ASAYİŞ - 01 Aralık 2011 Perşembe 09:28

HAVAALANINA OĞLUNU KARŞILAMAYA GİDERKEN KAZADA ÖLDÜ

A
A
A
HAVAALANINA OĞLUNU KARŞILAMAYA GİDERKEN KAZADA ÖLDÜ

Samsun’da oğlunu karşılamak için havaalanına giden bir baba, geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti.
Edinilen bilgiye göre, Samsun-Çarşamba Havaalanı’na oğlunu karşılamak üzere giden Ali Çamurcu (60), kullandığı 55 PM 545 plakalı kapalı kasa kamyonetiyle havaalanına dönmek üzereyken arkadan gelen ve İstanbul’dan Gürcistan’a gittiği belirlenen Nugzar Kurkhuli (36) idaresindeki TL T 297 yabancı plakalı yolcu otobüsünün çarpmasıyla aracıyla birlikte savruldu. Otobüsün arkadan çarptığı kapalı kasa kamyonetin içerisinde bulunan Ali Çamurcu, olay yerinde hayatını kaybetti. Havaalanında babasının gelmesini
bekleyen ve avukat olduğu öğrenilen Faik Çamurcu, babası gelmeyince servis otobüsüne bindi. Servis otobüsü ile giderken havaalanı kavşağında babasının aracının kaza yaptığı gören Faik Çamurcu, babasının cansız bedenine uzun süre sarılarak ağladı. Ali Çamurcu’nun cesedi kaza yerine gelen itfaiye ekipleri tarafından sıkıştığı yerden çıkartıldı.
Gürcistan’a giden otobüsün içinde bulunan 27 yolcu herhangi bir yara almazken, otobüs sürücüsü Kurkhuli gözaltına alındı. Kaza ile ilgili soruşturma sürüyor.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bartın BARÜ ile Yozgat Bozok Üniversitesi arasında iş birliği protokolü imzalandı Bartın Üniversitesi (BARÜ) ile Yozgat Bozok Üniversitesi (YOBÜ) arasında akademik ve bilimsel çalışmaları güçlendirmek amacıyla iş birliği protokolü imzalandı. Yozgat Bozok Üniversitesi (YOBÜ) Rektörü Prof. Dr. Evren Yaşar, Bartın Üniversitesi (BARÜ) Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akkaya’yı ziyaret etti. Rektörlük makamında gerçekleştirilen görüşmede iki kurum arasında yapılabilecek ortak çalışmalar ve akademik deneyim paylaşımı üzerine istişarelerde bulunuldu. Ziyarette YOBÜ’den Genel Sekreter Doç. Dr. Mustafa Kocakaya, Rektör Danışmanı Prof. Dr. Fuat Köksal, BARÜ’den Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yafes Yıldız, Genel Sekreter Mesut Kasap ile Mühendislik, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Gençel de yer aldı. Rektörlük Senato Salonu’nda BARÜ’de yürütülen akademik, bilimsel ve toplumsal çalışmaların anlatıldığı sunumun ardından iki üniversite arasında iş birliği protokolü yapıldı. İki üniversitenin ortak proje, araştırma ve bilimsel yayın yapmasını, kongre, sempozyum, konferans gibi ortak akademik ve bilimsel faaliyetler gerçekleştirmesini hedefleyen protokol BARÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akkaya ile YOBÜ Rektörü Prof. Dr. Evren Yaşar tarafından imzalandı. Rektör Akkaya ve Rektör Yaşar daha sonra Spor Bilimleri Fakültesi bünyesinde düzenlenen ParaFest’25 etkinliğini, kampüste yer alan camiyi, BARÜ Engelsiz Yaşam Alanı’nı ziyaret etti. Rektör Yaşar, misafirperverlikleri dolayısıyla Rektör Akkaya’ya teşekkür etti. Rektör Akkaya ise nazik ziyaretlerinden dolayı Rektör Yaşar’a teşekkürlerini ifade ederek imzalanan iş birliği protokolünün hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.
Samsun Öğretmen kızını boğarak öldürüp intihar süsü veren annenin ağırlaştırılmış müebbet hapsi istendi Samsun’da rehber öğretmeni kızın ıboğarak öldürüp bileklerini keserek intihar süsü veren annen yargılandığı davada, savcı tarafından verilen mütalaada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması istendi. Olay, 8 Nisan 2025’te Atakum ilçesi Esenevler Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, ağabeyi 2021 yılında Hakkari’de şehit olan rehber öğretmen Tuba Günaydın (34), yaşadığı psikolojik sorunlar nedeniyle 2022’de eşinden boşandı. Şehit yakını kontenjanından Samsun İlkadım Sakarya İlkokulu’na atanan Tuba Günaydın, görme ve kısmi felç rahatsızlığı geçirdikten sonra, annesi Sultan Günaydın (61) ile birlikte yaşamaya başladı. Olay gecesi Sultan Günaydın komşularına feryat ederek kızının banyoda bilekleri kesilmiş halde hareketsiz yattığını bildirdi. İlk incelemede intihar şüphesi üzerine durulan olayda, otopsi raporunda boğulmaya bağlı boyun kırıkları tespit edilince cinayet ortaya çıktı. Çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderilen anne Sultan Günaydın hakkında Samsun 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Yaşlı kadın görülen davanın ikinci duruşmasına tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Sultan Günaydın davanın ilk duruşmasında suçunu itiraf ederek , "Kızım banyoda bana saldırdı, ben de ittim, düştü. Yine saldırmaya devam etti. Ellerim boynundayken kendimi kaybetmişim. Kızım daha önce intihar edeceğini söylemişti. Ben de ölünce ’intihar süsü’ vermek için bileklerini kestim. Banyoda bana vurunca kafamın yanını ve omzumu duvara çarptım. Kendimi korumak için ittim, ondan sonrasını hatırlamıyorum" diye kendini savunmuştu. Tanıkların dinlendiği durumla da dosyanın tamamlanmış ve başkada araştırılacak husus kalmadığından duruşma savcısı mütalaasını açıklayarak Sultan Günaydın‘ı öz kızını öldürmek suçundan TCK’nın 82/1-d-e-f,53 maddeleri gereği ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını talep etti. Duruşma sanık avukatının mütalaaya karşı savunma yapmak üzerine süre verilmesi için ileri bir tarihe ertelendi. (MAY-
Çanakkale Cezayirli Hasan Paşa Köşkü’nü gün yüzüne çıkarmak için çalışmalar devam ediyor Çanakkale Valisi Doç. Dr. Ömer Toraman, Cezayirli Hasan Paşa Köşkü’nün 2025 yılı kazı ve temizlik çalışmaları hakkında yaptığı açıklamada, "Bu sene zor şartlarda da olsa yoğun bir çalışma yaptılar ve çiftliğin avlusunu ve müştemilatlarını açığa çıkardılar. Daha kazılacak alanlar, yerler var. İnşallah önümüzdeki yılda bunu devam ettirmek niyetindeyiz" dedi. Bilimsel sorumluluğunu Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Osman Uysal’ın yürüttüğü ve Troya Müzesi uzmanlarından oluşan bir ekip tarafından kazı çalışmaları sürdürülen çalışmalarda Osmanlı donanmasının önemli isimlerinden Cezayirli Gazi Hasan Paşa’ya ait olduğu belirlenen köşk ve çiftlik kalıntıları gün yüzüne çıkarılıyor. Ezine ilçesinde Mahmudiye köyü Kule mevki Troya Tarihi Milli Park alanı sınırları içerisinde kalan Cezayirli Hasan Paşa Köşkü, mülkiyeti hazineye ait olan bin 106 metrekare, yüzölçümlü 2016 parselde yer alıyor. Köşkten kalan en belirgin buluntu Hasan Paşa kulesi, yaklaşık 12 metre yüksekliğinde ve kare planlıdır. Duvarları taştan yapılan ve alçıyla sıvanan kulenin dört köşesinde de sekizgen biçimli gözetleme mevziileri yer alıyor. Köşk binasına yönelik olarak hazırlanan rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri ve kazı çalışması projeleri Çanakkale Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 1 Aralık 2022 tarih ve 8505 sayılı kararla onaylanmıştı. Çanakkale Valiliğinin destekleriyle 2025 yılı Kasım ayı başında başlatılan restorasyona yönelik kazı ve temizlik çalışmalarında; Cezayirli Hasan Paşa Köşkü’nün hali hazırda korunmuş olan gözetleme kulesinin güneyinde yer alan plankarelerde kazı çalışmaları sürdürülerek yapı kompleksine ait duvarlar, doğuda yer alan çevre duvarının tamamı, kule önünde yer alan tonozlu yapı açığa çıkartıldı. Kazı çalışmalarında; mekânlara, taş döşeli yürüme yollarına, Osmanlı Dönemi seramik parçaları, demir aksamlar, ithal seramikler, girişi sağlamak için kullanılan tonozlu bir yapının kalıntıları açığa çıkartılırken Osmanlı Dönemi’ne ait sikkeler seramik parçaları, demir aksamlar, Maydos tuğlaları ve devşirme mimari parçalar bulundu. Cezayirli Hasan Paşa Köşkü ile 2025 yılı kazı ve temizlik çalışmalarını, Çanakkale Valisi Doç. Dr. Ömer Toraman, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Prof. Dr. Ali Osman Uysal ve beraberindekiler bölgede incelemelerde bulundu. Çanakkale Türk denizcilik tarihi açısından çok önemli bir yer Çanakkale’nin denizcilik tarihi için önemli bir yer olduğun belirten Çanakkale Valisi Doç. Dr. Ömer Toraman, "Biliyorsunuz Çanakkale Türk denizcilik tarihi açısından çok önemli bir yer. Özellikle Osmanlı donanmasının teşkilatında çok kritik fonksiyonlar görmüş. Osmanlılara ait ilk tersane bu topraklarda kurulmuş ve ilk Kaptan-ı Derya Karargahı yine Gelibolu’da bu topraklarda konuşlanmış. İstanbul’un fethine kadar da burası Çanakkale, Gelibolu Osmanlı Donanmasının ana merkezi hüviyetinde olmuş. Öte yandan Çanakkale Deniz Harp tarihi açısından da çok önemli. En son 1. Dünya Savaşı’nda tarihin gördüğü en büyük deniz harplerinden bir tanesine sahne olmuş ve Çanakkale geçilmez sözünün tarihe geçtiği yer olarak da kayıtlara girmiş. Osmanlı’nın son dönem büyük kaptanı deryalarından Cezayirli Hasan Paşa bu bölgeyle de yakından ilgilenmiş ve bu bölgede şahsi bir çiftlik kurarak da bu bölgedeki varlığını hissettirmiş" dedi. Bu eserleri korumak, ihya etmek ve gelecek nesilleri aktarmak için kendimizi mesul hissediyoruz Tarihi değerde olan eserleri korumakla mesul olduklarını vurgulayan Çanakkale Valisi Toraman, "Zamanın yıpratıcı etkisi bir taraftan, insanların ilgisizliği diğer taraftan, onun bir kompleks olarak oluşturduğu çiftliğin zaman içerisinde tahribine sebep olmuş. Elimizde şu anda en önemli parçası arkamızda gördüğünüz kule, köşk tabir edilebilecek yapı. Bu yapı da tabii çok tahrip olmuş bir durumda. Bununla ilgili bu eserleri korumak, ihya etmek ve gelecek nesilleri aktarmak için kendimizi mesul hissediyoruz. Bu çerçevede hem kulenin korunması ama bu yapı külliyenin yalnızca kuleyle sınırlı olmadığını etrafında da başka yapılar olduğu bilgisinden de hareketle Prof. Dr. Ali Osman Uysal hocamızın öncülüğünde bir kazı çalışması kararı aldık. Troya Müze Müdürlüğümüzün nezaretinde bir müze kazısı olarak bu sene köşkün etrafını hocamız kazmaya başladı" diye konuştu. İnşallah önümüzdeki yılda bunu devam ettirmek niyetindeyiz Gelecek sene de kazıların devam edeceğini söyleyen Vali Ömer Toraman, şu ifadeleri kullandı; "Kazı çalışmalarına biz İl Özel İdaresi olarak da destek sağladık. Amacımız bu külliyenin ortaya çıkarılması, en azından temel seviyesine de olsa çıkarılması ve resmin bütününü görebilmek ve ortaya çıkardıktan sonra da bunları koruma altına alabilmek. İleriki zamanlarda ihyası içinde geliştirecek projelere altlık oluştursun diye bu çalışmayı yürüttük. Ben kıymetli hocama ve kaza ekibine teşekkür ediyorum. Bu sene zor şartlarda da olsa yoğun bir çalışma yaptılar ve çiftliğin avlusunu ve müştemilatlarını açığa çıkardılar. Daha kazılacak alanlar, yerler var. İnşallah önümüzdeki yılda bunu devam ettirmek niyetindeyiz. Çanakkale’nin Türk denizcilik tarihine geçmişte sağlamış olduğu katkının bir nişanesi olarak bu eseri korumak ihya etmek ve gelecek nesile aktırmak vazifemiz diye düşünüyoruz." (MS
Kocaeli Tarlasındaki İHA’yı bomba sandı, 3 günlük korku ihbarla son buldu Kocaeli’nin İzmit ilçesinde kırsal alana düşen insansız hava aracı (İHA), jandarma ekiplerince incelemeye alındı. İHA’nın düştüğünü gören vatandaş, "3 gün oldu, çarşamba günü gördüm. Ben tarladan inerken ses duydum. Düşeceğini anladım, ardından çarptı ve düştü. Korktuğum için yanına yaklaşamadım. Belki gelir alırlar diye kimseye söylemedim. Kötü bir şey olur, bomba olur diye korkudan yanaşamadım zaten" dedi. Edinilen bilgiye göre, ilçeye bağlı kırsal Çubuklubala Mahallesindeki araziye düşen insansız hava aracı (İHA) ihbarı üzerine olay yerine jandarma ve olay yeri inceleme ekibi sevk edildi. Güvenlik şeridi çekerek alanı korumaya alan ekipler, hava aracının düştüğü noktada ve çevresinde detaylı teknik inceleme başlattı. "Hava aracı çarşamba günü düştü" İHA’yı bulan İsmail Bayhan, hava aracının çarşamba günü düştüğünü söyleyerek, "3 gün oldu, çarşamba günü gördüm. Ben tarladan inerken ses duydum. Düşeceğini anladım. Tam şuraya çarptı ve düştü. Korktuğum için yanına yaklaşamadım. Vız vız ses geliyordu. Belki gelir alırlar diye kimseye söylemedim. Kötü bir şey olur, bomba olur diye korkudan yanaşamadım zaten. Korktuğum için kimseye söylemedim. Kimse gelip almayınca bugün muhtara söyledim. Muhtar da gelip baktı, o da ekiplere haber verdi" dedi. Çubuklubala Mahalle Muhtarı Muharrem Kaymaz ise yaptığı açıklamada, "İsmail amcamız çarşamba günü saat 11.00 sıralarında bahçesine giderken bir cismin uçtuğunu, biraz bekledikten sonra ise düştüğünü görüyor. Yanına yaklaşamıyor tabii korkudan. Belki sahibi alır diye haber de vermiyor, korktuğundan dolayı. Bugün durumu bize bildirdi, durumu anlattı. Bizde yetkililere haber verdik. Şuanda burada incelemeler yapılıyor, gereken çalışmalar yürütülüyor, detayları bilemiyoruz" diye konuştu.
Kastamonu Kastamonu Üniversitesi’nde Sağlık Turizmi ve Kapsayıcı Sağlık Yaklaşımları masaya yatırıldı Kastamonu Üniversitesi tarafından ele alınan "Sağlık Turizmi ve Kapsayıcı Sağlık Yaklaşımları" sempozyumunda engellilerin yüzde 74,6’sının sağlık hizmetlerine erişimde en az bir engelle karşılaştığını belirtilerek, 2050 yılına kadar dünyadaki her altı kişiden birinin 65 yaş üstü olacağı ifade edildi. Kastamonu Üniversitesi, "Yaşlı ve Engelli Bireylerin Sağlığının Korunması ve Geliştirilmesinde Kastamonu Sağlık Turizmi Potansiyeli" başlıklı sempozyuma ev sahipliği yaptı. Merkez Kütüphane Cemil Meriç Salonu’nda gerçekleştirilen sempozyumda, yaşlı ve engelli bireylerin sağlık hizmetlerine erişimi, kapsayıcı sağlık uygulamaları ve Kastamonu’nun sağlık turizmi alanındaki potansiyeli çok yönlü olarak ele alındı. Sempozyuma, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdülkadir Tuna, Tosya Meslek Yüksekokulu Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Orçun Çağlar Kurtuluş ile akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Sempozyumun açılışında konuşan Tosya Meslek Yüksekokulu İş Sağlığı ve Güvenliği Programı öğretim üyesi Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Özdemir, "Günümüzde yaşlı ve engelli bireylerin sağlığının korunması ve geliştirilmesi; yalnızca sağlık hizmetleriyle sınırlı olmayan, sosyal, çevresel ve insani boyutları da kapsayan bütüncül bir yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. Bu yaklaşım, bireyin yaşam kalitesini artırmayı, bağımsızlığını desteklemeyi ve toplumsal hayata aktif katılımını güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu noktada Kastamonu; tarihi birikimi, doğal zenginlikleri, gelişmekte olan sağlık altyapısı ve insana dokunan yaklaşımıyla önemli bir potansiyele sahiptir. Sahip olduğu doğal kaynaklar, termal imkanlar, huzurlu çevresi ve sağlık hizmetleriyle Kastamonu’nun, özellikle yaşlı ve engelli bireyler için sağlık turizmi alanında güçlü bir alternatif oluşturduğuna inanıyoruz. Bu sempozyumda; yaşlılık sürecinin değişen dinamiklerinden hemşirelik uygulamalarına, engellilikte güncel sağlık yaklaşımlarından toplumsal yapının güçlendirilmesine ve Kastamonu’nun sağlık turizmi potansiyeline kadar pek çok değerli konu, alanında uzman akademisyenlerimiz tarafından ele alınacaktır. Paylaşılacak bilgi ve deneyimlerin, bilimsel çalışmalara ve uygulamalara ışık tutacağına yürekten inanıyoruz" dedi. Sempozyumun ilk oturumu Prof. Dr. Nimet Ovatoylu ve Doç. Dr. Filiz Özel Çakır’ın başkanlığında gerçekleştirildi. Prof. Dr. Ovatoylu, konuşmasında yaşlı ve engelli bireylerin sağlık hizmetlerinden etkin biçimde yararlanabilmesinin sosyal devlet anlayışının temel unsurlarından biri olduğunu belirterek, üniversitelerin bu alandaki bilimsel sorumluluğuna dikkat çekti. Doç. Dr. Filiz Özel Çakır ise, disiplinler arası çalışmaların önemine vurgu yaparak, sağlık, sosyal hizmetler ve turizm alanlarının bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini dile getirdi. İlk oturumda Prof. Dr. Ayşe Gül Kale, "Yaşlılık, Değişen Yaşam Dinamikleri ve Huzurevleri" başlıklı sunumunda yaşlı bireylerin değişen ihtiyaçlarına dikkat çekti. Ardından Doç. Dr. Ayla Demirtaş ise "Yaşlı Bireylerin Güçlendirilmesinde Hemşirelik Uygulamaları" konulu sunumunda koruyucu ve destekleyici sağlık hizmetlerinin önemini dikkate çekerek, "Hemşirelik bakımında yaşlı insanları güçlendirme aslında ihmal edilmiş bir alandır. Profesyonelliğe yönelik yeni yaklaşımlar kendine yardım etmeyi, büyümeyi ve gelişmeyi destekler. Hemşireler yaşlı bireyleri güçlendirmek için belirli yeterliliklere ve birden çok çözüme sahip olduğunu anlatmalı ve göstermelidir. Güç temelli hemşirelik yaklaşımı, yaşlı bireylerin fiziksel ve psikososyal ihtiyaçlarını gidermek için çevrelerinde mevcut olan kaynakları değerlendirmelerine yardımcı olarak yaşam kalitesinin geliştirilmesine odaklanır" diye konuştu. "Engellilerin yüzde 74,6 sağlık hizmetlerine erişimde en az bir engelle karşılaşıyor" İkinci oturum, Prof. Dr. Özlem Ovayolu başkanlığında, Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Özdemir’in oturum başkan yardımcılığında gerçekleştirildi. Oturumda Doç. Dr. Havva Kaçan, "Özel Bireyler İçin Toplumsal Yapının Güçlendirilmesi" başlıklı sunumunda engellilik olgusunun sosyal boyutuna değinirken; Prof. Dr. Gülendam Karadağ ise "Engellilikte Sağlık: Koruyucu, Destekleyici ve Geliştirici Güncel Yaklaşımlar" başlıklı sunumuyla güncel sağlık politikalarına ilişkin bilgiler paylaştı. Türkiye’de 2 milyon 511 bin engelli bulunduğunu söyleyen Karadağ, "Tahminlere göre bugün dünyada 1,3 milyar insan ciddi engellilik yaşamaktadır. Bu rakam dünya nüfusunun yüzde 16’sına, yani her 6 kişiden 1’ine denk gelmektedir. Ülkemizdeki durum ise Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2022 verilerine göre; Ulusal Engelli Veri Sisteminde kayıtlı ve hayatta olan engelli sayısı 2 milyon 511 bin 950’dir. 2021 yılında yapılan çalışmada, katılımcılar arasında sağlık hizmetlerine erişim oranı yüzde 25,4 olarak belirlenmiştir. Bu katılımcıların yaklaşık dörtte üçü (yüzde 74,6) sağlık hizmetlerine erişimde en az bir engel yaşadığı tespit edilmiştir. Ülkemizde yüzde 61,5’i fiziksel engeli, yüzde 62,7’si tıbbi ekipmanla ilgili engeli ve yüzde 59,3’ü iletişim engeli bulunuyor. 2024 yılında yayınlanan sistematik bir inceleme, engelli bireylerin ağız sağlığına ve diş bakımına büyük önem verdiğini, ancak diş hizmetlerine erişimde önemli zorluklarla karşılaştıklarını vurgulamaktadır. Özellikle down sendromlu çocukların neredeyse yarısı yüzde 47’si, fiziksel engellilerin üçte birinden fazlası yüzde 37’si ilk diş muayenelerini 6 yaş ve üzeri yaşlarda yaptırmıştır" diye konuştu. Öğle arasının ardından gerçekleştirilen son oturum ise Prof. Dr. Serap Parlar Kılıç başkanlığında, Prof. Dr. Gülendam Karadağ’ın oturum başkan yardımcılığında yapıldı. Bu oturumda Dr. Öğretim Üyesi Hakkı Çılgınoğlu, "Kastamonu Sağlık Turizmi Potansiyeli" başlıklı sunumunda ilin doğal kaynakları, iklim özellikleri ve sağlık altyapısının sağlık turizmi açısından sunduğu fırsatları değerlendirdi. "2050 yılına kadar dünyadaki her altı kişiden biri 65 yaş üstü olacak" Dr. Öğretim Üyesi Zeynep Arabacı, "Yaşlı Bireyler İçin Sağlık Turizmi" konulu sunumunda yaşlı dostu turizm uygulamalarının önemine değindi. Dünya nüfusunun yaşlandığını, ancak bu büyümenin yüzyılın sonuna doğru zirveye ulaşacağını söyleyen Arabacı, "Dünyadaki hemen hemen her ülke, nüfuslarındaki yaşlıların sayısı ve oranında artış yaşıyor. 2070’lerin sonlarına doğru, 65 yaş ve üzeri küresel nüfusun 2,2 milyara ulaşarak 18 yaş altı çocuk sayısını geçeceği tahmin ediliyor. 2030’ların ortalarına gelindiğinde ise, 80 yaş ve üzeri 265 milyon birey olacak ve bu sayı bebek sayısını geçecek. Dünya Nüfus Beklentilerine göre, 2050 yılına kadar dünyadaki her altı kişiden biri 65 yaş üstü olacak. Bu oran 2019’da her 11 kişiden biriydi. Ülkemizde de yaşlı nüfus 9 milyon 112 bin 298 kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2019 yılında yüzde 9,1 iken, 2024 yılında yüzde 10,6’ya yükseldi. Yaşlı nüfusun 2024 yılında yüzde 44,6’sını erkek nüfus, yüzde 55,4’ünü kadın nüfus oluşturdu. Yaşlı bağımlılık oranı 2024 yılında yüzde 15,5 oldu. Çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı da 2019 yılında yüzde 13,4 iken bu oran 2024 yılında yüzde 15,5’e yükseldi. Nüfus projeksiyonlarının demografik göstergelerdeki mevcut yapının devam edeceğini varsayan ana senaryosuna göre yaşlı bağımlılık oranının 2030 yılında yüzde 19,5, 2040 yılında yüzde 26,5, 2060 yılında yüzde 45,5, 2080 yılında yüzde 61,9 ve 2100 yılında yüzde 61,6 olacağı öngörüldü" diye konuştu. "Türkiye’de 1 milyon 750 bin 900 yaşlı tek başına yaşıyor" Yaklaşık her 4 haneden birinde en az bir yaşlı ferdin bulunduğunu söyleyen Arabacı, "Türkiye’de 2024 yılında toplam 26 milyon 599 bin 261 haneden 6 milyon 726 bin 583’ünde yaşlı nüfus olarak tanımlanan, 65 ve daha yukarı yaşta en az bir fert bulunduğu görüldü. Diğer bir ifadeyle, hanelerin yüzde 25,3’ünde en az bir yaşlı fert yaşadığı görüldü. Türkiye’de 1 milyon 750 bin 900 yaşlının tek başına yaşadığı görüldü. En az bir yaşlı fert bulunan 6 milyon 726 bin 583 hanenin 1 milyon 750 bin 900’ünü tek başına yaşayan yaşlı fertler oluşturdu. Bu hanelerin yüzde 74,0’ını yaşlı kadınlar, yüzde 26,0’ını ise yaşlı erkekler oluşturdu. Görmede çok zorlanan ya da hiç göremeyen yaşlıların oranı yüzde 10,1 oldu. Yaşlı nüfusun 2023 yılında yüzde 57,7’si tarım sektöründe çalıştığını belirtti. Yaşlılar 2023 yılında en fazla dolaşım sistemi hastalıklarından hayatını kaybetti. Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların oranı 2023 yılında yüzde 3,2 oldu" şeklinde konuştu. Önümüzdeki 30 yıl içinde yaşlı nüfusta bir artışın yaşanacağını belirten Arabacı, "Sağlık ve uzun süreli bakım sistemlerini güçlendirerek, sosyal korumanın sürdürülebilirliğini sağlayarak ve yeni teknolojilere yatırım yaparak önemli demografik değişimlere hazırlanmaları gerekecek. Kadınların genel olarak erkeklerden daha uzun yaşadığı göz önüne alındığında, politikaların emeklilik haklarına eşit erişimi sağlaması, cinsiyete özgü sağlık hizmetleri ihtiyaçlarını ele alması ve bakım yükünü hafifletmek için sosyal destek sistemlerini güçlendirmesi gerekiyor. Küreselleşme, teknolojik gelişmeler (örneğin ulaşım ve iletişim alanlarında), kentleşme, göç ve değişen toplumsal cinsiyet normları, yaşlıların yaşamlarını doğrudan ve dolaylı olarak etkilemektedir. Halk sağlığı müdahalesi, bu mevcut ve öngörülen eğilimleri değerlendirmeli ve politikalarını buna göre şekillendirmelidir" ifadelerini kullandı. Dr. Öğretim Üyesi Kerim Güney ise, "Kastamonu Doğasında Gelen Şifanın Yaşlı ve Engelli Sağlığındaki Yeri" başlıklı sunumuyla doğa temelli sağlık uygulamalarına dikkat çekti. Sempozyum, soru-cevap bölümünün ardından konuşmacılara teşekkür belgelerinin takdim edildi. (Vİ-