GENEL - 01 Aralık 2011 Perşembe 10:50

MEB`İN İLKÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNE YÖNELİK ADEY ANKETİ

A
A
A
MEB`İN İLKÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNE YÖNELİK ADEY ANKETİ

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, Aşamalı Devamsızlık Yönetimi (ADEY) anket sorularının ilköğretim öğrencilerine sorulmasının sakıncalı olduğunu belirterek, "Öğretmenlerin iş yükünü gereksiz yere artırmaktadır. Pedagojik kurallara uygun değildir. Anket ve araştırma kurallarına uygun hazırlanmamıştır. Bilgilerin güvenliğinin sağlanamama yayılma riski bulunmaktadır" dedi.
Yazılı bir açıklama yapan Bostan, "İlköğretim Genel Müdürlüğü 25 Ağustos 2011 tarihinde yayınlamış olduğu genelge ile ilköğretim çağındaki çocukların okula devamları ve zamanında diploma alarak okulu tamamlamaları amacına uygun olarak bir çalışma başlatmıştır. Bu çalışmada 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin okula erişim ve devamın sağlanmasıyla ilgili maddeleri kendilerine dayanak oluşturmuşlardır" dedi. Aşamalı
Devamsızlık Yönetimi (ADEY) anket sorularının ilköğretim öğrencilerine sorulmasının sakıncalı olduğunu belirten Bostan, "25 Ağustos 2011 tarih, 9982 sayı ve aşamalı devamsızlık yönetimi konulu İlköğretim Genel Müdürlüğü’nün genelgesinde ’Devamsızlık yapan çocuğa yönelik bireyselleştirilmiş uygun müdahalelerin yapılmasını sağlamak ve takibini yapmak amacıyla Aşamalı Devamsızlık Yönetimi (ADEY) geliştirilmiştir’ denilerek ADEY’in amacı açıklanmıştır. Bu amacın gerçekleştirilmesi için de bütün ilköğretim
öğrencilerinin cevaplandırmasının zorunlu tutulduğu 30 soruluk bir anket hazırlanmıştır. Ancak bu soruların ilköğretim öğrencilerine sorulması sakıncalıdır. Çünkü soruların önemli bir kısmı aile mahremiyetine yöneliktir. Aile mahremiyeti anayasamızca teminat altına alınmıştır. ADEY ile ilgili sendikamıza yoğun olarak şikâyet ve endişe taşıyan e-postalar gelmektedir" ifadelerini kullandı.
Sendikaya "ADEY adı altında yapılması istenen anketler neden bütün öğrencilere uygulanmaktadır?" gibi soru ve şikayetlerin geldiğini ifade eden Bostan, şunları kaydetti:
"Gerçekten devamsızlık yönetimi amacıyla yapılan anketler sadece devamsızlığı olan ya da devamsızlık riski olan öğrencilere neden yapılmamaktadır? Bu anketlerin yapılış amacı net değildir. Nitekim sorulan özel ve detaylı sorular öğrencilerin ve ailelerinin bütün boyutlarını açığa çıkarmaya yöneliktir."
Hanefi Bostan, ADEY çalışmalarında öğretmen uzmanlığı olmayan konularda öğrencilere sorular sorulduğunu belirterek, "Öğretmenin bu soruların nasıl soracağı ve sorunun cevabında nasıl bir sonuca varılacağı bilgisi bulunmamaktadır. Örneğin ankette ’Sana dokunan var mı?’ Evet, var öğretmenim (sıra arkadaşım koluma dokundu). Sonuç olarak öğretmen e-okula ’evet’ girer ve çocuk cinsel istismara uğrayan öğrenci konumuna gelmiştir" dedi.
Anket sorularının güvenirliğine de değinen Bostan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Hiçbir öğrenci ailesine toz kondurmaz. Örneğin aile içinde fiziki kavga olsa bile öğrenci yok diyecektir. Anlık duygular öğrencilerin vereceği cevapları değiştirebilir. Mesela o gün babasından çikolata alamamış bir öğrenci; ’Ailen seninle ilgileniyor mu?’ sorusuna ’Hayır’ diyebilir. Sonuç; ilgi eksikliği. ADEY soruları yöneltilen öğrenci ile öğretmenin daha sonraki ilişkileri ne duruma gelir? Unutulmamalıdır ki öğrenci-öğretmen ilişkisi sürekli olan bir ilişkidir. Örneğin ailede suç işleyen var mı? İçki
içiyor musun? Ailede fiziki kavga var mı? Sorularına evet cevabını alan bir öğretmen öğrencisine karşı objektif olabilecek mi? Ya da öğrenci bu cevaplara evet cevabını verdikten sonra öğretmene karşı bir utanç hissine kapılmayacak mı?"
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İl Başkanı Bostan, ADEY sorularının büyük çoğunluğunun aile mahremiyetine aykırı olduğunu belirterek, "Öğretmen bu çalışmada uygulayıcı olarak aile içine kadar giren ve her ayrıntıyı rapor eden, öğrenci ise ailesini açığa çıkaran konumdadır. Bu noktada yapılan çalışmadan haberdar olan veliler, öğretmen benim aileme nasıl karışabilir düşüncesini rahatlıkla geliştirebilir. ADEY sorularının bir kısmı öğrencilere sorulmaktadır. Bu noktada öğrenci öğretmene cevap verme
konumundadır. Öğretmen aldığı bilgileri kaydetmekle yükümlüdür. Öğrenciye sorulan üç anket ve öğretmenin cevaplayacağı bir anket. Bir öğrencinin ADEY işlemleri 10’ ar dakikadan 40 dakika sürer. 40 kişilik bir sınıfta bu çalışma 40 ders saati demektir. Eğitimin ortalama 40 ders saati aksaması düşünülmemiş ve öğretmene verilen iş yükü de hesaba katılmamıştır" dedi.
ADEY sorunlarının okula ve öğretmene karşı yönlendirici ve suçlayıcı sorular olduğuna dikkat çeken Bostan, "Öğretmenlerini seviyor musun? Kendini okula ait hissediyor musun? Okulu seviyor musun? Öğretmenlerin sana değer veriyor mu? Sürekli tekrar eden ve açık arayan sorular öğrenciyi, okulu ve öğretmenleri suçlamaya yönlendirmektedir. Öğrencinin okulu ve öğretmeni tartışacağı hatta rahatlıkla suçlayacağı sorulardır. Bu anlamda öğretmenler ve halk gözündeki konumları düşünülmemiştir. Bu çalışmayı
hazırlayan komisyonda öğretmen bulunmadığı bellidir. Öğretmen bu tür soruları asla sormaz. Çünkü öğretmen psikolog, öğrenci de hasta değildir. Psikologlara ait soruları öğretmenlerin öğrenciye uygulaması büyük bir hatadır. E- okulda elektronik kayıt altına alınan bilgilerin nasıl korunacağı da ayrı bir sorundur. Nitekim veliler evlerine kadar gelen kitap pazarlamacıları ve dolandırıcılardan dert yanmaktadır. Bu çalışma verileri tüm ülkenin detaylı fotoğrafı olacaktır" dedi.
Hanefi Bostan, "Anayasanın düşünce ve kanaat hürriyeti ile ilgili 25. maddesi şöyledir; herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. Yukarıda ifade edilen nedenlerin dışında yapılan bu çalışma anket ve araştırma çalışmalarının vazgeçilmez kuralı olan gönüllülük esasına da aykırıdır. Yine bu anketler amacına uygun değildir ve bütün öğrencilere uygulanmak
istenmesi kötü niyetli bir fişleme çalışması olduğu değerlendirilmektedir. Öğrencilere soramayacağımız, yaşları ve psikolojik gelişimlerine uygun olmayan, sorarken insanın yüzünün kızardığı çeşitli sorulardan oluşan bu anketlerin okul rehberlik servisleri tarafından sürekli devamsızlık yapan öğrencilere uygulanması gerekmektedir. Aksi durumda bütün öğrencilere uygulandığında veli ve öğretmen karşı karşıya gelmekte ciddi sorunlar yaşanmaktadır. İvedilikle bu çalışmanın amacına uygun hale getirilmesi veya
uygulamadan tamamen kaldırılması gerekmektedir" ifadelerini kullandı.
ADEY uygulamasının yasa, yönetmelik ve genelgedeki amaçlara uygun olmadığını belirten Bostan sözlerini şu şekilde tamamladı:
"Anayasanın ilgili maddelerine aykırıdır. Uygulanması güç ve sakıncalıdır. Öğretmenlerin iş yükünü gereksiz yere artırmaktadır. Pedagojik kurallara uygun değildir. Anket ve araştırma kurallarına uygun hazırlanmamıştır. Bilgilerin güvenliğinin sağlanamama yayılma riski bulunmaktadır. Çalışma ilköğretim öğrencilerine uygun değildir."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Malatya ULUSKON ve TSO’dan Malatya’da ihracat ve ithalat süreçlerini güçlendirecek iş birliği Uluslararası Yatırım ve İş Dünyası Konfederasyonu (ULUSKON) Malatya Yönetim Kurulu üyelerinin Malatya Ticaret ve Sanayi Odası’na (MTSO) yaptığı ziyarette ihracat ve ithalat süreçlerinin daha etkin hale getirilmesine yönelik yapılabilecek çalışmalar ele alındı. Uluslararası Yatırım ve İş Dünyası Konfederasyonu (ULUSKON) Malatya Yönetim Kurulu üyeleri, Malatya Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu ve TSO Yönetim Kurulu üyelerini makamlarında ziyaret etti. Ziyarette Malatya’nın mevcut sanayi altyapısı, Organize Sanayi Bölgesi yatırımları ve üretim kapasitesi ele alınırken, ihracat ve ithalat süreçlerinin daha etkin ve sürdürülebilir hale getirilmesine yönelik değerlendirmelerde bulunuldu. Şehrin dış ticaret hacmini artırmaya yönelik atılabilecek adımlar ile sanayicilerin ve iş adamlarının ulusal ve uluslararası pazarlarda daha güçlü yer alabilmesi için yapılabilecek çalışmalar da ele alındı. Toplantıda ULUSKON’un sahip olduğu uluslararası ticaret ağı ve iş dünyası bağlantıları ile Malatya Ticaret ve Sanayi Odası’nın kurumsal tecrübesinin bir araya gelmesinin Malatya ekonomisine önemli katkılar sağlayacağı vurgulandı. Özellikle ihracatçı firmaların desteklenmesi, ithalat süreçlerinde yaşanan sorunlara çözüm üretilmesi ve yeni pazarlara erişim konusunda ortak hareket edilmesinin önemi üzerinde duruldu. Ziyaret kapsamında ayrıca TSO-ULUSKON iş birliği çerçevesinde hayata geçirilebilecek ortak projeler, sektörel çalışmalar ve Malatya’nın üretim, sanayi ve ticaret potansiyelini daha ileriye taşıyacak stratejik adımlar hakkında karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu. Yatırım, üretim ve istihdama katkı sunacak yeni çalışma alanlarının oluşturulmasının gerekliliği istişare edildi. Karşılıklı istişare ortamında gerçekleşen ziyaretin sonunda Malatya iş dünyasına değer katacak, ihracat ve ithalat süreçlerini güçlendirecek ve şehrin ekonomik gelişimine ivme kazandıracak ortak çalışmaların sürdürülmesi konusunda fikir birliğine varıldı. ULUSKON Malatya İl Başkanı Özcan Polat, nazik ev sahipliği ve misafirperverliklerinden dolayı Malatya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu’na ve TSO Yönetim Kurulu üyelerine teşekkür etti.
Ankara Lüküs Hayat Sigortası ile borçsuz araç sahibi olmanın yolu açıldı Maher Holding çatısı altındaki Quick Hayat ve QCAR’ın ortaklaşa geliştirdikleri Lüküs Hayat, hayat sigortacılığında yeni bir dönemin kapısını aralıyor. Düşük primler ve vergi avantajı ile hayat sigortası yaptıranlar araç sahibi olacak. Quick Hayat, yeni çıkardığı ‘Lüküs Hayat Sigortası’ ile isteyen herkesi araç sahibi yapacak. Düşük primler ve vergi avantajı ile hayat sigortası yaptıranlar, araç sahibi olacak. İsteyen Lüküs Hayat Sigortası’nı tasarruf aracı olarak da kullanabilecek. Lüküs Hayat, özellikle araç sahibi olmakta zorlanan gençler için ideal bir ürün olarak görülüyor. Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Ahmet Yaşar, Lüküs Hayat Sigortası’nın QuickFinansall ekosisteminin en iyi örneklerinden biri olduğunu ve sigorta dışındaki grup şirketlerinin işbirliği ile oluşturulduğunu söyledi. Yaşar, Lüküs Hayat’ın alışılagelmiş hayat sigortasının dışında inovatif bir ürün olduğunu ve toplumun ihtiyaçları doğrultusunda geliştirildiğini belirterek, ilk kez hayat sigortasının içine araç edinme opsiyonunun eklendiğini vurguladı. Yaşar, hayat sigortacılığının bu tarz yenilikçi ürünlerle gelişeceğini de sözlerine ekledi. "Lüküs Hayat, gençlerin ihtiyacını karşılayacak" Quick Hayat Sigorta Genel Müdür Vekili Volkan Terzioğlu, yaptıkları araştırmalar kapsamında araç edinme talebinin özellikle genç çalışanlar arasında yoğunlaştığını tespit ettiklerini söyledi. Buna karşın yüksek kredi maliyetleri, toplu ödeme baskısı ve borçlanma korkusu nedeniyle bu talebin sürekli ertelendiğini vurgulayan Terzioğlu, ihtiyacı karşılamak için Lüküs Hayat ürününü geliştirdiklerini kaydetti. Terzioğlu, "Bu ürün, hayat sigortasının sağladığı yüzde 40’a varan vergi avantajını, dövize endeksli değer korumasını ve güvenilir uzun vadeli finansal planlamayı QCAR’ın ortak sahiplik yaklaşımıyla birleştirerek tamamen yeni bir araç edinme penceresi açıyor. Borçlanmak istemeyen ancak güçlü bir finansal gelecek kurgulamak isteyen bireylere ister birikim imkanı, isterse de araç edinme fırsatı sunuyor. Bu nedenle Lüküs Hayat’ı finansal verimlilik ve mobiliteyi aynı anda optimize eden vizyoner bir sigorta yaklaşımı olarak görüyorum" dedi. "Lüküs Hayat’ın sunduğu imkanlar" Sigortalı, poliçenin başında satın almak istediği aracın bedelini kendi belirliyor. Quick Hayat, araç bedeli karşılığında ödenecek prim tutarlarını tespit ediyor. Belirlenen tutarın değer kaybetmemesi için dolar veya avro olarak belirlenen primleri sigortalı aylık ve TL olarak ödüyor, döviz olarak birikiyor. Sigortalı primleri öderken hayat sigortasının sunduğu yüzde 40’lık vergi indiriminden yararlanıyor. Böylece aylık ödenecek tutar azalıyor. Sigortalının Lüküs Hayat’taki birikimi araç bedelinin yüzde 25’ine ulaştığında QCAR tarafından ‘birlikte araç edinme opsiyonu’ devreye giriyor. Sigortadaki birikim tutarı ve sigortalının katkıları araç bedelinin yüzde 50’sine ulaştığında ise araç için ortak sahiplik modeli uygulanıyor ve sigortalı, aracın kullanım bedelini ödemeye başlıyor. Araç sahibi olmak istemeyen sigortalılar ise ilk 2 yıl düşük kesinti oranıyla, ikinci yıldan sonra ise hiçbir kesinti olmadan birikmiş değerini alıp sistemden çıkabiliyor.
Edirne Prof. Dr. Yeninar: "Arı ölümlerinin çoğu kışlamaya bağlı ortaya çıkıyor" Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Yeninar, son yıllarda Türkiye’de ve dünyada görülen arı ölümlerinin büyük bölümünün kışlamaya bağlı ortaya çıktığını söyledi. Edirne İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından arıcılara yönelik "Arı Yetiştiriciliği, Arı Hastalıkları ve Arı Ürünleri Üretimi" konulu eğitim toplantısı gerçekleştirildi. İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Toplantı Salonu’nda düzenlenen toplantıya eğitmen olarak katılan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Yeninar, arıların biyolojik yapısı, etraftaki şartlara uyum süreçleri, hastalıklarla mücadele yöntemleri, verimli arıcılık uygulamaları, kışlatma süreci ve koloni yönetimi gibi konularda bilgiler verdi. Toplantıda özellikle son yıllarda arıcılıkta karşılaşılan hastalıklar, koloni kayıplarının nedenleri ve alınabilecek önlemler üzerinde durulurken, üreticilerin soruları da cevaplandı. Eğitimin arıcılık faaliyetlerinin sürdürülebilirliği ve ürün kalitesinin artırılması açısından önemli olduğu vurgulandı. Toplantıda arıcıları bilgilendirerek sorularını cevaplayan Prof. Dr. Halil Yeninar, arıların kışlama sürecinin arı ve kolon bazında yürütülmesi gerektiğini ifade etti. "Kış arıları 8 aya kadar yaşayabilir" Prof. Dr. Yeninar, "İşçi arılar kendi içinde ikiye ayrılır. Dışarıdan bakınca bunu fark edemezsiniz. Biri yaz arısıdır, birisi kış arısıdır. Yaz arısı 45 gün yaşar, kış arısı ise 8 aya kadar yaşayabilir. Genetiğine göre. Her arı her yerde kışlamaz. Muğla arısını Edirne’ye getirip karasal iklimde kışlatmaya çalışırsanız başarılı olamazsınız. Çünkü sıcak bölge arıları kışlama için yeteri kadar vücutlarına gıda maddesi toplamazlar. O yüzden her arı her yerde yaşayamaz. O yüzden etrafınızla uyumlu genetik özelliğe sahip bir arı ırkına ihtiyacınız var. Sadece ırk demeyelim ırk, ekotip, ticari melez" ifadelerine yer verdi. "Arıcılıkta dünyada ikinci sıradayız" Edirne İl Tarım ve Orman Müdürü İslam Köse ise yaptığı konuşmada, arıcılığın kırsalda yaşayan vatandaşlar için ekonomik yönünün yanında kültürel değeri olan çok kıymetli bir üretim modeli olduğuna değindi. Türkiye’nin arıcılıkta dünyada ikinci sırada yer aldığını söyleyen Köse, "Hem bal üretiminde hem de kovan sayısında Çin’den sonra ikinci sırada yer alıyoruz. Amacımız daha kaliteli arı ürünleri üretmek, bunları daha profesyonel yapmak, özellikle balın yanında katma değerli ürünleri geliştirmek ve bu kapsamda ilerlemeyi amaçlıyoruz" dedi. Bakanlık tarafından 2003 yılından bu yana arıcılığa ciddi destekler sağlandığını vurgulayan Köse, ülke genelinde 2,6 milyar Türk lirası, Edirne’ye bakıldığında 25 milyon TL’ye yakın bir destek sağlandığını ifade etti. Köse, üreticilere yönelik destekler, çalışmalar ve projelerin sürdürülmeye devam edeceğini aktardı. "Edirne’de 72 bin adet kovan bulunmaktadır" Edirne’de 72 bin kovan bulunduğunu ve yıllık yaklaşık 700 ton bal üretildiğini aktaran Köse, karaçalı balı için başlatılan coğrafi işaret süreciyle birlikte Edirne balının markalaşmasını hedeflediklerini söyledi.