etkinlikler yaptıklarını söyledi. Sayın, "Merkezim Her yerde’ projesi çerçevesinde köy okulundaki öğrencilerimiz hem oyun oynadılar, hem de oynanan oyunlar hakkında bilgi sahibi oldular. Projedeki amacımız gençler arasında sosyal farkındalık oluşturarak sağlıklı bir iletişim ortamı oluşturmak, sorumluluk duygularını geliştirmek ve topluma daha duyarlı bireyler kazandırmak, kırsalda yaşayan ve köy okulunda okuyan gençlere gençlik liderlerimizin aracılığıyla vizyon kazandırmak, gençlere çevre bilinci kazandırmak, gençlerde aidiyet duygusu oluşturmak ve bununla birlikte gönüllü gençlerimizin ve öğrencilerimizin moral ve motivasyonunu arttırmaktır” dedi.
Yozgat Bozkırın ortasından Avrupa’ya gümüş balığı ihracat ediliyor Denize kıyısı olmayan ve bozkırın ortasında yer alan Yozgat’ın Çekerek ilçesinde barajda avlanan tonlarca gümüş balığı, başta Fransa ve Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesine ihraç ediliyor. Türkiye’de yeterince rağbet görmeyen gümüş balığını Avrupalılar çerez niyetine tüketiyor. Yozgat’ta bulunan baraj ve göletler, balıkçılıkla uğraşan bölge halkının geçim kaynağı haline geldi. Özellikle sulama, enerji ve taşkın kontrolü amacıyla kurulan Çekerek Barajı’nda vatandaşlar yılın belli dönemlerinde geçimlerini balık avlayarak sağlıyor. Çekerek Barajı’nda su seviyesinin yükselmesiyle bu yıl gümüş balığı bolluğu yaşanıyor. Son 5 yıldır gümüş balığının olmadığı barajda günlük 15-20 ton arasında balık avlanıyor. Bölge halkı, balık sezonunda tonlarca gümüş balığı, alabalık, kerevit avlayarak, Avrupa ülkelerine ihraç ediyor. Bozkırın ortasında denizi olmayan Yozgat’ta avlanan gümüş balığı, Avrupa ülkelerinin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Türkiye’de vatandaşların çok fazla ilgi göstermediği gümüş balığı, bozkırda avlandıktan sonra tesislere gönderilerek işlenip Avrupa ülkelerine ulaştırılıyor. Avrupalılar gümüş balığını yağda patates kızartması gibi kızartıp, cips ve çerez gibi tüketiyor. “Avrupa’da cips niyetine yiyorlar” Çekerek Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Dursun Uslu, son 5 yıldır baraj sularındaki azalma nedeniyle gümüş balığı avlayamadıklarını belirterek, bu yıl gümüş balığı bolluğu yaşandığını söyledi. Uslu, “Son 5 senedir nisan ayında baraj suyunu bıraktıkları için gümüş balığı olmadı. Biz 5 senedir gümüş balığı tutmuyoruz. Ama bu sene gümüş balığı bolluğu yaşanıyor ve 70 kişi gümüş balığı avlamak için çalışıyor. Biz bu balığı Avrupa ülkelerine ihraç ediyoruz. Orada cips niyetine yiyorlar. Bu güzel bir ekmek kapısı. Günlük 25 tona kadar gümüş balığı tutacağız. Çalışacak insan bulsak bu sayıyı daha da artırabiliriz” dedi. “Günlük 20 ton gümüş balığı avlıyoruz” Çekerek Su Ürünleri Kooperatifi işletmecisi Paşa Koç ise günlük 15-20 ton arasında gümüş balığı tuttuklarını ifade ederek, “5-6 senedir gümüş balığında bu barajdan verim alamadık ancak bu sene suyun yüksek olmasından dolayı verim iyi oldu. Bir ay boyunca bu balığı işleyeceğiz ve günlük yaklaşık 15-20 ton balık avlıyoruz. Bunu Avrupa ülkelerine gönderiyoruz. Yaklaşık 80 kişiyi istihdam ediyoruz burada. Bu barajda sezonuna göre sazan, kerevit gibi balıklar avlıyoruz. Çok verimli bir baraj. Şu an gümüş balığı avlıyoruz. Kilogramı 10 liraya alınıyor ve biz fabrikalara gönderiyoruz. Oradan da Fransa, Norveç, Almanya gibi ülkelere gidiyor. Orada bunu çerez niyetine tüketiyorlar” şeklinde konuştu.
Adana Yavru sazan balığı üretimi sağımla başladı Adana İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Su Ürünleri Üretim İstasyonu’nda yeni balık yetiştirme sezonunun ilk adımı atılarak anaç balıklardan sağım yapıldı. Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü kullanımından bir süre önce Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü’ne devri yapılan Adana Su Ürünleri Üretim İstasyonu’nda yavru sazan balıkları yetiştirmek için anaç sazan balıklarından sağım yapıldı. Üretim İstasyonunun kuluçkahane kısmındaki mini havuzlara bir gün önce alınan ve sağım için hazırlanan anaç balıklardan yumurta sağımını yapan İl Tarım ve Orman Müdürü Mehmet Nuri Kökçüoğlu, yeni üretim sezonunda hedeflerinin 10 milyon yavru sazan balığı üretmek olduğunu söyledi. Yavru balık üretiminin Türkiye genelindeki farklı su ürünleri üretme istasyonunda gerçekleştiğini ifade eden Kökçüoğlu, "Geçen yıl 10 milyon adet yavru sazan balığı elde ettik. Bunları bizim ildeki göl ve göletlere bıraktık ayrıca bize bağlı olan çevre illere dağıtımını yaptık ve o illerdeki göl ve göletlere bırakılmasını sağladık. Bu yıl yeni sağım dönemi başladı. 10 milyon yavru sazan balığı üreterek iç sularımıza bırakmayı ve su ürünleri sektörümüzde sürdürülebilirliği sağlamayı amaçlıyoruz. Tüm bunları yaparken il müdürlüğü olarak su ürünlerine yönelik denetim çalışmalarımız da devam ediyor" dedi. Farklı büyüklükte 9’u beton, 10’u toprak 19 adet yavru ve anaç balık havuzunun yanı sıra 32 adet beton nakliye havuzlarının yer aldığı istasyonda, teknik personellerce sağımı yapılan balık yumurtaları daha sonra dölleme işleminden geçiriliyor. Dölleme yapılan yumurtalardan 72 saat sonra larva balıklar çıkmaya başlıyor. Yumurtadan çıktıktan sonra özenle bakımları yapılan larva balıklar, bir süre mini havuzlarda beslendikten sonra istasyon içerisindeki toprak havuzlara alınarak 5-6 santimetre büyüklüğe gelene kadar bakılıyor ve daha sonra göl ve göletlere salınmak üzere çevre illere gönderiliyor. Adana İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Su Ürünleri Üretim İstasyonunda geçen yıl üretimi yapılan 10 milyona yakın sazan balığı başta Adana olmak üzere Konya, Kahramanmaraş, Mersin, Nevşehir, Kayseri, Osmaniye, Kırşehir, Hatay, Aksaray, Karaman, Niğde illerine gönderilerek buradaki göl ve göletlere bırakıldı.
Sivas Suyun 50 kilometrelik yolculuğu başladı, yüzde 50 kayıp kaçak moral bozdu Sivas Belediyesi ve Devlet Su İşleri (DSİ) 19. Bölge Müdürlüğü iş birliğiyle yürütülen proje kapsamında, 50 kilometre uzaklıkta ki Pusat Özen barajdan kentin içme suyunu karşılayan 4 Eylül barajına yapılan ishale hattı tamamlandı. Geçtiğimiz yıllarda etkili olan kuraklık nedeniyle kentin içme suyu ihtiyacının bir kısmını karşılayan 4 Eylül barajında su seviyesi dip noktaya gelmişti. Kentte alınan geçici önlemler kapsamında ara ara su kesintileri yapılmıştı. Bu soruna çözüm arayan Sivas Belediyesi, Devlet Su İşleri (DSİ) 19. Bölge Müdürlüğü iş birliğiyle kolları sıvamış ve yaklaşık 50 kilometre uzaklıkta bulunan Pusat Özen Barajından 4 Eylül Barajına su takviyesi yapılabilmesi için ishale hattı tamamlandı. Proje tamamlanarak baraja su verilmeye başlandı. Sivas Belediye Başkanı Adem Uzun ise projenin tamamlanmasının su sıkıntısının yaşanmayacağı anlamına gelmediğini ifade etti. “Şehirdeki kayıp ve kaçak oranı yüzde 50 civarında” Başkan Uzun, hatlarda çok ciddi anlamda kayıp ve kaçakların olduğunu belirterek; “Hatlarda ki kaçaklar için bir mücadele sürecini başlatacağız. Ben bunlarla ilgili özellikle Türkiye’nin bazı önde gelen kişileriyle, firmalarıyla şu an görüşmeler yapıyorum. Şehrin özellikle su yönetimini sağlıklı bir şekilde kurabileceğimiz bir sistem oluşturacağız. Bunun için de SKADA ismini vermiş olduğumuz bir sistem kuracağız. Bu sistemle birlikte suyun yönetimini inşallah gerçekleştireceğiz. Sivas’ın önümüzdeki yüz yıllık dönemde herhangi bir su kesintisi yaşamadan sağlıklı bir su yönetim sistemi oluşturmak istiyoruz. Şu an itibariyle herhangi bir sıkıntı görmüyoruz. Ama 2029-30 yılları arasında dünyada çok şiddetli kuraklıklar bekleniyor. Yani dünyada bir küresel ısıma var ve bunu getirmiş olduğu bir küresel iklim kriziyle kesinlikle karşılaşacağız. Sivas’taki doğal afetlerin başında da kuraklık geliyor. Hatlardan başlayarak kayıp ve kaçaklarla mücadele etmek istiyoruz. Şu an şehirdeki kayıp ve kaçak oranı yüzde elli civarında. Tabii bu hemen bizim 22 günde çözeceğimiz bir sorun değil. Bununla ilgili çok ciddi anlamda çalışmalar gerekiyor. Ama önümüzdeki günlerde şu an araştırmalarımızı yapıyoruz. Uzmanlarla bir araya geleceğiz. Ve şehrin su yönetimini sağlıklı bir hale getireceğiz” dedi. “Şehir gelecekte özellikle ciddi anlamda sorunlar yaşayabilir” Kentin gelecek yıllarda ciddi anlamda su sorunu yaşayabileceğini ifade eden Uzun, “ Şu an itibariyle barajın kendisini toparladığını görüyoruz. 2022 tarihinde artık o en alt çamur tabakası dediğimiz en alt tabakadan su çekilirken şimdi artık barajın biraz toparladığını görüyoruz. Tabii bu ishale hattıyla birlikte Pusat Özlem Barajı’ndan da düzenli bir su aktarımı var ama bu da tabii şehrin su sorununu bitirmedi. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum şöyle bir algı oluşmasın. İshale hattı tamamlandı ama şehrin sorunu bitmedi. Şehir gelecekte özellikle ciddi anlamda sorunlar yaşayabilir. Hatta Pusat Özen Barajı’na da çok yüklenmemek gerekiyor. Sonuçta burası tarımsal sulama amaçlı kurulan bir baraj. Buradaki üretimin de özellikle çevresinde aksamaması gerekiyor. Bunun için yapılması gereken en önemli husus tabii ki kayıp ve kaçakla mücadele. Kayıp ve kaçakla bizim hedefimiz. Şu an yüzde 50 olan, kayıp kaçak oranını eğer yüzde otuzlar gibi bir seviyeye çekebilirsek çok büyük bir başarı elde etmiş olacağız” şeklinde konuştu.