POLİTİKA - 01 Aralık 2011 Perşembe 09:27

TBMM BAŞKANLIĞI İDARİ TEŞKİLATI KANUN TEKLİFİ YASALAŞTI

A
A
A
TBMM BAŞKANLIĞI İDARİ TEŞKİLATI KANUN TEKLİFİ YASALAŞTI

TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen TBMM Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanun Teklifi, kabul edilerek yasalaştı.
TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen Meclis Teşkilatını yeniden yapılandıran, çalışanlara yönelik yeni düzenlemeler getiren TBMM Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanun Teklifi, kabul edilerek yasalaştı. Kanuna göre, ’’TBMM Genel Sekreterliği Teşkilatı’’nın adı ’’TBMM Başkanlığı İdari Teşkilatı’’ olarak değişti. TBMM Başkanı’na yardımcı olmak üzere 5 başkan başmüşaviri, 15 başkan müşaviri ile 15 müşavir atanabilecek. Başkan başmüşaviri, başkan müşaviri ve müşavir kadrolarına, her biri kadro unvanının toplam
sayısının yüzde 40’ı oranında, istisnai memuriyet hükümlerine göre açıktan veya naklen atama yapılabilecek. Başkanlık Divanı, siyasi parti gruplarının personel ihtiyacını tespit edecek. Divan, ayrıca dolu kadrolarda derece ve sınıf değişikliği ile boş kadrolarda, sınıf, unvan ve derece değişikliği ile sınıflar arası atama yapabilecek.
Genel sekreter ya da genel sekreter yardımcılığı için üniversitelerin 4 yıllık eğitim veren fakültelerinden veya YÖK tarafından kabul edilen yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından mezun olma ve en az 12 yıl kamu veya özel sektörde çalışma şartı aranacak. Memuriyette ilk defa idari teşkilat kadrolarında başlayacak olanlar, ÖSYM tarafından yapılan sınavda başarılı olanlar arasından sınavla seçilecek.
TBMM harcamalarının dış denetimi, her yıl Sayıştay tarafından görevlendirilen üç denetçiden oluşan bir komisyonca yalnızca hesaplar ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak yapılacak.
TBMM Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar, Bütçe ve Araştırma Merkezi Müdürlükleri ve Tutanak Müdürlüğünde müdürlük veya müdür yardımcılığı yapmış ya da yapmakta olanlar Yasama ve Denetimden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcılığına atanabilecek. TBMM Genel Sekreterliğinde uzman unvanlı kadrolarda bulunanlardan, kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğünde görevli olanlar, yasama uzmanı kadrolarına atanabilecek.
15 Ocak 2012 tarihinden önce Meclis kadrosunda bulunun personel, Meclisin mali ve sosyal haklarına ilişkin eski hükümlerden yararlanmaya devam edecek.
İDARİ TEŞKİLATTA ÇALIŞTIRILACAK PERSONEL SINAVLA ALINACAK
İdari teşkilatta toplam kadro sayısının yüzde 20’sini geçmemek üzere, sözleşmeli ve geçici personel de sınavla alınmak koşuluyla çalıştırılabilecek. İdari teşkilat kadrolarında herhangi bir personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarına atanmasına ihtiyaç duyulması ve Başkanlık Divanında bu konuda karar alınması halinde, atamaya ilişkin talep, TBMM Başkanlığı tarafından Devlet Personel Başkanlığı’na bildirilmek üzere Başkanlığa gönderilecek. Devlet Personel Başkanlığı, personelin atanacağı kurum ve kuruluş
ile kadro görevini tespit edecek. İdari teşkilat personeli, Başkanlık tarafından uluslararası kuruluşlarda görevlendirilebilecek.
DANIŞMANLARA İLİŞKİN DÜZENLEME
TBMM faaliyetleri ile ilgili Meclis Başkanı’na danışmanlık yapmak üzere, kadro şartı aranmaksızın ve diğer kurumların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlere bağlı olmaksızın, sözleşmeli olarak 5 TBMM Başkan danışmanı çalıştırılabilecek. Milletvekilleri için 1 danışman, 2. danışman ve ilave bir personel sözleşmeli olarak çalıştırılabilecek.
Her siyasi parti grubunda 10 grup danışmanı, 25 büro görevlisi, partilerin milletvekili sayısının yüzde 10’u oranında ek büro görevlisi; yasama faaliyetlerinde milletvekillerine yardımcı olmak üzere her milletvekili için bir danışman, bir danışman yardımcısı ve ek bir personel sözleşmeli olarak çalışabilecek. Danışmana 83500, ikinci danışmana 73000, diğer personele ise 63000 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda aylık sözleşme ücreti ödenecek.
Söz konusu sözleşmeli personel ile ilgili düzenleme, 15 Ocak 2012 tarihinde yürürlüğe girecek. Sınavlarda yasama uzman yardımcılığı için 35, stenograflık için ise 30 yaşını geçmeme şartı aranacak. TBMM Genel Sekreteri de diplomatik pasaport alabilecek.
MECLİS BAŞTABİPLİĞİ, SAĞLIK BAKANLIĞI’NA DEVREDİLECEK
Meclis Baştabipliği, Sağlık Bakanlığı’na devredilecek. Sağlık hizmetleri, TBMM Başkanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında yapılacak protokol çerçevesinde, bakanlığa bağlı eğitim ve araştırma hastanelerince ve bu hastanelerin TBMM yerleşkesi içinde kuracakları yataklı veya yataksız sağlık birimlerince verilecek. Özel sağlık kurumlarında da sağlık hizmeti alınabilecek.
MECLİSİ, POLİS KORUYACAK
TBMM’nin bütün bina, tesis, eklenti ve arazisinde kolluk ve yönetim hizmetleri, TBMM Başkanlığı eliyle düzenlenecek. Emniyet ve diğer kolluk hizmetleri için yeteri kadar kuvvet, İçişleri Bakanlığı tarafından TBMM Başkanlığı’na tahsis edilecek. Böylece, Meclisin güvenliği yalnızca polis tarafından sağlanacak. Meclisteki Tabur Komutanlığının görev süresi sona erecek. Kanun yürürlüğe girdikten sonra Mecliste görevlendirilecek polis memurları, Meclisin mali haklarından yararlanamayacak.
ERKEN EMEKLİ OLMAK İSTEYENLERE YÜZDE 30 İLE 50 ARASINDA FAZLA İKRAMİYE
Genel Sekreter, Genel Sekreter Yardımcısı, Daire Başkanı, 1. Hukuk Müşaviri, Daire Başkan Yardımcısı, Müdür, Müdür Yardımcısı, Şube Müdürü, İdari Şube Müdürü, Saray Müdürü ve Müdür Yardımcısı, Grup Başkanı, İşletme, Fabrika ve Personel müdürlükleri unvanlı kadrolarda bulunanların görevleri sona erecek. Aynı unvanlı bu kişiler, TBMM Başkanlığınca ihtiyaç duyulan işlerde görevlendirilebilecek. rat kadrolarında herhangi bir personel
TBMM Genel Sekreterlik kadrolarında görev yapanlardan, emekli aylığı bağlanmaya hak kazanan ve bu tarihten itibaren 4 ay içinde emeklilik başvurusunda bulunanlara emekli ikramiyesi; yasanın yayımı tarihi itibariyle yaş haddinden emekliliğine en fazla 3 yıl kalanlara yüzde 30, 3 yıldan çok 6 yıldan az kalanlara yüzde 40, 6 yıldan fazla kalanlara yüzde 50 oranında fazla ödenecek. Bu şekilde emekli olanlardan boşalan toplam kadro sayısının yüzde 40’ı, hiçbir işleme gerek kalmaksızın iptal edilecek.
Genel Sekreterlikte geçici personel olarak görev yapan ve kanun yürürlüğe girdikten sonra emekli aylığı bağlanmasına hak kazananlara iş sonu tazminatları ise emekli aylığı bağlanmasına hak kazanılan tarihi aşan süresi 10 yıl ve üstü olanlara yüzde 30, 5 ile 10 yıl arasında olanlara yüzde 40, 5 yıldan az olanlara yüzde 50 oranında fazla ödenecek.
İDARİ TEŞKİLATTA 4-C STATÜSÜNDE ÇALIŞANLARA ÖNCELİK
İdari teşkilata personel alımında 4-C statüsünde çalışanlara öncelik verilecek. Alınacak toplam personelin yüzde 20’si, 4-C’li çalışanlardan olacak. 4-C’li personelin atanmasında, kurum içindeki sınavlarda başarılı olma şartı aranacak. İdari teşkilatta norm kadro ilke ve standartları uygulanacak. Meclisteki personel sayısı norm kadro sayısına düşünceye kadar personel alınmayacak. Personelde aranacak nitelikler, norm kadro ilke ve standartları dikkate alınarak Başkanlık Divanınca belirlenecek.
TBMM Başkanvekili Meral Akşener, gece saatlerinde teklifin yasalaşmasının ardından birleşimi saat 14.00’de toplanmak üzere kapattı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Başkan Çolakbayrakdar: "Evlatlarımızın güne sağlıklı başlaması için tarihi bir proje başlatıyoruz" Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet Çolakbayrakdar; öğrencilerin sağlıklı beslenmesi, güne zinde başlaması ve eğitimde fırsat eşitliğinin artırılması amacıyla hazırlanan ’İlkokul ve Ortaokul Öğrencilerine Kahvaltı Desteği Projesi’ için Kocasinan Kaymakamı Erdoğan Turan Ermiş ve Kocasinan İlçe Millî Eğitim Müdürü Sıddık Kaya ile iş birliği protokolü imzaladı. Projenin hem ailelere hem de öğrencilere önemli bir katkı sunacağını vurgulayan Başkan Çolakbayrakdar, "Ailelerimizin yükünü hafifletirken evlatlarımızın eğitim hayatına daha güçlü başlamalarına destek olacağız ve ihtiyaç duyulan her noktada desteğimizi artırarak devam ettireceğiz" dedi. Kocasinan Belediyesi Başkanlık makamında gerçekleştirilen protokol imza töreninde konuşan Başkan Çolakbayrakdar, özellikle hem aileleri hem de öğrencileri sevindiren proje kapsamında ihtiyaç sahibi çocuklara her ay düzenli olarak kahvaltılık paketlerin ulaştırılacağını söyledi. Projenin ilk adımını attıklarını vurgulayan Başkan Çolakbayrakdar; "Kocasinan Kaymakamımız ve Kocasinan İlçe Millî Eğitim Müdürümüz ile birlikte attığımız imzalarla başlatacağımız ‘İlkokul ve Ortaokul Öğrencilerine Kahvaltı Desteği Projesi’nin ilk adımını atmış bulunuyoruz. Kocasinan bölgesi sınırları içerisinde özellikle ihtiyaç sahibi ailelerin çocuklarına her ay düzenli olarak kahvaltılık gıda paketlerini ulaştıracağız. Bu paketlerde öğrencilerin okula götürebilecekleri veya evde tüketebilecekleri temel kahvaltı ürünleri yer alacaktır. İnşallah önümüzdeki günlerde hayata geçirilecek olan bu projeyi düzenli bir şekilde takip ederek sürdürecek ve ilkokuldan başlayıp ortaokula kadar uzanan süreçte ihtiyaç duyulan her noktada bu desteği sağlamaya devam edeceğiz. Bu vesileyle, desteklerinden dolayı İlçe Millî Eğitim Müdürümüze ve Kaymakamımıza teşekkür ediyorum. Projenin başarılı bir şekilde yürütülmesi adına kuracağımız iş birliğiyle şehrimize ve Kocasinan’ımıza hizmet üretmek, burada yaşayan hemşehrilerimize ulaşmak ve onların hayatına dokunmak için her türlü adımı atmış olacağız" ifadelerini kullandı. Kocasinan Kaymakamı Erdoğan Turan Ermiş ise devletin her şartta vatandaşların yanında olduğunu ifade ederek; "Devletimiz her zaman farklı düzeylerde zaruri ihtiyaçları bulunan vatandaşlarımızın yanındadır. İlçelerimizdeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları, belediyelerimizin katkılarıyla birlikte ihtiyaç sahibi ailelerimize sürekli olarak destek sağlamaya çalışmaktadır. Hem halk günlerimizde hem de mahalle ve köy ziyaretlerimizde yine belediyemizle iş birliği içinde vatandaşlarımızın ihtiyaçları konusunda duyarlılık göstermekteyiz. Bu kapsamda hane ziyaretleri de gerçekleştiriyoruz ve ortalama her hafta 35 aileyi ziyaret ederek ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza destek olmaya gayret ediyoruz. Eğitimde fırsat eşitliği son derece önemlidir. Ekonomik nedenlerle okula devam edemeyen bir çocuk gördüğümüzde ya da duyduğumuzda kamuoyu vicdanında olduğu gibi bizim de vicdanımız sızlar. Çocuğun kahvaltı yapamadan okula gelmesi eğitim sürecini ciddi şekilde olumsuz etkileyen bir durumdur. Bu nedenle belediyemizin bu konudaki hassasiyeti son derece kıymetlidir ve inşallah örnek olur. Sosyal Yardımlaşma Vakfı olarak belediyemize hem ailelerin tespiti konusunda hem de proje sürecinde destek vermeye hazırız. Bu öğrencilerimiz arasında ihtiyaç sahibi olanlara kahvaltı desteği sağlanacak olması çok değerli bir adımdır. Ayrıca velilere uygun zamanlarda aylık teslimat yöntemi de son derece yerinde bir uygulamadır. Kıymetli Belediye Başkanımıza, bugüne kadar sunmuş olduğu diğer desteklerin yanı sıra eğitime yönelik bu önemli hizmet için de teşekkür ediyorum" diye konuştu. Kocasinan İlçe Millî Eğitim Müdürü Sıddık Kaya da projenin pedagojik açıdan kapsamlı şekilde değerlendirildiğini kaydederek; "Bu projeyi oluştururken ilkokullardan iki rehber öğretmen ve iki okul müdürü ile bir araya gelerek işin pedagojik boyutunu değerlendirdik. Son derece önemli olan bu projeye rehber öğretmenlerimiz ve okul müdürlerimiz tam destek vermiştir. Hem eğitim açısından hem de ihtiyaç sahibi öğrencilerimiz adına çok büyük bir anlam ifade eden bu katkıları için kendilerine gönülden teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu. Öte yandan aylık periyotlarla okullarda uygun zamanlarda ailelere ulaştırılacak olan beslenme paketlerinin içerisinde; 21 adet kek, 21 adet sade süt, 700 gram kaşar peyniri, 1 kilogram beyaz peynir, yarım kilogram eritme peyniri, tereyağı, bal, tahin, pekmez, helva, zeytin, ceviz, fındık ve kuru üzüm bulunacağı bildirildi.
İzmir Kalori hesabı tarihe karışıyor Sağlıklı beslenmek ve fit bir görünüme sahip olmak isteyenler, yeni yılın gelmesiyle daha kararlı bir hale bürünüyor. İşte bu noktada yeni yılın beslenme alışkanlıkları hakkında detaylı bilgi veren Medicana Sağlık Grubu Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Seda Uşarer, "Rengarenk sofralara hazır olun. Sağlıklı beslenmek, kalori hesabı yapmaktan ibaret olmayacak. Bağırsak mikrobiyotasından sürdürülebilir tarıma, işlenmiş gıdalardan fonksiyonel besinlere, ruh sağlığından kişiye özel diyetlere kadar birçok konu yeni yılda gündemimizde olacak." dedi. Beslenme alışkanlıkları; ekonomik ve çevresel nedenlerle değişime uğruyor. İnsanların temiz içerikli ve sağlıklı gıda arayışı tabakların değişimine neden oluyor. Yeni yılla birlikte sağlıklı ve dengeli bir hayata adım atmak isteyenler de öncelikle diyet listelerini eline alıyor ve beslenme alışkanlıklarına bir düzen getirmeye çalışıyor. Bu noktada 2026’da sofraların renginin de bambaşka olacağını ifade eden Medicana International İzmir Hastanesi Beslenme ve Diyetisyen Seda Uşarer, "Artan gıda fiyatları, sağlık kaygıları, çevresel sorunlar ve bilimsel araştırmalar. Tüm bu faktörler 2026’ya girerken beslenme alışkanlıklarını hiç olmadığı kadar hızlı değiştiriyor. Eskiden diyet denince akla yalnızca kalori hesabı gelirken, artık konu çok daha geniş bir çerçevede ele alınıyor. Bağırsak mikrobiyotasından sürdürülebilir tarıma, işlenmiş gıdalardan fonksiyonel besinlere, ruh sağlığından kişiye özel diyetlere kadar. Kısacası, tabaklar değişiyor." ifadeleri kullandı. Genç kuşağın tercihi sürdürülebilirlik Bitkisel ağırlıklı beslenmenin giderek yaygınlaştığına dikkat çeken Uşarer şöyle konuştu: "Bitkisel ağırlıklı beslenme artık yalnızca veganların veya sağlıklı yaşam meraklılarının ilgisini çeken bir trend değil, geniş toplum kesimlerinin benimsediği bir yaklaşım. Bunun başlıca sebebi, bilimsel araştırmaların bitkisel beslenmenin sağlığa olan faydalarını çok daha güçlü bir biçimde ortaya koyması. Lif açısından zengin gıdalar; sebzeler, meyveler, tam tahıllar, baklagiller bağırsak bakterileri için adeta bir ‘mücadele dostu’ niteliğinde. Lif tüketiminin artmasıyla; bağışıklık güçlenmesi, daha iyi sindirim, daha dengeli kan şekeri, uzun vadede kalp-damar hastalıklarının azalması gibi etkiler sağlıyor. Ayrıca bitkisel beslenme çevresel etkileri açısından da öne çıkıyor. Su tüketimi, karbon ayak izi, tarım alanlarının kullanımı gibi konularda et ağırlıklı diyetlere göre çok daha sürdürülebilir olması, özellikle genç kuşağın seçimlerini ciddi şekilde etkiliyor." Bitkisel ağırlıklı beslenmenin 2026 yılının yeni trendini belirleyeceğini ve bu nedenle yeni yılda en çok duyulacak kavramın ‘bitkisel ağırlıklı ama esnek beslenme’ olacağını söyleyen Uşarer, "Yani, kimisi tamamen vegan olurken, kimisi sadece et tüketimini azaltıyor ama herkes sofrayı daha renkli, daha lifli ve daha çeşitli hale getiriyor" diye ekledi. Geleneksel gıdaların kıymeti artıyor Tüketicilerin işlenmiş gıdalara karşı daha dikkatli olduğunun altını çizen Uşarer, sözlerine şöyle devam etti: "2026’da tüketici davranışları işlenmiş gıdalara karşı da değişiyor. İnsanlar artık yalnızca ‘Kalorisi ne kadar’ sorusunu sormuyor. ‘Temiz içerikli mi? Raf ömrü ne kadar? İçinde gerçek gıdalar var mı? Bu ürün bağırsak sağlığını nasıl etkiler?’ gibi sorular daha sık soruluyor. Ev yapımı yoğurt, evde hazırlanan granola, katkısız fırın ürünleri ve temiz içerikli ürünler daha fazla tercih ediliyor. Birçok kişi artık paketli ürün alışverişinde birkaç saniye durup etiketi okuyor. Markaya güvenme algısı değişiyor, artık tüketici içeriğe güvenmeyi tercih ediyor. Öte yandan bilim dünyası yıllar sonra yoğurt, şalgam suyu, tarhana, turşu gibi geleneksel fermente gıdaların kıymetini daha çok bilmeye başladı. Probiyotik içeren fermente gıdalar, bağırsak duvarını güçlendiriyor, şişkinlik ve sindirim şikayetlerini azaltıyor, bağışıklık sistemini aktif tutuyor, bazı vitaminlerin emilimini artırıyor. Dünyada son birkaç yıldır bağırsak sağlığı, neredeyse her sağlık tartışmasının merkezinde. Bağırsak-beyin aksı kavramı, stres yönetimi ve ruh sağlığı açısından da önemli yer teşkil ediyor. Hatta bazı araştırmalar, bağırsak mikrobiyotası düzenli olan insanların stres karşısında daha dayanıklı olabildiğini gösteriyor. Bu nedenle 2026’nın en çok konuşulan konularından biri; mikrobiyomu destekleyici beslenme modeli olacak." Sıradışı diyetler değil, uzun vadeli denge önem kazanıyor Yaygın olarak uygulanan ketojenik diyet, aralıklı oruç veya karbonhidratı kesmek gibi uygulamaların herkese aynı oranda iyi gelmediğinin anlaşıldığını aktaran Uşarer, "Her bedenin çalışma şekli farklı. Kimisi sabah kahvaltısını atladığında gayet iyi hissederken, kimi öğlene kadar titreme ve baş ağrısı yaşayabilir. Genetik farklılıklar, hormon dengesi, bağırsak florası, stres düzeyi, fiziksel aktivite, metabolik kapasite. Bunların hepsi kişilerin aynı besine vereceği yanıtı değiştiriyor. 2025’te beslenme danışmanlığında en çok duyulan cümle şu oldu. Sana iyi gelen, başkasına iyi gelmeyebilir. Bu nedenle kişiye özel yaklaşım güç kazanıyor. Parmak izi gibi kişiye özgü beslenme planları, bağırsak mikrobiyota analizi, kişisel glukoz yanıtı ölçümü, genetik testler henüz yaygın ve ekonomik olmasa da geleceğin beslenme anlayışının temelini oluşturuyor" ifadelerini kullandı. Öte yandan popüler diyetlerin ciddi riskler sebep olabileceğini söyleyen Uşarer, "Birçok kişi bu diyetlere hızlı kilo vermek için başlıyor. Ama sürdürülebilir olmayan bir yola girebiliyorlar. Yoyo etkisi, hormon dengesi bozulması, vitamin-mineral eksikleri gibi olumsuz sonuçlarla karşılaşabiliyorlar. Bu nedenle 2026’nın bir diğer beslenme yaklaşımı da ‘kısa vadeli sıradışı diyet değil; uzun vadeli denge’ olacaktır" açıklamasında bulundu.
Eskişehir Eczacıdan bağışıklık sistemini güçlendirmek için tavsiyeler Eskişehir’de Eczacı Necmi Yılmaz, kış aylarında artan viral enfeksiyonlara karşı bağışıklığı güçlendirmenin önemine dikkat çekerken, sınav dönemindeki öğrencilere odaklanma ve hafıza için takviye önerilerinde bulundu. Mevsim geçişleri ve kış aylarının gelmesiyle birlikte viral enfeksiyon vakalarında artış yaşanırken, uzmanlar bağışıklık sisteminin korunması konusunda vatandaşları uyardı. Özellikle güneş ışığından yeterince yararlanılamayan bu dönemde vitamin takviyelerinin önemi bir kez daha ön plana çıkıyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Eczacı Necmi Yılmaz, hem hastalıklardan korunma yollarını anlattı hem de yaklaşan sınav dönemi öncesi öğrencilere kritik tavsiyeler verdi. "Enfeksiyonlardan korunmak için bağışıklığımızı güçlendirmemiz gerekiyor" Eczacı Necmi Yılmaz, bağışıklık sistemini destekleyen vitaminlerin kullanımına değinerek şunları söyledi: "Bu aylarda özellikle viral enfeksiyon durumlarından kendimizi korumamız, bunun için de bağışıklığımızı kuvvetlendirmemiz gerekiyor. Bağışıklık için ne kullanabiliriz dersek; C vitamini, çinko, D vitamini, karamürver ya da beta glükan içeren vitamin ürünleri var. Bu ürünleri kullanarak bağışıklığımızı güçlendirebiliriz. Türkiye’de genel olarak D vitamini düşüklüğü mevcut, güneş ışınlarından yeterince alamıyoruz. Özellikle D vitamini takviyesi alınması, bağışıklığımızı kuvvetlendirmek için önem arz ediyor. D3 vitamini, K2 vitamini ile birlikte alınırsa emilimi daha yüksek olur. Bunun için genelde dilaltı damla ya da sprey formlarını öneriyoruz." "Mevsimsel yorgunluk için multi vitamin kullanmalıyız" Kapalı havaların insan psikolojisi ve enerjisi üzerindeki etkilerine de değinen Yılmaz, "Bu aylarda mevsim geçişlerinden, havaların kapalı olmasından ve duygusal durumlardan kaynaklı yorgunluklarımız da artıyor. Bunun için multi vitamin kullanmalıyız. Enerji içeren ürünlerimiz var; herhangi bir kalp rahatsızlığı yoksa bu ürünler de tercih edilebilir" ifadelerini kullandı. "Omega 3 ve sitikolin kazanılmış bilgiyi geri çağırmada faydalı oluyor" Sınav dönemine hazırlanan öğrenciler için dikkat ve hafıza güçlendirici takviyelerin önemine vurgu yapan Yılmaz, şu tavsiyelerde bulundu: "Sınav dönemleri yaklaşıyor, bu öğrenciler için çok önemli bir durum. Herkes iyi şartlar altında yaşamak, belli yerlere ve mesleklere ulaşabilmek için bu sınavlara çokça çalışıyor. Öğrencilere Omega-3 balık yağı ve sitikolin etken maddesini içeren ürünleri tavsiye edebilirim. Bu ürünler kazanılmış bilgiyi geri çağırmada, aynı zamanda dikkat ve algıyı toparlamada faydalı oluyor. Özellikle sınav dönemlerinde bu ürünlerin kullanılmasını öneriyorum." "Kan tahlili sonuçlarına göre destek oluyoruz" Unutkanlık sorunu yaşayanlara B12 vitaminini işaret eden ve vitamin kullanımının bilinçli yapılması gerektiğini hatırlatan Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı: "Sıkça unutkanlık durumu yaşanıyorsa bunun için de B12 takviyesi alınmalı. Vitamin değerlerimizi öğrenmek için en yakın sağlık kuruluşuna, aile hekimlerine ya da hastanelere gidip kan tahlili verebiliriz. Tahlil sonuçlarında hangi değerlerin düşük olduğu zaten belli oluyor. Biz de o tahlili değerlendirerek, vitamin takviyeleri ile değerlerin normal düzeyin üzerine çıkması için yardımcı oluyoruz."
Antalya Prof. Dr. Fahrettin Tızlak’tan Antalya Kütüphanesi’ne 2000 kitaplık değerli bağış Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden emekli olan Prof. Dr. Fahrettin Tızlak, akademik hayatı boyunca büyük bir titizlikle oluşturduğu 2 bin kitaplık kişisel koleksiyonunu Antalya Kütüphanesine bağışladı. Bu anlamlı katkı, Kepez Belediyesi’nin yürüttüğü Akdeniz Kültür ve Edebiyat Başkenti Kepez vizyonu kapsamında önemli bir kültürel kazanım oldu. Zengin arşiviyle dikkat çeken Antalya Kütüphanesi, Prof. Dr. Fahrettin Tızlak’ın bağışladığı 2 bin kitapla koleksiyonunu daha da genişletti. Prof. Dr. Tızlak, Antalya Kütüphanesi’nde misafir edilerek koleksiyon alanlarını gezdi ve kütüphanede yürütülen çalışmalar hakkında bilgi aldı. Akademik hayatı boyunca büyük bir titizlikle oluşturduğu kişisel koleksiyonunu Antalya Kütüphanesi’ne bağışlayan Prof. Dr. Tızlak’a, ziyareti kapsamında Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz tarafından teşekkür plaketi takdim edildi. Plaket takdiminde konuşan Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, Prof. Dr. Fahrettin Tızlak’ın bağışının yalnızca sayısal bir kitap kazanımı olarak değerlendirilmemesi gerektiğini vurgulayarak; "Bu bağış, bir akademisyenin yıllar boyunca emek vererek oluşturduğu bilgi birikimini toplumla paylaşma sorumluluğunun somut bir göstergesidir. Prof. Dr. Fahrettin Tızlak, hocamızın bu örnek davranışı, yalnızca kütüphanemiz için değil; tüm aydınlarımız ve kitapseverler için de güçlü bir çağrı niteliği taşımaktadır. Evlerde ve özel koleksiyonlarda sınırlı kalan kitapların kamusal alanda herkesin erişimine açılması, bilgi üretimini ve kültürel sürekliliği güçlendiren en önemli adımlardan biridir. Bu bağışın, Akdeniz Kültür ve Edebiyat Başkenti Kepez vizyonu doğrultusunda, tüm aydınlarımızın ve kitap dostlarının koleksiyonlarını kütüphanemize kazandırmaları açısından örnek teşkil etmesini temenni ediyoruz" dedi. Prof. Dr. Fahrettin Tızlak ise bağışa ilişkin değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi: "Bu kitapları evime götürmüş olsaydım, büyük ihtimalle bir odada kapalı kalacak ve belki yalnızca benim istifade edebildiğim bir koleksiyon olarak varlığını sürdürecekti. Bugün ise bu eserler, nitelikli ve yaşayan bir kütüphane ortamında; araştırmacıların, akademisyenlerin, öğrencilerin ve tüm kullanıcıların erişimine açık hale gelmiştir. Bilginin paylaşım yoluyla değer kazandığına inanıyorum. Bu kitapların farklı zihinlerde yeni çalışmaların ve fikirlerin doğmasına vesile olacağını bilmek benim için büyük bir mutluluk kaynağıdır." Plaket takdimine Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Diren Çakılcı da katıldı. Bağışla Antalya Kütüphanesi koleksiyonuna kazandırılan 2000 eser, tarih, sosyal bilimler, kültür araştırmaları ve beşeri bilimler alanlarında nitelikli bir kaynak çeşitliliği sunarak; öğrencilerden akademisyenlere, araştırmacılardan tüm okurlara kadar geniş bir kullanıcı kitlesine hitap edecek.
İzmir İzmir’in verimli tarım arazilerinde ’yeşil altın’ hasadı Türkiye’nin kışlık sebze üretim merkezlerinden biri olan İzmir’in Menemen Ovası’nda brokoli hasadı başladı. İzmir genelinde 60 bin tonu aşan rekolte beklentisi üreticinin yüzünü güldürürken, tarlada 10 ile 15 lira arasında alıcı bulan ’yeşil altın’, pazar tezgahlarına ulaşana kadar fiyatını üçe katlıyor. Verimli toprakları ve uygun iklim şartlarıyla Türkiye’nin önemli tarım havzalarından biri olan Menemen Ovası’nda, kış sofralarının vazgeçilmezi brokolinin hasat yolculuğu başladı. Sabahın ilk ışıklarıyla tarlalara giren tarım işçileri, zorlu hava şartlarına rağmen ürünleri toplamak için yoğun mesai harcıyor. İzmir genelinde kışlık sebze üretiminde yaşanan artış dikkat çekerken, bu yılki brokoli rekoltesinin geçen yılların ortalamasını koruyarak 65 bin ton seviyelerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü verilerine göre, ülke genelindeki brokoli üretiminin yaklaşık yüzde 50’lik kısmı İzmir’den karşılanıyor. Özellikle Menemen, Torbalı ve Ödemiş havzaları üretimde başı çekerken, tarlalarda toplanan ürünler kamyonlarla İstanbul ve Ankara başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanındaki hallere sevk ediliyor. Menemenli üreticiler, bu yıl hava şartlarının brokoli için uygun gitmesi nedeniyle verimden memnun olduklarını, ancak artan mazot, gübre ve işçilik maliyetlerinin kar marjlarını baskıladığını belirtiyor. Tarlada kilogramı kalitesine göre 10 ile 15 TL arasında tüccara satılan brokoli, aracı komisyonları ve nakliye eklendiğinde semt pazarlarında ve marketlerde 40 ile 50 TL arasında değişen fiyatlarla tüketiciye ulaşıyor. "Çiftçi düşük fiyatlar altında eziliyor" Yanıköy’de baba mesleği olan tarımla yaklaşık 20 yıldır uğraştığını aktaran üretici Turgay Yıldırım, "Türkiye’nin kışlık sebzesinin üretim merkezlerinden biri olan İzmir’in Menemen ilçesinde üretim yapmaktayız. Kış sebzesi olarak başta ıspanak olmak üzere brokoli, karnabahar, lahana, pancar, kereviz ve pırasa üretimi gerçekleştiriyor; bunları İstanbul, Ankara, Bursa başta olmak üzere Türkiye’nin birçok noktasına gönderiyoruz. Bugün brokoli hasadına başladık ve ilk günümüz. Brokoli dikimi için önce toprağı fideye hazırlıyor, karık açıp suladıktan sonra fideleri özenle dikiyoruz; onlara adeta çocuğumuz gibi bakıyor, zamanında ilacını ve gübresini vererek kaliteli ve zahmetli bir ürün yetiştiriyoruz. Sanayiden uzak, temiz havalı bir bölgede üretim yaptığımız brokolide hasada Aralık ayında başlıyor, duruma göre Ocak, Şubat ve bazen Mart ayına kadar devam ediyoruz. Brokoliyi hale 10 liradan götürmemize rağmen halde pazarcı ve marketçiler üzerine ekleme yaparak fiyatları 40 ile 50 lira civarında satışa sunuyor; bu nedenle hem halk hem de çiftçi mağdur oluyor, biz düşük fiyata ezilirken tüketici yüksek fiyata almak zorunda kalıyor ve bu denge bir türlü sağlanamıyor" dedi. "Yeşil altın olarak bilinen brokoli, çok güzel bir ürün" Kadın işçiler tarafından sapından kesilip kasalara konulan brokolileri taşıyan kertelci Arif Budak, Ekim ayında brokoli fidelerini toprakla buluşturduklarını belirterek, "Çapalama, ilaçlama gibi işçilik süreçleri oluyor ve Aralık ayının ilk ya da ikinci haftasında kesime giriyoruz. Bu kesim mahsulün durumuna göre bazen 1 ay, bazen 3 ay sürüyor. Sabah saat 6’da kalkıp tarlaya geliyoruz ve 7.30 gibi kesime başlayarak toplayıp, kasalıyoruz. Gerçekten çok zor; çamurun içindeyiz ve bu üzerimizden de belli oluyor. Halk arasında ’yeşil altın’ olarak bilinen brokoli çok güzel ve zahmetli bir ürün. Herkesin güvenle tüketebileceği, gayet sağlıklı bir sebze. Bağırsaklara ve genel olarak insan sağlığına çok iyi geliyor. Ben haftanın her günü haşlayıp limon sıkarak yiyorum ve gerçekten çok güzel oluyor. Herkese de tavsiye ediyorum" ifadelerini kullandı.